Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2018/1408 E. 2019/1804 K. 11.12.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1408 Esas
KARAR NO : 2019/1804 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI : 2018/1246 Esas 2018/321 Karar
TARİH : 19/04/2018
DAVA : Ticari Şirket (Genel Kurul Kararının İptali İstemli)
KARAR TARİHİ: 11/12/2019
İlk derece mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen ara karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile; davalı şirketin sermayesinin 750.000 adet pay karşılığı, 750.000-TL olduğunu, vekiledeninin davalı şirkette 28.500 pay karşılığı, 28.500.-TL’lik sermaye payı bulunduğunu, kalan payların 712.000 pay karşılığı, 712.000.-TL lik payın …, 9.500 pay karşılığı 9.500.-TL’lik payın da hakim ortağın aynı zamanda eşi olan …’ya ait olduğunu, şirketin yönetim kurulunda tek üye olarak …’nın şirketi yönetmekte olduğunu, 21.10.2016 tarihinde yapılan 2015 yılı olağan genel kurul toplantısında yer alan gündemin 5, 7 ve 9. maddelerinde alınmış olan kararların TTK 445 maddesi gereğince kanun ve sözleşme hükümlerine ve dürüstlük kuralına aykırı olarak alındığını beyanla, gündemin 5 – 7 ve 9. maddelerinin iptaline, yönetim kurulunun şirkette işlem yapma yasağı ve rekabet etme yasağının kaldırılmasına ilişkin 9. Gündem maddesinde alınan kararın yürütmesinin geri bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile; genel kurulda alınmış olan kararlarla ilgili yürütmenin geri bırakılmasına ilişkin istemin haksız olduğunu, gündemin 5. maddesi ile ilgili ibra kararında yönetim kurulu başkanının eşinin ibra oylamasında, TTK 436 maddesi gereği oy hakkından yoksunluk hali bulunmadığını, gündemin 7. maddesinde huzur hakkı için alınmış olan kararın hukuka uygun olduğunu, yurt dışında eğitim görmüş ve tek başına şirketi yöneten bir kişi için belirlenmiş olan huzur hakkının az olduğunu, gündemin 9. maddesinde yer alan rekabet ve iş yapma yasağı ile ilgili TTK 395. ve 396. maddelerinde belirtilen işleri ifa edebilmeleri için gerekli yetkinin verilmesinin TTK 394 ‘e göre incelenmesi gerektiğini, yönetim kurulu üyesinin şahsi işletmesi aracılığı ile vermiş olduğu danışmanlık hizmetinin yöneticiye ödenen ücret mahiyetinde olduğunu beyanla, kanuna, ana sözleşmeye ve dürüstlük kuralına uygun bir şekilde alınmış olan genel kurul kararlarının iptal isteminin reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:İlk Derece Mahkemesi 19/04/2018 tarih 2016/1246 Esas 2018/321 Karar sayılı kararında;”Genel Kurulun Gündeminin 5. maddesi ile, yönetim kurulunun ibrası görüşülmüş, yönetim kurulunun ibra kararında şirket yönetim kurulu üyesi … oylamaya katılmamış ve bu husustaki karar 28.500 olumsuz oya (davacının) karşılık 712.000 olumlu oy (diğer ortak … ) ile oy çokluğu ile alınmıştır. Karar TTK 619(1) maddede : herhangi bir şekilde şirket yönetimine katılmış bulunanlar müdürlerin ibralarına ilişkin kararlarda oy kullanamazlar hükmüne uygun olup, ayrıca …’nın eşi … oylamada oy kullanması TTK. nun 436(1) maddesinde belirlenen; ” Pay sahibi kendisi, eşi, alt ve üst soyu veya bunların ortağı oldukları şahıs şirketleri ya da hakimiyetleri altındaki sermaye şirketleri ile şirket arasındaki kişisel nitelikte bir işe veya işleme ait müzakerelerde oy kullanamaz” hükmüne uygundur. Zira, yönetim kurulu eşi hakim ortak … ilgili gündem maddesi uyarınca oy kullanması yasal olup, oydan yoksunluk kapsamında değerlendirilemez. Gündemin 7. Maddesinde yönetim kurulu üyelerine ödenecek huzur hakkının görüşüldüğü, Genel kurulun iptali talep edilen yönetim kurulu ücreti ile ilgili olarak TTK. madde 394 (1)’de, “yönetim