Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2018/1116 E. 2018/1109 K. 15.11.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1116 Esas
KARAR NO : 2018/1109 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI : 2018/500 Esas
TARİH : 25/05/2018 ve 01/06/2018 (Ara Kararlar)
DAVA : Ticari Şirket (Genel Kurul Kararınını İptali)
KARAR TARİHİ: 15/11/2018
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen ara karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ:
Davacı vekili dava dilekçesi ve 25/05/2018 havale tarihli dilekçeleri ile, davalıya ait hesaplara el konularak bu hesaplara bloke edilmesi, dava konusu genel kurul kararlarının hükmünün icrasının geri bırakılmasına ilişkin tedbir kararı verilmesini talep etmiştir.
Davalılar vekili cevap dilekçesi ile, davacı tarafın tedbir talebinin haksız, yersiz ve yasaya açıkça aykırı olduğunu, dava konusu olmayan bir hususta, müvekkilinin banka hesaplarına tedbir konulmasının talep edildiğini, bunun da davacının gerçek amacını, müvekkiline zarar verme kastını ortaya koyduğunu, davacının kendi ihtarnamelerine bakıldığında alacaklı olduğunu iddia ettiği meblağın varit olmadığını, alacak yaratmaya ve adeta ihtilaf çıkartmaya yönelik olduğunu, öncelikle taraflar arasındaki sözleşmenin iki tarafa borç yükleyen bir sözleşme olup, davacının sözleşmeden kaynaklanan bir hak talep edebilmesi için, öncelikle kendi edimini yerine getirmesi gerektiğini savunarak, tedbir talebinin reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:
İlk Derece Mahkemesi 25/05/2018 tarih 2018/500 Esas sayılı ara kararında;
“Geçici hukuki korumaların bir türü olan ihtiyati tedbirin şartları 6100 sayılı HMK’nun 389 uncu maddesinde düzenlenmiş olup, anılan düzenleme “Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hâle geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hâllerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir.” hükmünü haizdir.Anılan hükümde de açıkça belirtildiği üzere, ihtiyati tedbir kararı, bir hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hâle geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hâllerinde, uyuşmazlık konusu hakkında uygulanacak geçici bir hukuki korumadır.
Başka bir ifade ile ihtiyati tedbir verilebilmesinin en önemli şartı bir ihtiyati tedbir sebebinin mevcut olmasıdır. Kanunda bu husus genel olarak düzenlenmiş, hâkime oldukça geniş bir takdir alanı bırakılmıştır.(m. 389/1). Kanun, burada “mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından” söz etmektedir. Bu hüküm dikkate alındığında, mevcut durumun değişmesi hâlinde,hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşması,hakkın elde edilmesinin tamamen imkânsız hâle gelmesi,gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğması tehlikesi varsa, ihtiyati tedbir sebebi var kabul edilecektir.Hâkim kararında somut sebep gösteremiyor, bunu en azından açıklayacak veya asgari ölçüde ikna edecek delil değerlendirmesi yapamıyor, yaklaşık ispat ölçüsünü yakalayamıyorsa tedbire karar vermemelidir. Ancak bu da hiçbir zaman tam bir ispat seviyesinde ispat şartına dönüşmemelidir.(Pekcanıtez,Hakan/Atalay,Oğuz/Özekes Muhammet; Hukuk Muhakemeleri Kanunu Hükümlerine Göre Medeni Usul Hukuku, 11. Bası, Ankara 2011-Sh.715-717) (Yüksek Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 24/04/2012 gün ve 2011/15388 esas,2012/6651 karar sayılı ilamında belirtildiği gibi)
