Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2018/1160 E. 2019/1537 K. 06.11.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1160
KARAR NO : 2019/1537
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEME : İSTANBUL 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİH : 27/11/2017
DOSYA NUMARASI : 2015/980 Esas 2017/1315 Karar
DAVA: İtirazın İptali
KARAR TARİHİ : 06/11/2019
İlk derece Mahkemesinde yapılan yargılama sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin davalıya elektrik malzemeleri sattığını, buna ilişkin olarak düzenlenen fatura tutarının ödenmemesi üzerine icra takibi başlatıldığını, davalının takibe haksız olarak itiraz ettiğini ileri sürerek itirazın iptali ile takibin devamına karar verilmesini istemiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; icra dairesinin yetkisiz olduğunu, müvekkilinin yerleşim yerine göre takibin Bakırköy icra dairelerinde yapılması gerektiğini, mahkememizin de yetkisiz olduğunu, esas yönünden de yurt dışında üstlenilen bir iş ile ilgili malzemelerin davacıya sipariş edildiğini, faturadaki 2 ve 5 nolu başlıklar altındaki ürünlerin müvekkile teslim edilmediğini, 1 nolu başlık altındaki ürünün düşük kaliteli olduğunu, 3 ve 4 nolu ürünlerin taahhüt edilen özellikleri taşımadığını, teslimatta gecikmeler yaşandığını, ayıpların ve diğer şikayetlerin davacı şirkete ve üretici firmaya bildirildiğini, davacının değişiklik yapamayacağını söyleyerek birim fiyatta indirim yapılabileceğini bildirdiğini, mevcut aksaklıklara rağmen müvekkilinin 29.729,20.-TL ödeme yaptığını, 6.188,86.-TL tutarlı fatura yönünden bu faturanın fiyat farkı açıklaması ile gönderildiğini, iade edildiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 27/11/2017 tarih 2015/980 Esas – 2017/1315 Karar sayılı kararında;” … Toplanan delillerle; taraflar arasında elektrik malzemesi satışı yönünden anlaşma bulunduğu, bu kapsamında satılan ürünlerin davalının yurt dışındaki teslim yerine gönderildiği, tarafların ticari kayıt ve belgeleri üzerinde yapılan inceleme sonucunda davalı şirketin ticari defterlerindeki kayıtlarına göre takip tarihi itibariyle davacı şirkete 30.000,00.-TL borçlu olduğunun göründüğü, davalı aleyhine oluşan bu kaydın davalıyı bağladığı, davalının usulüne uygun ayıp ihbarında bulunmadığı, aksine davalı tarafından gönderilen malların kabul edilerek kayda alındığı, taraflar arasında mutabakatsızlığı oluşturan 6.188,00.-TL tutarlı fiyat farkı faturasından dolayı davacı tarafa yemin teklif hakkının hatırlatıldığı ancak davalı tarafın yemin teklif etmediği dolayısıyla bizzat davalı kayıtları ile ispatlanan 30.000,00.-TL alacak yönünden davanın kabulüne karar vermek gerektiği sonucuna ulaşılmıştır. Davalı likit nitelikteki alacağa haksız olarak itirazda bulunduğundan kabul edilen tutar üzerinden %20 oranında icra inkar tazminatına hükmedilmiştir…”gerekçesi ile; 1-Davanın kısmen kabulüne, 2. İst. … İcra Md. … sayılı takibine davalının yapmış olduğu itirazın kısmen iptali ile takibin 30.000,00.-TL asıl alacak yönünden devamına, fazla talebin reddine, asıl alacağa takipten itibaren değişen oranda avans faizi yürütülmesine, 3-6.000,00.