Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2018/1079 E. 2019/1382 K. 16.10.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1079 Esas
KARAR NO : 2019/1382 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEME : İSTANBUL 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 15/02/2018
DOSYA NUMARASI : 2014/277 Esas – 2018/139 Karar
DAVA : İtirazın İptali (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
BİRLEŞEN DAVA
DAVA : Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ : 16/10/2019
YAZIM TARİHİ : 30/10/2019
İlk derece Mahkemesinde yapılan yargılama sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ:
ASIL DAVADA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili banka Güngören şubesi ve davalı şirket arasında bağıtlanan genel kredi sözleşmeleri uyarınca adı geçen şirkete kredi açıldığını ve kullandırıldığını, diğer davalıların bu sözleşmelerde müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatıyla sorumluluk üstlendiklerini, borcun ödenmemesi üzerine hesabın kat edilerek ihtarname keşide edildiğini, buna rağmen ödeme yapılmadığından davalı borçlular hakkında yasal takibe geçildiğini, davalıların haksız ve dayanakszı itirazları ile takibi durdurduklarını ileri sürerek, itirazlarının iptali ile takibin devamını ve %20 den aşağı olmamak üzere inkar tazminatı ile sorumlu tutulmalarını karar verilmesini istemiştir.
Davalı-karşı davacılar … vekili cevap ve karşı dava dilekçesinde özetle; müvekkillerinin borçlu …Tic. A.Ş ne davacı banka tarafından 28.12.2011 tarihli genel kredi sözleşmesine dayalı olarak kullandırdığı krediye kefil olduklarını, kefalet miktarı ve limit belirtilmediğinden kefaletin geçersiz olduğunu, TBK 583.maddesi hükmüne göre; kefil olunan tutarlar el yazısı ile yazılmadığından geçersiz kefalete dayalı olarak takip yapılamayacağını, davacının hiçbir hakkı olmadığı halde müvekkilleri hakkında ihtiyati haciz kararı aldığını ve İstanbul … İcra Müdürlüğünün … sayılı dosyasından infaz edildiğini, haksız ihtiyati hacizden dolayı müvekkillerinin ticari itibarının zedelendiğini, tüm mevduatlarına ve mülklerine haciz konulduğunu, karşı davalının hukuka aykırı kasıtlı eylemleri ile müvekkillerinin manevi kişiliğinin zarar gördüğünü savunarak davacılar … için ayrı ayrı 5.000,00 er TL manevi tazminatın ve HMK 329.maddesi gereğince 5.000,00 TL vekalet ücreti artı KDV nin karşı davalıdan tahsili ile müvekkillerine ödenmesini talep etmişlerdir.
BİRLEŞEN DAVADA
Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; öncelikle, işbu davanın davalı banka ile müvekkilleri arasında aynı hukuki sebebe ve fakat dava dışı aynı firmanın davalı bankadan kullandığı bir başka tarihli kredi sözleşmesine dayalı olarak devam etmekte olan ihtilafın görüldüğü İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/277 Esas sayılı dosyası ile BİRLEŞTİRİLMESİNİ, kendi alacağından 3 kat daha fazla müvekkillerine ait paraya haciz koydurmasına rağmen hala müvekkillerinin gayrimenkullerinin satışına gidilmesi nedeniyle İstanbul … icra Müdürlüğü’nün… Esas sayılı dosyasından yapılmasına karar verilen gayrimenkul satışının ivedilikle ihtiyatı tedbiren durdurulmasını ve neticede satışın iptalini, İstanbul .. icra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile İlgili olarak davalı bankaya yönelik hiçbir borçlarının bulunmadığının tesbiti ile mezkur İcra takibinin müvekkilleri acısından iptalini, takibe mesnet bononun müvekkillerine iadesini bononun iadesi talebinin kabul edilmemesi halinde müvekkillerinin bu bono nedeni ile sorumluluklarının bulunmadığını, Davanın devamı sırasında takip konusu alacağın müvekkilleri mevduat hesabından çekilmesi ve dolayısıyla takip konusu alacağın tahsil edilmesi halinde davanın istirdat davasına dönüşerek hukuken geçersiz sözleşme ve bonoya dayalı başlatılıp tahsil edilmiş olan paraların tahsil edildiği günden ödeme gününe dek işleyecek mevduata uygulanan en yüksek avans faizi ile brlikte davalıdan tahsili ile hangi müvekkilin mevduat hesabından çekilmiş ise o müvekkiline ödenmesini, kefalete dair sözleşme maddelerinin hukuken geçersiz olduğunu bildirmesine rağmen müvekkilleri aleyhine icra takibinde bulunan ve bu açıdan açıkça haksız ve kötü niyetli olan davalı bankadan dava konusu İst … İcra Md’nün … E sayılı dosyasına konu alacağın % 20 ‘si üzerinden hesaplanacak kötü niyet tazminatının alınarak müvekkiline ödenmesini, davalı bankanın 5.000 TL adli para cezasına mahkum edilmesine ve yargılama gideri ile vekalet ücretinin karşı taraf yükletilmesini talep etmiştir. Davalı-karşı davacılar … vekili cevap ve karşı dava dilekçesinde özetle; müvekkillerinin borçlu …. Ve Tic. A.Ş ne davacı banka tarafından 28.12.2011 tarihli genel kredi sözleşmesine dayalı olarak kullandırdığı krediye kefil olduklarını, kefalet miktarı ve limit belirtilmediğinden kefaletin geçersiz olduğunu, TBK 583.maddesi hükmüne göre; kefil olunan tutarlar el yazısı ile yazılmadığından geçersiz kefalete dayalı olarak takip yapılamayacağını, davacının hiçbir hakkı olmadığı halde müvekkilleri hakkında ihtiyati haciz kararı aldığını ve İstanbul … İcra Müdürlüğünün … sayılı dosyasından infaz edildiğini, haksız ihtiyati hacizden dolayı müvekkillerinin ticari itibarının zedelendiğinin, tüm mevduatlarına ve mülklerine haciz konulduğunu, davacının hukuka aykırı kasıtlı eylemleri ile müvekkillerinin manevi kişiliğinin zarar gördüğünün belirterek davacılar …için ayrı ayrı 5.000,00 er TL manevi tazminatın ve HMK 329.maddesi gereğince 5.000,00 TL vekalet ücreti artı KDV nin davacıdan tahsili ile müvekkillerine ödenmesini istemiştir.
