Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2018/1337 E. 2019/1738 K. 04.12.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1337
KARAR NO : 2019/1738
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARI VEREN
MAHKEME : İSTANBUL ANADOLU 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 23/05/2018
DOSYA NUMARASI: 2017/439 Esas – 2018/520 Karar
DAVA : Ticari Şirket (Genel Kurul Kararının İptali İstemli)
KARAR TARİHİ 04/12/2019
İlk Derece Mahkemesinde yapılan yargılama sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı dava dilekçesinde özetle; davalı şirketin veraseten ortağı olduğunu, Olağanüstü Genel Kurul toplantısına kendisini temsil etmek üzere 23/12/2016 tarihli, Beyoğlu ….Noterliği aracılığı ile İstanbul Barosuna kayıtlı … sicil nolu Avukat …’ ı vekil tayin ettiğini, toplantı günü kendisini temsilen Avukatın şirket merkezinde bulunduğu ve “Toplantı yok” denilerek geri çevrildiğini, 2.toplantı tarihini beklemesi gerektiğinin söylendiğini, toplantı ve karar tarihi olarak Ticaret Sicil gazetesinde ilan edilen ve kendisinin usulüne uygun davet edildiği halde toplantıya katılmadığını ve bu yüzden yokluğunda alınmış gösterilen ortaklar kurulu kararı ve tescil ettirilen toplantı tutanağının alenen yalan ve aldatmaca olduğunu, şirket ortaklarından … da yurtdışında olmasına rağmen toplantıya katıldığının gösterildiğini, 06/01/2017 tarihinde Ticaret sicil gazetesinde ilan olunan ve kendisinin de yeni öğrendiği kararla eşit hisselerle veraseten ortak oldukları diğer kişilerin de ilgili şirkette hisselerinin tamamını şirket müdürü .. devredildiğini, ayrıca şirkette veraseten ortak olan annesi … de paylarının bu şirket müdürüne devredildiğini, annesinin bu durumdan haberinin olmadığını ve böyle bir durumu da onaylamadığını, eşit işlem ilkesinin ve afaki iyi niyet esaslarının alenen ve kasten ihlal edildiği, ortak olarak toplantıda oy kullanma ve temsil hakkının kasten gaspedildiğinden bahisle, davalı şirketin 06/01/2017 tarih ve …. nolu Türkiye Ticaret Sicil gazetesinde ilan edilen Ortaklar Genel Kurul kararının TMK md.2, TMK md.4, md5, TBK md.19, TTK md.1, TTK md391, TTK md.447 hükmünce geçersizliğinini tespiti/yokluk/butlan ve mahkemece re’sen gözetilmesi gereken hususlarla iptaline, yargılama giderleri ve avukat tuttuğu takdirde vekillik ücretinin davalı şirkete yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin davalı şirkette şirket müdürü tarafından 23/12/2016 tarihinde “hisse devri” gündem maddesiyle toplanılmak üzere olağanüstü toplantıya çağrıldığını ve söz konusu olağanüstü genel kurul toplantısının kanunda belirtilen şekil ve usul şartları yerine getirilerek belirlenen tarihte gerçekleştirildiğini, yapılan toplantıda alınan kararların 2016/1 karar numarası ile Beykoz … Noterliği’ nde 06/01/2017 tarihinde tasdik edildiğini ve 11/01/2017 tarihinde Türkiye Ticaret Sicil gazetesinde tescil edildiğinin ilan olunduğunu, bu toplantıya davacı avukatı vastasıyla ortakların ise bizzat katıldığını, toplantıya davacıyı temsilen katılan Av. …’ın toplantı yerinde şirket müdüründen gündemle ilgisi olmayan evrak ve belgeleri istediğini, şirket müdürünün de kendisine gündem dışında işlem yapılamayacağını ve karar alınamayacağını söylemesi üzerine toplantıyı beklemediğini ve alınacak kararları kabul etmeyeceklerini ve bu kararlarla ilgili imza da atmayacaklarını belirterek toplantının yapılacağı yerden ayrıldıklarını, dava konusu olağanüstü genel kurul toplantısında şirketi ilgilendiren bir konu olan “Hisse Devri” ile ilgili toplanıldığını ve buna ilişkin karar alındığını, davacı hariç diğer veraseten pay sahibi ortakların kendilerine ait hisseleri … bu toplantının kanuna ve hukuka uygun olarak yapıldığını beyan ederek haksız ve hukuki dayanaktan yoksun davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 23/05/2018 tarih ve 2017/439 Esas – 2018/520 Karar sayılı kararı ile; ” … TTK.nun 447. maddesinde hangi hallerde Genel Kurul kararlarının batıl olacağı düzenlenmiştir.Bu düzenlemeye göre; pay sahibinin genel kurula katılma, asgari oy, dava ve kanundan kaynaklanan vazgeçilmez nitelikteki haklarını sınırlandıran veya ortadan kaldıran, pay sehibinin bilgi alma, incelemeve denetleme haklarını, kanunen izin verilen ölçü dışında sınırlandıran, şirketin temel yapısını bozan veya sermayenin korunması hükümlerine aykırı olan kararların batıl olacağı belirtilmiştir. Davacı tarafın iddiaları ve davacının vekili sıfatıyla toplantıya katılmak üzere giden vekilinin tanık sıfatıyla verdikleri beyanlar ile diğer tanık beyanları nazara alındığında; davacının ortağı olduğu … Ltd.