Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2018/1214 E. 2019/1605 K. 14.11.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1214
KARAR NO : 2019/1605
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARI VEREN
MAHKEME : BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 30/05/2018
DOSYA NUMARASI: 2015/740 Esas – 2018/559 Karar
DAVA: Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ : 14/11/2019
İlk Derece Mahkemesinde yapılan yargılama sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili ile davalı arasında 22/07/2013 tarihi öncesine dair ticari ilişkisi olduğunu, karşılıklı olarak tanık huzurunda tutanak başlıklı bir belge düzenleyerek ticari ilişkilerine son verdiklerini, … huzurunda düzenlenen 3 nüsha halinde 22/07/2013 tarihli sözleşmeye göre tarafların dosyadaki ticari ortaklığından …’a 520.000 USD 17/03/2014 tarihine kadar davalı tarafından ödenmesinin kararlaştırıldığını, sözleşme gereğince 17/03/2014 tarihine kadar ödenmesi gereken 520.000 USD’nin ödenmemesi üzerine Bakıkröy …. İcra müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyası ile icra takibinde bulunduklarını, itiraz üzerine takibin durduğunu, itirazın haksız olduğunu, zira tarafların ve tanığın imzasını taşıyan 3 nüsha olarak hazırlanmış belgenin her bir tarafta birer nüshasının bulunduğunu, sahtelik ve tahribat iddialarının yerinde olmadığını, davalı taraf ve talepte bulunan nushanın elde edilerek incelenmesi ve tanıığın dinlenmesi halinde bu duurmun belirleneceğini belirterek; davalının yapmış olduğu itirazın iptaline % 20′ den aşağı olmamak üzere tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; tarafların tahminen 2005 yılında tanıştıklarını müvekkilinin müdürü olduğu dava dışı şirket ile davalının hissedarı ve müdürü olduğu …. Ltd Şti, arasında 2005 yıllarında başlayan ticari ilişkinin 2013 yılına kadar devam ettiğini, 24/04/2013 tarihi itibariyle müvekkilinin müdürü olduğu dava dışı şirketin davalının hissedarı ve müdürü olduğu şirkette bakiye 78.468,04 TL alacaklı durumda olduğunu, müvekkilinin hissedarı olduğu şirketin Rusya’da promosyon ürünü satmaya başladığını, davalının 2013 yılı ortalarından itibaren müvekkilinin hissedarı olduğu şirketin Rusya’daki işlerinde kendisinin katkısı olduğunu iddia ederek pay istemeye başladığını, bununla ilgili ısrarlı talepleri olduğu daha sonra tehdite dönüştüğünü, müvekkili hakkında “onu vuracağım, yaşatmayacağım, öldüreceğim” gibi beyanlarda bulunduğunu, bu şekilde haber gönderdiğini ve telefonda tehditlerde bulunduğunu, bu tehditler sırasında dava dışı …. Ltd.Şti’nins ahibi … araya girdiğini, müvekkilinin davalının hiçbir hakkı ve alacağı olmamasına karşın, bu tehditlerden kurtulmak için müvekkili yanında … ve … davalının yanında ise … olduğu halde Büyükçekmece’de buluştuklarını, davalının hiçbir alacağı olmamasına karşın 100.000 dolar para istediğini, kendisinin kabul etmediğini ve ayrıldıklarını, daha sonra davalının müvekkilinin iş yerine gelip bağırıp çağırdığını, tehditlerine devam ettiğini, sonrasında … araya girerek kendilerini anlaştırmaya çalıştığını, yapılan görüşmeler sonucunda müvekkilinin davalıya 100.000 dolar karşlığı 191.590,92 TL ödeme yapması, davalının hissedarı olduğu … Şirketi’nin alacağından vazgeçmesi ve kayıtların bu şekilde düzeltmesi hususunda anlaştıklarını, 191.500 TL tutarla ilgili de ortağı olduğu şirketler arasında fatura kesilmesinin ve çek düzenlenmesinin kararlaştırıldığını, müvekkili şirketin borcu olmamasına karşın bu parayı ödemeyi üstlendiğini, bu yöndeki mutabakattan