Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2018/1177 E. 2019/1516 K. 06.11.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1177
KARAR NO : 2019/1516
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARI VEREN
MAHKEME : İSTANBUL 16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ 08/02/2018
DOSYA NUMARASI: 2014/1034 Esas – 2018/103 Karar
ASIL DAVADA
DAVA : Alacak (Acentalık Sözleşmesinden Kaynaklanan)
BİRLEŞEN
İSTANBUL 2. ASLİYE TİCARET MAH. 2014/760 SAYILI DOSYASI
DAVA : Alacak (Acentalık Sözleşmesinden Kaynaklanan)
BİRLEŞEN
İSTANBUL 3. ASLİYE TİCARET MAH. 2014/246 SAYILI DOSYASI
DAVA : Tazminat
KARAR TARİHİ : 06/11/2019
İlk derece Mahkemesinde yapılan yargılama sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili İstanbul 21. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 2014/196 Esasına kaydedilen dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirket ile davalı şirket arasında tapuda … ili, … ilçesi, … Mahallesi, … pafta, .. ada, … parsel olarak kayıtlı bulunan taşınmaz üzerinde … Amblem ve markası altında faaliyette bulunulması amacıyla 18/08/2006 tarihli ve … yevmiye sayılı 15 yıl süreli intifa hakkı tesis edildiğini, taraflar arasında 16/08/2006 başlangıç tarihli akaryakıt bayilik sözleşmesi akdedildiğini, Rekabet Kurulu kararı ile bayilik sözleşmelerinin 5 yıl ile sınırlandırıldığını, bu nedenle 16/08/2011 tarihinde taraflar arasında yeni sözleşmenin akdedildiğini, ancak bu sözleşmenin davalı tarafından 05/11/2013 tarihli ihtarname ile nedensiz yere haksız olarak süresinden önce feshedildiğini beyanla, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydiyla, taraflar arasında akdedilen protokolün 12. maddesi uyarınca, tahsili anındaki T.C. Merkez Bankası döviz satış kuru üzerinden hesaplanacak 20.000.USD karşılığı TL cezai şartın haksız fesih tarihi olan 05/11/2013 tarihinden itibaren işleyecek dövize uygulanan en yüksek faiziyle birlikte davalıdan tahsiline, davalı tarafça müvekkili şirkete verilen taahhüt uyarınca, eksik tonaj alımından kaynaklanan cezai şart bedeli olarak, tahsili anındaki T.C. Merkez Bankası döviz satış kuru üzerinden hesaplanacak 20.000.USD karşılığı Türk Lirası cezai şartın haksız fesih tarihi olan 05/11/2013 tarihinden itibaren işleyecek dövize uygulanan en yüksek faiziyle birlikte davalıdan tahsiline, şimdilik 20.000.TL mahrum kalınan kârın bayilik sözleşmesinin fesih tarihi olan 05/11/2013 tarihinden itibaren ticari avans faizi ile birlikte davalı şirketten tahsiline, davalı şirketin yürütülen bayilik faaliyeti esnasında yapmış olduğu ürün alımlarından kaynaklanan ve bugüne kadar müvekkiline ödenmemiş olan 194.487,70 TL cari hesaptan kaynaklanan borcun faturada yer alan vade tarihlerinden itibaren işleyecek ticari avans faizi ile birlikte davalı şirketten tahsiline, davalı şirkete ödenen intifa ivazı ve önceki dönem için ödenen kalıcı teknik yatırım borcuna ilişkin olarak kullanılmayan döneme isabet eden kısım için 1.425.980,69. USD’nin tahsili anındaki T.C. Merkez Bankası döviz satiş kuru üzerinden hesaplanacak USD karşılığının ödenme tarihinden itibaren protokole göre “libor+5” den aşağı olmaksızın dövize uygulanan en yüksek faiz ile birlikte davalı şirketten tahsiline, müvekkili şirketin 5 yıllık bayilik sözleşmesi ve bayilik faaliyeti karşılığı olarak ödenmiş olan yatırım destek bedelinin kullanılmayan dönemine isabet eden kısmı için 719.523,28 USD + KDV olmak üzere toplamda 849.037,47.USD’sinin kendisine ödendiği tarihten itibaren işleyecek dövize uygulanan en yüksek faizi ile birlikte davalı şirketten tahsiline, davalı şirketin borçlarının 1.296.000.USD’lik kısmından müşterek ve müteselsil kefil sıfatıyla ödemeyi garanti eden diğer davalı … in sorumlu tutulmasını, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı şirketin iddia ve taleplerinin yersiz olduğunu, müvekkili şirketin … A.Ş. nin akaryakıt bayisi olduğunu, aynı zamanda otogaz bakımından da davacı şirket ile sözleşme yapıldığını, gaz anlaşması yapılan … A.Ş.’nin diğer akaryakıt dağıtım şirketi … A.Ş.’den bağımsız olarak hareket eden bir firma olmadığını, anılı şirketlerin paralel hareket eden bir şirket olduğunu, müvekkiline ait istasyonda otogaz bakımından ayrı, benzin-mazot bakımından aynı firmalarla sözleşmeler yapılmış olmasına rağmen işin yapısı niteliği bakımından tek bir iş ve tek bir sözleşme bulunduğunu, ancak davacı tarafin istasyonun sadece otogaz istasyonu imiş gibi davrandığını, müvekkili şirketin iki şirketle de sözleşmeleri feshetmesinin haklı olduğunu, şirketlerin müvekkili ile yapılan ek sözleşme hükümlerine uymadıklarını, taraflar arasındaki ana sözleşmede ana dağıtıcı ile istasyon arasındaki kâr oranlarının belirlenmediğini, söz konusu oranların ek sözleşmede belirlendiğini, ancak davacı tarafından ek sözleşmenin kendilerine verilmediğini, aynı istasyondaki … ile bu oranlar belli iken davacı yanın ise bu sözleşme yokmuş gibi hareket ettiğini, müvekkili şirketin uyarı ve ısrarlarına rağmen kötüniyetli davranan davacı şirkete karşı sözleşmenin feshinin haklı olduğunu ve husumet itirazlarının mevcut olduğunu, taraflar arasında geçerli bayilik sözleşmesinde kar mahrumiyeti ne ilişkin hüküm bulunmadığını, istasyonun sürekli zarar etmesi nedeniyle kar elde etmesinin mümkün olmadığını, taraflar arasındaki bayilik sözleşmesinin geçerli olması nedeniyle sözleşme niteliğindeki protokolün geçerliliğinin bulunmadığını, taraflar arasındaki bayilik sözleşmesine aykırı olarak hukuki geçerliliği yitirmiş olan protokole dayanarak cezai şart talebinde bulunamayacağını, davacının kelepçeleme sözleşmeleri ile rekabete önlemeye çalışmasının hukuken kabul edilemeyeceğini, tonaj taahhüdünün tüm bayileri imzalatıldığını ancak sadece bayilik ilişkisini devam ettirmeyen bayiler için baskı aracı olarak kullanıldığını, davacının akaryakıt istasyonuna yaptığını iddia ettiği yatırımların