Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2018/1156 E. 2019/1443 K. 23.10.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1156 Esas
KARAR NO : 2019/1443 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEME : BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİH : 10/04/2018
DOSYA NUMARASI: 2014/1290 Esas 2018/425 Karar
DAVA : Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 23/10/2019
İlk derece Mahkemesinde yapılan yargılama sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili … ile ortağı olduğu davalı …Tic. Ltd. Şti arasında 07/09/ 2010 tarihinde “Kıymetli Evrakların Takip,Tahsil ve Paylaşımı” başlıklı sözleşme imza- landığını, bilahare davacının hissesini şirket dışında … isimli şahsa devri sonrasında sözleşme tarihinde şirketin üçüncü kişilerdeki 724.337,13 TL lik alacağın tasfiyesi ve hissesine isabet eden 181.084,23 TL nin …’a ödenmesinin kararlaştırıldığını, sözleşmenin 4. maddesine göre tam tahsilatın 24 ay içinde tamamlanması ve 1/4 ‘e isabet eden tahsilatın davacıya verilmesinin , 5. Mad- dede ise tahsilatın 24 ay içinde yapılmaması halinde sonuçlandırılamayan kısım ile ilgili olarak ba- kiye alacak kısmı kadarının şirket yetkilisi … tarafından verilen teminat senedi ile işle- me koyma ve tahsil hakkı verildiğini, sözleşmenin 7.maddesinde ” iş bu alacakların tahsilinin müm- kün olmaması veya şüpheli alacağa dönüşmesi halinde şirket muhasebe kayıtlarına gider yazılabi- leceği, bu durumda hisseye isabet eden vergi indirim tutarının …’a ödeneceği” hususunun “düzenlendiğini, sözleşmenin imzalanmasından sonra davacı …’un 13/09/2010 tarihinde hisse devri kararı ile şirket ortaklığından ve müdürlük görevinden ayrıldığını, davalı taarfın sözleşme gereğince üstlendiği alacakları tahsili ile ilgili yasal süreci başlatma yükümlülüğünü yerine getir- mediğini, bu yükümlülüğün yerine getirilmesi talebiyle keşide ve tebliğ olunan Bakırköy ….No- terliği’nin 20/01/2011 tarih ve … yevmiye nolu ihtarnameye cevaben gönderilen Bakırköy …. Noterliği’nin 10/02/2011 tarih … yevmiye nolu cevabi ihtarnamesinde dosyaların avukata veri- leceği, bir kısım borçlulardan çek ve senet alındığı, tahsilat yapıldığında aktarılacağı yönünde cevap verildiğini, sözleşme yükümlülüklerine uyulmaması nedeniyle bu kez Bakırköy …. Noterliği’nden … yevmiye nolu ihtarnamenin tebliğ edildiğini, Ankara …. Noterliği’nin 06/04/2011 tarih ve … yevmiye nolu cevabi ihtarnamesi ile belirtilen miktarların tahsil edilmeye çalışıldığının bildirildiğini, sözlemede belirlenen 24 aylık süre içinde tahsilatlar tamamlanamadığından sözleşmeye konu … tarafından verilen teminat senedinin Bakırköy … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyası üzerinden takibe konulduğunu, borçlunun itirazı üzerine Bakırköy 4. İcra Hukuk mahkemesi’nce 2012/1055 Esas, 2012/1292 Karar nolu ilam ile “senedin teminat senedi nite- liğinde olduğu, kayıtsız şartsız muayyen borç ikrarını içermediği ” gerekçesiyle takibin iptaline karar verildiğini, ilamın onanarak kesinleştiğini, sözleşme kapsamında bugüne kadar davalı tarafça 40.504,93 TL ödeme yapıldığını ve bakiyesinin ödenmediğini beyanla Kıymetli Evrakların Takip, Tahsil ve Paylaşımı” başlıklı sözleşme gereğince belirsiz alacağın tahsili ile harcı tamamlanmak suretiyle bakiye alacağın 24 aylık süre sonu olan 07/09/2012 tarihinden itibaren işleyecek reeskont faizi ile birlikte tahsilini talep etmiştir.Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle, dava konusu alacağın Bakırköy …. İcra Müdürlüğü’nün … esas ve Bakırköy …. İcra Müdürlüğü’nün … esas nolu dosya ile belli oldugunu, davanın belirsiz alacak davası olarak açılamayacağını, taraflar arasındaki 07/09/2010 tarihli “Kıymetli Evrakların Takip,Tahsil ve Paylaşımı” başlıklı sözleşmede bir kısmı faturalandırılmamış dahil olsa tüm alacak kalemlerinin başlıklandırıldığını, bu alacak kalemleri için belirlenen meblağın 724.337,13 Tl ve tahsil edilmesi halinde davacıya düşen meblağın 181.084,28 TL olduğunu, protokolün 4.md gereğince işlemlerin başlatıldığını, bir kısım alacaklar için icrai işlem başlatmak için fatura kesmek gerektiğini, icrai işlemler başlatıldığında bir çok borç- lunun iş yeri adreslerinin dahi olmadığı, tebligatların yapılamadığı, borçlulardan her hangi bir tahsilat yapılamadığının görüldüğünü, ancak ticari hayat gereği şirketlerin yeniden aktif olma ihtimaline binaen takiplerin devam ettiğini, davacının hissesini alıp alamayacağının bu şirketlerden tahsilat yapılmasına bağlı olduğunu, davacının iradesinin tahsilata değil şüpheli alacak olarak kalması şartıyla vergi indirimine ilişkin ise bu hususta müvekkiline irade bildiriminde bulunmadığını, tahsilatların yapılması ve sonucundan bilgi verilmesi hususunda keşide ve tebliğ olunan ihtarnamalere tüm ayrıntısı ile cevap verildiğini, sonuç itibariyle davacıya intikal ettirilmeyen hiç bir tahsilat bulunmadığını beyanla davanın reddini savunmuştur.Davacı vekili ıslah dilekçesinde özetle, bilirkişinin 14.10.2016 tarihli Ek Raporunun Sonuç Kısmında 1. Seçenek olarak belirtilen 131.579,21-TL alacak tespitine ilişkin olarak, davayıı 10.000, 00TL dan 121.579,21-TL artırarak 131.579,21-TL olarak ıslah ettiklerini, ileri sürerek dava dilekçesi, ıslah dilekçesi, bilirkişi raporları ve tüm dosya içeriği dikkate alınarak davanın ıslah edilen toplam miktar üzerinden kabulüne, 131.579,21-TL alacağın reeskont faizleri ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:İlk derece Mahkemesi 10/04/2018 tarih 2014/1290 Esas – 2018/425 Karar sayılı kararında;”… Dosya ile ticari kayıtlar üzerinde yapılan inceleme sonucu SMMM …. ve Doç. Dr…. tarafından düzenlenen 28/03/2016 tarihli ve SMMM .. tara- fından düzenlenen 14/09/2017 tarihli rapora göre ;söz konusu protokol kapsamında davalı tarafın alacaklı olduğu şirketlerden yapmış olduğu ve davacıya ödediği tahsilat toplamı 49.505,07 TL’dir.Dosyaya ibraz olunan bilirkişi raporları üzerindeki denetim sonucu 14/09/2017 tarihli raporda maddi hata yapıldığı tespit edilmiş, re’sen yapılan hesaplamaya göre ;davacının protokol kapsamında tahsili gereken alacağının esasen (724.337,13 x1/4=)181.084,28 TL , tahsil edilen 49.505,07 TL ala- cağın mahsubundan sonra bakiye alacağın 131.579,21 TL olduğu tespit edilmiştir.Taraflar arasında düzenlenen protokol hükmüne göre hesaplanan 3.991,88 TL KDV + 9.349,70 TL avukatlık ücreti + 795,99 TL SGK prim payı alacağından ibaret toplam 13.537,57 TL ‘nin davacının alacağından yapılacak “haklı kesinti ” olarak değerlendirilmesi , buna göre 131.579,21 TL- 13.537,57 TL = 118.041,64 TL alacağa 3.991,88 TL KDV ilavesi ile 122.033,52 TL alacağın davacı tarafa ödenmesi gerekmektedir.Dosyaya ibraz olunan ihtarname örneklerinin tetkikinden ;davacının söz konusu protokolden kaynaklanan alacaklarının ödenmesi hususunda davalı tarafa keşide ve tebliğ ettirdiği ihtarnamelerin sonuçsuz kaldığı, cevaben protokolde kararlaştırılan alacakların tahsiline çalışıldığı, tahsil edilip de davacıya ödenmeyen bir paranın bulunmadığı bildirildiği görümüştür.Her ne kadar davalı taraf cevap dilekçesinde “protokolün 4.md gereğince alacağın tahsili hususunda işlemlerin başlatıldığını, bir kısım alacaklar hakkında icrai işlem başlatmak için fatura kesmek gerektiğini, icrai işlemler başlatıldığında bir çok borçlunun iş