Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2018/1213 E. 2019/1582 K. 14.11.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1213 Esas
KARAR NO : 2019/1582 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEME : BAKIRKÖY 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 03/11/2017
DOSYA NUMARASI : 2014/761 Esas – 2017/779 Karar
DAVA: TAZMİNAT (Haksız Rekabetten Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ : 14/11/2019
İlk derece Mahkemesinde yapılan yargılama sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, öncelikle davalı ….San. Tic. Ltd. Şti ile bir kısım arsa sahipleri arasında akdedilen Beşiktaş …Noterliğinin 14/01/2014 tarih … yevmiye numaralı sözleşmenin taraf edimleri yönünden yürürlüğünün tedbiren durdurulmasına, Beşiktaş …Noterliğinin 14/01/2014 tarih … yevmiye numaralı sözleşmenin geçersiz akdedilmesine, davalıların arsa malikleri ile sözleşme akdetmeye yönelik fiillerinin engellenmesine, davalıların iş bu davaya kadarki bahsi geçen eylemlerinin haksız rekabet oluşturduğunun tespitine, bu eylemleri nedeniyle 100.000,00-TL maddi, 100.000,00-TL manevi tazminatın mevduata uygulanan en yüksek ticari faizi ile birlikte davalılar tarafından müvekkiline ödenmesine dair karar verilmesine ayrıca yargılama masrafları ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle; karşı dava açma ve diğer tazminat talepleri saklı kalmak kaydıyla, haksız ve hukuki dayanaktan yoksun, arsa sahiplerinin sözleşme yapma haklarını kaldırmayı ve projede tekel olmayı amaçlayan tedbir taleplerinin öncelikle reddine, müvekkili … San. Tic. Ltd. Şti ‘nin yasal koşullarda ve arsa sahiplerinin serbest iradeleri ile yaptığı sözleşmeler geçerli olduğundan bu yöndeki fiillerin engellenmesi ve sözleşmelerin iptal edilmesi hususunda, sözleşmenin tarafı dahi olmayan davacı talebinin öncelikle sıfat yokluğundan ve yasal dayanaktan yoksun taleplerinin reddine, olayda taraf olmayan sadece malik sıfatı bulunan müvekkilleri yönünden davanın husumetten reddine, ortada haksız rekabet bulunmadığını, savunarak maddi ve manevi tazminat ve diğer tüm taleplerinin reddine, yargılama giderleri ve her bir davalı yönünden ayrı ayrı vekalet ücretlerinin davacıya yüklenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:İlk derece Mahkemesi 03/11/2017 tarih ve 2014/761Esas – 2017/779 Karar sayılı kararında;”…Tüm dosya kapsamında yapılan yargılama neticesi alınan bilirkişi raporları ve yargılama sürecinde dinlenilen tanık ifadeleri hep birlikte göz önünde bulundurulduğunda ihtilafın 6306 sayılı kanun ile getirilen değişiklik neticesi yaşanan süreçten kaynaklandığı görülmektedir. Dolayısıyla 2/3 şeklindeki karar nisabı sağlanana kadar gerek malikler gerekse kentsel dönüşümde yer almak isteyen müteahhitler arasında ikna çalışmaları ve yine maliklerden bir veya bir kaçının bulduğu müteahhit lehine maliklerin diğer malikleri de sözleşme yapmaya sevk etme çabaları somut olayda görülmektedir. Haksız rekabet halleri Türk Ticaret Kanunun 55.maddesinde örnek kabilinden sayılmış olup, bunlardan birisi de müşterilerle kendisinin bizzat sözleşme yapabilmesi için onları başkalarıyla yapmış oldukları sözleşmelere aykırı davranmaya yöneltmek şeklinde düzenlenmiştir. Bu hükümdeki maksat kendisine menfaat sağlamak için, üçüncü kişiler arasında kurulan sözleşmelere müdahale etmek şeklinde anlaşılmalıdır. Ancak mahkememizce yapılan değerlendirmede eldeki dava dosyasında olduğu gibi daha uygun şartlarda sözleşme yaptığını belirterek kişileri sözleşmelerin tarafını