Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2018/1187 E. 2019/1517 K. 06.11.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1187
KARAR NO : 2019/1517
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARI VEREN
MAHKEME : İSTANBUL 15. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 18/04/2018
DOSYA NUMARASI : 2014/514 Esas – 2018/442 Karar
DAVA: Alacak
KARAR TARİHİ : 06/11/2019
İlk Derece Mahkemesinde yapılan yargılama sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin 01/06/2010 tarihli Kurumsal Finansman Kredisi Sözleşmesi’ne dayanarak davalı bankadan 01/06/2010 tarihinde 900.000-EURO (2.463.300-TL) tutarında kurumsal finansman kredisi çektiğini, Davalı bankanın müvekkilinden bu işlemden dolayı yaklaşık olarak 141.750-TL dosya masrafı ve komisyon ücreti adı altında alınan fazlaları tahsil ettiğini, Yargıtay 13, Hukuk Dairesinin 10/02/2011 tarih ve 2010/11726 E.-2011/1870 nolu kararından da görüleceği üzeri, taraflar arasında imzalanan kredi sözleşmelerinde toplam borç miktarı belli iken sonrasında dosya masrafı ve komisyon gibi masraflar adı altında tüketiciden herhangi bir masraf alınamayacağının belirtildiğini, Bankanın tüketiciye kredi verirken tüketici ihtiyaçlarının giderilmesine yönelik bankanın önerdiği her türlü şarta itiraz etmeksizin gayri ihtiyari imza atmak zorunda kaldığını, bankaların ticari kuruluş olduklarından 5411 sayılı Kanun çerçevesinde faiz oranlarını belirleyebileceklerini, bankaların harcamış olduğu giderlerini faiz gelirlerinden mahsup ettikleri için tüketiciden sigorta, komisyon ve dosya masrafı gibi bir masraf alamayacaklarını, Bankalar Birliği ile BDDK’nın uygulamaya başlattığı sözleşmenin küçük puntolar ile yazılmaması ile net ve kısa yazılması yönündeki kuralının tacirleri de kapsadığını, Tarafların sözleşmeden doğan hak ve yükümlülüklerinde iyi niyet kuralına aykırı düşecek şekilde tüketici aleyhine dengesizliğe neden olan sözleşme hükümlerinin yok sayılacağı ve genel işlem koşullarına dürüstlük kurallarına aykırı şekilde karşı taraf aleyhine veya onun durumunu ağırlaştırıcı nitelikte hükümlerin kurulamayacağının açık olduğunu, Davacı her ne kadar şirket gibi görünse de krediye başvuran imzalayan ve krediyi kullananın birey … olduğunu, kredi vermesine rağmen menfaat temin edenin aslında banka olduğunu belirterek müvekkilinden tahsil edilen toplam 141.750-TL’lık fazla tutarın yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkili Banka ile sözleşme imzalamak suretiyle davacının komisyon ve sair giderleri ödemeyi kabul ettiğini, kullandığı krediler ile ilgili komisyon ve sair giderleri tamamen kendi rızası ile ödediğini, Böylelikle müvekkili bankanın kredi vermesini sağlayan ve bu suretle menfaat temin eden davacının krediyi kullandıktan sonra bu komisyon ve sair giderler ile ilgili en küçük bir itirazda dahi bulunmadığını, yaptığı ödemelerden sonra müvekkil bankayı kayıtsız şartsız ve gayrikabili rücu ibra ettiğini, Davacının tacir sıfatını haiz olduğunu, açılan davanın Tüketici Kanunu’na göre açtığını, Davacı şirkete ait hesap ekstresinden de görüleceği üzere, davacıdan toplam 52.445-EURO tutarında komisyon tahsil edildiğini, müvekkili Bankanın davacıya kullandırdığı kredilerden komisyon-masraf almasında yasal ve sözleşme hükümlerine uygun olduğunu, Türk Ticaret Kanunu ve Bankalar Kanunu gereğince tahsil olunacak masrafların nitelik ve azami sınırlarının bankalarca serbestçe belirlenebileceğini hükme bağladığını, Davacının dava konusu