Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2018/1085 E. 2019/1338 K. 09.10.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1085 Esas
KARAR NO : 2019/1338 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI : 2016/1447 Esas 2018/520 Karar
TARİH : 10/05/2018
DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 09/10/2019
İlk derece Mahkemesinde yapılan yargılama sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFIN İDDİASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, müvekkilinin taraflar arasındaki ticari ilişki kapsamında, davalıdan 10.593,94 TL cari hesap bakiye alacağının bulunduğunu, 07.09.2016 tarihinde imzalanan ödeme planı protokolüne rağmen davalının borcunu ödememesi ve cari hesap extresinden kaynaklanan alacağının tahsil edilememesi üzerine, davalı hakkında İstanbul Anadolu … İcra müdürlüğünün … E. Sayılı dosyası ile yasal takibe başlandığını, davalının haksız ve kötü niyetli olarak borca itiraz etmesi üzerine icra takibinin durduğunu, ancak yapılan itirazın haksız olduğunu belirterek icra takibine yapılan itirazın iptali ile icra takibinin devamını, davalının %20 den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesini, asıl alacağa takip tarihinden itibaren yasal faizi yürütülmesini talep etmiştir. Davalı taraf dava dilekçesine karşı cevap dilekçesi sunmamıştır.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:İlk Derece Mahkemesi 10/05/2018 tarih 2016/1447 Esas 2018/520 sayılı kararında;”Davacı, iddiasını faturalara, tarafların ticari defter ve belgelerine, ayrıca davalıdan sadır olan ödeme planına dayandırmıştır. 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun (TMK) 6. maddesi uyarınca kural olarak, aksi kanunca belirlenmedikçe iki taraftan her biri iddiasını ispata mecburdur. Bu hüküm, kaynak İsviçre Medeni Kanunu’ndaki şekli gibi, “bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran taraf, o vakıayı ispat etmelidir” şeklinde anlaşılmalıdır.Somut olayda davacı, icra takibine konu alacağını fatura, ödeme planı ve cari hesaba dayandırmıştır. Davalı taraf icra takibine itirazda borca ve ferilerine itiraz etmiş bu durumda, taraflar arasındaki akdi ilişkinin varlığını ispat yükü davacı taraftadır.Öte yandan ticari defterlerle ispat ise 6100 sayılı HMK.nun 222. maddesinde düzenlenmiştir. Bir tarafın ticari defterlerinin ibrazının istenebilmesi ve talep edilmesine rağmen ticari defterlerin ibraz edilmemesinin defter sahibinin aleyhine sonuç doğurması, anılan kanun hükmünün 5. Fıkrası uyarınca, ancak karşı tarafın münhasır delil olarak bunlara dayanmasına bağlıdır. Aynı husus Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 12/10/2016 Tarihli. 2014/11-1159 E. 2016/967 K. S.lı kararında da vurgulanmış olup, HMK.nun “Tarafların belgeyi ibraz etmesi” başlıklı 220. Maddesinin ticari defter ve belgelerin ibrazında da uygulanması görüşü benimsenmemiştir.Davacı, davalının ticari defterlerine münhasır delil olarak dayanmış değildir; defterler dışında da deliller bildirmiştir. Davacı dava açarken davalının defterlerine münhasıran dayanmadığından, davalının ticari defterlerini hazır etmemesinin aleyhine sonuç doğurması yukarıda bahsedilen içtihat uyarınca mümkün değildir.Davacı, davalı ile olan ticari ilişkisinde toplam bedeli 21.893,94 TL olan 11 adet fatura düzenlemiş olup, ayrıca defterinde bu faturalara karşılık toplam 11.300,00 TL ödeme aldığı kayıtlıdır.Davacı tarafından düzenlenen faturalardaki malların teslim edildiğini ispat yükü davacıdadır. Yine kendi defterlerinde kayıtlı bulunan 11.300,00 TL davalı ödemesi davacı bakımından bağlayıcıdır.Davacı, yargılama sürecinde, delil olarak dayandığı ödeme planını ibraz etmediği gibi, fatura konusu malların davalıya teslim edildiğine dair irsaliye vs. gibi davalının imzasını ihtiva eden herhangi bir evrak da sunmamıştır.Davalının vergi