Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1240
KARAR NO : 2019/1477
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARI VEREN
MAHKEME : İSTANBUL 18. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 12/01/2018
DOSYA NUMARASI : 2017/634 Esas – 2018/11 Karar
DAVA : Zayi Belgesi Verilmesi
KARAR TARİHİ : 23/10/2019
İlk derece Mahkemesinde yapılan yargılama sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFIN İDDİASININ ÖZETİ:
Davacı şirket yetkilisi dava dilekçesinde özetle; Maltepe Mah. …Zeytinburnu/İst. adresindeki … San. A.Ş isimli … ticaret sicil no.lu ticari işletmesinin, 12.7.2017 tarihinde Yönetim Kurulu Karar defterini kaybettiğini, bu durumun yerel gazeteye ve maliyeye taraflarınca bildirildiğini belirterek yönetim kurulu karar defterinin zayi olduğuna dair tarafına zayi belgesi verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davacı vekili, 12/01/2018 tarihli duruşmada; davacı şirkete 14. Sulh Ceza Hakimliği’ nin 20/03/2017 tarihli kararı ile TMSF’ nin kayyım olarak atandığını, kendilerinin kayyım tarafından yetkilendirildiğini, Yönetim kurulu defteri şirkete kayyım atanmadan önce kaybedildiğini, bu şekilde deftere ulaşılamadığını beyan ettiği anlaşılmıştır.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:
İstanbul 18. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 12/01/2018 tarih ve 2017/634 Esas – 2018/11 Karar sayılı kararı ile;
” Dava dilekçesindeki açıklamaya göre davacı şirkete ait yönetim kurulu karar defterinin, şirkete kayyım atandıktan ve yeni yönetim kurulu göreve başladıktan yaklaşık 3,5 ay sonra 12/07/2017 tarihinde kaybedildiği belirtilmiş ancak defterin ne şekilde kaybedildiği açıklanmamıştır. Kanunda da belirtildiği üzere, yangın, su baskını veya yer sarsıntısı gibi bir afet veya hırsızlık sebebiyle ve kanuni saklama süresi içinde defter ve belgeler zıyaa uğrarsa tacir zıyaı öğrendiği tarihten itibaren 15 gün içinde kendisine bir belge verilmesini isteyebileceği düzenlenmiştir. Bu maddede düzenlenen afet kavramına, davacıya kusur izafe edilemeyecek olan ve irade dışında meydana gelen olayların girebileceği gözetilmeli, tacirin belgelerini muhafazada gerekli dikkat ve özeni göstermesi gerekmektedir. Ancak, zayi belgesi talep edilen yönetim kurulu karar defterinin ne şekilde kaybedildiğinin belirtilmediği, davacının gerekli dikkat ve özeni göstermediği, defterin kaybolmasında kusuru bulunduğu anlaşılmıştır. Her ne kadar davacı vekili duruşmada dava dilekçesindeki beyanların aksine yönetim kurulu karar defterinin şirkete kayyım atanmadan önce kaybedildiği, yeni yönetim kurulu üyeleri tarafından deftere ulaşılamaması nedeni ile davanın açıldığını belirtmiş ise de; şirketin İstanbul 14. Sulh Ceza Hakimliğinin 2017.976 D.iş 20/03/2017 tarihli kararı ile TMSF’nin kayyım olarak atandığı Başbakan Yardımcılığı Makamının 22/03/2017 tarih, 2017/168 sayılı kararı ile yönetim kurulu başkanı ve üyelerin atandığı ve atama kararlarının 30.03.2017 tarihinde Türkiye Ticaret Sicil Gazetesinde tescil edildiği anlaşılmıştır. Yukarıda kanun maddesinde belirtildiği üzere, işbu davanın ziyanın öğrenildiği tarihten itibaren 15 gün içerisinde açılması gerekmektedir. Bu 15 günlük süre hak düşürücü süre niteliğindedir. Bu itibarla yeni yönetim kurulu, Başbakan Yardımcılığı Makamının 22/03/2017 tarih, 2017/168 sayılı kararı ile oluşmuş ve atama kararına ilişkin yönetim kurulu kararı 30/03/2017 tarihinde Türkiye Ticaret Sicil Gazetesinde tescil edildiği dikkate alındığında yaklaşık 3,5 ay sonra davanın açılmış olmasınının basiretli tacir gibi davranma yükümlülüğünün ihlali niteliğinde olduğu, bu nedenle yönetim kurulu karar defterinin şirkette kayyım atanmasından önce kaybolması halinde davanın 15 günlük hak düşürücü süre içerisinde açılmadığı anlaşılmış ise de; davanın ıslah edilmemiş olması, hakimin dava dilekçesindeki maddi vakıaya bağlı olduğu ilkesi nazara alındığında, yönetim kurulu karar defterinin şirkete kayyım atanmasından sonra kaybolduğu kabul edilerek yukarıda açıklandığı üzere davacının gerekli dikkat ve özeni göstermediği, defterin kaybolmasında kusuru bulunduğu anlaşılmakla, davanın esastan esastan reddine … ” karar verilmesi gerektiği gerekçeleri ile;
” Davanın REDDİNE, … ” karar verilmiş ve verilen karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davacı vekili istinaf dilekçesi ile,
