Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2018/1449 E. 2020/20 K. 15.01.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1449 Esas
KARAR NO: 2020/20 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEME: İSTANBUL 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 19/04/2018
DOSYA NUMARASI: 2015/1073 Esas – 2018/380 Karar
DAVA: Limited Şirket Müdürünün Azli, Kayyımlık
KARAR TARİHİ: 15/01/2020
İlk derece Mahkemesinde yapılan yargılama sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin; davalı … ve babası …, akrabası … ve … ile birlikte davalı şirketi kurduklarını, şirket su altı sporları faaliyetleri amacıyla tekneyi ve tüm dalış sporları için bulunması gereken her türlü donanım ve malzemeyi satın aldıklarını, süreç içerisinde ortaklardan … ve …’ın hisselerini …’a devrettiğini, çoğunluk hisse ile kararlar alarak şirket müdürü olarak sadece davalı … seçildiğini, daha sonra …’ın da hissesini oğluna devrederek davalı …’ın %75 oranda hisse ile hakim ortak olmasının sağlandığını, müvekkilinin, davalı şahsın şirket gelirlerini bilinçli ve kötü amaçlı olarak şirketten ve dolayısı ile kendinden kaçırdığını öğrendiğini, bu durum üzerine şirketten bilgi almak istediğini ancak bu hakkın engellendiğini, davalının babası ve şirketin malimüşaviri … hakkında savcılığa suç duyurusunda bulunduğunu, olaylar gelişirken şirkete ait tüm malvarlığın davalı şahıs tarafından elden çıkarıldığını öğrendiğini ileri sürerek dilekçesinde bildirdiği diğer nedenlerle davalı …’ın şirket müdürlüğünden azline, şirkete kayyım atanmasına, şirketin tüm defterlerinin ve belgelerinin örneklerinin taraflarına verilmesi için izin verilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle, davacının iddialarının gerçeği yansıtmadığını, olayların gerçekleşme şeklinin dava dilekçesinde anlatıldığı gibi olmadığını, hisse devir işleminin 20/03/2015 tarihli olağan genel kurul toplantısında oybirliği ile kabul edildiğini, aynı genel kurulda müvekkili şahsın şirket müdürü olarak oybirliği ile atandığını ve davacının herhangi bir karşı oyu ve şerhi bulunmadığını, şirketin borç yükü altında olduğunu ve borcundan dolayı satışların gerçekleştirildiğini, sezonun iyi geçmemesinden dolayı şirketin zarar ettiğini, şirketin ticari faaliyetine devam edebilmesi için satış dahil olmak üzere tüm işlere karar vermek ve uygulamak şirket yönetiminin hakkı olduğunu ileri sürerek dilekçesinde bildirdiği diğer nedenlerle davanın reddini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk derece Mahkemesi 19/04/2018 tarih ve 2015/1073 Esas – 2018/380 Karar sayılı kararında; “…Tarafların karşılıklı iddia ve savunmaları, alınan ve benimsenen bilirkişi kurulu raporu, getirtilip-sunulan belgeler, tanık beyanları ve toplanıp değerlendirilen tüm delillere göre; davalı şirketin 27/05/2016 tarihi itibariyle tasfiyeye girdiği, bu tarih itibariyle şirketin öz sermayesinin -163.134,10 TL olduğu, bu haliyle davalı şirketin borca batık olduğu; davacının, şirket defter ve kayıtlarını davalıdan istediği ancak, davalının bu isteği yerine getirmediği, dolayısıyla ortağın bilgi alma ve inceleme hakkını engellediği, davacı ortağa kar payı vermemek için şirketin zarar ettirildiği, gelen müşteriler için kayıtların usulünce tutulmadığı anlaşılmaktadır. Bu haliyle şirketin iyi yönetilmediği, dolayısı ile TTK nın 630. Maddesinde öngörülen şirket müdürünün azli için haklı nedenlerin bulunduğu sonuç ve kanaatine varılmıştır. Diğer yandan, bu hususlarda iddianın kanıt yükü davacıda olduğundan ve iddialar kanıtlandığından, davalı