yeri adreslerinin dahi ol- madığı, tebligatların yapılamadığını, borçlulardan her hangi bir tahsilat yapılamadığını, ancak ticari hayat gereği şirketlerin yeniden aktif olma ihtimaline binaen takiplerin devam ettiğini, davacının hissesini alıp alamayacağının bu şirketlerden tahsilat yapılmasına bağlı olduğunu,” savunmuş ise de davacının protokole bağlanan dava konusu alacağının ,borçlu şirketlerden tahsil şartına bağlanmadığı, protokolde/sözleşmede söz konusu alacak ile ilgili davalıların sorumluluğunu ortadan kaldıran bir hüküm bulunmadığı anlaşılmakla bu yöndeki savunmaya itibar edilmemiştir.Davacının talebi 24/11/2016 tarihli dilekçe ile 131.579,21 TL’e yükselttiği ve bu rakam üzerinden harcı ikmal ettiği, mahkememizce yapılan yargılama sonunda tahsili gereken alacağın 122.033,52 TL olarak tespit edildiği anlaşılmakla davanın kısmen kabulüne karar verildiği…”gerekçesi ile;Davanın KISMEN KABULÜNE, Taraflar arasındaki 07/09/2010 tarihli “Kıymetli Evrakların Takip Tahsil ve Paylaşımı Sözleşmesi” gereğince, davacının 122.033,52 TL tutarındaki alacağının dava tarihi olan 03/12/2014 tarihinden itibaren işleyecek reeskont faizi ile birlikte davalılardan tahsil edilerek davacıya ödenmesine,Fazlaya ilişkin davacı talebinin reddine, karar verilmiş ve karara karşı davalılar vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı şirket vekili istinaf dilekçesinde özetle; Davalı taraf; dosyada mevcut ve bilirkişi raporlarında da detaylı olarak dökümü belirtilen kıymetli evraklarla ilgili icra takiplerinin başlattığını, tahsil edilen meblağlardan davacının hissesine isabet eden miktarı davacının banka hesabına havale ettiğini, tahsil edilemeyen bir kısım evrakın ise şüpheli alacaklara atarak davacının hissesine isabet eden vergi miktarını davacıya ödediğini, ancak tahsili mümkün olmayan bir kısım evraklarla ilgili icra dosyalarını ise ileride tahsil ihtimali olmasına binaen iyi niyetle açık tuttuğunu ve beklettiğini, nitekim bu dosyalarla ilgili olarak da zaman zaman tahsilat yapılarak davacının banka hesabına aktarıldığını,Yapılan ve yapılamayan tahsilatların tamamının davacı tarafa elektronik posta ve noter marifetiyle gönderilen ihtarnameler ile bildirildiğini, bilirkişinin de davalı tarafın defter ve kayıtları üzerinde yaptığı detaylı incelemede yapılan tahsilatlardan davacının hissesine isabet eden kısmın davacıya ödendiğinin tespit ettiğini ve doğruladığını, zaten davanın dayanağı olan taraflar arasındaki protokolün başlığının “kıymetli evrakların takip, tahsil ve paylaşımı” olduğunu,Tahsil edilmeyen alacağın ise paylaşılamayacağının izahtan vareste olduğunu, protokolde de tahsil edilemeyen evraktan davacıya ödeme yapılacağına ilişkin herhangi bir hükmün olmadığını, aksi durumun haksız kazanca ve sebepsiz zenginleşmeye neden olacağını, bu nedenle taraflar arasındaki protokole tahsil edilemeyen alacakların şüpheli alacağa atılarak vergiden düşülmesine dair hükmün konulduğunu, şayet sözleşmede tahsil edilemeyen alacaklardan davacıya ödeme yapılacağına dair hüküm olsaydı, bu alacakların şüpheli alacağa atılarak vergiden düşüleceğine ilişkin hüküm olamayacağını, bilirkişilerin ve yerel mahkemenin bu detayı atladıklarını,Bilirkişi raporunda yer alan davalı tarafından henüz tahsil edilmemiş alacaklardan davalı payına düşen 81.327,40 TL ile ilgili kısmı kabul etmediklerini ve itiraz ettiklerini, çünkü bilirkişilerin de raporlarında belirttiği gibi bu meblağın davalı tarafından tahsil edilmediğini, İddia edildiği gibi protokolün 5. maddesinde, avukatın 24 ay içerisinde sonuçlandıramadığı evraklarla ilgili davacı …’a ödeme yapılacağına ilişkin hiçbir hükmün