kurulu üyelerine, tutarı esas sözleşme ile veya genel kurul kararıyla belirlenmiş olmak şartıyla, huzur hakkı, ücret, ikramiye, prim ve yıllık kardan pay ödenebilir. ” hükmü düzenlenmiş olup, şirket esas sözleşmesinde bu hususta bir hüküm bulunmamaktadır. Dolayısı ile yönetim kurulu için Genel Kurulda huzur hakkı belirlenmesinde sözleşmeye ve yasaya aykırılık bulunmamaktadır. Ana sözleşme ya da genel kurulca tespit edilecek huzur hakkı miktarının emsallerinden fazla olmaması ve şirketin gücü ile orantılı olması gerekmekledir. Genel Kurulun Gündeminin 7. maddesinde belirlenen, 5.000-TL’lik huzur hakkı tutarının, 2014 yılında davacının da katıldığı ve olumlu oy verdiği Genel Kurul toplantısında buna ilişkin alınmış kararda yer alan huzur hakkı tutarı ile aynı miktarda olduğu, ücret miktarının örtülü kazanç aktırımı niteliğinde olmadığı, şirketin mali yapısı, şirketin bu yöndeki daha evvelki uygulamaları, yöneticinin harcadığı emek ve mesai ile orantılı olduğu, fahiş olmadığı ve ayrıca yönetim kuruluna huzur hakkı ödenmesinin somut davada objektif iyi niyet kurallarına da aykırı olmadığı,( Yargıtay 11 HD 2017/3253-7015 E.K. Sayılı 07.12.2017 tarihli kararı) ayrıca yönetim kurulu üyesi … eşi … yapılan oylamada oy kullanmasının TTK.’nın 436 maddesinde belirlenen oydan yoksunluk kapsamında değerlendirilemeyeceği anlaşılıp kabul edilmiştir. Genel Kurul gündeminin, Rekabet yasağı ve şirketle iş yapmama yasağının kaldırılmasına ilişkin 9. maddesinde; yasağın kaldırılmasının yönetim kurulu üyeleri için alınmış olduğu, TTK 436 (1) maddesi ile ; Pay sahibi kendisi, eşi, alt ve üst soyu veya bunların ortağı oldukları şahıs şirketleri ya da hakimiyetleri altındaki sermaye şirketleri ile şirket arasındaki kişisel nitelikte bir işe veya işleme ait müzakerelerde oy kullanamayacağı,TTK. 619(3) maddesinde ise, ortağın bağımlılık yükümüne veya rekabet yasağına aykırı faaliyetlerde bulunmasını onaylayan kararlarda ilgili ortağın oy kullanamayacağının düzenlendiği,TTK. 62l(1)-g maddesinde ise ; müdürlerin ve ortakların bağımlılık yükümüne veya rekabet yasağına aykırı faaliyette bulunmalarına genel kurul tarafından onay verilmesinin, temsil edilen oyların en az üçte ikisinin ve oy hakkı bulunan esas sermayenin tamamının salt çoğunluğunun bir arada bulunması halinde alınabileceği hükmü düzenlenmiş olup, her bir ortağın kendisi için yapılan oylamada, oylamaya katılmaması gerekir iken, bu hususlardaki oylamada, oylama sonucunun salt çoğunluğu etkilememesine rağmen, yönetim kurulu üyesi …’nun kendisi için yapılan rekabet yasağına aykırı faaliyette bulunmalarına ilişkin yasağın kaldırılması ile ilgili oylamaya katıldığı, ayrıca yönetim kurulu eşi hakim ortak …’nın da eşi için oy kullandığı anlaşılmakla, TTK. nun 436(1) madde uyarınca hakim ortağın, yönetim kurulu üyesi eşi için yapılan oylamada oydan yoksunluk sonucu doğurduğundan işbu kararın iptalinin gerektiği, ( TTK 395 ve 396 maddeleri uyarınca bu hususta yapılan işlemin batıl olma iddiasının şirket yönetimine ait olduğu ) tüm dosya kapsamı ve alınan bilirkişi raporundan anlaşılmakla, Genel kurul Toplantısında alınan 5 ve 7 nolu kararlar yönünden davanın reddine, 9 nolu karar yönünden davanın kabulüne karar vermek gerektiği..”gerekçesi ile;DAVANIN KISMEN KABULÜNE, 21.10.2016 tarihli olağan genel kurul toplantısında alınan 5 ve 7 nolu kararlar yönünden davanın REDDİNE, 9 nolu karar yönünden davanın KABULÜNE ve 9 nolu gündem maddesine ilişkin kararların İPTALİNE, karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile;İlk derece mahkemesinin kararının reddedilen iptal talepleri bakımından eksik incelemeye dayalı