Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2018/1218 E. 2019/1563 K. 14.11.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1218 Esas
KARAR NO : 2019/1563 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI : 2017/220 Esas 2018/308 Karar
TARİH : 28/03/2018
DAVA : Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 14/11/2019
İlk derece mahkemesinde yapılan yargılama sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacılar vekili dava dilekçesi ile; davalıların hileli ve aldatıcı davranışları ile hayali vaatlerde bulunarak yurt dışında yaşayan binlerce vatandaşın iradesini sakatlayıp hataya düşürmüş ve dolandırmış olduklarını, davalıların bu davranışları ile yasa dışı para toplama faaliyetlerini gerçekleştirmiş ve bir çokları gibi müvekkilinin de ekonomik mahvına neden olduklarını, müvekkilinin Almanya’da yaşayan binlerce mağdur işçi vatandaşlarından biri olduğunu, hiçbir deneyimi bulunmayan vatandaşa faiz haramdır kavramının sloganlaştırılması ile davalılar…. A.Ş. ve… faiz getirisi yerine kar payı dağıtacaklarını, gerçek müslümanın faiz almasının haram olduğunu, ancak kar payının helal olduğunu söyleyerek duygusal motivasyon unsurunu tamamladıklarını, müvekkillerinin murisi … da yurt dışında çalışarak kazanmış olduğu paraları değerlendirmek amacı ile birçok araştırmalardan sonra davalıların şirketine 300.000,00 DM(153.387,56 Euro) karşılığı 602.920,482 TL’yi davalılara vermiş olduğunu belirterek adı geçen 300.000,00 DM karşılığı 602.920,482 TL’nin en yüksek avans faizleriyle birlikte tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalılar … A.Ş …, …, … ve …. A.Ş vekili cevap dilekçesi ile; müvekkillerine yöneltilen husumeti kesinlikle kabul etmediklerini, davacının … şirketine vermiş olduğunu iddia ettiği parayı geri almadığı gerekçesiyle zarara uğradığını ileri sürerek sebepsiz zenginleşme için bu davayı açtığını, yetkili mahkemenin Didim Asliye Hukuk Mahkemesi olduğunu, müvekkilleri ile davacı arasında ortaklık ilişkisi bulunmadığını, talebin sebepsiz zenginleşmeye dayanmış olup 1 ve 10 yıllık zamanaşımının dolduğunu, davacının para yatırdığının kesin olarak bilinmediğini, öncelikle para yatırdığının ve alacağının bulunduğunu ispat etmesi gerektiğini savunarak, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.Davalılar …. Ltd. Şti. …, …, … vekilleri cevap dilekçesi ile; yetkili mahkemenin Didim Asliye Hukuk Mahkemesi olduğunu, davacıların murisiyle müvekkilleri arasında bir ilişki bulunmadığından husumetin yönetilmeyeceğini, 1 ile 10 yıllık zamanaşımının dolduğunu, esasa ilişkin olarakda davacının para yatırdığını ispat etmesi gerektiğini, iddiaların doğru olmadığını, yatırılmış olsa dahi kendilerinden talep edilemeyeceğini savunarak, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:İlk Derece Mahkemesi 28/03/2018 tarih 2017/220 Esas 2018/308 Karar sayılı kararında;”Tüm dosya kapsamından; davacılar 14.09.1999 tarihli kar payı ortaklık sertifikası talep formu suretinde 300.000,00 DM’nin murisleri … tarafından… GmbH’e yatırıldığını ve paranın davalı şirketlere aktarıldığını ve aralarında organik bağ bulunduğunu belirterek davalı şirket ve ortaklardan tahsilini talep etmiş olup, davacıların dosyaya dayanmış oldukları belgenin suretini sundukları, ortak oldukları ve para yatırdıklarına dair bu belge dışında bir delil de bulunmadığı, dayanak belge aslının ibrazı için davacı tarafa kesin süre verildiği, davacı tarafın belge aslını ibraz edemeyeceklerine dair beyanda bulundukları, her ne kadar Almanya’da bulunan binada yangın çıktığını ve binanın yıkıldığına dair resmi makamlardan yazı aldıklarını belirtmiş iseler de davacının beyanında da belirttiği üzere Alman makamlarından verilen yazıda “binada yangın