olmadığını, protokolün 5. maddesi; tahsil edilemeyen alacaklarla ilgili olarak davacıya isabet eden kısmı 3. şahıslara temlik etme veya davacıya bakiye alacak kadar teminat senedini işleme koyma yetkisinin verdiğini, protokolün 6. ve 7. maddelerinde ise 5. maddeyi tamamlayıcı ve açıklayıcı hükümlerin yer aldığını,Bilirkişilerin bu maddeyi yanlış anladıklarını, Her iki madde de tahsil edilemeyen alacaklarla ilgili olarak davacıya herhangi bir ödemenin yapılmayacağını, ancak talebi halinde kendisine temlik yapılabileceğini gayet açık bir şekilde hükme bağlandığını, Tahsil edilemeyen alacaklarla ilgili olarak protokolün her üç maddesinde de (5 – 6 ve 7.Maddeler) davacıya ödeme yapılacağına dair hiçbir kayıtın olmadığını,Davacının bizzat kendisinin tahsil edemediği …’nın 05/08/2008 tarihli çekini aradan 3 yıl geçtikten sonra, 15/04/2011 tarihinde tahsil için davalıya vermesinin hukuki açıdan hiçbir geçerliliğinin olmadığını, çünkü davacının bu çeki tahsil edebilse 3 yıl içinde tahsil edeceğini, tahsili mümkün olmayan … çekini, tahsil için tüm yasal yolları denedikten 3 yıl sonra davalıya vermenin hiçbir anlamı ve hukuki değerinin olmadığını,Davacı … çekini tahsil etmekle yükümlü olduğunu, bu tahsilatı yapamadığı gibi çek bedeli alacağından mahsup edilmediğini, Davacı tarafın, davalının borçlu … hakkında işlem başlatmadığı yönündeki beyanı da tamamen gerçek dışı olduğunu, davalı borçlu … hakkında Ankara …. İcra Müdürlüğü’nün … Esas no’lu dosyası ile icra takibi başlattığını, ancak borçlu bulunamadığını ve adresinin tespit edilemediğini, bu nedenle icra takibinin sonuçsuz kaldığını ve borçludan herhangi bir tahsilatın yapılamadığını, Bilirkişilerin dosya kapsamı ile davalı tarafın defter ve kayıtları üzerinde yaptıkları son derece detaylı inceleme sonucunda, davalı tarafından 55.640,07 TL tahsilat yapıldığını, tahsilatın 49.505,07 TL’sinin davacıya ödendiğini, davacıya 6.135,00 TL daha ödeme yapılması gerektiğinin tespit ettiklerini,Bilirkişilerin tespit ettiği 6.135,00 TL fark, bilirkişinin …. ile ilgili olarak davacıya yapılan banka ödeme dekontlarının bir kısmını görmemesinden, … ile ilgili olarak yapılan hesaplamalarda ise faturalardaki KDV’yi dikkate almamasından ve … ile ilgili ödeme avukat ücretinin ve yargılama giderlerinin hesaba dahil edilmemesinden kaynaklandığını,Davacı … tarafından tahsil edilemeyerek davalıya verilen 67.000 TL’lık …Firmasının çeki, davalı tarafından da icraya konulduğu halde tahsil edilemediğini ve şüpheli alacaklara atıldığını, bu durumda protokol gereği 67.000 TL’nin 14/09/2017 tarihli bilirkişi raporunda yapıldığı gibi davacının alacağından mahsup edilmesinin gerektiğini, davacının protokol uyarınca bu meblağdan vergi indiriminden hissesine düşen kısmı talep etme hakkının olduğunu, bilirkişilerin bu durumu raporlarında yanlış değerlendirdiklerini ve ilk derece mahkemesi hatalı bilirkişi değerlendirilmesine itibar ettiklerini, Bilirkişi raporları arasındaki çelişkinin giderilemediğini, dosyada 3 farklı bilirkişi raporunun bulunduğunu,Tahsil edilemeyen alacaklarla ilgili olarak davacının dahi kabul ettiği bir hususunu bilirkişiler ve yerel mahkemenin yanlış değerlendirerek tamamen hukuka ve hakkaniyete aykırı karar verdiklerini, bu durumun sebepsiz zenginleşmeye neden olacağını, çünkü davacının dahi tahsil edemediği 67.000 TL’lık meblağın davalıdan alınmasına karar vermek, hem protokol hükümlerine ve hem de yasaya aykırı olduğunu, Protokole bütünsel açıdan bakıldığında; 24 ay içinde tahsil edilemeyen alacak kalemlerinin; sanki tahsil edilmiş gibi davacıya bütünüyle hak kazandırmasının düşünülemeyeceğini, sözleşmede