İlk derece mahkemesince yönetim kurulu karar defterine zayi belgesi verilmesi için ikame ettikleri davada işbu davanın 15 günlük hak düşürücü sürenin geçtiğinden ve defterin kaybedilme sebebinin kanunda sayılanlardan olmadığından bahisle reddedilmesinin yasaya aykırı olduğunu, Müvekkil şirkete İstanbul 14. Sulh Ceza Hakimliği’ nin 2017/976.D. İş 20/03/2017 tarihli kararı ile TMSF kayyım olarak atandığını, Başbakan Yardımcılığı Makamı 22/03/2017 tarih, 2017/168 sayılı kararı ile yönetim kurulu başkanı ve üyeleri atandığını ve akabinde atama kararlarının 30/03/2017 tarihinde Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinde tescil edildiğini, Müvekkil şirketin TMSF tarafından belirlenen yönetim kurulunun şirket içi araştırmalara ve denetimlere ağırlık vererek şirketin işleyişini sağlıklı bir zemine oturtmaya çalıştıklarını, bu denetimler sonucunda 12/07/2017 günü yönetim kurulu karar defterinin kaybolduğunun tespit edildiğini, tespit işleminin gerçekleştirilmesi ile beraber aynı gün tutanak tutulduğunu, ( Ek-1 Yönetim Kurulu karar defterinin kayıp olduğuna dair tutanak ) ve 15 günlük hak düşürücü süre geçmeden 17/07/2017 günü işbu davanın ikame edildiğini, 12/07/2017 günü yönetim kurulu karar defterinin kaybedildiğinin tespit edilmesiyle yerel gazetelere ve maliyeye kendileri tarafından bildirim yapıldığını, Her ne kadar ilk derece mahkemesi kayyım atandıktan 3.5 ay sonra işbu davanın ikame edildiğini belirterek davayı reddetse de 15 günlük hak düşürücü sürenin kayyım heyetinin atanmasıyla değil yönetim kurulu karar defterinin olmadığının tespitiyle başlayacağını, Mahkemenin hak düşürücü sürenin geçtiğini gerekçe göstererek davayı reddetmesinin yasaya aykırılık oluşturduğunu, Mahkemenin, müvekkilin kusurlu olduğu, gerekli dikkat ve özenin gösterilmediğini ve müvekkilin kayıp için bir sebep göstermediğini belirterek zayi belgesinin verilmesi taleplerini reddettiğini, oysa müvekkil şirketin yönetim kurulu karar defterinin kaybedilmesinde kusuru bulunmadığını, kayyım heyeti atanmadan önceki yönetim kurulunun Fetö-PYD soruşturmaları kapsamında görevden alındığını, terör örgütü soruşturmaları kapsamında görevden alınan ve bir kısmı tutuklu olan bu yöneticilerin kayyım heyeti şirketi devralmadan önce bir kısım belgeleri yok ederek kayyım heyetinin birtakım kararlara erişebilmesinin önüne geçmeye çalıştığını, açıklanan nedenler ile müvekkilin yönetim kurulu karar defterinin kaybedilmesinde hiçbir kusuru bulunmadığını ve terör örgütüne mensup eski yöneticilerce bilerek kaybedildiğini gösterdiğini beyanla;
– İstinaf başvurularının kabulüne,
– İlk derece mahkemesinin verdiği kararın istinaf incelemesi sonucu esasen kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ:
HMK’ nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır.
Dava, davacı şirketin karar defterinin kaybolduğu iddiasına dayalı zayi belgesi verilmesi davasıdır.
Davacı şirkete İstanbul 14. Sulh Ceza Hakimliği’ nin 20/03/2017 tarih ve 2017/976 D.İş kararıyla 674 sayılı KHK 19/2 ve CMK 133.maddelerine göre TMSF’nin kayyım olarak atandığı, CMK 133 e göre şirketin yönetim organının yetkileri ile ortaklık payları veya menkul kıymetler idare yetkilerinin kayyıma devredildiği anlaşılmaktadır.
Davacı vekili kayyım atanmasından önceki yönetim zamanında defterin kaybolduğunu duruşmada belirtmiş, dava dilekçesinde ise defterin kaybolduğunun 12/07/2019 tarihinde tespit edildiğini öne sürmüştür.
TTK’ nın 82/7. maddesinde düzenlenen ziya halleri, tacirin elinde bulunmayan nedenlerden dolayı iradesi dışında zayi olma halidir. Davacı, davanın dayandığı zayi olayının TTK 82/7.madde kapsamında olduğuna dair iddia, ispata elverişli maddi vakıa ve kanıt sunmuş değildir. Oysa HMK’nın 194/1.maddesine göre iddianın dayandığı maddi vakıalar ispata elverişli olarak somutlaştırılmak zorundadır.
Davanın TTK’nın 82/7.maddesinde öngörülen yasal koşullara uymadığı, yönetimi suç soruşturması nedeniyle TMSF’ye devredilen şirketler yönünden TTK’da öngörülen düzenlemeden farklı bir uygulama yapılmasını gerektiren yasal bir dayanak bulunmadığı, Mahkemenin verdiği kararın dosya içeriğine, usul ve yasaya uygun olduğu anlaşılmakla, davacının istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesine göre esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nun 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davacı tarafından yatırılan 98,10 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına,
3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 44,40 TL istinaf karar harcından, istinaf eden davacı tarafından istinaf aşamasında peşin olarak yatırılan 35,90TL harcın mahsubu ile bakiye 8,50 TL istinaf karar harcının davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına,
5-Artan gider avansı varsa yatıran tarafa iadesine,
6-Kararın İlk Derece Mahkemesince davacı tarafa tebliğe gönderilmesine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 23/10/2019 tarihinde HMK’ nun 362/1-ç maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.
.