Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2018/1137 E. 2019/1475 K. 23.10.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1137
KARAR NO : 2019/1475
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARI VEREN
MAHKEME : KOCAELİ 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 06/12/2017
DOSYA NUMARASI : 2014/396 Esas – 2017/827 Esas
DAVACI
DAVA : İtirazın İptali
KARAR TARİHİ : 23/10/2019
İlk derece Mahkemesinde yapılan yargılama sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ:
Davacı (Temlik Öncesi)… Bankası vekili dava dilekçesinde; Müvekkili ile …Tic. Ltd. Şti. lehine …’in müşterek borçlu müteselsil kefaleti ile kredi hesabı açıldığını, kredinin ödenmemesi üzerine hesabın 29/09/2010 tarihi ile kat edildiğini, hesap özeti ile birlikte hesap kat ihtarnamesinin tebliğ edildiğini, hesap kat ihtarına itiraz edilmediğini, borcun ödenmediğini, bunun üzerine Kocaeli ..İcra Müdürlüğünün …. Esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, takibe itiraz edildiğini, itirazların yasal dayanaktan yoksun, haksız ve kötü niyetli olduğunu, talep edilen temerrüt faizinin yasaya ve sözleşme hükümlerine uygun olduğunu beyanla itirazın iptali ile takibin devamına alacağın % 40 dan az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesini yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalılara yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalılardan … kendi adına ve … ve Tic. Ltd. Şti. adına şirket müdürü sıfatı ile temsilen verdiği cevap dilekçesinde; davacı banka tarafından lehine 125.000,00-TL kredi kullandırıldığını, kredi borcuna teminat olarak Kocaeli İzmit Şemsibey …parselde kayıtlı …arsa paylı 1.kat 14 nolu taşınmazın ipotek olarak verildiğini bu borca karşılık bankaya 61.027,00-TL ödeme yaptıklarını, bu ödemelerin bir kısmının müşteri çeki, bir kısmının da nakit olarak yapıldığını, davacı bankanın bu ödemeleri göz ardı ederek 126.000,00-TL üzerinden icra takibi başlattığını, ipotekli taşınmazın, ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla başlatılan icra dosyası sonucunda 33.000,00-TL ihale bedeli üzerinden satıldığını, bu bedelin de borçtan mahsup edilmesi gerektiğini, talep edilen faizin yasaya aykırı olduğunu, sözleşmedeki temerrüt faizinin en yüksek kredi faizinin %50 fazlası şeklinde kararlaştırılmış olan hükmün geçerli olmadığını, sözleşmedeki yazıların ufak olması sebiyle okumadan imzaladığını, boşta kalan yerlerin sonradan doldurulduğunu, icra inkar tazminatı talep edilemeyeceğini beyanla davanın reddi ile %40 icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:
İlk Derece Mahkemesi 06/12/2017 tarih ve 2014/396 Esas – 2017/827 Esas sayılı kararı ile;
” … Son bilirkişi raporunda davalının tüm savunmaları ile önceki raporlara itirazları değerlendirilmiş, sözleşme incelenmiş, alacak miktarı usulünce belirlenmiştir. Takipten sonra davadan önce yapılan 5.837,00 TL …Bank çeki ödemesi ve ipotek satışından elde edilen 28.263,00 TL ödeme, yöntemince faizden düşülerek dava tarihindeki alacak 158.892,49 TL olarak belirlenmiştir. Bilirkişilerin bu şekildeki hesaplamaları gerekçeli, denetime uygun, Yargıtay kararlarına da uygun olduğundan alacak miktarı bakımından hükme esas alınmıştır. Çek depo talepleri bakımından ise, sözleşmede açık hüküm bulunmadığından, hangi çekler için depo emri istendiği açıkça belirtilmediğinden talebin reddine karar verilmiştir. Yargılama giderleri bakımından ise ; Takip tabinde nakit alacak olarak 123.082,51 TL talep edilmiş ise de bilirkişilerin hesapladıkları nakit alacak miktarı toplam 107.223,37 TL olduğundan aradaki fark olan 15.859,14 TL kadar fazladan alacak talebi vardır. Buna göre yargılama giderlerine hükmedilerek aşağıdaki hüküm kurulmuştur. … ” gerekçeleri ile;