tanıklarının dinlenilmesi de sonuca etkili olmayacağından, davalı tanıklarının dinlenilmesine gerek görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle davanın kabulüne ilişkin aşağıdaki kararı vermek gerekmiştir…”gerekçesi ile; Davanın KABULÜNE, 1-Davalı şirket müdürü …’ın şirketin yönetim hakkının ve temsil yetkilerinin kaldırılarak davalı şirkete yönetim hakkının ve temsil yetkisinin kullandırılması için mali müşavir …’nun kayyım olarak atanmasına, 2-Davalı şirketin tasfiye sürecine girdiği dikkate alınarak tasfiyenin 1 yıllık süre içerisinde tamamlanmasına ve atanan kayyımın görevinin bu süreyle sınırlı tutulmasına, karar verilmiş ve karara karşı davalı … vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı … vekili istinaf dilekçesinde özetle; Mahkeme kararını tanık beyan ve raporlara dayandırdığını ifade etmiş olsa da müvekkili tarafından mahkemenin değerlendirmesine sunulan tanıklar duruşma sırasında dinlenmediğini, söz konusu durum hem Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6/1 hükmüne hem de Anayasa’mızın 36. maddesine aykırılık teşkil ettiğini, Adil yargılanma hakkı davalı taraf için kendini savunma hakkı ile karşısına çıktığını, nitekim AİHM’in geliştirdiği içtihatlarla Sözleşmede geçen “medeni hak ve yükümlülükler” ifadesi genişletildiğini bunun sonucu olarak da taraflar iddia ettikleri veya savundukları hususların hukuka aykırı olmamak koşuluyla mahkeme önünde tartışılmasını sağlayabildiklerini, Somut olayda ise mahkemeye davalı müvekkili tarafında sunulan tanıkların beyanları alınmadığını, iddiasını ispatlama imkanı verilen davacının iddialarına karşı müvekkiline savunma hakkının sağlanamadığını, İleri sürerek, istinaf başvurusunun kabulü ile, yapılacak istinaf incelemesi sonucunda ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, yeniden esas hakkında davanın tamamen reddi yönünde karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, davalı şirket müdürünün yönetim hakkı ve temsil yetkisinin, TTK 630/2.maddesi uyarınca haklı sebeplerle kaldırılması istemine ilişkindir. Davacı, şirket müdürü olan davalının şirketi kötü yönettiğini, şirketin her geçen yıl daha da çok zarar ettiğini, borca batık hale geldiğini, mali tabloların gerçeği yansıtmadığını iddia ederek davalının şirket müdürlüğünden azlini ve yerine kayyım atanmasını istemiş, davalılar ise iddiaların gerçeği yansıtmadığını savunarak davanın reddini istemiştir. İlk derece mahkemesince, alınan bilirkişi raporu, tanık ifadelerine itibar edilerek yazılı gerekçeyle davanın kabulüne karar verilmiştir. Davalı şirketin ticari sicil kayıtlarında; İstanbul Ticaret Sicil Memurluğu’nca 17/02/2012 tarihinde … Ticaret Sicil Nosu ile tescil edilerek kurulmuş ve ana sözleşmesi 23/02/2012 gün ve 7989 sayılı Türkiye Ticaret Sicil Gazetesinde yayınlanmıştır.Şiirketin Merkez adresi Beşiktaş/İstanbul’dur.Şirketin Kuruluşdaki ortaklık yapısı 5 ortaklı olup … 160.000 TL. %53,3, … 75.000 TL. %25, … 25.000 TL. %8,3, … 25.000 TL. %8,3, … 15.000 TL. %5 şeklinde olup … %5 lik hissesini 03/09/2012 tarihinde …’a devrettiği ve …’ın hissesinin 175.000 TL. %58,8 olduğu, ortaklardan … payının tamamını Beşiktaş … Noterliği’nin 19/03/2015 tarih ve … yevmiye sayılı hisse devir sözleşmesi ile şirket ortaklarından …’a devrederek ortaklıktan ayrıldığı, ortaklardan … payının tamamını Beşiktaş … Noterliği’nin 19/03/2015 tarih ve … yevmiye sayılı hisse devir sözleşmesi ile şirket ortaklarından …’a devrederek ortaklıktan ayrıldığı,20/03/2015 tarihinde yapılan olağan genel kurul toplantısında