Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2018/1421 E. 2020/170 K. 13.02.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1421
KARAR NO: 2020/170
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 06/03/2018
DOSYA NUMARASI: 2014/495 Esas – 2018/157 Karar
DAVA: İtirazın İptali (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ : 13/02/2020
İlk Derece Mahkemesinde yapılan yargılama sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı -karşı davalı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin davalı aleyhine kambiyo evraklarına mahsus takip yolu ile İstanbul … İcra müdürlüğünün … Esas sayılı dosya üzerinden icra takibi başlattığı takip dayanağı poliçelerin 12/04/2000 düzenleme 12/04/2002 vadeli 50.000,00 DM(Alman Markı) bedelli 12.04.2000 düzenleme 12.04.2002 vadeli 11.000,00 DM bedelli, 25/05/2000 düzenleme 25/05/2002 vade tarihli 100.000,00 DM bedelli 25/05/2000 düzenleme 25/02/2002 vade tarihli 25.000,00 DM bedelli olduğunu toplam 4 adet olduğunu davalının takip dayanağı poliçelerde muhatap lehine aval veren olduğunu davalı 16/07/2010 tarihinde tebligatın usulsüz olduğunu poliçe aslının kasada olmadığı ve takibin zamanaşımına uğradığı gerekçesi ile icra mahkemesine şikayyet bulunduğunu mahkeme şikayetin reddine karar verdiğini bu kararın üzerine davalının kararı temyiz ettiğini temyiz sonucunda bozma kararının yerel mahkemenin davalının davasının kabulüne ve takibin geri bırakılmasına karar verildiğini, kambbiyo evraklarının zamanaşımına uğramış olsa da taraflar arasındaki temel ilişkiden kaynaklanan alacak zamanaşımına uğramadığını İİK 71/2 maddesinin atfıyla İİK 33/a-2 maddesi İİK 33/a-2 md “Alacaklı icranın geri bıkakılması kararının kesinleştiğinin kendisine tebliginden sonra zamanaşımının vaki olmadığını ispat sadedinde ve 7 gün içinde umumi mahkemelerde dava açılabilir olduğunu aksi takdirde icrası istenen ilamın zamanaşımına uğradığı hususu kesin hüküm teşkil eder hükümün amiridir olduğunu, müvekkilinin 12/04/2000 tarihli ve 25/05/2000 ortaklık sözleşmeleri ile poliçe borçlusu merkezi Berlinde bulunan … şirketine sessiz ortak olarak katıldığını bu ortaklık sözleşmesinin 22. Maddesi uyarınca sermaye ödediğini müvekkili 12/04/2000 düzenleme tarihli ortaklık sözleşmesinin 4. Maddesinde sessiz ortaklık tarihinin 12/04/2002 tarihinde sona erdiğini ortaklığın fesih edilmediği taktirde 1 yıl uzayacağı maddesi olduğunu … yrılma tarihinden sonraki 2 hafta içinde sessiz ortağa kar pay.arını ve ortaklık payını geri öder hükmünü içerdiğini müvekkili şirketin 12/04/2002 ve 25//05/2002 tarihinde ortaklıktan ayrıldığını ve isteğini … tarafından kabul edildiğini müvekkiline ortaklık katılım payı ve kar payı olarak takip dayanağı poliçelerin verildiğini iş bu poliçelerin arkasına davalı muhatap lehine aval veren olarak imza attığını davalının … şirketinin yetkilisi ve Türkiye de de … Holdingi şahıs işletmesi altında faailet gösterdiğini poliçclerin ödenmemiş olduğunu içcra takibine konu edildiğini temel ilişkiye dayanan alacağın zamanaşımına uğramadığını müvekkili ile borçlu arasındaki temel ilişkiden kaynaklanan alacağın tespitini İstanbul … İcra Hukuk mahkemesinin 2012/35 E ve 2012/506 K sayılı kararı ile durmuş olan İstanbul … İcra Müdürlüğü’ nün … Esas sayılı takibin devamına Alacağın % 20′ sinden aşağı olamamak