değiştirmeye davet etmek haksız rekabet olarak kabul görmemelidir. Zira az yukarıda açıklandığı üzere davalı …’nün yetkilisi olduğu diğer davalılardan Karbon İnşaat şirketi aracılığıyla bir kısım kat malikine proje teklifi götürüldüğü, dosya kapsamında alınan bilirkişi 2.ek raporunda belirtildiği üzere talebe konu projenin mimarın hususiyetini içeren niteliklere haiz olması sebebiyle herkesin tasarlayabileceği bir hususiyetinin olmadığı, ancak konsept ve detayların talep edenler tarafından iyi tanımlanması halinde yaklaşık olarak teknik bilgiye sahip her mimar tarafından projenin çizilebileceği anlaşılmıştır. O halde bu noktada da haksız rekabet iddiasını değerlendirecek olursak söz konusu ek rapora konu edilen projenin çizilmesinin herhangi bir benzerlik taşımadığı, genel anlamda belli teknik düzeye sahip her mimar tarafından çizilebileceği net olarak anlaşılmaktadır. Sonuç olarak ortada haksız rekabet teşkil eden bir durum olmadığı yönünde mahkememizde tam kanaat oluştuğundan dava dilekçesindeki bahsi geçen eylemlerin haksız rekabet oluşturduğunun tespitine ilişkin talebin de reddi yoluna gidilmiştir. Her ne kadar davacı vekili dava dilekçesinde Beşiktaş ….Noterliğinin 14/01/2014 tarih, … yevmiye nolu sözleşmenin geçersiz sayılmasına yönelik talepte bulunmuş olsa da 6306 sayılı kanun çerçevesinde maliklerden her hangi birinin 2/3 çoğunluk sağlanmaksızın yaptığı sözleşmelerin şarta bağlı olduğu, bu şartın da ancak 2/3 çoğunluk sağlanması şeklinde gerçekleşeceği anlaşılmaktadır. 6098 sayılı Türk borçlar Kanununun 170 ve devamı hükümleri göz önünde bulundurulduğunda bu çoğunluk sağlanana kadar sözleşmenin henüz hüküm ifade etmediği, şart gerçekleşmediği takdirde ise zaten sözleşmenin artık hüküm ifade etmeyeceğinin kabulü gerekmektedir. Yapılan yargılamada ortada geçerli bir şekilde hüküm ve sonuçlarını doğuran bir sözleşme bulunmadığından davacı vekilinin Beşiktaş ….Noterliğinin 14/01/2014 tarih, … yevmiye nolu sözleşmenin geçersiz sayılmasına yönelik talebi de reddedilmiştir. Yine sözleşme serbestiyeti çerçevesinde kişilerin serbestçe iradeleri doğrultusunda sözleşme yapmalarının önüne geçilemeyeceği bilindiğinden davacının dava dilekçesinde yer alan davalıların arsa malikleri ile sözleşme akdetmeye yönelik fiillerinin engellenmesine ilişkin talebi de reddedilmiştir.Mahkememizce yapılan değerlendirme neticesi ortada haksız rekabet hali olarak değerlendirilebilecek bir durum bulunmadığından ayrıca maddi tazminat hesabının ancak dava tarihine kadarki süreçle ilgili olarak yapılabileceği, davacı şirket tarafından kat maliklerine ön görülenden daha uzun süre boyunca ödenen kira yardımı bedellerinin ve projenin halen gerçekleştirilememesi nedeniyle uğrandığı iddia edilen muzzam zararların dava tarihinden sonraki döneme ilişkin olduğu da dosya kapsamından anlaşıldığından davacının maddi tazminat talepleri reddedilmiştir.Yine ortada haksız rekabet teşkil eden bir durum olmadığına yönelik kanaate varıldığından manevi zarar oluşması da mümkün değildir…”gerekçesi ile;Davacının tüm talepleri açısından davasının REDDİNE, karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; İlk derece mahkemesi kararı ve gerekçesi, yasaya, usule ve dosya kapsamındaki delillere aykırı olduğunu, hükmün bozulmasının gerektiğini,Bilirkişi raporlarına ve dosya kapsamına göre TTK m. 55 kapsamında haksız rekabet şartları yönünden değerlendirilmesinin gerektiğini,Davanın haklılığının ve davalıların dava konusu eylemlerinin, salt dürüstlük kuralı çerçevesinde daha