-TL icra inkar tazminatının davalıdan alınıp davacıya verilmesine, karar verilmiş ve karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Takibin yetkisiz yerde başlatıldığını ve dava yetkisiz mahkemede ikame edildiğini, yetki itirazının reddine karar verilmesinin hatalı olduğunu, İhtilafın müvekkil şirketin davacı şirkete borcu olup olmadığını, müvekkili şirketin takibe itirazlarında (yetki ve borç itirazı) haklı olup olmadığı noktalarında olduğunu, Taraflar arasında ticari bir ilişki mevcutsa da, yazılı bir sözleşmenin bulunmadığını, davacı şirket tarafından başlatılan icra takibinin dayanağı sözleşmenin olmadığını, fatura ve davacı şirketten sadır olan cari hesap ekstresi olduğunu, Bu nedenle takipte ve davada yetkili merciin tayininde, İİK’ nın 50. maddesinin yaptığı atıfla HMK’nın 6. madde hükmünün dikkate alınmasının gerektiğini, Müvekkili şirket hakkında başlatılan takipte, yetkili İcra Müdürlüğü’ nün müvekkili şirketin yerleşim yerinin icra müdürlüğü olduğunun açık ve kesin olduğunu, Müvekkili şirketin takibin başlatıldığını ve davanın ikame edildiği tarihte faaliyette bulunduğu yerleşim yeri adresi, ‘… Merkezi … Blok, No:…, Esenler, İstanbul olduğunu, Esenler-İstanbul; Bakırköy İcra Müdürlükleri’nin yetkisi dahilinde olduğunu, bu bakımdan yetkili yerin Bakırköy İcra Müdürlüğü ve Bakırköy Asliye Ticaret Mahkemeleri olduğunun aşikar olduğunu, Davacı şirketin müvekkili şirketten, takibe dayanak gösterilen 14.07.2015 tarihli 462501 sıra nolu 59.729,20-TL tutarlı faturaya dayalı alacak talebinde bulunmasının mümkün olmadığını, Davacı şirket, söz konusu faturaya konu ürünlerin bir kısmını müvekkili şirkete hiç teslim etmediğini, bir kısmını ise numune olarak gösterilen ve taahhüt edilen ürünlere aykırı olacak şekilde teslim ettiğini, İlk derece mahkeme davacı tarafça dosyaya ibraz edilen sevk irsaliyesinin kim tarafından tanzim edildiğinin üzerinde durulmadan ve sevk irsaliyesinde yer alan imzanın müvekkili şirket yetkililerinden/personellerinden birine ait olup olmadığının tespite yönelik inceleme yapmadan, ürünlerin eksiksiz bir şekilde teslim edildiğinin kanaatine varıldığını, İlk derece mahkemesince kısmen de olsa teslim edilen ürünlerin numune olarak gösterilen ve taahhüt edilen ürünlerle aynı özelliklerde olup olmadığının tespiti amacıyla teknik bilirkişi incelemesi yapılması talebinin de reddedildiğini ve böylece savunmalarının ispatlama imkanının ve hukuki dinlenilme hakkının ihlal edildiğini, kararın bu yönüyle hatalı olduğunu ve kaldırılmasının gerektiğini, İlk derece mahkemesince takibe dayanak gösterilen 11.08.2015 tarihli … sıra nolu 6.188,86-TL tutarlı fatura açısından yaptığı değerlendirmeye herhangi bir itirazıının bulunmadığını, Davacı Şirket, 11.08.2015 tarihinde, neye istinaden tanzim edildiği anlaşılmayan, ‘fiyat farkı’ açıklaması ile yetinilmiş bir faturanın tanzim ettiğini, davacı şirketin önce söz konusu fiyat farkı faturasını müvekkili şirkete elden tebliğ etmek istediğini, ancak müvekkili şirketin kabul etmediğini, Davacı şirket söz konusu faturayı müvekkili şirkete kargo yoluyla gönderdiğini, içerisinde ne olduğu anlaşılamayan kargo, 27.08.2015’te müvekkili şirket sekreteri tarafından içeriği bilinmeden teslim alındığını, ancak içeriği anlaşılınca aynı fatura ertesi gün 28.08.2015 tarihinde müvekkili şirket tarafından … kargo ile davacı şirkete kargo yoluyla iade edildiğini,Fiyat farkı faturası müvekkili şirket tarafından, faturaya karşı yasal itiraz süresi olan 8 gün içerisinde iade edildiğini,Davacı Şirket fiyat farkının led ürünün fiyatının eksik yazılmasından kaynaklandığını iddia etmişse de 14/07/2015 tarihli faturaya konu led ürün fiyatının davacı şirketin müvekkili şirkete sunduğu fiyat teklifi ile birebir aynı olduğunu, dolayısıyla fiyatın eksik yazıldığı iddiasının asılsız olduğunu, Bilirkişi raporunun da bu durumun tespit edildiğini,Müvekkili şirketin takibe itirazında haklı olduğunu ve davacı şirketin icra takibinde kötü niyetli olduğunun açık olduğunu, ilk derece mahkemesinin de 11.08.2015 tarihli 6.188,86-TL tutarlı faturaya itirazının haklı