Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2018/1466 E. 2020/34 K. 15.01.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1466 Esas
KARAR NO: 2020/34 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEME : İSTANBUL 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 21/06/2018
DOSYA NUMARASI: 2016/1306 Esas – 2018/691 Karar
DAVA : Alacak
KARAR TARİHİ: 15/01/2020
İlk derece Mahkemesinde yapılan yargılama sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı ile İzmir İli, Konak İlçesi, Esenyurt İlçesi … Mahallesinde tapuda … ada, … nolu parselde kayıtlı taşınmaz üzerinde bulunan akaryakıt istasyonunun işleticiliği hususunda 15/05/2013 tarihli 5 yıl süreli bayilik sözleşmesi ve bu sözleşme ile birlikte yıllık 3.199 ton beyaz ürün alınmasına ilişkin ürün alım taahhütnamesi imzalandığını, davacının 11.616 ton ürün alması gerekirken 2.873 ton ürün aldığını, 8.723 ton eksik ürün almış olduğunu, taahhütname uyarınca eksik kalan ton üzerinden tonu 14 USD den kararlaştırılan kar kaybı nedeniyle müvekkilinin 122.403,00 USD kar kaybı bulunduğunu ve fazlaya ilişkin hakları saklı tutularak şimdilik 1.000,00 USD’ nin temerrüt tarihinden itibaren yabancı para işleyecek en yüksük mevduat faizi ile davalıdan tahsilini talep etmiştir. Davalı tarafa dava dilekçesinin usulüne uygun olarak tebliğ edilmesine rağmen davaya cevap vermediği, davalı vekili duruşmalarda davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk derece Mahkemesi 21/06/2018 tarih ve 2016/1306 Esas – 2018/691 Karar sayılı kararında; “…Alınan bilirkişi raporunda, yapılan tespit ile davacı ile davalı kayıtlarının birbirini doğruladığı, 5 yıllık sürenin başlangıcı olan 15/05/2013 tarihinden bu süreden önce davalının lisansının EPDK tarafından iptal edildiği, 15/05/2016 tarihine kadar davalı tarafın davacıdan bu tarihe kadar alması gereken 10.403,313 tondan 2.872,85 ton alarak 7.530,46 ton eksik almış olduğu, buna göre eksik alınan ton başına tonu 14 USD den ilk yıl için 25.407,90 USD , ikinci yıl için 25.431,18 USD, üçüncü yıl için 43.298,96 USD, dördüncü yıl için 11.288,53 USD eksik alım nedeniyle davacının kar kaybının bulunduğu tespit edilmiş olmasına rağmen Yargıtay 19 Hukuk Dairesinin içtihatları ve taraflar arasındaki sözleşme uyarınca; taraflar arasında, kar kaybı olarak kararlaştırılan hususun 6098 sayılı sayının 179/2 maddesi uyarınca ifaya eklenen ceza-i şart olduğu, bunun istenebilmesi için her yıl sonunda veya yeni yıl başında davalının ihtar edilmesi veya ilk faturaya bu hususun şerh edilmesi gerekmesine rağmen, davacının davalıyı bu konuda ihtar etmediği bu nedenle de geçmiş 2013, 2014 ve 2015 yılları için cezai şart olan ifaya eklenen cezai şartı davalıdan isteyemeyeceğine dair güvene dayalı olarak dürüstlük kuralı gereğince talep edemeyeceğinin, diğer 2016 yılı için ise bu yılın tamamlanmamış olması nedeniyle Yargıtay 11 Hukuk dairesinin emsal nitelikteki içtihatları uyarınca yılın tamamlanmamış olmasından dolayı talep edilemeyeceğini belirtmiş olmalarına rağmen bilirkişilerin teknik, tespit ve hesaplamaları dışında kalan bu görüşlerine iştirak edilmemiştir. 