dairesinden getirtilen BA kayıtlarında davacıdan KDV Hariç 6.518,00 TL (KDV dahil 7.691,24 TL) mal veya hizmet alımında bulunulduğu beyan edilmiş olup, davacı tarafından iddia edilen 21.893,94 TL mal tesliminin sadece 7.691,24 TL.sını ispatlamaktadır. Davacının defterlerinde 11.300,00 TL davalı ödemesi kayıtlı olduğuna göre, davalı ödediği miktarı geçmeyen bu beyanın davacının iddia ettiği bakiye 10.593,94 TL alacağını ispatlayıcı niteliği bulunmadığı tespit edilmiştir…”gerekçesi ile, Davanın reddine karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile, Yerel mahkeme kararının kabul edilmesinin mümkün olmadığını, söz konusu karar haksız mesnetsiz ve hukuken kabul edilebilir bir karar olmadığı gibi müvekkilinin daha da mağdur olmasına neden olacak hakkaniyetsiz bir karar olduğunu, Mahkemede açmış oldukları haklı davanın eksik inceleme ve değerlendirme neticesinde reddedildiğini, işbu davada müvekkili şirketin davalı taraftan yaptığı işe karşılık olarak fatura ve cari hesap alacağından kaynaklanan alacağını talep ettiğini, davalı tarafın haksız itirazı sonucunda açtıkları davalarını değerlendiren mahkemenin haklı davayı reddettiğini, ret gerekçesi olarak da davayı ispat edemediklerinden bahisle davalı tarafın ticari defterlerini ibraz etmemesinin davacı taraf lehine delil oluşturmayacağı, zira davacı tarafın davalı taraf ticari defterlerine münhasır delil olarak dayanmadığı, defter dışında da deliller bildirildiği bu nedenle defterlerin sunulmamış olmasının davacı lehine delil oluşturmayacağı belirtildiğini, ayrıca yargılama süresince taraflarınca teslime dair irsaliye ve delil listesinde belirtilen mutabakat sözleşmesi sunulmadığı belirtilerek haklı davanın reddedildiğini, Davalı tarafın müvekkili şirkete olan borcu sabit olup bu durum incelenen ticari defterlerde açıkça görüldüğünü, müvekkilinin iş yaptığı, yaptığı iş neticesinde fatura düzenleyerek davalı şirkete usule uygun olarak tebliğ ettiği ve kendi ticari defterlerine işleyerek KDV ve tüm vergilerini ödediğini, davalının dava konusu alacak kendi ticari defterlerinde kayıtlı olduğu halde kötü niyetli olarak ticari defterlerini inceleme günü mahkemeye sunmaktan kaçındığını, mahkemenin vermiş olduğu kararın kötüniyetli davalı tarafı ödüllendirmek anlamı taşıdığını, Müvekkili şirketin dava konusu alacağı olan faturalar, teslime dair sevk irsaliyeleri ve delil listesinde delil olarak dayandıkları ödeme planı dosyada mevcut olmakla birlikte tekrardan dilekçe ekinde sunduklarını, fatura, irsaliye ve ticari defter kayıtlarından görüleceği üzere davalının dava konusu alacak mikrarı kadar müvekkili şirkete borçlu olup dosyaya sundukları deliller ve karşı tarafın kötüniyetli olarak defter sunmaktan kaçınması karşısında mahkemenin haklı davalarını reddetmesinin anlaşılamadığını,İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, yeniden yargılama yapılarak talep doğrultusunda davanın kabulüne karar verilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER : İstanbul Anadolu 6. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/1447 Esas 2018/520 Karar sayılı dosyası kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır.Dava. taraflar arasında açık hesap ticari ilişki nedeniyle bakiye alacağın tahsili için yapılan takibe itirazın iptaline ilişkindir.HMK’nın 140/5 maddesinde ön inceleme duruşmasında, taraflara dilekçelerinde gösterdikleri, ancak henüz sunmadıkları belgeleri mahkemeye sunmaları veya başka yerden getirtilecek belgelerin getirtilebilmesi amacıyla gereken açıklamayı yapmaları için iki haftalık kesin süre verileceği hükmü düzenlenmiştir.Davacı, dava dilekçesinde, taraflar arasındaki alacak-borç ilişkisinin karşılıklı olarak belirlendiğini, davalı borçlu tarafından 07/09/2016 tarihli ödeme planı imzalandığını, davalının bu şekilde borcu kabul ettiğini, buna rağmen