bulunduğunu, ancak ilk derece mahkemesi davayı bu faturaya konu tutar bakımından kısmen reddetmesine rağmen, reddedilen kısım üzerinden müvekkili şirket lehine kötü niyet tazminatına hükmettiğini, Müvekkili şirketin itirazının 6.188,86-TL’lik tutar bakımından haklı görülmüş olması yerinde bir değerlendirme olmasına rağmen, davacı şirket aleyhine kötü niyet tazminatına hükmedilmemesinin hukuka aykırı olduğunu, İlk derece mahkemesinin 14.07.2015 tarihli … sıra nolu 59.729,20-TL tutarlı fatura bakımından yaptığı değerlendirmenin ve buna bağlı olarak takibin bu faturaya konu 30.000,00-TL üzerinden devamı yönünde tesis edilen kısmen kabul kararının haksız ve hukuka aykırı olduğunu, Faturaya konu ürünlerin bir kısmının hiç teslim edilmediğini, teslim edilen ürünlerin ise yüklemeye nezaret eden personel beklenmeksizin tıra yüklenmek suretiyle teslim edilen bir kısım ürünlerin de numuneye ve vaad edilene uygun olmadıklarının Azerbaycan’da koliler açılınca anlaşıldığını, bu durumun davacıyı mail yolu ile bilgilendirildiğini, Müvekkili şirketin gerek bu yazılı bildirimi gerekse sözlü tüm taleplerine rağmen davacı şirketin, değişim yapamayacağını belirtip ‘malı bu şekilde kabul edin, biz de birim fiyattan düşelim’ teklifinde bulunduğunu, Müvekkili şirketin ürünlerle ilgili ihbar ve ihtarları yazılı bir şekilde ve ürünlerin vaad edilene aykırı olduğu fark edilir edilmez zamanında yapıldığının aşıkar olduğunu, bu bakımdan ilk derece mahkemesinin gerekçeli kararında yer alan‘ usulüne uygun ayıp ihbarında bulunulmadığı, aksine gönderilen malların kabul edilerek kayda alındığı’ değerlendirmesinin mevcut duruma ve hukuka aykırı olduğunu, kabulünün mümkün olmadığını, İlk derece mahkemesinden numune ürünlerle teslim edilen ürünler üzerinde bilirkişi incelemesinin yapılmasını talep ettiklerini, ancak yerel mahkemesince teknik bilirkişi incelemesi yapılması talebinin reddedildiğini, İlk derece mahkemesi savunmalarını ispat etme olanağını ortadan kaldırdığını, hukuki dinlenilme hakkının ihlal edildiğini, Davacı şirket, cevaba cevap dilekçesi ekinde teslimata ilişkin irsaliye sunduğunu ve yerel mahkeme söz konusu irsaliyeyi dikkate alarak ürünlerin tamamının teslim edildiği kanaatine vardığını, ancak dosya kapsamındaki tüm dilekçelerinde belirttikleri üzere söz konusu irsaliyenin huzurdaki davada delil teşkil etmesinin mümkün bulunmadığını, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2017/19-809 E. 2017/943 K. sayılı ve 10.05.2017 tarihli ) Müvekkili şirket takibe itirazında haklı olmasına rağmen ve takip/dava konusu alacak likit olmadığı halde müvekkili şirket aleyhine icra inkar tazminatına hükmedilmesinin hatalı olduğunu, Bir an için ilk derece mahkemesinin davanın kısmen kabulüne dair verdiğini kararın yerinde bir karar olduğu varsayılacak olursa; müvekkili şirket takibe kötü niyetli bir şekilde, alacağın tahsilini geciktirmek amacıyla, haklı olmadığı halde itiraz etmediğini, Taraflar arasında; fatura konusu ürünlerin teslim edilip edilmediğini, teslim edilen ürünlerin numune olarak gösterilen ürünlere ve vaad edilen özelliklere uygun olup olmadığını, alacağın haklı ve miktar bakımından doğru olup olmadığına dair ihtilafın bulunduğunu, Kabul anlamına gelmemek kaydıyla, ilk derece mahkemesi istinafa konu edilen kararı, dosya kapsamında biri kök biri ek olmak üzere iki tane bilirkişi raporu almak suretiyle verdiğini, dolayısıyla takip konusu alacağın mevcudiyeti ve miktarı belirli ve likit olmayıp yargılamayı gerektirdiğini, İlk derece mahkemesi kararında alacağın likit olduğundan bahisle müvekkili şirket aleyhine kabul edilen miktar üzerinden icra inkar tazminatına hükmetmesinin hatalı olduğunu, (Yargıtay 15. Hukuk Dairesi’nin 2016/1118 E. 2017/1369 K. sayılı ve 28/03/2017 tarihli – Yargıtay 15. Hukuk Dairesi’nin 2016/4659 E. 2017/3373 K. sayılı ve 11/10/2017 tarihli ) Kabul anlamına gelmemek kaydıyla; davanın kısmen kabul edildiği nazara alınırsa ve kabul edilen kısım bakımından müvekkili şirket aleyhine icra inkar tazminatına hükmedilmesinin yerinde olduğu varsayılacak olsa bile; müvekkili şirketin reddedilen 6. 