6098 sayılı BK 179/2 maddesinin tamamlayıcı hukuk kuralı olması ve bu kuralın aksinin taraflarca kararlaştırılabileceğine ilişkin husus dikkate alındığında ve taraflarca yapılan sözleşmede ürün alım taahhüdünün içeriğini sözleşme serbestliği içinde kanundaki hükümden farklı olarak ve geçerli bir şekilde kararlaştırılmış oldukları, zira kar mahrumiyetinin ifaya bağlı olarak değil seçilmiş ceza-i şart olarak belirlendiğini ve bu nedenle de 6098 sayılı yasanın 179/2 maddesinin uygulanması imkanının bulunmadığı ve itirazı kayıt mecburiyetinin de davacı yönünden söz konusu olamayacağı şeklindeki davacı taraf beyanlarının aksine, getirilen ceza-i şartın ifaya eklenen bir cezai şart olduğu, ancak taraflar arasındaki sözleşme uyarınca yıllık 3.199 ton beyaz ürün alım taahhüdünün ve bunun eksik alınması halinde ton başına 14 USD nin kar kaybı olarak davacıya ödeneceği açıkça kararlaştırılmış olup, taraflar arasındaki bayilik ilişkisinin 5 yıllık olduğu ve henüz bu süre dolmadan EPDK tarafından davalının lisansının iptal edilmiş olması nedeniyle, 15/08/2016 tarihinde sona erdiği ve davalının sözleşmenin başlangıcı tarihi olan 15/05/2013 ila 14/05/2014 tarihleri arasındaki bir yıllık döneme ilişkin 3.199 ton taahhüdüne rağmen 1.384,15 ton alım yaptığı, 1.814,85 ton eksik alım yaptığı, eksik alım karşılığının 25.407,90 USD olduğu ve sırasıyla 2. yıl için 1.382,48 ton alım, 1.816,51 ton eksik alım, 25.431,18 USD kar mahrumiyeti, 3. Yıl için 106.217 ton alım, 3.092,78 ton eksik alım, 43.298,96 USD kar mahrumiyeti ve 4. Yıl için ise yıl tamamlanmadığından 15.05.2016 ila 15.08.2016 davalı lisansının EPDK tarafından iptal edildiği tarihe kadar alması gereken 806,32 tondan dolayı davacının 11.288,53 USD kar mahrumiyeti olduğu, davacının davalıdan 6098 sayılı yasanın 179 maddesi ile Yerleşik Yargıtay 19 Hukuk Dairesi, 11. Hukuk Dairesi içtihatları ile Hukuk Genel Kurulu uyarınca davacının davalıdan bu miktarları talep edip edemeyeceği yönünden değerlendirme yapmak gerekmiştir. Taraflar arasındaki sözleşme ifaya ekli bir cezai şart içermektedir. Ancak, zamana bağlı olarak yapılan bu cezai şart taahhüdünün davalı tarafça yerine getirilmediği sabit olmasına rağmen ve davacının da davalıyı noter ihtarnamesi ile ihtar etmemesine veya her bir yıl için başlayacak olan yeni döneme ilişkin ilk faturada bir şerhe yer vermemesi veya başka bir şekilde davalıyı ihtar ettiğine, davalı eksik alımlarına itirazı kayıt sunmamasına rağmen, sözleşme süresi veya sözleşmenin sona erdiği tarih itibariyle aradaki taahhüt farkından kaynaklanan kar kaybını davacının talep edip edemeyeceğine yönelik yapılan değerlendirmede; davacının belirlediği toplam bedelden kısmi olarak talebinde belirttiği 1.000,00 USD lik talebinin haklı olduğuna kanaat getirilmiştir. Zira, taahhütnamenin içeriğinde her bir yıllık alım taahhüdünün yerine getirilmemiş olması halinde açıkça 6098 sayılı yasanın 179/2 maddesine uygun olarak ve Yerleşik Yargıtay uygulamalarında belirtildiği gibi ihtar ve çekince konmadan bunun aksinin sözleşme ile kararlaştırıldığı, zira, sözleşmede ”anlaşma süresinin hitamında ve/veya her bir yıllık anlaşma süresinin sonunda hesaplanacak eksik kalan miktar üzerinden ton başına 14 USD tutarı …. Kar mahrumiyetini ödemeyi” kabul eden a fıkrası ve ” sözleşmenin kar mahrumiyeti miktarının, … tarafından her bir yıllık anlaşma döneminin hitamında veya bizzat belirleyeceği dönemlerde anlaşmanın ifası ile talep edebileceğine veya ” şeklindeki b fıkrası ve ” anlaşmanın hitamında veya anlaşmanın her ne sebeple olursa olsun sona ermesini mütahakip … tarafından aynı ticari bölgede yeni bir bayilik tesis edilip edilmeyeceğine bakılmaksızın talep edebileceğini ” içeren