Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2018/1169 E. 2018/848 K. 26.09.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1169
KARAR NO : 2018/848
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARI VEREN
MAHKEME : BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 20/06/2018 Tarihli Ara Karar
DOSYA NUMARASI : 2018/596 Esas ( Derdest Dava Dosyası )
DAVA : TİCARİ ŞİRKET (Fesih İstemli)
KARAR TARİHİ : 26/09/2018
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; … 2016 yılında kurulduğunu, şirketin kuruluş aşamasında; sektörde tanınan ve bilinen müvekkiller ile yayıncılık işi ile iştigal eden ve yapacağı sermaye katkısı ile… A.Ş.’nin bir araya gelerek, dağıtım sektöründe iş yapacak yeni bir şirket kurma konusunda anlaştıklarını, bu anlaşmaya ve şirket kuruluş ana sözleşmesine göre 300.000 sermaye ile kurulan şirketin sermaye payı ve miktar dağılımı şirket kuruluş sözleşmesinin 6. maddesine göre yapıldığını, ana sözleşmenin sermaye iç yapısı başlıklı 7. maddesinde ise; payların A ve B gruplarına ayrıldığını, buna göre 1500 paya tekabül eden 150.000 sermaye miktarındaki A grubunu; … A.Ş., …, ..’un oluşturduğunu, 1500 paya tekabül eden 150.000 sermaye miktarındaki B grubunu ise; …, …l, …, .. …’nın oluşturduğunu sözleşmenin hisse devrine ilişkin 8. maddesinde gruplara ait hissselerin devri ile ilgili sınırlamalar getirildiğini, pay gruplarına ikinci olarak tanınan imtiyazın ise sözleşmenin 10. maddesinde yer aldığını, yine pay gruplarına tanınan diğer bir imtiyazın şirketin temsili başlıklı 11. maddesinde yer aldığını, 08/06/2018 tarihinde yapılan 2017 yılı genel kurul toplantısında mevzuata, şirket ana sözleşmesine, iyiniyet ve dürüstlük kurallarına aykırı ve usulsüzlükler olduğunu, genel kurulun B grubu hissedarların etkisiz hale getirildiği bilinçli bir operasyon olduğunu, yönetim kurulu seçimine ilişkin olarak A grubu hissedarlardan … A.Ş. tarafından; … ve … A grubu yönetim kurulu üyeliğine önerildiğini, … ve … ise B grubu hissedarlar tarafından; B grubu Yönetim kurulu üyeliğine önerildiğini, bu sırada A grubu hissedar olan ve B grubundan .. . ve …’yı temsil eden … ve …bizzat kendilerini B grubu yönetim kurulu üyeliğine aday olarak önerdiklerini, toplantı başkanı olan ve … A.Ş’ninde avukatı olan …, B grubu hisedarların 4 kişiyi önerdiğini iddia ederek tek tek oylama yaparak, ana sözleşmeyi ve hukuku hiçe sayarak, iyiniyet ve dürüstlük kurallarına aykırı bir tutumla, yönetim kurulu üyeliğine yapmış olduğu dayatma ile B grubunu temsilen A grubu üyelerini seçtirdiğini, nitekim bakanlık temsilcisi toplantı başkanı olan …’a şirket ana sözleşmesinin 10. maddesini okuduğunu ve işbu maddeyi hatırlatma zaruretini hissettiğini, fakat gerek bakanlık temsilcisinin gerekse müvekkillerin itirazları nazara alınmadığını, böylelikle B grubuna tanınan imtiyaz, A grubu tarafından ortadan kaldırıldığını, A grubu hissedarlar hem A grubunu hem B grubunu temsil ederek, yönetimi ele geçirdiklerini, başından sonuna kadar hukuka aykırı usulsüzlüklerle sürdürülen toplantı bu şekilde sona erdirildiğini, ertesi gün müvekkillerin mail bağlantıları kesildiğini tüm yetkileri ellerinden alındığını,şirkette bir infial ortamı yaratıldığını, usulüne uygun olarak seçilmiş bir yönetim kurulu bulunmadığından TTK madde 530 gereği ve TTK ‘nun 531. maddesinde belirtilen haklı nedenlerle şirketin feshini ve kayyım atanmasını , davalı şirketin 08/06/2018 tarihli genel kurulunda; şirket kuruluş sözleşmesine ve kanuna aykırı olarak seçilen yönetim kuruluna ilişkin karar yoklukla malul olduğundan ve şirket organsız kaldığından TTK. madde 530 gereği şirketin feshini ve şirkete kayyım atanmasını talep ettiklerini, (A) grubu hissedarların , B grubu hissedarlardan vekalet alarak,vekaleten toplantıya katılması usul ve yasaya