Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2018/1074 E. 2019/1413 K. 16.10.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1074
KARAR NO : 2019/1413
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARI VEREN
MAHKEME : İSTANBUL 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 21/09/2017
DOSYA NUMARASI : 2015/1131 Esas – 2017/656 Karar
DAVA : Genel Kurul Kararının İptali
KARAR TARİHİ : 16/10/2019
İlk derece Mahkemesinde yapılan yargılama sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesi ile; davacının davalı şirketin %15 paya sahip ortağı olduğu, diğer %85 hissenin ise diğer ortak …’ a ait olduğu bu ortağın ayrıca davalı şirketi münferiden temsil ve ilzama yetkili olup, davacının halen boşanma davası devam eden eşi olduğu, davacı tarafça İstanbul 7. ATM’ nin 2014/259 Esas sayılı dosyası ile davalı şirket tarafından bugüne kadar kendisine ödenmeyen kar payının ödenmesi için dava açıldığı ve iş bu davanın halen derdest olduğu, davalı şirketin 18/08/2015 tarihli Genel Kurulunda alınan 1,2,3 ve 4 nolu kararlarının iptalinin gerektiği iş bu davanın TTK 445. maddesi gereğince 3 aylık yasal süre içinde açıldığı, davaya konu Genel Kurul Toplantısının 1 nolu bendi ile alınan ve davalı şirketin ortağı … tarafından … ve …’a yapılan devirlerin davacı tarafından onaylanmadığı, bu nedenle Genel Kurul’da alınan iş bu kararın iptalinin gerektiği yine dava konusu Genel Kurul’ un 2 nolu bendi ile şirket sermayesinin 30.000,00 TL’ den 900.000,00 TL’ye yükseltilmesine ve şirket ana sözleşmesinin tadiline ilişkin kararın da davacının muhalefetiyle alındığı, bu kararın iptalinin gerektiği zira davacı tarafından İstanbul 7.ATM’nin 2014/259 Esas sayılı dosyasıyla davalı şirket aleyhine bugüne kadar kendisine ödenmeyen kar payının ödenmesi için dava açmış olduğu ve açılan davanın da halen devam etmekte olduğu, bu dava devam ederken iş bu kararın alınmasının kötü niyet göstergesi olduğu yine davaya konu Genel Kurul’ da kabul edilen 3. madde ile alınan kararın da iptalinin gerektiği zira şirket gayrimenkulleri üzerine takdiyat koymasına gerektirecek hiçbir durumun söz konusu olmadığı , yine Genel Kurul’ da kabul edilen muhalefet şerhi konulan diğer bir hususda şirket müdürünün … ve … olarak atanmasına ve imza yetkilerinin kendilerine verilmesine ilişkin madde olduğu zira bu şahısların şirket müdürlüğü yapmalarının fiilen mümkün bulunmadığı belirtilerek, davalı şirketin 18/08/2015 tarihli Genel Kurul’ da alınan 1,2,3 ve 4 nolu kararlarının kanuna, şirket esas sözleşmesine ve dürüstlük kurallarına aykırılık teşkil ettiği iddiasıyla iptallerine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili vermiş olduğu cevap dilekçesi ile; davacı iddialarının hiçbir haklı ve hukuki gerçeği yansıtmadığı ve bu nedenle açılan davanın reddinin gerektiği, zira davaya konu Genel Kurulda alınan kararlarının hiçbirinin kanun, ana sözleşme ve dürüstlük kurallarına aykırılık teşkil etmediği, davacının sermaye arttırım kararına İstanbul 7.ATM’nin 2014/259 Esas sayılı dosyasıyla talebinin bugüne kadar davacıya ödenmeyen kar paylarının ödenmesi şeklinde olduğunu ileri sürerek itiraz ettiği davacının iş bu dava dosyasına ilişkin iddiasının yerinde olmadığı, ayrıca davalı şirketin karın sermayaye ilavesi suretiyle arttırım kararı aldığı, bu şekilde bir sermaye arttırım kararının alınmasının davacının menfaatlerini zedelemeyeceği, bu işlem neticesinde davalı şirketin öz varlığının eritilmemekte olduğu, değerinin aynı şekilde kaldığı ve davacının hisse oranın