Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2018/1327 E. 2019/1756 K. 09.12.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1327
KARAR NO : 2019/1756
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARI VEREN
MAHKEME : İSTANBUL 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 11/05/2018
DOSYA NUMARASI: 2015/1277 Esas – 2018/497 Karar
DAVA : Alacak
KARAR TARİHİ : 09/12/2019
İlk Derece Mahkemesinde yapılan yargılama sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Taraflar arasında 22.06.2010 tarihli Protokol başlıklı 5 yıllık süre boyunca geçerli ‘İstasyonlu Bayilik Sözleşmesi akdedildiğini, bu sözleşmenin 30.09.2010 tarihli bir sözleşme ile tadil edildiğini, sözleşmenin 7.maddesi gereğince müvekkil şirketin 18.09.2010 tarihinden itibaren 5 yıl boyunca davalıya ait … bayii olarak ve … amblemi altında bulunmayı ve akaryakıt ürünlerini davalı şirketten almayı kabul ve taahhüt ettiğini, sözleşmenin sonunda tarafların yenileme şartlarında anlaşamamaları ve özelikle davalı tarafın satış şartlarını müvekkilin onayını almaksızın değiştirmek istemesi nedeniyle sona erdiğini, müvekkil şirket ile davalı arasında yapılan sözleşmenin ‘8 maddesinde satış şartları ve aylık prim uygulamalarının ne şekilde yapılacağının kararlaştırıldığını, aylık ilk 550 m3lük kısma ilişkin herhangi bir prim uygulaması bulunmadığını, sadece % 6 oranındaki kar marjı geçerli olduğunu, ilk 550 m3 lük kısımdan sonraki ilave 330 m31ük alımlara fatura tutarı üzerinden %4 prim uygulandığını, aylık 880 m3ü aşan alımlarda ise % 4 prime ilaveten ayrıca brüt %2 kar payı primi ödendiğini, 880 m3 ü aşan kısımlarla ilgili bölüm hariç diğer ödemelerin yapıldığını, 880 m3 ü aşan kısımlarla ilgili prim alacaklarından ise toplam 293.645,65 TL tutarında olan kısmın ise ödenmediğini, 30.04.2015 tarihli ve 96.231,03 TL bedelli fatura, 31.05.2015 tarihli ve 61.462,97 TL bedelli fatura, 30.06.2015 tarihli ve 48.985,23 TL bedelli fatura, 31.07.2015 tarihli ve 45.888,43 TL bedelli fatura, 31.08.2015 tarihli ve 39.836,81 TL bedelli fatura, 30.09.2015 tarihli ve 1.241,18 TL bedelli fatura, sözleşmede yer almasına rağmen yaklaşık 4 yıldan beri devam eden uygulamanın tarafların şifahi anlaşması ile başlatılıp devam ettiğini, davalı şirketin, satış ve pazar payının artırabilmek için bayilerini teşvik amacıyla bu prim uygulamasını başlatıp devam ettirdiğini, nitekim 2015 yılında prim ödemelerinin yapıldığını, bu tarihten sonra ise tek taraflı olarak ve geçersiz şekilde prim ödemelerinin yapılmamaya başlandığını belirterek prim alacaklarının kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacı yanın dava dilekçesinde ileri sürmüş olduğu iddiaların hukuki dayanaktan yoksun olup, davacının haksız davasının gerek usul yönden gerekse esastan reddine karar verilmesi gerektiğini, davacı şirket ile aralarında 22.06.2010 tarihli protokol ve 25.04.2013 tarihli istasyon bayilik sözleşmesi imzalandığını, taraflar arasında bayilik sözleşmesinden kaynaklanan ticari bir ilişkinin söz konusu olduğunu, buna göre; davalı müvekkil şirketin davacı şirkete prim borcu bulunduğu iddiasının hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, zira taraflar arasında prim uygulamasının 30.09.2010 tarihli protokolün Satış şartlan ve Aylık Prim Başlıklı 8 maddesinde düzenlendiğini, bu kapsamda davalı müvekkil şirketin davacı şirkete herhangi bir prim borcu bulunmadığını, davacı yanın dava konusu ettiği prim alacağının taraflar arasındaki fiili uygulamaya ve sözleşmenin zımni tadiline dayandığını, bu hususun kabulünün kesinlikle mümkün olmadığı, davaya dayanak faturaların yasal dayanağı bulunmadığından yasal süresi içinde itiraz edilerek anılan faturaların iade edildiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 11/05/2018 tarih ve 2015/1277 Esas – 2018/497 Karar sayılı kararı ile; ” Tüm dosya ve deliller birlikte değerlendirildiğinde taraflar arasında Akaryakıt istasyonu Beylik Sözleşmesini olduğu, davacının dava dilekçesinde yer alan aylık 880 M³’ ü aşan alımlarda %4 prime ilaveten bürüt %2 kar payı prim ödemesi şartı taraflar arasındaki sözleşme ve protokollerde yer alamayıp, mali ve sektörel yönden yaptırılan bilirkişi incelemesinde ayrıntılı olarak