uygun şartlarda sözleşme yapaya davetten ve diğer kat maliklerini kendi tarafına çekme çabasından ibaret olmadığının, belirtilen eylemlerde TTK m. 55’te sayılan haksız rekabet hallerinin vuku bulduğunun mahkemece kabulünün gerektirdiğini, Davalı …’nün yetkilisi olduğu davalı … şirketi aracılığı ile kat maliklerine müvekkili şirketin projesine benzer mahiyette bir her iki parselin birleştirilerek üzerine çarşı projesi yapılmasına yönelik proje teklifinde bulunmasını ve sözleşmenin ekindeki teknik şartnamede 2 madde hariç olmak üzere müvekkili şirketin sözleşme ekindeki teknik şartnamenin maddelerini aynen kullanmasının haksız rekabet olduğunu, (TTK m. 55/1/a-4 ) Davalı …’nün katıldığı toplantılarda müvekkili şirket aleyhinde söylemlerde bulunarak kat maliklerini etkilemeye ve yetkilisi olduğu Karbon şirketiyle sözleşme imzalamaya ikna etmeye çalıştığını, kat maliklerine bu inşaatı davacı şirkete yaptırmayacağını ve engellemede bulunacağını beyan etmesinin haksız rekabet olduğunu, (TTK m. 55/1/a-8)Davalı …’nün kat maliklerinin bir kısmının müvekkili şirketle imzaladıkları sözleşmeleri kendi avukatlarına inceletmek suretiyle feshi halinde bir problem yaşanmayacağını belirtmesi ve davalılar … ile …’in kat maliklerinin bir kısmına müvekkili şirketle imzaladıkları sözleşmelerin varlığını bildiklerine ve bu sözleşme nedeniyle doğacak ihtilaflarda tüm sorumluluklarını kabul ettiklerine dair noter taahhütnameleri vermeleri ve kat maliklerini müvekkili şirketle imzaladıkları sözleşmeleri feshe teşvik etmelerinin haksız rekabet olduğunu, (TTK m. 55/1/b-1,4) Davalı …’nün “…” isimli dergiye verdiği “250 dükkanı olan işadamı” başlıklı röportajda kendisinin Merter’de emlak kralı olduğundan bahsetmesi, Merter’de Türkiye’nin en büyük toptan AVM’sini yapacaklarından, gerçeğe aykırı şekilde oradaki 72 dairelik siteyi kat karşılığı inşaat için kendilerinin yıktığından, orada 4 bin metrekare yerleri olduğundan, üzerine 240 dükkanlı bir çarşı yapacaklarından ve 8 ayda bitireceklerinden bahsederek kat maliklerini etkilemeye ve kendi yetkilisi olduğu şirkete bu şekilde yöneltmeye çalışmasının haksız rekabet olduğunu, (TTK m. 55/1/a-2,3)Mahkemece, davalıların, davacı tarafça delillerle ortaya konan, ek bilirkişi raporunda tespit edilen ve yukarıda belirtilen eylemleri yönünden yapılan hukuki değerlendirmenin hatalı ve yasaya açıkça aykırı olduğunu, kabulünün mümkün olmadığını, (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2008/9072 E. 2010/591 K. sayılı 21.02.2010 T. – Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2014/4049 E. 2014/11107 K. sayılı 11.06.2014 T – Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 1997/9355 E. 1998/400 K. sayılı 05.02.1998 T) Bilirkişiler, kök raporda, sanki sırf davalılar da aynı arsalara inşaat yapmak üzere ticari faaliyette bulundukları için işbu davanın açıldığı kanaatine vararak yanılgıya düştüğünü, hukuki sorunun, davalıların işbu rekabette ve ticari ilişkide yaptıkları tutum ve davranışlarının ve yöntemlerinin haksız fiil ve haksız rekabet oluşturup oluşturmadığının değerlendirilmesi olduğunu, davanın haklılığı ve davalıların haksız rekabet teşkil eden eylemlerde bulunduğu hususunun tüm dosya kapsamında sabit olduğunu, İleri sürerek, istinaf başvurusunun kabulü ile, yapılacak istinaf incelemesi sonucunda ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır.Uyuşmazlık, davalının eylemlerinin haksız rekabet oluşturup oluşturmadığı ve mahkeme kararının yerinde olup olmadığı noktasındadır. Haksız rekabet