ekonomik ömrünü tamamladığını, taraf arasında kurulmuş bir intifa sözleşmesinin olmadığını, intifa bedeli olarak verilen bedelin bayii karı olup intifa adıyla verilerek bayilerin dağıtıcı firmaya bağlı hale getirildiğini, davacı tarafa borçlarının bulunmadığını, aksine satış komisyonlarından kaynaklı alacaklarının olduğunu, davacı tarafın akaryakıt istasyonunu talimatları yahut gönderdikleri müdürlerle yönettiğini, müvekkili şirketin sahibi olduğu akaryakıt istasyonunun işletiyor gibi gözükse de davacı şirketin daima istasyona müdahale edip her türlü yönlendirmeleri yaptığını, yani davacı davacı tarafın akaryakıt istasyonunu yönettiğini, davacı tarafın bir dönem akaryakıt istasyonunun faaliyetinden memnun kalmadığını, kendi çalışanını müvekkili şirkete müdür sıfatıyla özel kayyum olarak atadığını, daha çok zarar meydana gelince şirketi iade ettiğini beyanla neticeten davanın esastan reddine, yargılama giderleri ve avukatlık ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini savunmuştur. Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle, sözleşmede yer alan müvekkiline ait kefaletin şekli koşullar ve eş rızası hususları itibariyle yasanın aradığı koşullara uygun olmadığını ve kefile başvuru koşullarının oluşmadığını, kefilin menfi zarar ve cezai şarttan dolayı sorumluluğunun bulunmadığını, asıl borçlunun davacıya ipotek vermiş olması nedeniyle öncelikle alacağı var ise, ipotekten tahsilinin gerektiğini, davacı tarafın Rekabet Kurulu kararlarını ihlal ettiğini, kelepçeleme sözleşmeleriyle müvekkilinin ekonomik geleceğini risk altına soktuğunu, gerçekte bir intifa sözleşmesi bulunmadığını, davacının dayandığı tarihsiz protokolün asıl sözleşmenin imzalanması ile hükümsüz hale geldiğini,sözleşmenin feshinde davacı tarafın kusurlu olduğunu, müvekkilinin ortağı olduğu şirketin davacı şirkete borcunun bulunmadığını, davacı tarafın istasyona yatırım yapmadığını, davacı tarafın istasyonun yönetiminde etkili olduğunu, ma alorkasına gereken yatırım yapmadığını beyan ederek haksız ve mesnetsiz davanın reddini savunmuştur. Birleşen İstanbul 3. Asliye Ticaret Mah. 2014/246 Esas sayılı dosyasında davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin akaryakıt istasyon sahibi olduğunu, 2006-2011 yılları arasında davalının bayisi olarak çalıştığını, Türkiye pazarına girmeye karar verdiklerini, 2013 yılına kadar bayilik ilişkisinin sürdüğünü, ancak Türkiye pazarına girerken verdiği taahhütleri yerine getirmemesi sonucu tüketicinin … markasına yeterli güveni olmaması üzerine istasyonun sürekli zarar ettiğini, şirketin zarar etmemesi için davalı ile yapılan bayilik sözleşmesinin haklı nedenlerle feshedilerek devlet iştiraki olan bir başka dağıtıcının bayiliğinin alındığını, davalı müvekkili şirkete satmış olduğu akaryakıtın teminatı olmak üzere dava konusu akaryakıt istasyonu üzerine 1. ve 2 dereceden 8.500.000 TL lik ipotek konduğu, borcun ödenmiş olmasına ve ihtara rağmen ipoteği terkin etmediğini, davalının ipoteği terkin etmemesi üzerine 1.000,000 USD lik alacağının tahsilinde gecikme olduğunu, mali açıdan müvekkili şirketin zor duruma düştüğünü, müvekkili şirket 2006 yılından bu yana davalının yanlış politikaları sonucu sürekli zarar edince haklı nedenlerle bayilik sözleşmesinin feshedildiğini, müvekkili şirketin davalı yandan satış komisyonlarından dolayı alacağı olduğunu, müvekkili şirketin davalı ile ticaretinden zararının 3.027.505 TL olduğu, davalının karşılıksız kalan 8.500,000 TL lik ipoteği haksız olarak kaldırmadığı için yeni dağıtıcı firmadan almaları gereken 1.000.000 USD’ yi alamadıklarını, bu nedenle uğradıkları zararın davalı tarafından tazmini gerektiğini, davalının satış komisyonlarının bir kısmını müvekkiline iade etmemesi ve ihtara rağmen karşılıksız kalan ipotekleri terkin etmemesi sonucu doğan zararlarından fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile şimdilik 50.000 TL’ lik kısmın davalı yandan tahsil edilerek müvekkiline ödenmesini, yargılama giderleri ile ücreti vekaletin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Birleşen İstanbul 3. Asliye Ticaret Mah. 2014/246 Esas sayılı dosyasında davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafından müvekkili şirket aleyhine açılan davanın haksız ve mesnetsiz olduğunu, davacının hukuka aykırı olarak kısmi dava açtığını, davacının iddialarının hiç birisinin gerçeği yansıtmamakla birlikte yürürlükteki mevzuat uyarınca sözleşmeyi iki yıldan uzun bir süre ifa ettikten sonra yine sözleşmeyi kendisi fesheden davacının daha sonra sözleşmenin ifası nedeniyle zarara uğradığından bahisle geçmişe dönük olarak tazminat talebinde bulunmasının mümkün olamayacağını, haksız ve hukuka aykırı davanın usul ve esas hakkındaki itirazları doğrultusunda reddi ile yargılama giderleri ile ücreti vekaletin davacıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Birleşen İstanbul 2. Asliye Ticaret Mah. 2014/760 Esas sayılı(İstanbul 45.Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 2014/211 Esas sayılı) dosyasında davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirket ile davalı şirket arasında tapuda … İli … İlçesi … Mah. … pafta … ada … Parsel olarak kayıtlı bulunan taşınmaz üzerinde … amblem ve markası altında LPG satışı faaliyetinde bulunması amacıyla en son olarak 13/09/2011 başlangıç tarihli ve 5 yıl süreli bayilik sözleşmesi akdedildiğini, ilgili sözleşmeler iki yılı aşkın bir süre ifa edildikten sonra davalı şirketin müvekkili şirkete borcu bulunmasına karşı kendisine buna rağmen mal verilmemiş olması ve ayrıca ipotek tehdidi ile yeni bir 5 yıllık dönem için anlaşmaya varıldığı iddiaları ile Üsküdar …. Noterliğinin 05/11/2013 tarih ve … yevmiye sayılı ihtarnamesi ile söz konusu bayilik sözleşmesi haksız ve hukuka aykırı olarak feshedildiğini, kar mahrumiyetleri taleplerinin ve cezai şart taleplerinin olduğunu, bu nedenle