Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2018/1161 E. 2019/1524 K. 06.11.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1161
KARAR NO : 2019/1524
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARI VEREN
MAHKEME : İSTANBUL ANADOLU 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 09/05/2018
DOSYA NUMARASI : 2018/85 Esas – 2018/531 Karar
DAVA : Tazminat
KARAR TARİHİ : 06/11/2019
İlk Derece Mahkemesinde yapılan yargılama sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkillerinin Türk vatandaşı olduğunu, müvekkillerinin yaşamlarının büyük bir bölümünü yurt dışında Almanya’da sürdürdüklerini ve ticari faaliyetlerinin burada devam ettiklerini, müvekkillerinden …’in sahip ve maliki olduğu Gebze Organize Sanayi bölgesinde kain arsasına davalı tarafından yapılan inşaat esnasında tanıştıklarını, davalının temsil ve idaraye yetkili ortak olduğu … San ve Tic. Ltd. Şti’ nin üzerinde çalıştığı projelerin önemi ve bunların gerçekleştirilmesi halinde getirisi konusunda iknaları sonucu duyulan güven nedeniyle müvekkillerinin şirkette hisse devri suretiyle bedeli ödenerek devir ve temlik alarak ortak olduklarını, davalının güveni kötüye kullanarak müvekkillerini zarara uğrattığını beyanla, her türlü dava ve talep hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 100.000,00 TL tazminatın tahsiline ve tespit edilecek teminat mukabilide taşınmazları üzerine dava sonuna kadar ihtiyati tedbir konulmasına karar verilmesini, masraf ve vekalet ücretinin davalıya yüklenmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacıların adreslerinin belli olmadığını, davacılan birlikte dava açmalarının usulsüz olduğunu, davacıların taleplerinin açık olmadığını, talep edilen tazminatın türünün belli olmadığını, dava dilekçesinde sürekli müvekkil kelimesinin kullanıldığını, bu hitapla hangi müvekkilinden bahsettiğinin belli olmadığını, yönetim kurulu kararının eksik olduğunu, müvekkilinin şirketin başlarda içinde bulunduğu mali sıkıntıları aşacak güçte olduğunu ancak resmi ortakların şirketi yalnız bırakması nedeniyle şirketin içinden çıkılamayan bir hale düştüğünü beyanla, davanın tefrikine, davanın dava şartı yokluğu nedeniyle doğrudan/usulden reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacılar aleyhine hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 09/05/2018 tarih ve 2018/85 Esas – 2018/531 Karar sayılı kararı ile; ” … Mahkememizce 09.05.2018 tarihli oturumda, sorumluluk konusu edilen tazminatın ” davacılara mı ” , yoksa ortağı bulundukları ” şirkete mi” ödedilmesinin talep edildiği açıklattırılmış, davacı Avukatı 09.05.2018 tarihli oturumdaki beyanında dava dilekçesinde belirtilen 100.000 TL tazminatın davacılara ödenmesine karar verilmesini talep etmiş, beyanını imzası ile onamıştır. 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunun 644 madde hükümlerinde yöneticilerin ve tasfiye memurlarının sorumluluğunu düzenleyen 553 maddesi ile ilgili ihtilaflarda, Anonim şirketlere ilişkin hükümlerin Limited Şirketler’de uygulanacağı düzenlenmiştir. TTK.nun 555/1 madde hükümlerinde şirketin uğradığı zararın tazminini, şirket ve her bir pay sahibi isteyebilir. Pay sahipleri tazminatın ancak şirkete ödenmesini isteyebilirler. Davacıların ortağı olduğu … Sanayi ve Ticaret Limited Şirketinin uğradığı iddia olunan zararın tazminini 555 madde kapsamında ancak tazminatın şirkete ödenmesi yönünde isteyebilecekleri, davacıların ise ısrarla tazminatın kendilerine ödenmesinin talep edildiği, buna göre davacıların davayı takip yetkisinin olmadığı, bu davayı açmakta hukuki yararının da bulunmadığı belirlenmiştir. Limited şirket ortaklarının ” tazminatın şirkete verilmesi ” kayıt ve koşuluyla sorumluluk davası açabilmeleri