Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2018/1124 E. 2019/1474 K. 23.10.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1124
KARAR NO : 2019/1474
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARI VEREN
MAHKEME : GEBZE ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 13/04/2018
DOSYA NUMARASI : 2017/905 Esas – 2018/341 Karar
DAVA : İtirazın İptali
KARAR TARİHİ : 23/10/2019
İlk derece Mahkemesinde yapılan yargılama sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin uluslararası taşımacılık sektöründe “taşıma ve lojistik hizmetleri komisyoncusu” olarak ticari faaliyet gösterdiğini, taşıma işi sonucunda komisyon, navlun ücreti ile yükün taşınması için kararlaştırılan ve ilgili ülke uygulaması ve mevzuatına gönderdiği bilumum hizmetler için ücret aldığını, davalı şirketin muhtelif tarihlerde muhtelif yüklerinin taşınması ile ilgili olarak taşıma işlerini müvekkil şirket aracılığı ile gerçekleştirdiğini, bu işlemler sonucunda davalı şirkete olan cari hesap dökümü ve faturalardan kalan bakiye borca ait faturaları davalının tebliğ almış olmasına rağmen ödemediğini, cari hesap dökümündeki 30.000ABD doları ve 4.071,00 TL tutarındaki alacağın ödenmediğini, bu bakiyeden sonra muaccel olan alacakların da müvekkil şirkete ödenmediğini, bu alacaklar için de yine Gebze … İcra Müdürlüğü’ nün… E. sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını ve yine 2016/204 Esas sayılı dava dosyası ile itirazın iptali davası ikame edildiğini, davalı şirket yetkilisinin, sözlü görüşmeler ve mail yazışmaları ile borcu ödeyeceğini beyan etmesine rağmen herhangi bir ödemede de bulunmadığını, taşıma işlemi sonucunda, müvekkili şirketin sözleşmeden doğan yükümlülüğünü ve edimlerini yerine getirdiğini, taşımayı gerçekleştirerek yükü teslim ettiğini, yurt dışındaki diğer işlemlerini de tamamladığını, davacının kendisinden beklenen yükümlülüğünü yerine getirmiş olmasına ve takibe konu faturalar davalı şirkete tebliğ edilmesine rağmen davalı tarafın fatura bedellerini müvekkiline ödemediğini, davalının müvekkili şirkete bakiye borcunun 30.000,00 USD ve 4.071,00 TL olduğunu, bunun üzerine Gebze …İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile takibe geçildiğini, itiraz üzerine takibin durduğunu beyanla itirazın iptaline, takibin devamına ve % 20 icra inkâr tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekilinin cevap dilekçesi vermediği, son celse duruşmaya katılarak BA ve BS formlarında müvekkil tarafından beyan edilmeyen bir fatura bulunduğunu, ihtilafın bu faturadan dolayı çıktığını ve bu faturanın müvekkiline tebliğ edilmediğini, bu nedenle davanın reddine karar verilmesini talep ettiği anlaşılmıştır.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:
İlk Derece Mahkemesi 13/04/2018 tarih ve 2017/905 Esas – 2018/341 Karar sayılı kararı ile;
” … Tüm dosya kapsamına göre netice olarak; Davacı icra takibinde dayandığı faturadan kaynaklanan alacağın varlığını ve edimini yerine getirdiğini/ teslimi kanıtlamak zorundadır. Mahkemeye taraflar arasında ki taşıma sözleşmesi ile faturaya konu edimin yerine getirildiğine dair teslim belgesi sunulmamış, sadece email yazışmaları delil olarak sunulmuştur. Ancak email yazışmaları tek başına taşıma sözleşmesinin varlığını ve davacının taşıma edimini yerine getirildiğini ispata yeterli değildir. Öte yandan davacı vekili 11/05/2017 tarihli celsede yazılmasını istediği başka bir müzekkere yada toplanmasını istediği delil bulunmadığı bildirdiğinden konşimento ve yükle ilgili olarak yazışma yapılmamıştır. Davalı defterlerini ibraz etmemiş sadece davacı