Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1343 Esas
KARAR NO : 2019/1762 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEME : İSTANBUL ANADOLU 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 22/11/2017
DOSYA NUMARASI: 2013/729 Esas – 2017/1087 Karar
DAVA: Menfi Tespit
KARAR TARİHİ : 11/12/2019
İlk derece Mahkemesinde yapılan yargılama sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacılar vekili dava dilekçesi ve 11/01/2013 tarihli islah dilekçesinde özetle; Müvekkili … Türkiye’de ve dünyada tanınmış bir marka olan müvekkili şirket … Ltd. Şti.’nin kurucusu olduğunu ve bu şirketi temsil, ilzam ve idare yetkisine sahip ortağı olduğunu, müvekkili şirketin metal mobilya alanında faaliyet gösterdiğini, üretimde kullanmak üzere davalı … ile davalı …den bir miktar krom satın aldığını ve karşılığında dava konusu 14 adet senedin düzenlenerek davalı lehtarlara teslim edildiğini, … lehine düzenlenen 10.10.2010 vade tarihli 10.000.00 TL bedelli senet borcunun … yetkilisi bulunan …’e ödendiğini ve … tarafından işbu senedin teslim edilmediğini, müvekkili şirkete bu senedin ödendiğine dair kendisinin imzasını içeren bir makbuz verildiğini, 14 adet senet borcuna istinaden davalı .. ile… yetkilisi bulunan… 11.03.2011 tarihinde müvekkili şirkete ait Gebze Pelitköy’de bulunan fabrika binasında dava dışı fınans müdürü … tarafından 142.000,00 TL nakit ödeme yapıldığını, karşılığında da … 14 adet senedi önce yırtıp, yırtılan parçalarını iade ettiğini, dava dışı … yırtılan senetler ile şirkette bulunan asıl senet fotokopileri arasında yaptığı karşılaştırma sonucunda 6 adet senedin müvekkili … imzaladığı senetler olmadığını fark ettiğini, durumu fark eden … Pendik İstanbul’daki adresine gittiğini ve … de yanına alarak Gebze Pelitli Köyündeki işletmeye geldiklerini, … önce sahte olarak düzenlediği senetleri inkar ettiğini, sonra da asıl senetleri tefeciye verdiğini ve orada karışmış olabileceğini söylediğini, bunun üzerine … davalı …. senetlerden doğan borca istinaden 142.000,00 TL ödeme yaptığına dair belge istediğini, ancak tartışma nedeniyle alınamadığı, daha sonra … tarafından … hakkında verdiği ifade ile şikayette bulunduğunu, anılan 14 adet senetten şüpheli … adına düzenlenen 20.09.2010 vade tarihli 10.000,00 TL bedelli, 20.10.2010 vade tarih ve 10.000,00 TL bedelli, 25.12.2010 vade tarih ve 10.000,00 TL bedelli, 25.01.2011 vade tarih ve 12.500,00 TL bedelli ve 25.03.2011 vade tarihli 17.500,00 TL bedelli senetler ile şüpheli … adına düzenlenen 10.11.2010 vade tarih ve 10.000,00 TL bedelli senet borcunun işbu firmaların yetkilisi bulunan şüpheli …. 11/03/2011 tarihinde ödenmiş olmasına rağmen müvekkili şirkete iade edilmediğini ve yerine hile ve desise ile imza, kaşe ve el yazısı sahte olarak düzenlenen 6 adet senet verildiğini, şüphelilerin eylemine uyan resmi belgede sahtecilik, dolandırıcılık ve yağma suçlarından dolayı haklarında gerekli kovuşturmanın yapılarak cezalandırılmaları için hakların müvekkili … tarafından Gebze Cumhuriyet Başsavcılığına şikayette bulunulduğunu, Müvekkili şirketin bedellerini ödediği 6 adet senede ilişkin olarak davalılara borcu olmadığını, müvekkili şirket tarafından her türlü resmi defter ve fatura kayıtlarının düzenli olarak kayıt altına alındığını beyanla müvekkili şirket tarafından davalı … adına düzenlenen 20.09.2010 vade tarihli 10.000,00 TL bedelli, 20.10.2010 vade tarih ve 10.000,00 TL bedelli, 25.12.2010 vade tarih ve 10.000,00 TL bedelli, 25.01.2011 vade tarih ve 12.500,00 TL bedelli ve 25.03.2011 vade tarihli 17.500,00 TL bedelli senetler ile şüpheli … adına düzenlenen 10.11.2010 vade tarih ve 10.000,00 TL bedelli senetlerin icra konusu yapılmaması, protesto ettirilmemesi, ciro edilmemesi, ciro yolu ile temlikin önlenmesi, tahsile verilememesi için üzerine öncelikle teminatsız olarak, aksi takdirde mahkemenin takdir edeceği teminat mukabilinde ihtiyati tedbir konulmasına, bedelleri ödenen 6 adet senetle ilgili olarak müvekkili … ile müvekkili şirket … Ltd. Şti nin borçlu olmadığının tespitine ve dava konusu senetlerin iptaline karar verilmesini talep etmiştir.Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle, Müvekkillerinin davacılardan … Ltd. Şti.’nin üretmiş olduğu mobilyalarında mikro metal kaplama işini yaptıklarını ve uzun yıllar birlikte çalıştıklarını, müvekkillerinin haksız kazanç peşinde koşmadıklarını, hak etmedikleri bir parayı almayacaklarını ve dava dışı … de haksız kazanç peşinde olmayan birisi olduğunu en iyi bilen kişinin … olduğunu, buna rağmen davacı … şirketinin müvekkillerine 70.000,00 TL borçlarının olduğunu da bildiğini, davanın haksız ve kötü niyetle açıldığını, … bu davayı açmasında hukuki bir yarar olmadığını, davanın … yönünden reddinin gerektiğini, müvekkillerine borçlu olanın davacı şirket olduğunu, Müvekkillerinin 10.08.2010 tarihi itibariyle davacı şirketten 154.500,00 TL alacaklarının olduğunu, bu alacağın 92.500,00 TL’sinin …, 62.000,00 TL’sinin de … ait olduğunu, borçlu şirketin dosyaya sunduğu belgelerle borçlarını kabul ettiğini, davalı şirketin işbu borcuna karşılık önce 12.500.00 TL ödediğini, daha sonra 11.03.2011 tarihinde 72.000.00 TL ödendiğini ve bu yaptığı ödemelere karşı müvekkillerine imzalayıp teslim ettikleri senetlerden 20.08.2010 tarihli 10.000,00 TL, 25.11.2010 tarihli 10.000,00 TL, 25.12.2010 tarihli 10.000,00 TL, 25.02.2011 tarihli 12.500,00 TL, 10.12.2010 tarihli 10.000,00 TL, 15.01.2011 tarihli 10.000,00 TL, 15.02.2011 tarihli 10.000,00 TL, 15.03.2011 tarihli 12.000,00 TL ve toplam 84.500.00 TL ödeme yapıldığını ve vaptıeı ödemelerin karşılığı olan kambiyo senetlerini de müvekkillerinden teslim aldığını. Davacı şirketten bakiye kalan alacaklara ait kambiyo senetlerini ödemediklerinden dolayı şirket aleyhinde ihtiyati haciz istemiyle Gebze 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2011/30 D. İş sayılı dosyasına müracaatta bulunarak almış oldukları ihtiyati haciz kararını Gebze …. İcra Müdürlüğünün … E. sayılı dosyasında infazını talep ettiklerini, ayrıca takibe de geçtiklerini, ancak davacıların mahkemeden aldıkları ihtiyati tedbir kararı ile takibin durduğunu, davacıların müvekkillerine 11.03.2011 tarihinde 72.000.00 TL ödediğini, ancak şirketin fınans müdürü … ödemiş olduğu 72.000.00 TL’ve karşılık … 142.000.00 TL tutarında ibraname almaya kalkıştığını. … ödeme gecesi evinden alarak fabrikaya götürdüğünü, ibranameyi zorla imzalatmaya zorladığını, … senetlerin hiçbirisini yırtmadığını, davacılara sahte senet de vermediğini, ibranameyi kabul etmeyen dava dışı … hakkında yine dava dışı …. haksız ve kötü niyetli olarak … hakkında suç duyurusunda bulunduğunu, senelerin tefeciye değil … Bankasına tahsile verdiğini, tarafların tüm defter kayıtları incelendiğinde mahkemeye sundukları belgelerden de görüleceği üzere müvekkillerinin davacı şirketten 25.03.2011 tarihi itibariyle 70.000,00 TL alacaklı olduklarını, Sonuç olarak; mahkeme tarafından verilen ihtiyati tedbir kararının kaldırılması ile duran Gebze …. İcra Müdürlüğünün … E. sayılı dosyasının kaldığı yerden devamına, davanın haksız ve kötü niyetle açıldığından alacağın %40’ından az olmamak üzere davacıların kötü niyet tazminatına mahkum edilmesine, davacılardan … davasının husumet yönünden reddine ve diğer davacı şirketin davasının reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:İlk derece Mahkemesi 22/11/2017 tarih 2013/729 Esas – 2017/1087 Karar sayılı kararında;”…Yapılan yargılama sonunda toplanan tüm