Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2018/1253 E. 2019/1701 K. 27.11.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1253 Esas
KARAR NO : 2019/1701 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEME : BAKIRKÖY 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 10/07/2018
DOSYA NUMARASI : 2016/186 Esas – 2018/788 Karar
DAVA: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 27/11/2019
İlk derece Mahkemesinde yapılan yargılama sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı …’ m müvekkil şirket ile 2008 yılında başlayan cari hesap şeklinde ticari faaliyette bulunduğunu, müvekkil şirketin kumaş ticareti yaptığını, davalının müvekkil şirketten mai satın aldığını, bu ticari faaliyetin toplamının bir hayli yüksek rakamlara baliğ olmuş ise de davalının ara ödemeleri ile bu rakamın 92,358,93 TL’yc indiğini, davalı bu borcunu ödeyeceği vaadi ile önce müvekkil şirketi uzun zaman oyaladığını ve sonra piyasadan kaybolarak izini kaybettirdiğini, başlatılan takibe ait tebligatların bila tebliğ geri döndüğünü, davalının uzun yıllar memise kaydolmadan hayata devam ettiğini, memis adresi tespit edildiğinde takibin yenilerek 2015/3063 Esas sayılı dosyası ile devam edildiğini, ancak davalı bu takibe itiraz ederek takibi durdurduğunu belirterek, davalı-borçlunun haksız itirazının iptali ile takibin devamına, davalının % 20’ den az olmamak üzere icra iııkar tazminatına mahkumiyetine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle, icra takibinde ve dava dilekçesinde iddia ve talep edilen alacağın zamanaşımına uğradığını, dava dilekçesi ekinde sunulan sevk irsaliyesi ve faturaları kabul etmediklerini, ilgili faturaların Vergi Usul Kanunu ve Türk Ticaret Kanunu’na uygun olarak tanzim edilmediğini, müvekkilin mal teslimine ilişkin olarak herhangi bir sevk irsaliyesi imzalamadığını, ayrıca yanında SGKTı olarak çalışan herhangi bir kişinin de İmzalamadığını, bu nedenle bazı sevk irsaliyelerinde bulunduğu anlaşılan imzalan kabul etmediklerini, dava dilekçesi ekinde tebliğ edilen fatura örneklerinin hiç biri de davalıya tebliğ edilmediğini ve imzalatılmadığını belirterek, zamanaşımı definin kabulüne, usul ve yasaya aykırı davanın reddine, kötü niyetli davacının % 20’ den az olmamak kaydı ile icra inkar tazminatına mahkumiyetine karar verilmesini talep etmişlerdir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 10/07/2018 tarih 2016/186 Esas – 2018/788 Karar sayılı kararında; ” … Yapılan yargılama sonucu dosya Mahkememizce kül olarak değerlendirildiğinde; davacı ( alacaklı ) tarafından davalı ( borçlu) aleyhine Bakırköy ….İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında 92.358,93 TL asıl alacak, 204,96 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 92.563,89 TL cari hesap bakiyesinden kaynaklanan alacak için icra takibinde bulunduğu, davalının ( borçlunun ) yasal süresi içerisinde borca itirazı üzerine takibin durmuş olduğu, davacı vekilinin yasal süre içinde davalının itirazının iptali için İİK 67 maddesine göre itirazın iptali davası açtığı, uyuşmazlığın takibe konu faturalardaki malların davalıya teslim edilip edilmediği, davalının takip konusu miktardan dolayı davacıya borcunun olup olmadığı hususunda olup, dosyada deliller toplandıktan sonra mali müşavir bilirkişi ile inceleme yaptırılmış, bilirkişinin 03/04/2017 havale tarihli raporunda; ………İncelenen davacı şirkete ait 2008 