Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2018/1423 E. 2020/7 K. 15.01.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1423 Esas
KARAR NO: 2020/7 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEME: İSTANBUL 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 24/05/2018
DOSYA NUMARASI: 2017/364 Esas – 2018/537 Karar
DAVA: İtirazın İptali
KARAR TARİHİ: 15/01/2020
İlk derece Mahkemesinde yapılan yargılama sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin davalı bankadan kullandığı krediler nedeniyle haksız olarak 5.935 Euro dosya masraf kesintisi yapıldığını, alacağının tahsili için başlatılan İstanbul … İcra Müdürlüğünün … E sayılı dosyasına itiraz edildiğini ileri sürerek dilekçesinde bildirdiği diğer nedenlerle itirazın iptaline, davalının icra inkar tazminatına mahkumiyetine karar verilmesini dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle, davanın tüketici mahkemelerinde görülmemesi gerektiğini, davacıya 25/06/2007 tarihinde kredilerin kullandırıldığını, bu tarihte TBK yürürlükte olmadığını, 818 sayılı BK’nda da davacının iddiasına konu genel işlem koşullarına ilişkin bir düzenleme bulunmadığını, dava konusu yapılan ödemelerin davacının imzaladığı sözleşme hükümlerine kabul ve taahhüdüne dayalı olarak tahsil edildiğini ileri sürerek davanın reddini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk derece Mahkemesi 24/05/2018 tarih ve 2017/364 Esas – 2018/537 Karar sayılı kararında; “…Alınan bilirkişi raporu, gerekçeli, denetlenebilir, dosya içeriğine uygun ve uyuşmazlığı çözmeye yeterli görüldüğünden, mahkememizce de benimsenmiş ve hükme esas alınmıştır. Tarafların karşılıklı iddia ve savunmaları, incelenen takip dosyası, alınan ve benimsenen bilirkişi raporu, toplanıp değerlendirilen delillere göre; taraflar arasındaki kredi sözleşmesi hükümlerine göre kullandırılan krediye ilişkin olarak bankaca masraf kesintisi yapılabileceği hüküm altına alınmış ise de; bu masrafın bilirkişi raporunda ayrıntılı olarak değerlendirildiği üzere kullandırılan kredinin %0,65 oranını geçemeyeceği anlaşılmaktadır. Bu durumda kredi miktarı 296.732 Euro üzerinden hesaplanan 1.928,76 Euro masraf kesintisi yasal olup, davacıdan fazla yapılan 4.006,25 Euro’luk masraf kesintisi haksızdır. Dolayısıyla taraflar arasındaki Genel Kredi Sözleşmesi ve Düzenleme Şeklinde Finansal Kiralama Sözleşmeleri kapsamında davacıya kullandırılan kredilere ilişkin 5.935,76 Euro Leasing Yönetim Gideri kesintisinin tahsili için alacaklı davacı tarafça, davalı hakkında girişilen ilamsız icra takibinde, benimsenen bilirkişi raporu ile tespit edilen ve davalı bankaca masraf adı altında haksız olarak kesilen 4.006,25 Euro kesinti miktarına yönelik, davalı borçlunun vaki itirazının haksız olduğu ve İİK’nun 67.maddesi gereğince iptalinin gerektiği; belirlenen-tespit edilen alacak miktarını aşan davacı isteminin yerinde olmadığı anlaşıldığından davanın kısmen kabulüne; alacak likit ve itiraz haksız olduğundan talep ve kabul edilen asıl alacak miktarı 4.006,25 Euro üzerinden davalının icra inkar tazminatına mahkumiyetine ilişkin aşağıdaki kararı vermek gerekmiştir…”gerekçesi ile; Davanın KISMEN KABULÜNE, 1-Davalı borçlunun İstanbul …İcra Müdürlüğü’nün … Esas Sayılı dosyasında 4.006,25 EURO’ya yönelik itirazının iptali ile takibin bu miktara 3095 Sayılı Yasanın 4/a.maddesi gereğince ve yıllık %7’yi geçmemek üzere hesaplanacak faiz yürütülmek suretiyle takibin devamına, bu konuda fazlaya ilişkin istemin reddine, 2-Kabul edilen 4.006,25 EURO’nun %20’si oranında hesaplanacak icra inkar tazminatının davalıdan alınıp, davacıya ödenmesine, karar verilmiş ve karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Somut olaydaki uyuşmazlık konusu bedelin (komisyonun), kredi müşterilerinden tahsiline dair teamül bulunduğu hususu bilirkişi raporu ile tespit ve teyit edilmişken; karara konu edilen bedelin iadesinin hatalı olduğunu, Müvekkili bankanın, davacıya kullandırdığı kredilerden komisyon/masraf almasında yasal ve sözleşmesel düzenlemelerin yanında ticari ve