Somut olayda davacı vekili; davacı vekilinin davalıya ait hesaplara el konularak bu hesaplara bloke edilmesi, dava konusu genel kurul kararlarının hükmünün icrasının geri bırakılmasını talep etmiş ise de; ihtiyati tedbir kararı verebilmek için hâkimin somut sebep göstermesi ve ihtiyati tedbir kararının haklılığını ortaya koyacak delil değerlendirmesi yapması ve yaklaşık ispat ölçüsüne yaklaşması gerekli olup haklılık konusunda yaklaşık ispat ölçüsü kriterine uyulmadığı gibi davanın niteliği gereği konunun yargılamayı gerektirdiği anlaşılmış…”gerekçesi ile,
İlk Derece Mahkemesi 01/06/2018 tarih 2018/500 Esas sayılı ara kararında;
“Somut olayda birleşen dava davacı davacı vekili; davalı şirketin banka hesaplarına el konularak bu hesapların bloke edilmesi, mevcutyönetim kurulu yerine bir kayyım atanıp, şirketin tüm ticari, borçlandırıcı, bağlayıcı,icrai ve tasarruf yetkilerinin atanacak kayyıma devredilmesi, dava konusu genel kurul kararının hükmünün icrasının geri bırakılmasını talep etmiş ise de; ihtiyati tedbir kararı verebilmek için hâkimin somut sebep göstermesi ve ihtiyati tedbir kararının haklılığını ortaya koyacak delil değerlendirmesi yapması ve yaklaşık ispat ölçüsüne yaklaşması gerekli olup haklılık konusunda yaklaşık ispat ölçüsü kriterine uyulmadığı gibi davanın niteliği gereği konunun yargılamayı gerektirdiği anlaşılmış..” gerekçesi ile,
Davacı vekilinin ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verilmiş ve ara kararlara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davacı vekili istinaf dilekçesi ile,
İlk derece mahkemesinin tedbir talebini haksız şekilde reddettiğini,
Dava dosyasına sunulan delillerin hem ihtiyati tedbir talebini hem de davanın haklılığını ispat ettiğini,
Dava dosyası açısından doktrinde ve kanunda ihtiyati tedbir kararı verilmesinin şartları olarak sayılan hususların mevcut olduğunu, müvekkili davacı şirket yetkilisinin davalı şirket yönetim kurulundan çıkarıldığı hususunun dosyaya sunulan ve müvekkili şirket yetkilisi yokluğunda alınan batıl genel kurul kararı ve davalı ihtarnameleriyle ispat edildiğini,
Bunun müvekkilinin davalıdan olan alacaklarının teminatını oluşturan en önemli güvencenin ortadan kaldırılması anlamına geldiğini, müvekkili şirket yetkilisi yönetim kurulundayken, yönetim kurulu kararları hem davalı şirket hem de davacı şirket katılımı yoluyla alındığını, oysa dava konusu batıl genel kurul kararı sayesinde mevcut yönetim kurulunun sadece davalı yetkilisi …’ten oluşacak şekilde yeniden oluşturulduğunu, bu vesileyle davalı şirket yetkilisinin tek başına şirketi borç altına sokma, şirket banka hesabındaki paraları ve sair şirket malvarlığını devretme, mali ve ticari konularda şirketi bağlayıcı kararlar alma imkânı ve ayrıcalığını gasp ettiğini,
İhtiyati tedbir kararı verilebilmesi için gereken en önemli şartın yani, uyuşmazlık konusu mal varlığının dava sırasında el değiştirmesi, bunun sonucu olarak mevcut durumda meydana gelen bir değişme ve bu nedenle müvekkilinin alacak hakkının elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşması şartının gerçekleştiğini,