belirtildiği şekilde davaya konu 6 adet prim alacağı faturasının davacı tarafça düzenlenerek defterlerine işlenmesine rağmen davalı firma tarafından faturaların iade edilmiş, olduğu, prim alacağı uygulamasının sektörel olarak dağıtım şirketine tek taraflı olarak belirlenerek bayisine sunulan satış artışı sağlayıcı ilave teşvik ve ödül programı olarak nitelendirilebileceği, bu hususta tarafları bağlayıcı tahahhüt ve hüküm bulunmadığı, yazılı şarta bağlanmadığı, bu nedenle prim alacağının dağıtıcı firma tarafından yine tek taraflı sona erdirilebileceği … gerekçeleri ile; ” Davanın REDDİNE … ” karar verilmiş ve verilen karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile, BK’ nun en temel ilkesi olarak taraflar arasındaki sözleşmenin yazılı olma mecburiyeti bulunmadığını, taraflar arasındaki prim uygulamasına dair sözleşmenin (dava konusu olan kısım bakımından) şifahi yani sözlü olduğunu, yazılılığın sözleşmenin geçerlilik şartı olmadığını, sözleşmenin varlığının ise davalının 4 yıl boyunca prim ödemesi yapmış olması ve yine prim faturaları ile içeriğine hiçbir itirazın yapılmamasıyla ispatlandığını, Gerek Mahkeme kararında gerekse bilirkişi raporunda; fiili prim uygulamasının cevap dilekçesinde dahi olmayan, savunma argümanı olarak ileri sürülmeyen “ödül” uygulaması olduğunun iddia edildiğini, Oysaki sözlü anlaşmaya dayanan prim uygulamasının; ödül ve/veya teşvik olarak nitelendirilemeyeceğini, Borçlar K.nun 9. maddesinde düzenlenen “ödül” ile huzurdaki davadaki “prim”in ne yasal ne de fiili şartlarının birbirine uymadığını, BK uyarınca ödülün ilan suretiyle verilmekte olduğunu, birden fazla kişinin katılabilmesi ve tek bir seferde olmasının öngörülmekte olduğunu, oysa olayda ne bir ilan, ne de birden fazla kişinin katılımı öngörülen bir uygulama olmadığını ve üstelik 4 yıldır da devam etmekte olduğunu, Mahkemece bu nitelendirmenin davalı savunmasında olmamasına rağmen yapılmakta olduğunu, Geçmiş yıllardan beri gelen tüm faturalarda “prim ödemesi”nin açıkça yazıldığını ve davalı tarafından bu hususun kabullenilmiş/ itiraz edilmemiş iken Mahkemece zorlama bir yorumla bu hususun göz ardı edilmesinin hukuki nitelendirmenin hatalı yapıldığının açık kanıtı olduğunu, hükme esas alınan bilirkişi raporunun kendi içerisinde çelişkili olup itirazlarının mahkemece değerlendirilmediğini, Sözleşmede yazılı olarak belirtilmeyen dava konusu prim alacaklarının sadece dönemsel olarak ödenmemekte, 4 (dört) yıldır devam etmekte ve ödenmesininsüreklilik arz etmekte olduğunu, Davalı şirketin; satışları ve Pazar payını artırabilmek için bayilerini teşvik amacıyla bu prim uygulamasını başlattığını ve ara vermeksizin ödemelere devam ettiğini, 2015 yılı Nisan ayına kadar bu prim ödemelerinin yapıldığını, Hükme esas alınan bilirkişi raporunda prim uygulamasının varlığı kabul edilmesine rağmen dayanaksız olarak dönemsel olduğunun iddia edildiğini, oysa bu ödemelerin 4 yıldır devam eden ve süreklilik arz eden bir ödeme olduğunun taraf defter ve kayıtları ile sabit olduğunu beyanla; Yerel Mahkeme kararının ortadan kaldırılmasına ve Davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’ nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, taraflar arasında sona eren bayilik sözleşmesinden dolayı hak edildiği öne sürülen prim alacağının tahsili yönünde kısmi alacak davasıdır. Mahkeme taraflar arasında davacının iddia ettiği gibi prim alacağı verileceği yönünde sözleşmesel bir düzenleme bulunmadığı gerekçesiyle davayı reddetmiş, davacı istinafa gelmiştir.Davacı, aylık 880 m3 ü aşan akaryakıt alımında bürüt % 2 kar payı primi ödeneceğinin taraflar arasında fiili uygulama ve sözleşmenin zımni tadilinden kaynaklandığını, bu ödemenin bir ödül olmadığını, yazılı olmasının gerekmediğini, 4 yıldır devam eden fiili bir durum olduğunu öne sürmektedir. Bilirkişi, akaryakıt dağıtım şirketlerinin satış artırma amacıyla bayilerine şirket politikası olarak kendilerinin inisiyatifi dahilinde verdikleri prim adı altında ödemeler olabileceğini, bu uygulamanın satış artışı sağlayıcı ilave teşvik programı olduğunu ve tektaraflı başlatılıp sonlandırıldığını belirtmiş olup, mahkeme de bu yorumu esas almış ve davayı reddetmiştir. Akaryakıt bayilik