ve 2009 yılı ticari defterlerinin açılış ve dönem sonunda yaptırılması gereken kapanış (görülmüştür) onaylarının, yasal süresinde olduğu, {TTK Md,64/3) davacı şirkete ait ticari defterlerin yeni TTK. Hükümlerine göre usulüne uygun tutulmuş ve kendi lehine delil olma vasfına sahip olduğunu kanaatine varılmıştır, Davacı şirketin incelenen ticari defterlerinde davalı yan ile olan hesap hareketlerini 120,01,0370 cari hesap kodunda takip etmekte olduğu, davalı yana düzenlediği faturaların bu hesabın borcuna, davalı yandan yapılan tahsilatların ve davalı yandan alınan iade faturaların ise bu hesabın alacağına kaydedildiği görülmüştür. Davacı şirketin incelenen 2008 yılı ticari defterlerinde; davalı yana 251.343,27 TL tutarında 46 adet fatura düzenlendiği, karşılığında 14.500,00 TL tahsilat yapıldığı ve 69.927,65 TL tutarında 10 adet iade faturası alındığı, 2008 yılı sonu itibariyle davalı yanın 166.915,62 TL borçlu olduğu tespit edilmiştir. (2008 yılı yevmiye deflerinin 4300. Sayfasındaki 31.12.2008 tarih ve … yevmiye numaralı kapanış maddesinde davalı yanın 166.915,62 TL borçlu olduğu görülmüştür.) Davacı şirketin incelenen 2009 yılı ticari defterlerinde; davalı yanın 2008 yılından 166.915,62 TL borçlu olduğu, 2009 yılında davalı yana 20.625,19 TL tutarında 5 adet fatura düzenlendiği, karşılığında 75.152,56 TL tahsilat yapıldığı ve 20,029,32 TL tutarında 1 adet iade faturası alındığı, 2009 yılı sonu itibariyle davalı yanın 92.358,93 TL borçlu olduğu tespit edilmiştir.(2009 yılı yevmiye defterinin 4867. Sayfasındaki 31.12.2009 tarih ve … yevmiye numaralı kapanış maddesinde davalı yanın 92,358,93 TL borçlu olduğu görülmüştür.) Davalı ticari defterleri; Davalı yan İnceleme günü incelemeye iştirak etmeyip ticari defterlerini sunmadığından inceleme yapılamamıştır. Mali Açıdan Değerlendirmelerimiz; Davacı şrketin ticari defterlerinin incelenmesi sonucunda, ticari defterlerinin kendi lehine delil olma vasfının bulunması, ticari defter kayıt ve belgelerinin birbirini doğrulaması ile davalı yanın ticari defterlerini sunmaması nedeniyl, davalı yanın davacı şirkete karşı 92,358,93 TL borçtan sorumlu olacağı sonuç ve kanaatine varılmıştır. Takdir Sayın Mahkemenize aittir. Davalı yan davaya cevap dilekçesinde dava konusu irsaliye ve faturaları tebliğ almadığım belirtmiş ise de, davacı şirketin ticari defterlerinde davalı yana 271.968,46 TL tutarında 47 adet fatura düzenlendiği ve karşılığında davalı yandan 89.956,97 TL tutarında 11 adet İade faturası alındığı ve, 89.652,56 TL tahsilat yapıldığı tespit edilmiştir. FAİZ: Davacı şirket vekili, takip talebinde 204*96 TL işlemiş faiz talep etmiştir. Bir alacağa faiz talep edilebilmesi için ödeneceği tarihin kesin olarak belli olması ya da karşı borçlunun bir ihtar ya da ihbarla temerrüde düşürülmesi gerekmektedir. Dosya incelemelerimizde, davacı şirket karşılıklı bir anlaşma ve belirlenmiş bir vadeye ilişkin belge ya da herhangi bir ihtar dosyaya sunmarmştır. Bu nedenle takipten önce işlemiş faiz hesaplaması yapılmamıştır. Davacı şirket takip tarihi itibariyle 3095 sayılı kanun 2, Mad* göre değişen oranlarda faiz talep edebilir. Dosya mevcudu İcra vc dava dosyası ile davacı şirketin ticari defter ve belgelerinin incelenmesi sonucunda ve raporumuz içinde açıklanan nedenlerle; Davalı yanın davacı şirkete 92,358,93 TL borçlu olduğu, Davacı şirketin takip tarihi itibariyle 3095 sayılı kanuna göre