Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2018/1256 E. 2019/1662 K. 27.11.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1256
KARAR NO : 2019/1662
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARI VEREN
MAHKEME : İSTANBUL 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 27/03/2018
DOSYA NUMARASI : 2014/1190 Esas – 2018/446 Karar
DAVA: Menfi Tespit
KARAR TARİHİ : 27/11/2019
İlk Derece Mahkemesinde yapılan yargılama sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde ve duruşmalarda özetle; müvekkili şirket ile davalı arasında, “…” soğuk saklama kaplarının satışı ve dağıtımı konusunda sözleşme imzalandığını, müvekkilinin davalıdan ilgili ürünleri satın aldığını, bu satış işlemi karşılığında davalı tarafa müvekkili tarafından19.945,50 USD bedelli 27/05/2012 vade tarihli 17/04/2012 tanzim tarihli bono verildiğini, taraflar arasındaki anlaşma gereği, müvekkili şirketin davalıya ait ürünlerin satışını yaparak ürünlerin satış bedelini davalıya ödeyeceğini, müvekkili şirketin ürünleri davalıdan alıp piyasaya sürdüğünü, belli bir süre sonra satışın gerçekleştiği tüm müşterilerin üründen randıman alamadıklarını bildirmeleri ve artan şikayetler neticesinde ürünlerin müvekkili şirkete iade edildiğini, bu aşamada; müvekkili şirketin satış yapamadığını ve davalının ayıplı ve hasarlı ürünleri göndermesi sebebiyle müşterileri nezdinde zorda kaldığını ve müvekkili şirketin ticari itibarının zedelendiğini, satıma konu edilen malların ayıplı olması, müvekkilinin zarara uğramasına sebebiyet verildiğini, ürünlerdeki ayıp ve hasarın, ürünün kullanılması ile ortaya çıkan gizli ayıp niteliğinde olduğunu, müvekkili şirketin davalı tarafından kendisine gönderilen malları müşterilerine dağıtıktan sonra artan müşteri şikayetleri ile ayıbın olduğunun ortaya çıktığını, bunun üzerine durumun davalıya bildirilip, tüm ürünlerin belgeli şekilde davalıya gönderilip iade edildiğini, müvekkilinin aldığı ayıplı ürünleri davalıya iade etmesine rağmen davalı tarafın, müvekkili tarafından verilen bonoya dayanarak İstanbul …. İcra Müdürlüğünün …. Esas sayılı dosyası ile icra takibi başlattığını, müvekkilinin borçluluk sıfatının mevcut olmadığını bu yüzden borçlu olmadığının tespiti gerektiğini, ticari ilişki neticesinde, zarara düçar olan taraf müvekkili şirket olduğunu, ayrıca satım sözleşmesine konu olan ürünlerin de iade edildiğini, böylece müvekkili tarafından davalıya verilen ve icra takibine konu olan bononun herhangi bir geçerliliğinin kalmadığını, müvekkili şirketin davalıya herhangi bir borcu bulunmadığını, davalının yürütmekte olduğu icra takibi tamamen kötü niyetli bir icra takibi olduğunu, davalı-alacaklı esasen konusuz kalan bir icra takibini yürütmeye çalıştığını, müvekkili şirketin, davalıya herhangi bir borcunun olmadığının tespitine ve başlatılan icra takibinin iptaline, ayrıca müvekkili şirketin haciz tehdidi altında icra takibine konu edilen bedeli ödemesi halinde davanın istirdat davası olarak devamına, takip konusu alacağın % 20‘ sinden aşağı olmamak üzere tazminat davalıdan alınarak müvekkili şirkete ödenmesine karar verilmesini dava ve talep etmiştir. Davalı şirket vekili cevap dilekçesinde ve duruşmalarda özetle; davacının, müvekkili şirket ile irtibata geçerek kendi markaları ile birlikte müvekkili şirket ile çalışmak istediklerini belirterek niza konusu ürünlere ilişkin olarak test örneklerinin gönderilmesini talep ettiğini, bu test örneklerinin davacı şirkete gönderildiğini, gerekli testlerin bizzat davacı tarafından yapıldığını, ürünlerin evsaf ve fiyatında anlaşma sağlandıktan sonra söz konusu ürünlerin satışı hususunda mutabakat sağlandığını, müvekkili