böyle bir hükmün olmadığını,07/09/2010 tarihli sözleşme ile sözleşmede yer alan evraklar, tahsil edilse de edilmese de davacıya 181.084,28 TL ödeneceğine dair bir borç ikrarı yada borç taahhüdünün olmadığını, 181.084,28 TL tahsil edilebildiği takdirde; borçluya fatura kesilmesi halinde KDV ve Gelir Vergisinin nasıl mahsup edileceği, faturasız tahsilatlar da davacıya ödemenin nasıl yapılacağı yine aynı sözleşmede ayrı ayrı tarif edildiğini, sözleşmede dökümü yapılan borçların 24 ay içerisinde tahsil edilememesi halinde ne yapılacağı da yine bu sözleşmede taraflarca belirlendiğini,Protokolde toplam rakam 724.337,13 olarak belirlendikten sonra (2.) maddede …’a ait 4 senet bedeli olan 97.500 TL bundan düşüldüğünü, (3.) maddede diğer tüm şirketlerden olan alacaklar ile Show Org’un ödenmeyen 6 adet senet bedeli toplamı 626.837,13 TL olarak belirlendiğini, ancak bilirkişi ise değerlendirmesinde … ayrı tutmasına rağmen, hesaplamaları 626.837,13 TL üzerinden yapmak yerine, 724.337,13 TL üzerinden yaptığını, itiraz etmelerine rağmen bilirkişi bu konuda itirazı dahi anlamadığını, hesaplamayı neden 626.837,13 TL üzerinden değil, 724.337,13 TL üzerinden yaptığını açıklayamadığını,İlk derece mahkemesi gerekçeli kararı, taraflar arasındaki protokol doğru analiz edilmeden, yeterli inceleme yapılmadan ve bilirkişi raporları arasındaki çelişki giderilmeden verilmiştir. Eksik inceleme sonucu verilen ve hatalı olan yerel mahkeme kararını kabul etmediklerini,İleri sürerek, istinaf başvurusunun kabulü ile, yapılacak istinaf incelemesi sonucunda ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, talepleri doğrultusunda yeniden hüküm kurularak haksız ve kötü niyetle açılmış olan işbu davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.Davalı … vekili istinaf dilekçesinde özetle,Davalı taraf; dosyada mevcut ve bilirkişi raporlarında da detaylı olarak dökümü belirtilen kıymetli evraklarla ilgili icra takiplerinin başlattığını, tahsil edilen meblağlardan davacının hissesine isabet eden miktarı davacının banka hesabına havale ettiğini, tahsil edilemeyen bir kısım evrakın ise şüpheli alacaklara atarak davacının hissesine isabet eden vergi miktarını davacıya ödediğini, ancak tahsili mümkün olmayan bir kısım evraklarla ilgili icra dosyalarını ise ileride tahsil ihtimali olmasına binaen iyi niyetle açık tuttuğunu ve beklettiğini, nitekim bu dosyalarla ilgili olarak da zaman zaman tahsilat yapılarak davacının banka hesabına aktarıldığını,Yapılan ve yapılamayan tahsilatların tamamının davacı tarafa elektronik posta ve noter marifetiyle gönderilen ihtarnameler ile bildirildiğini, bilirkişinin de davalı tarafın defter ve kayıtları üzerinde yaptığı detaylı incelemede yapılan tahsilatlardan davacının hissesine isabet eden kısmın davacıya ödendiğinin tespit ettiğini ve doğruladığını, zaten davanın dayanağı olan taraflar arasındaki protokolün başlığının “kıymetli evrakların takip, tahsil ve paylaşımı” olduğunu,Tahsil edilmeyen alacağın ise paylaşılamayacağının izahtan vareste olduğunu, protokolde de tahsil edilemeyen evraktan davacıya ödeme yapılacağına ilişkin herhangi bir hükmün olmadığını, aksi durumun haksız kazanca ve sebepsiz zenginleşmeye neden olacağını, bu nedenle taraflar arasındaki protokole tahsil edilemeyen alacakların şüpheli alacağa atılarak vergiden düşülmesine dair hükmün konulduğunu, şayet sözleşmede tahsil edilemeyen alacaklardan davacıya ödeme yapılacağına dair hüküm olsaydı, bu alacakların şüpheli alacağa atılarak vergiden düşüleceğine ilişkin hüküm olamayacağını, bilirkişilerin ve yerel mahkemenin bu detayı atladıklarını,Bilirkişi raporunda yer alan davalı