” 1-Davacı tarafından davalılar aleyhine Kocaeli… İcra Dairesi’ nin …Esas sayılı dosyası ile yaptığı icra takibinde 101.912,35 TL asıl alacak talep ettiği, bu asıl alacak ile birlikte faiz ve vergiler dahil toplam 123.082,51 TL nakit alacak ile 3.000,00 TL gayri nakit alacak olmak üzere 126.082,51 TL alacak için icra takibi yapıldığı, borçlunun borca kısmi itiraz ettiği, icra müdürlüğünce takibin 63.973,00 TL üzerinden devamına karar verildiği, alacağın diğer kısmı için takibin durdurulduğu, alacaklının yasal süre içerisinde itirazın iptali davası açtığı, yapılan yargılama sonucunda alınan bilirkişi raporuna göre takip ile dava arasında bir kısım ödemeler bulunduğu, bu ödemeler nazara alınarak yapılan hesaplamaya göre davanın kısmen kabulü ile dava tarihi esas alınarak icra takibinin;
37.710,03 TL asıl alacak,
57.078,66 TL işlemiş faiz,
2.853,93 TL faizin % 5 BSMV’ si,
276.87 TL ihtarname masrafı için yapılan itirazın iptaline,
Dava tarihindeki asıl alacak miktarı olan 37.710,03 TL asıl alacağa dava tarihinden itibaren % 99 oranında temerrüt faizi ve faizin % 5’i oranında BSMV işletilerek takibin devamına,
3.000,00 TL çek depo bedeli bakımından davacının talebinin reddine,
Asıl alacak likit olduğundan 37.710,03 TL üzerinden hesap edilecek % 20 icra inkar tazminatının davalılardan tahsili ile davacıya verilmesine,
Reddedilen kısım için davacı kötü niyetli olmadığından davalı lehine tazminata hükmedilmesine yer olmadığına, … ” karar verilmiş ve verilen karara karşı, davalılardan … tarafından kendi adına ve… Tic. Ltd. Şti. adına şirket müdürü sıfatı ile istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davalılardan … kendi adına ve … ve Tic. Ltd. Şti. adına şirket müdürü sıfatı ile sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde özetle;
Yerel Mahkeme kararının hukuka aykırı olduğunu ve ortadan kaldırılması gerektiğini, dava konusu kredinin … bankasından şirketi için kullandığı kredi olduğunu, 115.000,00TL’ lik kısmının müşteri çekleri karşılığı 10.000,00 TL’ sinin de artı hesap şeklinde olduğunu, ancak kendisine icra takibi yapılırken alacakları miktarın 126.000,00 TL olmadığını bile bile kötü niyetle 126.000,00 TL’ lik icra takibi yaptığını, kendisinin de ödenip ödenmediğini bilemediği çeklerden dolayı kredisinin 125.000,00 TL’ toplamından yola çıkarak 63.973,00TL kalmış olabileceğini beyan ettiğini, bu yanlışı daha sonra mahkemeye defalarca beyan etmelerine rağmen kabul edilmediğini, 12.06.2013 tarihindeki bankanın mahkemeye verdiği yazısındaki tablo incelendiğinde borcun 36.575,00 TL’ yi geçemeyeceğini, onun da 115.000,00 TL + 10.000,00 TL = 125.000,00 TL’ lik kredinin tamamının kullanıldığı varsayılmak kaydı ile geçerli olduğunu, Bankanın mahkemeye verdiği 12.06.2013 tarihli yazısında 1. sırasındaki 8020394 nolu 14.850,00 TL bedelli 06.05.2010 tarihinde nakit olarak çekildiğini beyan etmiş olmasının tamamen yanlış olduğunu, çekin ödeme/ tarihinin 30.04.2010 olduğunu, çek ödenince bankadan 06.05.2010 tarihinde kullanmak için 13.750,00 TL …’ a ait senedi bankaya verdiğini, bankanın kendisine kredi kullandırmış gibi daha önce bankaya vermiş olduğu çeklerden kalan % 30 kısmından biriken paradan hesabına virman yapılarak 14.901,98 TL kendi parasını kullandırır gibi verdiği senedi teminat altına aldığını, oysa kendi parasını hesabına geçmiş olması dolayısı ile senetten oluşan borcu olmadığını, senedin geçersiz olduğunu, karşılığında kredi kullanmadığını, 8020628 nolu, 13/07/2010 vadeli ve 14.350,00 TL bedelli çek karşılığında da kredi kullanmadığını, dolayısı ile çekin geçersiz olduğunu, Çeklerin bankaya verildiğini ve ödendiğini, 10.000,00 TL’ lik çekin karşılığında bankadan % 70′ i olan 7.000,00 TL aldığını ve karşılığında bankanın 11.577,00 TL tahsil ettiğini, Bankadan alacaklı olduklarını, bankanın gerçek borç üzerinden icra takibi başlatılsaydı dairesinin satılmasına gerek kalmayacak olduğunu, bankanın mahkemeye çeklerin ödenmediğini beyan ettiğini, mahkemenin