Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2018/1167 E. 2018/846 K. 26.09.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1167
KARAR NO : 2018/846
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARI VEREN
MAHKEME : BAKIRKÖY 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 29/06/2018 Tarihli Ara Karar
DOSYA NUMARASI: 2018/393 Esas ( Derdest Dava Dosyası )
TALEP : İHTİYATİ TEDBİR- KAYYIM ATANMASI TALEBİ
KARAR TARİHİ : 26/09/2018
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin 09.05.2016 tarihinde şirket hissedarları … ve …’ den ayrı ayrı şirket paylarını devralarak davalı şirketin % 50 hissedarı olduğunu, söz konusu devrin Üsküdar .. noterliği’ nin 09.05.2016 tarihli … yevmiye ve … yevmiye numaralı Limited Şirket Pay Devri Sözleşmeleri ile gerçekleştiğini, müvekkilince devir alınan hisseler sonrasında davalı şirket hissedarlarınca ilgili devir işleminin tescil ve ilan edilmediğini, bunun üzerine kendileri tarafından Beyoğlu 57. Noterliği’ nin 16 Mayıs 2016 tarihli ve 10656 yevmiye sayılı ihtarnamesinin keşide edildiğini ve müvekkilin taraf olduğu pay devri ihtarnamenin tebliği sonrasında ancak 14 Haziran 2016 tarihinde yapılabildiğini,
Müvekkilince davalı şirketin feshi için Bakırköy 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 2017/340 Esas sayılı dosyasının ikame edildiğini, Yerel Mahkemece davanın reddine karar verildiğini ilgili kararın istinaf incelemesi aşamasında olduğunu, kendileri tarafından bu defa ilgili dava tarihinden sonra ortaya çıkan yeni vaka ve deliller sebebiyle tekrar Mahkemeye başvurma zarureti hasıl olduğunu, öncelikle şirkete yönetim kayyumu atanmasını devamında davanın kabulü ile şirketin feshine karar verilmesini, aksi takdirde müvekkilinin ortaklıktan ayrılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:
Bakırköy 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 29/06/2018 tarihli ara kararı ile; ” … ihtiyati tedbir kararı verebilmek için hâkimin somut sebep göstermesi ve ihtiyati tedbir kararının haklılığını ortaya koyacak delil değerlendirmesi yapması ve yaklaşık ispat ölçüsüne yaklaşması gerekli olup haklılık konusunda yaklaşık ispat ölçüsü kriterine uyulmadığı gibi davanın niteliği gereği konunun yargılamayı gerektirdiği anlaşılmış, ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verilmesi gerektiği … ” gerekçeleri ile; ” Davacı vekilinin davalı şirkete yönetim kayyımı atanması talebinin reddine, … ” karar verilmiş ve verilen red kararına karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle;
Yerel Mahkeme tarafından verilen red kararının hukuka ve kanunlara aykırı olduğunu,
Davalı şirkete yönetim kayyumu atanması taleplerinin gerekçesiz olarak reddedildiğini, yerel mahkemenin ara kararında tedbir kararı verilebilmesi için kanunda belirtilen koşullar anılmış ise de somut olayda bildirdikleri hususlar ve delilleri değerlendirilmeksizin karar verildiğini ve verilen red kararının kaldırılması gerektiğini,
Gerek yerel mahkemenin red kararında alıntı yaptığı gerek TTK amir hükümleri uyarınca şirket müdürünün imzasının taklit edildiği bir şirketin yaptığı yapacağı tüm eylemlerin müvekkil yönünden telafisi imkansız olayları doğurabilir nitelikte olduğunu, müvekkilinin böylesine bir şirkette yapılan, yapılmış, yapılacak işlemlerin kendisini de bağlayacağı açıkken ve kendisini korumaya yönelik talep ettiği yönetim kayyumu talebinin hangi gerekçe ile reddedildiğinin mutlak suretle açıklanması gerektiğini,
Davalı şirketin son genel kurulunu 2016 yılında yaptığını, yalnızca genel kurulun yapılmamış olmasının dahi başlı başına ortaklıktan çıkarılma/ şirketin feshi sebebiyken Yerel Mahkemenin halen somut delil arayış çabasının anlaşılamadığını,
Tüm bunların yanında müvekkilinin bilgi alma ve inceleme hakkının kasıtlı olarak engellenmekte olduğunu, müvekkilinin tüm inceleme ve bilgi alma taleplerinin reddedildiğini, Genel Kurul dahi yapmayan davalı şirketin müvekkilinin inceleme ve bilgi alma taleplerine cevap dahi vermediğini beyanla;
Bakırköy 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 2018/393 Esas sayılı dosyasından 29.06.2018 tarihinde verilen, davalı şirkete yönetim kayyımı atanması taleplerinin reddine dair verilen kararın istinaf incelemesi neticesinde kaldırılmasına ve davalı şirkete yönetim kayyımı atanmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME VE DEĞERLENDİRME:
İstinaf açısından uyuşmazlık konusu, davalı şirkete kayyım tayin etme koşullarının oluşup oluşmadığı yönündedir. HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi istinaf nedenleriyle sınırlı olmak üzere istinaf olunan ara kararının dosya içeriğine, usul ve yasaya uygun olup olmadığı yönünde yapılmak durumundadır.