davalı şirketin bayilik sözleşmesini haksız feshi nedeniyle şimdilik 20.000 TL mahrum kalınan karın bayilik sözleşmesinin fesih tarihi olan 05/11/2013 tarihinden itibaren ticari avans faizi ile birlikte davalı şirketten tahsilini, davalı şirket tarafından müvekkili şirkete verilen taahhütname uyarınca eksik tonaj alımlardan kaynaklanan cezai şart bedeli olarak tahsili anındaki T.C Merkez Bankası döviz satış kuru üzerinden hesaplanacak 20.000 USD karşılığı Türk Lirası cezai şartın ve haksız fesih tarihi olan 05/11/2013 tarihinden itibaren işleyecek dövize uygulanan en yüksek faiz ile birlikte davalı şirketten tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Birleşen İstanbul 2. Asliye Ticaret Mah. 2014/760 Esas sayılı dosyasında davalı vekili davaya cevap dilekçesinde özetle; dava ayrı mahkemede açılmışsa da aynı hukuki ilişkiden kaynaklanan sözleşme olması tarafların aynı olması ve davacının hakim şirketinin ve sahibinin … firması olması nedeniyle İstanbul 21. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/196 Esas sayılı dosyası ile birleştirilmesi gerektiğini, sözleşmenin feshinde kusurun davacı yanda olup sözleşmenin haklı nedenlerle feshedildiğini, tonaj taahhüdü bütün bayilere imzalatılmakta ancak sadece yeni bayilik sözleşmesi imzalamayan bayilere baskı aracı olarak kullanılmakta olduğunu ve tek satıcılık ve bayilik sisteminde tonaj taahhüdünün doğru olmadığını, davacı kelepçeleme sözleşmeleri ile müvekkilinin ekonomik geleceğini risk altına sokarak kendini bağımlı hale getirdiğini, cezai şartın hukuken geçerli olmadığı gibi hükümsüz protokole dayalı cezai şart isteminde bulunduğunu beyan ederek davanın reddini savunmuştur. Davacı vekilinin 16/08/2016 tarihli ıslah dilekçesi ile asıl davasını “Taraflar arasında akdedilen protokol’ün 12. maddesi uyarınca, tahsili anındaki T.C. Merkez Bankası Döviz Satış Kuru üzerinden hesaplanacak 1.295.000.-USD (Birmilyonikiyüzdoksanbeşbin) Amerikan Doları karşılığı Türk Lirası Cezai şartın ve haksız fesih tarihi olan 05.11.2013 tarihinden itibaren işleyecek dövize uygulanan en yüksek faiz ile birlikte davalıdan tahsiline, davalı tarafından müvekkil şirkete verilen Taahhütname uyarınca, eksik tonaj atımlardan kaynaklanan Cezai şart bedeli olarak, tahsili anındaki T.C. Merkez Bankası Döviz Satış Kuru üzerinden hesaplanacak 1.175.846,40.-USD (Birmilyonyüzyetmişbeşbinsekizyüzkırkaltı Amerikan Doları Kırk Sent) karşılığı Türk Lirası Cezai şartın ve haksız fesih tarihi olan 05.11.2013 tarihinden itibaren işleyecek dövize uygulanan en yüksek faiz ile birlikte davalı şirketten tahsiline, Ayrıca şimdilik, 644.162,37 TL (Altıyüzkırkdörtbinyüzaltmışiki Türk Lirası Otuzyedi Kuruş) Mahrum Kalınan Kar’ın, Bayilik Sözleşmesi’nin fesih tarihi olan 05.11.2013 tarihinden itibaren ticari avans faizi ile birlikte davalı şirketten tahsiline, davalı şirketin yürütülen bayilik faaliyeti esnasında yapmış olduğu ürün atımlarından kaynaklanan ve bugüne kadar müvekkil şirkete ödenmemiş olan 194.487,70 TL cari hesaptan kaynaklanan borcunun fatura vade tarihlerinden itibaren işleyecek ticari avans faizi ile birlikte davalı şirketten tahsiline, davalı şirketin kendisine ödenen İntifa ivazı ve önceki dönem için ödenen kalıcı teknik yatırım borcuna ilişkin olarak kulanılmayan döneme isabet kısmı olarak, 1.425.980,69 USD’nin tahsili anındaki T.C. Merkez Bankası Döviz Satış Kuru üzerinden hesaplanacak Amerikan Doları karşılığının ödenme tarihinden itibaren protokole göre “libor+5”den aşağı olmaksızın dövize uygulanan en yüksek faiz ile birlikte davalı şirketten tahsiline, müvekkil şirketin 5 yıllık Bayilik Sözleşmesi ve bayilik faaliyeti karşılığı olarak ödemiş olduğu yatırım destek bedelinin kulanılmayan dönemine isabet eden kısmı olarak 719.523,28 USD + KDV olmak üzere, toplamda 849.037,47 USD’nin kendisine ödendiği tarihten itibaren işleyecek dövize uygulanan en yüksek faiz ile birlikte davalı şirketten tahsiline, davalı şirketin borçlarının 1.295.000 USD’lik kısmını müşterek ve mütesilsil kefil sıfatıyla ödemeyi garanti eden diğer davalı … ’den işbu davada kabulüne karar verilecek tutarların 1.295.000 USD’lik kısmı ile sınırlı olmak üzere, .. tahsiline, yargılama giderleri ile Vekalet Ücretinin de davalı tarafa yükletilmesine” şeklinde, birleşen İstanbul 2. Asliye Ticaret Mah. 2014/760 esas sayılı dosyasında davasını ” davalı şirketin Bayilik Sözleşmesi’ni haksız feshi nedeniyle, şimdilik 464.426,14 TL (Dörtyüzaltmışdörtbindörtyüzyirmialtı Türk Lirası Ondört Kuruş) .. .’ın, Bayilik Sözleşmesi’nin fesih tarihi olan 05.11.2013 tarihinden itibaren ticari avans faizi ile birlikte davalı şirketten tahsiline, davalı şirket tarafından müvekkil şirkete verilen Taahhütname uyarınca, eksik tonaj atımlardan kaynaklanan cezai şart bedeli olarak, tahsili anındaki T.C. Merkez Bankası Döviz Satış Kuru üzerinden hesaplanacak 540.273,60 USD (Beşyüzkırkbinikiyüzyetmişüç Amerikan Doları Altmış Sent) karşılığı Türk Lirası Cezai şartın ve haksız fesih tarihi olan 05.11.2013 tarihinden itibaren işleyecek dövize uygulanan en yüksek faiz ile birlikte davalı şirketten tahsiline, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin de davalı tarafa yükletilmesine” şeklinde ıslah ettiği anlaşılmıştır. İstanbul 21. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin HSYK kararına istinaden kapatılarak İlk Derece Mahkemesi ile birleştirildiği ve dava dosyasının İDM’ nin 2014/1034 esasına kaydedilerek yargılamaya devam edildiği anlaşılmıştır.