defterleri incelenmiş olup her ne kadar takip konusu faturalar davacı defterlerinde kayıtlı ve davalı da borçlu gözüküyor ise de davacının defterlerindeki kayıtlar belge ile doğrulanmadığı sürece tek başına davacının lehine delil olarak kabul edilemeyecektir. Davalı şirket temsilcisi yeminli beyanında akdi ilişkiyi ve takip konusu olan 30.000 USD ve 4.071 TL borcu kabul etmediğinden davacının alacağını ve edimini yerine getirdiğini ispat edemediği kanaatine varıldığından davanın reddine, talep olmadığından davalı taraf lehine kötüniyet tazminatına hükmedilmesine yer olmadığına … ” karar verilmesi gerektiği gerekçeleri ile;
” 1-Sübut bulmayan davanın REDDİNE,
2-Talep olmadığından davalı taraf lehine kötüniyet tazminatına hükmedilmesine yer olmadığına, … ” karar verilmiş ve verilen karara karşı, davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davacı vekili istinaf dilekçesi ile;
Davalı şirket yetkilisinin, yeminli ifadesinde taraflar arasındaki ticari ilişkinin varlığını kabul ettiğini, ancak ticari ilişkiden doğan alacak talebine konu alacak kalemlerini ödediğine dair beyanlarını ispat edemediğini, faturalara konu navlun bedelini ödediğini beyan ettiğini, ancak yargılamada ticari defterlerini veya bu borcunu ödediğine dair herhangi bir kanıtı dosyaya ibraz etmediğini, 17.02.2015 tarihli ve itirazın iptali davasına ve takibe konu olan fatura ile ilgili olarak herhangi bir ödeme yapmadığının sabit olduğunu,
Mahkemenin bozmadan önce hüküm gerekçesinde belirtmiş olduğu ve “sözleşme ilişkisinin varlığını ispat edemediği” olgusunun şirket yetkilisi tarafından verilmiş olan yeminli ifade ile ispatlanmış olduğunu,
Şirket yetkilisinin, ifadesinde belirtmiş olduğu ve FAS, TUNUS, ROMANYA’ dan yüklemeler için çalıştığı konusunun ikrar ile sabit hale geldiğini, takibe konu faturanın FAS/ CASABLANCA yüklemesine ilişkin navlun faturası ile ön taşıma bedeli faturası olup, davalı şirket yetkilisinin bu sözleşme ilişkisini kabul ettiğini, ancak ödeme iddiasında bulunduğunu, fakat ödediğine dair hiçbir belgeyi dosyaya ibraz etmediğini,
Davalı şirkete yargılama sırasında usulüne uygun tebligat yapılmış olmasına rağmen, davaya cevap vermediğini ve ticari defterlerini ve ödeme belgelerini dosyaya ibraz etmediğini,
Dosyaya ibraz edilmiş olan e-mail yazışmalarının, icap ve kabul niteliğinde sözleşmenin varlığını ispat eden yazışmalar olduğunu ve yemin ile birlikte davalı şirket yetkilisinin bu elektronik postaların da kendisi tarafından gönderildiğini ikrar ettiğini, ikrarın ise kesin nitelikte olduğunu, Deniz yolu ile yük ve eşya taşıma işlerinde, ticari ilişkinin taraflarının yazılı sözleşme olmadan elektronik posta ve onay ile işlemlerine devam ederek ticari faaliyetlerini devam ettirmekte olduğunu, bu uygulamanın da çok sık görülen ve uluslararası ticarette kullanılan yegâne yöntem olup, Mahkemenin davalı şirket temsilcisinin ödemeyi kabul anlamına gelen beyanlarını dahi dikkate almadığını ve elektronik posta yazışmalarını delil olarak kabul etmediğini, dosya içeriğindeki mevcut ve kabul anlamına gelen elektronik posta yazışmalarının hiçbir şekilde değerlendirmeye alınmadığını, bu aşamadan sonra, müvekkil şirket aleyhine karar verildiğini, davalı şirket yetkilisinin yeminli ifadesinde ticari ilişkiyi ve müvekkil şirketten almış olduğu hizmeti kabul ettiğini, hal böyle iken ikinci kez davanın reddine karar verilmesinin hükmün bozulmasını gerektirdiğini, Gebze Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin istinafa konu olan dava dosyasının yargılamasını Denizcilik İhtisas Mahkemesi sıfatı ile gerçekleştirdiğini, ancak yük