Diğer davalılara usulüne uygun şekilde tebligat yapılmasına rağmen davaya cevap vermemişler ve duruşmalara katılmamışları, Bu nedenle davayı inkar ettikleri varsayıldığı anlaşılmıştır.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:
İlk derece Mahkemesi 15/02/2018 tarih 2014/277 Esas – 2018/139 Karar sayılı kararında;
“…İddia, dosya içeriği deliller ve alınan bilirkişi raporlarına göre; davacı bankanın Güngören şubesi ile davalı asıl borçlu … Tic. A.Ş arasında bağıtlanan 3 adet genel kredi sözleşmesi uyarınca, adı geçen şirkete kredi açıldığı, ve kullanıldırıldığı, diğer davalıların bu sözleşmeleri müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatıyla imzaladıkları, 28.12.2011 tarihli kredi sözleşmesinin kredi tutarı ve kefalet limiti yazılı olmadığından kefaletin geçerli olmadığı, diğer kredi sözleşmelerinin bağıtlandığı tarih itibarıyla yürürlükte bulunan BK. 484 ve devamı maddeleri uyarınca kefaletin geçerli olduğu, itiraz eden …in 29.09.2010 tarihli 300.000,00 TL limitli kredi sözleşmesinin kefil sıfatıyla imzaladıklarını, ve bu kefaletlerinin geçerli olduğu, imzalanan kredi sözleşmelerinin çerçeve sözleşme niteliğinde olduğu, genel kredi sözleşmesi uyarınca daha sonra yeni bir sözleşme düzenlenmesinin önceki sözleşmeden doğan kefalet sorumluluğunu ortadan kaldırmayacağı sonucuna varılmıştır. Başka bir anlatımla; davalılar … in 29.09.2010 tarihli sözleşme bakımından 300.000,00 TL limitle kefalet sorumlulukları devam etmektedir. Davacı bankanın kullandırdığı kredilerden dolayı borcun ödenmemesi üzerine hesabın kat edilerek davalılara ihtarname keşide edildiği, tebliğine göre; davalı şirket ile diğer davalı …03.10.2013 tarihinde diğer davalıların ise, takip tarihinde temerrüde düştükleri belirlenmiştir. İstanbul … İcra Müdürlüğünün 2014/16409 sayılı takip dosyasında davacı bankanın davalı asıl borçlu şirketten ve …’dan takip tarihi itibarıyla ve talebi ile bağlı kalınarak toplam67.016.31 TL tutarında alacaklı bulunduğu, asıl alacak tutarı olan 54.985,90 TL sına takip tarihinden itibarene %72 oranında temerrüd faizi yürütülebileceği, ve adı geçen davalıların itirazlarının bu miktar üzerinden iptali gerektiği sonucuna varılmıştır. Tahsil de tekerrür olmamak üzere diğer davalıların nakdi alacağın 54.073,79 TL lık asıl alacak bölümünden sorumlu oldukları, itirazlarının bu miktar üzerinde iptali ile %72 oranında faiz yürütülerek takibin devamı gerektiği sonucuna varılmıştır.
