Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1386 Esas
KARAR NO : 2018/1073 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI : 2018/370 Esas
TARİH : 16/04/2018
DAVA : Sözleşmenin Uyarlanması – İhtiyati Tedbir Talebi
KARAR TARİHİ: 07/11/2018
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen ara karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ:
Davacı vekili dava dilekçesi ile, vefa sözleşmesi ile davalıya devredilen İstanbul ili, … parselde kayıtlı (10) no.lu bağımsız bölümün davalı tarafından yargılama safhasında üçüncü kişilere devredilerek kendisine husumet yöneltilmesini önlemesi ve davanın etkinliğini zayıflatması böylece hiçbir kusuru bulunmayan müvekkilinin çok büyük zarara uğrayacağı ihtimali bulunduğundan, derdest davanın etkinliğinin sağlanabilmesi için taşınmazın üçüncü kişilere devrinin engellenmesi ve bu doğrultuda ihtiyati tedbir kararı verilmesini talep ettiklerini, müvekkilinin …. Tic. Ltd. Şti.’nin davalıya olan borcunun teminatı olarak maliki bulunduğu taşınmazları davalı bankanın Pendik E-5 Şube Müdürlüğü ile imzaladığı 18 ay süreli 26/05/2016 ve 30/05/2016 tarihli vefa sözleşmeleri ile 30/11/2017 tarihine kadar geçerli olmak üzere davalıya devrettiğini, (a-) İstanbul ili, Kartal ilçesi, … parselde kayıtlı (10) no.lu bağımsız bölüm (Vefa hakkı değeri 238.000,00 TL) b-) … parselde kayıtlı (1) no.lu bağımsız bölüm (Vefa hakkı değeri 161.000,00 TL) ) ayrıca mülkiyeti müvekkiline ait Tekirdağ ili, … parsel sayılı taşınmazın da davalı lehine ipotekli olduğunu, vefa sözleşmesinin 3.5 maddesi gereği taşınmazı geri alım veya 3.kişilere satış hakkını elinde bulunduran müvekkilinin bahse konu taşınmazın satış işlemlerine başladığını, ancak vefa sözleşmenin devamı sırasında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 16/12/2016 tarih ve 2016/31667 Soruşturma sayılı dosyasındaki talep üzerine İstanbul 4.Sulh Ceza Hakimliği’nin 2016/3626 D.iş sayılı kararı ile taşınmazın tapu kaydına tedbir konulduğunu, geçici ifa imkansızlığı nedeniyle müvekkilinin sözleşmenin 18 ay daha uzatılması için davalı bankaya müracaat etmişse de, bankanın sözleşmeyi 3 ay daha uzatmayı kabul ettiğini, vefa sözleşmesinin aynı şartlarla 28/02/2018 tarihine kadar uzatıldığını, gerek tedbir kararından mütevellit hukuki imkansızlık gerekse kış koşullarının etkisiyle taşınmaz satışının zorluğu sebebiyle taşınmazın ek süre içinde satılamadığını, sadece Kartal ilçesinde bulunan taşınmazın dahi tek başına davalının tüm alacağını karşılayabileceğini, davalının vefa sözleşmesi ile kendisine devredilen ve ipotek verilen taşınmazların alacağını fazlasıyla karşıladığını bildiği için taşınmazı rayiç değerinin çok altında satabileceğini, bu durumda ise hiçbir kusuru bulunmayan müvekkilinin çok büyük zarara uğrayacağını, hukuki engelden kaynaklanan geçici imkansızlık halinde sözleşme sona ermediği için geçici engelin var olduğu süre boyunca müvekkilinin ediminin ertelenmesi gerektiğini, Yargıtay kararlarının da geçici ifa imkansızlığı halinde sözleşmenin ayakta tutulması yönünde olduğunu, (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E. 2010/15-193,K. 2010/235, T. 28.4.2010, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E. 1998/13-815 K. 1998/835 T. 18.11.1998, Yargıtay 19.Hukuk Dairesi 25/10/2002 T. 2002/4558 E. 6953 K. ) ileri sürerek, davalı adına tescilli İstanbul ili, Kartal ilçesi,… parselde kayıtlı (10) no.lu bağımsız bölümün 3. kişilere devir ve temlikinin önlenmesi için tapu kaydına ihtiyat-i tedbir konulmasına, yapılacak yargılama neticesinde vefa sözleşmesinin uyarlanarak 28/02/2018 tarihinden