Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2018/1200 E. 2020/87 K. 23.01.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1200 Esas
KARAR NO: 2020/87 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2016/1093 Esas 2018/425 Karar
TARİH: 30/04/2018
DAVA: Menfi Tespit
KARAR TARİHİ: 23/01/2020
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup Dairemizce yapılan duruşmalı inceleme sonucunda;
TARAFIN İDDİASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile; müvekkilinin elinde bulunan ve malen kaydı ile verilmesine rağmen davalının taahhüt ettiği malları teslim almadığı halde davalıya müteakip zamanlarda banka havalesi ile 48.880.TL ödemiş olduğunu, davalının elinde bulunan ve ödenmek ile bedelsiz kalıp müvekkiline iade edilmeyen 08/11/2016 tarihli ve 48.880,00.TL lik emre muharrer senet için borçlu bulunmadığının tespitine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile; davacıya ait olan … adlı şirkete müvekkilimin eşi …’in %15 kar payı ile ortak olduğunu aynı zamanda aylık 5.000,00 TL maaş ile pazarlama direktörü olarak çalıştığını, söz konusu şirkette çalışmaya başladığına ilişkin maddi vakıaların ispatı için şirket yetkililerinin şirkette kullanılan mail hesaplarından bir tanede … adına açılması için verdikleri direktiflerin e-mail çıktılarının bulunduğunu, …in çalışmasının karşılığı olan 5.00,00 TL lik ücretin işvereni ve ortağı olan … tarafından müvekkili …’e ait hesaba yatırıldığını, öyle ki … tarafından davacı yana atılan 15.06.2016 tarihli mail de maaşların ne zaman yatacağı sorulmuş ve bu maile cevap olarak davacı taraf aylık + masrafları yolladığını geçen aydan ilave günlerinde olması gerektiğini ve bunları ayrıca yapacağını bildirdiğini, yapmış olduğu aylık maaş ve masrafların ödemesine ilişkin dekontların mail ekinde …’e gönderilmiş olduğunu, söz konusu mail yazışmalarında çok açık bir şekilde söz konusu ödemelerin senet borcuna yönelik ödemeler olmadığı aslında müvekkil …’ün eşi olan …’in davacı şirkette çalışmasının karşılığı olarak almaya hak kazandığı ücretler olduğunu, davacının dava dilekçesinde ileri sürmüş olduğu iddiaların mesnetsiz olduğunu, zira müvekkili ile davacı arasından herhangi bir şekilde kırtasiye malzemelerinin alım satımına ilişkin ticari bir alım satım sözleşmesi yapılmadığını ve davacı tarafın iddia ettiği bu sözleşme akabinde söz konusu senedin müvekkiline teslim edildiği ileri sürülmüş ise de, söz konusu senet incelendiği taktirde senedin düzenleme tarihinin 12.08.2016 olduğunu, senedin vade tarihinin ise 08.11.2016 tarihi olmasına rağmen davacı tarafın bu senete ilişkin ödemelerin Ekim 2015 tarihinden bu yana yapılmakta olduğunu ileri sürdüğünü. Fakat Ekim 2015 den bu yana müvekkiline ait banka hesabına yatan paraların …’in çalışmasının karşılığı olduğunu, bu senede ilişkin müvekkili tarafından İstanbul … İcra Müdürlüğü … Esas sayılı dosyası ile 15 Kasım 2016 tarihinde Kambiyo senedine dayalı takip başlatıldığını ve bu senede ilişkin İstanbul 13. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/1699 D.