Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2018/1191 E. 2019/1596 K. 14.11.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1191
KARAR NO : 2019/1596
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARI VEREN
MAHKEME : İSTANBUL 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 22/03/2018
DOSYA NUMARASI : 2017/107 Esas – 2018/336 Karar
DAVA : Ticari Ünvanın Korunması
BİRLEŞEN İSTANBUL 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ ‘ NİN
2017/347 Esas – 2018/73 Karar SAYILI DAVA DOSYASI ( TEFRİK )
DAVA : İtirazın İptali
KARAR TARİHİ : 14/11/2019
İlk Derece Mahkemesinde yapılan yargılama sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili …’ ın …. San. Ve Tic. A.Ş.’ nin 1.500 pay adedi olan 75.000,00-TL sermaye bedeline sahip olduğunu, şirket hissedarı ve ortağı olduğunu, 31/12/2014 tarihli cari kasada 2.109.828,03-TL nakit para bulunduğu belirtilmiş isede belirtilen tutarın banka hesabında nakit olarak bulunup bulunmadığı, bulunmuyorsa iş bu husus hakkında bilgi ve kayıtların taraflarına sunulmasını ve taraflarınca incelenmesi için Kadıköy … Noterliği’ nin 05 Mayıs 2015 tarihli … yevmiye nolu ihtarnamesi ile bilgi talep edildiğini fakat, bu hususta herhangi bir bilgilendirme gerçekleştirilmediğini, müvekkilinin şirket yönetim kurulu ve yöneticisi olduğu süre içinde şirketin kuruluşundan 2015 yılına kadar sürekli yüksek oranda kar cirosu gerçekleştirildiğini, yönetim kurulu üyeliği sona ermesi akabinde yönetimin şirketin diğer ortaklarına geçmesiyle zarar etmekte olduğunu, şirketin malvarlığının azaltılmakla süreklilik arz eden zarar sürecinin başladığını, 2015 tarihinden dava açıldığı tarihe kadar herhangi bir kar dağıtımı yoluna gidilmemekle şirketin faaliyetleri, kar- zarar oranları konusunda herhangi bilgi ve belge paylaşımında bulunulmadığını, müvekkiline ödenmesi gereken kar payının belirlenerek, 2012 tarihinden dava tarihine kadar oluşan kar payı oranının müvekkiline ödenerek, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı yana yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının dava dilekçesinde belirttiği 31/12/2014 tarihinde kasada cari olan 2.109.828,03-TL bedeline ilişkin beyanları kabul etmediğini, davacının şirketin yönetim kurulu başkanı olduğunu, anılan tarihte kasada olan paranın kendisi tarafından şirket ortaklarından alınmış bir para olduğunu, bu paranın alınma sebebinin yüklü miktarda telefon-tablet ticareti için ticaret yapılan firmalara ödeme yapılması olduğunu, davacının Kadıköy …. Noterliğinden keşide ettiği ihtarnameye karşı Beyoğlu … Noterliğinden 18/05/2015 tarihli ve .. yevmiye nolu ihtarname ile cevap verilmiş olduğunu, tüm taleplerinin reddedildiğini belirterek, haksız ve mesnetsiz davanın esastan reddine, masraf ve vekalet ücretinin davacı yan üzerinde bırakılmasını talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 22/03/2018 tarih ve 2017/107 Esas – 2018/336 Karar sayılı kararı ile; ” … İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 2017/347 Esas ve 2018/73 Karar sayılı dosyasının Mahkememiz dosyası ile 05/02/2018 tarihinde birleştirilmiş olduğu, 12 Asliye Ticaret Mahkemesindeki davada; davacı olarak Bunlar ….A.Ş. Nin … aleyhine 433.610,41-TL lik alacağından kaynaklı olarak yapmış olduğu icra takibine itirazın iptali davası olduğu, Mahkememiz dosyasındaki davanın Kar Payı Alacağından kaynaklandığı her iki davanın konularının ve yargılama usullerinin farklı olduğu anlaşıldığından mahkememiz dosyası ile birleştirilen İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 2017/347 Esas ve 2018/73 Karar sayılı dosyasının bu dosyadan tefriki ile ayrı bir esasa kaydına karar verilerek açık yargılamaya devam olunmuştur. 