azalmadığı, bu nedenle davacı iddialarının yerinde olmadığı, yine davacının şirket gayrimenkulleri üzerine takyidat konulmasını gerektirecek hiçbir mecburiyetin bulunmadığından bahisle 2 nolu ara kararına muhalefet ettiği, ortada şirket gayrimenkullerine konulmuş bir takyidat bulunmadığı, davalı şirketin bir sermaye ticari şirket olması nedeniyle ticari faaliyeti kapsamında finansman sağlamak amacıyla elbetteki taşınmazlarını teminat gösterebileceği veya satabileceği dolayısıyla davacının bu yöndeki iddiasının da yerinde olmadığı belirtilerek, davacının haksız ve dayanaksız davasının reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:
İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 21/09/2017 tarih ve 2015/1131 Esas – 2017/656 Karar sayılı kararı ile;
” … Her ne kadar davacı vekili tarafından iş bu dava dosyasına sunmuş olduğu dava dilekçesinde, davalı şirketin 18/08/2015 tarihli Genel Kurul Toplantısında alınan 1,2,3 ve 4 nolu kararların iptaline karar verilmesini talep etmişsede davaya konu davalı şirketin 18/08/2015 tarihli Genel Kurul Toplantı tutanağının incelenmesinden davaya konu Genel Kurul’da 2 madde halinde davacının muhalefetiyle oyçokluğuyla karar alındığı, bunlardan 1. madde ile şirket sermayesinin 30.000,00 TL’den 850.000,00 TL’ye çıkartılmasına ve toplantı madde metninde gösterildiği şeklinde anasözleşmede değişiklik yapılmasına karar verildiği, 2.maddeyle de yine toplantı madde metninde gösterildiği şeklinde şirket anasözleşmesinin “Şirket gayrimenkulleri üzerinde takyidat” başlıklı ek madde 1.’in değiştirilmesine karar verildiği, bunların dışında dava dilekçesinde belirtildiği üzere 3 ve 4 nolu kararların bulunmadığı anlaşılmakla davacı vekilinin davaya konu 18/08/2015 tarihli Genel Kurul Toplantısında alınan 3 ve 4 nolu kararların iptaline ilişkin taleplerin yerinde görülmemiştir. Yine davacı vekili tarafından davaya konu Genel Kurul Toplantısında 1.nolu karar ile gerçekleştirilen sermaye arttırımının kanun, anasözleşme ve iyiniyet kurallarına aykırı olduğundan iptalinin gerektiği ileri sürülmüş ve mahkememizce yapılan yargılama sırasında alınan bilirkişi raporunda, gerçekleştirilen sermaye arttırımının davalı şirketin incelenen ticari defter ve kayıtlarına göre bir ihtiyaçtan kaynaklanmış olduğuna dair somut bir delilin dosyaya sunulmamış olması nedeniyle sermaye arttırımına ilişkin davaya konu Genel Kurul’un 1.nolu kararının iptalinin gerektiği yönünde görüş bildirilmiş ise de; mahkememizce yapılan yargılama sırasında alınan bilirkişi raporunda davalı şirketin incelenen ticari defter ve kayıtlarına göre şirketin 792.677,40 TL geçmiş yıllar karları ile 20.527,67 TL enflasyon düzetlmesi olumlu farkları ve 6.794,84 TL nakit varlığı sermayeye katılmak suretiyle sermaye artışını sağladığı, her ne kadar sermaye artışı büyük ölçüde geçmiş yıllar karlarının sermayeye eklenmesi suretiyle gerçekleştiği tespit edilmişsede gerçekleştirilen sermaye artışı sonucunda davacının davalı şirkette ki %15 olan sermaye payının korunduğu, dolayısıyla davacının gerçekleştirilen davaya konu sermaye artışıyla davalı şirketteki payında bir değişiklik meydana gelmediği bu nedenle davacının bir zararının meydana geldiğinden bahsedilemeyeceği gibi, sermaye arttırmının büyük oranda geçmiş yıllar karlarının sermayeye eklenmesi suretiyle gerçekleştirilmiş olması nedeniyle davacının kar payının derhal dağıtılmaksızın sermayeye eklenmiş olması nedeniyle ayrıca zarara uğradığına dair dosyada bir delilinde bulunmadığı, yine davacı tarafça davalı şirket