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 08/02/2018 tarih ve 2014/1034 Esas – 2018/103 Karar sayılı kararı ile; ” … Taraflar arasındaki bayilik ilişkisinin 2006 yılı itibariyle başladığı, akaryakıt bayilik sözleşmesi ile birlikte 15 yıllık davacı lehine intifa sözleşmesi akdedilerek davacıya istasyon üzerinde intifaya yönelik hukuksal kullanım hakkının tanındığı, taraflar arasındaki ticari ilişkinin 2011 yılına kadar devam ettiği, bu dönemde Rekabet Kurumunun 05.03.2009 tarihli, … kararları tebliğleri kapsamında taraflar arasındaki bayilik ilişkisinin rekabet kurumu kararlarına uygun hale getirilmesi ihtiyati doğrultusunda 16.08.2011 tarihli sözleşmenin akdedildiği, ancak davacı lehine oluşturulan 15 yıllık intifanın bu süreçte kaldırılmayarak yeni sözleşme ile bağıtlandığı, yine davacı lehine oluşturulan 8.500.000,00-TL bedelli ipoteğin aynen korunduğu, dolayısıyla bu hususların davacının 16.08.2011 tarihli sözleşmeyi özgür iradesi ile yapmadığı yönündeki savunmasına dayanak teşkil ettiği, rekabet kurumunun dikey sözleşmelerin beş yılı aşan kısımlarının rekabet yasağına aykırılık teşkil ettiği, kanunun istisnası kapsamında değerlendirilemeyeceği yönündeki tüm kararları ve bu kararlarda ortaya konulan iradeye aykırı olarak taraflar arasında görünüşte beş yıllık bir sözleşme imzalandığı, esasen davalıya 2006 yılında oluşturulan sözleşme ilişkisini 18.09.2010 geçiş dönemi itibariyle sonlandırmasına imkan tanımadığı, sözleşme ilişkisine zorlandığı mahkememizin de kabulündedir. Bunun dışında davalı tarafın delilleri arasında sunulan …’nun davalıya ait istasyonun ve şirketin müdürlüğüne atanmasına ilişkin davacı işlemi de nazara alındığında davacı yanın davalıya ait şirketin ve istasyonun yönünde davalıyı özgür bırakmadığı şirket yönetimine müdahale ettiği, yine mail yazışmaları ve ihtarnamelerde anlaşılacağı üzere davalı tarafın talep ettiği akaryakıtı davalıya vermediği, tarafların cari hesap şeklinde çalışmaları hususunun teamül haline gelmiş olması nedeniyle davacı yanın peşin ödemeyi akaryakıt verilebilmesinin ön şartı olarak ileri süremeyeceği, bayisini bir gün dahi akaryakıtsız bırakmasının müşteri nezdindeki itibarını derinden etkileyeceğinin değerlendirilmesinin gerektiği, ayrıca 2006 yılı itibariyle başlayan ve devam eden tüm ticari ilişki kapsamınca davalı karşı davacı şirketin akaryakıt işi ile ilgili tüm faaliyetinden zarar ettiği, tacirin ticari faaliyetinde gerçek gayenin kar etmeye yönelik olduğu, dolayısıyla uzun yıllar itibariyle zarar eden bayiye rekabet kurumu karalarına rağmen ticari ilişkiyi sonlandırma serbest iradesini tanımadan intifa hakkını ve ipoteği terkin etmeyip baskı unsuru olarak kullanmak suretiyle yeni sözleşmeye yöneltmenin sözleşme serbestisi kuralına aykırılık teşkil edeceği, dolayısıyla davalı karşı davacı taraf açısından sözleşmeye devam etmenin çekilmez hal aldığı, bu anlamda sözleşmeyi feshetmesinin haklı nedene dayandığı, aksi düşünülse dahi uzun yıllar süren sözleşme ilişkisinde davacı yanın da bayisini yeterli desteklememek ve davalı bayinin yönetimine doğrudan müdahale etmek suretiyle kusurlu davrandığı ve sözleşmenin bu sebeple de fiilen son erdiği kanaati mahkememizce hasıl olmuştur. Mahkememizce davalı birleşen dosya davacısı tarafından sözleşmelerin haklı nedene dayalı feshedildiğinden asıl davada haksız fesih sonucuna dayalı hak mahrumiyeti, cezai şart talepleri bu sebeple yerinde görülmemiştir.Asıl davada tonaj taahhüdü eksikliğinden kaynaklı alacak talebi yönünden; davacı istemi her ne kadar fesihten bağımsız ifaya bağlı cezai şart niteliğinde ise de; sözleşmenin feshinden önceki yıllar için davacı yan yeni dönem öncesinde tonaj taahhüdünün ihlali yönünden çekince veya ihtirazı kayıt koymadığından önceki dönemlere ilişkin cezai şart talebinde bulunamayacağı, ayrıca fesih dönemi ve genel olarak tüm dönemler için davacı yanın davalıya talep ettiği akaryakıtları vermediği halde tonaj taahhüdünün ihlal edildiğini ileri sürmesinin hakkın kötüye kullanımı teşkil ettiği, dolayısıyla son dönem içinde tonaj taahhüdü eksikliğinden kaynaklı alacak talebinde bulunamayacağı kanaatiyle bu alacak kaleminin de reddi gerekmiştir. Asıl davada davacı taraf, taraflar arasındaki protokolün 3.maddesinde düzenlenen destek bedelini ve 4.maddesinde düzenlenen önceki dönem intifa bedeli için ödenen ve sözleşmenin uygulanmayan dönemine tekabül eden intifa bedeli iadesinden kaynaklı alacak talebinde bulunulabileceği anlaşılmıştır.Taraflar arasında 16.08.2011 tarihli yeni bayilik sözleşmesi öncesinde ödenen intifa ve yatırım destek bedelinden kaynaklı iade borcunun belirlenerek protokolün 4. maddesinde tasfiyesinin düzenlendiği, 16.08.211-16.08.216 tarihleri arasındaki dönem için 916.666 USD ve 16.08.2106-16.08.21021 tarihleri arasındaki dönem için 916.666 USD + KDV olarak ayrıştırıldığı, sözleşmenin 2. dönem için uygulanmaması ve sözleşmeye davalı tarafça devam edilmemesi halinde iadenin hüküm altına alındığı, taraflar arasında1. dönemin uygulanmasına başlandığıve sözleşmenin 1. dönem içinde feshedildiği,1.döneme denk gelen kısmın iade edileceğine dair protokolün 4. maddesinde düzenleme bulunmadığı, dolayısıyla dolayısıyla raporda ortaya konulan görüşten farklı olarak mahkememizce 1.döneme denk gelen 916.666 USD’ nin davacı tarafça talep edilemeyeceğinin benimsendiği, davacı tarafın protokolün 4. Maddesi gereğince ancak 2. Döneme isabet eden 916.666 USD + KDV 1081.665,80 USD talebinde bulunabileceği, yine protokolün 3. maddesi gereğince yeni sözleşme dönemindeki yatırım destek bedeli yönünden KDV dahil 849.037,47 USD toplamda 1.930.703,27 USD talebinde bulunabileceği, sair taleplerinin yerinde olmadığı kanaatine varılmıştır.Asıl davada davacı taraf her ne kadar cari hesap alacağı talebinde bulunmuş ve incelenen ticari defterlerinde 194.487,70TL cari hesap alacağı ve davalı defterlerinde ise 4.271,03TL cari hesap borcu, neticeten 190.216,67TL cari hesap farkı tespit edilmiş ise de davacı tarafın ticari defterinde tespit edilen cari hesap alacağının dayanakları ortaya konulamadığı gibi bu miktarda alacaklı olunulduğunun davacı tarafça kanıtlanamadığı salt ticari defterlerdeki kaydına alacak iddiasının ispatı için yeterli olmadığı, mal ve hizmet tespitinin, buna