kurumu, Türk hukukunda TTK m. 54 vd. hükümlerinde düzenlenmektedir. Kurumun amacının ve ilkelerinin belirtildiği “[a]maç ve ilke” kenar başlığını taşıyan TTK m. 54 hükmünde şöyle denilmektedir: “Haksız rekabete ilişkin bu Kısım hükümlerinin amacı, bütün katılanların menfaatine, dürüst ve bozulmamış rekabetin sağlanmasıdır. Rakipler arasında veya tedarik edenlerle müşteriler arasındaki ilişkileri etkileyen aldatıcı veya dürüstlük kuralına diğer şekillerdeki aykırı davranışlar ile ticari uygulamalar haksız ve hukuka aykırıdır.” Kanun koyucu bu şekilde haksız rekabete ilişkin olarak genel bir çerçeve çizmiş ve esas itibarıyla sadece rakipler arasında cereyan etmesi şart olmayan (Hamdi Yasaman, “Haksız Rekabet Hukukunun Amacı ve Kapsamı”, İsviçre Borçlar Kanunu’nun İktibasının 80. Yılında İsviçre Borçlar Hukuku’nun Türk Ticaret Hukuku’na Etkileri, İstanbul, 2009, s. 4) dürüstlük kuralına aykırı davranış ve ticari uygulamaların haksız rekabet teşkil ettiğini belirtmiştir. Çizilen bu çerçevenin genişliği, izleyen TTK m. 55 hükmünden de anlaşılmaktadır. Nitekim söz konusu hükümde haksız rekabet teşkil eden hususlar sınırlı olmayan biçimde (nitekim hüküm lafzında yer alan “başlıcalarıdır” ibaresi buna işaret etmektedir), ancak oldukça uzun bir liste hâlinde sayılmıştır.TTK m. 55/1-a-1 maddesinde; Başkalarını veya onların mallarını, iş ürünlerini, fiyatlarını, faaliyetlerini veya ticari işlerini yanlış, yanıltıcı veya gereksiz yere incitici açıklamalarla kötülemek,” hükmü düzenlenmiştir.Anılan hüküm kapsamında kötülemenin; daha genel ifadesiyle haksız rekabetin gerçekleşmesi için, bir kimse hakkında olumsuz intiba yaratılması ve bu olumsuz intiba dolayısıyla o kimsenin ticari hayatının etkilenmesi söz konusu olmalıdır. Bununla birlikte ilgili açıklamanın yanlış veya yanıltıcı ya da doğru olmakla birlikte gereksiz yere incitici nitelikte olması da, TTK m. 55 anlamında kötülemenin gerçekleşmesi için gerekli olan şartlardandır. [N. Füsun Nomer Ertan (H. Ülgen/M. Helvacı/A. Kendigelen/A. Kaya), Ticari İşletme Hukuku, İstanbul, 2015, s. 539, N. 1152].TTK m. 55/1b) Sözleşmeyi ihlale veya sona erdirmeye yöneltmek; özellikle;”1.Müşterilerle kendisinin bizzat sözleşme yapabilmesi için, onları başkalarıyla yapmış oldukları sözleşmelere aykırı davranmaya yöneltmek,”hükmü düzenlenmiştir.6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkındaki Kanun’un 6/1. maddesinde; “Üzerindeki bina yıkılarak arsa hâline gelen taşınmazlarda daha önce kurulmuş olan kat irtifakı veya kat mülkiyeti, ilgililerin muvafakatleri aranmaksızın Bakanlığın talebi üzerine ilgili tapu müdürlüğünce re’sen terkin edilerek, önceki vasfı ile değerlemede bulunularak veya malik ile yapılan anlaşmanın şartları tapu kütüğünde belirtilerek malikleri adına payları oranında tescil edilir. Bu taşınmazların sicilinde bulunan taşınmazın niteliği, ayni ve şahsi haklar ile temlik hakkını kısıtlayan veya yasaklayan her türlü şerh, hisseler üzerinde devam eder. Bu şekilde belirlenen uygulama alanında cins değişikliği, tevhit ve ifraz işlemleri Bakanlık, TOKİ veya İdare tarafından re’sen yapılır veya yaptırılır. Bu parsellerin malikleri tarafından değerlendirilmesi esastır. Bu çerçevede, parsellerin tevhit edilmesine, münferit veya birleştirilerek veya imar adası bazında uygulama yapılmasına, yeniden bina yaptırılmasına, payların satışına, kat karşılığı veya hasılat paylaşımı ve diğer usuller ile yeniden değerlendirilmesine sahip oldukları hisseleri oranında paydaşların en az üçte iki çoğunluğu