d fıkrası dikkate alındığında tarafların tamamlayıcı hüküm olan BK 179 hükümüne aykırı ayrıksı durum olarak kendi aralarında hüküm tesis ettikleri ve kararlaştırmış oldukları bu hususlar nedeniyle Yargıtay içtihatlarında belirlenen her yıl için ihtar veya itirazı kayıt şartına bağlı olmaksızın davacının her bir yıla ilişkin kar kaybı olarak talep edebileceği miktarı a fıkrasındaki ” anlaşma süresinin hitamında ” şeklinde davalı taahhüdü uyarınca davacının davalıyı önceki yıllara ilişkin ihtarına gerek olmadan veya bu konuda kesilecek faturalara itirazı kayıt koymasına gerek olmadan, davalının tacir olması ve tacir basiretine sahip olması buna göre de yapmış olduğu sözleşme uyarınca sözleşme ile bağlılık, ahde vefa ilkesi gereğince davalıdan talep edebileceğine kanaat getirilmiştir. Ancak, davacının 15/05/2016 ile 15/06/2016 tarihine kadar olan her bir yıllık dönem için kar kaybı talep etme hakkı olmasına rağmen 15/05/2016 ila 15/05/2017 yıllarına ilişkin dönemi kapsayacak süreye ilişkin olarak davalının lisansının EPDK tarafından iptal edilmiş olması nedeniyle sözleşme ve taahhüt gereğinin davalı tarafça yerine getirilemeyeceği bu nedenle de bu döneme ilişkin sürenin henüz başlamadığı ve bilirkişi raporunda zikredilen Yargıtay 11 Hukuk Dairesinin 05/12/2016 tarihli ilamı da dikkate alındığında, bir yıllık dönem dolmadığından bu tarih aralığı için talepte bulunamayacağına ve yine 5 yıllık sürenin sonu olan 15/05/2017 ila 14/05/2018 dönemi için de davalı lisansının EPDK tarafından iptal edilmiş olması nedeniyle, sözleşme gereğinin davalı tarafça yerine getirilemeyeceğine kanaat getirildiğinden, davacının davalıdan bu dönem için kar mahrumiyeti talebinde bulunamayacağına kanaat getirilmiştir. Tüm bu nedenlerle 15/05/2013 ila 14/05/2015 dönemi için birinci bir yıllık, sırası ile 15/05/2014 ila 14/05/2015 tarihi için ikinci bir yıllık, 15/05/2015 ila 14/05/2016 tarihi için üçüncü bir yıllık dönem için sırasıyla 25.407,90 USD +25.431,18 USD +43.298,95 USD = olmak üzere toplam 94.138,04 USD nin davacının davalıdan kar mahrumiyeti cezai şart olarak talep edebileceğine kanaat getirilmiştir. Davacı tarafın itirazlarına rağmen, itiraz konularının hukuki değerlendirme gerektirmesi ve bunun mahkememizce yapılacak olması nedeniyle, yeniden rapor alınmasına gerek duyulmadan, taleple bağlılık kuralı gereğince, talep edilen 1.000,00 USD nin davalının daha önce temerrüde düşürülmemiş olması, dava açılması ile davalı temerrüde düşmüş olduğundan dava tarihinden itibaren 3095 sayılı yasanın 4/a maddesi uyarınca faiz yürütülmek suretiyle 1.000,00 USD nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar vermek gerektiği…”gerekçesi ile; Davacının davasının kabulü ile 1.000,00 USD nin 30/12/2016 dava tarihinden itibaren 3095 sayılı yasanın 4/a maddesi uyarınca faiz yürütülmek suretiyle davalıdan alınarak davacıya verilmesine, karar verilmiş ve karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Yerel mahkemenin gerekçeli kararında yanlış hukuki yorumun yapıldığını, gerekçeli karar da kar mahrumiyetinin belli dönemler arası davacı tarafından talep edilebileceği kanaatinin yanlış olduğunu, Bayilik Sözleşmesinin lafzi yorumundan da anlaşılacağı üzere sözleşmenin feshi halinde kar mahrumiyeti- cezai şart taleplerinin öne sürülebileceği hususunda anlaşıldığını, davacı tarafın sözleşmenin usulüne uygun fesih edildiğine ilişkin herhangi bir yazılı