ve hukuka aykırı olup bozulması gerektiğini, Yönetim kurulu üyelerinin ibrasına ilişkin gündemin 5. maddesinde alınan kararın yasaya ve dürüstlük kuralına aykırı olduğunu ve iptali gerektiğini, Yönetim kurulu üyesinin, ilgili faaliyet dönemine ilişkin ekonomik ve hukuki sorumluluklarının ortadan kaldırılması için yapılan ibra oylamasında, yönetim kurulu üyesi …’nın menfaat birliği içerisinde olduğu eşi … oy kullanması, …’nın ilgili faaliyet döneminde şirket zarar etmekteyken şirketten aldığı yüksek danışmanlık ücretleri ve elde ettiği menfaatler denetlenmeden, pay sahipleri aydınlatılmaksızın, yalnızca eşinin vermiş olduğu çoğunluk oylarla ibra edilmesinin hem kanuna hem de dürüstlük kuralına aykırı olduğunu, bu kapsamda şirket nezdinde doğmuş zararlar davacı tarafından ayrı bir yargılamanın konusu yapılmış olup, söz konusu yönetim kurulu üyesi aleyhine açılan sorumluluk davasının derdest olduğunu, Yönetim kurulu üyelerine ödenecek ücretin belirlenmesine ilişkin gündemin 7. maddesinde alınan kararın yasaya ve dürüstlük kuralına aykırı olup iptali gerektiğini,Şirketle işlem yapan ve halihazırda zarar etmekte olan şirketten avans olarak son derece yüksek bir danışmanlık ücreti alan yönetim kurulu üysine ayrıca bir de 5.000,00.TL tutarında huzur hakkı ödenmesine karar verilmesi ve bu kararın yönetim kurulu üyesi ile aralarında ekonomik birlik bulunan ve çıkarları aynı doğrultuda olan peşin vermiş olduğu olumlu oylarla alınması nedeniyle, yasa koruyucunun yasayı yaparken engellemeyi hedeflediği yönetim kurulu üyesinin şahsi menfaatinin şirketin menfaatine üstün tutulması riskinin ortaya çıkacağını, bu durumun ayrıca şirketin menfaatine değil kişisel menfaatlerine göre bir ücretin ödenmesine karar verilmesi riskini de ortaya koymakta olduğunu, bu nedenle tam olarak TTK 436/1 uyarınca oydan yoksunluk düzenlemesinin uygulama bulduğunu, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesinin iptal taleplerinin reddine yönelik kısımlarının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, davanın kabulüne, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesi ile; İlk derece mahkemesinin tesis etmiş olduğu, davanın (5) ve (7) no.lu genel kurul kararları yönünden reddine dair karar, usul ve yasaya uygun olduğu, bununla beraber gerekçeler ile davanın (9) numaralı genel kurul kararı yönünden de reddi gerekirken ilgili genel kurul kararının iptal edilmiş olmasının; hukuka aykırı olduğu,İlk derece mahkemesinin yönetim kurulu üyesi …’nın rekabet yasağının ve şirketle iş yapma yasağının kaldırılmasına yönelik kararda, paysahibi … oydan yoksunluğunun bulunduğuna karar vermiş ve ilgili genel kurul kararının iptaline hükmettiği, Bilirkişi raporunun ve raporu esas alarak hüküm kuran ilk derece mahkemesinin TTK m. 436/1 hükmü gerekçesiyle TTK m. 395 ve 396 uyarınca alınan kararda oydan yoksunluğu kabul ettiği, fakat ilgili hükümlerin uygulama alanı son derece farklı olup bu farkın gözetilmemesi kararın kaldırılmasını gerektirir nitelikte bir hataya sebebiyet verdiği, zira TTK m. 436, “pay sahibi”ni esas almakta ve koyduğu kuralları işlemi yapanın pay sahibi olmasını gözeterek kurgulamakta olduğu, TTK m. 395 ve 396 ise yönetim kurulu üyelerinin hak ve borçlarına ilişkin olduğu, her ne kadar bir kimse hem pay sahibi hem de yönetim kurulu üyesi olabilecekse de bu ikisi farklı hukuki sıfatlardır ve farklı hak ve borçlara vücut verdiklerini, pay sahibinin kâr payı hakkı ve bu hakkın kendince kuralları, fakat yönetim kurulunun huzur hakkı ve bu hakkın kendince kuralları mevcutsa, TTK m. 436 uyarınca pay sahibinin yapacağı işlemlerin bir kurala bağlanmış olması