de bu çeklerin ait olduğu bankalara yazı yazarak çeklerin durumunu sorduğunu, gelen cevaptan, büyük bir bölümünün banka tarafından tahsil edildiği görülmesine rağmen bilirkişinin bunları dikkate almadığını, bankanın kullandırdığı krediyi çek karşılığında değil sanki nakit olarak kullandırmış gibi işlem yaptığını, bilirkişinin de bütün itirazlarına rağmen bunu doğru gibi kabul edip onayladığını, bankadan kullandığı kredilerle ilgili 15.10.2015 tarihli dilekçesinde bankanın kendisine kullandırdığı kredi ve teminata verdiği çeklerin tablosunun mevcut olduğunu, dava doyasında alınan bilirkişi raporlarının tümünün çelişkilerle dolu olduğunu, bilirkişi raporları alınır iken kendisinin bankaya verdiği müşteri çeklerinin dikkate alınmadığını, hatta ipotekli evinin satıldığını, ev bedelinin dahi hesaplardan düşülmediğini, ne kadar bilirkişi raporlarına itiraz etmiş ise de dikkate alınmadığını, bu sebeplerle verilen kararı kabul etmediğini, ayrıca itiraz ettiği için kötü niyetli sayıldığını, karşı tarafın borçlu olmadığı halde kendisi hakkında icra takibi başlattığını, bu kısım için itirazın iptali davası açtığını ve kötü niyetli sayılmadığını, davacının da kötü niyet tazminatı ödemesi gerektiğini beyanla Yerel Mahkeme tarafından verilen kararın kaldırılmasını ve neticede davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davacı vekili katılma yolu ile istinaf dilekçesinde özetle; Davalılar tarafından istinaf dilekçesinde belirtilen ve yargılama aşamasında ileri sürülmeyen hususların dikkate alınmasına kesinlikle muvafakatleri olmadığını, yine davalıların istinaf dilekçesinde yer alan ve müvekkil şirket aleyhine olan hiçbir beyanı kabul etmediklerini, aleyhlerine değerlendirilmesine muvafakatleri olmadığını, Gerekçeli kararda hükme esas alınan bilirkişi raporunda; nakit 107.223,37-TL gayrinakit 3.000,00-TL olmak üzere toplam 110.223,37-TL olarak alacaklarının tespit edildiğini, oysa davaya konu takip dosyasından nakit 123.082,51-TL gayrinakit 3.000,00-TL olmak üzere toplam 126.082,51-TL üzerinden açıldığını, hükme esas alınan bu hesaplama üzerinden takip talebi ile dava arasında yapılan ödemelerin düşüldüğünü ve alacağın itiraz edilen kısmı üzerinden hesaplama yapıldığını, takip talebinde belirtilen kalemler üzerinden işlem ve hesaplama yapılması ve davanın bu miktarlar üzerinden kabul edilmesi gerektiğini, bu sebeple kararın ortadan kaldırılması ve hesaplamaların lehlerine olacak şekilde hükme esas alınması gerektiğini, bankanın alacağı diyerek müvekkilin alacağının eksik ve yanlış hesaplandığını, Davalının istinaf dilekçesinde belirttiği ve müvekkil aleyhine olan hiçbir beyanını kabul etmediklerini, davalıların ödeme yapıldığına ilişkin beyanlarının soyut iddialardan ibaret olup bunların ispatlanmasının da hiçbir zaman için söz konusu olamadığını, bu sebeple davalıların istinaf taleplerinin reddi ile lehlerine olacak şekilde kararın ortadan kaldırılması ve davanın tümüyle kabulüne karar verilmesini talep ettiklerini, Gerekçeli kararın hüküm kısmında davanın kabulü, reddi veya kısmen kabulü kısmen reddi gibi açıklayıcı bilgilere yer verilmediğini, kararın gerekçesinde mahkemenin delilleri değerlendirirken hangi delillerin, hangi raporların hangi gerekçelerle hükme esas alındığını açıklayıcı bir şekilde belirtmediğini, gerekçenin yeterli olmadığını, bu sebeplerle kararın ortadan kaldırılması gerektiğini beyanla Kocaeli 1.Asliye Ticaret Mahkemesi’ nce verilen 2014/396 Esas – 2017/827 Karar sayılı kararın belirtilen sebep ve gerekçelerle müvekkili lehine ortadan kaldırılmasına ve açılan davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ:
HMK’ nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır.
Dava; genel kredi sözleşmesine istinaden yapılmış ilamsız icra takibine itirazın iptali davasıdır. Mahkeme davayı kısmen kabul etmiş, her iki taraf da istinafa gelmiştir.