İş sayılı dosyası ile ihtiyati haciz kararı da alınmış olduğunu belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 30/04/2018 tarih 2016/1093 Esas 2018/425 Karar sayılı kararında; “Dava; icra takibinden sonra açılan İİK 72 maddeye dayalı menfi tespit davasıdır. Taraflar arasındaki ihtilafın; taraflar arasındaki ilişkinin ne olduğu, bir alım satım ilişkisi mi yoksa bir borcun tasfiyesi ilişkisi mi olduğu, senedin ne amaçla verildiği, davacının davalıya senetten dolayı borçlu olup olmadığı, ispat şekli ve ispat külfeti noktasında toplandığı görülmüştür. Davacı taraf, açtığı menfi tespit davasında, davalıdan kırtasiye malzemesi temini için takibe konu senedi verdiğini, ancak mal tesliminin yapılmadığını, ayrıca davalıya farklı tarihlerde, farklı miktarlarda senet bedeline ilişkin ödemeler de yaptığını, bu nedenle de senetten dolayı borçlu olmadığının tespitini talep etmiş ise de, alınan tanık beyanı, dosyadaki bilgi ve belgeler, davacının isticvabı üzerine alınan beyanı, SGK kayıtları, hesap dökümleri ve tüm dosya kapsamınca davacının iddiası yerinde görülmemiş ve davasının reddine karar verilmiştir. Davacının senetten dolayı ödeme yaptığına ilişkin gösterdiği delillerden olan havalelerin ilkinin 04/12/2015 tarihli 2.500,00 TL, sonrasındakinin 04/12/2015 tarih 2.800,00 TL, 15/01/2016 tarihli 4.000,00 TL, 10/02/2016 tarihli 5.000,00 TL, 14/03/2016 tarihli 5.000,00 TL, 19/04/2016 tarihli 5.000,00 TL, 09/05/2016 tarihli 5.000,00 TL, 14/07/2016 tarihli 5.000,00 TL, 10/08/2016 tarihli 5.000,00 TL olmak üzere henüz daha düzenlenmeden, yani senedin düzenlendiği 12/08/2016 tarihine gelene kadar 39.300,00 TL ödeme yapmış olduğu ve bu ödemelerin havale yoluyla yapıldığı, havalenin bir ödeme aracı olup, havalede herhangi bir açıklama bulunmadığından bu ödemelerin davalının davacıya olan borç ödemesi olduğunun, aksinin davacı tarafça ispatlanması gerektiği ve bunun senet ile bir ilgisinin kurulamadığı ve bu tarihten sonraki havalelerde de herhangi bir açıklamanın bulunmadığı, aksine dinlenen davalı tanığı, dosyadaki mailler ve davacının isticvabdaki beyanı dikkate alındığından bu ödemelerin davalının dava dışı, imam nikahlı eşi olan …’in davacıdan olan alacaklarına istinaden dile getirilen çalışma sözleşmesine ilişkin yapılmış olduğuna kanaat getirilmiştir. Nitekim, davalı tarafça sunulan cevap dilekçesinde davacının banka havalesi ile yapmış olduğu ödemelerin davalının imam nikahlı eşi olan …’in % 15 kar payı ile ortağı olduğu şirketteki ayrıca aylık 5.000,00 TL lik maaşı olduğu ve bu durumun davacı ile dava dışı imam nikahlı eşi … arasında yapılan yazışmalarda da özellikle 15/06/2016 tarihli mailde bu hususun açıkça belirtildiği, buna göre de aylık 5.000,00 TL lik ödemelerin her ay yapılmış olması, e-mail yazışmaları davalının savunmalarının doğrulamış olduğuna kanaat getirilmiştir. Davalı tarafça senedin verilme nedeni olarak dava dışı imam nikahlı eşi …’nın davacıdan olan kar payı alacağına ilişkin olduğunu belirtmiş olması hususu ile, davacının isticvabı ile alınan beyanında dava dışı davalının imam nikahlı eşi …’nın işten ayrılma tarihi ile senedin düzenlenme ve ödeme tarihleri dikkate alındığında davalının bu savunmasını da doğrulamış olduğu ve davacının isticvabındaki tevil yolu ikrarlarının da bu durumu doğruladığı, ayrıca davacının kar payı hesaplamasının dava dışı …’ya gönderdiği mailde de belirtmiş olduğu ve davacının iddiasının bu nedenle yerinde olmadığı, davalı savunmasının doğru olduğuna kanaat getirilmiştir. Yine davalı tarafça dosyaya sunulan 12/08/2016 tarihli yani senedin düzenlendiği 12/08/2016 tarihli davacıya ait muhasebecisinin davacıya gönderdiği mailde de açıkça “… …, … ile görüştüm, tekrar devam kararı aldığımız için aşağıdaki tutarda mutabık kaldık .. 