ve TTK m. 395-396 için bazı kurallar getirilmesi tamamen farklı iki hukuki statü ve sonuç olduğu, bu ayrımı gözetmeksizin TTK m. 436 hükmünü adeta kıyas yoluyla TTK m. 395 ve 396 uyarınca alınan kararlara uygulamak Türk Ticaret Kanunu’na, getirdiği sisteme ve bağımsız iki organın mevcudiyetine aykırı olduğunu,Davacının (9) numaralı genel kurul kararının iptali gerekçesi olarak, TTK m. 436 hükmünü, bu hükümle ilgili içtihatları ve … ile …’nın karı-koca olmasını ifade etmekle yetindiğini, ancak müvekkili şirketin yöneticisi olan …, ailevi sıfatı sebebiyle değil, profesyonel tecrübesi ve yetenekleri sebebiyle müvekkili şirketin yöneticisi konumunda olduğu, Şirketin tek yöneticisi olan …, yıllarca yurtdışında çalıştığı, son derece tecrübeli bir iş insanı ve yöneticisi olduğu, bilirkişi raporunda da yer verildiği üzere, mesaisini sadece müvekkili şirket için harcamakta olduğu, bu mesai şirketi özenli bir yönetici olarak yönetmenin ötesinde bir çaba içerdiği, …, yıllar boyu yurtdışında çalışarak edindiği tecrübesini adeta bir know-how gibi şirkete aktarmakta ve bu şekilde şirketin ancak çok daha yüksek meblağlar karşılığı elde edebileceği ve alelade bir yöneticinin sağlayamayacağı katkıları şirkete sağlamakta olduğu, tüm bu çalışmalar göz önünde bulundurulduğunda, …’nın huzur hakkı ve danışmanlık ücreti toplamı olarak elde ettiği aylık 13.500,00.TL son derece makul bir rakam olduğu, bu durum gözetildiğinde, (9) numaralı genel kurul kararının iptal edilmesinde davacının hukuki yararının bulunmadığı kabul edilmesi gerektiği, bu nedenle reddi gereken talebin kabulü hukuka aykırı olduğunu, Kaldı ki, bilirkişi raporu da bu iddiarın aksine hiçbir bilgi ya da kanaat içermez iken bilirkişi raporunu esas alan gerekçeli kararın bu şekilde tanzim edilmesi, eksik inceleme yapıldığını açıkça ortaya koyduğu, zira bilirkişi raporunun “Sonuç” kısmının (c) bendinde, “Yönetim Kurulu üyesinin 2015 yılında, davalı şirket dışında başka kişi ya da firmalara danışmanlık hizmeti vermemesine rağmen, davalı şirkete haricen fatura karşılığı danışmanlık hizmeti vermesinin, objektif iyi niyet değerlendirilmesinin mahkemenin takdirinde olduğu” denilerek gerekçesi izah edildiği üzere yüksek çalışma temposunun değerlendirmesi ilk derece mahkemesine bırakıldığı, Davadışı yönetim kurulu üyesi …’nın donanımı ve tecrübesi karşılığında elde ettiği ekonomik menfaat, müvekkili şirketin elde ettiği menfaat ile karşılaştırıldığında ise son derece düşük kaldığı, ilk derece mahkemesi tarafından bu durum göz ardı edildiği ve hiçbir araştırma ya da değerlendirme yapılmaksızın karar verildiği, eğer iyi niyet değerlendirmesi ilk derece mahkemesi tarafından gerçekleştirilse idi, davacı tarafın iptal talebinin TMK m. 2’ye aykırılık taşıdığı fark edileceğini, davacının tamamen müvekkili şirketin menfaatine olan bir ilişkiye şahsi menfaatleri nedeniyle karşı çıkmakta ve ortaklık ilişkisine uygun olmayan bir talepte bulunduğu, bu talebin reddi gerekirken davanın kısmen kabul edilmiş olması açıklanan gerekçelerle hukuka aykırı olduğunu, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda müvekkili aleyhine davanın kısmen kabulüne ve (9) numaralı genel kurul kararının iptaline dair kararın kaldırılmasına davanın reddine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER : İstanbul 13. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/1246 Esas 2018/321 Karar sayılı dosyası kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, davalı şirketin 21/10/2016 tarihinde yapılan 2015 yılı olağan genel kurul toplantısında alınan ve muhalefet şerhi konulan 5-7 ve 9 nolu kararların yasa, ana sözleşme ve iyi niyet kurallarına aykırı olduğundan bahisle iptali davasıdır.