Davalılar, kredi borcu için verilen çeklerden dolayı mahsup yapılınca 63.973,00 TL borçlu olabileceklerini beyan etmişlerse de, daha sonra yaptığı hesapla borcunun 36.750,00 TL’ yi geçmeyeceğini, bilirkişilerin yanlış hesaplama yaptıklarını, teminat için verdiği senet ve çeklerin ödendiğini fakat bankanın kendi parasını, kendisine kredi vermiş gibi gösterdiğini belirterek özü itibariyle bilirkişilerin savunmalarını yanlış değerlendirdikleri üzerinden istinaf etmiştir. Davalı borçluları icra takibinde ana para borcunun 63.973,00 TL olduğunu kabul ederek fazlasına kısmi itiraz etmişlerdir. İtiraz edilen kısım yönünden takip durdurulmuş, dava da 62.109,51 TL üzerinden açılmıştır. Davalıların daha sonra itirazlarını yanlış yaptıklarını beyan etmelerinin geçerli olmadığı, basiretli tacir kavramına uymadığı, hata hükümlerinin de uygulanamayacağı gözetildiğinde bu istinaf nedeni yerinde değildir. Dosyada ek raporlar dahil 8 kez bilirkişi raporu alınmıştır. Davalı itirazlarını yargılama safhasında bilirkişi raporlarına karşı da aynı şekilde yapmış olup, bilirkişilerden itirazları karşılayan raporlar aldırılmıştır. Davalıların kullandığı birden fazla kredi bulunmaktadır. Her bir krediden dolayı kullandıkları tutar, kat ve icra takip tarihi itibariyle işlemiş faiz ve vergiler ile davalıların yaptıkları ödemeler (kambiyo senetleriyle yapılan ödemeler dahil) 818 sayılı BK’nın 84.maddesi dahilinde öncelikle faiz ve giderlere mahsup edilmek suretiyle davalıların kalan borçları belirlenmiştir. Hatta başka bir dosyadan kredi borcuna karşılık ipotek veren …’ in ipotekli taşınmazının paraya çevrilmesi yoluyla takip dosyasında yapılan tahsilat da nazara alınmıştır. Davalıların bunun dışında yaptıklarını öne sürdükleri fakat bir kanıt sunmadıkları mücerret ödeme savunmasının kanıtlanamadığı anlaşılmaktadır. Davalıların itirazlarında, borçlarını hesaplarken yaptıkları ödemeleri direkt ana paradan düştükleri, alacak miktarının öncelikle BK 84 (TBK 100) esas alınarak belirleneceğini gözardı ettikleri anlaşılmaktadır. Açıklanan nedenlerle davalı borçluların istinaf nedenleri yerinde değildir. Davacının istinafı da bilirkişilerin alacak tutarını eksik belirledikleri üzerinedir. Bilirkişiler banka kayıt ve belgelerini, davalıların savunmalarında kanıtlayabildikleri ödemeleri nazara alarak hesaplamışlardır. Ayrıca alınan her bilirkişi raporuna karşı tarafların aynı yöndeki itirazları nazara alınarak bilirkişilerden bu itirazları karşılayan raporlar alınmış olup bu istinaf nedeni yerinde değildir. Davacı vekili hüküm kısmında davanın kabulü ya da reddi gibi bir ifade kullanılmadığını, gerekçede da hangi delilin ne suretle hükme esas alındığı hususunun açıklanmadığını öne sürmüştür. Mahkeme kararının hüküm bölümünde 1 no.lu kısımda, gerekçeye yer verilmek suretiyle davanın kısmen kabulüne ve altında da reddedilen kısım yönünden denilerek davanın kabul edilen ve reddedilen kısımları ayrı ayrı gösterilmiştir. HMK’ nın 297/2. Maddesi uyarınca gerekçe kısmının hükümde yer alması usule uygun değilse de, bu husus mahkeme kararının kaldırılmasını gerektirmemektedir. Bunun dışında mahkeme bilirkişi raporlarını HMK 282.madde doğrultusunda diğer delillerle birlikte değerlendirmiş ve hükme esas aldığı son raporun tüm itirazları karşıladığını kabul ederek kararını vermiştir. Bu yönden mahkeme kararı gerekçeli olup bu istinaf nedeni de yerinde değildir. Sonuç olarak, ilk derece mahkemesi hüküm ve gerekçesinde yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden tarafların istinaf başvurularının HMK 353/1-b1 maddesi uyarınca ayrı ayrı esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Tarafların istinaf başvurularının 6100 sayılı HMK’ nun 353/1-b1 maddesi gereğince ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 98,10 TL istinaf başvuru harcının hazineye gelir kaydına,
3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 6.688,88 TL istinaf karar harcından, istinaf eden davalı tarafından peşin olarak yatırılan 1.672,22 TL (1.636,32TL+35,90TL) harcın mahsubu ile bakiye 5.016,66 TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına,
5-Artan gider avansı varsa karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatıran tarafa iadesine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’ nın 361/1.maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’ da temyiz yolu açık olmak üzere 23/10//2019 tarihinde oy birliği ile karar verildi.