Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2018/1159 E. 2019/1900 K. 25.12.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1159 Esas
KARAR NO : 2019/1900 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI : 2017/1107 Esas 2017/1618 Karar
TARİH: 29/12/2017
DAVA: Ticaret Sicil Memurunun Kararına İtiraz
KARAR TARİHİ : 25/12/2019
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFIN İDDİASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, 30/11/2017 tarihinde şirket merkezinde olağanüstü genel kurul yapıldığını, alınan kararla ilgili tescil işlemi için tasfiye memuru aracılığıyla İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğüne başvurulduğunu, ancak 12/12/2017 tarihli … B W tahakkuk numaralı kararla “tasfiye kararı alınabilmesi için gerekli toplantı ve karar yeter sayıları sağlanmadığından” tescil işleminin yapılmadığını, oysa ki TTK 418 madde gereğince 1/4 pay sahiplerini karşılayan oranla genel kurulun toplanabileceğini, dolayısıyla söz konusu genel kurulda mevzuatın gerektirdiği toplantı ve karar yeter sayısınını bulunduğunu, İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü tarafından verilen kararın dayanaksız olduğunu ileri sürerek, söz konusu ret kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 29/12/2017 tarih ve 2017/1107 Esas, 2017/1618 Karar sayılı kararında;”Talep, TTK’nun 34 vd. maddelerine göre itiraza ilişkindir.Davacı şirketin 15/11/2017 tarihinde TTSG’de yayınlanan YK kararı, 30/11/2017 tarihli Olağanüstü Genel Kurul Toplantı tutanağı, ekindeki pay sahipleri listesi ve aynı toplantıya katılanların listesine ilişkin evrak kapsamına göre; davacı şirketin toplam 55.040 paydan oluşan toplam sermayesinin bulunduğu, 2752 paya tekabül eden %58’lik ortak katılımı ile olağanüstü genel kurulun yapıldığı ve oy birliğiyle tasfiye kararı alındığı anlaşılmaktadır.TTK 529/1-d maddesine göre tasfiye kararı, TTK 421/3 ve 4. maddeleri gereğince sermayenin en az %75’ini oluşturan payların sahiplerinin veya temsilcilerinin oyları ile alınabilir.30/11/2017 tarihli Genel Kurul tutanağı ve ekleri incelendiğinde, genel kurulun %58 pay sahiplerinin katılımı ile gerçekleştirildiği ve katılanların oybirliğiyle karar alındığı görülmekte ise de yukarıda sözü edilen %75’lik karar yeter sayısı sağlanmamış olduğundan İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğünün tescil talebinin reddi kararı yerindedir…”gerekçesi ile, İtirazın reddine karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile, İlk derece mahkemesi ret gerekçesinin hatalı olduğunu, … Yönetim Kurulunun 08.11.2017 tarihli ve 2017/14 sayılı kararı ile 30.11.2017 tarihinde saat 14.00’te ilan edilen gündemdeki dördüncü madde hakkında TTK m. 529(b) hükmü uyarınca karar alınması amacıyla olağanüstü genel kurul toplanmasına karar verildiğini, bu kararın TTK m.414 hükmüne uygun olarak Türk Ticaret Sicili Gazetesinin 15.11.2017 tarih ve 9452 sayılı nüshası ile ilan edildiği, ayrıca 10.11.2017 tarihinde Arnavutköy postanesinden nama yazılı pay sahiplerine taahhütlü mektup ile toplantı günü ve gündemi bildirildiğini, Müteakiben 30.11.2017 tarihinde belirtildiği saatte olağanüstü genel kurul toplantısı gerçekleştirilerek oybirliği ile şirketin TTK m.529(b) hükmü uyarınca işletme konusunun gerçekleşmesinin imkânsız hale gelmesi sebebi ile sona erdiğinin tespiti yapıldığını, oy birliği ile alınan kararın ardından ise tasfiye işlemlerine geçildiğini, ancak İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü tasfiye kararı alınabilmesi için gerekli toplantı ve karar yetersayılarının sağlanamadığı gerekçesi ile tescil talebini reddettiğini, İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü’nün bu kararına itiraz etmek amacı işbu davanın açıldığını, ancak yapılan yargılama neticesinde itirazın reddine karar verildiğini, genel kurul toplantısında TTK m.529(b) hükmü uyarınca işletme konusunun gerçekleşmesinin imkânsız hale gelmesi sebebi ile şirketin sona erdiği tespit edildiği ve bu sebeple tasfiye işlemlerine geçildiğini, ancak İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin itirazı ne genel kurul kararında ne de dava dilekçesinde bahsi dahi geçmeyen, genel kurul kararının konusu ile bağlantısı olmayan TTK m.529(1)-d hükmü çerçevesinde değerlendirdiği ve bu hükmü gerekçe göstererek davanın reddine karar verdiğini, İnfisah ve fesih kavramlarının, Türk Ticaret Kanununda ayrı ayrı düzenlendiğini, infisah kelimesi ortaklığın kendiliğinden sona ermesi anlamına geldiğini, eldeki davaya konu genel