taşıma belgelerini dahi dosyaya celp ettirmediğini, Davalı şirket yetkilisinin, yemin sırasında faturaya konu hizmetin verildiğini ikrar ettiğini, ancak hizmet bedelinin ödendiğini beyan ettiğini bunun bağlantılı ikrar niteliğinde bir açıklama olup, davalı tarafın da bu beyanı artık ispat yükünü yani ödemenin gerçekleştiği konusunu ispatlamasını gerektireceğini, hükmün gerekçesinde dile getirilen BA BS formlarına ilişkin değerlendirmeyi anlayamadıklarını, çünkü hükmün gerekçesindeki bu formların davalı tarafa ait olan ve yapılması icap eden işlemler kapsamında olup, buna ilişkin olarak açıklamanın da dosyaya ibraz edildiğini, Dava sırasında ne davalı ne de vekilinin, dosya ve duruşmalara iştirak etmediğini, davalı tarafın hiçbir delil ve beyan ileri sürmediğini, halihazırda davalı şirketin batık bir şirket olduğunu, müvekkil şirketin de bu şirket tarafından mağdur edildiğini,
HMK 222. maddesine göre davalı tarafın kendisine uygun olan tebligatlara icabet etmediğini,
Ticari alacak söz konusu olduğunda sadece bu dava dosyası için müvekkil şirketin 10.000,00-TL civarında KDV yükü altına girdiğini, yani olmayan bir ticari ilişki ve hizmet için böyle yüklü faturalar kesilerek dava ikame edilmesinin dahi müvekkil şirketin alacaklı olmasına emare teşkil edecekken aleyhte hüküm tesisinin kabul edilemeyeceğini,
Davalı taraf lehine nisbi vekalet ücretine hükmedilmesinin de kabul edilemeyeceğini, davalı tarafın yargılamanın hiçbir aşamasına katılmadığını, yargılamayı aydınlatmadığını, delil ibraz etmediğini,
Özetle, Gebze Asliye Ticaret Mahkemesi İhtisas Mahkemesi sıfatıyla yargılamayı yürütmesine rağmen, bu doğrultuda herhangi bir işlem yapmadığını, usulüne ve esasa yönelik olarak yargılamada eksiklikler yer aldığını, işin niteliği gereği elektronik posta yazışmalarının, bu yazışmalar ile teatisi tamamlanmış sözleşmelerin, ticari defterlerin delil olarak kabul edilmediğini, diğer dava dosyalarının dahi dosyaya celp edilmediğini, oysa tümü değerlendirildiğinde iddialarının sübuta erdiğinin anlaşılacağını beyanla;
Mahkemenin akdi ilişki ispatlanamamıştır şeklinde yer alan bozma gerekçesinin işbu yeminli ifade ve dosyaya ibraz edilen konşimento ile ortaya konmuş olduğunu, konşimentonun taraflar arasındaki akdi ilişkinin en önemli kanıtı olup, bunun üzerine davalı tarafın da hizmeti aldığını ve sözleşme ilişkisini ikrar etmesi karşısında hükmün bozulmuş olmasının istinaf kanun yoluna başvurma zorunluluğunu doğurduğunu, konşimento ve ikrara rağmen artık ilk verilen ret kararının ret gerekçesinin ortadan kalkmış olması karşısında davanın kabulü gerekirken davanın reddedilmiş olmasının kabul edilemeyeceğini,
Bozmaya konu hükümdeki gerekçenin bu yeminli ifade ile ortadan kalkmış olmasına ve davalı şirkete faturaya konu olan hizmetin verildiği davalı şirket yetkilisinin ikrarı ile sabit hale gelmiş bulunduğundan, Yerel Mahkemenin kararının, icranın geri bırakılması talebi kabulü ile kaldırılarak, duruşmalı olarak istinaf kanun yoluna başvurma zorunluluğu doğduğunu beyanla Yerel Mahkeme kararının kaldırılarak, talepleri doğrultusunda karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ:
HMK’ nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır.
Dava, taşıma komisyonculuğu kapsamında yerine getirildiği öne sürülen edimin karşılığının tahsili için yapılan ilamsız icra takibine itirazın iptali davasıdır.
Mahkemenin 11/05/2017 tarih ve 2016/207 E-2017/434 K sayılı davanın reddine dair kararı, davacının yemin delilinin toplanmadığı gerekçesiyle dairemizin 06/12/2017 tarih ve 2017/598 E 2017/787 K sayılı kararıyla kaldırılmıştır.