delil ibraz etmediğini, yerel mahkemenin eksik inceleme de bulunduğunu, Emsal kararlar ve Yargıtay kararları gereğince davanın kabulüne karar verilemeyeceğini, yerel mahkeme kararının ortadan kaldırılmasının gerektiğini, (İstanbul 2. Asliye Ticaret Mah. 2017/134 E. – İstanbul 8. Asliye Ticaret Mah. 2016/1281 E. – İstanbul 1. Asliye Ticaret Mah. 2016/1251 E. – İstanbul 1. Asliye Ticaret Mah. 2016/1253 E. – İstanbul 2. Asliye Ticaret Mah. 2017/134 E. 2018/809 K. ) Davaya konu alacakların feshe bağlı olarak talep edilebileceğinden ve fesih karşı tarafa ulaşması gereken tek taraflı irade beyanıyla oluşacağından ( ek – 4 Yargıtay kararları ) ancak davacı tarafından dosyaya ibraz edilmiş bir fesih belgesi bulunmadığından davanın reddi gerekirken davanın kabulüne karar verilmesinin hatalı olduğunu, Taraflar sözleşmenin feshi halinde hem cezai şart hem de kar mahrumiyeti ödeneceğini kararlaştırabileceklerini, ancak sözleşmenin feshi halinde cezai şart ödeneceğinin kararlaştırılmış olduğu hallerde, Yargıtay HGK’nun 20.01.2013 T. 2012/19-670 E. 2013/171 K. sayılı kararında da açıklandığı üzere, sözleşme süresi içinde çekince konmadan uzun süre ifaya devam edilmesi üzerine borçlu da, “ceza koşulu istenmeyeceği” ne dair haklı bir güven oluşmuş ise oluşan bu haklı güven ve dürüstlük ilkesi nedeniyle önceki yıla veya yıllara ait ceza koşullarının talep edilemeyeceğinin kabulü gerektiğini, yerel mahkemenin kar mahkumiyetine hükmetmesinin hatalı olduğunu, ( HGK’nun 20.01.2013 T. 2012/19-670 E. 2013/171 K. – T.C. YARGITAY 19. HD. E. 2016/2615 K: 2016/13007 T: 06.10.2016 – T.C. YARGITAY 19. HD. E: 2014/720 K: 2014/3105 T:18.02.2014 – T.C. YARGITAY 19. HD. E: 2013/14654 K: 2013/19950 T:17.12.2013 -T.C. YARGITAY 19. HD. E: 2013/16912 K: 2014/667 T:07.01.2014) Taahhütnamenin 3. fıkrasında belirlendiği gibi bu tip sözleşme yıllık anlaşma dönemleri halinde olduğunu, Dava tarihi 30.12.2016 olduğunu, dava tarihine kadar davacı tarafça yapılmış hiçbir çekince ve ihtarın olmadığını, 15/05/2014 den önce çekince sunulmadığından 15.05.2013 – 15.05.2014 arası için, 15/05/2015 den önce çekince sunulmadığından 15.05.2015 – 15.05.2016 arası için kar mahrumiyetinin talep edilemeyeceğini, EPDK tarafından 15.08.2016 tarihinde müvekkili tarafın lisansının iptal edilmesi gereği sonrasında ki kar mahrumiyetini talep edemediğini, İleri sürerek, istinaf başvurusunun kabulü ile yapılacak istinaf incelemesi sonucunda ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın reddine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacı yandan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, taraflar arasında imzalanan bayilik sözleşmesi ve eki ürün alım taahhütnamesi uyarınca belirlenen eksik ürün alımı için öngörülen cezai şartın tahsili istemi ile açılan kısmi alacak davasıdır. Mahkemece, davacının davasının kabulü ile 1.000,00 USD nin 30/12/2016 dava tarihinden itibaren 3095 sayılı yasanın 4/a maddesi uyarınca faiz yürütülmek suretiyle davalıdan alınarak davacıya verilmesine, karar verilmiş ve karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Somut davada, davacı … İle davalı … SAN. İNŞ. VE NAK. TİC. LTD. ŞTİ. arasında 15/05/2013 tarihinde ”STANDART BAYİLİK SÖZLEŞMESİ” imzalandığı, Sözleşmenin 5. maddesinde; ”İşbu Standart Bayilik Sözleşmesi ve ekleri;imza tarihinden itibaren başlamak ve 5 (5) yıl süreyle geçerli olmak üzere imzalanmış olup, süresi hitamında