değişen oranlara faiz talep edebileceği, açıklanmış, bilirkişi raporunda açıklandığı üzere davacının davalıdan takip tarihinde 92.358,93 TL alacaklı olduğu sonuç ve kanaatine varılarak bilirkişi raporunda açıklanan gerekçelerle ve davacının BS formlarında yapılan satışların kayıtlı olduğu, alacağın subut bulduğu, davanın kabulüne karar vermek gerektiği sonuç ve kanaatine varıldığı…”gerekçesi ile;1-Davacı vekilinin davalı aleyhine açmış olduğu itirazın iptali davasının KABULÜ ile, davalı borçlunun Bakırköy ….İcra Daires…. esas sayılı dosyasına yapmış olduğu itirazın iptali ile, takibin asıl alacak üzerinden devamına, 2-3095 sayılı kanuna göre değişen oranlarda asıl alacağa takip tarihinden itibaren avans faizi uygulanmasına, 3-Asıl alacak üzerinden % 20 icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, karar verilmiş ve karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Faturalar ve sevk irsaliyelerinin tebliğ edilmediğini, Bilirkişi raporuna itiraz ettiklerini, itirazları doğrultusunda ek bilirkişi raporunun alınması kararının verildiğini,Taraflar arasında bir ticari ilişki olabileceğini, ticari ilişkide davalı yan borcunu ödediğini, ancak karşı taraf davalı yanın teslim almadığı sevk irsaliyesi ve faturaları tek taraflı ticari defterlerine işleyerek alacaklı konumuna geçemeyeceğini, tebliğ edilmeyen fatura kesinleşemeyeceğini, çünkü karşı yanın içeriğine itiraz etme hakkının var olduğunu,Bilirkişi ön raporunda faturaların imzasız olduğunun kabul edildiğini,BS formlarının istenmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu,08.06.2017 tarihli celsede mahkeme tarafından davacı vekiline faturaların tebliğ hususu sorulduğunu, davacı vekili “Malların ve faturaların teslimine ilişkin dosyaya delillerimizi sunduk. BAŞKA SUNACAK DELİLİMİZ YOKTUR. Malların teslimi konusunda tanık dinletebiliriz.” şeklinde beyanda bulunduğunu,Başka delili olmayan davacının, iddianın genişletilmesi anlamına gelecek şekilde BS formlarının talep edilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, Ek bilirkişi raporunun ibraz edilmemesi sebebiyle 24.10.2017 tarihli celseye mazeretin sunulduğunu, ilk derece mahkemesi tarafından da mazeretlerinin kabul edildiğini,Davacı yan celsede delil listesinde dayanılmayan delile dayandığını ve karşı tarafın defterlerine münhasıran dayanıldığı beyan edildiğini,Bu durum iddianın genişletilmesi anlamına geldiğini ve mazeretinin kabul edildiği için, muvafakatinin bulunulup bulunulmadığının sorulmasının gerektiğini, 24.10.2018 tarihli celsede mahkeme ek rapor alınmasından rücü edildiğine ilişkin ara karar tesis etmeden, iddianın genişletilmesine muvafakatlerinin olup olmadığı sorulmadan; davalı yanın ticari defterlerinin sunulmasına kararının verildiğini,Gelen BS formlarında vergi numarasının …’a ait olduğu ve kapanışın 15.03.2007 tarihinde yapıldığının belirtildiğini,Davacı taraf tek taraflı karşı tarafa hiç bir şekilde tebliğ edilmeden ticari defterlere işlenen faturaları; …’ a değil … ait vergi kimlik numarasına keşide ettiğinin anlaşıldığını, Ortaya çıkan durumdan da anlaşılacağı üzere; …’a teslim edilen/tebliğ edilen mal, sevk irsaliyesi ve fatura bulunmadığını ve …’ın vergi kimlik numarasına keşide edilen faturanın da bulunmadığını,