ilişkin dayanakların sunulmasının gerektiği, tespit edilen 4.271,03 TL davalı defterinde de kayıtlı cari hesap alacağının iadesi gereken yağların davacı tarafça iade alınmamasından kaynaklandığı, iade alınmasının gerektiği, davalı karşı davacının satın almaya zorlanamayacağı, dolayısıyla davacı lehine cari hesap alacağı olarak değerlendirilemeyeceği, neticeten davacı tarafça da cari hesap alacağı dayanağı sunulamadığından bu alacak kalemi mahkememizce yerinde görülmemiştir. Birleşen İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2014/760 Esas sayılı dosyasında taraflar arasındaki gaz satışına ilişkin bayilik sözleşmesinin de ticari ilişkinin aynı istasyonda icra edilmesi ve birleşen dosya davacısı … ile asıl dosya davacısı … arasındaki organik bağ ve ticari ilişkinin bütünlüğü nazara alındığında sözleşmeler arasına bağlantı bulunduğu, her iki sözleşmenin aynı ticari ilişkiyi düzenlediği, dolayısıyla asıl sözleşmenin feshini haklı kılan sebeplerin birleşen dosyadaki gaz satışına ilişkin bayilik sözleşmesi içinde aynen geçerli olduğu, bu sözleşmenin de davalı birleşen dosya davacısı …. A.Ş. tarafından haklı nedenle feshedildiği mahkememizin kabulünde bulunduğundan haksız fesih sonucuna bağlı kar mahrumiyeti alacağının birleşen davada da talep edilemeyeceği kanaati hasıl olduğundan birleşen davanın da reddi gerekmiştir. Birleşen İstanbul 2.Asliye Ticaret Mahkemesi 2014/760 esas sayılı davada tonaj taahhüdü eksikliğinden kaynaklı alacak talebi yönünden; davacı istemi her ne kadar fesihten bağımsız ifaya bağlı cezai şart niteliğinde ise de; sözleşmenin feshinden önceki yıllar için davacı yan yeni dönem öncesinde tonaj taahhüdünün ihlali yönünden çekince veya ihtirazı kayıt koymadığından önceki dönemlere ilişkin cezai şart talebinde bulunamayacağı, ayrıca fesih dönemi ve genel olarak tüm dönemler için davacı yanın davalıya talep ettiği akaryakıtları vermediği halde tonaj taahhüdünün ihlal edildiğini ileri sürmesinin hakkın kötüye kullanımı teşkil ettiği, dolayısıyla son dönem içinde tonaj taahhüdü eksikliğinden kaynaklı alacak talebinde bulunamayacağı kanaatiyle bu alacak kaleminin de reddi gerekmiştir. Birleşen İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 2014/246 Esas sayılı dosyasında davacı … AŞ vekili müvekkilinin satış komisyonlarından kaynaklı alacağının olduğu ve ayrıca intifanın ve ipoteğin terkin edilmemesi nedeniyle elde etmesi gereken alacaklarını süresinde alamadığından bahisle zararının bulunduğunu ileri sürerek alacak talebinde bulunmuş ise de; davacının birleşen davada satış komisyonundan kaynaklı alacağını kanıtlayamadığı, ayrıca gerek 26.08.2011 tarihli sözleşmenin uygulanmayan dönemine ilişkin yatırım destek bedelinden gerekse önceki dönem intifa ve yatırım bedellerinin iadesinden kaynaklı davalı dağıtıcı firmaya borcunun olduğu, dolayısıyla ipoteğin kaldırılmamasının bu anlamda kısmen haklılık payının bulunduğu, ayrıca intifanın terkin edilememesinden kaynaklı zararını da kanıtlayamadığı sübuta ermekle birleşen davanın reddi gerekmiştir. Mahkememizce icra edilen yargılama ve tekmil dosya mündericatından edinilen vicdani kanaat gereğince; asıl davada davanın kısmen kabulü ile davacının alacak kalemlerinin 5.bendinde talep konusu yapılan taraflar arasındaki protokolün 4.maddesine konu edilen önceki dönemlere ilişkin intifa bedeli ve yatırım destek bedeli ödemesinden kaynaklı davacı alacağının KDV dahil 1.081.665,80USD’ si ile yeni dönem için ödenen ve taraflar arasındaki protokolün 3.maddesine konu edilen dava dilekçesinin netice-i talep kısmında 6.bentte ileri sürülen yatırım destek bedeli alacağı KDV dahil 849.037,47USD olmak üzere toplam 1.930.703,27USD intifa hakkı ve yaıtırm destek bedeli alacğaının 1.081.665,80TL’sine 6 aylık USD bazlı vadeli mevduata ödenen libor faizi + %5 sözleşme temerrüt faizi ile bakiye kısmına 3095 sayılı yasanın 4/a maddesi gereğince işleyecek yasal faiz uygulanmak suretiyle 18.01.2014 temerrüt tarihinden tiibaren işletilecek faizi ile birlikte davalılar birleşen dosya davacılarından (davalı … sorumluluğunun 1.295.000,00USD ile sınırlı olması kaydıyla) müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacı birleşen dosya davalısına ödenmesine, asıl dosyadaki davacı vekilinin sair taleplerinin reddine, birleşen 2014/760 esas sayılı dosyada davacının davasının reddine, birleşen İstanbul 3 ATM’ nin 2014/246 Esas sayılı dosyada davacının davasının reddine … ” karar verilmesi gerektiği gerekçeleri ile; ” 1-Asıl davada davanın kısmen kabulü ile davacının alacak kalemlerinin 5.bendinde talep konusu yapılan taraflar arasındaki protokolün 4.maddesine konu edilen önceki dönemlere ilişkin intifa bedeli ve yatırım destek bedeli ödemesinden kaynaklı davacı alacağının KDV dahil 1.081.665,80USD’si ile yeni dönem için ödenen ve taraflar arasındaki protokolün 3.maddesine konu edilen dava dilekçesinin neticei talep kısmında 6.bentte ileri sürülen yatırım destek bedeli alacağı KDV dahil 849.037,47USD olmak üzere toplam 1.930.703,27 USD intifa hakkı ve yaıtırm destek bedeli alacğaının 1.081.665,80TL’sine 6 aylık USD bazlı vadeli mevduata ödenen libor faizi + %5 sözleşme temerrüt faizi ile bakiye kısmına 3095 sayılı yasanın 4/a maddesi gereğince işleyecek yasal faiz uygulanmak suretiyle 18.01.2014 temerrüt tarihinden tiibaren işletilecek faizi ile birlikte davalılar birleşen dosya davacılarından (davalı …’ nun sorumluluğunun 1.295.000,00 USD ile sınırlı olması kaydıyla) müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacı birleşen dosya davalısına ödenmesine, Asıl dosyadaki davacı vekilinin sair taleplerinin REDDİNE, ….. 2-Birleşen İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 2014/760 Esas sayılı dosyada davacının davasının REDDİNE, 3-Birleşen İstanbul 3 Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 2014/246 Esas sayılı dosyada davacının davasının REDDİNE, … ” karar verilmiş ve verilen karara karşı, … ve …. A.