itibaren 18 ay uzatılmasına karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile, davacının iddialarının kötü niyetli olup dava konusu taşınmazların satışını bu nedenle doğrudan kamu bankası olan müvekkilinin alacağını geciktirdiğini, sözleşmenin genel esaslar başlığını taşıyan 3. maddesinde vefa hakkı süresinin söz konusu gayrimenkullerin müvekkili bankaya devrinden itibaren 18 ay süre ile geçerli olacağı hususunun düzenlendiğini, sözleşmenin değişen her hal ve koşullara uydurmanın olanağının bulunmadığını, sözleşme kurulduktan sonra onun ifası sırasında ortaya çıkan olayların olağanüstü ve objektif nitelikte olması gerektiğini, davada sözleşmenin uyarlanması koşullarının hiçbirisinin oluşmadığını, (Yargıtay 13. Hukuk Dairesi E.2003/5675 K.2013/10165 T.16/09/2003, Yargıtay 13. Hukuk Dairesi E. 2003/5912 K.2003/10490 T.23/09/2003) prokotollerin 3.4. maddelerinde davacıya seçimlik hak tanındığını, ancak davacı tarafından belirlenen bedelin ödenmediği ve 3.kişiye devri ile mesnetsiz gerekçeler öne sürülerek bu davanın açıldığını, davacının protokolün uzatılması istemli dilekçesine istinaden bankaca hukuki bir zorunluluk olmadığı halde sözleşme süresinin uzatıldığını, kabul anlamına gelmemekle birlikte davacı tarafça bir taraftan bahsi geçen tedbirler sebebi ile söz konusu gayrimenkullerin satışının gerçekleşmemesinin ileri sürüldüğünü bir taraftan ise müvekkili bankanın güncel bedeli altında satış yapacağının ileri sürülerek tedbir talep edildiğini, davacının bu tutumunun kötü niyetini gösterdiğini, davacının borcu nakit ödemek yerine bedel karşılığı üçüncü kişiye devir hakkını ileri sürerek seçimlik hakkını haksız yere kendi menfaatine kullandığını, davacıya 18 aylık süre içinde edimini ifa etme hakkı tanındığını, dava dilekçesinde “..gerek tedbir kararından mütevellit hukuki imkansızlık gerekse kış koşullarının etkisiyle taşınmaz satışının zorluğu sebebiyle taşınmaz ek süre içinde satılamamıştır..” ifadesinin davacının sözleşmenin kendisine yüklediği borç edimini kendi kusurlu davranışları nedeniyle yerine getirmediğinin açık bir ikrarı olduğunu, hiç kimsenin kendi kusurundan yararlanamayacağı ve hak elde edemeyeceğini, davacı tarafından karşı edimler yerine getirilmediği ve işbu durumun MK.2/2’de yer alan hakkın kötüye kullanılması yasağının ihlali olduğunu, bu durumunda da hukuki yararı açıkça ortadan kaldırdığını, hukuki yarar yokluğunun bir dava şartı olduğundan davanın dava şartı yokluğu nedeniyle reddedilmesi gerektiğini belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:
İlk Derece Mahkemesi 16/04/2018 tarih 2018/370 Esas sayılı ara kararında;
“İhtiyati tedbirin şartları 6100 Sayılı Hukuk Muhakemesi Kanununun 389/1 maddesinde genel olarak düzenlenmiştir. Bu yasa hükmüne göre mevcut durumda meydana gelebilecek değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından yada tamamen imkansız hale geleceğinden veya geçikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir.İhtiyati tedbirde asıl olan, ihtiyati tedbire esas bir hakkın varlığı ve bir ihtiyati tedbir sebebinin bulunmasıdır.HMK’nun 390/3 maddesine göre tedbir talep eden taraf, öncelikle tedbir istemine ilişkin dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkça belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak yasal delillerle ispat etmek zorundadır.Burada sözü edilen ispatın ölçüsü ise, “yaklaşık ispat” kuralına göre belirlenir. Yaklaşık ispat kuralının uygulanmasında iddianın ağırlıklı ihtimal olarak doğruluğunun kabul etmekle birlikte, aksinin mümkün olduğu ihtimalini de gözetmelidir. Bu nedenle ihtayti tedbire