üzere davval aleyhine icra inkar tazminatına hükmedilmesini yargılama giderleri ve ücreti vekaleti karşı tarafa yükletilmesine, karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı- karşı davacı vekili cevap ve karşı dava dilekçesinde özetle; Davacının talebinin esasen takibin devamına yönelik olup bu nedenle davanın itirazın iptali davası niteliğnde olduğunu, takibin devamına karar verilemeceğıini takibin devamına karar verilebilmesi için ortada ilamsız bir takip olmasının ve vaki itiraz nedeniyle takibin durmuş bulunması gerektiğini somut olayda ilamsız takipde olmadığını itiraz da olmadığını takibin durmadığını mevcut kambiyo senetlerine mahsus takip mahkeme kararıyla geri bırakıldığını ve bu karar dereceatten geçerek kesinleştiğini davacının iş alacak davası açması alacağına ilişkin hüküm almak ve ondan sonra hükmü icra vermesi gerektiğini somut olayda davacının takibin devamını istediğini davacı tarafın iş bu davada alacaklı olduğu şirketle arasında temel ticari ilişkiye dayandığını belirtilmekte olduğunu ancak davada temel ilişkinin asıl tarafı olan … şirketinin davalı olarak gösterilmediğini müvekkilinin senet üzerindeki imzasının şahsi bir imzası olmadığını … holdign kaşasının üzerini imzladığını müvekkilinin temel ilişkiye kefil olduğu farz edilse bile senetlerinin vade tarihininin 2002 olduğunu ve 10 yıllık sürenin geçmiş olduğunu kambiyo hukuku ile ilgili 3 yıllık ve temel ilişki ile ilgili 10 yıllık zaman aşımı süreleerinin geçmiş bulunduğunu davanın reddi gerektiğini, davacı tarafın icra dosyası üzerinde müvekkilinin evinden haciz yaptırarak muhafaza altına aldığını bu süreç sırasında yargıtay sonucunun beklenmesi işin sonunda haksız çıkabileceklerini ikaz ettiklerini halen müvekkilinin evinden haczedilerek satış yoluyla davacı vekilince alınan menkul malların davacı vekilinde bulunduğunu yapılan haciz işlemi haksız ve hukuka aykırı olduğunu haczedilen malların parasal değerinin davacıdan tahisili ile bu kaleme mahsuben 1.000,00 TL tazminat talep ettiği bunun yanı sıra müvekkilinin davacı tarafa haciz baskısı altında 4.000,00 TL ödeme bulunduğunu bedelin istirtanı talep ettiğini fazla ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 500,00-TL kısmın istirdadına karar verilmesini asıl davanın reddini % 20 tazminata mahkumiyetine yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacıya yükletilmesi gerektiğini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 06/03/2018 tarih ve 2014/495 Esas – 2018/157 Karar sayılı kararı ile; ” … Poliçelerin kambiyo evrakı vasfını yitirdiği anlaşılmaktadır. … Holding A.Ş. nin iflas halinde olduğu sicil kayıtları ile sabittir.Davalı bu şirketin ortağı ve yönetim kurulu başkanıdır. Almanyada mukim … firmasının hakim ortağı yine davalıdır. Davacı Almanya’ da kurulu … şirketine sessiz ortak olarak katılarak borç verdiğini ve karşılığında takibe konu poliçelerin verildiği hususu tartışmasızdır.Poliçelerde davalı hem muhatap hem de aval verenin temsilcisi olarak senetleri imzalamıştır. Davalı bu senetleri ” şirket müdürü” sıfatı ile imzaladığı nedenle kök ilişkide sorumluluğu devam etmektedir. Kambiyo hukukundan kaynaklı takip imkanı yönünden zamanaşımı sözkonusu ise de; kök ilişki ve alacak açısından zamanaşımı süresi dolmamıştır. Davacı şirkete verdiği parayı geriye alamamış olmakla ; alacaklının şirket ortağına TTK 553 madde uyarınca başvuru hakkı mümkün olduğu gibi ; şirketin hakim ortağı olan davalının tüzel kişilik perdesinin arkasında gizlenmiş bir şahsi sorumluluğundan da sözetmek mümkündür. Tüzel kişi ile bu tüzel kişiliği oluşturan kişilerin malvarlıkları arasında ayrılık prensibi geçerli olmakla birlikte hakkın kötüye kullanımı durumu sözkonusu olduğunda bu perde aralanarak ayrılık prensibinin istisnası olarak birlikte sorumluluk sözkonsu olmakta ve buna yargı sistemi ve içtihatlar cevaz vermektedir. Bu hukuki kabule göre yaptırılan muhasebe hesabına göre senetlerin Alman Markı olarak düzenlendiği ve Alman Markından Euro kuruna zorunlu tahvil nedeni ile senetbedellerinin 95.100,00 Euro olduğu , protesto süresi sonundan takibe kadar geçen süre için hesaplanan faiz toplamının 6.472,02 Euro olduğu hesaplanmıştır. Açıklanan gerekçelerle; asıl dava yerinde görülmüş ve karşı dava açısından ödeme bir borcun ödenmesi niteliğinde olup istirdat talebi yerinde görülmediğinden ve yapılan işlemlerde bir usulsüzlük bulunmadığından reddine … ” gerekçeleri ile;
” ANA DAVADA: 1- Davanın KABULÜ ile alacağın zamanaşıma uğramamış olduğunun tespiti ile İstanbul … İcra müdürlüğünün … Esas sayılı takip dosyasına davalı yan itirazının kısmen iptali ile takibin 101.572,02 euro üzerinden takibin devamına ana alacak 95.100.00 Euro ya 3095 sayılı yasanın 4/a maddesi uyarınca temerrüt faizi uygulanmasına 2-Alacağın % 20 nispetinde hesaplanan 47,773,00 TL icra inkar tazminatının davalı – karşı davacıdan alınıp, davacı – karşı davalıya VERİLMESİNE, …
KARŞI DAVADA: 1-Karşı dava yerinde görülmediğinden REDDİNE, … ” karar verilmiş ve verilen karara karşı, davacı-karşı davalı vekili ile davalı-karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı-karşı davalı vekili istinaf dilekçesi ile, Asıl davanın itirazın iptali davası olduğunu, hüküm Mahkemesinin 95.100,00 Euro asıl alacak 6.472,02 Euro işlemiş faiz olmak üzere toplam 101.572,02 Euro üzerinden takibin devamına, Alacağın % 20’ si nispetinde 47.773,00 TL. inkar tazminatına, 16.302,94 TL. nispi karar harcına, 5.098,10 TL. yargılama gideri ve 20.281,96 TL vekalet ücretine hükmettiğini, İlamda İşlemiş faiz, inkar tazminatı, nispi karar harcı, nispi vekalet ücretinin hatalı takdir edildiğini, İcra takibinin yabancı para alacağına ilişkin takip olduğunu, fiili ödeme tarihindeki merkez bankası Efektif satış kuru üzerinden tahsilinin talep edildiğini, takibin yabancı para üzerinden yapılmış olduğunu, Yargıtay uygulamalarında harca ve vekalet ücretine esas değerin icra takiplerinde ödeme tarihindeki kur üzerinden, davalarda ise hüküm tarihindeki kur üzerinden, davalarda ise hüküm tarihindeki kur üzerinden hesaplanacağını, Hüküm Mahkemesinin; 1-Tahsil harcını Hüküm tarihindeki kur üzerinden hesaplamamış olmakla hataya düştüğünü, 2-Vekalet ücreti hüküm tarihindeki kur üzerinden hesaplanmamış olmakla hataya düştüğünü, 3-İnkar tazminatına yabancı para cinsinden hükmedilmesi gerekirken TL olarak hükmedilmiş olmakla hataya düştüğünü, 4-İcra takibinde işlemiş faiz 10.440,00 Euro olarak bidayetinde kesinleşmiş olmakla, itirazın iptali davasında işlemiş faiz olarak 10.440,00 Euro hükmedilmesi gerekirken 6.472,02 Euro olarak hükmedilmiş olmakla hataya düştüğünü beyanla; Açıklanan ve re’sen gözetilecek sebeplerle; 