tarafından henüz tahsil edilmemiş alacaklardan davalı payına düşen 81.327,40 TL ile ilgili kısmı kabul etmediklerini ve itiraz ettiklerini, çünkü bilirkişilerin de raporlarında belirttiği gibi bu meblağın davalı tarafından tahsil edilmediğini, İddia edildiği gibi protokolün 5. maddesinde, avukatın 24 ay içerisinde sonuçlandıramadığı evraklarla ilgili davacı …’a ödeme yapılacağına ilişkin hiçbir hükmün olmadığını, protokolün 5. maddesi; tahsil edilemeyen alacaklarla ilgili olarak davacıya isabet eden kısmı 3. şahıslara temlik etme veya davacıya bakiye alacak kadar teminat senedini işleme koyma yetkisinin verdiğini, protokolün 6. ve 7. maddelerinde ise 5. maddeyi tamamlayıcı ve açıklayıcı hükümlerin yer aldığını,Bilirkişilerin bu maddeyi yanlış anladıklarını, Her iki madde de tahsil edilemeyen alacaklarla ilgili olarak davacıya herhangi bir ödemenin yapılmayacağını, ancak talebi halinde kendisine temlik yapılabileceğini gayet açık bir şekilde hükme bağlandığını, Tahsil edilemeyen alacaklarla ilgili olarak protokolün her üç maddesinde de (5 – 6 ve 7.Maddeler) davacıya ödeme yapılacağına dair hiçbir kayıtın olmadığını,Davacının bizzat kendisinin tahsil edemediği …’nın 05/08/2008 tarihli çekini aradan 3 yıl geçtikten sonra, 15/04/2011 tarihinde tahsil için davalıya vermesinin hukuki açıdan hiçbir geçerliliğinin olmadığını, çünkü davacının bu çeki tahsil edebilse 3 yıl içinde tahsil edeceğini, tahsili mümkün olmayan … çekini, tahsil için tüm yasal yolları denedikten 3 yıl sonra davalıya vermenin hiçbir anlamı ve hukuki değerinin olmadığını,Davacı … çekini tahsil etmkle yükümlü olduğunu, bu tahsilatı yapamadığı gibi çek bedeli alacağından mahsup edilmediğini, Davacı tarafın, davalının borçlu … hakkında işlem başlatmadığı yönündeki beyanı da tamamen gerçek dışı olduğunu, davalı borçlu … hakkında Ankara …. İcra Müdürlüğü’nün … Esas no’lu dosyası ile icra takibi başlattığını, ancak borçlu bulunamadığını ve adresinin tespit edilemediğini, bu nedenle icra takibinin sonuçsuz kaldığını ve borçludan herhangi bir tahsilatın yapılamadığını, Bilirkişilerin dosya kapsamı ile davalı tarafın defter ve kayıtları üzerinde yaptıkları son derece detaylı inceleme sonucunda, davalı tarafından 55.640,07 TL tahsilat yapıldığını, tahsilatın 49.505,07 TL’sinin davacıya ödendiğini, davacıya 6.135,00 TL daha ödeme yapılması gerektiğinin tespit ettiklerini,Bilirkişilerin tespit ettiği 6.135,00 TL fark, bilirkişinin… ile ilgili olarak davacıya yapılan banka ödeme dekontlarının bir kısmını görmemesinden, … ile ilgili olarak yapılan hesaplamalarda ise faturalardaki KDV’yi dikkate almamasından ve … ile ilgili ödeme avukat ücretinin ve yargılama giderlerinin hesaba dahil edilmemesinden kaynaklandığını,Davacı … tarafından tahsil edilemeyerek davalıya verilen 67.000 TL’lık …Firmasının çeki, davalı tarafından da icraya konulduğu halde tahsil edilemediğini ve şüpheli alacaklara atıldığını, bu durumda protokol gereği 67.000 TL’nin 14/09/2017 tarihli bilirkişi raporunda yapıldığı gibi davacının alacağından mahsup edilmesinin gerektiğini, davacının protokol uyarınca bu meblağdan vergi indiriminden hissesine düşen kısmı talep etme hakkının olduğunu, bilirkişilerin bu durumu raporlarında yanlış değerlendirdiklerini ve ilk derece mahkemesi hatalı bilirkişi değerlendirilmesine itibar ettiklerini, Bilirkişi raporları arasındaki çelişkinin giderilemediğini, dosyada 3 farklı bilirkişi raporunun bulunduğunu,Tahsil edilemeyen alacaklarla ilgili olarak davacının dahi kabul ettiği bir hususunu bilirkişiler ve yerel mahkemenin yanlış değerlendirerek tamamen hukuka ve hakkaniyete aykırı karar