Şti.’nin 23/12/2016 tarihinde yapılacak olan toplantıya davet edildiği, davacının bu toplantıya katılmak üzere vekaleten Av…. isimli kişiyi şirkete gönderdiği, vekilin davalı şirketle ortakları aynı olan ve aynı gün genel kurul toplantısı yapılacak olan … Ltd.Şti. nin merkezine gittiği, orada şirket ortaklarından … isimli kişiyle görüştüğü, aralarında yapılan konuşmalar sonucu Genel Kurul’ un yapılamayacağı konusunda kanaata vararak oradan ayrıldığı, aynı gün davalı şirketin saat 15.00 da yapılacak olan toplantısına katılmak üzere davalı şirket merkezine gitmediği anlaşılmaktadır. Davacı tarafın genel kurul toplantısına usulüne uygun çağrıldığı anlaşılmaktadır. Davacı toplantıya bizzat gitmeyip avukatını göndermiştir. Her ne kadar davacı tarafından davalı şirketin 23/12/2016 tarihli genel kurul toplantısında alınan kararların butlan ve yoklukla malul olduğunun tespiti istenmiş ise de; ileri sürülen iddialar butlan sebepleri içerisinde değil, TTK.nun 446. maddesindeki iptal sebepleri içinde değerlendirilebilecektir. İptal davasının ise genel kurulun yapılmasından itibaren 3 aylık hak düşürücü süre içerisinde açılması gerekir.Kaldı ki davacının hisse oranı itibariyle toplantıya katıldığı takdirde ortaklar kurulu kararının etkileyecek nisapta olmadığı ve bu nedenle iptal şartlarını da taşımadığı kanaatine varılarak davanın reddine …” karar verilmesi gerektiği gerekçeleri ile; ” Davanın REDDİNE, … ” karar verilmiş ve karara karşı, davacı asıl tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı asıl istinaf dilekçesinde özetle; Davalı şirketin veraseten ortağı olup, iptale tabi Olağanüstü Genel Kurul Toplantısına şahsını temsil etmek üzere, 23/12/2016 Beyoğlu …. Noterliği aracılığı ile … İstanbul barosu sicil numaralı Av. …’ ı vekil tayin ettiğini, fakat ilgili tarihte davalı şirketin söz konusu toplantısı yapılmadığı halde ve şahsını temsilen Avukat şirket merkezinde bulunduğu ve “Toplantı yok” denilerek geri çevrildiği halde, “toplantıya katılmamış” gösterildiğini ve söz konusu kararın alındığını, fiilen yapılmayan bir toplantı için şirket yöneticisi tarafından sahte evrak düzenlendiğini ve ticaret sicil gazetesine tescil ettirildiğini, Söz konusu Genel Kurul Toplantı tarihi hatta saatinden 1 saat önce vekili Av. …’ a 23/12/2016 tarihinde yapılacak olan toplantılara katılması için vekalet verdiğini ve kendisini şirket merkezine bizzat bıraktığını, fakat vekilinin ilgili tarih ve saatte toplantı yerlerinde bulunduğu halde yok sayıldığını, Yerel mahkemenin vekil avukatının söz konusu tarih ve saatte davalı şirket merkezinde bulunmadığına dair karar gerekçesinde yaptığı tespitin delillerle çeliştiğini, Tanık beyanları ile, davalı şirket yetkilisinin, davalı şirketin diğer ortağınır, vekilinin ve …’ nun toplantının yapılacağı tarihte, toplantı unutulduğu için, ortaklaşa belirlenecek bir tarihe toplantıyı erteleme kararı aldığını, yani vekilinin … ile değil, davalı şirket yetkilisi de dahil olmak üzere hep beraber, ortaklarının tümünün bir araya getirilemeyeceği kararı ile unutulan toplantıyı ileri bir tarihe ertelediklerini, Yerel Mahkemenin, yapılmayan Genel Kurul toplantısının butlan ve yoklukla malul olduğunun tespiti için açmış olduğu davayı, ileri sürülen sebeplerin butlan nedeni olarak değil de iptal sebepleri kapsamında değerlendirilebileceğini fakat 3 aylık hak düşürücü süre sebebiyle bunun yapılamadığını, ilaveten hisse oranı itibarı ile şahsının toplantı kararlarını etkileyecek nisapta olmadığına dair gerekçeli kararının usu ve maddi hukuka aykırı olduğunu, TTK hükümlerince Limited Şirket Genel Kurul toplantılarında öncelikle pay sahiplerinin ana sözleşmenin ve yasaların öngördüğü biçimde toplanmış ve karar almış olması gerektiğini, aksi halde alınan kararın hukuken geçerli olmayacağını, yoklukla malul olacağını, batıl olmuş/ sakatlanmış bir kararın iptali davasının söz konusu kanuni sürelere tabi olmadığını, Söz konusu Genel Kurul toplantısının