Aynı zamanda, gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hali şartının da gerçekleştiğini, çünkü dava sonucunun beklenmesi durumunda uyuşmazlık konusu genel kurul kararı sayesinde davalı şirketin mal varlığı hakkında davalı yetkilisinin tek başına işlem yapabileceğini, bu durumda müvekkilinin alacaklarına kavuşmasında hem bir sakıncanın doğmuş olduğuna, hem de ciddi bir zararın oluşması endişesinin oluştuğuna kuşku olmadığını,
Mevcut durumda taraflar arasında çekişmeli olan şey veya yargılama konusunu oluşturan şey ya da hak üzerinde değişimler oluşması yönünde bir sakınca bulunmakta olup, bu sakıncanın müvekkilinin alacaklarına kavuşması endişesini doğurdurduğunu, uyuşmazlık konusunun dava sırasında el değiştirmesinin bu duruma örnek teşkil edebileceğini,
Bu halde davacı taraf olarak davayı kazanılsa dahi, mevcut halde uyuşmazlık konusu mal ve hakların başkasına devredilebileceğinden, müvekkilinin hakkını elde edemeyecek ve hakkına tam olarak ulaşamayacağını,
Ayrıca tedbir talebinin 6102 sayılı Kanunun “Kararın yürütülmesinin geri bırakılması” başlıklı 449.maddesine uygun olduğunu, bu madde hükmüne göre genel kurul kararı aleyhine iptal veya butlan davası açıldığı takdirde mahkemenin dava konusu kararın yürütülmesinin geri bırakılmasına karar verebileceğini,
Davalı şirketin gerçek kişi ortağı …’in müvekkilinin yarı yarına sahip olduğu davalı şirket gelir ve kar paylarını müvekkiline ödememek ve müvekkili payına düşen yaklaşık 15.000.000,00 Amerikan Dolarını da uhdelerine geçirmek niyetinde olduklarını, bu nedenle müvekkili şirket yetkilisini davalı şirket yönetim kurulundan çıkaran batıl ve yok hükmündeki dava konusu genel kurul kararını aldıklarını,
Dava konusu batıl genel kurul kararıyla müvekkili şirket yetkilisinin davalı şirket yönetim kurulundan çıkarılması neticesinde davalı şirket ortaklarından …’in tek başına yönetim kurulunu oluşturduğunu, ortak …’in, tek kişi olarak yönetim kurulunu tek imza ile temsil etmekte, şirketi bağlayıcı ve borçlandırıcı işlemleri tek başına gerçekleştirmekte olduğunu, bu suretle davalı şirketin elde ettiği gelirleri kişisel çıkarları için kullanmak üzere başkaca banka hesaplarına veya kişilere transfer etmek ve şirketin içini boşaltmak fırsatı ve imkânını eline geçirdiğini,
Konu ile ilgili Yargıtay 7. Hukuk Dairesi ve Yargıtay 11. Hukuk Dairesi Esas: 2003/641, Karar: 2003/6044, Tarih: 09.06.2003 T. kararlarının bulunduğunu,
İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesinin tedbir talebinin reddine dair ara kararının kaldırılmasına, tedbir talebinin kabulüne, davalı şirketin ..bankası Ataköy Şubesi’ndeki … 0002 59 nolu banka hesabına ve bu şubede tespit edilecek davalıya ait diğer hesaplara el konularak bu hesapların tedbiren bloke edilmesine, … Bankası A.Ş. Genel Müdürlüğü, …Bankası T.A.O. Genel Müdürlüğü, … Bankası A.Ş. Genel Müdürlüğü,… Bankası A. Ş. Genel Müdürlüğü, … Bankası A.Ş. Genel Müdürlüğü, …Bankası A.Ş. Genel Müdürlüğü, K…Bankası A.Ş, Genel Müdürlüğü, … A.Ş. Genel Müdürlüğü, …bank A.Ş. Genel Müdürlüğü, … Bankası A.Ş. Genel Müdürlüğü, …bank A.Ş. Genel Müdürlüğü, … Bankası A.Ş. Genel Müdürlüğü,…Bank A.Ş. Genel Müdürlüğü,… A.Ş. Genel Müdürlüğü, … Bankası A.Ş. Genel Müdürlüğü,… Bankası A.Ş Genel Müdürlüğü, …Bankası A.Ş. Genel Müdürlüğü,… Bank A.Ş. Genel Müdürlüğü, ….banka A.Ş. Genel Müdürlüğü, …bank A.Ş. Genel Müdürlüğü ve … Bankası A.Ş Genel Müdürlüğü’ne müzekkere yazılarak, buralarda tespit edilecek banka hesaplarına el konularak bu hesapların tedbiren bloke edilmesine, müvekkilinin haklarına ulaşmasını imkânsız kılacak veya bunları zorlaştıracak işlem ve eylemlere engel olunması için davalı şirketin mevcut yönetim kurulu yerine bir kayyım atanıp, şirketin tüm ticari, borçlandırıcı, bağlayıcı, icrai ve tasarruf yetkilerinin atanacak kayyıma devredilmesine, dava konusu genel kurul kararının icrasının tedbiren geri bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER :
Bakırköy 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/500 Esas sayılı dosyası kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ:
İstinafa konu davada; davacı vekili, davalılar ile 18.05.2016 tarihli Çerçeve İşbirliği Sözleşmesi kapsamında Türkiye’deki PV Projelerinin geliştirilmesi ve inşa edilmesi amacıyla işbirliği yapmayı kararlaştırdıklarını, aralarındaki işbirliği sözleşmesinin eki niteliğinde , davalı şirket ortakları … ile … ile davacı arasında 20.05.2016 tarihli Hisse Rehin Sözleşmeleri yapıldığını, bu sözleşme kapsamında şirket ortakları davacı şirketin Çerçeve İşbirliği Sözleşmesi gereği yüklenmiş olduğu edimlere karşılık teminat olarak sahibi oldukları her iki şirketteki hisselerinin % 50′ sinin üzerine rehin koymayı kabul ve taahhüt ettiklerini, rehin süresince bu sözleşme kapsamındaki rehinli hisselere ait genel kurulda temsil ve oy kullanma dahil tüm intifa hakları rehin alan davacı şirkete ait olacağının kararlaştırıldığını, davalı …A.Ş.nin 16.01.2018 tarihinde yapılan genel kurul toplantılarında, müvekkil şirketin adına her iki şirketin genel kurul toplantılarına katılma ve oy kullanma hakkına sahip ….’ e toplantı çağrısının usulsüz yapıldığı gibi, yokluğunda şirket yönetim kurulu üyeliğinden çıkartıldığını, davalı şirketlerinde yarı yarıya hisse sahibi olan … ile …’ in anılan hisseler üzerinde müvekkilinin zararına işlemler yapmak niyetinde olup, müvekkilin hissesine düşen 15.000.000,00 USD uhdelerinde tutmak amacında olduklarını, müvekkilinin öncelikle alacaklı sıfatı ile genel kurula katılma ve oy hakkı olduğunu, genel kurulda hisselerin değerini etkileyecek karar alınması halinde iptal edilme hakkı olduğunu bildirmek suretiyle genel kurul kararının yoklukla malul olduğunun tespiti, şirkete kayyım atanmasına, banka hesaplarına bloke konulmasına karar verilmesine, acilen ve ihtiyati tedbir yolu ile de, söz konusu genel kurul kararının icrasının geri bırakılarak, kayyım atanmasına, bloke işlemlerine karar verilmesini talep etmiştir.
Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 31.05.2018 tarih ve 2018/153 esas, 2018/561 karar ile, eldeki dava dosyası ile arasında hukuki ve fiili irtibat nedeniyle birleştirilmesine karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesince; 25.05.2018 tarihli ara kararı ile, davacı vekilinin davalı B…A.Ş hakkında açmış olduğu davada, ihtiyati tedbir talebin reddine karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesince, 01.06.2018 tarihli ara karar ile; davacı vekilinin davalı … A.Ş hakkında açmış olduğu davada, ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verilmiştir.
Davacı vekili tarafınca, mahkemenin ara kararları ayrı ayrı istinaf edilmiştir.
İstinaf açısından uyuşmazlık konusu, davalı şirketlere kayyım tayin etme; davalı şirketlerin hesaplarının bloke ; genel kurul kararlarının icrasının tedbiren geri bırakılması yönünde olup, davacının üç ayrı ihtiyati tedbir talebi olduğu anlaşılmaktadır.
HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi istinaf nedenleriyle sınırlı olmak üzere istinaf olunan ara kararının dosya içeriğine, usul ve yasaya uygun olup olmadığı yönünde yapılmak durumundadır.
6100 sayılı HMK’nın 389. Maddesine göre mevcut durumda meydana gelecek bir değişme nedeniyle gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde, uyuşmazlık konusu hakkında tedbir kararı verilebilir.
6100 sayılı HMK’nın 390. Maddesine göre de: Tedbir talep eden taraf, dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkça belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorundadır.
Bir şirkete kayyım atanmasının yegane yolu, şirketin yasal organlarının mevcut olmaması halidir. Bu kural 4721 sayılı TMK’nın 427/1-4. Maddesinde ifade edilmiştir. Bu maddeye göre: Bir tüzel kişi gerekli organlardan yoksun kalmış ve yönetimi başka yoldan sağlanamamışsa, yönetim kayyımı atanmak zorundadır.
Davacı, davalı şirketlerin şirketteki intifa senetlerini kullanılmasının önüne geçerek, müvekkilinin zararına işlemler yapmak niyetinde olduğunu, davacının şirkete güveninin ortadan kalktığını, şirketlerde hali hazırda kendisini temsil eden müdürün görevden alındığını, böylece bilgi alma ve inceleme hakkının engellendiğini, şirketin ortaklarının hissesine düşen 15.000.000,00 USD uhdelerinde tutmaya niyetleri olduğunu öne sürerek esas hakkında bir karar verilinceye kadar davalı şirkete yönetim kayyımı atanmasını talep etmektedir.
TMK’ nın m.427/4’de belirtilen “gerekli organlardan yoksun kalma” hali, limited şirketin zorunlu organlarından yoksun kalması anlamına gelmektedir.
Dava konusu olayda şirketlerin yönetim hakkının bir kişi olarak …’ e bırakılmıştır. Bununla birlikte yönetim kayyımı atanabilmesi için şirketin yönetim kurulunun bir şekilde oluşturulmasının mümkün olmaması ve bu boşluğun başkaca hukuki yollarla giderilmemiş olması şarttır. Şirketin seçilmiş yönetim kurulu bulunduğu takdirde organ yokluğundan sözetmek mümkün olmadığı gibi, mevcut yönetim kurulunun, çalışamaz halde olması da TTK’nin sistematiği içinde giderilmesi her zaman mümkün bir durumdur. (Yarg. 11. H.D 08/03/2018 2016/7714 E-2018/1804 K) Sonuç olarak davalı şirketin yönetiminin ihtiyati tedbir yolu ile bir kayyıma tevdi edilmesi hukuken mümkün görünmemektedir.
Davacının genel kurul kararlarının geçici ertelenmesi ve davalı şirketlerinin hesaplarına bloke konulmasına yönelik tedbir kararının ret kararına karşı istinaf sebeplerinin irdelenmesi ile, taleplerin niteliği gereği yargılamayı gerektirmektedir. Şöyle ki dava konusu taleplerin ancak yargılama sonucunda belirlenebileceği kabul edilmelidir.
Sonuç olarak ilk derece mahkemesi karar ve gerekçesinde yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Asıl ve birleşen davada davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nun 353/1-b/1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden asıl ve birleşen davada davacı tarafından yatırılan 98,10’ar.TL istinaf başvuru harçlarının hazineye gelir kaydına,
3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 35,90’ar.TL istinaf karar harçlarının istinaf eden asıl ve birleşen davada davacı tarafından peşin olarak yatırıldığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına,
4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden asıl ve birleşen davada davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Artan gider avansı varsa talep halinde yatıran tarafa iadesine,
6-Kararın İlk Derece Mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 15/11/2018 tarihinde HMK’nun 362/1-f maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.