Asıl borçlu şirkete kullandırılan kredi kapsamında çek yaprağı verildiği, 5 adet çek yaprağı yönünden risk bulunduğu dikkate alınarak 01.10.2013 ihtar tarihi itibarıyla her bir çek yaprağı için TCMB tarafından belirlenen banka sorumluluk tutarı 1.045,00TL olması nedeniyle 5.200,00 TL gayri nakdi alacağın deposunun istenebileceği sonucuna varılmıştır.Davacı banka tarafından davadan sonra 11.03.2015 tarihinde 93.323,33 TL tahsilat yapılmış ise de; bu ödeme ile borç tamamen sona ermemiştir. Ödeme tarihi itibarıyla davacı bankanın davalı asıl borçlu …San. Tic. A.Ş den ve … dan tahsilde tekerrür olmamak üzere 4.292,64 TL alacaklı olup, diğer davalılar … ten ödeme tarihi itibarıyla hiçbir alacağı kalmamıştır. Bu durumun nihai infaz aşamasında icra Müdürlüğünce dikkate alınması gerekmektedidr.Davacı alacağı likit nitelikte olup, davalalıların itirazlarında haksız bulundukları anlaşıldığından İstanbul … İcra Müdürlüğünün … sayılı takip dosyası yönünden nakdi alacağın %20 si oranında inkar tazminatı ile sorumlu tutulmalarına karar vermek gerekmiştir.Asıl dosyadaki karşı davada haksız ihtiyati haciz uygulaması nedeniyle, karşı davacıların zarar gördükleri, manevi kişiliklerinin ihlal edildiği belirtilerek manevi tazminat isteminde bulunulmuştur. Yukarı da yapılan açıklamaya göre; davacı bankanın takip tarihi ve İstanbul … İcra Müdürlüğünün … D.iş sayılı ihtiyati haciz kararı nedeniyle davalılardan kefil sıfatıyla alacaklı bulunduğu, yukarıda açıklanan gerekçelerle 300.000,00 TL limitle kefaletlerinin bulunduğu ve geçerli olduğu, ayrıca bono kefaletlerinin de söz konusu olduğu, ihtiyati haciz kararı bu nedenle haksız sayılamayacağı ve karşı davanın dayanağının bulunmadığı anlaşıldığından reddine karar vermek gerektiği sonuç ve kanaatine varılmıştır.Birleşen dosyada İstanbul … İcra Müdürlüğünün … sayılı takip dosyasına dayalı olarak birleşen davacıların birleşen davalı bankaya borçlarının bulunmadığı iddia edilmiştir. Anılan takip dosyasında takibin dayanağı29.09.2010 tanzim tarihli, 25.05.2013 ödeme tarihli, 300.000,00 TL bedelli borçlusu davalı şirket kefilleri de diğer davalılar olan kambiyo senedine dayanılarak talepte bulunulmuş ve diğer takip dosyaları ile tahsil de tekerrür olmayacak şekilde takibe geçildiği belirtilmiştir. Bu takibin başlangıcı İstanbul 15 Asliye Ticaret Mahkemesinin 19.09.2014 tarih ve 2014/399 D.İş sayılı ihtiyati haciz kararının uygulanması ile başlanmıştır. Toplam alacak talebi 90.857,38 TL dir. Anılan takip dosyasında 01.10.2014 takip tarihi itibarıyla davacı bankanın davalılardan toplam 104.473,25 TL alacaklı olduğu belirlenmiş, bankanın ise, bu tutardan daha az olmak üzere 90.557,338 TL lik talepte bulunduğu ve talebi ile bağlı sayılması gerektiği sonucuna varılmıştır. Esas dosya borcu ile birleşen dosya borcu aynı nedenlere dayalıdır. Asıl borçlu şirkete kullandırılan kredilerin teminatı oluşturmak üzere birleşen davanın konusu olan teminat senedi alınmıştır. Birleşen davalı bankanın takip tarihi itibarıyla ve talebi ile bağlı kalınarak birleşen davacılardan 90.557,38 TL tutarında alacaklı bulunduğu, haciz takibinin yanında tahsilde tekerrür olmamak koşuluyla kambiyo senedine dayalı takip yapma hakkının da bulunduğu, (İİK.167.mad) yapılan hesaplamaya göre; birleşen davacıların borçlu olmadıklarının tespiti isteminin yerinde olmadığı, takibin dayanağı olan bono kefilleri sıfatıyla borçtan sorumlu tutulmaları gerektiği sonuç ve kanaatine varılarak birleşen davanın reddine karar vermek gerekmiş…”gerekçesi ile;
Asıl Davanın KISMEN KABULÜNE,
İstanbul … İcra Müdürlüğnüünn … sayılı takip dosyasında ve tahsil tekerrür olmamak üzere asıl borçlu … Tic. A.ş ile kefil …’un itirazlarının nakdi alacak yönünden toplam 67.016,31 TL için iptaline takibin bu miktar üzerinden ve fakat asıl alacak tutarı olan 54.985,90 TL sına takip tarihinden itibaren %72 oranında temerrüd faizi yürütülmek suretiyle ve takip talebindeki diğer koşullarla devamına, fazla istemin reddine,