deliller ile denetlenip benimsenen ve somut olaya uygun görülen bilirkişi raporundaki gerekçeler ve hesaplamalara göre;davacı şirket tarafından davalılara Gebze …İcra Müdürlüğünün … E. Sayılı dosyası ile takip konusu yapılan 6 adet toplamda 70.000,00 TL lik senetler verildiği ve senetlerin davacı şirket yetkilisi tarafından imzalanmış olduğu tarafların beyanları ve alınan bilirkişi raporları ile sabit olup, ihtilafın davacı şirket tarafından senet bedelleri ödendiği halde hile ile senetlerin iade edilip edilmediği noktasında toplandığı, dosyamızda alınan mali müşavir bilirkişi tarafından verilen rapora göre davacı şirketin senet bedelleri dolayısı ile borçlu olduğuna dair rapor verildiği, her ne kadar davacı … ve dava dışı … tarafından ödendiği iddia edilen senetlerin iade edilmeyip farklı senetler verildiği konusunda şikayetçi olunmuş ve bu konuda Gebze Cumhuriyet Başsavcılığının 2011/4804E-2012/1273 K: sayılı kararı ile kovuşturmaya yer olmadığına dair verilen karar kaldırılarak davacı asil … ve davalılar … hakkında Gebze 1, Asliye Ceza Mahkemesinin 2012/1156 E. Sayılı dosyası ile dava açılmış ve 10.03.2016 tarihinde sanıklar hakkında ayrı ayrı beraat kararı verildiği ancak bu kararın henüz kesinleşmediği anlaşılmakla yapılan imza incelemesi ve bilirkişi raporuna göre davacı şirket tarafından verilen senet bedellerinin ödendiğine ilişkin kayıtlarında da belge bulunmadığı, davacı şirket tarafından açılan borçlu olmadığına dair davanın reddi gerektiği, teminat karşılığı takip durdurulmuş ve davacı şirketin haksız ve kötüniyetli olduğu anlaşıldığından takip tarihi itibarı ile davacı şirketin % 40 tazimnat ile mahkumiyetine karar verilmesi gerektiği, takip konusu senetlerde davacı … takip konusu senetleri şirket adına imzaladığı şahsi iması bulunmadığı anlaşıldığından bu davacı tarafından açılan davanın aktif husumet nedeni ile reddi gerektiği…”gerekçesi ile;Davacı … yönünden açılan davanın aktif husumet yokluğundan reddine,
Davacı …. Ltd Şirketi yönünden açılan davanın reddine, Davalının tazminat talebinin davacı … Ltd Şti şirketi yönünden kabulü ile bu davacının İİK 72/3 maddesi gereğince takibin durdurulduğu bedel 70.000,00 TL’nin %40’ı oranında tazminat ile mahkumiyetine, karar verilmiş ve karara karşı davacılar vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; İlk derece mahkemesi kararının hatalı olduğunu, usul ve yasaya açıkça aykırı olduğunu,İlk derece mahkemesi dilekçede belirtilen hususlarda yeterli araştırma yapmaksızın, eksik inceleme ve hatalı değerlendirme ile karar verdiğini, yerel mahkemenin 07.06.2017 tarihli duruşmasında; “mahkememizin Gebze Asliye ceza mahkemesinin 2012/1156 esas sayılı dosyasının bekletici mesele yapılması konusundaki 13/11/2014 tarihli ara kararından vazgeçilmesine karar verilip tefhim ile açık yargılamaya devam olundu.” şeklinde karar oluşturulduğunu ve tahkikatın bittiği ve gelecek celse sözlü tahkikat aşamasına geçileceği ihtar edildiğini ve nitekim 22.11.2017 tarihli duruşmada az yukarıda belirtilen hükmün kurulduğunu,Öncelikle ilk derece mahkemesinin 07.06.2017 tarihli duruşmada, yargılmanın gelinen aşamasında hangi nedenle ceza mahkemesinin kararının kesinleşmesinin bekletici mesele yapılmasından vazgeçildiğinin gerekçelendirilmediğini, Gebze 1. Asliye Ceza Mahkemesini’nin 2012/1156 E. sayılı dosyasından verilen kararın kesinleşmediğini ve ilk derece mahkemesinin yargılaması aşamasında da bekletici mesele yapılmasından vazgeçilmesini gerektirecek hukuki bir gelişmenin de gerçekleşmediğini, dolayısı ile iş bu kararın yasaya ve usule aykırılık teşkil ettiğini, İlk derece mahkemesi tarafından aldırılan ve davanın reddine gerekçe olarak gösterilen bilirkişi raporuna karşı süresinde beyan ve itirazlarda