sonra dava dışı … araya girerek tarafların birbirine alacağı bulunmadığına dair bir ibraname imzalamaları gerektiğini belirterek bilgisayarda tanzim edilmiş tutanak başlıklı 2 nüsha yazısıyı getirip masaya koyduğunu, yazıda “2005 yılıında başlayan … ile … arasındaki tüm ticaret ilişkisi 22/07/2013 tarihi itibariyle tarafların birbirinden hiçbir alacağı kalmadan noktalanmıştır. İsmi geçen şaısların şirketlerinin de bu tarih itibari ile alacak ve borçlarının kalmadığı beyan olunmuştur. …, …, … şeklinde yazının bulunduğunu, müvekkilinin de hiç tereddüt etmeden isminin altına imza attığını, … ihtilafın halledildiğine ilişkin beyanı ve talebi gereğince her iki nüshanın da kendi kasasında saklanmak üzere … verildiğini, müvekkilinun hiçbir borcu olmamasına karşın 100.000 dolar karşılığı ödedikten, 78.465 TL’lik alacağından vazgeçmesine rağmen bir daha rahatsız edilmeyeceğinden emin şekilde mahalli terkettiğini, Bakırköy … İcra Müdürlüğünün …. esas sayılı dosyasında gönderilen ödeme emrinde hiçbir belge çıkmadığını icra dosyasına baktıklarında 22/07/2013 tarihinde imzalanan belgeye “şu kadar ki … dosyadaki ticaret ortaklığında …’a 520.000 USD borcunu 17/03/2014 tarihine kadar ödeyecektir.” ibaresinin eklendiğinin görüldüğünü, takibe dayanan tutanağın kendisinin imzaladığı tutanaktan farklı olduğunu, sonradan kasıtlı olarak paragraf ile isim ve imza arası uzun tutulan boş alana bu ibarenin sonradan ilave edilmiş olduğunu, tutanak içeriğinde de bir önceki yazıyla sonraki yazının farklı olduğunun anlaşıldığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 30/05/2018 tarih ve 2015/740 Esas – 2018/559 Karar sayılı kararı ile; ” … Tüm dosya kapsamından; taraflar arasındaki ihtilaf Bakırköy …. İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı takip dosyasında dayanak olan 22/07/2013 tarihli tutanak isimli belgedeki “şu kadar ki … dosyadaki ticari ortaklığında …’a 520.000 USD borcunu 17/03/2014 tarihine kadar ödeyecektir.” yazısının sonradan eklenip eklenmediği hususunda bulunmaktadır. Taraflar arasındaki uyuşmazlık dikkate alındığında, açığa atılan belgenin sonradan doldurulması söz konusu olmayıp, taraflar arasında imzalanan sözleşmeye daha sonra bir ibarenin eklenmesi nedeniyle sahtelik iddiası söz konusu olduğundan bu ibarenin tarafların iradesi dışında eklenmesi halinde davalı eklenen bu ibareden kaynaklanan yükümlülükten sorumlu olmayacaktır. Gerek Adli Tıp Kurumu’ ndan alınan rapor ve gerek İstanbul Ünviersitesi Adli Tıp Kurumu’ndan alınan rapor içeriği dikkate alındığında “şu kadar ki … Rusya’daki ticari ortaklığından …’a 520.000 USD borcunu 17/03/2014 tarihine kadar ödeyecektir.” yazısının kendinden önce gelen yazılardan satır hizası, konum itibariyle farklılık arz ettiği, yine kendinden önce gelen yazıda kullanılan toner ile bu kısımda kullanılan tonerin farklılık gösterdiği netice itibariyle bu yazıların belgeye sırası dahilinde ve eş zamanlı olarak yazılmamış olduğu, sonradan ilave edilmiş olduğu anlaşılmıştır. Söz konusu bu kısmın tarafların iradelerine uygun olarak imzaladıkları belgeye sonradan ilave edilmesi nedeniyle davalının iradesini yansıtmadığından bu ilave kısımla ilgili davalının sorumlu olmayacağı anlaşılmıştır. Her ne kadar davacı taraf, davalının cevap dilekçesinde belgede imzası bulunan …. bulunduğu kabul ettiğini ve Adli Tıp Enstitüsü raporunda da şahit ismiyle eklendiği belirtilen yazının aynı karakterde ve aynı yazıcıdan çıktığı belirtilmiş ise de bu durumun neticeye etkili olmayacağı, şahidin isminin olduğu yazı karakteri ve yazıdan ekleme