Ş. vekili ile … ve … vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Asıl davada ve Birleşen İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/760 Esas sayılı dosyasında verilen karara karşı, asıl davada davacı …. ve birleşen İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/760 Esas sayılı dosyasında davacı … A.Ş. vekili istinaf dilekçesinde özetle; Taraflar arasında akdedilen ilgili yenileme protokolü uyarınca taraflar arasındaki dikey ilişkinin usul ve yasaya uygun olarak yenilendiği konusunun tartışmasız olup istinaf dilekçeleri ekinde bu konuda verilmiş emsal Rekabet Kurulu kararlarını da sunduklarını, ilgili kurul kararlarından da İntifa Hakkı’ nın tapudan terkin edilmeksizin 5 yıl için kısaltılması ile yenilenmesinin mümkün olduğunun anlaşılacağını, bu nedenle Yerel Mahkeme kararının hukuka aykırı olduğunu, Müvekkil şirket tarafından bayilik sözleşmesinin 4. maddesi uyarınca davalıya peşin esasla mal verilmesinin esas olup davalıya vadeli mal verilmesi gerektiği iddiası ile taleplerinin reddine karar verilmesinin de usul ve yasaya aykırı olduğunu, ayrıca dilekçeleri ekinde sunulu bu konuda daha evvel müvekkil şirket lehine verilmiş Yargıtay İçtihadı ile de bu durumun açık bir şekilde ortaya koyulduğunu, Yerel Mahkeme tarafından önceki döneme ilişkin olarak ödenen ve iadesi gereken tutarla ilgili olarak 1. Döneme ilişkin olarak protokolün 4. maddesinde düzenleme bulunmadığı gerekçesi ile verilen ret kararının da sözleşmedeki hükümlere aykırı olduğunu, zira bu konuda sözleşmede düzenleme bulunmadığını, Yerel Mahkeme tarafından müvekkil şirketin ticari defter ve kayıtları üzerinden faturaları da incelenmek sureti ile alınan bilirkişi raporu ile tespit edilen 194.487,70 TL cari hesap alacağı hakkında mal ve hizmetin ispat edilmesi gerektiği gerekçesi ile ret kararı verilmesinin de usul ve yasaya aykırı olduğunu, Davalı tarafından ileri sürülen … isimli şahıs ile müvekkil şirketin davalı şirketin yönetimine nasıl müdahale ettiği konusunda hiçbir inceleme yapılmaksızın ve somut hiçbir ispat ya da delil bulunmaksızın bu hususun nasıl sözleşmeye aykırılık içerdiğinin de açıklanmayarak sözleşmelerin bu nedenle davalı tarafından haklı olarak feshedildiği tespitinin de yasaya aykırı olduğunu, Rekabet Kurul Kararları uyarınca usulüne uygun olarak yenilenen 5 yıllık bayilik süresi içerisinde davalının sözleşmeleri haksız olarak feshettiğinin sabit olup bu nedenle protokolün 12. maddesi uyarınca kararlaştırılan cezai şartın bilirkişi raporlarından da tespit edildiği üzere davalı şirket tarafından müvekkil şirkete ödenmesi gerektiğinin tartışmasız olduğunu, Sözleşmenin haksız olarak feshi nedeniyle, müvekkil şirketin Türk Borçlar Kanunu 125. ve 126. madde (mülga borçlar kanunu 106-108 md) hükümleri uyarınca sözleşme süresi sonuna kadar bilirkişi raporunda tespit edilen akaryakıt bayilik sözleşmesi uyarınca 644.162,37TL ve LPG Bayilik Sözleşmesi uyarınca 464.426,14 TL kar mahrumiyeti alacaklarının ödenmesi gerektiğini, Gerek asıl dava gerekse birleşen davada talep edilen Tonaj Taahhüdü uyarınca doğan cezai şart taleplerinin vadeli mal verilmediği ve ayrıca geçmiş dönem için ihtirazi kayıt bulunmaksızın talep edilmediğinden reddi hususundaki kararının da hukuka aykırı olduğunu, Taraflar arasında akdedilen sözleşmeler kapsamında davalı şirket tarafından müvekkil şirkete verilen 16.08.2011 tarihli taahhütname uyarınca davalı şirketin belirlenen tutarlarda akaryakıt ve lpg satın almayı ve eksik alım halinde ise eksik aldığı ton başı üzerinden cezai şart ödemeyi peşinen kabul ve taahhüt ettiğini, davalı şirketin alımlarının bilirkişi incelemesi neticesinde de tespit ve teyit edilmiş olup davalının sözleşmeyi feshi ve eksik alımları nedeni ile müvekkil şirketlerin cezai şart alacaklarının bulunduğunu, Davalı şirketin müvekkil şirketten yaptığı alımlar ve vermiş olduğu taahhütleri nazara alınarak dava dilekçesinde oluşturulan tablonun, bilirkişi incelemesi neticesinde de ayrıca tespit edilmiş olduğunu, bu şartlar altında davalı şirketin müvekkil şirketlere diğer talepler dışında ayrıca eksik akaryakıt alımları için 1.175.846,40 USD ve ayrıca eksik LPG alımları için ise 540.273,60 USD olmak üzere kararlaştırılan cezai şartları ödemesi gerektiğini, Yerel mahkeme tarafından talep edilen söz konusu cezai şartın fesihten bağımsız ifaya bağlı cezai şart olduğu kabul edilmişse de buna karşılık davalı tarafa vadeli akaryakıt verilmemesi ve ayrıca geçmiş dönemlere ilişkin olarak ihtirazi kayıt ya da çekince bulunmaksızın talep edilmemiş olması karşısında artık talep edilemeyeceği hususundaki gerekçesinin de hukuka aykırı olduğunu, sunulan ve müvekkil şirket lehine verilmiş Yargıtay İçtihadı uyarınca vadeli mal verilmesi zorunluluğu bulunmadığının açıkça ortaya konulmuş olduğunu, diğer gerekçe olan ihtirazi kayıt hususunda ise taahhüdün verildiği 16.08.2011 tarihli taahhütnamede geçmiş dönemin talep edilmemesinin alacaktan feragat edilmesi anlamını taşımayacağı bu konuda davalının yazılı kabulü bulunduğunun açık olduğunu, bu nedenle geçmiş dönemin ilgili yıl sonunda talep edilmemesi nedeni ile alacağın reddedilemeyeceğini, Davalı şirketin almayı taahhüt ettiği tonajlar hususundaki tutarlarını ve buna karşılık ödemeyi taahhüt ettiği cezai şart tutarlarını içeren ilgili taahhütnamede bulunan ve sunulan ilgili hüküm karşısında Yerel Mahkemenin aksine düzenlenen ret gerekçesine itibar edilemeyeceğini, bu nedenle usul ve yasa ile Yargıtay İçtihatlarına uygun bu taleplerinin de kabulü gerektiğini beyanla; İstinaf taleplerinin kabulü ile İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 2014/1034 Esas – 2018/103 Karar sayılı kararında, asıl davadaki kısmen ret kararı ile birleşen davaya ilişkin ret kararının usul ve yasaya aykırı olması nedeni ile kaldırılarak, gerek asıl dava gerek birleşen dava açısından davalarındaki tüm taleplerinin kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. Asıl davada ve Birleşen İstanbul 3 Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 2014/246 Esas sayılı dosyasında verilen karara karşı, asıl davada davalılar … ve … ile birleşen İstanbul 3 Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 2014/246 Esas sayılı dosyasında davacı … San. ve Tic. A.