komisyon ve sair giderleri tamamen kendi rızası ile ödediğini, bu ödemelerden sonra hesaplarından bir çok işlem gerçekleştirdiğini, davacının aradan geçen onca işlem ve zaman zarfında herhangi bir itirazda bulunmadığını, bu işlemlerin davacının bilgisi ve rızası dahilinde gerçekleştiğini, Tacir sıfatını haiz davacının müvekkil bankadan kullandığı kredilerin tüketici kredisi olmadığını, kullanılan kredinin tüketici kredisi gibi gösterilerek davanın hukuki bir gerçekliğinin de bulunmadığını, Davacının tacir sıfatını haiz bir ticaret şirketinin olduğunu, davacının tüketici olmadığını, davacının müvekkil Banka’dan kullandığı kredinin niteliği itibariyle tüketici kredisi olmadığını, bu nedenle davacının tazminat talebinin reddine karar verilmesini talep edilmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İstanbul 15. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 18/04/2018 tarih ve 2014/514 Esas – 2018/442 Karar sayılı kararı ile; ” … Taraflar tacir olup, kredi sözleşmesi her iki tarafın ticari işletmesi ile ilgilidir. Öte yandan Genel Kredi Sözleşmesinin akdedildiği tarihte eski Borçlar Kanunun yürürlükte olup Eski Borçlar Kanununda ise, Genel İşlem Şartlarının Denetlenmesini düzenleyen yeni TBK.md.21 ve devamı hükümleri yer almamaktadır. Bu nedenle Genel Kredi Sözleşmesinin 28.2.1 maddesinde yer alan, “komisyon oranlarının mevzuatın müsaade ettiği en üst sınırdan olmak üzere Banka tarafından tek taraflı olarak tespit ve uygulanabileceği yönündeki hüküm geçerli olduğu davacının bankaya verdiği ibranamede, davalı Bankaya menfi müspet bütün işlemlerinden dolayı ve tahsil etmiş olduğu komisyon ücretlerinden dolayı ibra etmiş olduğu bu itibarla davacının davalı Bankayı fazla tahsil etmiş olduğu komisyon ücretleri bakımından da ibra etmiş olduğu ve dolayısıyla da fazla tahsil edilmiş olan komisyon tutarlarının iadesini davalıdan talep etme hakkının bulunmadığı kanaatine varılmış anılan durumu karşısında davanın reddi gerektiği … ” gerekçeleri ile; ” Davanın REDDİNE, … ” karar verilmiş ve verilen karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Yerel mahkeme kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, Yerel Mahkemenin, dava dilekçesinde belirttikleri hususlarda ve dava dosyasında yer alan 3 farklı bilirkişi heyeti raporlarındaki çelişkiyi gidermeden, yeterince araştırma yapmadan eksik inceleme sonucu davanın reddine karar verdiğini, Son alınan 22.12.2017 tanzim tarihli bilirkişi heyet raporunun hatalı tespitler ve değerlendirmeler içermekte olup dosya kapsamında daha önce alınan bilirkişi raporları arasında meydana gelen çelişkiyi giderecek kapsam ve mahiyette olmadığı gibi mahkemeye verilen raporun son sayfasında hukuki sorun olan ‘ibraname’ ile ilgili görüş bildirdiğini, ( Yargıtay 15. Hukuk Dairesi Esas No: 1991/1695 Karar No: 1991/5031 Karar Tarihi: 24.10.1991 ) Yerel mahkemenin, kararını tamamen son tarihli bilirkişi raporuna göre vererek usul ve yasaya aykırı davrandığını, Davanın, taraflar arasında imzalanan Genel Kredi Sözleşmeleri kapsamında tahsil edilen komisyonların iadesi istemine ilişkin olduğunu, davalı bankanın % 5 oranında tahsilat yaptığı ve haksız veya fahiş oranların söz konusu olduğu gözetilmeden söz konusu hukuka aykırı kararın verildiğini, ( Yargıtay 11. HD., E. 2016/3696 K. 2017/5943 T. 1.11.2017 ) ( Yargıtay 11. HD., E. 2015/13157 K. 2016/1961 T. 24.2.2016 )Somut olayda da genel kredi sözleşmesinde açıkça oran belirtilmiş olmadan, fahiş ve haksız bir şekilde