kurul kararı ile müvekkili şirketin işletme konusunun gerçekleşmesinin imkansız hale geldiğinin tespit edildiğini, genel kurul kararı ile şirketin feshine karar verilmediğini, oy birliği ile şirketin işletme konusunun imkansız hale geldiği tespit edildiğini, işletme konusunun imkansız hale gelmesi ile şirketin “infisah” ettiğini, dolayısı ile, eldeki davaya konu genel kurul kararı hakkında TTK. m.529(1)-d değil, m.529(1)-b hükmünün uygulanması gerekeceğini, Kanunda ayrıca ve aksine bir düzenleme bulunmadığından, işletme konusunun imkansız hale geldiğine ilişkin karar alınabilmesi için genel toplantı ve karar nisabı yeterli olduğunu, genel kurul toplantı ve karar nisabı TTK m.418 hükmü ile belirlendiğini, Türk Ticaret Kanunu’nun çeşitli yerlerinde TTK m.418 dışındaki özel toplantı ve karar nisapları istisnai olarak gösterildiğini, bu istisnalardan bir tanesi de, herhangi bir fesih nedeni olmadan, genel kurulun kendiliğinden fesih kararı almasında %75’lik toplantı ve karar nisabı arayan TTK m.529(1)-d hükmü olduğunu, istisnai bir hükmün dar yorumlanması genel yorum kurallarının gereği olduğunu, dolayısı ile, istisnai TTK m.529(1)-d hükmünün fesih dışında anonim şirketin kendiliğinden infisah etmesi ile sona ermesi haline ilişkin m.529(1)-b hükmünde düzenlenen duruma uygulanması mümkün bulunmadığını, bu halde, İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü’nün tescil talebinin reddine ilişkin gerekçesinin kanuna aykırı olduğunu, Müvekkili şirketin işletme konusu üç ayrı sebeple imkânsız hale geldiğini, öncelikle; müvekkili şirketin madencilik faaliyetini gerçekleştirmek istediği bölgede maden rezervinin bitmesi nedeniyle madencilik faaliyetlerinin sona erdiğini, ayrıca kıyı kenar çizgisinin deniz tarafında gerçekleştirilecek madencilik faaliyetleri için Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’ndan alınması gereken izinlerin müvekkili şirketin başvurusunun üzerinden yaklaşık iki sene geçmesine rağmen verilmediğini, idari makamların bu konuda kararlı olmaları ve gerekli izinlerin verilmeyeceğine dair tavır göstermeleri sebebi ile müvekkili şirketin bu alanda madencilik faaliyetinde bulunması imkansız hale geldiğini, deniz içerisinde yer alan Maden Ruhsatı dışında yeni bir yatırım için gerekli sermayenin sağlanabilmesi için ise gayrimenkul satışı veya sermaye artırımı yoluna gidilmesi gerektiğini, ancak sermayenin %25’den fazlasına sahip ortakların her iki seçeneği de kabul etmediğinden yeni bir yatırım yapılarak müvekkili şirketin işletme faaliyetlerini sürdürülmesinin mümkün olmadığını, bu nedenlerle müvekkili şirketin işletme konusunun gerçekleşmesinin imkansız hale geldiğini, dolayısı ile itiraza konu genel kurul kararının, müvekkili şirketin içinde bulunduğu duruma ve kanuna uygun şekilde TTK m.529(1)-b hükmü çerçevesinde basit nisapla alındığını, TTK m. 529(1) hükmünün yukarıda bahsi geçen iki fıkrası ayrı ayrı değerlendirildiğinde, kanunun yoruma yer bırakmayacak ölçüde açık olduğunu, TTK 529(1)-b hükmünün, “Anonim şirket; … işletme konusunun gerçekleşmesiyle veya gerçekleşmesinin imkansız hale gelmesiyle, … sona erer.” şeklinde olduğunu, bu halde, “şirketin sona ermesine/feshine” ilişkin ayrıca bir karar alınmasının gerekmeyeceğinin açık olduğunu, diğer bir deyişle, anonim ortaklığın işletme konusunun imkansız hale gelmesi halinde şirket ayrıca bir karar gerekmeksizin sona ereceğini, TTK 529(1)-d hükmü ise, “Anonim şirket, … 421 inci maddenin üçüncü ve dördüncü fıkralarına uygun olarak alınan genel kurul kararıyla, … sona erer.” şeklinde olduğunu, bu halde TTK 529(1)-b hükmünden farklı olarak “fesih kararı” alındığını, anonim şirketin genel kurul kararı ile feshine karar verilebilmesi için kanun ayrıca ve açıkça TTK m.421/3 ve 4 hükümleri ile belirlenen nisaplara uygun şekilde karar alınması şartını öngördüğünü, TTK 529(1)-b hükmü böyle bir düzenleme içermediğini, nitekim, 30.11.2017 tarihli genel kurulda, şirketin “feshine” ilişkin herhangi bir karar alınmadığı, yalnızca “şirketin işletme konusunun imkansız hale geldiğinin tespitine” karar verildiğini, İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğünün ret kararı ve İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin itirazın reddine ilişkin kararının kanuna açıkça aykırı olduğunu, Mevzuatta belirtilen toplantı ve karar nisaplarına uygun olarak gerçekleştirilen olağanüstü genel kurul toplantısında alınan kararın tescil edilmesi gerekirken tescil talebimizin reddedilmiş olmasının kanuna aykırı