aykırı olduğunu, Anonim Şirketlerde hisselerin gruplara ayrılmasının ve bu gruplara imtiyaz tanınmasının sebebinin, pay sahiplerini korumaya yönelik olduğunu, dava konusu olayda; (A) grubu hissedarlar , (B) grubu hissedarlardan . … ile içeriğini bilmedikleri bir anlaşma yaparak, genel kurulda onları temsil etmek adına vekalet aldıklarını, 08/06/2018 tarihli genel kurulda, (A) grubu hissedarların, toplam 552 adet pay sahibi olan (B) grubu hissedarlardan ikisini temsil etmesi ve işbu (B ) grubu hissedarlar yerine (fakat kendi menfaatlerine) oy kullanmasının hukuka ve ana sözleşmeye aykırı olduğunu, ana sözleşme ile B grubu hissedarların payların devrinde öncelikle diğer B grubu hissedarlara teklif götürmesi gerektiği hüküm altına alınmış iken, hisselerini şimdilik devretmediğini bildiğimiz B grubu hissedar olan…’nın ve …ün temsil ve oy hakkını A grubu hissedarlara vererek, B grubuna tanınan imtiyazı fiilen ortadan kaldırmaları kabul edilemez nitelikte olduğunu , bu sebeple genel kurulun 1. gündem maddesine ilişkin olarak müvekkilleri tarafından muhalefet şerhi konularak alınan karara itiraz edildiğini, ( B ) pay grubuna tanınan imtiyaz usulsüz olarak, (A) pay grubu tarafından ortadan kaldırıldığını, yönetim kurulu seçimine ilişkin karar yoklukla malul olduğunu, genel kurulda, B grubu hissedarlar içinde çoğunluk hisseye sahip olanların önerdiği ve oy çoğunluğu ile kabul edilecek üyelerin yönetim kuruluna seçilmesi gerektiğini, aksi halde, ana sözleşme ile tanınan imtiyazın hiç bir ehemmiyeti kalmayacağını, dava konusu olayda A grubu hissedarların, B grubunu adeta ortadan kaldırdığını, davalı şirketin yönetim kurulu usulüne uygun olarak seçilmemiş, şirket organsız kaldığını, bu itibarla TTK 531. madde muvacehesinde şirketin feshine karar verilmesini ve şirket yönetiminin ve idaresinin sağlanması amacı ile tedbiren kayyum atanmasını talep ettiklerini, 08/06/2018 tarihli genel kurul toplantısında yönetim kurulu başkanı ve başkan yardımcısı seçilmediğini, yönetim kurulu başkanı ve yarımcısı olması imkansız olan A grubu hissedarlardan, … ve … genel kuruldan sonra başkan ve başkan yardımıcısı olarak şirketin müşterilerine mail atarak hukuka aykırı davranışlarını sürdürmeye devam ettiğini,
TTK’ nun 530. maddesi muvacehesinde şirketin feshi taleplerinin kabul edilmemesi halinde ise bu kerre, TTK’ nun 531. maddesi muvacehesinde davalı …’ nin haklı nedenlerle feshine ve dava süresince kayyum atanmasına karar verilmesini talep ettiklerini, öncelikle tedbiren şirket yönetimine kayyum atanmasını, davalı şirket organlarından yönetim kurulunun yoklukla malul olması sebebiyle davalı şirketin TTK’nun 530. maddesi uyarınca feshine, işbu taleplerinin kabul edilmemesi halinde; davalı şirketin TTK’nun 531. maddesi muvacehesinde; haklı nedenlerle feshine; şirketin feshinin kabul edilmemesi halinde 531. madde gereği mahkemeye tanınan takdir yetkisi kapsamında; davacı pay sahibi müvekkillerin, paylarının gerçek değerlerinin ödenerek davacı pay sahiplerinin şirketten çıkartılmasını, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:
Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 20/06/2018 tarihli ara kararı ile; ” … mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hâllerinde ihtiyati tedbir kararı verilmesi gerekli olup davalı şirkete kayyım atanmamasının davacı yönünden hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağı ya da tamamen imkânsız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağı konusunda mahkememizde kanaat oluşmadığı, davanın şirketin feshi davası olmadığı takdirde ortaklıktan çıkma davası olup davalı şirketin TTK’nun 530 ve TMK’nun 427/4.maddesine göre organsız olmadığı,talep sahibi davacının, hakkını tehdit eden yakın bir tehlike nedeniyle ivedi bir koruma ihtiyacı içinde