188,86-TL’lik kısım bakımından itirazında haklı olduğunun açık olduğunu, Davacı şirketin reddedilen kısım bakımından icra takibi başlatmakta kötü niyetli olduğunun sabit olduğunu, Reddedilen kısım bakımından müvekkili şirket lehine ve davacı şirket aleyhine kötü niyet tazminatına hükmedilmemiş olmasının hatalı olduğunu, Diğer taraftan icra takibinin 24.08.2015 tarihinde başlatıldığını, Fiyat farkı faturası müvekkil şirkete; icra takibi başlatıldıktan sonra 27.08.2015 tarihinde tebliğ edildiğini, yani davacı şirket, henüz müvekkili şirkete tebliğ etmediği bir faturayla, faturanın tebliğini ve müvekkil şirketin itiraz süresini beklemeksizin takip başlattığını, bu durumun davacı şirketin niyetininin açıkça ortaya koyduğunu, İleri sürerek, istinaf başvurusunun kabulü ile, yapılacak istinaf incelemesi sonucunda ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın külliyet reddine, yargılama giderleri ve ücreti vekaletin davacı şirkete tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, taraflar arasındaki açık hesap ticari ilişki nedeniyle bakiye alacağın tahsili için yapılan takibe itirazın iptali davasıdır. Mahkemece,1-Davanın kısmen kabulüne,2. İst. … İcra Md. … sayılı takibine davalının yapmış olduğu itirazın kısmen iptali ile takibin 30.000,00.-TL asıl alacak yönünden devamına, fazla talebin reddine, asıl alacağa takipten itibaren değişen oranda avans faizi yürütülmesine, 3-6.000,00.-TL icra inkar tazminatının davalıdan alınıp davacıya verilmesine, karar verilmiş ve karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Taraflar arasında, davacının satıcı, davalının alıcı olduğu ELEKTRİK MALZEMESİ satışı yönünden anlaşma bulunduğu ancak taraflar arasnda yazılı bir sözleşme bulunmadığı görülmüştür. Uyuşmazlık, Davacı tarafından davalıya satılan sözleşme konusu ürünlerin tamamının teslim edilip edilmediği, teslim edilenlerde ayıp bulunup bulunmadığı, süresinde ayıp ihbarında bulunulup bulunulmadığı ve takip yapılan icra müdürlüğünün ve mahkemenin yetkili olup olmadığı noktalarında toplanmaktadır. Davalı vekilinin, takibin yetkisiz yerde başlatıldığını ve davanın yetkisiz mahkemede ikame edildiğini, yetki itirazının reddine karar verilmesinin hatalı olduğuna yönelik istinaf sebebi incelendiğinde; Yargıtay 19 Hukuk Dairesi’nin2015/12892 Esas,2016/6409 Karar sayılı içtihadı ve yerleşik Yargıtay içtihatlarında da belirtildiği üzere fatura ilişkisinden kaynaklı borcun para borcu olup 6098 sayılı TBK’nın 89. madde hükmü uyarınca para borçlarının alacaklının ödeme zamanındaki yerleşim yerinde ifa edileceği, TBK 89/1. maddesi hükmü uyarınca davacı alacaklının muamele merkezinin bulunduğu İstanbul İcra Müdürlükleri ve İstanbul Ticaret Mahkemeleri’ de yetkili olduğundan, mahkemenin yetki itirazının reddine yönelik verdiği karar yerinde olup davalı vekilinin bu yöndeki istinaf sebebi yerinde görülmemiştir. Davalı vekilinin, Davacı şirket, söz konusu faturaya konu ürünlerin bir kısmını müvekkili şirkete hiç teslim etmediği,İlk derece mahkemece davacı tarafça dosyaya ibraz edilen sevk irsaliyesinin kim tarafından tanzim edildiğinin üzerinde durulmadan ve sevk irsaliyesinde