kendiliğinden sona ereceği,”düzenlenmiştir. Davacı 15/05/2013 tarihinde başlamak ve 15/05/2018 tarihinde sona ermek üzere 5 yıllık satış sözleşmesi yapmış olup bu sözleşme davalı tarafın EPDK tarafından lisansının iptal edildiği 15/08/2016 tarihine kadar devam etmiştir. Davalının lisansı 15/08/2016 tarihinde 4. yıl tamamlanmadan EPDK tarafından iptal edilmiştir. Yargıtay 19 HD’nin 2018/2392 Esas, 2018/5916 Karar sayılı içtihadı ve Yargıtay 19 HD.nin 2017/2487 Esas, 2018/4064 Karar sayılı içtihadında belirtildiği üzere, davalı sözleşmenin 1., 2. ve 3. yıllarında taahhüt edilen ürün miktarını almadığı halde davacının sözleşme hükmünü uygulamadan sözleşmedeki kendi edimlerini yerine getirmeye devam ettiği, davalının ödemelerini kabul ettiği, davacı herhangi bir çekince koymadan edimlerine devam ettiği için ilk üç yıl için ceza koşulu talebinde bulunamayacağı, 4. yıl ise 15/05/2016 tarihinde başlamış ve 1 yıllık süre dolmadan 15/08/2016 tarihinde davalının lisansı EPDK tarafından iptal edilmesi sebebi ile sona ermiş olduğundan, davalının bu yıl için taahhüt ettiği akaryakıt alımını ihlal ettiğinin söylenemeyeceği, davalı tarafa tamamlayabilme imkanı verilmediğinden bu yıla ilişkin de davacı tarafça ceza koşulu talebinde bulunamayacak olup, mahkemece davanın reddine karar verilmesi gerekirken yukarıdaki gerekçeyle davanın kabulüne karar verilmesi yerinde olmayıp davalı vekilinin istinaf sebebi yerinde görülmüştür. Sonuç olarak, yukarıda açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile mahkeme kararının HMK 353/1-b2 maddesi uyarınca kaldırılarak dairemizce davanın reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; Davalının istinaf başvurusunun KABULÜ ile; İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 21/06/2018 tarih ve 2016/1306 Esas – 2018/691 Karar sayılı kararının HMK 353/1-b2 maddesi gereğince KALDIRILMASINA ve Dairemizce yeniden esas hakkında hüküm kurularak; 1-Davanın REDDİNE,
İLK DERECE MAHKEMESİ YÖNÜNDEN: 2-Karar tarihinde yürürlükte olan Harçlar Kanununa göre ilk derece mahkemesi yönünden alınması gereken 54,40 TL harcın, davacı tarafından dava açılırken peşin olarak yatırılan 60,54 TL harçtan mahsubu ile bakiye 6,14 TL’ nin karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine, 3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına, 4-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri olmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına, 5-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirmiş olduğundan, dairemiz karar tarihinde yürürlükte olan AAÜT uyarınca hesaplanan 3.400,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 6-Bakiye gider avansı varsa kesinleştiğinde ve talep halinde yatıran tarafa iadesine,
İSTİNAF YÖNÜNDEN : 7-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davalı tarafından yatırılan 98,10.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 82,90TL istinaf karar harcının talep halinde davalıya iadesine, 8-Davalı tarafından sarf edilen 98,10.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile 31,50.TL dosyanın istinafa gidiş dönüş gideri olmak üzere toplam: 129,60.TL’nin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 9-Bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’ nın 361/1. maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’ da temyiz yolu açık olmak üzere 15/01/2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.