karar verilirken haksız olma ihtamali de dikkate alınarak talepte bulunandan kural olarak teminat alınır.Geçici hukuki koruma kararlarından olan ihtiyati tedbir kararı verirken asıl uyuşmazlığı çözecek içerikte bir karar verilmemelidir. Bununla birlikte, ihtiyati tedbire karar verirken tarafların çıkar dengesini ve ihtiyati tedbirin amacını gözetilmesi gerekli ve zorunludur.Kanun koyucu, ihtiyati tedbir hakkında karar verecek olan Hakime geniş bir taktir alanı bırakmış ise de, Hakim her somut olayda, ihtiyati tedbir şartlarının gerçekleşip gerçekleşmediğini dikkatlice incelemeli ve hangi yasal sebebe ve hangi somut duruma göre, ihtiyati tedbir kararı verdiğinin kararında belirtilmelidir, ihtayit tedbir şartları mevcut değilse kanunun ön gördüğü ölçüde ıspat edilememişse, veya yaklaşıkda olsa ıspatı yargılamayı gerekiyorsa ihtiyati tedbir isteminin reddine karar verilmelidir. HMK’nun 389. Maddesindeki şartların mevcut olması ve talep halinde ihtiyati tedbire karar verilmelidir.Bu itibarla Mahkemece asıl uyuşmazlığı çözecek nitelikte ihtayiti tedbir kararı verilmesine hukuken imkan bulunmadığı gibi taraflar arasındaki uyuşmazlığın yargılamayı gerektirdiğinden istemde HMK 389 ve devamı madde hükümlerinde ön görülen koşullar gerçekleşmediğinden…”gerekçesi ile,
Davacı vekilinin ihtiyati tedbir isteminin koşulları bulunmadığından reddine karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davacı vekili istinaf dilekçesi ile,
İlk derece mahkemesi ara kararının usul, yasa ve hukuka aykırı olup, bozulması gerektiğini,
Müvekkilinin … Tic. Ltd. Şti.’nin davalıya olan 399.000,00 TL borcunun teminatı olarak; maliki bulunduğu;
a- İstanbul ili, Kartal ilçesi, …) no.lu bağımsız bölüm ( Vefa hakkı değeri 238.000,00 TL)
b- Tekirdağ ili, …Parselde kayıtlı (1) no.lu bağımsız bölüm (Vefa hakkı değeri 161.000,00 TL) taşınmazları davalı bankanın Pendik E-5 İstanbul Şubesi ile imzaladığı 18 ay süreli 26/05/2016 ve 30/05/2016 tarihli vefa sözleşmeleri ile 30/11/2017 tarihine kadar gerçerli olmak üzere davalıya devrettiğini, ayrıca yine mülkiyeti müvekkiline ait Tekirdağ ili, … parsel sayılı taşınmazda da davalı lehine ipotek bulunduğunu, Sözleşme süresi içerisinde İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 16/12/2016 tarih ve 2016/31667 Soruşturma sayılı dosyasındaki talep üzerine İstanbul 4.Sulh Ceza Hakimliğince verilen 2016/3626 D.iş Kararı ile sözleşme konusu taşınmazın tapu kaydına tedbir konulduğunu ve bu tedbir dolayısıyla taşınmazın müvekkili tarafından satılamadığını, sözleşmede kararlaştırılan edimin yerine getirilememesinin kanun veya yetkili makam kararıyla yasaklanmasının hukuki bir imkansızlık olduğunu, bu durumda imkansızlık karşısında müvekkilinin kusursuz olduğunu, Bu olanların üzerine müvekkilinin karşı taraftan sözleşmenin süresinin 18 ay daha uzatılmasını talep etmişse de karşı tarafın 3 ay gibi kısa bir süre daha uzatılmasını uygun gördüğünü ve 28/02/2018 tarihine kadar uzatıldığını, gerek koyulan tedbir, gerekse kış koşulları dikkate alındığında müvekkilinin taşınmazı bu ek süre içerisinde satamadığını, geçici imkânsızlık halinde, TBK 112’ye kıyasen, ifa yükümünün geçici nitelikteki engel var olduğu süre boyunca erteleneceğinin kabul edilmesi gerektiğini, Karşı tarafın vefa sözleşmesi ile kendisine devredilen ve ipotek verilen taşınmazların alacağı fazlasıyla karşılandığını bildiği için taşınmazı rayiç değerinin çok altında satabileceğini, bu durumda ise kusuru olmadığı halde hukuki bir imkansızlık nedeniyle sözleşme süresi içerisinde kendi lehine işlem yapamayan müvekkilinin büyük zarara uğrayacağını ve bunun hakkaniyete aykırı olduğunu, Davada ihtiyati tedbir şartlarının gerçekleştiğini, ancak ilk derece mahkemesince yaklaşık ispat yapılmadığı gerekçesiyle talebin reddedildiğini, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi ara kararının istinaf incelemesi sonucu kaldırılmasına, davalı adına tescilli İstanbul ili, … parselde kayıtlı (10) nolu bağımsız bölümün 3. Kişilere devir ve temlikinin önlenmesi için tapu kaydına ihtiyati tedbir konulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER :
İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/370 Esas sayılı dosyası kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ:
Talep vefa sözleşmesinin uyarlanması davasında sözleşme konusu taşınmazın 3. kişilere devrinin önlenmesi için ihtiyati tedbir istemine ilişkindir.
İnceleme, HMK 355. maddesi gereğince tarafların istinaf dilekçelerinde belirttikleri sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık olup olmadığı yönünden yapılmıştır.
Davacı vekili taraflar arasında yapılan vefa sözleşmesinin geçici hukuki imkansızlık nedeniyle uyarlanarak vefa hakkı kullanım süresinin uzatılmasını bu meyanda sözleşme konusu taşınmaz üzerine ihtiyati tedbir konulmasını talep etmektedir.Hukuk Muhakemeleri Kanununda ihtiyati tedbirin şartları genel olarak düzenlenmiştir. Geçici hukuki korumalardan olan ihtiyati tedbire karar verilebilmesi için ihtiyati tedbire esas olan bir hakkın bulunması ve ihtiyati tedbirin bir sebebinin mevcut olması gerekir. Yargılama sırasında mevcut durumun değişmesi halinde hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşması, hakkın elde edilmesinin tamamen imkansız hale gelmesi, gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğması tehlikesi söz konusu olan hallerde ihtiyati tedbir sebebi var kabul edilmelidir. Görüldüğü üzere kanun koyucu bu konuda hakime oldukça geniş bir takdir alanı bırakmıştır. Ancak ihtiyati tedbire karar verilmesi için mutlaka bir tehlikenin veya zararın doğmuş olması veya halen var olması da aranmaz. Dava konusu hak veya şey bakımından ortaya çıkacak tehlike ve zararın önlenmesi için de her türlü tedbire karar verilebilir. İhtiyati tedbir talep eden taraf, tedbire esas olan hakkını, ihtiyati tedbir sebep veya sebeplerini keza davanın esası yönünden de haklılığını ispat etmelidir. Ancak burada tam ispat aranmayıp yaklaşık ispatla yetinilecektir. (HMK m.390/3) Yani ispatı gereken hususların tam olarak değil kuvvetle muhtemel gösterilmesi yeterlidir.Somut olayda davacı vekili tedbire esas olan hakkını ve ihtiyati tedbir sebeplerini yaklaşık olarak ispat etmemiş, haklılığını yaklaşık olarak ispata yeter delillerini sunmamıştır. Ayrıca iddianın mahiyeti yargılamayı gerektirdiği gibi davanın esasını çözecek nitelikte tedbir kararı da verilemez.Bu nedenle mahkemece ihtiyati tedbir talebinin reddine dair verilen karar usul ve yasaya uygun olduğundan istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-İhtiyati tedbir talep eden davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden vekili tarafından yatırılan 98,10 TL istinaf başvuru harcının hazineye gelir kaydına,
3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 35,90 TL istinaf karar harcı, istinaf eden vekili tarafından peşin olarak yatırıldığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına,
4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına,
5-Artan gider avansı varsa talep halinde yatıran tarafa iadesine,
6-Kararın İlk Derece Mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 07/11/2018 tarihinde HMK’nun 362/1-f maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.