yer alan imzanın müvekkili şirket yetkililerinden/personellerinden birine ait olup olmadığının tespite yönelik inceleme yapmadan, ürünlerin eksiksiz bir şekilde teslim edildiğinin kanaatine varıldığına yönelik istinaf sebebi incelendiğinde; Her ne kadar davalı vekili fatura içeriği malın bir kısmının müvekkiline teslim edilmediğini savunmuş ise de, Yargıtay 19 Hukuk Dairesi’ nin 2004/7898 Esas,2005/2012 Karar sayılı içtihadı ve yerleşik Yargıtay içtihatlarında da belirtildiği üzere,davalının usulüne uygun olarak tutmuş olduğu bilirkişi raporu ile saptanan ticari defterlerinde anılan faturanın kayıtlı olduğu anlaşılmaktadır. 6100 Sayılı HMK. Nın 222 maddesi uyarınca kanuna uygun olarak veya olmayarak tutulmuş olan ticari defterlerin münderecatı,sahibi ve halefleri aleyhine delil sayılır. Bu durumda artık davalı vekilinin malın teslim edilmediği yönündeki savunmasına itibar edilemeyeceğinden davalı vekilinin bu yöndeki istinaf sebebi yerinde görülmemiştir. Davalı vekilinin, teslim edilen ürünlerin ise numuneye ve vaad edilene uygun olmadıklarının Azerbaycan’da koliler açılınca anlaşıldığını, bu durumun davacıya mail yolu ile bilgilendirildiğini, Müvekkili şirketin ürünlerle ilgili ihbar ve ihtarları yazılı bir şekilde ve ürünlerin vaad edilene aykırı olduğu fark edilir edilmez zamanında yapıldığının aşıkar olduğunu, bu bakımdan ilk derece mahkemesinin gerekçeli kararında yer alan‘ usulüne uygun ayıp ihbarında bulunulmadığı, aksine gönderilen malların kabul edilerek kayda alındığı’ değerlendirmesinin mevcut duruma ve hukuka aykırı olduğuna yönelik istinaf sebebi incelendiğinde; YARGITAY 19 HD.’İN 07/11/2018 TARİH VE 2018/1788 ESAS, 2018/5562 KARAR SAYILI İÇTİHADINDA DA BELİRTİLDİĞİ ÜZERE; TTK nun 23/c maddesi hükmüne göre teslim sırasında malın ayıplı olduğu açıkça belli ise alıcı durumu iki iş günü içinde satıcıya ihbar etmelidir. Açıkça belli değil ise malın tesliminden sonra sekiz gün içinde incelemek veya incelettirmek ve bunun sonucunda malın ayıplı olduğu ortaya çıkarsa haklarını korumak için satıcıya ihbarda bulunmakla yükümlüdür. Somut olayda, davalı taraftan … tarafından davacı tarafa 27/07/2015 tarihinde çekilen mailde;”Olur verdiğimiz ve sevk edilen led driverlerin resimleri ilişiktedir,”şeklinde mesaj çekildiği, mesaj içeriğinin ayıp ihbarı niteliğinde olmadığı, Davalı tarafından muhatap davacıya Bakırköy …. Noterliği’nden çekilen 24/08/2015 tarih ve … yevmiye nolu ihtarda ;” Muhatap’tan satın alınan ve Azerbeycan’a sevk edilen ürünlerin Azerbeycan şantiyesinde kurulmak üzere paketleri açıldığında Muhatap’ın ihtar edene vermeyi taahhüt ettiği ürünler olmadığı,vermeyi taahhüt ettiği ürünlerden daha ucuz, düşük kalitede ve istenilen özelliklerde olmayan ürünler sevk ettiği tespit edilmiştir. Bu durumun iyi niyet çerçevesinde halli için Muhatap şifahen defalarca uyarılmış olmasına rağmen Muhatap sorunun çözümü için bugüne kadar herhangi bir adım atmamış,bu nedenle Muhatap’a bu ihtarnamenin gönderilmesi zaruri olmuştur, ihtarnamenin Muhatap’a tebliğ tarihinden itibaren 3 gün içerisinde vermeyi taahhüt ettiği ürünleri teslim etmesini,nakliye,ihracat/ithalat masrafları için toplam:9700 USD. Nin ödenmesi,” ihtar edilmiştir. Davacı tarafından da davalıya Kadıköy ….Noterliği’nden 31/08/2015 tarih ve … yevmiye nolu cevabi ihtar çekilerek ürünlenin tam ve eksiksiz teslim edildiğini, eğer bu konuda bir ayıp söz konusu ise süresi içerisinde ayıp ihbarında bulunulması gerekirken böyle bir ayıp ihbarının olmadığını ve ihtarnamenin tüm içeriğine itiraz ettiklerini belirtmişlerdir. YARGITAY 19 HUKUK DAİRESİ’ NİN 17/06/2015 tarih ve 