Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2018/1314 E. 2019/1667 K. 27.11.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1314
KARAR NO : 2019/1667
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARI VEREN
MAHKEME : BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ 28/05/2018
DOSYA NUMARASI : 2018/44 Esas 2018/552 Karar
DAVA : İtirazın İptali
KARAR TARİHİ : 27/11/2019
İlk Derece Mahkemesinde yapılan yargılama sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin makine yedek parça işleriyle uğraştığını, müvekkili şirket tarafından satılan malların faturalarını kestiklerini, faturadaki ürünlerin davalıya teslim edildiğini, davalı tarafça ödeme yapılmaması nedeniyle İstanbul …. İcra Müdürlüğünün … esasına kayıtlı olarak başlatılan icra takibine itiraz ettiğini belirterek davanın kabulüne, itirazın iptaline ve takibin devamına yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalıya tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı tarafından sunulan cevap dilekçesinde özetle; davacının iddialarını kabul etmediklerini, başlatılan icra takibine itirazda bulunduklarını, ayrıca işbu davada İstanbul Mahkemelerinin değil, Bakırköy Mahkemelerinin yetkili olduğunu, HMK.nun 6.maddesine göre genel yetkili mahkemenin, davalı gerçek veya tüzel kişinin davacının açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesi olduğunu, davalının adresinin…. Sitesi … No:… Başakşehir/ İstanbul adresi olup, Bakırköy Asliye Ticaret Mahkemeleri’ nin görevli olduğunu beyanla, davanın reddine, dosyanın görevli ve yetkili mahkemeye gönderilmesine, karşı tarafın % 20 den aşağı olmamak üzere kötüniyet ve icra inkar tazminatına mahkum edilmesini verilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 28/05/2018 tarih ve 2018/44 Esas – 2018/552 Karar sayılı kararı ile; ” Taraf ticari defterlerinin ibrazı için gün belirlenmiş olmasına rağmen, davacı tarafça davacı tarafça ticari defter ve belgeleri ibraz edilmeyerek yeniden gün belirlenmesi talep edilmiş olup verilen sürelerle mahkemenin de bağlı olduğu değerlendirilmekle ticari defter ve belge ibrazı hususunda yeniden gün verilmesi talebinin reddine karar verilmiştir. Davacı tarafça cari hesap alacağının tahsili istemiyle ilamsız icra takibi başlatılmış ise de, gerek mahkememizce HMK m.140/5 gereğince verilen iki haftalık sürede, gerekse ticari defter ve belgelerin ibrazı için belirlenen günde, fatura, ticari defter ve kayıtlar ya da alacağın varlığına yönelik vesaik ibraz edilmediği, davalı tarafça faturanın ve malların teslim edilmediğine yönelik beyanda bulunulduğu, davacı tarafça iddiasının ispat edilemediği, dava dilekçesinde açıkça yemin deliline dayanılmadığından bu hususta hatırlatma yapılmadığı anlaşılmakla açılan davanın sübut bulmadığı … ” gerekçeleri ile; ” Açılan davanın reddine, … ” karar verilmiş ve verilen karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile, Mahkemece bilirkişi incelemesi için ticari defter ve kayıtların ibrazı için verilen sürenin kesin olmadığını, Mahkemece 26.03.2018 tarihli öninceleme duruşmasında 6. nolu ara kararla taraflara bilirkişi incelemesi yapılmak üzere ticari defter ve kayıtlarını sunmaları için süre verildiğini ve bilirkişi incelemesi için gün tayin edildiğini, aynı duruşmada kendilerine bilirkişi ücreti yatırmak üzere 2 haftalık kesin süre verildiğini, Süresi içinde 600,00-TL bilirkişi ücretinin yatırıldığını, ancak bilirkişi incelemesi için tayin edilen tarih not alınırken sehven hata yapıldığından belirlenen günde ticari defterlerin ibraz edilemediğini, bu durum fark edilir edilmez hemen mahkemeden yeni bir gün verilmesi ve ara karar oluşturulması için talepte bulunulduğunu, aynı şekilde davalı tarafça da ticari defter