Ş. vekili istinaf dilekçesinde özetle; – 2014/1034 E. Sayılı asıl dava açısından; İntifa sözleşmesinin, tarafların gerçek iradelerini yansıtmaması nedeniyle geçersiz olduğunu, davacı …’in amacının kendi lehine intifa hakkı tesis etmek değil, bu hakka dayalı şerhi kullanarak müvekkil şirketi kendine bağımlı hale getirmek olduğunu, davacı şirketin kalıcı teknik yatırıma bağlı iade alacağının bulunmadığını, davacı tarafın dayatmaları ile tek yanlı düzenlenen, genel işlem şartları içeren protokol metninde davacı …’in imzasının dahi bulunmadığını, böyle bir protokolün hukuker geçerliliği olamayacağını öne sürmüşlerse de 05/11/2019 tarihinde ilk derece mahkemesine verdikleri dilekçe ile davalı asiller istinaf taleplerinden feragat etmişlerdir. – 2014/246 E. Sayılı Birleşen dava açısından; …’ in, müvekkil şirketi maddi anlamda, çeşitli kalemlerde büyük bir zarara uğrattığını, bu beyanlarını doğrulayan ve zarar miktarının ispatına yarayacak birçok delil ve beyanın dosyaya sunulduğunu, buna rağmen Yerel Mahkemenin tazmin taleplerini kabul etmediğini, buna yaparken taleplerinin dayanaklarının bir kısmını hiç irdelemediğini belirterek kararın kaldırılmasını talep etmişse de 05/11/2019 tarihinde ilk derece mahkemesine verilen dilekçe ile davacı asil, istinaf talebinden feragat etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Asıl dava … firmasının eski bayisine ve müşterek borçlu müteselsil kefile karşı açtığı haksız fesih nedeniyle cezai şart, mahrum kalınan kar, cari hesap borcu, intifa ivazı ve kalıcı teknik yatırım bedelinin kullanılmayan döneme ilişkin kısmı, ve yatırım destek bedelinin kullanılmayan döneme isabet eden kısım bedelinin tahsiline ilişkindir. Birleşen İstanbul 2. ATM’nin 2014/760 sayılı dosyasında davacı … firması, bayisi olan … firmasından haksız fesih nedeniyle cezai şart, mahrum kalınan karın tahsiline yöneliktir. Birleşen İstanbul 3 ATM’nin 2014/246 sayılı dosyasında bayi … firması, … firmasına karşı, satış komisyonlarının ödenmemesi ve ipoteğin terkin edilmemesi nedeniyle (yeni petrol dağıtıcı firmadan alınacak bedelin alınamaması nedeniyle) uğranıldığı öne sürülen zararın tazmini davalarıdır. Mahkeme, asıl davayı kısmen kabul etmiş, birleşen davaları reddetmiştir. Verilen karara karşı, bütün taraflar istinafa gelmişse de istinaf safhasında asıl davanın davalıları ve birleşen İstanbul 3 Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/246 E sayılı dosyasının davacısı olan … Sanayi ve Ticaret A.Ş ile …, istinaf taleplerinden feragat etmişlerdir. Asıl davanın (…) ve birleşen 2014/760 E sayılı dosyasının (…) davacılarının birlikte verdikleri istinaf dilekçesinde taleplerinin reddi kararının hukuka aykırı olduğu, taraflar arasındaki ilişkinin dikey ilişkiye uygun olarak yenilendiğini, yeterli araştırma yapılmadığını, taraflar arasındaki sözleşme ve protokol uyarınca satışın peşin yapılmasının kararlaştırıldığını, vadeli mal vermelerini gerektiren bir sözleşme hükmü olmadığını bu yüzden davalı bayinin sözleşmeyi feshinin haksız olduğunu, önceki dönemden ödenen intifa ve yatırım destek bedelinin kullanılmayan döneme ilişkin kısmının ödenmesi konusunda taraflar arasındaki protokolün 4. maddesinde açık hüküm bulunduğunu, aksine kabulün yerinde olmadığı, cari hesap alacağının ticari defter ve kayıtlarla belirlendiğini, reddinin hukuka aykırı olduğunu, cezai şartın ödenmesi koşullarının oluştuğunu, ayrıca haksız fesih nedeniyle feshedilen süreye tekabül eden kar mahrumiyetlerinin de bilirkişilerce belirlendiğini bunun da ödenmesi gerektiğini öne sürerek kararın lehlerine kaldırılmasını istemişlerdir. Asıl ve birleşen 2014/760 E sayılı dosyanın davacılarının istinafı açısından öncelikli ihtilaf, taraflar arasındaki sözleşmenin haksız feshedilip edilmediği noktasındadır.
Mahkemenin de belirlediği gibi; 2006 yılı itibariyle başlayan ve devam eden tüm ticari ilişki kapsamınca davalı karşı davacı şirketin akaryakıt işi ile ilgili tüm faaliyetinden zarar ettiği, tacirin ticari faaliyetinde gerçek gayenin kar etmeye yönelik olduğu, dolayısıyla uzun yıllar itibariyle zarar eden bayiye rekabet kurumu karalarına rağmen ticari ilişkiyi sonlandırma serbest iradesini tanımadan intifa hakkını ve ipoteği terkin etmeyip baskı unsuru olarak kullanmak suretiyle yeni sözleşmeye yöneltmenin sözleşme serbestisi kuralına aykırılık teşkil edeceği, taraflar arasındaki sözleşmede baskın ve şartları yöneten tarafın Akaryakıt dağıtım şirketi olduğu, bayinin sözleşmeye her halükarda devam etmesinin beklenemeyeceği dolayısıyla davalı karşı davacı taraf açısından sözleşmeye devam etmenin çekilmez hal aldığı, davalı firmanın zarar etmeye devam ettiği, davalıların iflas etmelerinin beklenemeyeceği, bu anlamda sözleşmeyi feshetmesinin haklı nedene dayandığı, aksi düşünülse dahi uzun yıllar süren sözleşme ilişkisinde davacı yanın da bayisini yeterli desteklememek ve davalı bayinin yönetimine doğrudan müdahale etmek suretiyle kusurlu davrandığı ve sözleşmenin bu sebeple de fiilen son erdiği davalı birleşen 2014/246 E sayılı dosya davacısı tarafından sözleşmelerin haklı nedene dayalı feshedildiğinden asıl davada haksız fesih sonucuna dayalı hak mahrumiyeti, cezai şart taleplerinin yerinde olmadığı anlaşılmaktadır. Zaten hak mahrumiyeti talebi esasen cezai şart ile karşılanamayan zararlar için söz konusu olacağından, hem hak mahrumiyeti, hem de cezai şartın birlikte istenmesinin de hukuken mümkün değildir.
