Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2018/1424 E. 2019/1810 K. 18.12.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1424
KARAR NO : 2019/1810
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARI VEREN
MAHKEME : İSTANBUL 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 07/02/2018
DOSYA NUMARASI : 2017/158 Esas – 2018/92 Karar
DAVA: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ : 18/12/2019
İlk Derece Mahkemesinde yapılan yargılama sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili ile davalı taraf arasında Tedarikçi Sözleşmesi uyarınca ticari ilişki bulunduğunu, Davalı tarafın www……com uzantılı internet sitesi üzerinden satışı yapılan birtakım ürünlerin tedariki için üç yıla yakın süredir çalıştıklarını, davalı tarafın verdiği siparişlerin davacı tarafça tedarik edildiğini, teslim ile faturanın tanzim edilerek davalıya gönderildiğini, teslim edilen ürünlere ilişkin faturanın davalıya teslim edildikten sonra davacının gönderdiği ürünlerin liste fiyatı ile teklif fiyatı arasında ki tutarın ” stok koruma ” açıklaması ile davalı tarafından davacı tarafa fatura edildiğini, ödeme günü geldiğinde davalının davacı tarafından liste fiyatı üzerinden fatura edilen tutardan, stok koruma adı altında kendisinin tanzim etmiş olduğu fatura bedelini mahsup ederek kalan tutarı banka üzerinden davacı taraf ödediğini, davacının bu şekilde davalı tarafa doğrudan ” stok koruma” bedeli adı altında indirim uyguladığını, bu şekilde cari hesap üzerinden mahsuplaşıldığını, davalı tarafın haksız kestiği faturalar dolayısıyla 261.000.TL. Borcu bulunduğunu, davalı tarafın 614.233,66.TL.tutarında …. pil siparişi için stok koruma faturası gönderdiğini, bu faturanın kayıtlarına girdiğini ancak davacı tarafın bu malları davalı tarafa hiçbir zaman teslim etmediğini ve fatura düzenlemediğini bu bedelin tahsili için icra takibi başlattıklarını, icra dosyasına yapılan itiraz ile takibin durduğunu ve itirazın haksız olduğunu belirterek itirazın iptaline %20′ den az olmamak üzere icra tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; tarafların 23/05/2014 Tarihinde imzalanmış Tedarikçi sözleşmesine dayanarak çalıştıklarını, bu sözleşme halen yürürlükte olduğunu, davacı tarafın sözleşme uyarınca davalı tarafın ticari kayıtlarının doğru olduğu ve kayıtların taraflar arasında ki uyuşmazlıkta geçerli ve doğru sayılacağının kararlaştırıldığını, davacı tarafın iddialarının doğru olmadığını belirterek davanın reddini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 07/02/2018 tarih ve 2017/158 Esas – 2018/92 Karar sayılı kararı ile; ” … Tüm dosya kapsamı dikkate alınarak; Her nekadar davalı taraf icra dosyasına itiraz ile borçlu olmadığını iddia etmiş; Mahkememize hitaben verdiği cevap dilekçesi ile özetle davanın reddine karar verilmesini talep etmiş ise de; Dosya kapsamına ibraz edilen deliller ve düzenlenen bilirkişi raporu ile davacı ile davalı arasında 23/05/2014 Tarihli Tedarikçi Sözleşmesinden doğan ticari ilişki bulunduğu,davacı tarafın icra takip talebinin davalı tarafın haksız olarak düzenlediği Stok Koruma faturasının e-fatura olarak düzenlendiği, e-faturanın temel fatura olması nedeniyle red edilme imkanının bulunmadığı, defalarca her iki şirket tarafından iade faturası düzenlendiği, kayıtlarına giren bu faturadan dolayı haksız olarak borçlu görüldüğünü, bu bedelin tahsili için başlattığı icra takibine davalı tarafın borcunun bulunmadığına yönelik itirazı ile takibin durduğu, davacı tarafın davasının İ.İ.K.’ nun 67.md de ifadesini bulan İtirazın İptali Davası olduğu ve hak düşürücü süre içinde davanın açıldığı görülmüştür. Taraflarca ibraz edilen ve talep edilen delillerin toplanılmasını müteakiben Mali Müşavir Bilirkişi vasıtası ile yapılan inceleme ile de tespit edildiği üzere; taraflar arasında 23/05/2014 Tarihli Tedarikçi Sözleşmesinden doğan ticari ilişki bulunduğu, sözleşme uyarınca davacının verdiği siparişin davacı tarafından tedarik edilerek, teslim adreslerine teslim edildikten sonra teslim belgesi ve faturanın davalı tarafa gönderilmesinin, davalıya faturanın tesliminden sonra davacı tarafın gönderdiği ürünlerin liste fiyatı ile teklif fiyatı arasında ki tutarın ” Stok