Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2018/1244 E. 2019/1620 K. 20.11.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1244
KARAR NO : 2019/1620
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARI VEREN
MAHKEME : İSTANBUL 18. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 17/04/2018
DOSYA NUMARASI : 2016/1143 Esas – 2018/144 Karar
DAVA : Tazminat
KARAR TARİHİ : 20/11/2019
İlk Derece Mahkemesinde yapılan yargılama sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin şehirler arası yolcu taşımacılığı yapan köklü bir şirket olduğunu, 15 Temmuz 2016 tarihinde, Fetullahçı Terör örgütü tarafından gerçekleştirilen darbe teşebbüsünün araştırılması ve aydınlatılması maksadıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından kurulan “Fetullahçı Terör Örgünün 15 Temmuz 2016 Tarihli Darbe Girişi İle Bu Terör Örgütünün Faaliyetlerinin Tüm Yönleriyle Araştırılıp Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Amaciyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu” tarafından sürdürülen araştırma kapsamında terör örgütünün finans kaynakları bakımından medyaya ve kamuoyuna intikal eden bazı davalarda ismi geçen … Grubu sahibi …’ü dinlemek istediğini ve nitekim 08/11/2016 tarihli komisyon toplantısında dinlediğini, müvekkili ile aynı iş alanında faaliyet gösteren….Grubu Sahibi …’ün yürütülen soruşturmada ve gerekse de … Haber kanalında yaptığı röportajlarında gerekse de Türkiye Büyük Millet Meclisi Komisyonu tarafından başvurulan ifadesinde konusu ile hiç ilgisi olmayan şekilde müvekkili şirketin ticari itibarını zedeleyecek ve böylece faaliyet alanında haksız rekabet yaratacak haksız şekilde kazanç elde edecek bazı beyanlarda bulunduğunu, …’e komisyonda yöneltilen sorunun ” örgüt kendisine yardım eden firmaların desteklenmesi konusunda kendi müritlerine bir talimat veriyor mu mesela sizin otobüs firmasının seyahat sırasında kullanmak gibi -bunu çoğaltabilirsiniz böyle bir talimatları var mı ” şeklinde olduğunu …’ ün ise verdiği cevapta ” şirketi kurduğum yıllardan sonraki dönemlerdeki bu yapının öğretmenlerinin, imamlarının bizim seyahat şirketimiz yoğun kullandıklarını biliyordum, çünkü yardım eden birisiyim sektörde kendilerine bağlı bir şirket yoktu… …. ama bu örneği bir örnekle anlatmak istiyorum, şimdi yine o konuda çalışmalarımızı başlattık, İzmir Emniyet Müdürlüğü’ne yazılı not olarak da gönderttim arkadaşlara geldiğinde sektörde bir ay önce … otobüs alan bir arkadaşın … Bayisinde-bir ay sonra … olmayacak – diyen şahsı arıyorum . … Ceosu geldi ona sordum, … , -Bayimiz biliyor ismini ağabey bende biliyorum ama kim olduğu belli değil. O isimde birini arıyorum , Uşak’ta çıkıyor- diyor. 155 tane otobüs satın almış sonra, şimdi … da bayağı yüksek bir miktarda otobüs almış, 15 Temmuz öncesinden bahsediyorum, yakın dönemde bir ay sürmez … olmayacak sektörde yerimizi almamız gerekir diye … 155 tane otobüs satın aldıklarını tespit ettim. Kişinin kim olduğunu hem polisimiz hem de biz araştırıyoruz, sizin kayıtlarınızda bulunursa iyi olur diye düşünüyorum” dediğini, komisyonundaki beyanında ve … Kanalında yayınlanan röportajında konu ile ilgisi olmadığı halde bambaşka bir konunun ortasında birden bire müvekkili şirket ile ilgili zeminsiz beyanlarda bulunduğunu, bu şekilde müvekkili şirketin ticari itibarini zedelediğini belirterek TTK 55,56 ve 62 maddeleri gereğince 1.000.000 TL maddi tazminatın ticari faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının açmış olduğu davada esas aldığı TBMM Komisyon Tutanaklarının kamuoyu ile paylaşılmayan sadece devlete Fetö/ PDY terör örgütü kapsamında bildiklerini ve yaşadıkları ve duyduklarını anlatması için müvekkilinin bilgisine başvurulan bir komisyon olduğunu, TBMM komisyonu tarafından gönderilen davet üzerine beyanda bulunduğunu, tutanakların yetkili mercilerce saklandığını, bilgilerin kamuoyu ile paylaşılamadığını, bu yüzden herhangi bir zarardan söz etmenin mümkün olmadığını, verilen ifadede davacı şirketin adını lekelemek kastı ile herhangi bir ifade kullanılmadığını, İstanbul C. Başsavcılığının 2016/149311 Sor no