olduğunu, İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü’nün kanuna aykırı kararına ilişkin itirazın ise İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından hatalı değerlendirme yapılarak reddedildiğini, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, davanın kabulüne, 30/11/2017 tarihli olağanüstü genel kurul kararının ticaret siciline tesciline, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER : İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/1107 Esas 2017/1618 Karar sayılı dosyası kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, TTK 34. maddesi uyarınca itiraza ilişkindir.Mahkemece dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu, 30/11/2017 tarihli Genel Kurul tutanağı ve ekleri incelendiğinde, genel kurulun %58 pay sahiplerinin katılımı ile gerçekleştirildiği ve katılanların oybirliğiyle karar alındığı görülmekte ise de yukarıda sözü edilen %75’lik karar yeter sayısı sağlanmamış olduğundan İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğünün tescil talebinin reddi kararının yerinde olduğu gerekçesi ile, itirazın reddine karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Uyuşmazlık, TTK 529/1-b maddesi uyarınca Anonim Şirket’in tasfiyesine karar verilebilmesi için genel kurul toplantı ve karar nisabının ne olduğu ve mahkemece verilen kararın yerinde olup olmadığı noktasındadır.Anonim Şirketlerde sona Ermenin düzenlendiği TTK 529 Maddesinde;” a) Sürenin sona ermesine rağmen işlere fiilen devam etmek suretiyle belirsiz süreli hâle gelmemişse, esas sözleşmede öngörülen sürenin sona ermesiyle,b) İşletme konusunun gerçekleşmesiyle veya gerçekleşmesinin imkânsız hâle gelmesiyle,c) Esas sözleşmede öngörülmüş herhangi bir sona erme sebebinin gerçekleşmesiyle, d) 421 inci maddenin üçüncü ve dördüncü fıkralarına uygun olarak alınan genel kurul kararıyla,e) İflasına karar verilmesiyle,f) Kanunlarda öngörülen diğer hâllerde,” sona ereceği hükmü düzenlenmiştir.Somut olayda, GEMAD Yönetim Kurulunun 08.11.2017 tarihli ve 2017/14 sayılı kararı ile 30.11.2017 tarihinde saat 14.00’te ilan edilen gündemdeki dördüncü madde hakkında TTK m. 529(b) hükmü uyarınca karar alınması amacıyla olağanüstü genel kurul toplanmasına karar verildiği, bu kararın TTK m. 414 hükmüne uygun olarak Türk Ticaret Sicili Gazetesinin 15.11.2017 tarih ve 9452 sayılı nüshası ile ilan edildiği, ayrıca 10.11.2017 tarihinde nama yazılı pay sahiplerine taahhütlü mektup ile toplantı günü ve gündemi bildirildiği, Müteakiben 30.11.2017 tarihinde belirtilen saatte olağanüstü genel kurul toplantısı gerçekleştirildiği, davacı şirketin toplam 55.040 paydan oluşan toplam sermayesinin bulunduğu, toplantıya itibari değeri 2.752 TL. olan 2752 adet payın vekaleten temsilen, itibari değeri 29.618 TL. Olan 29.618 adet payında asaeten olmak üzere toplantıda temsil edildiği ve yapılan oylama sonucu 32370 adet pay karşılığı oy birliği ile TTK 529/b maddesine ilişkin teklifin kabul edilmesine, TTK. 529/b maddesi gereği şirketin sona ermiş sayıldığının tespitine 32.370 pay karşılığı oy birliği ile karar verildiği, 32.370 paya tekabül eden %58,81’lik ortak katılımı ile olağanüstü genel kurulun yapıldığı ve oy birliğiyle tasfiye kararı alındığı anlaşılmaktadır.Dava konusu olağanüstü genel kurulda alınan 4 ve 5 nolu kararlar şirketin tasfiyesi sonucunu doğuracağından, 6102 sayılı TTK’nın 529/1-d ve 421/3-4 maddeleri uyarınca sermayenin en az %75’ini oluşturan pay sahiplerinin veya temsilcilerinin olumlu oyları ile alınabilir. Bu itibarla yukarıdaki gerekçeyle davanın reddine yönelik verilen karar yerinde olup davacı vekilinin istinaf sebebi yerinde görülmemiştir.
Sonuç itibariyle, dosya kapsamı, mahkemenin kabul ve gerekçesi ve istinaf sebepleri gözetildiğinde; mahkeme kararı usul ve yasaya uygun bulunduğundan davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesine göre esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nun 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 98,10.TL istinaf başvuru harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 44,40.TL istinaf karar harcından davacı tarafından istinaf aşamasında peşin olarak yatırılan 35,90.TL istinaf karar harcının mahsubu ile bakiye 8,5.TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Karar kesinleştiğinde ve talep halinde artan gider avansı varsa yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’ nın 361/1. maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’ da temyiz yolu açık olmak üzere 25/12/2019 tarihinde oy birliği ile karar verildi.