mümkündür. Bu itibarla koşulları oluşmayan davanın usulden reddine karar verilmesi gerektiği … ” gerekçeleri ile; ” 1-Koşulları oluşmayan davanın USULDEN REDDİNE, … ” karar verilmiş ve verilen karara karşı, davacılar vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Davalı …’ nün temsile ve idareye yetkili ortak olduğu … San. ve Tic. Ltd. Şti. nin üzerinde çalıştığı projelerin önemi ve bunların gerçekleştirilmesi halinde getirisi konusunda telkin ve iknaları sonucu duyduğu güvene dayalı olarak müvekkili … ve …’ ın davalı şirkette hisse devri suretiyle bedeli ödenerek devir ve temlik almak suretiyle ortak olduklarını ve şirketin halen yaptığı ve yapacağı projeler ile ilgili olarak çalışılan Finans kurumlarında temsile ve idareye yetkili yönetici ortak …’ nün sağladığı güvene bağlı olarak müvekkilleri … ve …’ ın davalı şirketin … Gebze Organize Sanayi Sitesi Şubesi, … Bankası A.Ş. Çarşı Kadıköy Şubesi ve … Bankası ile imzaladığı Kredi sözleşmelerinin müşterek ve müteselsil olarak imzalanarak şahsi kefalet verildiğini, bununla da yetinilmeyerek ayrıca müvekkillerinden …’ in … Gebze Organize Sanayi Şubesi’ ne davalı şirketin doğmuş ve doğacak tüm borçlarına karşılık olarak mülkiyeti kendisine ait Gebze İlçesi Güzeller Mahallesinde kain Organize Sanayi Bölgesinde bulunan taşınmazını 8.000.000 TL. bedelle teminat olarak ipotek verdiği gibi mevcut projelerin devamı ve tamamlanması amacıyla şirkete ayrıca nakit olarak borç para da verildiğini, Her iki müvekkilinin yurtdışında yerleşik bulunduğu, davalı şirketin idare ve temsilinden sorumlu ortak …’ den zaman içerisinde şirketin faaliyet ve taahhütleri ile gerçekleştirilen üretimler ve elde edilen gelirler konusundaki bilgi taleplerinin devamlı olarak geçiştirilerek bilgi verilmemesi ve devamlı surette gerçeğe aykırı beyanlarda bulunulduğunun tespit edilmesi nedeniyle bir güven sorunu ortaya çıkmakla ayrıca temsil yetkisine sahip ortak ile müvekkilleri arasında ciddi anlaşmazlıklar baş gösterdiğini, yerleşik oldukları yurt dışından kısa sürelerle ve zaman zaman belirli aralıklarla gelerek ülkemizdeki davalı şirketi idare ve temsil eden …’ nün hesaplarda şirkete ihanet ettiği ve şirket unvanı ve mallarını şahsi çıkarları için kötüye kullandığı tespitleri ile Kredi kullanılan Finans şirketlerinin ikaz ve uyarıları sonucunda şirketin kötü yönetildiğinin anlaşıldığını,
Faaliyet konusu yurt içinde ve yurt dışında her türlü resmi ve özel sektöre ait inşaat taahhüt ve montaj işleri yapmak ve inşa etmek olan davalı şirketin bununla ilgili olarak birden çok taahhüt işi alındığını ve uygulamaya geçildiğini, bu doğrultuda dava dilekçesinde unvanlarını belirttikleri şirketler ile sözleşme ile taahhüt altına girildiğini, bunların bir kısmının devam ettiğini, bir kısmına ise devam ediyor görüntüsü verildiğini, bununla ilgili olarak yapılan tüm işler ile ilgili olarak müvekkili tarafından talep edilen bilgilerin şirket müdürü … tarafından bilgi vermekten kaçınıldığı gibi buna ilişkin tüm taleplerin geçiştirilmek suretiyle sonuçsuz kalması, ayrıca idareye ve temsile yetkili ortak …’ nün hakim konumunu kötüye kullanarak kişisel menfaatlerini ön plana çıkartarak şirketin malvarlığını kötüye kullandığını, yapılan imalat ve işlere ilişkin olarak tahsil edilen istihkakların şirket hesabına geçirilmediğini, kayıtlara intikal ettirilmediğini ve firmalara yapılan iş bedellerinin kötü niyetli olarak farklı usul ve yöntemler kullanılarak kayıt dışına çıkartıldığını, diğer taraftan yapılan imalatlar ile ilgili olarak piyasadan temin edilen malzeme bedelleri olarak verilen çeklerin ödenmediğini ve müvekkillerinin şahsi kefaleti ile taşınmazlarını teminat olarak ipotek verdikleri Bankalardan kredi kullanımına