verdiklerini, bu durumun sebepsiz zenginleşmeye neden olacağını, çünkü davacının dahi tahsil edemediği 67.000 TL’lık meblağın davalıdan alınmasına karar vermek, hem protokol hükümlerine ve hem de yasaya aykırı olduğunu,Protokole bütünsel açıdan bakıldığında; 24 ay içinde tahsil edilemeyen alacak kalemlerinin; sanki tahsil edilmiş gibi davacıya bütünüyle hak kazandırmasının düşünülemeyeceğini, sözleşmede böyle bir hükmün olmadığını, 07/09/2010 tarihli sözleşme ile sözleşmede yer alan evraklar, tahsil edilse de edilmese de davacıya 181.084,28 TL ödeneceğine dair bir borç ikrarı yada borç taahhüdünün olmadığını, 181.084,28 TL tahsil edilebildiği takdirde; borçluya fatura kesilmesi halinde KDV ve Gelir Vergisinin nasıl mahsup edileceği, faturasız tahsilatlar da davacıya ödemenin nasıl yapılacağı yine aynı sözleşmede ayrı ayrı tarif edildiğini, sözleşmede dökümü yapılan borçların 24 ay içerisinde tahsil edilememesi halinde ne yapılacağı da yine bu sözleşmede taraflarca belirlendiğini,Protokolde toplam rakam 724.337,13 olarak belirlendikten sonra (2.) maddede Show org’a ait 4 senet bedeli olan 97.500 TL bundan düşüldüğünü, (3.) maddede diğer tüm şirketlerden olan alacaklar ile … ödenmeyen 6 adet senet bedeli toplamı 626.837,13 TL olarak belirlendiğini, ancak bilirkişi ise değerlendirmesinde … ayrı tutmasına rağmen, hesaplamaları 626.837,13 TL üzerinden yapmak yerine, 724.337,13 TL üzerinden yaptığını, itiraz etmelerine rağmen bilirkişi bu konuda itirazı dahi anlamadığını, hesaplamayı neden 626.837,13 TL üzerinden değil, 724.337,13 TL üzerinden yaptığını açıklayamadığını,İlk derece mahkemesi gerekçeli kararı, taraflar arasındaki protokol doğru analiz edilmeden, yeterli inceleme yapılmadan ve bilirkişi raporları arasındaki çelişki giderilmeden verilmiştir. Eksik inceleme sonucu verilen ve hatalı olan yerel mahkeme kararınıkabul etmediklerini,İleri sürerek, istinaf başvurusunun kabulü ile, yapılacak istinaf incelemesi sonucunda ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, talepleri doğrultusunda yeniden hüküm kurularak haksız ve kötü niyetle açılmış olan işbu davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır.Dava, taraflar arasında yapılan KIYMETLİ EVRAKLARIN TAKİP TAHSİL VE PAYLAŞIMI sözleşmesinden kaynaklı alacak davasıdır.Mahkemece, Davanın kısmen kabulüne, taraflar arasındaki 07/09/2010 tarihli “Kıymetli Evrakların Takip Tahsil ve Paylaşımı Sözleşmesi” gereğince, davacının 122.033,52 TL tutarındaki alacağının dava tarihi olan 03/12/2014 tarihinden itibaren işleyecek reeskont faizi ile birlikte davalılardan tahsil edilerek davacıya ödenmesine,fazlaya ilişkin davacı talebinin reddine karar verilmiş ve karara karşı davalılar vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Taraflar arasındaki uyuşmazlık, taraflar arasında yapılan 07/09/2010 tarihli “Kıymetli Evrakların Takip Tahsil ve Paylaşımı Sözleşmesi” gereğince, davacının davalılardan alacaklı olup olmadığı, alacaklı ise miktarı noktasındadır.13/09/2010 TARİH VE 2010/01 Sayılı kararla davacı …’un şirketteki mevcut 25.000 TL.sı hissesini Kadıköy … Noterliği’nin 13/09/2010 tarih ve … sayılı hisse devir ve temlik sözleşmesi ile hissesini … devrederek ortaklıktan ayrıldığı görülmüştür.TBK’ nun 19. maddesine göre; ” bir sözleşmenin türünün ve içeriğinin belirlenmesinde ve yorumlanmasında tarafların yanlışlıkla veya gerçek amaçlarını gizlemek için kullandıkları sozcüklere bakılmaksızın, gerçek ve ortak iradeleri esas alınır.”Somut olayda taraflar arasında imzalanan protokoldeki tarafların gerçek ve ortak iradelerinin değerlendirilmesinde; davalıların hisse devri karşılığında davacıya