bulunmadığı,şirketler hukukunda asıl olanın şirketin en geniş yetkili karar organı genel kurul tarafından seçilen yöneticiler ile yönetilmesi olup Mahkemece yönetime yapılacak müdahalenin çok kısıtlı olarak ve zorunlu hallerde yapılması gerektiği,bu gerekliliğin somut olay bakımından oluşmadığı gibi ihtiyati tedbir kararı verebilmek için hâkimin somut sebep göstermesi ve ihtiyati tedbir kararının haklılığını ortaya koyacak delil değerlendirmesi yapması ve yaklaşık ispat ölçüsüne yaklaşması gerekli olup davacı tarafından sunulan delillerin şirkete kayyım atanmasını gerektirir nitelikte somut delil kabul edilip haklılık konusunda yaklaşık ispat ölçüsü kriterine uymaması gözönüne alınarak ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verilmesi gerektiği … ” gerekçeleri ile; ” Davacılar vekilinin davalı şirkete kayyım atanmasına ilişkin ihtiyati tedbir talebinin reddine, … ” karar verilmiş ve verilen red kararına karşı davacılar vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davacılar vekili istinaf dilekçesinde özetle;
08.06.2018 tarihli Genel Kurul’da yapılan kötü niyetli, mevzuata, şirket ana sözleşmesine açıkça aykırı işlemler ile alınan yönetim kurulu kararı yoklukla malul olduğundan organsız kalan şirkete dava süresince kayyum atanması gerektiğini,
Yerel Mahkeme tarafından ihtiyati tedbir taleplerinin reddine ilişkin olarak “TMK 427/4’e göre şirketin organsız olmadığı”nın belirtildiğini ve asıl olanın şirketin en geniş yetkili karar organı olan genel kurul tarafından seçilen yöneticiler ile yönetilmesi olduğunun belirtildiğini, ancak dava dilekçelerinde izah edilen usulsüzlüklerin, 08.06.2018 tarihli genel kurulda alınan yönetim kurulu kararının yoklukla malul olduğu hususlarının dikkate alınmadığını, yoklukla malul olan yönetim kurulu seçim kararının dikkate alınamayacağını ve şirketin organsız kaldığının kabul edileceğini,
Baskı ve usulsüzlüklerle yönetim kurulunu gasp eden A grubu hissedarların müvekkiller ve şirket aleyhine işlemler yapmakta olduklarını,
Kötü niyetli baskılar ve usulsüzlüklerle yönetim kurulunu gasp eden A grubu hissedarların, henüz 08.06.2018 tarihli karar tescil ve ilan edilmeden, şirkette müvekkillerin tüm yetkilerini (maillere bağlanma yetkileri dahil) fiili olarak ortadan kaldırdığını ve müvekkilleri şirketten uzaklaştırdıklarını, müvekkilleri yıllardır iyi ilişkiler içinde oldukları müşteriler nezdinde itibarsızlaştırmak için, müşterilere bir mail göndererek, müvekkillerin temsil yetkisinin ve şirkette çalışmalarının sona erdiğini bildirdiklerini,
Şirketin A grubu hissedarlar tarafından yapılacak kötü niyetli işlemler ile zarara uğrama tehlikesi bulunmakta olup tedbiren kayyum atanması için gerekli şartların mevcut olduğunu beyanla;
Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2018/596 E. sayılı dosyasında tesis edilen 20.06.2018 tarihli ihtiyati tedbir talebimizin reddine ilişkin kararın istinaf incelemesi neticesinde kaldırılmasına,
Müvekkiller ve şirket aleyhine yapılabilecek iş ve işlemlerin önüne geçilmesi adına tedbiren şirket yönetimine kayyum atanmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME VE DEĞERLENDİRME:
Temel uyuşmazlık konusu, davalı şirketin yönetim kurulunun mevcut olmadığı iddiası bağlamında şirketin 6102 sayılı TTK’nın 530. Maddesine göre feshi, olmadığı takdirde TTK’nın 531. Maddesi uyarınca haklı nedenlerle feshi ve davacıların paylarının karşılığı ödenerek şirket ortaklığından çıkarılması koşullarının oluşup oluşmadığı, istinaf açısından ise davalı şirkete kayyım tayin etme koşullarının oluşup oluşmadığı yönündedir. HMK’nın 355. Maddesine göre istinaf incelemesinin istinaf nedenleriyle sınırlı olmak üzere istinaf olunan ara kararının dosya içeriğine, usul ve yasaya uygun olup olmadığına ilişkin olması gerekmektedir.