1-Hüküm Mahkemesi kararının İşlemiş faiz, %20 İnkâr tazminatı ve 20.281,96 TL. vekalet ücretine ilişkin kısmının iptaline, 2-10.440,00 Euro işlemiş faize ilişkin itirazın iptaline takibin devamına, 3-Alacağın %20 nispetinde 21.108,00 Euro inkar tazminatının Fiili ödeme tarihindeki merkez bankası Efektif satış kuru üzerinden 3095 sayılı yasanı 4/a maddesine istinaden kamu bankalarının 1 yıl vadeli yabancı para mevduat hesaplarına uyguladığı faiz oranından gecikme faizi ile birlikte davalı/karşı davacıdan alınarak davacı/karşı davalıya verilmesine, 3-33.827,40 TL nispi vekalet ücretinin davalı/karşı davacıdan alınarak davacı/karşı davalıya verilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı-karşı davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Yerel Mahkeme kararının usule, yasaya ve Yargıtay içtihatlarına tamamen aykırı olduğunu, Mahkemenin, takip konusu ve dava konusu poliçelerin zaman aşımına uğradığının açıkça tespit edilmiş olmasına karşın işbu poliçelere ilişkin başlatılan kambiyo takibinin devamına dair karar verdiğini, TTK kapsamında kambiyo niteliğine haiz olmayan poliçelerin kambiyo yolu ile takibe konu edilmiş olduğunun icra takibinin devamına karar verilemeyeceğini, ortada geçerli bir kambiyo takibi bulunmadığını, İstanbul … İcra Müdürlüğü’ nün … Esas sayılı dosyasının bir kambiyo takibi olup, işbu takibe konu poliçelerin zaman aşımına uğramış olduğu tespit edilmiş olduğundan ortada geçerli, devamına yönelik hüküm tesis edilebilecek bir takip olmadığını, Yerel mahkemece, davalı müvekkilin ihtilaf konusu poliçelerde aval veren olmadığı, şahsi imzası ile sorumluluk altına girmediği tespiti karşısında davalı aleyhine başlatılan icra takibinin devamına yönelik son derece hatalı bir karar verildiğini, Şahsi sorumluluğu bulunmayan davalı müvekkil adına poliçelerden dolayı kambiyo yolu ile icra takibi yapılmasının olanaksız olduğunu, olsa olsa davalının şahsına ancak ilamsız icra takibi başlatılabileceğini veya ortaklık borcu sebebi ile alacak davası ikame edilebileceğini, ancak ortada davacı tarafından ne davalı müvekkilin şahsı aleyhine başlatılmış bir ilamsız icra takibi, ne de ortaklık borcuna müteallik ikame edilmiş bir alacak davası olmadığını, Davalı müvekkilin bu hali ile ihtilaf konusu poliçelerden dolayı bizatihi şahsına kambiyo yolu ile icra takibi başlatılması mümkün olmadığı gibi, başlatılan icra takibine de devam edilemeyeceğini, müvekkilin aval veren olmadığını, bu hususun mahkemece açık, net biçimde tespit edildiğini, Davacının, takip konusu poliçelerin zaman aşımına uğramamış olduğu yönündeki iddiasını yani İcra Hukuk Mahkemesi kararının aksini ispat etmesi gerektiğini, Huzurdaki davanın konusunun, takip konusu poliçelerin zaman aşımına uğramış olup – olmadığının tartışılması olduğunu, dava dosyasından alınan bilirkişi raporunda ve yerel mahkeme kararına dayanak gerekçelerde takip konusu poliçelerin zaman aşımına uğramış olduğunun apaçık biçimde tespit edildiğini, Davalı müvekkilin, ne icra dosyası ne de dava dosyası tarafı olamayacağını, icra dosyasında asıl borçlu aleyhine takip başlatılmadığını, ancak şahsi olarak poliçenin hiçbir yerinde imzası bulunmayan poliçelere taraf olmayan ve poliçelerde şahsen de sorumluluk altına girmeyen davalı aleyhine bu poliçeler sebebi ile kambiyo yolu ile icra takibi