Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2018/1352 E. 2019/1727 K. 04.12.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1352 Esas
KARAR NO : 2019/1727 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI : 2015/1223 Esas 2017/863 Karar
TARİH : 04/06/2018 Tarihli Ek Karar
DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 04/12/2019
İlk derece mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen ek karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile; Müvekkili firma ile davalı arasındaki ticari ilişkinin lastik alım satımına dayandığını, taraflar arasında uzun süredir ticari ilişki olduğunu, faaliyete bulundukları iş kolu gereğince davalının müvekkili firmadan çeşitli vadelerde ürün satın aldığını, davalıya belirli vadelerde lastik satılıp, talep edilen yere teslim edildiğini, ticari ilişkiden kaynaklanan bakiyenin davalı tarafından vadesinde ödenmediğini, bunun üzerine İstanbul Anadolu …. İcra Müdürlüğünün… Esas sayılı dosyası ile takip başlatıldığını, başlatılan icra takibine davalı tarafından itiraz edilmesi üzerine duran takibin devamına, %20’den az olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesine ve yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.Davalı asil cevap dilekçesi ile; Açılan davanın usul ve yasaya aykırı olduğunu, görev ve yetki şartlarının oluşmadığını, Kars mahkemelerinin yetkili olduğunu ve itiraz edildiğini, zamanaşımı ve hak düşürücü sürelerin geçtiğini, davacının müvekkiline araç lastiklerini göndermediğini, bunun ispat yükünün davacıda olduğunu, davacının dava dilekçesindeki delillerini kabul etmediklerini belirterek açılan davanın reddini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacıya yükletilmesini talep etmiştir.İlk Derece Mahkemesi 04/06/2018 tarih 2015/1223 Esas 2017/863 Karar sayılı ek kararında;”Mahkememizce ittihaz olunan 21/11/2017 tarihli ilama karşı davalı vekili tarafından, 05/02/2018 tarihinde Kars 1. Asliye Hukuk Mahkemesi vasıtası ile istinaf talebinde bulunulduğu, ancak istinaf nisbi karar harcı ile posta giderinin yatırılmadığı tesbit olunmuştur. HMK. 344 madde hükmü gereğince, 344,00 TL istinaf nisbi karar harcı ile 150.00 TL Posta giderinin depo edilmesi bakımından tanzim olunan muhtıranın, istinaf talep eden vekiline 20/02/2018 tarihinde tebliğ edildiği ve tebliğden itibaren bir haftalık kesin süre içinde, istinaf peşin harcının ve posta giderinin ikmal edilmediği belirlenmiştir. Bu itibarla, belirtilen kesin süre içinde istinaf peşin harcının ve posta giderinin depo edilmemiş olması nedeniyle istinaf talebinin reddine karar verilmesi gerektiği…” gerekçesi ile, HMK 344. Madde hükmü gereğince gerekli harç ve posta giderlerinin depo edilmemiş olması nedeniyle davalı …San.ve Tic. Ltd.Şti.nin istinaf talebinin REDDİNE, karar verilmiş ve karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