27/04/2015 tarihli 2014 yılı olağan genel kurul toplantı tutanağının 4. maddesinde; 2014 hesap dönemi 515.764,34-TL lik brüt kârdan yasal yedekler ayrıldıktan sonra dağıtılabilir. 391.654,33-TL’ lik net dönem karının ortaklara dağıtılmamasına, şirket bünyesine bırakılmasına 30 red oyuna karşın 70 kabul oyu alarak oyçokluğu ile kabulüne karar verilmiş olduğu görülmüştür. Bir anonim şirketin kâr dağıtımı yapabilmesi için kanun ve esas sözleşmeye uygun olarak kar dağıtılması yönünde bir karar alınması gerekmektedir. Davalı şirketin ana sözleşmesinin 12. maddesinde şirketin net dönem kârının yapılmış her çeşit masrafların çıkarılmasından sonra kalan miktar olduğu, net dönem kârından her yıl %5 genel kanuni yedek akçe ayrılacağı, kalan miktarının %5′ ninkâr sahiplerine kâr payı olarak dağıtılacağını, kâr payının esas sermaye payı için şirkete yaptığı ödemeler ile orantılı olarak hesaplanacağı net dönem kârının geri kalan kısmının genel kurulun tespit edeceği şekil ve surette dağıtılacağı pay sahiplerine %5 oranında kâr payı ödendikten sonra kârdan pay alacak kişilere dağıtılacak toplam tutarın %10 nun genel kanuni yedek akçeye ayrılacağı kararlaştırılmıştır. TTK nun 408/2-d maddesinde; kâr payları ile kazanç paylarının belirlenmesi yedek akçenin sermayeye veya dağıtılacak kara katılması dahil kullanılmasının genel kurulun devredilmez görev ve yetkilerinden olduğu düzenleme konusu yapılmış olup; TTK nun 409/1. Maddesinde de belirlendiği şekilde kârın kullanım şekli, dağıtılacak kâr ve kazanç paylarının oranlarının belirlenme yetkisi genel kurula aittir. Esas Sözleşmede belirli bir oranda kâr payı ön görülmüş ve dağıtılabilir bir oranda kâr var ise bu pay sahipleri için müktesep bir hak teşkil eder ve genel kurulun pay sahiplerine dağıtımı ön görülen bu kâr payının dağıtımı konusunda karar alınması zorunludur. (Prof Dr. H. Güzin Üçışık, Yardımcı Doç Aydın Çelik Anonim Ortaklıklarda Finansal Tablolar , Yedek Akçeler ve kâr Dağıtımı Sayfa 357) Davalı şirketin esas sözleşmesinin 12. maddesinde net dönem karından her yıl %5 kanuni yedek akçe ayrılacağı kalan miktarın %5 nin kâr payı olarak dağıtılacağı, net dönem kârının geri kalan kısmının genel kurulun tespit edeceği şekil ve surette dağıtacağı kararlaştırılmış ise de; Pay sahipleri için müktesep bir hak teşkil eden dağıtımı ön görülen kâr payının dağıtımı konusunda genel kurulda bir karar alınmadığı, davalı şirketin 22/04/2015 tarihinde yapılan 2014 yılı olağan genel kurul toplantısında ve dava açıldıktan sonra yapılan olağan genel kurul toplantılarında kâr payının dağıtılmaması yolunda kararlar alındığı, davacı tarafından kâr payının dağıtılmaması yolunda alınan bu kararların iptali yoluna başvurularak kâr payının dağıtılmasının sağlanabileceği, davalı şirket tarafından kâr payı dağıtılması yolunda alınmış bir genel kurul kararı bulunmadığı anlaşıldığından davanın reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur…. ” gerekçeleri ile; “1-Asıl davada; davanın REDDİNE,2-Birleşen davanın bu davadan tefriki ile ayrı bir esasa kaydına, yargılamaya birleşen dosya açısından bu esas üzerinden devamına, … ” karar verilmiş ve verilen karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Usule ilişkin olarak; Davanın niteliği gereği HMK 166-168 maddeleri gereğince bağ bulunmamasına rağmen birleştirilmesine karar verildiğini, davaların her aşamasının usul ve yasaya aykırılık teşkil ettiğini, davaların niteliği gereği 1. İtirazın İptali 2. Şirket Kar Payının Dağıtılması niteliğinde olduğunu, her iki davanın arasındaki hukuki niteliği gereğince hukuki bağ ve benzer nedenlerden doğmadığı gibi, hükmün diğerini etkileyecek nitelikte olmadığını, HMK 166 maddesi şartları gereğince çok açık olmasına rağmen davaların birleştirilmesine karar verildiğini, işbu verilen kararların usul ve yasaya aykırı olduğunu, HMK 168 maddesi gereğince davaların tefriki veya tevhidi halinde mutlak surette istinafa tabi olduğunun açık olduğunu, Yerel Mahkemenin işbu hususta karar oluşturmadığını, Tevhit edilen dosyaların birlikte karara çıkartılması gerekirken usul ve yasaya aykırı olarak dosyanın karara çıkartıldığını, davaların birleştirilmesi ve birleştirilen dosyanın karara çıkartılarak diğer dosyanın yeni esas kaydı yapılarak derdest edilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, Esasa İlişkin Olarak;