başlatıldığını, icra takibinde borçlu olarak gösterilen muhatap şirket …’ ın bu defa da huzurdaki davada davalı olarak gösterilmediğini, bu halde ihtilaf konusu poliçelerin hiçbir şekilde tarafı olmayan, poliçede şahsi sorumluluğu gerektirecek imzası bulunmayan davalı müvekkil aleyhine anılan poliçelerden dolayı kambiyo takibi başlatılmasının mümkün olmadığı gibi, yine poliçelere ilişkin davada da taraf gösterilmesi ve aleyhine hüküm tesisinin hatalı olduğunu, Taraflar arasındaki temel ilişkinin ortaklık borcu olup, bu borcun da zaman aşımına uğramış olduğunu, buna rağmen yerel mahkemece hangi yasal dayanakla taraflar arasındaki temel ilişkinin zaman aşımına uğradığının belirtilmediğini, Yerel Mahkemenin, kararında davalının tüzel kişilik perdesinin aralanması ile sorumlu tutulabileceğini karara gerekçe gösterdiğini, ancak tüzel kişilik perdesinin aralanmasını ayrı bir dava konusu olup, davacının Yerel Mahkeme nezdinde görülmüş olan davada böyle bir talebi de olmadığını, Davacı tarafından aval veren şirket aleyhine hiçbir hukuki işlem yapılmadığını,Takip konusu poliçelerin zaman aşımına uğramış olduğunu, buna göre avalistin de sorumluluğunun sona erdiğini beyanla; Açıklanan ve re’sen göz önüne alınacak sebeplerle; -İstinaf incelemesinin duruşmalı olarak yapılmasına, -İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 06/03/2018 tarih ve 2014/495 Esas – 2018/157 Karar sayılı kararının istinaf incelemesi neticesinde kaldırılmasına, -Davacının davasının reddi ile karşı davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’ nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise re’sen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Asıl Dava; Davacı ile davalı/borçlu arasındaki temel ilişkiden kaynaklanan alacağın tespiti, İstanbul 15 İcra Hukuk Mahkemesinin 2012/35 Esas, 2012/506 Karar sayılı kararı ile durmuş olan İstanbul .. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı takibinin devamına karar verilmesi istemine ilişkin olup Karşı dava ise; istirdat davasıdır. Mahkemece, Ana davada: 1- Davanın KABULÜ ile alacağın zamanaşıma uğramamış olduğunun tespiti ile İstanbul … İcra müdürlüğünün … Esas sayılı takip dosyasına davalı yan itirazının kısmen iptali ile takibin 101.572,02 euro üzerinden takibin devamına ana alacak 95.100.00 Euro ya 3095 sayılı yasanın 4/a maddesi uyarınca temerrüt faizi uygulanmasına,Alacağın %20 nispetinde hesaplanan 47,773,00 TL icra inkar tazminatının davalı – karşı davacıdan alınıp, davacı – karşı davalıya verilmesine, Karşı davada: Karşı dava yerinde görülmediğinden reddine, karar verilmiş ve verilen karara karşı, davacı-karşı davalı vekili ile davalı-karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. 2004 Sayılı İİK.Madde 33/a – (Ek madde: 18/02/1965 – 538/18 md.) Maddesinde;” İlamın zamanaşımına uğradığı veya zamanaşımının kesildiği veya tatile uğradığı iddiaları icra mahkemesi tarafından resmi vesikalara müsteniden incelenerek icranın geri bırakılmasına veya devamına karar verilir. Alacaklı, icranın geri bırakılması kararının kesinleştiğinin kendisine tebliğinden sonra, zamanaşımının vaki olmadığını ispat sadedinde ve 7 gün içinde umumi mahkemelerde dava açabilir. Aksi takdirde icrası istenen ilamın zamanaşımına uğradığı hususu kesin hüküm teşkil eder. İcranın devamına karar verilmesi halinde 