şirket tarafından davacıya satılan ürünlerin 4 adet konteynır halinde teslim edildiğini, ilk teslimin 31.05.2011 tarihinde 27.076,25 USD bedelli fatura temelinde gerçekleştirildiğini, ikinci teslimin 21.09.2011 tarih ve 26.793,90 USD bedelli fatura temelinde gerçekleştirildiğini, üçüncü teslimatın 19.12.2011 tarih ve 36.708,80 USD bedelli fatura temelinde gerçekleştirildiğini, bu teslimata kadar tüm ödemelerin Türkiye Bankası Garantili olarak gerçekleştirildiğini, dördüncü teslimatın 11.03.2012 tarihinde 1785 numaralı 19.945 USD bedelli fatura temelinde gerçekleştirildiğini, ancak; davacı şirketin bu teslimata ilişkin ödeme şeklini Türkiye Bankası Garantili olarak değil, tüzel kişiliğin ödemesi şeklinde gerçekleştirildiğini, aynı nevi, kalite ve evsaftaki ilk üç teslimata ilişkin ödemeleri nizasız ve ihtilafsız gerçekleştirmiş fakat nedense, davacının kişisel ödeme sorumluluğuna çekilen banka garantisinden azade 4. teslimata ilişkin 11.03.2012 tarih 785 numaralı 19.945 USD bedelli fatura bedelinin ödenmediğini, davacı şirketin müvekkiline bazı ürünleri iade etme yoluna gittiğini, iade edilen ürünlerin, müvekkili şirket tarafından satışı gerçekleştirilen ürünler olmadığını, iade edilen ürünler ile müvekkili şirket tarafından satışı gerçekleştirilen ürünler arasında ebat kalite ve evsaf bakımından farklılıklar bulunduğunu, 31.05.2011-21.09.2011-19.12.2012 tarihlerinde üç ayrı zamanda satın aldığı ve banka garantisi karşılığı ödemesini gerçekleştirdiği, bu süreç içinde her hangi bir ayıp ihbarının da söz konusu olmadığını, banka garantisinin dışına çıkılıp, 11.03.2012 tarihli satıştan sonra nizanın ortaya çıkarıldığını, kendisine karşı bir ödeme belgesi olarak tanzim ettiği kambiyo senedinin cebri icraya konu edilmesinden ve takibin de kesinleşmesinden sonra, borçlu olmadığının tespiti talebiyle huzurdaki davayı ikame ettiğini öne sürerek, davanın süre ve esas yönünden reddine, mahkeme masraf ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesini ve davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 27/03/2018 tarih ve 2014/1190 Esas – 2018/446 Karar sayılı kararı ile; ” Yargılama sırasında alınan bilirkişi raporu tüm dosya kapsamı ile birlikte değerlendirildiğinde bilirkişi raporu mahkememizcede yeterli görülüp itibar edildiği ve Davacının davalıdan satın aldığı emtianın ayıplı olduğunu ispat edemediği, dosyada herhangi bir ayıp ihbarına rastlanmadığı, davacının bir kısım emtiayı davalıya iade ettiği anlaşılmakta ise de davacının bu emtianın davalıdan aldığı emtia olduğunu ispat külfeti altında olup, işbu ispat külfetini de yerine getiremediği, dosyada mevcut delil durumu itibariyle davacının davasını ispatlayamadığı … ” gerekçeleri ile; “Davanın reddine, … ” karar verilmiş ve verilen karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile, Yerel mahkemenin kararında dava dilekçelerinde sehven belirtilen ve bilahare düzeltilen … Ltd. Şti. ile … Ltd. Şti. ile müvekkil şirket arasında mevcut BUZZCUP ürünü ile ilgili uyuşmazlığa ilişkin sözleşme ve ihtarname dikkate alınarak gereksiz yere tespit ve değerlendirmelerde bulunduğunu, Filistin Devleti menşeli davalı … şirketi ile müvekkil şirket arasındaki uyuşmazlığın davalı şirketçe üretilerek müvekkil şirketin marka ve işaretlerinin üzerine basılıp ülkemize ithal edilen kesici ve aşındırıcı disklerin (zımpara taşı) müvekkil şirket müşterilerince, koku yapma, kırılma, dökülme gibi şikayetler gelmesi üzerine müvekkilin ayıba karşı tekeffül sorumluluğu gereği satışını yaptığı ürünleri iade alması, iade aldığı ürünler ile henüz satılmamış ürünleri davalı şirket yetkilisinin iadeyi kabul etmesi üzerine davalı şirkete ihraç