Ticari defterlerin lehe delil oluşturabilmesi için usulüne uygun tutulmuş olmasının gerektiğini,Usulüne uygun tutulabilmesi için de; faturaların usulüne uygun tanzim edilmesi ve kesinleşmiş olmasının gerektiğini,Usulüne uygun tutulmayan ticari defterlere göre de davanın açılamayacağını,Ticari defterlerin incelenmesi uzmanlık gerektiren teknik bir konu olduğunu, bu hususta üst mahkemenin de denetimine açık olacak şekilde bilirkişi raporu alınmasının gerektiğini, bu hususun teknik bir rapor ile tespit edilmeden, yerel mahkeme tarafından kararın verildiğini,Savunma hakkının kısıtlandığını,10.07.2018 tarihli celsede ara karardan rücü edilmesi üzerine; olayın teknik ve mesleki inceleme gerektirdiği bu konuda ayrıntılı yazılı beyanda bulunmak için süre talep edildiğini, ancak mahkeme müspet veya menfi bir ara karar oluşturulmadan kararın verildiğini,Davanın kabulüne ilişkin gerekçe usul ve yasaya aykırı olduğunu,İcra inkar tazminatına hükmedilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu,İleri sürerek, istinaf başvurusunun kabulü ile, yapılacak istinaf incelemesi sonucunda ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın reddine, karşı yanın icra inkar tazminatına mahkumiyetine, ilk derece mahkemesi kararının bozulmasına, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı yana yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’ nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava; satıma dayalı açık hesap ticari ilişki nedeniyle ödenmeyen alacağın tahsili için yapılan takibe itirazın iptali davasıdır. Yerel mahkemece, davacı vekilinin davalı aleyhine açmış olduğu itirazın iptali davasının KABULÜ ile, davalı borçlunun Bakırköy ….İcra Dairesi … esas sayılı dosyasına yapmış olduğu itirazın iptali ile, takibin asıl alacak üzerinden devamına, Asıl alacak üzerinden % 20 icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, karar verilmiş ve karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davalı borçlu icra dosyasına verdiği itiraz dilekçesinde; borca, mal teslimine ve alacağın zamanaşımına uğradığı, şeklinde beyanda bulunarak itiraz etmiştir. Davalı Vekili cevap dilekçesinde ise; icra takibinde ve dava dilekçesinde iddia ve talep edilen alacağın zamanaşımına uğradığını, dava dilekçesi ekinde sunulan sevk irsaliyesi ve faturaları kabul etmediklerini, ilgili faturaların Vergi Usul Kanunu ve Türk Ticaret Kanunu’na uygun olarak tanzim edilmediğini, müvekkilinin mal teslimine ilişkin olarak herhangi bir sevk irsaliyesi imzalamadığını belirtmiştir. Mahkemece, 20/10/2016 tarihli duruşmanın 1 nolu ara kararı gereğince zamanaşımı itirazının reddine karar verilmiştir. 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun (TMK) 6. maddesi uyarınca kural olarak, aksi kanunca belirlenmedikçe iki taraftan her biri iddiasını ispata mecburdur. İspat yükünü düzenleyen 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 190. maddesi de “(1) İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir. (2) Kanuni bir karineye dayanan taraf, sadece karinenin temelini oluşturan vakıaya ilişkin ispat yükü altındadır. Kanunda öngörülen istisnalar dışında, karşı taraf, kanuni karinenin aksini ispat edebilir.” hükmünü içermektedir. İtirazın iptali davası da yargılama usulü bakımından genel hükümlere tabidir (İİK. m.67/1). Alacaklı, alacağının varlığını 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununa göre caiz olan her türlü delil ile ispat edebilir. HMK’ nın 222/1 ve TTK’ nın 83/1 maddesine göre ticari davalarda mahkeme tarafların ticari defterlerinin ibrazına