İlk derece mahkemesi kararının kaldırılması sonrasında davalı temsilcisi, davacının öne sürdüğü ithalatın yapılmadığını, davacıya borçlarının olmadığına yemin etmiştir.
Mahkeme nihai olarak istinafa konu kararıyla daha öncesi gibi davanın ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar vermiştir.
Davacı vekili, davalı temsilcisinin ilişkiyi kabul ettiğini, takibe konu faturayı ödediğini ispatlamadığını öne sürmüştür. Davacı tarafın dayandığı faturaların davacı defterinde olduğu zaten sabittir. Önemli olan faturaların davalıya tebliğ edilip edilmediği, faturanın içeriğini oluşturan hizmetin sunulup sunulmadığıdır. Davalı faturalara konu hizmetin alınmadığına yemin etmiştir. Hizmetin sunulduğunu ispat yükü davacıdadır. Davacı ispat yükünü yerine getirmemiştir. Sunduğu e.posta yazışmaları ve davalı firma ile Çin firması arasındaki sözleşme örneği ile proforma fatura örneklerinden davacının alacağını dayandırdığı edimin gerçekleştiği hukuken kabul edilemez. Davacı vekili istinaf dilekçesinde yargılamanın denizcilik ihtisas mahkemesi sıfatıyla yapıldığını, fakat yük taşıma belgelerinin getirtilmediğini, bunun resen araştırılması gerektiğini, davalı şirket temsilcisinin beyanlarının hizmetin verildiğini ikrar niteliği taşıdığını öne sürmektedir. Mahkemenin deniz ticaret mahkemesi sıfatıyla yargılama yapması, uyuşmazlık konularıyla ilgili olmayan hususların mahkemece resen araştırılmasını gerektirmemektedir. Dayandığı vakıadan hukuki sonuç çıkarın tarafın bunu kanıtlaması gerekmektedir. Davalı şirket temsilcisi davacı tarafın hazırladığı metne dayanan yemininde davacının sunduğu edimlerin bedelinin ödendiğini, dava konusu edime dayanak gösterilen ithalatın yapılmadığını, bu yüzden davacıya borçlu olmadıklarına yemin etmiştir. Davacı faturalarının içeriğinde yer alan edimi yerine getirdiğini HMK 200. v.d maddelerine uygun kanıtlamak zorundadır. Bu nitelikte bir delil sunulmamıştır. Davalı temsilcisi, taraflar arasındaki ilişkide davacının sunduğu hizmetlerin bedelinin ödendiğini, dava konusu hizmetin sunulmadığı için bedelinin de ödenmediğini yeminli olarak beyan etmiş olup, davacının davasını dayandırdığı somut edim- hizmet yönünden bir ikrar bulunmamaktadır. Davalı davaya cevap ve delil sunmamıştır. Bu durum aleyhine yorumlanamaz. Bu durum HMK 128.madde uyarınca davacının dayandığı vakıaların tamamını inkar etme anlamında olup, davacı davasını her halükarda ispatlamakla yükümlüdür. Davacının ispat yükümlülüğünü yerine getirmediği anlaşılmakla mahkeme kararı bu yönden isabetlidir.Davalı lehine vekalet ücretine hükmedilmesinin yerinde olmadığı istinaf nedeni olarak öne sürülmüşse de dava belli bir değer içeren itirazın iptali davasıdır. Davalı vekilinin yargılamayı aydınlatmaması, delil sunmaması lehine vekalet ücreti takdir edilmeme sebebi değildir zira, 2018 yılı AAÜT’nin 5.maddesine göre davanın hangi safhasında olursa olsun vekaleti kabul eden avukat ücretin tamamına hak kazanır.
Sonuç olarak; dosya kapsamı, mahkemenin kabul ve gerekçesi ve istinaf sebepleri gözetildiğinde mahkeme kararı usul ve yasaya uygun bulunduğundan davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesine göre esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nun 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davacı tarafından yatırılan 98,10 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına,
3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 44,40 TL istinaf karar harcından, istinaf eden davacı tarafından istinaf aşamasında peşin olarak yatırılan 35,90TL harcın mahsubu ile bakiye 8,50 TL istinaf karar harcının davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına,
5-Karar kesinleştiğinde artan gider avansı varsa yatıran tarafa iadesine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’ nın 361/1. maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’ da temyiz yolu açık olmak üzere 23/10/2019 tarihinde oy birliği ile karar verildi.