48.877,97 TL ( yani senet miktarındaki küsürat dikkate alınmasa senet miktarı ile aynı miktarda ) dosyaya ekte, inceledim bütün detayları ile tamam ” şeklindeki beyanı dikkate alındığında ve davacının isticvabında alınan beyanları dikkate alındığında davacı ile dava dışı, davalının imam nikahlı eşi … ile maaş + kar payı karşılığında çalıştıkları, aralarında sorun çıktığı ancak hesaplama yapılıp, dava dışı …’nın alacağı kar payı senet ile aynı miktarda tespit edilip, aynı gün senede bağlandığı ve bu senedin bu amaçla verildiği, dava dışı …’nın maaşının davalıya ödenmiş olması gibi bu senedin de imam nikahlı eşi olan davalı adına düzenlenmiş olduğuna kanaat getirilmiş ve davacı tarafın bunun aksini aynı kuvvette yazılı bir belge ile, davalı ile yapılmış bir mutabakat, sözleşme ile ispatlayamadığı, bu nedenle iddiasına itibar edilmemiştir. Nitekim, davacının isticvabında alınan beyanında, dava dışı …’nın yanında çalıştığını ve maaşını elden teslim ettiğini beyan etmiş olmasına, davalımızın dinlenen tanığı ve davacı ile davalı arasındaki senedin verilmesine sebep olan dava dışı tanık …’nın davalının imam nikahlı eşi olduğunu ve daha önceki işinden dolayı hakkındaki takipler nedeniyle adına hesap açamadığını, senet alamadığını, bu nedenle de davacıdan alamadığı alacaklarına ilişkin olarak senedi imam nikahlı eşi adına, yani davalı adına düzenlendiğine ilişkin beyanı bir bütün olarak değerlendirildiğinde davacının iddiasına itibar edilemeyeceğine, mevcut havalelerin ise dava dışı …’nın maaşlarına karşılık dava dışı …’nın icralık işlemlerinden dolayı imam nikahlı eşine havale olarak yapıldığı ve bu havalenin borç ödeme belgesi olduğu, bu karinenin aksinin havale içeriği veya başka bir belge ile davacı tarafça ispatlanamadığı, dava dışı … ile davacının görüştüğü tarih, mail yazışmaları ve tarihleri ile senedin düzenlendiği tarih ve isticvabındaki beyanları dikkate alındığında, bu senedin dava dışı …’nın davacıdan olan alacakları için imam nikahlı eşi olan davalı adına düzenlendiği ve bunun ispatlanmış olduğu, senedin bu amaçla verildiği, davacı iddiasının ise ispatlanamadığı…” gerekçesi ile, Davacının davasının reddine, İİK 72/4.maddesi uyarınca tedbirin kaldırılmasına karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile; Yerel mahkeme kararının usul ve yasaya, dosya münderecatına aykırı, müvekkilinin hak kaybına uğradığını, davalının da sebepsiz zenginleştiğini, Yerel mahkemenin açıkça bildirmelerine rağmen tanıkların neden dinleneceği hususundaki kararının haksız ve usulsüz talebi de karşılanmak suretiyle tanıkların dinlenmediğini, bu durumun iddialarını kanıtlamak için en önemli husus olan tanık beyanlarının alınmadığını ve müvekkili için hak kaybına sebep olduğunu, mahkemenin usul ve yasaya aykırı davrandığını, Menfi tespit davasında tanık dinlenmemesi ve üstelik usul ve yasaya aykırı olarak reddedilmesi yerleşmiş Yargıtay içtihatlarına aykırı olduğunu, Yerel mahkemenin son derece hatalı ve yanlış bir hüküm kurduğu, huzurda ki dava müvekkilinin 08.11.2016 tarihli 48.880.