yapılarak çıktı alınması da mümkündür. İhtilaf konusu yazının sonradan eklendiği bilirkişi raporlarıyla sabit olması karşısında bu hususun tek başına sonucu değiştirmesi mümkün değildir. Bir başka husus ise; yazı içeriğine baktığımızda “2005 yılında başlayan … ile … arasındaki tüm ticaret ilişkisi 22/07/2013 tarih itibariyle tarafların birbirinden hiçbir alacağı kalmadan noktalanmıştır. İsmi geçen şahısların şirketlerinin de bu tarih itibariyle alacak ve borçlarının kalmadığı beyan olunmuştur.” şeklindeki ifadeden sonra “Şu kadar ki … Rusya’ daki ticari ortaklığından …’a 520.000 USD borcunu 17/03/2014 tarihine kadar ödeyecektir.” ibaresinin yer alması da yazının içeriğine ve anlam bütünlüğüne uymamaktadır. Tüm bu hususlar dikkate alınarak 22/07/2013 tarihli tutanak isimli belgedeki “şu kadar ki … Rusya’ daki ticari ortaklığından …’ a 520.000 USD borcunu 17/03/2014 tarihine kadar ödeyecektir.” ibaresinin sonradan eklendiği ve bu sebeple bu belge gereğince davalının borçlu olmadığı, itirazın haklı olduğu anlaşıldığından açılan davanın reddine … ” karar verilmesi gerektiği gerekçeleri ile; ” 1-Davacının davasının REDDİNE, … ” karar verilmiş ve verilen karara karşı, davacı vekili ile davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Yerel Mahkeme kararının hatalı olduğunu, bu nedenle kararın tümü ile kaldırılarak davanın tümü ile kabulüne karar verilmesini talep ettiklerini, Dava konusu olayda önemli olan hususun, 22.07.2013 tarihli “tutanak” başlıklı belgedeki “Borçlu …” imzasının, *22.07.2013 tarihli tutanağın son paragrafı olan “şu kadar ki … Rusya’daki ticari ortaklığında …’a 520.000 USD borcunu 17.03.2014 tarihine kadar ödeyecektir.” yazılı olduğu halde mi atıldığı, yoksa *Davalı … tarafından imzalanan 22.07.2013 tarihli tutanak imzalandıktan sonra mı bu son paragrafın tutanağa eklenmiş olduğunu, 22.07.2013 tarihli tutanağın son paragrafı olan “şu kadarki … Rusya’daki ticari ortaklığında …’a 520.000 USD borcunu 17.03.2014 tarihine kadar ödeyecektir.” ibaresi yazıldıktan sonra davalı … tutanağı imzalamış ise, davalının sahtecilik iddiasının dayanaksız kalmış olacağını, İstanbul Üniversitesi Adli Tıp Enstitüsü Belge İnceleme Müdürlüğü öğretim üyeleri Adli Tıp&Adli Bilimler Uzmanı Belge İnceleme Birimi Sorumlusu Öğretim Üyesi Prof Dr. …., Adli Bilimler Uzmanı Analist Dr. … Ph. D., Adli Bilimler Uzmanı Dr. … Ph D tarafından düzenlenen 19.01.2018 tarihli bilirkişi raporunun 3.sayfasının en alt bölümünde, 22.07.2013 tarihli TUTANAK başlıklı belgede yer alan “Şekil 3 a-f: İnceleme konusu belgenin VSC 8000 Cihazı ile yapılan spektral analiz görüntüleri. şu kadarki … Rusya’daki ticari ortaklığında …’a 520.000 USD borcunu 17.03.2014 tarihine kadar ödeyecektir.” yazısının diğer yazılara göre farklı spektral özellik taşıdığının belirlendiğini, spektral farklılık “ŞAHİT …” yazısında da bulunmaktadır” denildiğini, Davalı tarafın 03.09.2015 tarihli cevap dilekçesinin 3.sayfasındaki ‘22.07.2013 tarihli protokolü imzaladığı anda “…” ibaresi bulunduğu’ ikrarı karşısında “şu kadarki … Rusya’daki ticari ortaklığında …’a 520.000 USD borcunu 17.03.2014 tarihine kadar ödeyecektir.” ibaresinin de bulunduğunun 19.01.2018 tarihli bilirkişi raporu ile kanıtlanmış bulunduğunu, Cevap dilekçesinde davalı tarafın açıkça “TUTANAK” başlıklı belgeyi imzalamaya gittiğinde, imza bölümündeki “… … …” isimlerinin yazılı olduğunu kabul ve ikrar ettiğini, 19.01.2018 tarihli bilirkişi raporu ve davalı tarafın 03.09.2015 tarihli cevap dilekçesinin 3.sayfasının 2.paragrafı birlikte değerlendirildiğinde; davalı …’nun tutanağı imzaladığı anda tutanakta “ŞAHİT …” ibaresi var ise, “şu kadarki … Rusya’daki ticari ortaklığında …’a 520.000 USD borcunu 17.03.2014 tarihine kadar ödeyecektir.” yazıları da var demek olduğunu ve bu hususun kanıtlanmış bulunduğunu, “TUTANAK” başlıklı belgeyi, davalı …’nun imzaladığı anda, metindeki tüm yazıların mevcut olduğu son rapor ve davalı tarafın cevap dilekçesindeki ikrarı ile kanıtlanmış bulunduğunu, İstinaf Mahkemesi heyeti tarafından tutanak münzisi olan …’in tanık sıfatı ile dinlenilmesini talep ettiklerini, Davalı borçlunun ise ibra mantığı ile düzenlendiğini iddia ettiği belgenin bir örneğini almamasının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, Davalı yanın, senet tanığının davacı müvekkilin arkadaşı olduğunu savunmakta olduğunu, davacı müvekkile hiçbir borcu bulunmadığını iddia eden davalının, bu iddiasına dayanak olarak gösterdiği senedin, 2 suret olarak düzenlendiğini beyan etmesine rağmen, 1 suretini kendisine almayarak davacı müvekkilin arkadaşı olduğunu savunduğu senet tanığına bıraktığını söylemesinin, beyanlarının gerçekle bağdaşmadığını ortaya koymakta olduğunu, HMK’ nın 200. maddesinde senetle ispat zorunluluğu getirildiğini, buna göre de icra takibine konulan senedin tahrifata uğradığı, orijinal senedin farklı olduğu iddiasında olan davalının bu iddiasını senetle ispat etmesi gerektiğini, Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’ nun 24.03.1989 gün ve 1/2 sayılı kararında; “imzalı boş senedin sanıkla mağdur arasındaki anlaşmaya aykırı olarak doldurulduğu iddiasıyla açılan kamu davasında HUMK kurallarının uygulanacağı ve sanğa yüklenen bu eylemin tanıkla ispat edilemeyeceği” yönünde karar verildiğini, Özetle; Davalı taraf tutanak düzenlendiği ve imzalandığı sırada ‘…’ yazısının da tutanakta yer aldığını bizzat ikrar ettiğine ve İstanbul Üniversitesi Adli Tıp Enstitüsü’nün 19.01.2018 tarihli raporunda da davalının sonradan eklendiğini iddia ettiği ‘şu kadar ki … Rusya’daki ticari ortaklığında …’a 520.000 USD borcunu 17.03.2014 tarihine kadar ödeyecektir’ cümlesinin ‘ŞAHİT …’ yazısı ile aynı anda yazıldığı tespit edildiğine göre sonradan eklendiği iddia edilen cümlenin de tutanak imzalandığı sırada tutanakta bulunduğunun kanıtlanmış olduğunu beyanla; Tutanak münzisi …’ in tanık sıfatı ile dinlenilmesine, Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 2015/740 E., 2018/559 K sayılı kararının tümü ile kaldırılarak, dava dilekçelerinde yazılı tüm taleplerinin kabulü ile; Bakırköy …. İcra Dairesi’ nin … sayılı dosyası ile yapılan icra takibine itirazın iptaline ve % 20 icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Mahkeme dosyası içindeki ATK raporu ve Adli Tıp Enstitüsü raporu içeriğinden, icra takibine dayanak yapılan protokolün tahrif edildiğinin, son iki satırın sonradan ilave edildiğinin, bu işlemi yapan davacı ve tanığı dava dışı …. in evrakta sahtekarlık suçunu işlemiş olduğunun anlaşıldığını, davacı yanın kötü niyetle icra takibine giriştiğini, bu hususun dava dosyası içeriği ile sabit olduğunu, Cevap dilekçeleri ile davacı yanın kötü niyetle icra takibine giriştiği, davanın reddine ve kötü niyetle icra takibine girişen davacı yanın % 20 kötü niyet tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesinin talep edildiğini,Yerel Mahkemenin, davacı yanın % 20 kötü niyet tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesi gerekirken sehven bu hususu gözden kaçırdığını, bu sebeple de Yerel Mahkemenin bu hususa yönelik talepleri ile ilgili olarak herhangi bir karar