masraf/komisyon adı altında tahsilat alındığını, Davalı banka tarafından komisyon adı altında davacı firma aleyhine yapılan fahiş kesintilerin hiçbir hukuki dayanağı ve izahı olmadığını, kredi almak için başvuran davacı müvekkil firma yetkilisine davalı banka tarafından okunmasına izin verilmeden, sayfa suretlerini fazla tutarak ve yazı puntolarını ufak tutmak suretiyle kredi kullanan tarafın okuma isteğini kötüniyetli ve dolaylı yollarla engellemek suretiyle komisyon kesileceğine dair kabul formu ve bu hususları içerir sözleşme imzalatıldığını, davalı firmanın genel kredi sözleşmesini imzalamadan bu krediyi kullanma ihtimali düşünülemeyeceği gibi okumasına imkan verilmediği açık olup belgelerde yazılanlara cevaz verdiğinin kabulünün de hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, Kabulü mümkün olmamakla birlikte, istinaf mahkemesinde davalı banka nezdinde davacı müvekkil firma aleyhine komisyon adı altında yapılan tahsilatların tamamının haksız alındığı yönünde kanaatin aksinin oluşması halinde; 25.05.2017 tanzim tarihli bilirkişi heyet raporunda da belirtildiği üzere; iş bu dava konusu olayda kesinti yapılması gereken oranın Genel Kredi Sözleşmesinde belirtilen oranlar üzerinden değil KDF Formunda belirtilen oranlar esas alınarak hesaplanması gerektiğini, banka tarafından kredi kullandırılırken imzalatılan belgelerin genel kredi sözleşmesinin eki niteliğinde olduğunu, Genel kredi sözleşmesindeki hükümlerin ayrıca bir anlaşma yapılmadığı takdirde uygulama alanı bulacağını, davacı müvekkil firma tarafından imzalanan KDF talep Formunda banka tarafından kesilebilecek komisyon oranları belirli olduğundan genel kredi sözleşmesindeki kesinti yapılabilecek komisyon oranlarına ilişkin maddenin uygulama alanı bulamayacağını, bir bankanın uygulamaya esas almayacağı, kullanmayacağı bir formu müşterisine imzalatmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, ( Yargıtay 11. Hukuk Dairesi- E.2016/853 -k.2017/3433 T.6.6.2017 ) Dosya kapsamında yer alan ibranamelere ilişkin mahkemenin yaptığı değerlendirmenin yetersiz, hakkaniyetten uzak olduğunu, yapılandırma teklifinde yer alan ibra içerdiği iddia edilen lafzın gerçek bir ibra iradesinin yansıtıp yansıtmadığı değerlendirilirken dikkat edilmesi gereken en önemli hususun ise, 818 sayılı Borçlar Kanunu’ nun 21. maddesinde sözü edilen aşırı yararlanma (gabin) ölçütünün dikkate alınması olduğunu, davacı müvekkil firmanın kredi çizgisinde ve ticari itibarında olumsuz intiba kalmaması adına davalı bankadaki ödeme sistemini yapılandırmak istediğini, davacı müvekkil firmanın zor durumdaki halinden yararlanmak isteyen davalı bankanın, yapılandırmanın ancak ibra içeren bu metnin imzalanması suretiyle mümkün olabileceğini ilettiklerinden, firmanın ilgili metni imzalamak zorunda kaldığını, davacı müvekkil firmanın yaşadığı ekonomik sıkıntının firmanın o dönemde tutulan ticari defterlerinden, mali raporlarından, finansal tablolarından vb. bilgi ve belgelerden görüleceğini, ( Yargıtay 7. H.D. E.2014/5014 K.2014/12111 T. 2.6.2014 ) Davalı banka tarafından komisyon adı altında davacı müvekkil firma aleyhine tahsil edilen tutarın tamamının davalı banka nezdinde haksız kazanç niteliğinde olup sebepsiz zenginleşme hükümleri çerçevesinde iadesi gerektiğini beyanla; İstanbul 15. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 2014/514 Esas-2018/442 Karar sayılı ve 18.04.2018 tarihli kararının kaldırılmasına ve yeniden esas hakkında talepleri doğrultusunda davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK 355. maddesine göre istinaf incelemesi istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, kullanılan kredi sözleşmesinden dolayı alınan komisyon ve masrafların iadesi davasıdır. Dava şirket adına yetkilisi tarafından açılmıştır. Mahkeme davacının davalı bankayı ibra ettiği gerekçesiyle davayı reddetmiş, davacı istinafa gelmiştir. Davacı, son bilirkişi raporunun hatalı tespit ve değerlendirmeler ile hukuki ibra konusunda görüş içerdiğini öne sürmüş, mahkemenin bu rapor doğrultusunda usul ve yasaya aykırı karar verdiğini öne sürmüştür. Bilirkişi raporu HMK 282 uyarınca hakim tarafından diğer delillerle birlikte serbestçe değerlendirilir. Hukuki görüş dahil bilirkişi görüşü hakimi takyit etmeyeceğinden bu istinaf nedeni yerinde değildir. Davalı bankanın komisyon oranının, Merkez Bankasına bildirdiği maximum % 5 oranın altında olduğu (minimum oran da % 2) bilirkişi raporlarında açıklanmıştır. Davalı bankanın kullandırdığı ve ticari iş nitelikli krediden dolayı TTK’nın 20.maddesi uyarınca uygun bir ücret alması onun hakkıdır. Taraflar arasındaki sözleşmenin 28.2.1. Maddesinde de komisyon oranlarının mevzuatın izin verdiği en üst sınırdan banka tarafından belirlenebileceği ifade edilmiştir. Dosyada bulunan KFD talep formu başlıklı belgelerde kullanılacak fona ait bilgiler kısmında taksit sayısı, kar marjı komisyon oranları farklılık göstermektedir. Kullanılması istenilen kredinin miktarı ve geri ödenme süresine göre komisyonun da değiştiği anlaşılmaktadır. Buralarda yazılı komisyon oranları yıllık % 1 ile % 2,5 arasında değişmektedir. Bu belgelerde davacı firmanın kaşesi ve imzası bulunmaktadır. Bu belgelerin kredi başvurusunda düzenlendiği anlaşılmaktadır. Açıklanan nedenlerle davacıdan alınan komisyonun taraflar arasındaki sözleşme sınırlarında olduğu anlaşılmaktadır. İbranın, gabin hükmünde olduğu, davacının zor durumundan faydalanıldığı öne sürülmektedir. Davacının kullandığı kredi miktarına göre ödediği komisyon tutarı aşırı yararlanma boyutunda değildir. Bunun dışında yeniden yapılandırma da olsa davacı beyanda bulunurken TTK 18/2.maddesi hükmüne göre tüm ticari işlemlerinde basiretli bir iş insanı gibi hareket etmek zorundadır. Kredi kullanırken ödenen komisyonun belirlenmesinde birçok faktörün etkili olduğu, temel ölçüt olan kredi faiz oranının dahi komisyon oranını etkilediği, bankaların kredi ve faizleri ile komisyonlarla faaliyetlerini sürdürdükleri nazara alındığında bankanın rayiç sınırlar içinde komisyon almasında gabin olduğu kabul edilemez. Sonuç olarak; davacının 12/11/2010 ve 06/08/2014 tarihli beyannameleriyle davalıyı ibra ettiği, ibranın geçerli olduğu anlaşılmakla, ilk derece mahkemesi hüküm ve gerekçesinde yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nun 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davacı tarafından yatırılan 98,10 TL istinaf başvuru harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 44,40 TL istinaf karar harcından davacı tarafından istinaf aşamasında peşin olarak yatırılan 35,90 TL istinaf karar harcının mahsubu ile bakiye 8,5 TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden davacı üzerinde bırakılmasına, 5-Karar kesinleştiğinde ve talep halinde artan gider avansı varsa yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’ nın 361/1. maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’ da temyiz yolu açık olmak üzere 06/11/2019 tarihinde oy birliği ile karar verildi.