Davalılar …n itirazlarının nakdi alacak yönünden 54.073,49 için iptaline, takibin bu miktar üzerinden ve takip tarihinden itibaren %72 oranında temerrüd faizi yürütülmek suretiyle takip talebindeki diğer koşullarla devamına fazla istemin reddine,
Nakdi alacak tutarı toplamı üzerinden davalıların takdiren %20 oranında inkar tazminatı ile sorumlu tutulmalarına,
Gayri nakdi alacağa ilişkin olarak davalı asıl borçlu…Tic. A.Ş’nin itirazının 5.225,00 TL nın deposu yönünden iptaline, takibin takip talebindeki koşullarla devamına,
Diğer davalılarla ilgili gayri nakdi alacak talebi yönünden istemin reddine,
Davadan sonra 11.03.2015 tarihinde yapılan 93.323,33 TL tahsilatın nihai infaz aşamasında icra Müdürlüğünce dikkate alınmasına, 11.03.2015 tarihi itibarıyla davacı bankanın davalı asıl borçlu ..eklam …. A.Ş ile…’dan 4.292,64 TL alacaklı olduğunu, belirtilen tarihte diğer davalılardan herhangi bir alacağının bulunmadıgğının tepsitine,
Asıl davadaki karşı davanın REDDİNE,
Birleşen İstanbul 8 ATM ‘nin 2015/205 Esas sayılı dosyasında davanın REDDİNE, karar verilmiş ve karara karşı davalılar-karşı ve birleşen davada davacılar vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davalılar-karşı ve birleşen davada davacılar vekili istinaf dilekçesinde özetle;
İtirazın iptali istenilen icra dosyasının müstenidi olan 2011 tarihli Kredi Sözleşmesi nedeniyle müvekkillerinin kefalet statüleri hukuken geçersiz ise, müvekkillerinin, bu kredi sözleşmesi nedeniyle kefil olarak herhangi bir borç ve sorumluluklarının olmayacağını ve dolayısıyla da davanın reddine karar verilmesinin gerekeceğini,
Davalı, dava sırasında, ica takibinde dayanmamış olmasına rağmen, 2010 tarihli kredi sözleşmesine de istinat ettiğini ve ilk derece mahkemesinin bu duruma hatalı olarak izin verdiğini, itirazın iptali davalarında, davanın konusunu teşkil eden takip konusu senet/sözleşme dışında başka bir belgeye dayanılmasının hukuken kesinlikle mümkün olmadığını, ilk derece mahkemesinin bu konudaki hatalı tutumunın açık bir bozma sebebi olduğunu,
Banka ile kredi borçlusu şirket arasındaki icra takibine müstenit 2011 tarihli Kredi Sözleşmesi akdedildiğini, bu kredi sözleşmesinden başka banka ile müvekkiller arasında da ayrı bir yazılı Kefalet Sözleşmesinin aktedildiğini,
Müvekkillerin kefaletinin hukuken geçerli olup olmamasının dikkate alınacağı sözleşmenin sadece “Banka ile müvekkiller arasındaki Kefalet Sözleşmesi” olacağını, bu Kefalet Sözleşmesi’nden de müvekkillerinin kefil olacağı miktarın net olarak yazılı olmadığını, bu nedenle de müvekkillerinin kefaleti, B.K. 485 ‘e göre de T.B.K 583. ‘e göre de hukuken kesin olarak geçersiz olduğunu,
Mezkur itirazın iptaline konu icra takibini bizzat bankanın başlattığını, bu irade münhasıran kendisine ait olduğunu, banka, isteseydi, 3 Kredi Sözleşmesi’ne de dayanarak, talep ettiği alacak miktarının bu 3 kredi sözleşmesinden kaynaklı olduğunu söyleyebileceğini, icra takibini bu 3 kredi sözleşmesine istinat ettirebilirken böyle yapmadığını ve icra takibine kendi iradesi ile tek bir kredi sözleşmesi ile sınırlandırdığını, bu nedenle de davanın konusu, yanlızca 2011 tarihli kredi sözleşmesine dayalı alacakların olabileceğini,
Bankanın diğer kredi sözleşmelerinden vaki alacaklarının işbu davanın ve davanın temeli olan icra takibinin konusu olmadığını,
Mezkur 2011 tarihli kredi sözleşmesi için müvekkillerle banka arasında imzalanan Kredi Sözleşmesinin yasanın aradığı şartları barındırmaması nedeniyle kesin olarak yok hükmünde olduğunu, kefalet sözleşmesinin geçersizliğini tesbit ettiğinde, davanın temeli olan icra takibinin de münhasıran 2011 tarihli sözleşmeye sınırlı olarak istinat ettirilmiş olması çerçevesinde, davanın reddine karar vermesinin gerektiğini,
Kanun da kefalet miktarının açık ve net yazılı olmasını banka ile kredi borçlusu arasındaki sözleşmede değil kefalet sözleşmesinde bulunmasını şart koştuğunu, kefalet Sözleşmesi’nde ise böyle bir miktarın kesinlikle yazılı olmadığını, ilk derece mahkemesince işbu durumun gözden kaçtığını,
Aynı alacak için yapılan 2. takipte tüm alacak tahsil edildikten sonra birinci icra takibindeki alacağın da sona erdiğini,