ile tespit edilmeye çalışılan kişi hakkında beyanda bulunmak ve bu kişiyi anlatabilmek maksadıyla ilgili kişilerin ve davacının adının geçtiğini, davacının olayın faali yahut içerisinde yer aldığı konusunda herhangi bir ifade yahut ima dahi olmadığını, haber kanalında verilen röportajlardan bahsedilmesine rağmen davacı tarafça buna ilişkin herhangi bir CD yada delil sunulmadığını, TTK 55 ve devamındaki haksız rekabet kriterlerinin bu davada oluşmadığını, iddiayı kabul etmemekle birlikte uğranıldığı iddia edilen zararın somut olarak ispatlanmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 17/04/2018 tarih ve 2016/1143 Esas – 2018/144 Karar sayılı kararı ile; ” 15 Temmuz 2016 darbe girişimi nedeniyle, darbe kalkışmasının araştırılması ve aydınlatılması maksadıyla Türkiye Büyük millet Meclisi tarafından kurulan “Fetullahçı Terör Örgünün 15 Temmuz 2016 Tarihli Darbe Girişimi İle Bu Terör Örgütünün Faaliyetlerinin Tüm Yönleriyle Araştırılıp Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu tarafından terör örgütünün finans kaynaklarının araştırılması maksadıyla Metro şirketler grubu …’ ün dinlenmek üzere davet edildiği ve sorulan soru üzerinde dava dilekçesinde yazılı olduğu şekilde … tarafından beyanda bulunulduğu, verilen beyan incelendiğinde haksız rekabet oluşturacak şekilde TTK 55. maddesinin ihlal edilmediği, davacı firmadan değil ağırlıklı olarak ismi bilinmeyen bir şahıstan bahsedildiği, …’ün bildiklerini ve duyduklarını komisyona aktardığı, komisyon tutanaklarını yetki mercilerle saklanan kamuoyuyla paylaşılmayan tutanaklar olduğu, ayrıca davalının katıldığı televizyon programlarında da aynı şekilde haksız rekabet oluşturacak şekilde beyanda bulunmadığı görülmekle .. şeklindeki gerekçeyle; “Davacının davasının reddine, … ” karar verilmiş ve verilen karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile, Denetime elverişsiz bilirkişi raporu doğrultusunda davanın reddine karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, Bilgisayar Mühendisi bilirkişinin, objektif ve hukuki bakış açısından uzak, açık ve detaylı anlatımları içermeyen denetime elverişli olmayan raporu doğrultusunda davanın reddine karar verildiğini, Mahkeme heyetinin işini kolaylaştırmak amacı ile alınan raporun esasen usul ve yasaya aykırı olduğunu, CD içerisinde mahkemeye ibraz olunan görüntülerin bizatihi Heyet tarafından izlenmesi yahut hukukçu bir bilirkişiden oluşan bilirkişi heyeti tarafından izlenmesi gerekirken eksik inceleme ile davanın reddine karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, …’ ün, Komisyonun Terör örgütü ile ilgili sorularını yanıtlarken soru ve içerikle hiç alakası olmadığı halde, anlam verilemeyecek bir şekilde, müvekkil şirketin unvanını andığını, şirket ile ilgili maddi gerçeklikten uzak beyanlar ileri sürdüğünü, 6102 Sayılı Ticaret Kanunu 55. Madde, 56. Madde ile 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu 58. madde uyarınca, davalının, yürütülen terör soruşturması kapsamında, ifadesi alınırken yahut röportaj verirken, konu ve sorular ile bağdaşmadığı halde, aynı iş kolunda faaliyet gösterdiği müvekkil şirketin unvanını dile getirerek, soruşturmadan bağımsız bir takım isnatlarda bulunmasının, ticari itibarı zedeleyerek haksız rekabet yapma amacını açıkça ortaya koymakta olduğunu, davalının sesli ve görsel iletişim araçlarını kullanarak, kamuoyunda müvekkil şirketin ticari itibarını zedelediğini, müvekkilin tüzel kişiliğine saldırıda bulunmakta olduğunu, müvekkil tüzel kişiliğin, kişilik haklarının zedelenmiş olduğunu, Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’ nin E:2001/4164 Karar – 2001/8421 sayılı ilamı ile; tüzel kişilerin de korunmaya değer haklarının var olduğunu ve bu hakları saldırıya uğradığı takdirde manevi tazminata hak kazanabileceğini açıkça ortaya koyduğunu, Müvekkil şirketin, davalının eylemleri sonucunda ticari itibarının zedelendiğini, müşteri portföyünde azalma meydana geldiğini ve gelir kaybı yaşadığını, 2015 Ekim, Kasım, Aralık aylarına ilişkin zarar: 5.362.881,00 TL olmasına rağmen 2016 yılı Ekim, Kasım, Aralık aylarına ilişkin