Mahkemenin asıl davada tonaj taahhüdü eksikliğinden kaynaklı alacak talebi yönünden istemin fesihten bağımsız olduğun fakat sözleşmenin feshinden önceki yıllar için davacı yan yeni dönem öncesinde tonaj taahhüdünün ihlali yönünden çekince veya ihtirazı kayıt koymadığından önceki dönemlere ilişkin cezai şart talebinde bulunulamayacağı, ayrıca fesih dönemi ve genel olarak tüm dönemler için davacı yanın davalıya talep ettiği akaryakıtları vermediği halde tonaj taahhüdünün ihlal edildiğini ileri sürmenin hakkın kötüye kullanılması anlamına geldiği, davacının peşin satışın dışında veresiye satışı da kabullendiği, veresiye akaryakıt vermeye devam ettiği, tarafların açık hesap çalıştıkları dolayısıyla son dönem içinde tonaj taahhüdü eksikliğinden kaynaklı alacak talebinde bulunamayacağı kabul edilmelidir. Taraflar arasında kurulan 16/08/2011 tarihli yeni bayilik sözleşmesinde önceki dönemden doğan borçların tasfiyesinin düzenlendiği, sözleşmenin 2.dönem için uygulanmaması ve davalı bayi tarafından devam edilmemesi halinde iadenin düzenlendiği, oysa sözleşmenin 1. Dönem içinde haklı nedenle feshedildiği, 1. döneme ilişkin desteğin iadesine ilişkin bir düzenleme bulunmadığı, 4. maddede yazılı ifadenin bu anlama gelmediği anlaşılmakla mahkemenin bu yöndeki uygulaması yerindedir. Davacının cari hesap alacağı yönünden davacının ticari defterlerinde bulunan kayıtların dayanaklarının bulunmadığı ve öngörülen edimi yerine getirdiğinin ispatlanamadığı anlaşılmakla bu kalem ve diğer istemlerin reddi yerindedir. Birleşen 2014/760 Esas sayılı dosyanın davacısı … ile asıl dosya davacısı … arasındaki organik bağ bulunduğu sözleşmeler arasına bağlantı bulunduğu, her iki sözleşmenin aynı ticari ilişkiyi düzenlediği, dolayısıyla asıl sözleşmenin feshini haklı kılan sebeplerin birleşen dosyadaki gaz satışına ilişkin bayilik sözleşmesi içinde aynen geçerli olduğu, bu sözleşmenin de davalı birleşen dosya davacısı …. A.Ş. tarafından haklı nedenle feshedildiği anlaşılmakla haksız fesih sonucuna bağlı kar mahrumiyeti ve cezai şart alacağının birleşen davada da talep edilemeyeceği zaten kar mahrumiyetinin cezai şartla karşılanamayan zararlar için konulduğu, bir arada istenmesinin yerinde olmadığı anlaşılmakla mahkeme kararı yerindedir. Birleşen İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2014/760 Esas sayılı davada tonaj taahhüdü eksikliğinden kaynaklı alacak talebi yönünden sözleşmenin feshinden önceki yıllar için davacı yan yeni dönem öncesinde tonaj taahhüdünün ihlali yönünden çekince veya ihtirazı kayıt koymadığından önceki dönemlere ilişkin cezai şart talebinde bulunamayacağı, ayrıca fesih dönemi ve genel olarak tüm dönemler için davacı yanın davalıya talep ettiği akaryakıtları vermediği halde tonaj taahhüdünün ihlal edildiğini ileri sürmesinin hakkın kötüye kullanımı teşkil ettiği, dolayısıyla son dönem içinde tonaj taahhüdü eksikliğinden kaynaklı alacak talebinde bulunamayacağı anlaşılmakla mahkemece bu kalem isteğin reddi yerindedir. Mahkeme tarafından davacıların istinaf ettiği noktalar yeterli ve hukuken kabul edilebilecek gerekçelerle karşılanmış olup, davacıların istinaf nedenleri yerinde değildir. Sonuç olarak, ilk derece mahkemesi hüküm ve gerekçesinde dosya kapsamına, yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi, somut olay adaletine uygun olup, kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden asıl davanın davacısı ile birleşen İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/760 E sayılı dosyasının davacılarının istinaf başvurularının HMK’nın 353/1-b-1.maddesi uyarınca esastan, asıl davanın davalıları ve birleşen İstanbul 3 Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/246 E sayılı dosyasının davacısının istinaf başvurularının ise HMK’nın 349/2.maddesi uyarınca feragat nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1- Asıl davanın davacısı ile birleşen İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/760 E sayılı dosyasının davacısının istinaf başvurularının HMK’nın 353/1-b-1.maddesi uyarınca ESASTAN, asıl davanın davalıları ve birleşen İstanbul 3 Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/246 E sayılı dosyasının davacısının istinaf başvurularının ise HMK’nın 349/2.maddesi uyarınca FERAGAT nedeniyle REDLERİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince asıl dava ve birleşen İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 2014/760 Esas sayılı dava davacıları tarafından her iki dava yönünden ayrı ayrı yatırılan 98,10 TL istinaf kanun yoluna başvurma harçlarının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince asıl dava ve birleşen İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 2014/760 Esas sayılı dava yönünden ayrı ayrı alınması gereken 44,40 TL istinaf karar harçlarından, davacılar tarafından yatırılan 35,90 ‘ ar TL harçların mahsubu ile her iki dava bakımından ayrı ayrı 8,5’er TL harcın bu davaların davacısından tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-Harçlar Kanunu gereğince asıl dava davalısı … tarafından asıl dava yönünden yatırılan 98,10 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 5- Harçlar Kanunu gereğince asıl dava davalısı ve birleşen İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 2014/246 Esas sayılı dava davacısı … tarafından her iki dava yönünden ayrı ayrı yatırılan 98,10 TL istinaf kanun yoluna başvurma harçlarının hazineye gelir kaydına, 6-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince asıl dava davalısı ve birleşen İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 2014/246 Esas sayılı dava davacısı …. San. ve Tic. AŞ’den; birleşen dava yönünden alınması gereken 44,40 TL istinaf karar harcından istinaf aşamasında peşin olarak yatırılan 35,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 8,5 TL harcın …’ den tahsili ile hazineye gelir kaydına, 7-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince asıl dava yönünden; davalıların istinaf başvurularından feragat etmeleri nedeniyle alınması gereken 44,40 TL istinaf karar harcının, istinaf aşamasında peşin olarak yatırılan 69.418,40 TL istinaf karar harcından mahsubu ile fazlalık olan 69.374,00 TL harcın istek halinde asıl dava davalılarına iadesine, 8- İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden taraflar üzerinde bırakılmasına, 9-Artan gider avansı varsa karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’ nın 361/1.maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’ da temyiz yolu açık olmak üzere 06/11/2019 tarihinde oy birliği ile karar verildi.