ve kayıtların ibraz edilmediğini, sonraki süreçte, duruşma esnasında yeniden mahkemeden bilirkişi incelemesi için süre verilmesi istenmişse de, mahkemece verilen sürenin kesin olduğundan bahisle taleplerinin reddedildiğini ve davalarını ispat edemediklerinden bahisle davanın reddine karar verildiğini, Duruşma zaptında verilen sürenin kesin süre olduğu ve bu süre içinde ticari defterlerin ibrazından kaçınılmasının bilirkişi raporuna dayanmaktan vazgeçme sonucunu doğuracağı ihtarlarının yer almadığını, İlk Derece Mahkemesinin Kararı; 1-) Kesin süre verilmemiş olması ve 2-)Kesin süreye bağlı yaptırımların (bilirkişi deliline dayanmaktan vezgeçmiş sayılma) açık ve anlaşılır şekilde ihtar edilmemiş olması nedenleriyle usul ve yasa ile aşağıdaki yerleşik yüksek mahkeme içtihadına ayrıkı olduğunu ve kaldırılması gerektiğini; ( Yargıtay HGK E. 2012/19-55 K.-2012/249 T.28.3.2012 )İlke olarak, hakimin verdiği sürenin kesin olmadığını, kesinlik için şu iki koşuldan birinin varlığının zorunlu olduğunu, İlk koşulun, hakimin kesin olduğunu belirtmeksizin verdiği ilk sürede işlemin yapılmaması sebebiyle ilgili tarafın yeniden süre talep hakkının varlığı karşısında, bu talep üzerine hakimin verdiği 2. sürenin kesin olması, bu kesinliğin yasadan kaynaklanmasıdır (HUMK m.163, c.4, HMK. 94/2 ). Bu halde, 2. kez verilen sürenin kesin olduğu belirtilmemiş ve ihtar edilmemiş olsa dahi, sonuç değişmez. İkinci halde ise, yasaya göre hakimin, tayin ettiği ilk sürenin kesin olduğuna da karar verebilmesidir ( HUMK m.163/3 c.3, HMK m. 94 ). Ancak, böyle bir durumda kesin sürenin hukuki sonuç doğurabilmesi için, buna dair ara kararının yasaya ve içtihatlara uygun şekilde oluşturulması, hiçbir tereddüde yer vermeyecek derecede açık olması ve kesin süreye uyulmamasının sonuçlarının da ilgili tarafa ihtar edilmiş olması gerekir. Kesin süreye dair ara kararının verilmesiyle karşı taraf lehine usulü kazanılmış hak doğmaktadır. Bu ilkenin doğal sonucu, yargısal kesin süreyle sadece tarafların değil, hakimin de bağlı olduğu, dolayısıyla hakimin bu tür bir ara kararından dönmesinin hukuken geçersiz bulunduğudur. Kısaca; ister kanun, ister hakim tarafından tayin edilmiş olsun, kesin süre içerisinde yerine getirilmeyen bir işlemin, bu süre geçtikten sonra yerine getirilmesi olanaklı değildir. İlk Derece Mahkemesi tarafından bilirkişi incelemesi yapılmak üzere defter ibrazı için kesin süre verilmediğini ve kesin süreye ilişkin sonuçlar da (bilirkişi delilinden vazgeçilmiş sayılacağı ihtarı) açıklanmadan, ticari defterlerin ibraz edilmediğinden ve dolayısıyla davanın ispatlanamadığından davanın reddine karar verilmesi üzerine işbu istinaf başvurusunda bulunmak zorunluluğu hasıl olduğunu beyanla; Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 28.05.2018 tarih ve 2018/44E. 2018/552K. sayılı dava dosyası kapsamında yapılacak yeniden inceleme neticesinde, anılan kararın kaldırılarak, tehiri icra ile birlikte duruşma açılarak yeniden taraf ticari defterleri üzerinde bilirkişi incelemesi yapılmak üzere gün tayin edilmesini ve bilirkişi raporu alınmasını ve netice olarak davalarının kabulüne karar verilmesini, avukatlık ücreti ile yargılama giderinin davalı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’ nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, ticari satım ilişkisinden kaynaklanan ilamsız icra takibine itirazın iptali davasıdır. Mahkeme davacının öngörülen süre içinde ticari defter ve kayıtlarını sunmadığı gerekçesiyle davanın ispatlanamadığından davanın reddine karar verilmiş, davacı istinafa gelmiştir. 