Kabul anlamına gelmemek kaydıyla bir an için müvekkillerinin , kefalet statülerinin hukuken geçerli olduklarının kabul edilmesi durumunda
Davalı banka, ikinci takibi, birinci takipteki alacağımla ilgili olarak tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla başlattığını, ancak bilirkişi raporunda her iki takip aynı alacaktan doğmuş, tek bir alacak olduğunu, tek bir alacağın tahsili için başlatılmış ilamsız ve kambiyo takibinin olduğunu belirttiğini ve ilk derece mahkemesince bu raporun kabul edildiğini,
İkinci icra takibi, davanın açılması ile bizzat icra dairesince tüm faiz ve masraflarıyla, davanın açılmasından çok kısa bir süre sonra tahsil edilerek, dosya infaz nedeniyle kapandığını, buna bağlı olarak birinci icra dosyasının da sona ermesinin gerektiğini, ancak ilk derece mahkemesi bilirkişinin hatalı raporuna dayanarak birinci icra takibinden de müvekkillerini sorumlu tuttuğunu, aynı alacak için tahsilde tekerrür olmamak üzere başlatılan takip ödenmesine rağmen tahsilde tekerrüre yol açtığını,
İkinci icra takibinden alacağını tahsil eden bankanın dürüstçe gidip birinci icra takibine beyanda bulunarak birinci icra takibinin de kapandığını beyan etmesi gerekitiğini, ancak bunu yapmadığını ve işbu davanın sonuna kadar hala daha ikinci kez tahsilat peşinde koştuğunu,
Müvekkillerinin 67 bin TL üzerinden icra inkar tazminatı ile faiz , avukatlık ücreti ve dava masraflarından sorumlu tutulmasına yönelik kararının da bu nedenlerle hatalı, hukuka, usul ve kanuna ve içtihatlara son derece aykırı olduğunu, kararın bu nedenle de kaldırılmasının gerektiğini,
Banka ile kredi kullanan kredi borçlusu şirket arasındaki 1. Sözleşme : 29.09.2010 tarihli, 2. Sözleşme : 28.12.2011 tarihli ve 3. Sözleşme : 23.10.2012 tarihli olduğunu, 6098 sayılı T.B.K.’nın ise yürürlük tarihi 01.07.2012 olduğunu,
Eski B.K. 484 ve yeni T.B.K 583. maddeleri emredici nitelikte olup, bu nitelikleri itibariyle kamu düzenine ilişkin düzenlemelerden olduğunu,
Yargıtay 4. H.D.’nin 20.04.1957 tarihli 2318 sayılı kararında “Borçlar Kanunu’nun kefaletin geçerliliğini yazılı şekle tabi tutan amme intizamı hükmünün eski kefaletlere de teşmili gerekir şeklinde görüşünü açıkladığını,
Mezkur kefalet sözleşmesi, birbiri ile eşit ekonomik güce sahip iki tacir yada esnaf arasında imzalanmış bir kefalet sözleşmesinin olmadığını, mezkur kefalet sözleşmesi, bir tarafının ekonomik gücünün diğer tarafla kıyas bile kabul edilmeyeceği kadar fark barındıran, taraflar arasında hiçbir şartı müzakere bile edilmeden bankanın dikte ettirerek imzalattığını, bir başka ifadeyle tam da yeni kanunun koruma amacına çıkarılma amacına hizmet eden türden sözleşmelerden olduğunu,Bu nedenle mezkur yasa maddesinin, emredici bu niteliğinin kamu düzeni ile doğrudan ilgili olduğunu, bu nedenle de geçmişte imzalanan kefalet sözleşmelerine de uygulanması gerektiğini,
İşbu sözleşmedeki müvekkillerinin sorumluluğuna sebep olabilecek kefalet sözleşmesine dair hükümlerin emredici nitelikteki T.B.K. 583. maddesine açıkça aykırı olduğundan hukuken geçersiz olduğunu,
Davada bir an için 818 sayılı eski B.K.’nın 484. maddesinin uygulanması gerektiğinin mütalaa edilmesi halinde ise mezkur kanun maddesinde 2 şartın bulunduğunu, birinci şartın kefalet sözleşmesinin yazılı olarak yapılmasını ve ikinci şartı kefilin sorumlu olacağı belirli miktarın o kefalet sözleşmesinde gösterilmesinin zorunlu olduğunu,
Mezkur Kefalet Sözleşmeleri incelendiğinde kanunun aradığı bu şart da kefalet sözleşmelerinde kesinlikle bulunmadığını, banka ile müvekkiller arasındaki kefalet sözleşmelerinde kefillerin mesul olacağı belirli miktarın gösterilmediğini,
Banka ile kredi borçlusu şirket arasındaki tek bir sözleşme metnine o da sonradan atıldığı anlaşılmakta olan 300.000,00.TL.’lik kredi sözleşmesinde kredi borçlusunun kredi miktarını gösteren ibarenin, kefilin sorumlu olacağı belirli miktar olarak yeterli görülmesinin hatalı bir değerlendirmenin olduğunu,
Karşı Davada