görüşülmüş, toplantıya katılanların oybirliği ile kabul edilerek, İstanbul Ticaret Sicil Memurluğu’nca 11/05/2015 tarihinde tescil edildiği ve 15/05/2015 tarih ve 8821 sayılı Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinde ilan edildiği,bu hisse devrinden sonra şirketin ortaklarının … 75.000 TL. %25, … 225.000 TL. %75 paya sahip oldukları, 20/03/2015 tarihinde yapılan olağan genel kurul toplantısında şirketin kurulduğu tarihten itibaren şirket müdürü olarak görev yapan müdürlerden …’in müdürlük görevinin sona erdirilmesine, diğer müdür …’ın ise müdürlük görev süresinin 30/04/2018 tarihine kadar uzatılmasına karar verildiği, şirket müdürü …’ın şirketi münferiden temsil ve ilzama yetkili olduğu,şirketin 13/05/2016 tarihinde ortaklar kurulu kararı ile taspiye kararı aldığı, davacının sözkonusu tasfiye kararına itiraz ettiği ve İstanbul 15 ATM.’nin 2016/560 Esas sayılı dosyası ile bu karara ilişkin genel kurul kararının iptali davası açıldığı görülmüştür. Davalı … vekilinin istinaf dilekçesindeki tanıklarının dinlenmemesinin usul ve yasaya aykırı olduğuna yönelik istinaf talebi incelendiğinde; mahkemece 19/04/2018 tarihli duruşmanın ara kararı ile davalı vekilinin tanık dinletme talebinin ret edildiği, davalı vekili cevap dilekçesinde tanık deliline dayanmamış ve tanık ismi ve hangi konuda tanık dinletmek istediğinin HMK 140/5 maddesi uyarınca süresinde bildirilmediği, davalı vekili tarafından tanık listesi ve beyan dilekçesinin süresi içerisinde sunulmadığı görülmekle, davalı vekilinin tanıklarının dinlenmemesi talebine yönelik istinaf sebebi yerinde görülmemiştir.6102 sayılı TTK’nın 630/2. maddesi uyarınca her ortak, haklı nedenlerin varlığı halinde limited şirket yöneticilerinin yönetim hakkının ve temsil yetkilerinin kaldırılmasını mahkemeden talep edebilirler. Anılan maddenin sonraki fıkrasında ise; yöneticinin, özen ve bağlılık yükümü ile diğer kanunlardan ve şirket sözleşmesinden doğan yükümlülüklerini ağır bir şekilde ihlal etmesinin veya şirketin iyi yönetimi için gerekli yeteneği kaybetmesinin haklı sebep olarak kabul olunacağı düzenlenmiştir. Bu durumda, davacının öncelikle şirket müdürünün azlini gerektiren haklı sebeplerin varlığını ispat etmesi gerekmektedir. Haklı sebep kavramı Yasa maddesinde tanımlanmamıştır. Müdürün, kanun ve ana sözleşmenin kendisine yüklediği görevleri yapmaması haklı sebep oluşturacaktır. İlk derece mahkemesince alınan gerekçeli ve denetime elverişli bilirkişi raporunda tespit edildiği üzere; davalı şirketin borca batık olduğunun belirlendiği, bir kısım gelirlerin mali tablolarda ve ticari defter kayıtlarında gösterilmediği belirtilmiştir. Dosya kapsamı itibariyle, davalı şirket müdürünün azli için somut olayda haklı sebeplerin bulunduğu kanaatine varılmıştır. Sonuç itibariyle, yukarıda açıklanan gerekçelerle, HMK 353/1.b.1.maddesi uyarınca, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalının istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nun 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 98,10.TL istinaf başvuru harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 54,40.TL istinaf karar harcından, istinaf eden davalı tarafından peşin olarak yatırılan 35,90.TL harcın mahsubu ile bakiye 18,50.TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa, karar kesinleştiğinde ve talep halinde avansı yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’ nın 361/1. maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’ da temyiz yolu açık olmak üzere 15/01/2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.