33 üncü maddenin son fıkrası burada da uygulanır,” hükmünün düzenlendiği, Somut davada, İstanbul … İcra Müdürlüğünün (Kapanan Şişli … İcra Müdürlüğünün ) … Esas sayılı dosyası ile davacı/alacaklı … tarafından borçlular … ve …’ye karşı 01/08/2003 tarihinde 12/04/2002 vadeli 50.000 DM. Bedelli poliçe, 12/04/2002 vadeli 11.000 DM. Bedelli poliçe, 25/05/2002 vadeli 100.000 DM. Bedelli poliçe, 25/05/2002 vadeli 25.000 DM. Bedelli poliçeden kaynaklı kambiyo senedine özgü icra takibi başlatıldığı, İstanbul 15 İcra Hukuk Mahkemesinde (Kapanan Şişli 1 İHM.) 16/07/2010 tarihinde İİK 33 Maddesi uyarınca takibin geri bırakılması davası açıldığı, Mahkemece 17/04/2012 tarihinde davanın kabulü ile davacı açısından takibin geri bırakılmasına karar verildiği,kararın Yargıtay 12 HD.nin 25/03/2013 tarih ve 2013/3571 Esas, 2013/11221 Karar sayılı kararı ile karar düzeltme talebinin reddine karar verilmekle hükmün 25/03/2013 tarihinde kesinleştiği ve karar düzeltme talebinin reddine dair kararın Davacı … vekiline 17/04/2013 tarihinde tebliğ edildiği ve somut davanın süresi içerisinde açıldığı görülmüştür. 6100 Sayılı HMK.nın 137 Maddesinde;” (1) Dilekçelerin karşılıklı verilmesinden sonra ön inceleme yapılır. Mahkeme ön incelemede; dava şartlarını ve ilk itirazları inceler, uyuşmazlık konularını tam olarak belirler, hazırlık işlemleri ile tarafların delillerini sunmaları ve delillerin toplanması için gereken işlemleri yapar, tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebileceği davalarda onları sulhe (Ek ibare: 07/06/2012-6325 S.K./35.md) veya arabuluculuğa teşvik eder ve bu hususları tutanağa geçirir. (2) Ön inceleme tamamlanmadan ve gerekli kararlar alınmadan tahkikata geçilemez ve tahkikat için duruşma günü verilemez,” hükmü düzenlenmiştir. İDM.ce 13/11/2013 tarihli ön inceleme duruşmasında, asıl dava ile ilgili ön inceleme yapılıp asıl davadaki uyuşmazlığı, ”Davacı yanca açılan itirazın iptali davasında …nın takibe konu edilen senetlerden dolayı müvekkiline borçlu olduğu , kök ilişkinin zaman aşımına uğramadığı iddiasıyla takibin devamına davası açıldığı, davalı yanın savunmalarında davacı asıl ile davalının doğrudan bir akdi ilişkisinin olmadığını, senetlerin şirket adına ve şirket tüzel kişiliğini temsilen imzalandığını , ayrıca senedi düzenleyen şirketin kök ilişkinin de tarafı olmadığını savunarak davanın reddini talep etmiştir,” şeklinde tespit edildiği halde asıl davada davacının ” temel ilişkiden kaynaklı alacağın tespiti ve takip içi zamanaşımı nedeniyle geri bırakılan icra takibinin devamına karar verilmesi,”şeklinde iki ayrı talebi olup, talebinin ne olduğu somut olarak açıklatılıp uyuşmazlığın tespit edilmediği ve karşı dava yönünden de ön inceleme duruşmasının yapılmadığı görülmüştür. Yargıtay 19. H.D’nin 11/02/2013 tarih ve 2012/17374 E-2013/2497 K. Sayılı kararına göre: “Takip borçlusu davalının, icra mahkemesine başvurması üzerine icra mahkemesince zamanaşımı süresinin dolduğu gerekçesiyle İİK 33/a maddesi uyarınca takibin geri bırakılmasına karar verilmesi durumunda takip alacaklısı İİK 33/a maddesi uyarınca takibin zamanaşımına uğramadığının tespiti için genel mahkemede dava açabileceği gibi, temel ilişkiye dayanarak alacağın tahsili için de dava açabilir… davacıya öncelikle 6100 sayılı HMK’nun 31.maddesi uyarınca talebi