çıktığını, sonrasında binanın yıkıldığını” ifade eder açıklamanın olduğu, bu durumun belgenin zayi olduğunu tespitine ilişkin dayanılacak bir belge olarak kabul edilemeyeceği netice itibariyle davacının para yatırdığına ilişkin tek delili olan belgeyi sunamadığı, fotokopiye dayanılarak karar verilemeyeceği (Yargıtay 11. HD’nin 16.05.2013 tarih ve 2012/11447 Esas 2013/10078 Karar sayılı ilamı, 15.04.2014 tarih 2013/18316 Esas 2014/7408 Karar sayılı ilamlarında belirtildiği üzere) bu haliyle davacıların davasını ispat edemediği …” gerekçesi ile; Davanın reddine karar verilmiş ve karara karşı davacılar vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacılar vekili istinaf dilekçesi ile;Davalıların Jetpa unvanı altında kurdukları şirketler ile binlerce yatırımcıdan para topladığı ve kontrollerinde bulunan şirketlere aktardıklarını, bu konuda kesinleşen Yargıtay kararları bulunduğunu, Müvekkillerinin babası …, … şirketine para yatırdığını, bu paraların daha sonra bu şirketin arkasına saklanan davalılara ve kontrol altında tuttukları şirketlere aktarıldığını, Müvekkillerinin babasının 19.08.2014 tarihinde vefat ettiğini, zor koşullarda yaşamlarını sürdüren müvekkillerinin Jetpa‘ ya yatırım yaptığına dair belgenin fotokopisini bulduklarını ve bu yatırımdan haberdar olduklarını, bunun üzerine alacağın tahsili için dava açtıklarını, ancak açılan davada bu belgenin aslının sunulmasının istendiğini, aslının yangın sebebiyle bulunamadığını, bununla birlikte yangının gerçekleştiğine dair resmi yazıyı sunduklarını ve davaya konu olayın aydınlatılabilmesi için tüm bu gelişmeler sonucu davalılara yemin teklif ettiklerini, Mahkemenin yangına ilişkin resmi belgeyi de dikkate almadığını, yeminin deliller arasında bulunmadığı gerekçesiyle yemin teklifini reddettiğini, mahkemenin olayı aydınlatma görevini tam olarak yerine getirmediğini, Para yatıranların davacılar değil babaları olduğunu, babalarının yatırım yaptığını sonradan öğrenen davacıların babalarının sahip olduğu tüm belgelerin neler olduğunu bilmediklerini, aile olarak ağır bir yangın attıklarını, tüm bu nedenle ellerinde bulunan tüm belgelerin asıllarının yandığını düşündüklerini, belgenin aslına ulaşmanın mümkün olmadığını, ancak müvekkillerinin bu süreçte tüm akrabalarına başvurarak babalarına dair evrakları topladıkları ve söz konusu yatırıma ilişkin bazı evraklar bulduklarını, müvekkillerin kısa bir süre önce ulaştıkları belgelerden 15.09.1999 tarihinde babalarının … ŞİRKETİNE 300.000,- DM yatırım yaptığını gösterir banka havalesine dair dekontu bulduklarını, HMK 145. madde uyarınca dayanılması mümkün olan delillere izin verilmemesinin hatalı olduğunu, delil listesinde gösterilmemiş olsa da davada bu sorunun doğumuna kadar yemin ile ilgili bir işlem yapılmayacağını, yeminin belgenin sunulamamasından sonra gerekli olacağını, dolayısı ile dava dilekçesinde yemin deliline dayanılmamasının davayı geciktirmediğini, davacıların ellerinde bulunmayan belgelere sonradan ulaşmaları durumunda bu belgelerin de sunulabilmesinin mümkün olduğunu, Mahkemenin doğruya ulaşmak için yemin delilini de dikkate alması ve kabul etmesi gerektiğini, bu açıdan yemin delili tahkikat aşamasında ileri sürüldüğü, herhangi bir şekilde yargılamayı geciktirmediği ve özellikle para yatıranın miras bırakan babaları olması ve yangın nedeniyle davacıların bu belgeleri sunamadıklarının kabulü gerektiğini, Ayrıca tarafların olayların esasına ilişkin olarak HMK m. 29 uyarınca doğruyu söyleme yükümlülüğü bulunduğunu, davalıların bu paranın yatırılmadığını ileri sürüyorlarsa, dilekçelerine ekli olan orijinal belgelerden de görüleceği gibi doğruyu söylemediğini, bu durumda MK m. 2 uyarınca davranış kurallarının en üstünde bulunan dürüst