bankacılık teamülleri gereği de bir sakınca bulunmadığını, yapılan tahsilatın usulüne uygun olduğu hususu tartışmasız olduğunu, Diğer yandan, müvekkili Bankanın, dosyada mübrez T.C. Merkez Bankası’na bildirdiği oranlarda davacıdan komisyon tahsil edebileceği hususunun da ihtilaf dışı olduğunu, müvekkili bankanın davacıdan tahsil etmiş olduğu komisyon T.C. Merkez Bankasına bildirmiş olduğu oranlar içerisinde kaldığını, Yerel mahkemece %0,65 oranının üzerinde yapıldığı tahsilata denk gelen 4.006,25 Euro’nun iadesine karar verilmesinin hukuka aykırı olduğunu, Davacının açtığı davanın, hukuki ve fiili gerçeklere aykırı olmasının yanında, hakkın kötüye kullanılması niteliğinde iken yerel mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmesinin hatalı olduğunu ve yerel mahkemenin kısmen kabulüne dair kararının kaldırılmasının gerektiğini, Dava konusu olay genel işlem koşullarına aykırılık oluşturmadığını ve yüksek mahkemenin kararlarında da açıkça belirtilmiş olduğu üzere Türk Borçlar Kanunu’nun yürürlüğe girdiği tarihten önceki olaylara/dava konusu olaya Türk Borçlar Kanunu’nun 20. maddesi ve devamındaki “Genel İşlem Koşulları”nın uygulanmasının da mümkün olmadığını, Davacı, Genel Kredi Sözleşmesi’nin tüm hükümlerini okuduğunu, incelenen, içeriğini kabul edip ve mutabık kaldığını bildirerek açık ve hür iradesiyle Genel Kredi Sözleşmesi’ni imzaladığını, bu yönleri ile olayda esasen herşeyden önce genel işlem koşullarına bir aykırılıktan bahsedilmesinin hukuken mümkün olmadığını, Türk Borçlar Kanunu’nun yürürlüğünden önce gerçekleşmiş fiil ve işlemlere Türk Borçlar Kanunu hükümlerinin değil, o fiil ve işlemler hangi kanun yürürlükte iken gerçekleşmişse o kanun hükümlerinin uygulanacağını, Davacı ile müvekkili banka arasındaki imzalanan Genel Kredi Sözleşmeleri (GKS) 25.06.2007 tarihli olduğunu, bu işlemlerin gerçekleştiği tarihlerde Türk Borçlar Kanunu yürürlükte olmayıp, 818 sayılı Borçlar Kanunu yürürlükte olduğunu, Dava konusu işlemlerin gerçekleştiği tarihlerde yürürlükte bulunan 818 sayılı Borçlar Kanunu’nda ise Davacı’nın iddiasına konu “Genel İşlem Koşulları”na ilişkin hiçbir düzenlemenin bulunmadığını, Eski kanun zamanında kurulmuş, etkilerini doğurmuş ve sona ermiş bir hukuki duruma yeni kanunla müdahale edilirse geçmişe etkiden bahsedilebilir ki bunun kabul edilemez olduğunun açık olduğunu, (HGK, 09.03.1988, 1987/2-800-232) Genel işlem koşullarına aykırılığın kamu düzeni ve genel ahlak kapsamında olmadığını, Türk Borçlar Kanunu’nun 20-25. maddelerindeki “Genel İşlem Koşulu” hükümlerinin Türk Borçlar Kanunu’nun yürürlüğünden önceki eylem ve işlemlere uygulanamayacağını, (Yargıtay 13. HD’nin 08.05.2014 tarihli 2014/8118 Esas, 2014/14753 Karar sayılı kararı – Yargıtay 19. HD’nin 17.04.2013 tarihli 2013/14739 Esas, 2013/19771 Karar sayılı kararı) Davacı ile müvekkili banka arasında GKS ve FKS imzalandığını ve davacının talebi doğrultusunda kredi kullandırdığını, bu kredinin kullandırılma şartlarından birisi olan, 5.935,00.-TL proje komisyonun müvekkili bankaya ödenmesinin olduğunu, bu doğrultuda davacının kabul ve taahhüdü çerçevesince, davacının cari hesabından bu tutar tahsil edildiğini, Müvekkili bankanın davacıya kullandırdığı ticari nitelikli kredilerden komisyon almasında yasal ve sözleşmesel düzenlemelere, ticari ve bankacılık teamüllerine ve hayatın olağan akışına aykırı bir yön bulunmadığınoın açık ve tartışmasız olduğunu, ( TTK 20) Dava konusu komisyon ve sair giderleri tamamen kendi rızası ile ödeyen ve yaptığı bu ödemelerden sonra hesaplarından bir çok işlem gerçekleştiren davacının aradan geçen onca işlem ve zaman zarfında herhangi bir itirazda bulunmamasının, bu işlemlerin davacının bilgisi, rızası dâhilinde gerçekleştiğini ayrıca teyit ettiğini, Görevsizlik kararı gereği olarak müvekkili banka lehine yargılama giderlerine hükmedilmemesinin hatalı olduğunu, İleri sürerek, istinaf başvurusunun kabulü ile, yapılacak istinaf incelemesi sonucunda ilk derece mahkemesi kısmen kabulüne dair kararının kaldırılmasına ve davanın tüm talepler yönünde REDDİNE, İstanbul 2. Tüketici Mahkemesi’nde 03.11.2016 tarih ve 2016/678 E., 2016/1721 K. sayılı dosyasında verilen görevsizlik kararı nedeniyle müvekkili banka lehine yargılama giderlerine hükmedilmesine, Tüm yargılama giderleri ve vekâlet ücretinin davacıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır.Dava, davalı banka tarafından davacıya kullandırılan GKS ve Finansal Kredi Sözleşmesi nedeniyle leasing yönetim gideri adı altında tahsil edilen ücretin iadesi istemi ile yapılan icra takibine itiraz üzerine açılan itirazın iptali davasıdır. Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş ve karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Taraflar arasında 25/06/2007 tarihli 500.000,00 EURO limitli Genel Kredi Sözleşmesi ve 05/07/2007 Tarihli Düzenleme Şeklinde Finansal Kiralama Sözleşmesi imzalanmıştır. Somut uyuşmazlık, GKS. ve Finansal Kiralama Sözleşmesi uyarınca leasing yönetim gideri adı altında tahsil edilen ücretin oranı ve miktarının sözleşme ve mevzuata uygun olup olmadığı, davalı bankanın davaya konu kesintiyi yapma hakkı olup, olmadığı noktasındasındadır. Taraflar arasındaki sözleşmede; davacı müşterinin her türlü masrafların, komisyon ücreti, tahsis ücreti kabul ettiği belirlenmiş ve gerekli giderlerin de davacı tarafından karşılanacağı sabit olmakla birlikte, davalı tarafından talep edilen ücretlerin işin niteliğine uygun ve makul olup olmadığının da denetimi gerekmektedir. Mahkemece alınan bilirkişi raporunda başka bankalara ait uygulamalarda değerlendirilmiş ise de mahkemece diğer bankalardan uygulamalarının ne olduğunun sorulmadığı, bilirkişi tarafından internetten alınan kayıtlara göre değerlendirme yapılmış ise de bu kayıtlar resmi banka kayıtları olmayıp denetime ve karar vermeye elverişli olmayıp, davalının alınan ücretlerin sözleşme ve bankacılık uygulamalarına uygun olduğunu savunması karşısında Mahkemece; diğer bankalardan sözleşme tarihine göre benzer türdeki kredi sözleşmelerinde leasing yönetim gideri adı altında ücret alınıp alınmadığı, alınıyorsa sözleşme tarihlerine göre oranlarının sorulup, karşılaştırılarak, davacıdan tahsil edilen miktarın ne kadar olduğu, diğer bankalarca fiilen hangi oranda tahakkuk ettirildiği ve buna göre davalı banka uygulamasının yerinde olup olmadığı, tahsil edilen ücretin fahiş olup olmadığının belirlenerek, davacıya iadesi gereken miktar bulunup bulunmadığı hususlarında bankacılık alanında uzman bir bilirkişiden rapor alınıp, ortaya çıkacak sonuca göre taleple ilgili bir karar verilmesi gerektiği halde davanın esasına ilişkin tüm deliller toplanıp değerlendirilmeden yetersiz inceleme ve araştırma ile karar verilmesi doğru olmamış, davalı vekilinin istinafı yerinde görülmüştür. Sonuç itibariyle, açıklanan nedenler ile davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’ nun 353/1-a6 maddesi uyarınca kabulüne, mahkeme kararının kaldırılmasına, yukarıda belirtildiği şekilde işlem yapılarak oluşacak sonuca göre her bir taleple ilgili bir karar verilmek üzere dosyanın mahkemesine gönderilmesi kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; Davalının istinaf başvurusunun KABULÜ ile; 1-İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 24/05/2018 tarih ve 2017/364 Esas – 2018/537 Karar sayılı kararının HMK 353/1-a6 maddesi uyarınca ORTADAN KALDIRILMASINA ve dosyanın mahkemesine İADESİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince davalı tarafından yatırılan 98,10 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 225,52TL istinaf karar harcının talep halinde davalıya iadesine, 3-İstinaf aşamasında davalı tarafından sarf edilen 98,10 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile dosyanın Bölge Adliye Mahkemesi’ ne gidiş – dönüş masrafı 31,50 TL olmak üzere toplam: 129,60 TL’ nin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 4-Artan gider avansı olması halinde yatıran tarafa iadesine, 5-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 15/01/2020 tarihinde HMK 353/1-a6 maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.