borcunu ödemediğini belirterek, delilleri arasında taraflar arasında imzalanmış ve borç ikrarını ispat eden 07/09/2016 tarihli ödeme planına dayanmış, söz konusu delilin dosyaya taraflarınca ibraz edileceğini belirtmiştir. Mahkeme, gerekçesinde yargılama aşamasında davacının delil olarak dayandığı ödeme planını dosyaya ibraz etmediğini, böylece iddianın ispatlanamadığını belirtmiş ise de , mahkemece, dava dilekçesinde sunulmamış ve sunulacağı belirtilmiş olmasına rağmen, 03/10/2017 tarihinde yapılan ön inceleme tutanağında söz konusu delilin dosyaya sunulması için davacı tarafa HMK 140/5 maddesinde öngörülen 2 haftalık kesin süre verilmemiştir. Ön inceleme duruşma tutanağında bu hususta davacı tarafa süre verildiğine ilişkin ihtar yer almamaktadır. Davacı vekili istinaf dilekçesi ekine söz konusu belgenin onaysız fotokopisini eklemiştir. HMK’nın 353/1-a-6. maddesinde “Mahkemece, tarafların davanın esasıyla ilgili olarak gösterdikleri delillerin hiçbiri toplanmadan veya gösterilen deliller hiç değerlendirilmeden karar verilmiş olması”nı esasın incelenmeden ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için ilk derece mahkemesine gönderilmesine kesin olarak karar verilecek hallerden saymıştır. Davanın esasıyla ilgili olarak gösterilen delillerin “hiçbirinin” toplanmaması ile uyuşmazlığın çözülmesinde, hakimin belirli bir yargıya vararak karar vermesinde etkili nitelikteki deliller sözedilmekte olup bu özellikte delillerden “birinin” toplanmamasını da 353/I-a-6. maddesi kapsamında değerlendirmek gerekmektedir. Zira somut olayda olduğu gibi tarafların uyuşmazlığa ilişkin usulüne uygun olarak göstermiş oldukları esasa etkili bir delilin dosyaya sunulması yönünde HMK’nın 140/5 maddesi gereğince gerekli işlemin yapılmaması ve sunulması halinde de delilin değerlendirilmemiş olması yargı sistemimiz bakımından benimsenmiş olan dar istinaf sisteminden uzaklaşılarak ilk derece mahkemesince değerlendirilmemiş olan konularda ilk defa istinaf mahkemesince bir delile ilişkin olarak tartışma yapılarak yargıya varılması sonucunu doğuracaktır ki bu da iki dereceli yargılama olan istinaf yargı sistemi ile bağdaşmayacaktır.Davacı iddiasına göre söz konusu belge borç ikrarını içerir belge olduğundan ve davanın esasını etkileyecek nitelikte bulunduğundan belge aslının sunulması için usulünce davacı tarafa kesin süre verilmesi ve belge aslının sunulması halinde belgenin incelenerek belgenin sıhhati, borç ikrarı içerip içermediği, davalı tarafça düzenlenmiş olarak kabul edilip edilmeyeceği değerlendirilerek buna göre davacının iddiasını ispatlayıp ispatlamadığı belirlenerek oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olmuştur.Bu nedenle davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılması ve yukarıda belirtilen şekilde işlem yapılarak oluşacak sonuca göre karar verilmek üzere dosyanın HMK’nın 353/1-a6. maddesi uyarınca ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; Davacının istinaf başvurusunun KABULÜ ile; 1-İstanbul Anadolu 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 10/05/2018 tarih ve 2016/1447 Esas 2018/520 Karar sayılı kararının HMK 353/1-a6 maddesi uyarınca ORTADAN KALDIRILMASINA ve dosyanın mahkemesine İADESİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 98,10.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 35,90.TL istinaf karar harcının talep halinde davacıya iadesine, 3-Davacı tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcı 98,10.TL ile dosyanın Bölge Adliye Mahkemesi’ne gidiş dönüş masrafı 23,50.TL olmak üzere toplam 121,60. TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 4-Artan gider avansı olması halinde yatıran tarafa iadesine, 5-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 09/10/2019 tarihinde HMK 353/1-a6 maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.