2014/20383 ESAS, 2015/9007 KARAR SAYILI İÇTİHADINDA BELİRTİLDİĞİ ÜZERE, Somut olayda uyulması gereken TTK. Madde 23/1-c maddesine göre açık, ayıp halinde alıcının 2 gün içerisinde davalıya ayıp ihbarında bulunduğunu yazılı belge ile kanıtlaması gerekmektedir. Davalı bu iddiasını mahkeme dosyasına sunduğu delillerle kanıtlayamamıştır. Davalının, TTK 23/1-c gereğince ayıp ihbarını süresinde yapmadığı, YARGITAY 19 HUKUK DAİRESİ’NİN 25/09/2014 TARİH VE 2014/9627 ESAS,2014/14177 KARAR SAYILI İÇTİHADINDA DA BELİRTİLDİĞİ ÜZERE, dosyadaki belgeler incelendiğinde davacı tarafından gönderilen malın fatura içeriği ile çelişmediği bir başka deyişle faturada yazılı olan malın gönderildiği, malın siparişe uygun olmadığı iddiasında bulunan davalının öncelikle bunu ispatlaması gerekmekle birlikte, tarafların ticari kayıt ve belgeleri üzerinde yapılan inceleme sonucunda davalı şirketin ticari defterlerindeki kayıtlarına göre takip tarihi itibariyle davacı şirkete 30.000,00.-TL borçlu olduğunun göründüğü, davalı aleyhine oluşan bu kaydın davalıyı bağladığı, davalının usulüne uygun ayıp ihbarında bulunmadığı, aksine davacı tarafından gönderilen malların kabul edilerek kayda alındığı, taraflar arasında mutabakatsızlığı oluşturan 6.188,00.-TL tutarlı fiyat farkı faturasından dolayı davacı tarafa yemin teklif hakkının mahkemece hatırlatıldığı ancak davacı tarafın yemin teklif etmediği dolayısıyla bizzat davalı kayıtları ile ispatlanan 30.000,00.-TL alacak yönünden davanın kısmen kabulüne yönelik verilen karar yerinde olup davalı vekilinin istinaf talebi yerinde görülmemiştir. Davalı vekilinin, İlk derece mahkemesi kararında alacağın likit olduğundan bahisle müvekkili şirket aleyhine kabul edilen miktar üzerinden icra inkar tazminatına hükmetmesinin hatalı olduğuna yönelik istinaf sebebi incelendiğinde, Davaya ve takibe konu alacak faturaya dayalı açık hesap ticari ilişkiden kaynaklandığından,bu bağlamda takibe konu fatura alacağının miktarı likit, belirlenebilir olduğu, bu nedenle mahkemenin davalı aleyhine icra inkar tazminatına hükmedilmesinin usul ve yasaya uygun olduğundan davalı vekilinin bu yöndeki istinaf sebebi yerinde görülmemiştir. Davalı vekilinin, İlk derece mahkemesi kararında ret edilen miktar yönünden müvekkili lehine kötüniyet tazminatına hükmedilmemesine yönelik istinaf sebebi incelendiğinde, borçlu lehine İİK 67 maddesine göre kötüniyet tazminatına hükmedilebilmesi için takipte alacaklının kötüniyetli olduğunun ispatlanması gerekir. Reddedilen alacak miktarı yönünden davacı alacaklının takipte kötüniyetli olduğu ispatlanamadığından kötüniyet tazminatına hükmedilmemesi usul ve yasaya olup davalı vekilinin bu yöndeki istinaf sebebi yerinde görülmemiştir. Sonuç itibariyle, dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına, ispat külfeti kendisinde olan davalının savunmasını usulüne uygun delillerle ispatlayamamasına göre; mahkeme kararı usul ve yasaya uygun olduğundan davalı vekillinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nun 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davalı tarafından yatırılan 98,10 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 2.049,30 TL istinaf karar harcından istinaf eden davalı tarafından istinaf aşamasında peşin olarak yatırılan toplam 512,33 TL ( 35,90 TL + 476,43 TL ) harcın mahsubu ile bakiye 1.536,97 TL’ nin davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden davalı üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa talep halinde yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 06/11/2019 tarihinde HMK 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.