6102 sayılı TTK’nın 530. maddesine göre: (1) Uzun süreden beri şirketin kanunen gerekli olan organlarından biri mevcut değilse veya genel kurul toplanamıyorsa, pay sahipleri, şirket alacaklıları veya Gümrük ve Ticaret Bakanlığının istemi üzerine, şirket merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesi, yönetim kurulunu da dinleyerek şirketin durumunu kanuna uygun hâle getirmesi için bir süre belirler. Bu süre içinde durum düzeltilmezse, mahkeme şirketin feshine karar verir.
(2) Dava açıldığında mahkeme, taraflardan birinin istemi üzerine gerekli önlemleri alabilir.
6100 sayılı HMK’nın 389. maddesine göre mevcut durumda meydana gelecek bir değişme nedeniyle gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde, uyuşmazlık konusu hakkında tedbir kararı verilebilir.
6100 sayılı HMK’nın 390. maddesine göre de: Tedbir talep eden taraf, dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkça belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorundadır.
TTK’nın 530 ve 531. maddelerine dayanan fesih davası açısından verilebilecek önlemler konusunda bir düzenleme yapılmamıştır.
Anonim şirketlerde yönetim kurulunun yönetim yetkisinin mahkemelerce kaldırılacağına veya sınırlandırılacağına ilişkin yasal bir düzenleme bulunmamaktadır. Yönetim Kurulunun görevden alınması, seçilmesi TTK nn 408(2)-b gereği şirketin genel kuruluna tanınmış bir yetkidir. Bir şirkete kayyım atanmasının yegane yolu, şirketin yasal organlarının mevcut olmaması halidir. Bu kural 4721 sayılı TMK’nın 427/1-4. Maddesinde ifade edilmiştir. Bu maddeye göre: Bir tüzel kişi gerekli organlardan yoksun kalmış ve yönetimi başka yoldan sağlanamamışsa, yönetim kayyımı atanmak zorundadır.
Dava konusu olayda davacı davalı şirketin yönetim kurulunun şirket ana sözleşmesine uygun teşekkül etmediğini, 08/06/2018 tarihli genel kurul toplantısında mevzuata, ana sözleşmeye iyiniyet ve dürüstlük kurallarına aykırı davranıldığını, usulsüzlük yapıldığını, genel kurulda seçilen yönetim kurulunun yoklukla malul olduğunu öne sürmekte bu bağlamda şirket ve davacılar aleyhine yapılabilecek iş ve işlemlerin önüne geçilebilmesi adına tedbiren şirket yönetimine kayyım atanması talep edilmektedir.
Yukarıda yasal dayanakları açıklandığı üzere, davacının iddiaları yargılamayı gerektirmekte olup, şirketin organsız kalıp kalmadığı belirlenmeden şirkete yönetim kayyımı atanması mümkün değildir. TTK’nın 530. Maddesinde şirketin organsız kalma durumu belirlendiği takdirde öncelikle bunun giderilmesi için süre verilmesi, düzeltilmemesi halinde şirketin feshine karar verilmesi öngörülmüştür. Aynı şekilde şirketin yönetiminin olumsuz davranışlar sergileyebileceği iddiası, şirkete yönetim kayyımı atanmasının gerekçesi olamaz. Ticaret şirketleri kar elde etme amacıyla bir araya gelmiş kişilerden oluşmuş tüzel varlıklardır. Yukarıda da belirtildiği gibi şirketin yönetim kurulunun oluşumu, işleyişi, görevden alınması öncelikle şirketin kendi iç yapısı içinde genel kurulda halledilmesi gereken konulardır. Yargı organları ancak yasanın öngördüğü hallerle sınırlı olarak (organ boşluğu gibi) şirket yönetimine kayyım atayabilir.
Sonuç olarak ilk derece mahkemesi kararının usul ve yasaya uygun olduğu gibi istinaf nedenleri de yerinde olmadığından, davacılar vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b/1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacılar vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nun 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davacılar tarafından yatırılan 98,10 TL istinaf başvuru harcının hazineye gelir kaydına,
3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 35,90 TL istinaf karar harcı istinaf eden davacılar tarafından peşin olarak yatırıldığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına,
4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden davacılar üzerinde bırakılmasına,
5-Artan gider avansı varsa talep halinde yatıran tarafa iadesine,
6-Kararın İlk Derece Mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 26/09/2018 tarihinde HMK’nun 362/1-f maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.