peşin ödenen bedel hariç olmak üzere toplamda 181.084,28.TL ödemeyi taahhut ettikleri, ödenecek bedelin 24 aylık vadeye bağlandığı, vade sonunda borç kısmen veya tamamen ödenmediği takdirde ise davacıya; “alacağın temlikini talep hakkı veya bakiye alacak kadar teminat senedini işleme koyma hakkı veya alacağın temlik hakkı tercih edildiğinde ve temlik bulunan alacaklar tahsil edilemediğinde vergi indirim tutarının talep hakları ” tanındığı, davacının vade sonunda protokol kapsamında kendine verilen teminat bonosunun tahsiline ilişkin talep hakkını tercih ederek bonoyu icra takibine koyduğu, icra takibinin iptal edilmesi üzerine, davacının kendisine tanınan talep hakkı kapsamında bakiye bedelin tahsili için istinafa konu davayı açtığı, sözleşmenin geneli ile davacıya tanınan ve davacı tarafından kullanılan tercih hakkı birlikte değerlendirildiğinde; ödemelerin tahsil şartına bağlı olduğuna dair savunmanın dinlenemeyeceği gibi davacıya protokol kapsamında tahsil için verilen fakat tahsil edilememesi nedeniyle tekrar davalılara iade edildiği ihtilafsız olan çekin bedeli olan 67.000,00TL’ nin davacı alacağından mahsup edilmesi gerektiği yönündeki savunmaya itibar edilmesi de mümkün olmadığından davalıların aksi yöndeki istinaf taleplerinin reddi gerekmektedir.Mahkemece, Dosya ile ticari kayıtlar üzerinde inceleme yaptırılarak SMMM … ve Doç. Dr…. rapor alınmış ve ayrıca SMMM … da ayrı rapor alınmıştır.Mahkemece, dosyaya ibraz olunan bilirkişi raporları üzerindeki denetim sonucu 14/09/2017 tarihli raporda maddi hata yapıldığı tespit edildiği belirtilerek resen yapılan değerlendirme sonucu alacak miktarının tespit edildiği belirtilmiştir.Bilirkişi raporu takdiri delil olup, HMK’ nın 282. maddesine göre hakim tarafından diğer delillerle birlikte serbestçe değerlendirilir. Olayda salt bilirkişi raporu ile karar verilmemiştir. Dosyadaki diğer deliller de nazara alınarak hangi bilirkişi raporunun neden tercih edildiği de kararda tartışılmış olup, mahkemece kabulüne uygun olarak yapılan resen hesaplama ile karar verildiği gözetildiğinde, davalılar vekilinin yargılama aşamasında alınan çelişkili rapor kapsamında karar verildiği yönündeki istinaf nedeni yerinde değildir.Davalılar vekili tarafından ileri sürülen istinaf nedenleri ilk derece mahkemesinin gerekçeli kararında detaylı şekilde tartışılıp değerlendirildiği, mahkeme gerekçesi ve tespitinin dosya kapsamına uygun olduğu dairemizce belirlendiğinden, davalılar vekilinin istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir.Sonuç itibariyle, dosya kapsamı, mahkemenin kabul ve gerekçesi ve istinaf sebepleri gözetildiğinde; mahkeme kararı usul ve yasaya uygun bulunduğundan davalılar vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesine göre esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalılar vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nun 353/1-b1 maddesi gereğince ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davalılar tarafından yatırılan 98,10′ ar TL başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 8.336,10 TL karar harcından istinaf eden davalılar tarafından istinaf aşamasında peşin olarak yatırılan toplam 2.084,03 TL istinaf karar harcının mahsubu ile bakiye 6.252,07 TL’ nin istinaf talep eden davalılardan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden davalılar üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa karar kesinleştiğinde avansı yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’ nın 361/1. maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’ da temyiz yolu açık olmak üzere 23/10/2019 tarihinde oy birliği ile karar verildi.