Hakkında ihtiyati haciz kararı reddedilerek verilmediğini, müvekkiller hakkında haciz tatbik edilmesi nedeniyle müvekkillerin uğradığı mağduriyete karşı talep ettiği manevi tazminat talebinin reddedilmesi, kabul edilemeyecek bir yanlış olduğunu, kararın bu yönüyle de kaldırılmasının gerektiğini,
Kefillerin sözleşmesel olmasa bile bono kefili sıfatıyla sorumlu olmalarına yönelik kabul kararının hatalı olduğunu,
İkinci takibe müsnet senet, kambiyo vasfında bir bono olmadığını, kredi sözleşmelerindeki borçların teminen güçlendirmek için verilen teminat senedi mahiyetinde olduğunu,
Kefillerin, teminat senedinden sorumluluğuna gidilebilecek olması, o teminat senetlerinin verilmesine sebep olan asıl sözleşmedeki sorumluluklarının hukuken geçerli olmasına bağlı olduğunu,
Kefiller, sözleşmesel olmasa bile bono kefili olarak sorumludur ifadesinin hatalı olduğunu, kefillerin o teminat senedinden sorumlu olabilmelerinin tek sebebinin sözleşme sorumluluklarının olduğunu,
Mezkur senet, kayıtsız şartsız bir para borcu ikrarını içermemesi nedeniyle kambiyo senedi vasfında olmadığını, adi senet olduğunu, adi senet vasfında olan bir belgenin bono olarak kabul edilemeyeceğini ve bono kefili olarak kabul edilemeyeceğini, müvekkilleri olmayan bononun bono kefili olarak kabul edilemeyeceklerini,
İcra takibi ile dava tarihlerinden sonra yapılan tahsilatların yanlış şekilde, tahsilde tekerrür olacak şekilde dikkate alındığını,
İkinci icra takip dosyası, icra dairesince müvekkillerin bankadaki paraları haczedilerek tüm tahsilatların eksiksiz yapılması ile infazen kapandığını, bu nedenle de tahsilde tekerrür olmadan başlatıldığı bildirilen ve atıf yapılan birinci icra takip dosyasındaki alacağın son bulduğunu,
Bilirkişilerin takiplerden ve davalardan sonra yapıldığını belirledikleri 15.05.2015 tarihli 51.443,95. TL. Ve 13.07.2015 tarihli 5.500,00.TL.’lik tahsilatların yine dava konusu 7 adet iskonto kredisinden kaynaklı mezkur tek borca yönelik tahsil edildiğinin belirlendiğini, bu ödemeler, sona ermiş 2 icra dosyasından sonra yapılan ödemelerin olduğunu, kredi borçlusu, ikinci icra takibinin ödeme suretiyle kapatıldığını bilmeden, mezkur kredi ödemelerine mahsuben bankaya bu iki kalem ödemeyi yaptığını, dolayısıyla bu ödemelerin fazladan yapılmış ödemelerin olduğunu,
İleri sürerek, istinaf başvurusunun kabulü ile, yapılacak istinaf incelemesi sonucunda ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ:
HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır.
Asıl Dava, davacı banka ile davalı …N. VE TİC. A.Ş. arasında imzalanan genel kredi sözleşmelerinden kaynaklı asıl borçlu ve sözleşmeyi müteselsil borçlu / kefil sıfatı ile imzalayan kefiller hakkında İstanbul … İcra Müdürlüğü’nde yapılan takibe davalı borçluların itirazı üzerine açılan itirazın iptali davasıdır.
Asıl davada -karşı dava,haksız ihtiyati haciz nedeniyle manevi tazminatın ve HMK 329 maddesi uyarınca para cezasının ödetilmesi davasıdır.
Birleşen dava ise, İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı icra dosyasındaki takibe dayanak bonodan dolayı davalı bankaya borçlu olmadıklarının tespiti ile takibin iptaline ve kefaletlerinin geçersiz olduğunun tespiti davasıdır.
Mahkemece, Asıl Davanın kısmen kabulüne, Asıl davadaki karşı davanın reddine, Birleşen İstanbul 8 ATM ‘nin 2015/205 Esas sayılı dosyasında davanın reddine karar verilmiş ve karar Davalı-karşı davacılar ve birleşen dosyanın davacıları … vekili tarafından istinaf edilmiştir.
Asıl davada somut uyuşmazlık, takibe konu borcun hangi kredi sözleşmesinden kaynaklı olduğu,bu sözleşmede davalı kefillerin geçerli kefaletlerinin olup olmadığı,
Asıl davadaki-karşı davadaki uyuşmazlık, manevi tazminat şartlarının oluşup oluşmadığı,
Birleşen davadaki uyuşmazlık, İstanbul … İcra Müdürlüğünün… Esas sayılı icra dosyasındaki takibe dayanak bononun GKS. İstinaden teminat olarak verilip verilmediği,verilmişse hangi kredi sözleşmesinin teminatı olarak verildiği,teminata konu GKS. Davacıların geçerli kefaletlerinin olup olmadığı ve bu bonodan kaynaklı davacıların davalı bankaya borçlu olup olmadıkları noktasında olduğu anlaşılmıştır.