6100 sayılı HMK’nın 389. Maddesine göre mevcut durumda meydana gelecek bir değişme nedeniyle gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde, uyuşmazlık konusu hakkında tedbir kararı verilebilir.
6100 sayılı HMK’nın 390. Maddesine göre de: Tedbir talep eden taraf, dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkça belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorundadır.
Bir şirkete kayyım atanmasının yegane yolu, şirketin yasal organlarının mevcut olmaması halidir. Bu kural 4721 sayılı TMK’nın 427/1-4. Maddesinde ifade edilmiştir. Bu maddeye göre: Bir tüzel kişi gerekli organlardan yoksun kalmış ve yönetimi başka yoldan sağlanamamışsa, yönetim kayyımı atanmak zorundadır.
Davacı, davalı şirket müdürünün imzası taklit edilerek işlem yapıldığını, davacının şirkete güveninin ortadan kalktığını, şirketin hali hazırda temsile yetkili müdürünün olmadığını, şirketin son genel kurulunu 2016 yılında yaptığını, şirketin feshi koşullarının oluştuğunu, davacının bilgi alma ve inceleme hakkının engellendiğini, şirketin uzun yıllardır bir faaliyetinin olmadığını, amacını gerçekleştirmesinin mümkün olmadığını, şirketin adın tescil edilmeyen taşınmazların imar durumlarının şirketin faaliyetini gerçekleştirmesini imkansız kıldığını bu nedenle de şirketin feshinin gerektiğini, aksi takdirde davacının hissesinin gerçek değerinin belirlenerek ödenmesini talep etmekte, şirketin hali hazırda temsile yetkili müdürünün olmadığını öne sürerek esas hakkında bir karar verilinceye kadar davalı şirkete yönetim kayyımı atanmasını talep etmektedir.
Şirket ortağı olmayan müdür …’ün 06/03/2018 tarihinde istifa ettiği anlaşılmaktadır. Tek taraflı bozucu yenilik doğuran bir işlem olan istifanın hukuki geçerliliği için şirkete tebliği gerekmekte olup, tebliğ ile birlikte müdürlük görevi, şirketin iç işleyişi anlamında son bulur. Dış ilişkide ise istifa, ticaret siciline tescil ve ilan edilmeyle sonuç doğurabilir (TTK 37. madde). İstifanın şirkete tebliğ edilip edilmediği belli olmamakla birlikte davalı vekili, davacı dışında bir ortağın şirket müdürü olarak atanmasını şirketin işlerinin yürütülmesi açısından ihtiyati tedbir olarak cevap dilekçesinde belirtmiştir. (Davalı şirketin vekaletnamesi, daha önceki yönetim tarafından verilmiş görünmektedir.) İstifanın ticaret siciline tescil ve ilan edildiğine dair dosyada bir bilgi bulunmamaktadır. (Taraf vekilleri istifanın tescil ve ilan edilmediğini ifade etmektedirler.)
TMK’ nın m.427/4’de belirtilen “gerekli organlardan yoksun kalma” hali, limited şirketin zorunlu organlarından yoksun kalması anlamına gelmektedir.
Dava konusu olayda şirketin yönetimin hakkını müşterek imza ile yürütme durumunda olan müdürlerden biri istifa etmiş olup, diğer müdürün tek başına şirketi yönetme imkanı kalmamıştır. Bununla birlikte yönetim kayyımı atanabilmesi için şirketin yönetim kurulunun bir şekilde oluşturulmasının mümkün olmaması ve bu boşluğun başkaca hukuki yollarla giderilmemiş olması şarttır. Şirketin seçilmiş yönetim kurulu bulunduğu takdirde organ yokluğundan sözetmek mümkün olmadığı gibi, mevcut yönetim kurulunun, çalışamaz halde olması da TTK’nin sistematiği içinde giderilmesi her zaman mümkün bir durumdur. (Yarg. 11. H.D 08/03/2018 2016/7714 E-2018/1804 K)
Sonuç olarak davalı şirketin yönetimindeki boşluğun (müdür eksikliğinin) 6102 sayılı TTK’nın 624/1. Maddesine göre genel kurul tarafından giderilmesi her zaman mümkün olduğuna, şirkete müdür atama ve görevden alma yetkisinin TTK’nın 616/1-b maddesine şirket genel kuruluna ait olmasına, mevcut müdürün yönetim hakkının ve temsil yetkisinin kaldırılması ya da sınırlandırılması yönünde TTK’nın 630. Maddesinde öngörülen hususların dava konusu olmamasına göre; şirketin yönetiminin ihtiyati tedbir yolu ile bir kayyıma tevdi edilmesi hukuken mümkün görünmemektedir.
Açıklanan nedenlerle usul ve yasaya uygun olan İlk Derece Mahkemesi kararı karşısında istinaf nedenlerinin yerinde olmaması nedeniyle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b/1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nun 353/1-b/1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davacı tarafından yatırılan 98,10 TL istinaf başvuru harcının hazineye gelir kaydına,
3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 35,90 TL istinaf karar harcı istinaf eden davacı tarafından peşin olarak yatırıldığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına,
4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Artan gider avansı varsa talep halinde yatıran tarafa iadesine,
6-Kararın İlk Derece Mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 26/09/2018 tarihinde HMK’nun 362/1-f maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.