kendiliğinden karar verebilir. Ayrıca HMK’nın 31. maddesinde hakimin davayı aydınlatma görevi düzenlenmiştir. Maddeye göre hakim uyuşmazlığın aydınlatılmasının zorunlu kıldığı durumlarda maddi ve hukuki açıdan belirsiz yahut çelişkili gördüğü hususlarda taraflara açıklama yaptırabileceği gibi soru sorabilecek ve delil gösterilmesini isteyebilecektir. YARGITAY 19 HUKUK DAİRESİ’ NİN 2016/7819 ESAS VE 2017/2738 KARAR SAYILI İÇTİHADINDA DA BELİRTİLDİĞİ ÜZERE, davacı tarafından icra takibine konu faturadaki malın davalıya tesliminin usulüne uygun delillerle ispatlaması gerekir. Tek başına fatura malın teslimine yeterli değildir. 6098 sayılı TBK’nun 207 ve devamı maddelerinde düzenlenen satış sözleşmesinde, satıcının mal teslimini kanıtlaması gerekir. YARGITAY 19 HUKUK DAİRESİ’ NİN 2014/12574 ESAS, 2014/16692 KARAR SAYILI İÇTİHADINDA DA BELİRTİLDİĞİ ÜZERE, fatura içeriği malların teslim edildiğinin ispat külfeti davacıya aittir. Tek başına fatura düzenlenmesi alacağı kanıtlamadığı gibi faturanın tebliğ edilmiş olması da fatura içeriği malların teslimi sonucunu doğurmaz. Somut olayda, davacı tarafların ticari defter ve belgelerine delil olarak dayanmış, süresinde kendi ticari defter ve belgelerini bilirkişi incelemesi için sunmuştur. Davalı ise ticari defterleri bilirkişi incelemesine ibraz etmemiştir. Alınan bilirkişi raporuna göre, usulüne uygun olarak tutulmuş davacı defterlerine göre davaya ve takibe konu faturalar kayıtlı olup takip tarihi itibarıyla davacı davalıdan takipte istenen asıl alacak miktarı kadar alacaklıdır. Takibe ve davaya konu faturaların davalı ticari defterlerinde kayıtlı olması halinde veya davalının bağlı olduğu vergi dairesi müdürlüğüne BA formları ile bildirilmiş olması halinde fatura içeriği malların davalıya teslim edildiğinin kabulü gerekir. (Yargıtay 19. HD’ nin 2015/12329 E., 2016/6138 K. ve 2014/11846-15110 E.K. sayılı kararları da bu yöndedir.) Mahkemece, … Vergi nolu davalı …-…in 2008 ve 2009 yıllarına ait BA formlarının istenmesi için Tuna Vergi Dairesi Müdürlüğü’ne müzekkere yazıldığı, Tuna Vergi Dairesi Müdürlüğü’nden verilen 06/02/2018 tarihli cevabi yazıda, … vergi kimlik numarasında kayıtlı … ile ilgili cevap verildiği, bildirilen cevaptaki kişinin davalı olmadığı ve vergi numaraları tutmadığı halde mahkemece yeniden müzekkere yazılmadığı anlaşılmıştır. Davacı, dava dilekçesinde tarafların ticari defter ve belgelerine dayandıklarını belirtmiş, davalı taraf bilirkişi incelemesine ticari defterlerini ibraz etmediği, davacı münhasıran davalının ticari defterlerine dayanmamış olup, başka delillere de dayanmışlardır. Dava, mal tesliminden kaynaklanan alacağın tahsilini amaçlayan itirazın iptali davasıdır. Davacı takipte faturalara dayanmaktadır. Davalı ise itirazında, takibe dayanak faturaların tebliğ edilmediğini ve borcun olmadığını savunmuştur. Bu durumda davacının takip konusu faturalar içeriği malları davalıya teslim ettiğini, ispat etmesi gerekmektedir. mahkemece yapılan ön inceleme duruşmasında ve gerekçeli kararda uyuşmazlığın takibe konu faturalardaki malların davalıya teslim edilip edilmediği, davalının takip konusu miktardan dolayı davacıya borcunun olup olmadığı hususunda olduğu belirtildiği halde mal teslimine dair dosyaya ibraz edilen irsaliyelerde sadece teslim alana ait imza olup teslim alanın ad ve soyadının olmadığı irsaliyelerin değerlendirilmediği anlaşılmıştır. Davacı