zararın 6.567.578,06 TL olduğunu, müvekkil şirketin davalının 2016 yılı Kasım ayının başında gerçekleştirdiği eylemler neticesinde ekonomik zarara uğradığını, Yerel mahkeme tarafından komisyon tutanaklarının kamuoyu ile paylaşılmadığı yönünde bir tespit mevcut olduğunu, bu tespitin neye dayandığını merak ettiklerini, bu tutanakların dosyada mevcut olup müvekkil şirket tarafından elde edilebiliyor ise kamuoyuna da arz edilebiliyor olduğunu, komisyon tutanaklarının Türkiye Büyük Millet Meclisi Resmi sayfasında yayınlandığını, Eksik inceleme ve araştırma ile davanın reddine ilişkin verilen kararın kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesi gerektiğini beyanla yerel mahkeme tarafından verilen kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’ nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, haksız rekabetten kaynaklanan manevi tazminat davasıdır. Davada dayanılan maddi olgular, davalının TBMM Fetö araştırma komisyonunda verdiği 08/11/2016 tarihli ifadedeki bir kısım beyanlar ile … kanalındaki bir kısım ifadelerdir. Mahkeme, davalıya atfedilen eylemlerin haksız rekabet oluşturacak bir nitelik arzetmediği gerekçesiyle davayı reddetmiştir. Davalının verdiği ifadeden dolayı faili meçhul olarak silahlı terör örgütüne üye olma suçundan yapılan soruşturma sonucu KYOK verildiği anlaşılıştır. Davacı, bilirkişi raporunun denetime elverişsiz olduğunu buna göre karar verildiğini öne sürmüştür. Bilirkişi raporu, hakim tarafından HMK 282 uyarınca diğer delillerle birlikte değerlendirilmiş olup, bilirkişi video çözümlemelerini yapmıştır, yorumunu mahkeme yapmıştır. Bilirkişi raporunda iddia edilen hususların olmadığı açıklanmış, tüm konuşma rapora dökülmemiştir. Davacının haksız rekabet oluşturduğu öne sürülen sözleri somutlaştırması gerektirmektedir. Dava dilekçesinde… kanalında yayınlanan röportajda …’ün yöneltilen soru ile ilgisi olmadığı halde bambaşka bir konunun ortasında birden bire müvekkili şirket hakkında beyanlarda bulunduğu öne sürülmüşse de TBMM komisyonunda verilen ifade gibi… kanalındaki röportajda ne söylendiği konusunda somut bir açıklama yapılmamıştır. Davalının sözlerinin belirlenmesi için rapor alınmıştır. Raporun hukuki değerlendirmesinin yapılması yeterli olup, görüntülerin bizzat izlenmesi gerekmemektedir. Bu nedenle bu istinaf nedeni yerinde değildir. Davacı, TBMM araştırma komisyonunda hiç gerek olmadığı halde davacı firmanın adının kullanıldığın belirterek bunun davacı firmanın kişilik haklarınasaldırı olduğunu, ticari itibarının zedelediğini, zarara uğradığını öne sürmüştür. Davalının eylemleri nedeniyle davacının nasıl ve suretle zarara uğradığı ve illiyet bağı kanıtlanmış değildir. Davacı 2015 yılı Kasım ayı ile 2016 Kasım ayı zararlarını belirterek zarardaki artışın davalının eylemlerinden kaynaklandığını öne sürmüşse de, davacı firmanın artan zararının davacının içinde yer aldığı sektör piyasasından bağımsız, yalnız davalının eylemlerinden kaynaklandığını gösterir somut ve hukuken geçerli bir kanıt sunulmamıştır. TBMM komisyonunda davalıdan Fetö ile bildiklerini anlatması istenmiş, sorular da sorulmuş olup, davalı kendi algılaması dahilinde yaşadıklarını, duyduklarını anlatarak ifade vermiştir. Sonuç olarak; davacının istinaf dilekçesinde belirttiği hususların ilk derece mahkemesi kararının gerekçesinde hukuka uygun olarak karşılandığı, kararda yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nun 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davacı tarafından yatırılan 98,10 TL istinaf başvuru harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 44,40 TL istinaf karar harcından davacı tarafından istinaf aşamasında peşin olarak yatırılan 35,90 TL istinaf karar harcının mahsubu ile bakiye 8,5 TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden davacı üzerinde bırakılmasına, 5-Karar kesinleştiğinde ve talep halinde artan gider avansı varsa yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’ nın 361/1. maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’ da temyiz yolu açık olmak üzere 20/11/2019 tarihinde oy birliği ile karar verildi.