ile karar verilir. Bu karara katılmayanların bağımsız bölümlerine ilişkin arsa payları, Bakanlıkça rayiç değeri tespit ettirilerek bu değerden az olmamak üzere anlaşma sağlayan diğer paydaşlara açık artırma usulü ile satılır. Bu suretle paydaşlara satış gerçekleştirilemediği takdirde, bu paylar, Bakanlığın talebi üzerine, tespit edilen rayiç bedeli de Bakanlıkça ödenmek kaydı ile tapuda Hazine adına re’sen tescil edilir ve yapılan anlaşma çerçevesinde değerlendirilmek üzere Bakanlığa tahsis edilmiş sayılır veya Bakanlıkça uygun görülenler TOKİ’ye veya İdareye devredilir. Bu durumda, paydaşların kararı ile yapılan anlaşmaya uyularak işlem yapılır” şeklinde düzenlenme mevcuttur.Somut olayda;Davacı şirketin dava konusu 430 ve 431 parseldeki taşınmazların bir kısım kat maliki ile kat karşılığı inşaat ve gayrimenkul satış vaadi sözleşmesini imzaladığı, akabinde başka bir kısım kat malikleriyle farklı tarihli ayrı bir kat karşılığı inşaat ve gayrimenkul satış vaadi sözleşmelerinin imzalandığı, dosya kapsamındaki tanık beyanlarında bu sözleşme imzalanmadan önce kat malikleri ile görüşmelerin yapıldığı, yine kat maliklerinin başkaca firmalarla da görüştüğü ancak sonuç olarak davacı şirketle sözleşmelerin yapılmış olduğu anlaşılmaktadır. Daha sonra 6306 sayılı yasanın yürürlüğe girdiği, dava konusu 431 sayılı parsel yönünden yasada getirilen düzenleme neticesi gerekli çoğunluğa ulaşılamadığından binaların davacı şirketçe yıkımının yapıldığı anlaşılmıştır. Kat karşılığı inşaat ve gayrimenkul satış vaadi sözleşmesinin esas proje iki parselin tevhidi ile üzerine bir çarşı inşaatı yapılmasına ilişkindir. Davalılardan … Sanayi Tic. Ltd. Şti 430 ve 431 parsellerle ilgili olarak bir kısım kat maliki ile dosya kapsamındaki Beşiktaş ….Noterliğinin 14/01/2014 tarihli, … yevmiye numaralı, kat karşılığı inşaat ve gayrimenkul satış vaadi sözleşmesini imzalamıştır. Dosya kapsamındaki kök ve ek bilirkişi raporlarından anlaşılacağı üzere bu sözleşmeye konu projede davacı şirketin projesine benzer nitelikte her iki parselin tevhidi ile üzerine bir çarşı yapılması şeklindedir. Davalılardan … ve …’in dosya kapsamındaki 05/07/2013 ve 09/07/2013 tarihlerinde Bakırköy ….Noterliğinin … ve … yevmiye numaralı beyan başlıklı belgelerle 430 parsel ve pay maliki olan ve davacı şirketle İstanbul ….Noterliğinin 21/10/2011 tarihli … yevmiye numaralı kat karşılığı inşaat ve gayrimenkul satış vaadi sözleşmesini imzalayan … ve … “Bu kişilerin davacı şirketle imzalamış oldukları kat karşılığı inşaat sözleşmesinin varlığını bildiklerini ve bu sözleşme nedeniyle doğaca ihtilaflardan tüm sorumluluklarını kabul ettiklerini ” beyan ettikleri anlaşılmaktadır. Kat maliklerinden ….., …, …, …, …, davacı şirkete muhtelif tarihli ihtarnameler göndererek daha önceden yapılmış bulunan yukarıda bahsi geçen kat karşılığı inşaat ve gayrimenkul satış vaadi sözleşmesini feshettikleri görülmektedir.Davalı …’nün yetkilisi olduğu diğer davalılardan … şirketi aracılığıyla bir kısım kat malikine proje teklifi götürüldüğü, söz konusu projenin incelenmesinde projenin davacı şirketin projesiyle benzer mahiyette her iki parselin birleştirilerek üzerine çarşı projesi yapılması olduğu anlaşılmakla bu noktada mahkemece, söz konusu sözleşmelere esas projenin belirli bir teknik bilgiye sahip herkesin çizebileceği, bilinen ölçülerin tekrarından ibaret ve sahibinin hususiyetini içeren bir proje niteliğinde olup olmadığı konusunda bilirkişi heyetinden ek rapor alınmış, 01/06/2017 tarihli bilirkişi heyeti 2.ek