İptali talep edilen genel kurulda alınan 5 nolu kararın yönetim kurulu üyelerinin ibrasına, 7. nolu kararın yönetim kurulu üyesine ödenecek huzur hakkına, 9 nolu kararın yönetim kurulu üyelerinin şirketle işlem yapma yasağı ile şirketle rekabet etmeme yasağının kaldırılmasına ilişkin olduğu, davacının tüm alınan bu genel kurul kararlarına muhalif kaldığı ve muhalefet şerhlerini kararlara işlettiği, iptali istenen kararların genel kurulda oy çokluğu ile kabul edildiği, iptal davasının süresinde açıldığı anlaşılmaktadır.Mahkemece 5 ve 7 nolu kararların, usulüne uygun oy çoğunluğu ile karar alındığı, yasaya, anasözleşmeye ve objektif iyiniyet kurallarına aykırılık bulunmadığı gerekçesi ile iptali talebinin reddine, 9. nolu kararın ise yasada öngörülen oy çoğunluğu ile karar alınmadığından iptaline karar verilmiş, taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.Genel kurulun 5, 7 ve 9 nolu kararları davalı şirket hissedarlarının tamamının katıldığı toplantıda, yönetim kurulu üyesi …’nın eşi olan hakim ortak …’nın olumlu oyları ile ve oy çokluğu ile karara bağlanmıştır. Uyuşmazlık, yönetim kurulu üyesi …’nın eşi olan hakim ortak …’nın bu kararların alınmasında oydan yoksun olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.TTK MADDE 395- (1) Yönetim kurulu üyesi, genel kuruldan izin almadan, şirketle kendisi veya başkası adına herhangi bir işlem yapamaz; aksi hâlde, şirket yapılan işlemin batıl olduğunu ileri sürebilir. Diğer taraf böyle bir iddiada bulunamaz. MADDE 396- (1) Yönetim kurulu üyelerinden biri, genel kurulun iznini almaksızın, şirketin işletme konusuna giren ticari iş türünden bir işlemi kendi veya başkası hesabına yapamayacağı gibi, aynı tür ticari işlerle uğraşan bir şirkete sorumluluğu sınırsız ortak sıfatıyla da giremez. Bu hükme aykırı harekette bulunan yönetim kurulu üyelerinden şirket tazminat istemekte veya tazminat yerine yapılan işlemi şirket adına yapılmış saymakta ve üçüncü kişiler hesabına yapılan sözleşmelerden doğan menfaatlerin şirkete ait olduğunu dava etmekte serbesttir. MADDE 436- (1) Pay sahibi kendisi, eşi, alt ve üstsoyu veya bunların ortağı oldukları şahıs şirketleri ya da hâkimiyetleri altındaki sermaye şirketleri ile şirket arasındaki kişisel nitelikte bir işe veya işleme veya herhangi bir yargı kurumu ya da hakemdeki davaya ilişkin olan müzakerelerde oy kullanamaz.(2) Şirket yönetim kurulu üyeleriyle yönetimde görevli imza yetkisini haiz kişiler, yönetim kurulu üyelerinin ibra edilmelerine ilişkin kararlarda kendilerine ait paylardan doğan oy haklarını kullanamaz. hükümleri düzeenlenmiştir.Yine TTK’nın 418. maddesinde kanunda veya esas sözleşmede aksine hüküm bulunmaması halinde genel kurulun sermayenin en az dörtte birini karşılayan payların sahiplerinin veya temsilcilerinin varlığıyla toplanacağı, kararın toplantıda hazır bulunanların çoğunluğu ile alınacağı, 421. maddesinde ise esas sözleşme değişikliklerinde toplantı ve karar oranları düzenlenmiştir.İptali talep edilen genel kurulda alınan kararların TTK 421. maddede öngörülen ve özel toplantı ve karar alma oranlarına tabi olan esas sözleşme değişikliği içeren nitelikte kararlar olmadığı anlaşıldığından ve esas sözleşmede de bu konuda yasadan ayrık bir düzenleme bulunmadığından 418. madde de öngörülen toplantı ve karar oranlarının geçerli olduğu sabittir.Anonim şirketlerde oydan yoksunluk 436. madde de düzenlenmiş olup, yönetim kurulunun ibrası ve huzur hakkına ilişkin kararlar pay sahibinin kendisi ve eşi ile şirket arasındaki kişisel nitelikte bir işe veya işleme ilişkin