Koruma” açıklaması ile davalı tarafından tekrar davacı adına fatura edilmesinin, liste fiyatı üzerinden fatura edilen tutardan Stok Koruma adı altında tanzim edilmiş olan faturanın bedelinin mahsup edilerek kalan tutarın banka üzerinden ödeneceğinin kararlaştırıldığı görülmüştür. Dava konusu ” Stok Koruma” Faturasına dayanak faturanın davacı tarafça düzenlendiği hususunun kanıtlanamadığı, davalı tarafça ürün tesliminin yapıldığına ve yönelik sevk irsaliyelerinin ibraz edilemediği, davalı tarafça liste fiyatı üzerinden fatura edilen tutardan, Stok Koruma adı altında tanzim edilmiş olan faturanın bedelinin mahsup edilerek kalan tutarın banka üzerinden ödendiğini gösterir delil ibraz edilemediği bu haliyle icra takibine konu bedeli içeren 211.296,16.TL. ve 50.000.TL. bedelli faturaların gerçek mal ve ürün teslimine dayalı olmadığı hususu sabit bulunmakla davacı tarafın haksız olarak düzenlenen faturalardan dolayı alacaklı durumunda bulunduğu hususu sabit bulunmuş, davacı tarafın davasının kabulü yönünde hüküm tesis edilmiş,davalı tarafın icra dosyasına yapmış olduğu itirazın haksız ve davacı tarafın alacağını geç almasına sebep olacak nitelikte bulunduğu anlaşılmakla davalı taraftan icra inkar tazminatının alınarak davacı tarafa verilmesi yönünde … ” karar verilmesi gerektiği gerekçeleri ile; ” 1-)Davacı tarafın davasının KABULÜ ile, davalı tarafın İstanbul … İcra Dairesi’ nin … sayılı icra dosyasına yapmış olduğu İTİRAZIN İPTALİNE, 2-)Davacı tarafın icra inkar tazminat talebinin kabulü ile (261.000.TL) nin % 20′ si oranında 52.200.TL tazminatın davalıdan alınarak davacı tarafa verilmesine, … ” karar verilmiş ve verilen karara karşı, davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Yerel Mahkeme kararının hukuka aykırı olduğunu ve bozulması gerektiğini, Davacı tarafından noter kanalı ile itiraz edilmeyen stok koruma faturası sebebiyle davalı müvekkil şirketin 261.000,00 TL borçlu olduğuna ilişkin kararın hukuki mesnetten yoksun olduğunu, TTK 21. maddesinde yer alan bir fatura alan kişinin aldığı tarihten itibaren 8 gün içinde faturanın içeriği hakkında bir itirazda bulunmamışsa bu içeriği kabul etmiş sayılacağını, faturanın iki taraf arasındaki ticari ilişkinin ispat vesikası olduğunu, her ne kadar yasanın fatura başlıklı maddesinde ” Ticari işletmesi bağlamında bir mal satmış, üretmiş, bir iş görmüş veya bir menfaat sağlamış olan tacirden, diğer taraf, kendisine bir fatura verilmesini ve bedeli ödenmiş ise bunun da faturada gösterilmesini isteyebilir.” ifadelerinden faturanın istenilmesinin müşterinin arzusuna bağlı olduğu, istemediği takdirde satıcıdan fatura almayabileceği anlamı çıkıyorsa da, faturanın hukuki olarak düzenlemesi zorunlu bir belge olduğunu, faturanın iki taraf arasındaki ticari ilişkiyi ispat edici bir belge olmasından dolayı hukuki bir niteliği bulunmakta olduğunu, Davalı müvekkil şirket tarafından 211.296,16 TL bedelli 23.10.2015 tarihli … numaralı stok koruma faturasının (temel fatura) düzenlendiğini, hükme esas alınan bilirkişi raporunda davacı tarafından işbu faturalara noter kanalı ile yasal süresi içerisinde itiraz edilmediği hususu açıkça belirtilmesine rağmen bu kanaati ile çelişki oluşturacak şekilde söz konusu faturalara dayalı olarak müvekkil şirketin borcu bulunduğu kanaatine varıldığını, bilirkişi raporunun davaya konu alacağın varlığını şüpheye mahal vermeyecek şekilde kesin olarak ortaya koyması gerektiğini, bilirkişi raporundaki açıklık bulunmayan ve çelişkili hususlarda bilirkişi/ bilirkişi heyetinden yeniden ek rapor alınması gerekirken yerel mahkemece eksik inceleme neticesinde hüküm kurulmasının bozma gerektirdiğini, Hükme esas alınan bilirkişi raporunun eksik inceleme neticesinde düzenlenmiş olup, 22.01.2018 tarihli celsede yerel mahkeme tarafından çelişkili ve hatalı hususların giderilmesine yönelik ek rapor taleplerinin yerel mahkeme tarafından reddine dair verilen ara kararın bozma gerektirdiğini, yerinde inceleme talepleri doğrultusunda müvekkil şirket merkezinde inceleme yapılmaksızın rapor düzenlendiğini, Yerel mahkemenin davacı tarafın beyanları doğrultusunda düzenlenen bilirkişi raporuna istinaden hüküm kurduğunu, itiraz dilekçesi ile dilekçe ekine sunulan