26/03/2018 tarihli ön inceleme ve tahkikat duruşması sonrasında mahkeme ticari defter ve kayıtların incelenmek üzere hazır edilmesi için ara kararı kurmuş, ücretin yatırılması için kesin süre verilmiştir. Davacı kesin sürede ücreti yatırmış, fakat bilirkişi incelemesi günü kimsenin başvurmaması üzerine 16/04/2018 tarihinde bilirkişi incelemesi yapılamadığına dair tutanak düzenlenmiştir. Davacı, sürenin kesin süre olamayacağını, inceleme gününün yanlış not alındığını, sonraki duruşmada yeniden süre istendiğini, mahkemenin verdiği kesin süre içinde öngörülen husus yerine getiilmediğinde yaptırımın yer almadığını, davayı uzatmak gibi bir amaçlarının olmadığını öne sürerek kararı istinaf etmektedir. 26/03/2018 tarihli ön inceleme duruşması sonrası kurulan ara kararlarının 5.maddesinde “bilirkişi için 600,00 TL ücret takdirine, 600,00 TL’nin davacı tarafından mahkememiz veznesine depo edilmek üzere iki haftalık kesin süre verilmesine, verilen kesin süreye uyulmadığı taktirde bilirkişi delilinden vazgeçilmiş sayılacağının taraflara ihtarına (ihtarat yapıldı)”6.maddesinde ise “6100 sayılı HMK 219, 220, 222. maddeleri gereğince taraflara bilirkişi incelemesine esas olacak ticari defter, kayıt ve belgelerini inceleme gün ve saatinde mahkememiz duruşma salonunda ibraz etmeleri için süre verilmesine, aynı yasanın 220/3. maddesi gereğince, inceleme günü defter, kayıt ve belgelerini ibraz etmedikleri ve aynı sürede delilleri ile birlikte ibraz etmemesi hakkında kabul edilebilir bir mazeret de göstermedikleri ya da belgenin ellerinde bulunduğunu inkar ettikleri ve teklif edilen yemini kabul veya icra etmedikleri taktirde mahkemece belgenin içeriği konusunda diğer tarafın beyanının kabul edilebileceğinin ihtarına (ihtar edildi)” şeklinde ara kararı kurulmuştur. Davacı öngörülen kesin süre içinde bilirkişi ücretini yatırmış fakat, defter ve kayıtlarını sunmamıştır. İnceleme günü olan 16/04/2018 tarihinde bu durum belirtilerek tutanak tutulmuştur. Son duruşmadan önce 25/04 /2018 tarihinde davacı vekili, inceleme gününün yanlış kaydettiklerini belirterek duruşma öncesinde yeni bir inceleme günü verilmesini ve taraflara tebliğini talep etmiştir. Davacının ticari defterlerini sunması için verilen süre 6 no.lu ara kararına göre kesin bir süre değildir. Bu ihtar esas alınarak davacının ticari defterlerini öngörülen süre içinde sunmamasından dolayı davasını kanıtlayamamış sayılarak davanın reddine karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olmuştur. Mevcut red gerekçesi karşısında davacının delilleri toplanmadan karar verilmiş olduğundan kararın kaldırılması gerekmiştir. Sonuç olarak; davanın esasıyla ilgili gösterilen deliller hiç toplanmadan, yaptırım içermeyen ve geçersiz ihtar esas alınarak davanın ispatlanmadığı gerekçesiyle karar verilmiş olması nedeniyle hükmün, HMK 353/1-a-6 maddesi gereğince kararın kaldırılarak dosyanın mahkemesine gönderilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; Davacının istinaf başvurusunun KABULÜ ile; 1-Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 28/05/2018 tarih ve 2018/44 Esas – 2018/552 Karar sayılı kararının HMK 353/1-a6 maddesi uyarınca ORTADAN KALDIRILMASINA ve dosyanın mahkemesine İADESİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince davacı tarafından yatırılan 98,10 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 35,90 TL istinaf karar harcının talep halinde davacıya iadesine, 3-Davacı tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcı 98,10 TL ile dosyanın Bölge Adliye Mahkemesi’ ne gidiş – dönüş masrafı 31,00 TL olmak üzere toplam 129,10 TL’ nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 4- Artan gider avansı olması halinde yatıran tarafa iadesine, 5-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 27/11/2019 tarihinde HMK 353/1-a6 maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.