davranmak yükümlülüğünün usul kanununa yansıması olan HMK m. 29 düzenlemesine aykırı davranıldığını, bu tür bir durumun tespitinde hakkını kötüye kullanan tarafın bu haktan yararlanamayacağını, bunun doğal sonucu da hakkını kötüye kullanan davalıların para yatırılmadığına dair iddialarının dikkate alınmaması ve hatta para yatırıldığının kabul edilmesi gerektiğini,Mahkemenin bu aşamada yemin deliline izin vermemesinin hatalı olup, gerçeklerin ortaya çıkması açısından yetersiz kaldığı ve davanın esasını aydınlatma görevi açısından haksız bir sonuç doğurduğunu, ileri sürerek İstinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER : Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/220 Esas 2018/308 Karar sayılı dosyası kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, dava dışı şirkete davacılar murisi tarafından yatırılan paranın, geçerli şekilde ortaklık ilişkisinin kurulmadığından ve davalı şirketlere usulsüz olarak aktarıldığından bahisle tüzel kişilik perdesi aralanarak davalılardan tahsili istemine ilişkindir. 6100 sayılı HMK’nın 118-186. maddeleri arasında düzenlenen yazılı yargılama usulünde ilk derece yargılaması beş aşamadan oluşmaktadır. Bunlar davanın açılması ve karşılıklı dilekçelerin verilmesi, ön inceleme, tahkikat, tahkikatın sona erdirilmesi ve sözlü yargılama ile hüküm aşamalarıdır.6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 137. maddesinde, ön incelemenin kapsamı; 138. maddesinde ön inceleme aşamasında dosya üzerinden dava şartları ve ilk itirazlar hakkında verilecek kararlar; 139. maddesinde ön inceleme duruşmasına davet ve 140. maddesinde yapılması zorunlu olan ön inceleme duruşması düzenlenmiştir.Hukuk Muhakemeleri Kanunu “ön incelemenin kapsamı” başlıklı 137. maddesinde, dilekçelerin karşılıklı verilmesinden sonra ön inceleme yapılacağı, 138. madde dikkate alınarak öncelikle dava şartları ve ilk itirazlar hakkında dosya üzerinden karar verileceği, dava şartları ve ilk itirazlar hakkında gerektiği takdirde karar verilmeden önce, bu konuda tarafların ön inceleme duruşmasında dinlenebileceği, ön inceleme duruşmasında tarafların iddia ve savunmaları kapsamında uyuşmazlık konularının tam olarak belirleneceği, hazırlık işlemleri ile tarafların delillerini sunmaları ve delillerin toplanması için gereken işlemlerin yapılacağı, tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebileceği davalarda sulhe ve arabuluculuğa teşvik edileceği ve bu hususların tutanağa geçirileceği, “Ön İnceleme Duruşmasına Davet” başlıklı 139. maddesinde dilekçelerin karşılıklı verilmesinden ve yukarıdaki maddelerde belirtilen inceleme tamamladıktan sonra, ön inceleme için bir duruşma günü tespit edilerek taraflara bildirileceği, çıkarılacak davetiyede duruşma davetiyesine ve sonuçlarına ilişkin diğer hususlar yanında, taraflara sulh için gerekli hazırlığı yapmaları, duruşmaya sadece taraflardan birinin gelmesi ve yargılamaya devam etmek istemesi durumunda, gelmeyen tarafın yokluğunda yapılan işlemlere itiraz edemeyeceği ve diğer tarafın, onun muvafakati olmadan iddia ve savunmasını genişletebileceği yahut değiştirebileceğinin ayrıca ihtar edileceği, “Tarafların duruşmaya daveti” başlıklı 147. maddesinde ise, ön inceleme aşamasının tamamlanmasından sonra tahkikat için tarafların duruşmaya davet edileceği belirtilmiş, devamında Kanun’un, ”Tahkikatın sona ermesi” başlıklı 184. maddesinde ve sözlü yargılama hükümlerinin yer aldığı 186. maddesinde, tahkikat ve sonlandırılmasına yönelik olarak; hâkimin, tarafların iddia ve savunmalarıyla toplanan delilleri inceledikten sonra, duruşmada hazır bulunan taraflara tahkikatın tümü hakkında açıklama yapabilmeleri için söz vereceği, tarafların tahkikatın tümü hakkındaki açıklamalarından