sevk irsaliyeleri göz önünde bulundurularak eksik, hatalı ve çelişkili hususlar yönünden bilirkişi/ bilirkişi heyetinden ek rapor alınması gerekirken yerel mahkemenin hukuki mesnetten yoksun inceleme neticesinde düzenlenen raporu kabulünün mümkün olmadığını, Mutabakatın alacağın varlığını gösteren belgelerden biri olduğunu, cari hesap mutabakatında yer alan tarafların beyanının yine taraflar için bağlayıcı olduğunu, Hesap mutabakatının niteliği itibari ile bakıldığında Yargıtay’ın son dönemdeki kararlarında özellikle hesap mutabakatına dayanan alacaklar bakımından hesap mutabakatının alacağın varlığını gösteren belgelerden biri olduğu ve bunun göz önünden bulundurulmadan verilen kararların bozulduğunu, 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu madde 21 tam metninde: “1) Ticari işletmesi bağlamında bir mal satmış, üretmiş, bir iş görmüş veya bir menfaat sağlamış olan tacirden, diğer taraf, kendisine bir fatura verilmesini ve bedeli ödenmiş ise bunun da faturada gösterilmesini isteyebilir. (2) Bir fatura alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde, faturanın içeriği hakkında bir itirazda bulunmamışsa bu içeriği kabul etmiş sayılır. (3) Telefonla, telgrafla, herhangi bir iletişim veya bilişim aracıyla veya diğer bir teknik araçla ya da sözlü olarak kurulan sözleşmelerle yapılan açıklamaların içeriğini doğrulayan bir yazıyı alan kişi, bunu aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde itirazda bulunmamışsa, söz konusu teyit mektubunun yapılan sözleşmeye veya açıklamalara uygun olduğunu kabul etmiş sayılır.” denilmektedir. Davacının kanuni süre içerisinde mutabakata açıkça bir ihtirazı kaydı söz konusu olmayıp bu bakiyede mutabık olduğuna dair mutabakatı kaşeleyip imzaladığını, gerek Yargıtay nezdinde gerek ise münferit mevzuatların ilgili maddelerinde, dava konusu olaydaki uyuşmazlık hakkında açıkça düzenleme mevcut olduğunu, dolayısıyla davacının hak ettiği bedelleri alabilmek için mutabakatı imzalamış olduğu iddiasının hiçbir hukuki dayanağı da olmadığını, hesap mutabakatını ihtirazi kayıt belirtmeksizin imzalayan davacının 01.01.2015 tarihinden 31.12.2016 tarihine kadar cari hesap kayıtlarına göre müvekkil şirkete 31.989,48 TL borçlu olduğunu, hesap mutabakatında yer alan tarafların beyanlarının tarafları bağladığını beyanla; Arz olunan ve re’sen göz önüne alınacak nedenlerle; – İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 2017/44 Esas – 2018/4 Karar sayılı 04.01.2018 tarihli kararına ilişkin istinaf taleplerinin kabulüne, – Usul ve kanuna aykırı mahkeme kararının kaldırılmasına ve yeniden esas hakkında talepleri doğrultusunda davanın usulden ve esastan reddine, – Hüküm kuruluncaya kadar, müvekkil şirket aleyhine icra takiplerinin başlatılmaması, başlatılmış ise durdurulması amacıyla tehir-i icra kararı verilmesine, – Yargılamanın murafaalı olarak yapılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’ nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, taraflar arasındaki ticari ilişki kapsamında davalının haksız yere stok koruma faturası keserek davacıyı borçlandırdığı gerekçesiyle alacağın tahsili amacıyla yapılan ilamsız icra takibine itirazın iptali davasıdır. Mahkeme davayı kabul etmiş, davalı istinafa gelmiştir. Taraflar arasında tedarikçi sözleşmesi olduğu, taraflar açık hesap şeklinde çalıştıkları düzenlenen her fatura ve belgenin ödemesinin hemen yapılmadığı, belli dönemlerde mahsuplaşılarak kalan bakiyeler üzerinden mutabakatla ilişkinin sürdüğü anlaşılmaktadır. İlişkinin yürüyüş şekline göre davacının davalıya teslim ettiği emtia karşılığında davalının liste fiyatı ile teklif fiyatı arasındaki farkı “stok koruma” faturasıyla mahsup ettiği, aradaki farkın davacıya ödendiği anlaşılmaktadır. Davalı 21/10/2015 tarihinde 614.233,66 TL’ lik Duracell pil siparişi verilebileceğini açıkladıktan sonra 23/10/2015 tarihinde siparişi revize ettiğini, fakat davacının söz konusu siparişi karşılamadığını, buna rağmen davalının sipariş karşılanmış gibi davacıya 23/10/2015 tarihli 211.296,16 TL tutarında “stok koruma” faturası kestiğini böylelikle haksız yere aralarındaki açık hesapta davacının borçlandırıldığını öne sürmekte ve bunun tahsilini istemektedir.