açıklattırılıp, alacağın zamanaşımına uğramadığının tespitini mi, yoksa temel ilişkiye dayanarak alacağın tahsilini mi talep ettiği sorulduktan sonra uyuşmazlık karara bağlanmalıdır.” Yargıtay kararında belirtildiği üzere, davacı alacaklının iki dava sebebine birden dayanması usulen mümkün değildir. Bu anlamda dava, ön inceleme duruşmasında belirlenen uyuşmazlık konuları ile sınırlı olarak değerlendirilmek gerekir. Davalı -karşı davacı vekili İDM.ne verdiği dilekçelerde, Alman Mahkemeleri’nin yetkili olduğunu ileri sürüp yetkisizlik talebinde bulunduğu, mahkemece bu itirazın değerlendirilmediği görülmüştür. İlk derece mahkemesinin gerekçeli kararında, kambiyo hukukundan kaynaklı takip imkanı yönünden zamanaşımı sözkonusu ise de; kök ilişki ve alacak açısından zamanaşımı süresi dolmadığı belirtilmiş olup kök ilişkinin zamanaşımı süresinin kaç yıl olduğu,ne zaman başladığı yönünde bir değerlendirme yapılmadığı görülmüştür. Karşı dava yönünden ise mahkeme kararının gerekçesiz olduğu görülmüştür. HMK’ nın 297/2 maddesine göre mahkemenin tarafların taleplerinin her biri hakkında karar vereceği düzenlenmiş olup, yine 297/1-c. fıkrasına göre gerekçe yazılması zorunlu bulunmaktadır. HMK’ nın 297. maddesine uygun olarak verilmeyen kararın istinaf aşamasında denetlenmesine imkan bulunmamaktadır. HMK’nın 353/1-a-6. maddesinde tarafların davanın esası ile gösterdikleri delillerin toplanmadan veya deliller değerlendirilmeden karar verilmiş olmasını inceleme yapılmadan kararın kaldırılarak yeniden karar verilmek üzere mahkemesine gönderilmesi sebeplerinden saymıştır. Tarafların taleplerinin biri hakkında her hangi bir karar verilmemesi halini de bu madde kapsamında değerlendirmek gerekecektir. Sonuç itibariyle, Davalı-karşı davacının istinaf başvurusunun kabulü ile, HMK 137 maddesi uyarınca asıl ve karşı dava yönünden usulüne uygun ön inceleme duruşması yapılıp asıl ve karşı dava yönünden uyuşmazlıklar tespit edilmeden, davalı-karşı davacının yetki itirazı karara bağlanmadan ve deliller değerlendirilmeden karar verildiğinden, HMK’nın 353/1.a.6. maddesi uyarınca, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının Davalı – karşı davacının diğer istinaf sebepleri incelenmeden ve Davacı-karşı davalının istinaf sebepleri bu aşamada incelenmeden kaldırılmasına ve davanın usulüne uygun şekilde yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; Davalı – karşı davacının istinaf başvurusunun KABULÜ ile; 1-İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 06/03/2018 tarih ve 2014/495 Esas – 2018/157 Karar sayılı kararının HMK 353/1-a6 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA ve dosyanın mahkemesine İADESİNE, 2-Davacı-karşı davalının istinaf başvurusunun bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince istinaf edenler tarafından yatırılan 98,10’ar TL istinaf kanun yoluna başvuru harçlarının hazineye gelir kaydına, taraflarca yatırılan istinaf karar harçlarının talep halinde kendilerine iadesine, 4-Taraflarca istinaf aşamasında yapılan masrafların kendi uhdelerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı olması halinde yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesi tarafından taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 13/02/2020 tarihinde HMK 353/1-a6 maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.