EK KARARA KARŞI İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesi ile;İlk derece mahkemesince HMK 344. maddesi uyarınca harç ve posta giderleri yatırılmadığından istinaf talebinin reddine karar verildiğini, Ancak taraflarınca 05/02/2018 tarihli temyiz dilekçeleri ile kararın temyiz edildiği ve tehir-i icra taleplerinin olduğunu, temyiz masrafının 21/02/2018 tarihinde saat 13:37 itibariyle Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesine Kartal-PTT vasıtasıyla 500,00.TL yatırıldığını, İlk derece mahkemesinin istinaf talebinin reddine dair ek kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu,İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi ek kararının istinaf incelemesi sonucu kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN ESAS KARARININ ÖZETİ:İlk Derece Mahkemesi 21/11/2017 tarih 2015/1223 Esas 2017/863 Karar sayılı esasa ilişkin kararında;Mahkememizce yapılan yargılama sonucunda; İstanbul Anadolu …. İcra Müdürlüğünün … E sayılı dosyası dosyamıza getirtilmiş olup, 27/11/2015 tarihli 20.100,00 TL bedelli cari hesap ekstresi, … nolu 20/05/2015 tarihli 35.100,00 TL bedelli fatura, … nolu 20/05/2015 tarihli sevk irsaliyesi delil olarak sunulmuş olup, dosya deliller toplandıktan sonra defter incelemesi için bilirkişiye tevdi edilmiş, defterlerin usulüne uygun tutulduğu, davalı yanın takip konusu ürünleri davacı tarafından teslim edilmediği yönündeki itirazlara ilişkin davacı yan tarafından suınulan takip konusu fatura dayanak 20/05/2015 tarih … seri nolu sevk irsaliyesinde teslim alan bölümünde … isim ve imzasının olduğu, davalı itirazları yönünde ödendiği iddia edilen 15.000,00 TL bedelli kapora bedelini davacı kayıtlarında olduğu, mevcut borç bakiyesinden düşüldüğü görülmüştür. Davacı yan ticari defter kayıtlarına göre, davacının davalıdan 27/11/2015 takip tarihi itibariyle 20.100,00 TL alacaklı olduğu değerlendirilmiş, temerrüde düşüldüğüne dair herhangi bir belge bulunmadığından bu konuda herhangi bir hesaplama yapılamayacağı belirtilmiştir.Dosyada sunulan tüm deliller beyanlar değerlendirilmiş olmakla davalı taraf itirazında esasa etkili herhangi bir delil sunmadığından davanın kabulüne karar verilmiş” gerekçesi ile,Davacının davasının KABULÜNE,İstanbul Anadolu …. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı takip dosyasındaki takibin devamına, borca ve yetkiye itirazın reddine, Dava tarihinden itibaren yasal faiz işletilmesine, %20 inkar tazminatı talebinin kabulü ile davalıdan tahsiline, karar verilmiş, karara karşı davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
ESAS KARARA KARŞI İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesi ile; İlk derece mahkemesinin yetkisiz olduğunu, davaya bakmakla Kars Asliye Ticaret Mahkemesinin yetkili olduğunu, yetki itirazlarının dikkate alınmamasının usul ve yasaya aykırı olduğunu, mahkemece her iki tarafın ticari defterleri üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar verilmesine rağmen müvekkilinin şirket merkezinin Kars’ta olması nedeniyle ticari defter ve belgelerini mahkeme salonunda bulundurmalarına imkan olmadığı, yerinde inceleme yetkisi verilmesi gerekirken bu hususta karar verilmediği ve takip dosyasında bulunan cari hesap ekstresi ile faturalar ve sevk irsaliyeleri ile delil olarak sunulan davacı defterleri incelenerek karar verilmiş ise de bunların sıhhat ve doğruluğu tartışılmadan takip konusu ürünlerin teslim edilmediği yönündeki itirazları gereksiz olarak reddedilerek karar verildiğini, teslim alan olarak imzası bulunan Akın Beşiroğlu’nun bu konuda yetkisi bulunmadığını bu nedenle mahkeme kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek istinaf başvurusunda bulunmuştur.