vermemiş olmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, istinaf itirazlarının kabulüne, Yerel Mahkeme kararının bu hususa yönelik kısmının kaldırılmasına, dosya içeriği yeniden yargılama yapmayı gerektirmediğinden davanın reddine, kötü niyetle icra takibine giriştiği dosya içeriği ile sabit olan davacının, karar tarihindeki kur karşılığı nazara alınmak sureti ile % 20 kötü niyet tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’ nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, adi senede dayalı ilamsız icra takibine itirazın iptali davasıdır. Mahkeme takibin dayanağı senetteki son paragrafın sonradan eklendiğini kabul ederek davayı reddetmiştir. Davacı, tanıklarının dinlenmediğini, senede karşı davalının delil sunamadığını belirterek kararı istinaf etmektedir. Davalı % 20 kötüniyet tazminatına hükmedilmesi gerektiğini, mahkemenin bu konuda karar vermediğini belirterek kararı istinaf etmiştir. İstinaf mahkemesi, ilk derece mahkemesi tarafından verilen kararı, kural olarak istinaf dilekçesinde belirtilen hususları esas alarak inceleyip karar verir. Davalının istinaf incelemesinin yapılabilmesi için davalının ilk derece mahkemesindeki talebini karşılayan bir hüküm bulunmalıdır. Davalı cevap dilekçesinde davanın reddiyle birlikte davacının % 20 kötüniyet tazminatına hükmedilmesini talep etmişse de istinafa konu mahkeme kararında davalının bu talebi yönünde olumlu ve olumsuz bir karar verilmemiştir. Kararın gerekçesinde de bu konuda bir değerlendirme bulunmamaktadır. Oysa HMK’nın 297/2.maddesine göre: Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir. Sonuç olarak; davalının istinaf talebi hakkında inceleme ve değerlendirme yapılabilmesi için ortada HMK’ nın 297/2.maddesine uygun gerekçeli bir karar bulunmadığından kararın HMK’nın 197/2 ve 355.maddeleri uyarınca kararın kaldırılarak, davalının talebi hakkında bir karar verilmesi için dosyanın mahkemesine gönderilmesi gerekmiştir. Dosya davalının talebi hakkında karar verilmediği için mahkemesine gönderildiğinden davacının istinaf taleplerinin bu aşamada değerlendirilmesi de hukuken mümkün olmamış ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalının istinaf başvurusunun KABULÜ ile; Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 30/05/2018 tarih ve 2015/740 Esas – 2018/559 Karar sayılı kararının HMK 355 ve 297. maddeleri gereğince KALDIRILMASINA ve davalının talebi hakkında istinaf incelemesinin yapılabilmesi için HMK’ nın 297. maddesine uygun şekilde karar oluşturulmak üzere dosyanın Mahkemesine gönderilmesine, 2-Davacının istinaf başvurusunun bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, 3-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davacı tarafça yatırılan 98,10 TL istinaf başvuru harcının hazineye gelir kaydına, 35,90 TL istinaf karar harcının davacıya iadesine 4-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davalı tarafça yatırılan 98,10 TL istinaf başvuru harcının hazineye gelir kaydına, 35,90 TL istinaf karar harcının davalıya iadesine, 5-İstinaf aşamasında davalı tarafından sarfedilen 98,10 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile 47,00 TL dosyanın Bölge Adliye Mahkemesi’ ne gidiş-dönüş masrafı olmak üzere; toplam 145,1 TL’ nin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 6-Artan gider avansı olması halinde yatıran tarafa iadesine, 7- Kararın ilk derece mahkemesi tarafından taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 14/11/2019 tarihinde HMK 355 ve 297 maddeleri uyarınca kesin olarak oy birliği ile karar verildi.