bulunduklarını, ancak ceza dosyası kesinleşmediği gibi 07.06.2017 tarihli duruşmada rapora karşı itirazları hakkında da ilk derece mahkemesi tarafından bir kararın verilmediğini,Dosya kapsamında alınan bilirkişi raporu, karara esas teşkil edilebilecek, denetime elverişli bir raporun olmadığını, bilirkişiyi sonuç kısmına götüren hukuki değerlendirmelerin hatalı, eksik ve görev aşımı niteliğinde olup, raporun temelden sakat olduğunu ve bu nedenle karar esas teşkil niteliğini haiz olmadığını,Bilirkişi raporuna karşı itirazları rapora itirazları değerlendirilmeden ve Yargıtay’ın emsal içtihatlarına da aykırı biçimde yeni bir rapor alınmadan hükmün kurulmuş olması usul ve yasaya aykırı olduğunu,Davalılar alacaklı olmadıklarını ispat edemediklerini, bilirkişi raporunda belirtildiği üzere davalı … tarafından sadece 2009 yılına ilişkin ticari defterler ibraz edilmiş olup, bunlardan yevmiye ve envanter defterinin noter kapanış tasdiklerinin bulunmadığını, 2010 ve 2011 yıllarına ilişkin ticari defterlerin ibraz edilmediğinin tespit edildiğini,Müvekkili şirketin ticari defterlerine göre, taraflar arasında ticari ilişki bulunduğunun sabit olduğunu, ticari defterler üzerinde bilirkişi incelemesi 6100 sayılı HMK yürürlüğe girdikten sonra yapıldığını, Buna göre anılan Kanunun 448. maddesi uyarınca ticari defterlerin delil niteliği yönünden HMK’nın 222. maddesi uyarınca bir inceleme ve değerlendirme yapılarak bir sonuca varılması gerekirken bu hususların dikkate alınmamasının yasaya ve usule aykırılık teşkil ettiğini,Dava konusu senetlerin bedellerinin tamamının müvekkili şirket tarafından ….’e ödendiğini, ancak bunun karşılığında …. tarafından senet asılları yerine sahte senetlerin teslim edildiğini, bunun akabinde de asıl senetlerin icra takibine konu edildiğini ve mükerrer tahsilat yoluna gidildiğini, Gebze Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yaptırılan kriminal inceleme raporu neticesinde verilen takipsizlik kararına itirazlarının kabul edildiğini ve Gebze 1. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2012/1156 E. Sayılı dosyası ile kamu davasının açıldığını, iş bu dosya kapsamındaki senetler, yazı, imza ve kaşe yönünden incelenmek üzere Adli Tıp Kurumu’na gönderildiğini,Müvekkili şirketin finans müdürü tarafından … binasında davalılar adına …’e tüm senetlerin bedelinin elden ödendiğini ve karşılığında … elindeki senetleri yırttıktan sonra teslim ettiğini, nitekim senet bedelleri kadar müvekkili şirket hesabından paranın çekildiğini, iş bu banka dekontunun dosyaya delil olarak sunulduğunu,Dava konusu senet bedellerinin tamamının ödendiğini, müvekkilinin davalılara karşı borçlu olmadığını, bu nedenler ile davanın kabulüne karar verilmesinin gerektiğini,Raporun tamamını kabul ettiği anlamına gelmemekle birlikte yerel mahkemenin gerekçesinde belirttiği ve davanın reddine dair kararına dayanak gösterdiği dosya kapsamında bulunan bilirkişi raporunda dahi “Davacı tarafın sunduğu delillerden … tarafından 10.10.2010 vadeli senede istinaden … Ltd. Şti.’den 10.000,00 TL aldığı, dolayısıyla davacının sadece bu senetten dolayı menfi tespit talebinin yerinde olduğu” sonucuna varıldığını, yerel mahkeme tarafından ödendiği tarafça belge ile ispat edilen 10.10.2010 vadeli senede istinaden müvekkili şirketin menfi tespit talebinin reddine karar verilmesi de açıkça yasaya ve usule aykırı olduğunu, İlk derece mahkemesinin müvekkili şirketi 70.000,00 TL’nin %40’ı oranında tazminat ödemeye mahkum etmesinin de yasaya ve usule aykırı olduğunu, Müvekkilinin … , Türkiye’de ve dünyada tanınmış bir marka olan müvekkili davacı şirketin kurucusu ve bu şirketi temsil, ilzam ve idare yetkisine sahip ortağı olduğunu, davalılar tarafından alacak talep edilen senetlerdeki