DELİLLER : İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2015/1223 Esas 2017/863 Karar sayılı dosyası kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, ticari satımdan kaynaklı alacağın tahsili için yapılan takibe itirazın iptaline ilişkindir.Davacı, taraflar arasındaki ticari ilişkide davalıdan fatura (cari hesap) nedeniyle kısmi alacakları olduğunu bu alacağın tahsili için yaptıkları takibe itiraz edildiğini belirterek itirazın iptalini talep etmiş, mahkemece davanın kabulüne karar verilmiştir. Karar tarihi 21/11/2017 olup anılan karar davalı tarafça 05/02/2018 havale tarihli dilekçe ile istinaf edilmiş, aynı tarihte istinaf başvuru harcı yatırılmış, nisbi karar harcı yatırılmamıştır. Bu tarihten önce gerekçeli kararın davalıya tebliğine ilişkin tebligat parçası bulunmamaktadır.Mahkemece davalı vekiline eksik istinaf nisbi karar harcı (344,00TL) ve 150,00TL posta giderini tamamlaması için 15/02/2018 tarihinde muhtıra yazılmıştır. (söz konusu bedelin tebliğden itibaren 1 haftalık kesin süre içinde mahkemeye depo edilmesi, aksi halde istinaf isteminden vazgeçmiş sayılacağı ihtarı)Söz konusu muhtıra ve gerekçeli karar davalı vekiline 20/02/2018 tarihinde tebliğ edilmiştir.Bunun üzerine mahkemece, kesin süre içinde istinaf karar harcının ve posta giderinin ikmal edilmediği gerekçesi ile davalının istinaf talebinin reddine dair 04/06/2018 tarihli ek karar verilmiştir. Bu ek karar davalı vekiline 20/06/2018 tarihinde tebliğ edilmiştir.Davalının mahkemenin ek kararına karşı istinafının incelenmesinde, davalı vekili mahkeme asıl kararını 05/02/2018 havale tarihli dilekçe ile istinaf etmiştir. İstinaf süresindedir. (Bu tarih itibarıyla gerekçeli karar henüz tebliğ edilmemiştir.) Ancak başvuru harcı yatırmış, karar harcını yatırmamıştır. Mahkemece eksik karar harcı ile gider avansını yatırması için davalı vekiline muhtıra çıkartılmıştır. Muhtırada eksik harç ve gider belirtilmiş, 1 haftalık kesin süre içinde ilgili bedelleri mahkemeye depo etmesi aksi halde istinaf talebinden vazgeçmiş sayılacağı ihtar edilmiştir. Mahkeme ihtarı usulüne uygun değildir. Çünkü gerekçeli karar henüz davalı tarafa tebliğ edilmemiş olup, tebliğden itibaren HMK 345 maddesine göre 2 haftalık istinaf süresi bulunmaktadır. Gerekçeli karar ve muhtıra aynı tebligatla davalıya 20/02/2018 tarihinde tebliğ edilmiştir. Dolayısıyla eksik harç ve gideri tamamlamak için davalı tarafın 2 haftalık süresi bulunmaktadır. Davalı eksik harcı bu iki haftalık süre içinde de yatırmamıştır. Davalı taraf eksik harcı 400 TL olarak 12/09/2018 tarihinde ek kararı da istinaf ettikten sonra yatırmıştır. Mahkemenin ilk muhtırası süresinden önce olduğundan geçersiz olup, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık istinaf süresi geçtikten sonra HMK 344 maddesine göre gönderilmiş bir muhtıra bulunmamaktadır. Bu nedenle mahkeme ek kararının usul ve yasaya aykırı olduğu bu nedenle kaldırılmasına karar verilmiştir.Davalı tarafın asıl kararı istinafına gelince, dava itirazın iptali davasıdır. Davalı borçlu takibe itirazında icra müdürlüğünün yetkisine itiraz etmiş olup, yetkili icra müdürlüğünün Kars icra müdürlüğü olduğunu ileri sürmüştür.