Davalılar-karşı ve birleşen davada davacılar vekilinin mezkur itirazın iptaline konu icra takibini bizzat bankanın başlattığını, bu irade münhasıran kendisine ait olduğunu, banka, isteseydi, 3 Kredi Sözleşmesi’ne de dayanarak, talep ettiği alacak miktarının bu 3 kredi sözleşmesinden kaynaklı olduğunu söyleyebileceğini, icra takibini bu 3 kredi sözleşmesine istinat ettirebilirken böyle yapmadığını ve icra takibine kendi iradesi ile tek bir kredi sözleşmesi ile sınırlandırdığını, bu nedenle de davanın konusu, yanlızca 2011 tarihli kredi sözleşmesine dayalı alacakların olabileceğini, Bankanın diğer kredi sözleşmelerinden vaki alacaklarının işbu davanın ve davanın temeli olan icra takibinin konusu olmadığını, Mezkur 2011 tarihli kredi sözleşmesi için müvekkillerle banka arasında imzalanan Kredi Sözleşmesinin yasanın aradığı şartları barındırmaması nedeniyle kesin olarak yok hükmünde olduğuna yönelik istinaf sebepleri incelendiğinde;
Asıl davaya konu İstanbul …İcra Müdürlüğü’nün… Esas Sayılı icra dosyasının takip talebi incelendiğinde;davacı banka tarafından davalı borçlulara karşı 19/06/2014 tarihinde tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla Beşiktaş .. Noterliği’nin 30/09/2013 tarih ve… yevmiye nolu ihtarnamesine konu borçtan doğan 54.985,90 TL. Asıl alacak,11.457,54 TL. İşlemiş faiz, 572,88 TL. Faizin %5 gider vergisi olmak üzere toplam:67.016,31 TL. Lik nakdi alacak,5.225,00 TL. De gayrinakdi alacak yönünden icra takibinde bulunulduğu ve borcun hangi GKS. Ve ne zaman çekilen krediden kaynaklı olduğunun belirtilmediği görülmüştür.
İstanbul …. İcra Müdürlüğü’nün … Esas Sayılı icra dosyasındaki takibe dayanak Beşiktaş … Noterliği’nin …tarih ve… yevmiye nolu ihtarnamesi incelendiğinde; Muhataplardan borçlu … SAN. VE TİC. A.Ş.ile bankamız arasında akdedilen kredi sözleşmelerine istinaden adı geçene kredi kullandırılmış olup ekli hesap özetlerinde de görüleceği üzere söz konusu krediler nedeniyle 30/09/2013 tarihi itibariyle 101.544,40 TL. Olmak üzene nakit, 5.225,00 TL. Gayrinakit borcun bulunduğu belirtilmiş ve borcun hangi GKS. ve ne zaman çekilen krediden kaynaklı olduğunun belirtilmediği görülmüştür.
Birleşen davaya konu İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas Sayılı icra dosyası incelendiğinde; davacı banka tarafından davalılar hakkında toplam 90.857,38 TL. alacağın eklentileri ile birlikte ödetilmesi istemiyle ve “kambiyo senetlerine özgü haciz yoluyla” icra takibinde bulunulduğu, takibin dayanağının İstanbul 15 Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 19.09.2014 tarihli 2014/399 D.iş sayılı ihtiyati haciz kararı ve 29.09.2010 tanzim, 25.09.2013 vade tarihli, 300.000,00 TL bedelli bir adet “bono” olduğu görülmüştür.
Dosya arasında fotokopileri bulunan genel kredi sözleşmeleri incelendiğinde;
29/09/2010 tarihli genel kredi sözleşmesi incelendiğinde;davacı bankanın Göngören Şubesi ile …TİC. A.Ş. Arasında 300.000 TL. Miktarlı GKS. ni davalılar …’un kefil olarak imzaladıkları, sözleşmede kefillerin kefalet miktarının yazılı olmadığı ,
28/12/2011 tarihli genel kredi sözleşmesi incelendiğinde;davacı bankanın Göngören Şubesi ile …. VE TİC. A.Ş. Arasındaki GKS. ni davalılar …’un kefil olarak imzaladıkları, sözleşmede GKS. Miktarının ve kefillerin kefalet miktarının yazılı olmadığı ,
23/10/2012 tarihli genel kredi sözleşmesi incelendiğinde;davacı bankanın Göngören Şubesi ile … TİC. A.Ş. Arasında 480.000 TL. Miktarlı GKS. ni davalı …n kefil olarak imzaladığı, sözleşmede kefilin kefalet miktarının 480.000 TL. Olarak yazılı olduğu görülmüştür.