Müvekkili …’ ın …San. Ve Tic. A.Ş.’ nin %15 oranında hissedar ve ortağı olduğunu, şirketi temsile yetkili müşterek imza yetkilisi olduğunu, şirketin imza yetkililerinin 18.03.2013 tarihli Ticaret Sicil Gazetesi ile yetkili; … ve … olmakla müşterek imza yetkilisi olduğunu, Şirketin diğe ortakları ve hissedarlarının ortak olduğu … TİCARET LİMİTED ŞİRKETİ üzerinden ticari faaliyetleri yürüterek şirketi zarara uğratmak yönünde çaba sarf edildiğini, 2015 Tarihinden dava açıldığı tarih olan 2017 yılına kadar herhangi bir kar dağıtımı yoluna gidilmemekle, şirketin faaliyetleri, kar – zarar oranları konusunda herhangi bilgi ve belge paylaşımında bulunulmadığını, Anonim şirketin kuruluş amacının, bir ticaret şirketi olması nedeniyle, faaliyetleri sonucunda kâr elde etmek ve bunu ortaklarına dağıtmak olduğunu, şirket tarafından sağlanan kârın sadece bir başarı göstergesi değil, aynı zamanda şirket faaliyetlerinin sürekliliği içinde zorunlu bir unsur olduğunu, Genel Kurulda ve ihtarname ile defalarca bu hususta talep edilmesine rağmen, kar payının nedensiz olarak dağıtılmadığını, İşbu hususun açıklığa kavuşturulması adına şirket kayıt ve belgelerinin incelenmesi gerektiğini, şirket kasasında nakit paranın bulunup bulunmadığı, hesapta olmama gerekçesinin açıklığa kavuşturulmasının önem arz ettiğini, Müvekkil tarafından kar payının dağıtılması konusunda talepleri dikkate alınmadığı gibi, bilgi de verilmediğini, 2015 tarihli genel kurulda kar payı dağıtılması talep edilmiş ise de, hissedarın çoğunluğu olan husumetli diğer paydaşların bu talebi kabul etmediğini, kar payının dağıtılması alacak zaman aşımı süresinin 5 yıl olduğunu, bu süre içerisinde kar payının dağıtılmasının zorunluluk arz ettiğini, ancak yerel mahkemece toplantı iptaline gidilmediğinden taleplerinin reddedildiğini, Müvekkilin, şirket ortağı olmakla davacı şirketin sigortalı çalışanı olduğunu, müvekkilin şirkette aylık ciro kapsamında %2 prim almak üzere işe başladığını, müvekkilin aylık maaş oranının 10.000,00 TL + cironun %2 oranında olduğunu, davacı şirketin SGK maaş oranını düşük gösterdiğini, müvekkilinin şirket hissedarı olması nedeniyle sessiz kaldığını, müvekkilin 18.03.2013 tarihinden Haziran 2014 tarihine kadar çalışmasının bu koşullarda devam ettiğini, müvekkilin çalışma süresinin on altı ay olduğunu, akabinde alınan karar ile yöneticilik sıfatı sona ermekle, sigortalı çalışmasının devam ettiğini, işbu hususta İstanbul 23. İş Mahkemesi’ nin 2017/230 Esas sayılı dosyasının derdest olduğunu, Müvekkilinin maaş olarak almış olduğu alacaklara istinadaen İstanbul …. İcra Müdürlüğü’ nün … E. sayılı dosyasında icra takibi başlatıldığını, takibe konu bir kısım tediye ve tahsilat makbuzlarında yer alan imzaların müvekkile ait olup – olmadığının tartışmaya açık olduğunu, birleştirilen İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 2017/107 Esas sayılı dosyanın konusunu oluşturmakta olduğunu, Ticari işletmenin varlığı ve sürekliği esasının kayıt ve belgeler ile gerçeklik kazanacağını, tanıklarının maaş + % 2 oranında prim alacağı hususunu açıklığa kavuşturacaklarını belirterek alacağı olan maaş + %2 oran üzerinden İş Mahkemesinde alacak davasının derdest olduğunu beyanla; Yerel Mahkeme kararının usul ve esastan bozularak yeni