unutulmuş olması sebebi ile, yapılamaması ve ortaklaşa kararla ileri bir tarihe ertelenmesi neticesinde söz konusu tarihte ilgili Genel Kurul Toplantısının yapılamadığını, bu durumun Yerel mahkemeye tanık olarak beyan ettiği ve aynı gün diğer genel kurul toplantısının da yapılacağı, ortaklık yapısının aynı olduğu, ortakların aynı olduğu diğer şirket yetkilisi … tarafından beyan edildiğini, bu durumun yerel mahkeme tutanaklarında mevcut olduğunu, dolayısıyla Yerel Mahkemenin bu alenen hayatın olağan akışına ve mantığına aykırı durumu göz ardı etmesinin bir hukuksuzluk olduğunu, Yerel mahkemenin gerekçeli kararında, hak düşürücü süre geçirilmemiş olsa dahi, iptali için gerekli hisse oranına tabiri caizse zaten sahip olmaması nedeni ile … ifadesinin alenen bir haksızlık olduğunu, söz konusu durumun şahsının TTK hükümleri ile güvence altına alan limited şirket ortaklık haklarını alenen yok saydığını ve ihlal ettiğini beyanla; Yerel mahkemenin 2018/520 sayılı kararının istinaf incelemesi neticesinde kaldırılmasına ve yeniden yargılama yapılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’ nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava Ltd şirket genel kurul kararının iptali davasıdır. Mahkeme davayı reddetmiş, davacı istinafa gelmiştir. Davacı yapılmadığı halde yapılmış gösterilen bir toplantı olduğunu öne sürmektedir. Dava konusu genel kurul toplantısının 23/12/2016 tarihinde yapıldığı, davacının genel kurul toplantısında haberdar olduğu, katılması için vekil gönderdiği, vekilinin tanık sıfatlı beyanına göre vekilin, ortakları aynı olan ve aynı gün toplantısı bulunan … firmasının öğleden önceki toplantısına gittiği fakat, kimsenin gelmediği, kendisinin öğleden sonra yapılacak davalı şirketin genel kurul toplantısının yapılamayacağını kabul ederek … firmasından ayrıldığı anlaşılmaktadır. Davacı, vekilinin toplantı yapılmayacak diye aldatılarak toplantıya katılmamış gibi tutanak düzenlendiğini, bu durumun TTK 447/1.maddedeki haklarını zedelediğini bu yüzden batıl olduğunu öne sürmektedir. Davalı şirket ortak ve görevlilerinin davacı vekilini aldatarak toplantıya katılmasını engelledikleri yönünde soyut iddia dışında bir delil yoktur. Dava konusu genel kurul toplantısında ortak … ve davacı dışındaki ortakların hisselerini ortak …’e devrederek ortaklıktan ayrıldıkları tespit edilmiş ve devirler kabul edilerek şirket pay defterine işlenmesine karar verilmiştir. Toplantı karar tutanağında devirler sonucu … sermaye payı 7.500,00 TL, (değişiklik yok) davacı …’in payı 800,00 TL ve …’ in payı 6.675,00 TL olarak gösterilmiş, bölünemeyen 25,00 TL payın ise 3.58 TL’ sinin …’e, 21,42 TL’sinin ise … ait olduğu belirtilmiştir. Davacının pay miktarı itibariyle genel kurula katılması halinde dahi dava konusu genel kurul kararlarının sonucuna etkili olamayacağı, alınan kararların yoklukla malul olduğuna yönelik bir delil bulunmadığı, iddia edilen hususların iptal sebebi olabileceği, bunun da koşullarının oluşmadığı, mahkeme kararında davacının istinaf nedenlerinin ayrıntılı ve gerekçeli olarak karşılandığı anlaşılmaktadır. Sonuç olarak; dava konusu genel kurul toplantısının toplanmasında usule aykırı bir durum olmadığı, olayda yönetim kurulunun bir kararı olmayıp genel kurul kararının bulunduğu, genel kurul kararında da davacı ortağın, TTK’nın 447/1.maddesinde belirtilen haklarını sınırlandıran veya ortadan kaldıran bir karar alınmadığı, ilk derece mahkemesi kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu ve davacının istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi uyarınca reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nun 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davacı tarafından yatırılan 98,10 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 44,40 TL istinaf karar harcından istinaf eden davacı tarafından peşin olarak yatırılan 35,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 8,5 TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden davacı üzerinde bırakılmasına, 5-Karar kesinleştiğinde artan gider avansı varsa avansı yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’ nın 361/1. maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’ da temyiz yolu açık olmak üzere 04/12/2019 tarihinde oy birliği ile karar verildi.