Mahkemece alınan bilirkişi raporunda takibe konu borcun 01/07/2013 TARİHİNDE ÇEKİLEN L0003516,3557,3603,3606,3645,3694,3707 kredi nolu 7 adet iskonto kredisi olduğu, çekilen kredilerin 29/09/2010 tarihli genel kredi sözleşmesine dayandırıldığı, oysaki 29/09/2010 tarihli GKS.’den sonra 28/12/2011 ve 23/10/2012 tarihli GKS. İmzalandığı ve kredi çekim tarihlerinin 01/07/2013 tarihi olduğu ve takip talebinde ve kat ihtarında borcun hangi kredi sözleşmesinden kaynaklandığının belirtilmediği görülmüştür.
YARGITAY 19 HUKUK DAİRE’nin 13/06/2016 Tarih ve 2016/4747 Esas,206/10536 Karar sayılı içtihadı ve yerleşik içtihatlarındada belirtildiği üzere hükme esas alınan bilirkişi raporunda davaya konu kredi alacağının hangi kredi sözleşmesinden kaynaklandığı konusunda açıklayıcı bir bilgi bulunmamakta olup anılan rapor bu haliyle yetersiz olduğu gibi denetime de elverişli değildir.
6100 Sayılı HMK’nin 353/1-a-6. maddesinde, tarafların davanın esasıyla ilgili olarak gösterdikleri delillerin hiçbiri toplanmadan veya gösterilen deliller hiç değerlendirilmeden karar verilmiş olması hususu davanın esası incelenmeden kararın kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine duruşma yapmadan kesin olarak karar verilen hallerden sayılmıştır.
Asıl dava konusu borcun hangi sözleşme kapsamında kullandırılan krediden kaynaklandığının açıkça belirlenmesi uyuşmazlığın çözümü açısından büyük önem taşımaktadır. Zira, dava konusu borcu doğuran kredinin Davalı-karşı davacılar ve birleşen dosyanın davacıları …un müteselsil kefil sıfatıyla imzaladıkları genel kredi sözleşmesine dayalı olarak kullanıldığının saptanması halinde bu kredi sözleşmelerindeki kefaletin geçerli olup olmadığının değerlendirilmesi gerekir.Dava konusu borcu doğuran kredinin Davalı-karşı davacılar ve birleşen dosyanın davacıları …’un imzaları bulunmayan sonraki genel kredi sözleşmesi kapsamında kullandırıldığının belirlenmesi durumunda davacıların sorumlu tutulup tutulmayacaklarının değerlendirilmesi gerekmektedir.Bu durumda mahkemece, konusunda uzman bir bilirkişi ya da bilirkişi heyetine yukarıda belirtilen ilkeler çerçevesinde davalı banka kayıtları üzerinde inceleme yaptırılarak asıl davaya konu takipte talep edilen alacağın dosyaya sunulan genel kredi sözleşmeleri kapsamında kullandırılıp kullandırılmadığı, kullandırılmış ise hangi tarihli genel kredi sözleşmesi kapsamında kullandırıldığı, bu GKS. de Davalı-karşı davacılar ve birleşen dosyanın davacıları …ve …’un geçerli kefaletlerinin olup olmadığı ve birleşen dosyadaki davaya konu icra takibindeki takibe dayanak senedin hangi kredi sözleşmesinin teminatı olarak verildiği,bu senedin asıl davadaki kredi borcununda teminatı olup olmadığı,bu senetten kaynaklı birleşen dosya davacılarının davalı bankaya birleşen dava tarihi itibariyle borçlu olup olmadıkları hususunda denetime elverişli rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile karar verilmesi yerinde görülmemiştir.Sonuç itibariyle, ilk derece mahkemesince, davanın esasına yönelik uyuşmazlığın giderilmesi için gerekli olan deliller toplanmamış ve bu konuda her hangi bir değerlendirme yapılmamış olması bakımından davalı-karşı davacılar ve birleşen dosyanın davacıları …’un istinaf başvurusunun HMK’nin 353/1-a-6. maddesi uyarınca kabulüne, mahkeme kararının kaldırılmasına, yukarıda belirtildiği şekilde işlem yapılarak oluşacak sonuca göre karar verilmek üzere dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
Davalılar – karşı davacılar / birleşen davada davacılar …’in istinaf başvurusunun KABULÜ ile;
1-İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 15/02/2018 tarih ve 2014/277 Esas – 2018/139 Karar sayılı kararının HMK 353/1-a6 maddesi uyarınca ORTADAN KALDIRILMASINA ve dosyanın mahkemesine İADESİNE,
2-Harçlar Kanunu gereğince davalılar tarafından yatırılan 98,10.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 1.153,45.TL istinaf karar harcının talep halinde davalılar – karşı davacılar / birleşen davada davacılar …e iadesine,
3-İstinaf kanun yoluna başvurma harcı 98,10.TL ile dosya gidiş- dönüş masrafı 38,00.TL toplamı 136,10.TL’ nin davacıdan alınarak davalılar – karşı davacılar / birleşen davada davacılar …’ e verilmesine,
4-Artan gider avansı olması halinde yatıran tarafa iadesine,
5-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 16/10/2019 tarihinde HMK 353/1-a6 maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.