hüküm oluşturulmasına – dosyanın bozularak iadesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’ nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, davalı şirketin dağıtmadığı kar payının belirlenerek davacıya payının ödenmesine yöneliktir. Mahkeme, kar payı dağıtılması için şirket genel kurulunda bu konuda karar alınması gerektiğini, bunun da çeşitli prosedürlere tabi olduğunu belirterek davalı şirketin 22/04/2015 tarihli 2014 yılına ait genel kurulu ile dava sonrasında yapılan genel kurulunda kar dağıtılmaması yönünde karar alındığını, paydaşın tek yolunun bu kararların iptali yönünde dava açması olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmiştir. Davacı birleştirilen dosyanın tefrik edilerek karar verilmesinin usule aykırı olduğunu öne sürmüştür. Davacı esasen birleştirmenin hukuka aykırı olduğunu öne sürmekte fakat, birleştirilen dosyanın ayrılmasına karar verilmesini de istinaf etmektedir. Aynı yerde görülen davalar HMK’nın 166 ve 167.maddelerine göre istek üzerine veya resen şartları oluştuğu takdirde birleştirilebileceği gibi ayrılabilir de. HMK’nın 167.maddesine göre Mahkeme, yargılamanın iyi bir şekilde yürütülmesini sağlamak için, birlikte açılmış veya sonradan birleştirilmiş davaların ayrılmasına, davanın her aşamasında, talep üzerine veya kendiliğinden karar verebilir. Bu durumda mahkeme, ayrılmasına karar verilen davalara bakmaya devam eder. Açıklandığı üzere mahkeme esasen birleştirmenin yerinde olmadığını kabul ettiği için dosyaların ayrılmasına karar vermiş ve ayrılan dosyaya bakmaya devam etmiştir. HMK’nın 168/1.maddesine göre birleştirme ve ayırma kararı başlı başına hükmün kaldırılarak esastan incelenmesini gerektirmez. Nihayetinde ayrılan dosya açısından yargılama sürdüğü için hak kaybı olmadığı cihetle bu istinaf nedeni yerinde değildir. Davacı, şirketin yönetiminde müşterek imzalı temsilci olarak ayrıca resmi sigortalı olarak çalışanı olduğunu, yöneticilik sıfatı sona erdikten sonra sigortalı olarak çalışmasını sürdürdüğünü maaş+ciro üzerinden % 2 prim aldığını, şirket ortaklarıyla aralarında husumet olduğunu, ciro düşürülerek, başka bir firmaya faaliyetler kaydırılarak zarara uğratıldığını, genel kurul toplantılarına da çağrılmadığını öne sürmektedir. Davacı şirket ortağı olarak kar payı almak istiyorsa yapacağı bu konuda genel kurulda karar aldırılmasını sağlamak, karar aleyhine çıktığında ise şartları varsa bu kararın iptalini sağlamaktır. TTK’nın 408/2-d maddesine göre yıllık kar üzerinde tasarrufa, kar payları ile kazanç paylarının belirlenmesine, yedek akçenin sermayeye veya dağıtılacak kara katılması dahil kullanılmasına dair kararlar alınması şirket genel kurulunun devredilemez görev ve yetkileri arasındadır. Şirket genel kurulunun münhasır yetkisine giren bir yetkinin, mahkeme kararıyla aşılması hukuken geçerli değildir. İlk derece mahkemesince kurulan hüküm davacının istinaf nedenlerini ayrıntılı ve gerekçeli olarak karşılamaktadır. Sonuç olarak, ilk derece mahkemesi hüküm ve gerekçesinde yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılmış ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nun 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davacı tarafından yatırılan 98,10 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 44,40 TL istinaf karar harcından istinaf eden davacı tarafından peşin olarak yatırılan 35,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 8,5 TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden davacı üzerinde bırakılmasına, 5-Karar kesinleştiğinde artan gider avansı varsa yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’ nın 361/1. maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’ da temyiz yolu açık olmak üzere 14/11/2019 tarihinde oy birliği ile karar verildi.