devam ederek nakit olarak ele geçirdiğini ve uhdesinde kaldığı Yurt dışında yaşayan müvekkiline üçüncü şahıs alacaklıların ve Bankaların yazılı ve sözlü uyarıları sonucu anlaşıldığını, davalının kötü niyetli olarak bir taraftan yapılan işlerin bedellerini firmalardan tahsil ettiği diğer taraftan Finans kuruluşlarından kredi kullanmak suretiyle nakit temin ederken bunun karşılığında yapılması gereken işlerin yapılmadığı ve yatırılması gereken piyasa borçlarına ilişkin tutarların yatırılmadığı, keşide edilen çeklerin ödenmediği ve çok sayıda çekin karşılıksız işlemine tabi tutulduğu ve bunlarla ilgili olarak Bankalar tarafından talep edilen yasal yükümlülük tutarlarının müvekkilleri tarafından ödenmek zorunda kalındığını, davalının taahhüt edilen işler ile ilgili olarak gerçekleştirilen imalat bedellerini tahsil ettiği ve bu tahsilatların zimmetinde kaldığını ayrıca şirketten resmi olarak çektiği yaklaşık 1.000.000 TL. tutarın şirket bilançolarının tetkikinden de anlaşılacağı üzere uhdesinde kaldığının tespit edildiği gibi ayrıca … Bankası A.Ş. Gebze Organize Sanayi Şubesi Müdürlüğü’ nün Gebze … Noterliği’ nin 10.08.2017 tarih ve … yevmiye numaralı İhtarnamesinin keşide edilmesi sonucunda yaptığı araştırma sonucu ortaya çıktığını, bu doğrultuda müvekkili tarafından müşterek ve müteselsil sorumluluğu gereği olarak Finans kurumlarına ve özellikle sadece … Bankasına 6.000.000 TL’ nin üzerinde kasıtlı olarak yaratılan ve nerede kullanıldığı tespit edilemeyen borçların ödenmekte olduğunu, Hukuki hakların kullanılması ile birlikte aynı zamanda kötü niyetli olarak haksız ve hukuka aykırı işlem ve eylemleri ile ilgili olarak davalı hakkında ayrıca Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı’ nın 2018/22476 Soruşturma numarasına kayıtlı olarak suç duyurusunda bulunulduğunu ve soruşturmanın devam ettiğini beyanla; Limited Şirketi temsil ve idare edenlerin sorumluluğa dair olarak maddi olaya uygulanacak TTK’ nun 553.maddesi, TTK.644.maddesi, TTK. 626.maddesi ve Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’ nin 24.04.2013 tarih ve Esas:6761,K:8086 sayılı kararı da göz önüne alınarak; Taleplerinin kabulü ile İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 2018/85 Esas – 2018/531 Karar sayılı ve 09.05.2018 tarihli davanın Usulden Reddine ilişkin kararının İstinaf incelemesi neticesinde kaldırılmasına ve yeniden yargılama yapılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK 355. maddesine göre istinaf incelemesi istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava; limited şirket müdürü ve hakim ortağının şirkete verdiği zararlardan dolayı tazminat davasıdır. Mahkeme, istenecek tazminatın şirkete ödenmesinin istenebileceği, davacıların kendilerine tazminat istediklerini, böyle bir dava açmakta hukuki yararlarının olmadığı gerekçesiyle davayı usulden reddetmiştir. Davacılar vekili istinaf dilekçesinde; yöneticilerin kanuna ve esas sözleşmeye aykırı davranması ve eşit işlem ilkesi ile özen ve bağlılık yükümlüğünü ihlal etmesi gibi hallerde genel kurulun yetkisine dahil olmayan tüm konularda yetkili olması gözönüne alınarak hem şirkete hem de pay sahiplerine karşı sorumlu olduklarını, TTK 553/f1 hükmünde yer alan “verdikleri zarardan” ibaresinin doğrudan zararı ifade ettiğini, davacıların Almanya’da yaşadığını, bankalardan 6.milyon TL kredi çekilip ödenmediğini, davacıların doğrudan zarara uğratıldığını öne sürmektedir. Davanın hukuki dayanağı, 6102 sayılı TTK’nın 644/1-a maddesinin yollamasıyla TTK’nın 553.maddesine dayanan sorumluluk davasıdır. TTK’nın 555/1.maddesine göre şirketin uğradığı zararı tazminin şirket ve her bir pay sahibi isteyebilir. Pay sahipleri tazminatın ancak şirkete ödenmesini isteyebilirler.