olmadığından şirket ortağı …’nın bu kararlarda oydan yoksunluk hali bulunmamaktadır. Alınan kararlar bu ortağın olumlu oyu ile 418. maddede öngörülen oranda oy çokluğu ile alınmış olup yasaya ve esas sözleşmeye aykırılık bulunmamaktadır. Genel kurulun 4. maddesi ile bilançonun onaylanmasına karar verildiğinden ve TTK 424 maddesine göre bilançonun onaylanması aksine açıklık bulunmadığı takdirde yönetim kurulu üyelerinin de ibrası sonucunu doğurduğundan ve yönetim kurulu başkanının şirketle işlem yapması yasağının kaldırılmasına ilişkin olarak önceki genel kurulda karar alınmış olması ve yapılan işlemlerin bu karara uygun olması, genel kurulda bilançonun görüşüldüğü maddenin müzakeresinde bu hususlar genel kurulun bilgisine sunulmuş olduğundan, yönetim kurulu başkanının şirketle yapmış olduğu işlemlerin objektif iyiniyet kurallarına aykırı olduğuna ilişkin davacı iddiası yerinde olmadığından 5. madde ile yönetim kurulu üyelerinin ibrasında ve önceki genel kurulda da aynı miktarda yönetim kurulu başkanına huzur hakkı ödenmesine karar verilmiş olması bu karara davacının da olumlu oy vermesi karşısında 7. madde ile alınan yönetim kurulu başkanına huzur hakkı ödenmesine ilişkin kararın dürüstlük kurallarına da aykırı olmadığı anlaşılmıştır. Bu nedenle davacı vekilinin bu maddelere yönelik istinaf sebepleri yerinde değildir. TTK 395 ve 396. maddelerde öngörülen şirketle işlem yapma yasağı ve rekabet yasağının yönetim kurulu başkanı için kaldırılması talebi yönetim kurulu başkanı ile şirket arasında kişisel nitelikte işlem olup TTK’nın 436/1 maddesinde belirtilen pay sahibinin oydan yoksunluk haline girmektedir. 9. maddede yönetim kurulu başkanının 395 ve 396. maddelerde belirtilen şirketle işlem yapma ve rekabet yasağının kaldırılması görüşüldüğünden bu maddenin oylamasında yönetim kurulu başkanının eşi olan pay sahibi oydan yoksundur. Oy kullanamaz. Söz konusu madde davacının muhalefetine karşılık oydan yoksun olan pay sahibinin olumlu oyu ile kabul edilmiştir. Yasada ön görülen oy çoğunluğu bu madde yönünden oluşmadığından karar yasaya aykırı olmuş bu nedenle mahkemece bu kararın iptaline karar verilmiştir. Davalı vekilinin bu madde yönünden istinaf sebebi yerinde değildir.Mahkemece her ne kadar gerekçede TTK’nın limited şirketlerde oydan yoksunluk halinin düzenlendiği 619. maddenin belirtilmesi hatalı olmuş ise de bu husus esasa etkili olmadığından inceleme konusu yapılmamıştır.Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre mahkeme kararı usul ve yasaya uygun olduğundan taraf vekillerinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Tarafların istinaf başvurularının 6100 sayılı HMK’nun 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf edenler tarafından yatırılan 98,10’ar.TL istinaf başvuru harçlarının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 44,40.TL istinaf karar harcından istinaf eden davacı tarafından istinaf aşamasında peşin olarak yatırılan 35,90.TL harcın mahsubu ile bakiye 8,50.TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 44,40.TL istinaf karar harcından istinaf eden davalı tarafından istinaf aşamasında peşin olarak yatırılan 35,90.TL harcın mahsubu ile bakiye 8,50.TL’nin davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 5-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep edenler üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa, karar kesinleştiğinde ve talep halinde avansı yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’ nın 361/1. maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’ da temyiz yolu açık olmak üzere 11/12/2019 tarihinde oy birliği ile karar verildi.