sözleşmesi TTK’da yahut TBK’da düzenlenmiş özel bir sözleşme tipi değildir. Bu nedenle belli bir şekli bulunmamaktadır. Yazılı şekil ispat şartıdır. Taraflar arasındaki ticari ilişkide, davacı bayinin aylık 880 m3 ü aşan oranda akaryakıt alması halinde (2015 yılının Nisan ayına kadar) davalı tarafından % 2 kar payının düzenli olarak ödendiği anlaşılmaktadır. Her ne kadar yazılı protokolde bu şekilde ödeme yapılacağına ilişkin yazılı bir düzenleme olmasa da davacının 880 m3 ü aşan oranda alım yapması halinde davalının % 2 kar payını muntazaman ödediği, ayrıca bilirkişi raporuna yansıdığı gibi taraflar arasında onay talep formuyla, akaryakıt alımında oluşan farkları karşılayabilmeye dönük düzenlemeler yapıldığı, prim bedeli faturalarının cari hesaptan mahsuplaşılarak ödendiği anlaşılmaktadır. Davacının 2015 yılı Nisan – Eylül ayları arasında davalıdan aldığı akaryakıt m3 leri bilirkişi raporunda tablo halinde gösterilmiştir. Her ne kadar sektörel bilirkişi, % 2 prim ödemesinin tek taraflı, bağlayıcı olmayan sektörel bir uygulama olduğunu öne sürmüşse de taraflar arasındaki ilişkinin süresi ve niteliği, Borçlar Hukukunda tanımlandığı şekliyle aksi belirtilmediği sürece sözleşmelerin oluşması için tarafların iradelerinin karşılıklı ve birbirine uygun olarak açıklanmasının yeterli olduğu, irade açıklamasının açık veya örtülü dahi olabileceği, 880 m3 ü aşan akaryakıt alımında taraflar arasında % 2 ek prim ödenmesi yönünde sözleşmesel bir bağ oluştuğu, davalının sözleşmenin sona erdiği yıl içinde talep konusu döneme ilişkin 880 m3 ü aşan alımlara yönelik % 2 ek primleri ödemesinin gerektiği, bu gerekliliğin sözleşmesel bir yükümlülük olduğu, bu durumda davanın kabulü gerekirken reddedilmiş olmasının taraflar arasındaki ilişkinin süresi ve mahiyetine uygun düşmediği kanaatine varılmış ve açıklanan nedenlerle davacının istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının HMK 353/1-b2 maddesi uyarınca kaldırılmasına, davanın kabulü ile 10.000,00 TL’ nin 18/09/2015 temerrüt tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; Davacının istinaf başvurusunun KABULÜ ile; İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 11/05/2018 tarih ve 2015/1277 Esas – 2018/497 Karar sayılı kararının HMK 353/1-b2 maddesi gereğince KALDIRILMASINA ve Dairemizce yeniden esas hakkında hüküm kurularak; 1-DAVANIN KABULÜ ile, 10.000,00 TL’ nin 18/09/2015 temerrüt tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, İLK DERECE YÖNÜNDEN: 2-Alınması gerekli 683,1 TL karar ve ilam harcından davacı tarafından dava açılırken peşin olarak yatırılan 170,78 TL harcın mahsubu ile bakiye 512,32 TL’ nin davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 3-Davacı tarafından dava açılırken yatırılan toplam 202,58 TL harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 4-Davacı tarafından sarf edilen 156,5 TL tebligat/ posta gideri ile 2.400,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere; toplam 2.556,5 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 5- Davalı tarafından yargılama gideri sarf edilmiş ise ; kendi uhdesinde bırakılmasına, 6-Davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden dairemiz karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca hesap ve takdir olunan 2.725,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 7-Karar kesinleştiğinde artan gider avansı olması halinde, avansı yatıran tarafa iadesine, İSTİNAF YÖNÜNDEN: 8-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince davacı tarafından yatırılan 98,10 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 35,90.TL istinaf karar harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine, 9-İstinaf aşamasında davacı tarafından sarf edilen 98,10 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile dosyanın Bölge Adliye Mahkemesi’ ne gidiş-dönüş masrafı 31,5 TL olmak üzere; toplam 129,6 TL’ nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 10-Karar kesinleştiğinde artan gider avansı olması halinde, avansı yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’ nın 361/1.maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’ da temyiz yolu açık olmak üzere 09/12/2019 tarihinde oy birliği ile karar verildi.