raporunda talebe konu projenin mimarın hususiyetini içeren niteliklere haiz olması sebebiyle herkesin tasarlayabileceği bir hususiyetinin olmadığı, ancak konsept ve detayların talep edenler tarafından iyi tanımlanması halinde yaklaşık olarak teknik bilgiye sahip her mimar tarafından projenin çizilebileceği kanaatine varılmış olduğu belirtilmiştir.6306 sayılı yasa ile getirilen değişiklikten kaynaklı olarak riskli yapı yıkıldıktan sonra parselin değerlendirilmesi konusunda maliklere yetki verilmiş olduğu anlaşılmaktadır. Bu bağlamda, parsellerin tevhidine, yeni bina yapımına müteahhitle kat karşılığı inşaat sözleşmesi yapımına malikler karar verecektir. İlk toplantıda maliklerin bu hususlara ilişkin olarak oy birliği ile karar vermeleri gerekmektedir. Bunun mümkün olmaması halinde tekrar edilecek toplantıda karar nisabının hisse itibari ile 2/3 çoğunluğa ulaşması gerekmektedir.Dava, haksız rekabetin tespiti, meni, haksız rekabet sonucu olan maddi durumun ortadan kaldırılması ve maddi ve manevi tazminat talebine ilişkin olup , dosya kapsamına göre ihtilafın 6306 sayılı kanun ile getirilen değişiklik neticesi yaşanan süreçten kaynaklandığı görülmektedir. Dolayısıyla 2/3 şeklindeki karar nisabı sağlanana kadar gerek malikler gerekse kentsel dönüşümde yer almak isteyen müteahhitler arasında ikna çalışmaları ve yine maliklerden bir veya bir kaçının bulduğu müteahhit lehine maliklerin diğer malikleri de sözleşme yapmaya sevk etme çabaları somut olayda görülmektedir. Haksız rekabet halleri Türk Ticaret Kanunun 55.maddesinde örnek kabilinden sayılmış olup, bunlardan birisi de müşterilerle kendisinin bizzat sözleşme yapabilmesi için onları başkalarıyla yapmış oldukları sözleşmelere aykırı davranmaya yöneltmek şeklinde düzenlenmiştir. Bu hükümdeki maksat kendisine menfaat sağlamak için, üçüncü kişiler arasında kurulan sözleşmelere müdahale etmek şeklinde anlaşılmalıdır. Mahkemece, eldeki dava dosyasında olduğu gibi daha uygun şartlarda sözleşme yaptığını belirterek kişileri sözleşmelerin tarafını değiştirmeye davet etmek haksız rekabet oluşturmayacağı, ortada haksız rekabet teşkil eden bir durum olmadığına yönelik kanaate varıldığından, manevi zarar oluşması da mümkün olmadığı gerekçesi ile; Davacının tüm talepleri açısından davasının reddine, dair verilen karar yerinde olup davacı vekilinin istinaf sebebi yerinde görülmemiştir.Davacı vekili tarafından ileri sürülen istinaf nedenleri ilk derece mahkemesinin gerekçeli kararında detaylı şekilde tartışılıp değerlendirildiği, mahkeme gerekçesi ve tespitinin dosya kapsamına uygun olduğu dairemizce belirlendiğinden, davacı vekilinin istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir.Dosya kapsamı, mahkemenin kabul ve gerekçesi ve istinaf sebepleri gözetildiğinde; mahkeme kararı usul ve yasaya uygun bulunduğundan davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 Maddesine göre esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nun 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 85,70.TL istinaf başvuru harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 44,40.TL istinaf karar harcından istinaf eden tarafından peşin olarak yatırılan 31,40.TL harcın mahsubu ile bakiye 13,00.TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa, karar kesinleştiğinde ve talep halinde avansı yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’ nın 361/1. maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’ da temyiz yolu açık olmak üzere 14/11/2019 tarihinde oy birliği ile karar verildi.