suretiyle iade etmesi, davalı şirketin iade edilen ürünleri İsrail Gümrüğünden çekmeyip müvekkil şirketten yeni sipariş alamaması üzerine son bir vurgun yapmak amacıyla iade edilen ürünler için düzenlenen bonoyu 2 yıl sonra icra takibi konusu yapması olay ve olgularından oluşmakta olduğunu, Bütün bu olay ve olguların dava dosyasına sunulan iade faturaları, ithal ve ihraç faturaları, gümrük beyannameleri, davalı şirket ile yapılan elektronik posta yazışmaları ile sabit hususlar olduğunu, Davalı şirketin tüm bu huşuları kabul etmekle beraber sadece İsrail Gümrüğünden çekmediği iade zımpara taşlarının kendi ürettiği ürünler olmadığını iddia ettiğini, Mahkemenin ise, davalı şirket yetkilisi … tarafından müvekkil şirket yetkilisi … gönderilen 12.06.2012 tarih ve saat 11:44 damgalı elektronik posta ile davalı şirket yetkilisi “So the only soluation to returned same as last shipment or to make the payment, this what I have.” cümlesi ile ya son teslimatla gönderdikleri ürünlerin iadesini ya da ürünlerin bedellerinin ödenmesini bildirmesi hususunu hiç dikkate almayarak gizli ayıp niteliğinde olan ayıbın müvekkilce ispatı gerektiğinden bahis ve mahkemece atanan teknik bilirkişi değerlendirmelerinde mevcut “Davaya konu olan ithalatı gerçekleştirilen zımpara taşlarının, üretici firma ve ithalatçı firmadan varsa şahit numunelerinin alınarak, gerçekleştireceğimiz testler sonucunda teknik rapor hazırlanabileceği” yönlü değerlendirmesi ile kendileri tarafından hem 13.11.2017 tarihli bilirkişi raporuna itiraz dilekçelerinde hem de raporun tebliğini takip eden 30.01.2018 tarihli 4 nolu celsede fotoğrafları sunarak incelenmek üzere teknik bilirkişiye sunmak istedikleri 4 adet şahit numunenin incelenmesi taleplerini reddederek davalarını ispat haklarını ellerinden almak suretiyle eksik inceleme ve hatalı değerlendirmelerde bulunarak asıl ve yasaya aykırı karar ikame ettiğini, Yerel Mahkeme kararının eksik inceleme ve hatalı değerlendirme içerdiğini, yasa ve hukuka uygun olmadığını, yerel mahkeme kararının kaldırılarak kendileri tarafından sunulacak şahit numuneler incelenmek suretiyle sonuca göre karar verilmesi gerektiğini, Yerel Mahkemece verilen tedbir kararının kaldırılması yönünde karar ikame edildiğinden, tebligata elverişli bir adresi bulunmayan yabancı uyruklu davalı şirkete davanın konusunu oluşturan İstanbul … İcra Dairesi’ nin …. E. sayılı takip dosyasında haciz ve ödeme suretiyle mevcut paraların ödenmesi halinde yabancı uyruklu şirketten tahsili olanaklı olmadığından doğacak zararın engellenmesi bakımından takibin tehiri icrası veyahut dosyada mevcut paraların takip alacaklısı/ davalıya ödenmemesi yönünde İhtiyati Tedbir Kararı verilmesini isteme gereği doğduğunu beyanla; – İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 27.03.2018 tarih ve 2014/1190 E – 2018/446 K sayılı kararının tehiri icrası veya evveliyatla İstanbul …. İcra Dairesi’ nin …. Esas sayılı takip dosyasında mevcut paraların takip alacaklısı/ davalıya ödenmemesi hususunda ihtiyati tedbir kararı verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’ nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava kambiyo senedinden (bono) dolayı borçlu olunmadığının tespitine ilişkindir. Davacı, davalı şirketten ithalat yoluyla alıp iç piyasaya arzettiği ürünlerin gizli ayıplı çıktığını, son parti ödemenin yapılmadığını ve son partiye konu malların iade edildiğini, fakat davalıya verilen bononun icraya konulduğunu öne sürmektedir. Böylelikle davacı, bononun bedelsizliğine dayanmaktadır. Davalı iade edilen ürünlerin kendisi tarafından davacıya verilen ürünler olmadığını farklı ürünler olduğunu son parti teslimatının