İtirazın iptali davaları takibe sıkı şekilde bağlı olup, itirazın iptâli davasının görülebilmesi, geçerli bir icra takibinin varlığına bağlıdır. Ortada geçerli takip yoksa itirazın iptâli davasının görülebilmesine usulen olanak yoktur. İcra dairesinin yetkisine itiraz halinde bu itiraz usulünce incelenip sonuçlandırılmadığı sürece geçerli bir takibin varlığından söz edilemez. Emsal HGK’nın 20.11.2002 tarih 2002/19-900 E 2002/994 K sayılı ilamında bu husus hakim tarafından re’sen dikkate alınması gereken dava şartı olarak kabul edilmiştir. Yargıtay’ın kararlılık kazanmış uygulamasına göre, itirazın iptali davasını gören mahkeme, icra dairesinin yetkisine yönelik itirazı inceleyebilir. Mahkemenin yetkisine yönelik bir itirazın var olup olmaması, sonuca etkili değildir. Başka bir ifadeyle, itirazın iptali davasında, mahkemenin yetkisine itiraz edilmiş olsun veya olmasın, mahkeme öncelikle tetkik merciinin (icra hukuk mahkemesinin) yerine geçerek, icra dairesinin yetkisine yönelik itirazı inceleyerek kesin olarak sonuçlandırmalıdır. Bu yetki itirazının incelenmesi sonucunda mahkeme, kendisinin yetkili olup olmadığını da belirlemiş olacaktır (Üstündağ S., İcra Hukukunun Esasları, İstanbul 1995, 6. Bası, s. 101-102 ). Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 28.03.2001 tarih ve 2001/19-267 E., 2001/311 K.; 20.03.2002 tarih ve 2002/13-241 E., 2002/208 K.; 20.11.2002 tarih ve 2002/19-900 E., 2002/994 K. sayılı kararlarında da aynı ilkelere işaret edilmiştir.Mahkemece, davalının icra dairesinin yetkisine itirazı konusunda bir değerlendirme yapılmadan, hüküm fıkrasında “borca ve yetkiye itirazın reddine” karar verilmiştir.Anayasa’nın 141. maddesinde öngörülen mahkeme kararlarının gerekçeli olması ilkesinin bir sonucu olarak düzenlenen HMK’nin 297. maddesi bir mahkeme hükmünün kapsamının ne şekilde olması gerektiğini açıklamıştır.Buna göre bir mahkeme hükmünde, tarafların iddia ve savunmalarının özetinin, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususların, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delillerin, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesinin, sabit görülen vakıalarla, bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebeplerin birer birer, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde hükümde gösterilmesi gerekir.Bu kısım, hükmün gerekçe bölümüdür. Gerekçe, hakimin (mahkemenin) tespit etmiş olduğu maddi vakıalar ile hüküm fıkrası arasındaki bağ görevi yapar. Gerekçe bölümünde hükmün dayandığı hukuki esaslar açıklanır. Hakim, tarafların kendisine sundukları maddi vakıaların hukuki niteliğini (hukuki sebepleri) kendiliğinden (re’sen) araştırıp bularak, hükmünü dayandırdığı hukuk kurallarını ve bunun nedenlerini gerekçede açıklar. Kararın nasıl yazılacağı konusundaki şekil 6100 sayılı HMK’nın 297. maddesinde gösterilmiş olup, bunlar arasında en önemlilerinden biri de kararların gerekçeli olmasıdır. Kararın açık ve gerekçeli olması hukuki dinlenilme hakkının sağlanması açısından önemlidir. Tarafların ileri sürdüğü iddia ve savunmalar ve bunların dayandıkları deliller, kararda tartışılıp gerekçeleri açıklandığı ölçüde karar, hukuki dinlenilme hakkına uygun bir karar olacaktır. İddia ve savunmaların kararda tartışılması, gösterilen delillerin incelenmesi, neden bir kısmının diğerine üstün tutulduğunun belirtilmesi ancak gerekçeyle mümkün olacaktır. Mahkeme kararının gerekçeli olması hususu 6100 sayılı HMK’nın 297. maddesinde belirtildiği gibi aynı zamanda Anayasa’nın 141. maddesinin de amir hükmü gereğidir. Bu nedenlerle; mahkeme kararları tarafların iddia ve savunmalarının özetini, tarafların anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri mutlaka kapsamalıdır. Ayrıca gerekçede tarafların taleplerinin her biri hakkında değerlendirme yapılmalı, taleplerinin her biri hakkında ayrı ayrı bunların neden kabul edildiği veya edilmediği belirtilmelidir. Gerekçe sayesinde kararların doğru olup olmadığı denetlenebilir.Gerekçesiz bir kararın Bölge Adliye Mahkemesi tarafından denetlenmesi de mümkün