imzanın müvekkili …’a ait olduğu iddia edildiğini, kesinlikle borcu kabul ettikleri anlamına gelmemekle birlikte müvekkili şirket, dava konusu senet bedellerini ödemek zorunda kaldığı takdirde müvekkili …’ın sermaye payı oranında şahsi sorumluluğu bulunduğundan senet bedellerini mükerrer olarak ödemek zorunda kalacak ve müvekkili şirketin zarara uğraması nedeni ile şirketin diğer ortağına tazminat ödemek zorunda kalacağını, müvekkili … , davalılar ile dava dışı …’in eylemleri nedeni ile suçtan zarar gördüğünü, dolayısı ile müvekkili … ’ın iş bu davayı açmasında hukuki yararın olduğunu, İleri sürerek, istinaf başvurusunun kabulü ile, yapılacak istinaf incelemesi sonucunda ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın kabulüne, vekalet ücreti ve masrafların karşı tarafa yüklenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır.Dava, kıymetli evraktan kaynaklı İİK 72 maddesi gereğince açılan menfi tespit davasıdır.Davacılar vekili dava dilekçesinde, müvekkili şirket tarafından davalı … adına düzenlenen 20.09.2010 vade tarihli 10.000,00 TL bedelli, 20.10.2010 vade tarih ve 10.000,00 TL bedelli, 25.12.2010 vade tarih ve 10.000,00 TL bedelli, 25.01.2011 vade tarih ve 12.500,00 TL bedelli ve 25.03.2011 vade tarihli 17.500,00 TL bedelli senetler ile şüpheli … adına düzenlenen 10.11.2010 vade tarih ve 10.000,00 TL. bedelli 6 adet bono yönünden menfi tespit davası açıldığı, davacılar vekili 11/01/2013 tarihinde harçlandırılmış ıslah dilekçesi ilede Gebze … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı icra takip dosyasına konu edilen 10/10/2010 vade tarihli ve 10.000,00 TL. bedelli senet yönünden de borçlu olmadıklarının tespitine ve takibin iptaline karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece, davacı … yönünden açılan davanın aktif husumet yokluğundan reddine, davacı …. Ltd Şirketi yönünden açılan davanın reddine karar verilmiş ve karara karşı davacılar vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Anayasa’nın 141/3. maddesi ”Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır” hükmünü içermektedir. HMK’nun 297/c, 27/c maddelerinde ise mahkeme kararlarında her iki tarafın iddia ve savunmalarının özeti, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususlar, çekişmeli konular hakkında toplanan deliller, delillerin tartışılması, ret ve üstün tutma nedenleri, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonucu ve hukuki sebeplerin açıkça gösterilmesinin zorunlu olduğu hükme bağlanmıştır.Gerekçe, kararın denetiminin yapılabilmesi ve tarafların kararın doğruluğu veya yanlışlığı konusunda fikir sahibi olmasını sağlayarak kanun yollarına başvurma konusundaki tutumlarının belirlenebilmesi açısından önemli bir işlev görür. Anayasa Mahkemesinin 01/02/2017 tarihli, 2014/12158 başvuru numaralı kararında belirtildiği üzere, gerekçeli karar hakkı, Anayasa’nın 36.maddesi ile güvence altına alınan adil yargılanma hakkının bir unsurudur.Somut olayda, davacılar vekili ıslah dilekçesinde talep edilen senetle beraber toplam 7 adet senet bedeli olan 80.000,00 TL. yönünden borçlu olmadıklarının tespitine karar verilmesini talep ettiği halde İDM. alınan bilirkişi raporunda 6 adet senetle ilgili değerlendirme yapıldığı, İDM gerekçeli kararında da 6 adet senedin dava konusu edildiği belirtilmiş olup ıslah edilen senetle ilgili değerlendirme yapılmadığı, bilirkişi raporunda, “Davacı tarafın sunduğu delillerden … tarafından 10.10.2010 vadeli senede istinaden … Ltd. Şti.’den 10.000,00 TL aldığı, dolayısıyla davacının sadece bu senetten dolayı menfi tespit talebinin yerinde olduğu” sonucuna varıldığı yönünde tespitte bulunulduğu, mahkemece bilirkişi raporunun benimsendiği belirtildiği halde bilirkişi raporunda belirtilen “Davacı tarafın sunduğu delillerden … tarafından 10.10.2010 vadeli senede istinaden …Ltd. Şti.’den 10.000,00 TL aldığı, dolayısıyla davacının sadece bu senetten dolayı menfi tespit talebinin yerinde olduğu” sonucuna varıldığına yönelik tespitin kabul edilmediğine yönelik bir değerlendirme olmadığı, ilk derece mahkemesi, bilirkişi raporundaki hangi tespitleri esas aldığını ortaya koymamıştır. Davaya konu eylemle ilgili olarak davalılar ve dava dışı … hakkında Gebze 1, Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2012/1156 E. Sayılı dosyası ile Resmi Belgede Sahtecilik suçundan dava açıldığı ve 10.03.2016 tarihinde sanıklar hakkında ayrı ayrı beraat kararı verildiği ancak bu kararın henüz kesinleşmediği tespit edilmekle, TBK’nın 74. maddesi uyarınca, hukuk hakimi, ceza hakiminin beraat kararıyla veya kusurun varlığına ve oranına ilişkin kararıyla bağlı değilse de mahkumiyet kararıyla bağlıdır. Ceza dosyasında verilecek olası bir mahkumiyet kararının hukuk hakimini bağlayacak olması nedeniyle; davaya konu eylemlerle ilgili olarak açılmış olan ceza yargılamasının HMK’nın 165. maddesi uyarınca bekletici sorun sayılarak sonucunun beklenmesi uygun olacaktır. Aksi takdirde birbiriyle çelişen mahkeme kararlarının ortaya çıkma ihtimali vardır. Bu yasal düzenlemelere rağmen ilk derece mahkemesince, 13/11/2014 tarihli duruşmanın ara kararı ile ceza dosyası bekletici mesele yapıldığı halde 07/06/2017 tarihli duruşma ara kararı ile bekletici mesele yapılması ara kararından vazgeçildiği halde neden vazgeçildiğinin gerekçeli kararda tartışılmaması usul ve yasaya aykırı olmuştur. Bu durumda, TBK’nın 74. maddesi uyarınca ceza mahkemesince saptanacak maddi vakıalar hukuk hakimini de bağlayacağından, dava konusu olayla ilgili Gebze 1, Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2012/1156 E. sayılı ceza dosyasının kesinleşmesi beklenerek, varılacak uygun sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir. 6100 sayılı HMK’nin 353/1-a-6. maddesinde, tarafların davanın esasıyla ilgili olarak gösterdikleri delillerin hiçbiri toplanmadan veya gösterilen deliller hiç değerlendirilmeden karar verilmiş olması hususu davanın esası incelenmeden kararın kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine duruşma yapmadan kesin olarak karar verilen hallerden sayılmıştır. Bu bakımdan ilk derece mahkemesince davanın esasına yönelik uyuşmazlığın giderilmesi için gerekli olan işlemlerin yapılmamış olması bakımından davacılar vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nin 353/1-a-6. maddesi uyarınca kabulüne, mahkeme kararının kaldırılmasına, yukarıda belirtildiği şekilde işlem yapılarak oluşacak sonuca göre karar verilmek üzere dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; Davacılarının istinaf başvurusunun KABULÜ ile; 1-İstanbul Anadolu 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 22/11/2017 tarih ve 2013/729 Esas – 2017/1087 Karar sayılı kararının HMK 353/1-a6 maddesi uyarınca ORTADAN KALDIRILMASINA ve dosyanın mahkemesine İADESİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince davacılar tarafından yatırılan 98,10′ ar TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 35,90′ ar TL istinaf karar harcının talep halinde davacılara iadesine, 3-Davacılar tarafından ayrı ayrı yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcı 196,20. TL (98,10×2=196,20 TL) ile dosyanın Bölge Adliye Mahkemesi’ ne gidiş – dönüş masrafı 32,50 TL olmak üzere toplam 228,70 TL’ nin davalılardan alınarak davacılara verilmesine, 4- Artan gider avansı olması halinde yatıran tarafa iadesine, 5-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 11/12/2019 tarihinde HMK 353/1-a6 maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.