parasının da ödenmediğini bu yüzden takip yaptıklarını ifade etmektedir. Mahkeme, davacının ayıp iddiasını ve ihbarını kanıtlayamadığını, davalıya iade ettiği ürünlerin davalıdan aldığı ürünler olduğunun da ispatlanamadığı gerekçesiyle davayı reddetmiştir. Taraflar arasında yazılı bir sözleşme bulunmamaktadır. Dava dilekçesinde bahsedilen Buzzcup markalı ürünler ve dava dilekçesi ekinde sunulan tek satıcılık ve mümessillik sözleşmesinin taraflar ve dava ile bir alakası bulunmamaktadır. Davacının davalıdan ithal ettiği ürünleri 4 parti halinde aldığı üç partinin ödemesini yaptığı da sabit olup, ihtilaf 4. Parti ürünün ayıplı olup olmadığı, davalıya ayıp ihbarı yapılıp yapılmadığı, ürünlerin davalıya iade edilip edilmediği ve davacının dava konusu senetten dolayı borçlu olup olmadığı noktalarındadır. Davacı firmanın yaptığı bazı e.posta yazışmalarında davacı Üçer firması taşlarında (spiral taşlama- kesme taşı) patlamalar olup, randıman alınamadığına ilişkin yakınmalar görülmektedir. Bu taşların davalıdan ithal edilen taşlar olup olmadığı belli değildir. Davacının emtiayı, deneme ve test sonucu aldığı anlaşılmaktadır. Davacının davalıya ayıp ihbarını süresinde yapmadığı bilirkişi tarafından belirtilmiştir. E.posta yazışmaları ise ayıp ihbarı niteliğinde değildir. Davacı bunların değerlendirilmediğini öne sürmektedir. Davacı 12/06/2012 tarihli e.postada davalı şirket yetkilisinin “So the only solution to returned same as last shipment or to make the payment this what I have” cümlesinin ya son teslimatla gönderilen ürünlerin iadesini ya da ürünlerin bedellerinin ödenmesi anlamına gelip bunun ayıp ihbarının süresinde yapıldığının delili olduğunu öne sürmektedir. Davalı bu yönde bir öneride bulunduğunu zaten kabul etmektedir. Önemli olan davacının davalıya ne zaman ve nasıl ihbar yaptığıdır. Dosyada bazı e.posta yazışmaları bulunmakta ise bunların TTK’ nın 23/1-c.maddesine uygun süresinde bir ihbar olmadığı görülmektedir. Davacının iade ettiği malların, davalı tarafça ihraç edilen mallar olmadığı öne sürülmüştür. Davacı iade ettiği malların, davalıdan ithal ettiği malları olduğuna yönelik bir kanıt sunmamıştır. Davacı elindeki şahit numuneler üzerinde test yapılmadığını, böylelikle malların ayıplı olduğunun belirlenmediğini öne sürmektedir. Davasını kanıtlaması gereken davacıdır. Test yaparak aldığı ürünlerin ayıplı olduğu iddiasını, 6102 sayılı TTK’nın 23.maddesine uygun olarak süresinde tespit ettirmesi gereken davacıdır. Açıklanan nedenlerle bu istinaf nedeni de yerinde değildir. Sonuç olarak dosya kapsamı, mahkemenin kabul gerekçesi ve istinaf sebepleri gözetildiğinde; mahkeme kararı usul ve yasaya uygun bulunduğundan davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesine göre esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nun 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davacı tarafından yatırılan 98,10 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 44,40 TL istinaf karar harcından, istinaf eden davacı tarafından istinaf aşamasında peşin olarak yatırılan 35,90TL harcın mahsubu ile bakiye 8,50 TL istinaf karar harcının davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-Davacı tarafından 07/06/2018 tarih – … Seri/ … Sıra/ … Özel nolu Sayman Mutemedi Alındısı makbuzu ile sehven yatırıldığı anlaşılan 35,90 TL başvurma harcının talep halinde davacıya iadesine, 5-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 6-Artan gider avansı varsa yatıran tarafa iadesine, 7-Kararın İlk Derece Mahkemesince davacı tarafa tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 27/11/2019 tarihinde HMK’ nun 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.