-TL lik senede ilişkin borçlu bulunmadığının tespiti davası olduğu, burada borçlunun müvekkili, alacaklınında … olduğunu, davanın ne …’in kar payı ne de aldığı maaşlara ilişkin olmadığını, yerel mahkemenin dava dilekçesinde talep etmedikleri davalının da savunmada iddia etmediği hususları gözününe alarak karar da 5 sayfa olan karar özetinin 3 sayfasını …’in olayına ve hususlarına ayırdığını, bu durumun kabul edilemez olduğunu, …’in bu dava ile uzaktan yakından bir ilgisi olmadığını Müvekkili tarafından davalının bankasına ödenen havale bedellerinin dava konusu emre muharrer senede karşılık olarak ödendiğini, bütün havale dekontları toplandığında müvekkilinin borcunu ödediği, üstelik taraflar arasında iş bu emre muharrer senet haricinde hiç bir ticari ya da başka tür bir ilişki bulunmadığı, müvekkilinin davalının hesabına yaptığı ödemeler açık ve seçik olarak dava konusu emre muharrer senet için yapıldığı, yerel mahkemenin müvekkilinin isticvabın da bu ödemelerin …’in alacağına karşı yapıldığına kanaat getirdiğini, halbuki müvekkilinin asla bu hususta bir beyanda bulunmadığını, Müvekkilinin hakları kısıtlanarak banka ödeme makbuzları görmezden gelinerek, havale makbuzlarına başka anlamlar yüklenerek verilmiş olan yerel mahkeme kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, yerel mahkemenin delil listesini toplamadan ve tanıkları dinlemeden bu karara varmasının yerel mahkeme kararını usul ve yasaya aykırı hale getirdiğini, Mahkemelerin tarafların beyanları ve iddialarıyla bağlı olup talep edilmeyen dosya da sabit olmayan hususlarda karar veremeyeceklerini, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER : İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/1093 Esas 2018/425 Karar sayılı dosyası kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, malen kaydı bulunan bononun, düzenlenme amacı olan malların teslim edilmemesi ve bono bedelinin ödenmiş olması nedeniyle bedelsiz kaldığından iptali ile bonodan dolayı borçlu olunmadığının tespitine ilişkindir. Davacı, davaya konu bononun mal teslimi için düzenlenerek davalıya verildiğini, bonoda malen kaydının yer aldığını, buna rağmen bononun düzenlenmesinin amacı olan malların teslim edilmediğini, bono bedelinin ödendiğini belirterek, bononun iptalini ve bonodan dolayı borçlu olunmadığının tespitini talep etmiş, davalı ise bononun taraflar arasındaki ticari alım satım nedeniyle mal teslimi için düzenlenmediğini, gayrı resmi eşi …’nın davacının şirketinde çalışması ve ortak olması nedeniyle …’nın şirketten olan kar payı alacaklarına karşılık düzenlendiğini, davacı tarafça banka kanalı ile yapılan ödemelerin dava dışı …’nın işçilik alacaklarına karşı yapıldığını, bono bedeline karşı yapılan ödemeler olmadığını belirterek davanın reddini talep etmiş, mahkemece davacının isticvabı ve tanık beyanı karşısında davaya konu bononun dava dışı …’nın davacının sahip olduğu şirkette maaş+kar payı karşılığında çalışması sonucu, dava dışı …’nın alacağı kar payına karşılık düzenlendiği, davacının yaptığı havalelerin dava dışı …’nın maaş alacağına ilişkin olduğu, dava dışı …’nın şirkette çalışması karşılığı hak ettiği maaşının gayrı resmi eşi olan davalının hesabına havale yapılmak suretiyle ödendiği, davaya konu bononun da kar payı alacağına karşılık yine lehdar olarak davalı adına düzenlendiği belirtilerek davanın reddine karar verilmiş, karara karşı davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur. HMK’nın 190. maddesine göre ispat yükü kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir. Dava konusu bono incelendiğinde, düzenleyenin davacı, lehdarın davalı, düzenleme tarihinin 12/08/2016, vade tarihinin 08/11/2016 olduğu. bonoda malen kaydının bulunduğu görülmüştür. Davalı, bonoda yazılı olan malen kaydının doğru olmadığını, bononun ticari alım satım dolayısıyla düzenlenmediğini, bononun gayrı resmi eşi olan …’nın davacının sahibi olduğu şirkette çalışması ve şirkete gayrı resmi ortak olması nedeniyle hak ettiği kar payı alacağına karşılık düzenlendiğini belirterek bononun düzenlenme sebebini talil etmiştir. Mahkemede 09/02/2017 tarihli ön inceleme duruşmasında (1 nolu ara kararla) doğru olarak davalının bonoyu talil ettiğini ve ispat külfetinin davalıda olduğunu tespit etmiştir. Buna göre bono metninde yazan malen kaydı davalı tarafça talil edildiğinden ispat külfeti davalı alacaklıya geçmiştir. Davalı alacaklı, bononun mal alımı karşılığında düzenlenmediğini, cevap dilekçesinde belirttiği üzere, gayrı resmi eşi dava dışı …’nın davacının sahibi olduğu şirketten olan kar payı alacağına karşılık düzenlendiğini yazılı delille ispat etmekle yükümlüdür. HMK’nın 201 maddesine göre senede karşı ileri sürülen ve senedin hüküm ve kuvvetini ortadan kaldıran veya azaltan iddiaların senetle ispatı gerekir. Bu konuda tanık dinlenemez. Mahkemece HMK’nın 201 maddesine aykırı olarak tanık dinlenilmiş olması ve tanık beyanı doğrultusunda davaya konu senedin düzenlenme nedeninin senet metninde yazandan farklı olduğunun ispatlandığının kabulü hatalı olmuştur. Mahkemece söz konusu senedin düzenlenme nedeni ile ilgili olarak davacı isticvap edilip dinlenilmiş, davacı senedin senet metninde yazılı olduğu üzere mal teslimi için düzenlendiğini belirtmiştir. Davacı isticvabından senedin başka amaçla düzenlendiği sonucu çıkmamaktadır. Mahkemece ispat külfetinin davalıda olduğu kabul edilmiş olmasına ve HMK’nın 201. maddesinde senede karşı ileri sürülen ve senedin hüküm ve kuvvetini ortadan kaldıracak veya azaltacak nitelikte bulunan her türlü iddianın ancak yazılı delille ispat edilebileceği bu konuda tanık dinlenemeyeceğine ilişkin düzenlemeye rağmen, tanık beyanına dayanılarak ve davacı isticvabında bononun düzenlenme amacı konusunda davalı savunmasını doğrulayacak beyan bulunmamasına rağmen yanılgılı değerlendirme ile varılan sonuç usul ve yasaya aykırı olmuştur. Davalı senedin başka amaçla düzenlendiğini yazılı delille ispatlayamamıştır. Ayrıca davalı senet karşılığı mal teslim etmediğini de kabul etmiştir. Davalı, süresinde verdiği cevap dilekçesinde diğer delilleri ile birlikte yemin deliline de başvurmuştur. Davalının delilleri arasında bildirdiği tanık delili HMK’nın 201 maddesine göre uyuşmazlıkta delil olarak kabul edilemeyeceğinden ve diğer delilleri olan mail yazışmaları, iddiasını ispata yeterli olmayıp, yazılı delil başlangıcı olarak da kabul edilemeyeceğinden, davalı iddiasını yemin delili dışında diğer delilleri ile ispatlayamamıştır. İlk derece mahkemesince yapılan yargılamada ispat külfeti kendisinde olan davalı savunmasını yazılı delille ispatlayamadığından ve delilleri arasında yemin delili bulunduğundan yemin deliline başvurup başvurmayacağı sorularak sonucuna göre karar verilmesi