Davalı, düzenledikleri faturaya süresinde itiraz edilmediğini bu yüzden kesinleştiğini, bilirkişinin bunu belirlemesine rağmen davalıyı borçlu gösterdiğini bu yanlışlığın giderilmediğini öne sürmektedir. Davalının düzenlediği faturanın temel e fatura olduğu, doğrudan davacının sistemine girdiği ve sistem üzerinden iade senaryosunun olmadığı, fakat noter aracılığıyla klasik itirazın yapılabildiği anlaşılmaktadır. Davacının temel olduğu gerekçesiyle e.faturaya itiraz etmediği anlaşılmaktadır. Davalı, taraflar arasında her ay mutabakat olduğunu, davacının mutabakat belgelerini imzaladığını böyle bir alacağının olmadığını öne sürmektedir. Davalı vekili, bilirkişi incelemesinin eksik olduğunu, itirazın giderilmediğini öne sürmüştür. Davalının ticari defter ve kayıtlarının incelenmediği, davalının kapsamlı olduğu gerekçesiyle bunu sunmadığı zaman gerektiğini ifade ettiği bilirkişi raporuna yansımıştır. Davalı vekili yeniden inceleme talep etmişse de mahkeme daha önceki ara kararında yaptırımın açıklandığı gerekçesiyle bu talebi reddetmiştir. Taraflar arasında münhasır delil sözleşmesi bulunmaktadır. Davalının kayıt ve belgelerinin delil sayılacağı sözleşmede bulunmaktadır. Taraflar arasındaki münhasır delil sözleşmesi karşısında, davalının defter ve kayıtları incelenmeksizin hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır. Davalının sunmuş olduğu sevk irsaliyeleri karşısında, davacının ön görülen edimi yerine getirip getirmediği, münhasır delil sözleşmesi uyarınca sunulan irsaliyeler ve dayanakları ile davalının kayıtları incelenerek anlaşılabilir. Bu gereklilik ihmal edilerek, davacının defterleri üzerinden yapılan inceleme sonucu karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olmakla; bu durum davanın esasına yönelik delillerin hiç toplanmamış olması anlamına geldiğinden, sonuç itibari ile davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’ nın 353/1-a-6. maddesi gereğince kabulüne, mahkeme kararının kaldırılmasına, yukarıda belirtildiği şekilde işlem yapılarak oluşacak sonuca göre karar verilmek üzere dosyanın mahkemesine gönderilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; Davalının istinaf başvurusunun KABULÜ ile; 1-İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 07/02/2018 tarih ve 2017/158 Esas – 2018/92 Karar sayılı kararının HMK 353/1-a6 maddesi uyarınca ORTADAN KALDIRILMASINA ve dosyanın mahkemesine İADESİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince davalı tarafından yatırılan 98,10 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 4.493,12 TL ( 35,90 TL + 4.457,22 TL ) istinaf karar harcının talep halinde davalıya iadesine, 3-İstinaf aşamasında davalı tarafından sarf edilen 98,10 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile dosyanın Bölge Adliye Mahkemesi’ ne gidiş – dönüş masrafı 33,00 TL olmak üzere; toplam 131,1 TL’ nin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 4-Artan gider avansı olması halinde yatıran tarafa iadesine, 5-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 18/12/2019 tarihinde HMK 353/1-a6 maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.