Davalı şahıs, 300.000,00 TL sermayeli şirketin 183.000,00 TL tutarlı hakim ortağı ve müdürüdür. Şirketin dosyada örnekleri bulunan kredilerde davacılar ve davalının müşterek borçlu ve müteselsil kefil oldukları anlaşılmaktadır. Şirketin inşaat sözleşmelerinin bulunduğu, yıllara yaygın inşaat ve onarım hakedişlerinin gelir tablosunun pasifinde gösterildiği, şirket faaliyetinin ana sözleşme doğrultusunda sürdüğü anlaşılmaktadır. Yukarıda belirtilen yasa hükümlerine göre müdür aleyhine açılacak sorumluluk davasında asıl dava hakkı, ortaklığa aittir. Zarar gören ortakların da müdür aleyhine dava açma hakkı bulunmaktadır. Dava hakkının kullanılması, ortaklığın dava açma hakkında olduğu gibi, ortaklar kurulu kararına bağlı değildir. Ortakların dava açma hakkı da doğrudan doğruya zarar ve dolaylı zarar durumuna göre değişiklik içerir. Müdürün ortaklığın mal varlığını azaltan veya kötüleştiren yasa ve ana sözleşme hükümlerine aykırı davranışları, ortakların dolaylı zarar görmesine yol açar. Zira, bu tür tasarruflar payları oranında ortakları da etkiler. Başka bir anlatımla, ortaklığın doğrudan doğruya zarar görmesi, ortakların dolaylı zararı olarak sonuç doğurur. Ancak, ortak, dolaylı zarar nedeniyle açtığı davada, hükmedilecek tazminatı kendisi adına değil, ortaklığa verilmesini talep edebilir. Doğrudan zarar halinde ise müdürlerin eylemleri sonucunda ortakların müstakil olarak zarara uğramaları gerekir. Doğrudan zarar türünde ortaklığın zarar görüp görmemesinin bir önemi bulunmamaktadır.Davalının şirket yöneticisi olarak yaptığı işlemlerden davacıların nasıl ve ne surette doğrudan zarar gördükleri konusunda somut bir açıklama ve delil bulunmamaktadır. Şirketin faaliyetleri kapsamında borçlanması, faaliyetin sonucuna göre zarar edilmesi halinde oluşabilecek zarar, davacı şirket ortaklarının doğrudan değil, dolaylı zararıdır. Dolaylı zararın ancak şirkete ödenmesi istenebilir. Davalı yöneticinin kusurlu davranışlarıyla zararın oluşması durumunda da oluşabilecek zarar, şirketin mal varlığında oluşan zarar olup, davacıların istediği zarar kaleminin, şirketin öz sermayesinin kaybına yol açtığı öne sürülen faaliyetler olduğu iddiası karşısında doğrudan değil, dolaylı zarar mahiyetindedir. Eldeki davada hükmedilecek tazminatın ancak dava dışı şirket lehine hüküm altına alınması istenebilir (Yargıtay 11.H.D 25/06/2019 T. 2017/5356 E.- 2019/4805 K.). Davacıların, şirket borçlarından kural olarak koydukları sermaye dışında kişisel sorumlulukları bulunmamaktadır. Şirketin kullandığı kredi sözleşmesine olan kefaletleri ise şirket lehine olup, bu sorumluluğun davalı yöneticinin sorumluluğu üzerinden doğrudan zarar olarak adlandırılması hukuken geçerli değildir. Sonuç olarak, davacıların doğrudan zarara uğradıklarına yönelik somut ve ispata elverişli kanıtlarının olmadığı, iddia ettikleri ve tahsilini talep ettikleri zararın doğrudan değil, dolaylı zarar olduğu, dolaylı zararın ise ancak şirkete ödenmesinin istenebileceği anlaşılmakla, ilk derece mahkemesi hüküm ve gerekçesinde yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden davacılar vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacıların istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nun 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davacılar tarafından yatırılan 98,10 TL istinaf başvuru harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 44,40 TL istinaf karar harcından davacılar tarafından istinaf aşamasında peşin olarak yatırılan 35,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 8,5 TL harcın davacılardan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden davacılar üzerinde bırakılmasına, 5-Karar kesinleştiğinde ve talep halinde artan gider avansı varsa yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’ nın 361/1. maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’ da temyiz yolu açık olmak üzere 06/11/2019 tarihinde oy birliği ile karar verildi.