gerekmektedir. Dairemizce bu eksiklik ancak duruşma açılarak ve yemin yaptırılarak giderilebileceğinden, dairemizce istinaf incelemesinin HMK 356.ve 358. maddeleri uyarınca duruşmalı yapılmasına karar verilmiş ve davalının yemin teklifi üzerine davacı …’a usulüne uygun olarak yemin yaptırılmıştır. Davacı asil, usulüne uygun olarak davaya konu bononun mal teslimi karşılığında düzenlendiği, malın teslim edilmediği, davalının savunmasında belirttiği hususların gerçek olmadığı konusunda yemin etmiştir. Buna göre, davaya konu bononun düzenlenme sebebini talil ettiği için ispat külfeti üzerinde olan davalı, bonoda yazılı bulunan malen kaydının doğru olmadığını, bononun başka bir alacak için düzenlendiğini, bonodan dolayı alacaklı olduğunu ispatlayamadığından ve bonoda yazılı malen kaydı geçerli olup, davalı düzenlenme amacı olan mal teslimini yerine getirmediğini kabul ettiğinden söz konusu bononun bedelsiz olduğu davacının yemini ile sabit olmakla davacının davasının kabulü ile anılan bonodan dolayı borçlu olmadığının tespitine karar vermek gerekmiş aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; Davacının istinaf başvurusunun KABULÜ ile, İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 30/04/2018 tarih ve 2016/1093 Esas 2018/425 Karar sayılı ilamının HMK 353/1-b2. maddesi uyarınca KALDIRILARAK, yeniden esas hakkında hüküm kurmak suretiyle; 1-DAVANIN KABULÜ ile, İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı icra takip dosyasına konu edilen; keşidecisinin davacı, lehtarının davalı olduğu, 12/08/2016 düzenleme tarihli, 48.880,00.TL bedelli ve 08/11/2016 vade tarihli bonodan dolayı davacının davalıya BORÇLU OLMADIĞININ İİK 72.MADDESİ UYARINCA TESPİTİNE,
İLK DERECE YÖNÜNDEN: 2-Alınması gereken 3.338,99.TL harçtan davacı tarafından dava açılırken peşin olarak yatırılan 834,75.TL harcın mahsubu ile bakiye 2.504,24.TL’nin davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 3-Davacı tarafça yatırılan 834,75.TL peşin harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 4-Davacı tarafından sarf edilen toplam 221,00.TL tebligat/posta giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 5-Davacı taraf vekille temsil edildiğinden dairemiz karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT gereğince hesaplanan 7.154,40.TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
İSTİNAF YÖNÜNDEN: 6-Davacı tarafından yatırılan 98,10.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 35,90.TL istinaf karar harcının talep halinde davacıya iadesine, 7-Davacı tarafından yatırılan 98,10.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı, 31,50.TL dosyanın istinafa gönderim gideri ile karar sonrası istinaf aşamasında sarfedilen toplam 51,50.TL tebligat ve posta gideri olmak üzere toplam 181,10.TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 8-Davacı vekille temsil edildiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT 2.kısım 2.bölüm 17/c. maddesi gereğince 3.400,00.TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 9-Dosyada artan gider avansı varsa yatıran tarafa iadesine, 10-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Taraf vekillerinin ve davacı asilin yüzlerine karşı HMK 362/1-a maddesi uyarınca kesin olarak oy birliği ile verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 23/01/2020