sonra, tahkikatı gerektiren bir husus kalmadığını görürse, tahkikatın bittiğini taraflara tefhim edeceği, tahkikatın bitiminden sonra, sözlü yargılama ve hüküm için tayin olacak gün ve saatte mahkemede hazır bulunmalarını sağlamak amacıyla iki tarafı davet edeceği, taraflara çıkartılacak olan davetiyede, belirlenen gün ve saatte mahkemede hazır bulunmadıkları takdirde yokluklarında hüküm verileceği hususu bildirilerek, taraflara son sözlerinin sorulmasından sonra hüküm verileceğine dair düzenleme getirilmiştir. (Yargıtay 4. HD 2017/1301 E., 2019/4159. K.)Somut olayda davacılar vekili gerekli harç ve masrafları yatırarak dava açmış olup, dava dilekçesi davalılardan …’a tebliğ edilmemiştir. Dava dilekçesinde bu davalının TC kimlik numarası yer almadığı gibi adresine ilişkin bir bilgi de bulunmamaktadır. Dosya içinde ve Uyap’tan yapılan kontrolde dava dilekçesinin bu davalıya tebliğe çıkarıldığına ilişkin bir bilgi de bulunmamaktadır. Yine aynı şekilde ön inceleme, tahkikat ve sözlü yargılama duruşma gününün de tebliğ edildiğine ilişkin bir tebligat parçası bulunmamaktadır. Karardan sonra davacı vekilinin yazılı başvurusu üzerine gerekçeli karar ile istinaf başvuru dilekçesi bu davalıya tebliğ edilmiştir.HMK’da düzenlenen sisteme göre yargılama aşamalarının her birinde yapılması gereken işlemler tamamlanmadıkça diğer aşamalara geçilemeyecektir.Buna göre, usulüne uygun şekilde davalıya dava dilekçesi tebliğ edilmeden ve dilekçelerin teatisi aşaması tamamlanmadan ön inceleme aşamasına geçilmesine olanak bulunmamaktadır. Dilekçelerin teatisi aşaması tamamlanmadan, tarafların bildirdikleri delilleri sunmaları ve bunların mahkemece toplanması söz konusu olamayacağı gibi, usulüne uygun olarak taraflar ön inceleme duruşmasına davet edilmeden ön inceleme duruşmasının yapılmasına ve ön inceleme duruşmasında yapılması gereken işlemlerden olan, taraflar arasındaki uyuşmazlığın tespiti, tarafların sulhe ve arabuluculuğa teşvikine ve tarafların delillerini sunmaları ve delillerin toplanması için gerekli işlemlerin yapılmasına da olanak yoktur. Dosyanın incelenmesinde; yargılamanın 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 122. maddesinde belirtilen şekilde davalıya tebliğ edilmediği, 137 ve devamı maddeleri hükümlerine aykırı olarak mahkemece usulüne uygun şekilde tarafların ön inceleme duruşmasına daveti sağlanmadan, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda öngörülen yargılama aşamaları usulüne uygun yapılmadan delillerin değerlendirilerek hüküm tesis edilmiş olması usule aykırı olmuştur.Belirtilen nedenlerle, HMK.nun 355 maddesi uyarınca resen mahkeme kararının kaldırılmasına, dava dilekçesinin usulüne uygun olarak davalılardan …’a tebliği ile bundan sonra usulüne uygun şekilde ön inceleme aşamasına geçilmesine, tarafların bildirdikleri delilleri toplanarak usulüne uygun şekilde yapılacak tahkikat aşamasında deliller değerlendirilerek oluşacak sonuca göre karar verilmek üzere mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak, aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Bakırköy 2.Ticaret Mahkemesi’nin 28/03/2018 tarih ve 2017/220 Esas 2018/308 Karar sayılı kararının HMK. 355 ve 353/1-a4 maddeleri uyarınca ORTADAN KALDIRILMASINA ve dosyanın mahkemesine İADESİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 98,10.TL istinaf başvuru harcının hazineye gelir kaydına, 35,90.TL istinaf karar harcının talep halinde iadesine,4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı olması halinde yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesi tarafından taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 14/11/2019 tarihinde HMK 355, 353/1-a4 maddeleri gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.