değildir. Gerekçe, doyurucu olmalı, kararın neden, nasıl, hangi hukukî gerekçeyle ve hangi deliller değerlendirilmek suretiyle verildiği hususlarını içermelidir. Bu hususları içermeyen kararların gerekçeli olduğundan bahsedilemez. Ayrıca kararda maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiği, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığı ortaya konulmalı, maddi olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantı açıklanmalıdır. Tarafların o dava yönünden hukuk düzenince hangi nedenle haklı ya da haksız olduğunu anlayıp değerlendirilebilmeleri ve Bölge Adliye Mahkemesinin hukuka uygunluk denetimi yapabilmesi için, ortada, usulüne uygun şekilde oluşturulmuş, hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıktaki bir gerekçenin bulunması bu yasal ve Anayasal düzenleme karşısında zorunludur. Aksi halde, kararın gerekçeli olduğundan bahsetmek mümkün değildir.Mahkemece, davalı borçlunun icra dairesinin yetkisine itirazının neden kabul edilmediğine ilişkin, gerekçe kısmında açıklama yapılması gerekmektedir. Hiçbir gerekçe içermeden hüküm fıkrasında yer alan “yetkiye itirazın reddine” dair kararın Anayasanın 141 ve HMK’nın 297. maddelerine uygun olduğundan bahsedilemeyecektir. İstinaf aşamasında davalının icra dairesinin yetkisine itirazının reddine dair mahkeme kararının denetlenebilmesi için mahkemece bu konuda neden bu şekilde karar verildiğinin açıklanmış olması gerekir. Gerekçesi bulunmayan bir hususun istinaf aşamasında denetlenmesi mümkün değildir.Ayrıca, davalı mahkemenin yetkisine de itiraz etmiş olup, mahkemece bu konuda her hangi bir karar verilmemiştir. Gerekçe kısmında da mahkemenin yetkisine itiraza ilişkin olarak da bir değerlendirme yapılmamıştır.Şu durumda mahkemece yapılacak iş; tüm deliller, iddia ve savunma birlikte değerlendirilerek, özellikle Anayasanın 141/3. maddesi ve 6100 sayılı HMK’nın 27 ve 297. maddeleri kapsamında tarafların tüm iddia, savunmaları ve taleplerini, yetkiye itirazılarını karşılar şekilde gerekçe oluşturularak, vardığı yargıyı içerir ve denetlenebilir hüküm kurmak olmalıdır.Bu itibarla, denetime elverişli usulün aradığı niteliklere haiz bir kararın bulunması istinaf incelemesinin yapılabilmesinin ön şartı olup bu nitelikte olmayan bir kararla ilgili olarak istinaf denetim ve yargılaması yapılarak bir hüküm verilemesi mümkün olmayacağından, davalı vekilinin istinaf başvurusunun esasa ilişkin sebepler incelenmeksizin kabulü ile mahkemenin kararının kaldırılarak, HMK’nin 294 ve devamı maddelerine uygun olarak gerekçeli karar yazılmak üzere dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; Davalının istinaf başvurusunun KABULÜ ile; 1-İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/1223 Esas 2017/863 Karar sayılı 04/06/2018 tarihli ek karar ile 21/11/2017 tarihli kararın HMK.nun 353/1-a4 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA ve dosyanın mahkemesine İADESİNE,2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 98,10’ar.TL istinaf başvuru harçlarının hazineye gelir kaydına, toplam (400,00.TL+35,90.TL=) 435,00.TL istinaf karar harcının talep halinde iadesine, 4-Davalı tarafından istinaf aşamasında sarfedilen 196,20.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile 23,50.TL dosyanın Bölge Adliye Mahkemesine gidiş dönüş gideri toplamı 219,70.TL’nin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 5-Artan gider avansı olması halinde yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesi tarafından taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 04/12/2019 tarihinde HMK 353/1-a4 maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.