defterlerinde kayıtlı olup bu faturaların davalıya tebliğ edildiği veya içeriği mal veya hizmetin davalıya verildiği hususunu ispat külfeti davacı taraftadır. Bilirkişi raporunda bu faturaların veya içeriği mal veya hizmetin davalıya teslim edildiğine ilişkin bir tespit bulunmamaktadır. Buna göre ihtilaflı olan ve bilirkişi raporunda belirtilen davacı faturalarının veya içeriği mal veya hizmetin davalı tarafa teslim edildiği, buna rağmen davalının bu faturaları ticari defterlerine kaydetmediği hususunda ispat külfeti üzerinde olan davacıya buna ilişkin delillerini sunması için süre verilerek sunması halinde, sunulan delillerin değerlendirilerek duruma göre karar verilmesi gerekmektedir. Bu nedenle, mahkemece alacağın varlığına ilişkin davalının bağlı olduğu vergi dairesinden borcun ait olduğu döneme ait mal ve hizmet alımına ilişkin BA formlarının getirtilerek takibe konu faturaların içeriğini oluşturan mal ya da hizmetin, borçlu olduğu öne sürülen davalıya verilip verilmediğinin net bir biçimde belirlenerek ve davalıya yukarıda belirtildiği şekilde ticari defterlerini ibrazı için ihtarlı davetiye çıkartılarak ve dosyaya ibraz edilen irsaliyeler değerlendirilerek ve gerektiğinde bilirkişiden ek rapor alınmak suretiyle icra takibinden dolayı davacının takip tarihi itibariyle bir alacağının olup olmadığı duraksamaya yol açmayacak şekilde belirlenmesi gerekirken, davanın esası ile ilgili deliller toplanmadan ve dosyadaki davacı tarafça sunulan irsaliyeler değerlendirilmeden davanın kabulüne karar verilmesi hatalı olmuştur.
6100 sayılı HMK’nin 353/1-a-6. maddesinde, tarafların davanın esasıyla ilgili olarak gösterdikleri delillerin hiçbiri toplanmadan veya gösterilen deliller hiç değerlendirilmeden karar verilmiş olması hususu davanın esası incelenmeden kararın kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine duruşma yapmadan kesin olarak karar verilen hallerden sayılmıştır. Tarafların davada ileri sürdükleri iddia ve savunmalarının bir kısmının hiç bir şekilde değerlendirilmemiş olması halide HMK’nın 353/1-a-6 maddesi kapsamında değerlendirilmelidir. Sonuç itibariyle; ilk derece mahkemesince uyuşmazlığın giderilmesi için gerekli ve esasa etkili olan delillerin toplanmamış ve değerlendirimemiş olması nedeniyle davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’ nın 353/1-a-6. maddesi gereğince kabulüne, mahkeme kararının kaldırılmasına, yukarıda belirtildiği şekilde işlem yapılarak oluşacak sonuca göre karar verilmek üzere dosyanın mahkemesine gönderilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; Davalının istinaf başvurusunun KABULÜ ile; 1-Bakırköy 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 10/07/2018 tarih ve 2016/186 Esas – 2018/788 Karar sayılı kararının HMK 353/1-a6 maddesi uyarınca ORTADAN KALDIRILMASINA ve dosyanın mahkemesine İADESİNE,2-Harçlar Kanunu gereğince davalı tarafından yatırılan 98,10.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 1.590,00 TL. istinaf karar harcının talep halinde davalıya iadesine,3-İstinaf kanun yoluna başvurma harcı 98,10.TL ile dosya gidiş- dönüş masrafı 35,00.TL.’den oluşan toplam: 133,10.TL’ nin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,4-Artan gider avansı olması halinde yatıran tarafa iadesine,5-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 27/11/2019 tarihinde HMK 353/1-a6 maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.