aleyhine İstanbul 7. ATM’ nin 2014/259 Esas sayılı dosyasıyla açmış olduğu davada, davalı şirket ortaklığından çıkmasına izin verilerek ortaklık payının gerçek değerinin mahkemece tespit edilerek kendisine ödenmesine karar verilmesinin talep ettiği görülmüş olup, davaya konu sermaye arttırımıyla davacının şirketteki hisse payında herhangi bir değişiklik meydana gelmediğinden davacının açmış olduğu iş bu davada yapılan yargılama neticesinde davasının haklı görülmesi halinde hissesine düşen payın mahkemece hesaplanarak kendisine ödeneceğide dikkate alınarak, davacının davaya konu 18/08/2015 tarihli Genel Kurul’un sermaye arttırımına ilişkin 2. nolu kararının iptali yönündeki isteminin yerinde görülmediğinden reddine karar verme gereği doğmuştur. Yine davacı vekili tarafından davaya konu Genel Kurul Toplantısında alınan şirket anasözleşmesinin “Şirket Gayrimenkulleri Üzerinde Takyidat” başlıklı ek madde 1.’in değiştirilmesine ilişkin kararında kanun, anasözleşme ve iyiniyet kurallarına aykırı olduğu iddia edilerek iptali talep edilmişsede mahkememizce alınan bilirkişi raporunda da belirtildiği üzere, ana sözleşmenin eski ve yeni madde metinleri incelendiğinden her iki maddenin neredeyse birbirinin aynısı olduğu, bu nedenle bu değişikliğin davacının zararına sebebiyet verecek nitelikte olduğuna dair bir delilin dosyada mevcut olmadığı gibi kanun, anasözleşme ve iyiniyet kurallarına aykırı olduğu yönünde de bir delil mevcut olmadığından, davacı vekilinin bu maddenin iptaline ilişkin talebinin de yerinde görülmediğinden reddine karar verme gereği doğmuştur. … ” gerekçeleri ile;
” Yerinde görülmeyen davanın REDDİNE, … ” karar verilmiş ve verilen karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle;
Yerel Mahkeme tarafından ittihaz olunan kararın hukuka ve yerleşik Yargıtay içtihatlarına aykırı olup kaldırılması gerektiğini,
Dava konusu; Genel Kurul kararlarının tümünün ilgili madde metninde belirtilen hususlara açıkça aykırılık teşkil ettiğinden iptali gerektiğini, zira davalı şirketin 18.08.2015 tarihinde yapılan Genel Kurul toplantısına davacı müvekkilin katılarak kararlara karşı ret oyu kullanıldığını ve toplantı tutanağına buna ilişkin muhalefet şerhlerinin düşüldüğünü, bu nedenle davacı müvekkilin dava konusu genel kurul kararlarının iptalini isteme hak ve yetkisine haiz olduğunu, 6102 sayılı TTK madde 445′ de işbu davanın genel kurul kararının alınmasından itibaren 3 aylık hak düşürücü süre içerisinde açılabileceği öngörüldüğünden ve dava konusu genel kurul kararının 18.08.2015 tarihinde alındığını, davada yasanın öngördüğü süre içerisinde ikame edildiğini, Ortada davacı müvekkilin menfaatlerini açıkça tehlike altına sokan bir karar söz konusu olduğunu, şirket yönetimine bu kadar yetki verilerek istediği kararı alabilmesi ve şirket gayrimenkulleri üzerinde istediği takyidatı yapabilmesi eğer isterse, şirketi yok etme sonucunu doğuracak işlemlerin yapılmasına kadar gidebileceğini, tarafların, davacı müvekkil ve davalı taraf arasında çekişmeli boşanma davası, mal tasfiyesi davası, şirkete ilişkin ortaklıktan çıkma ve ödenmeyen kar paylarının ödenmesine ilişkin dava bulunmakta olup aralarında husumet olduğunun açıkça ortada olduğunu, bu durumda şirket gayrimenkulleri üzerinde davalı tarafından bu şekilde bir tasarrufta bulunulabilme yetkisinin açıkça davacının menfaatine zarar verme sonucunun ortaya çıkmasına sebep olabileceğini ve davacının ileride telafisi imkânsız zararlara uğrayıp zor durumda kalabileceğini, davalı tarafın pay çoğunluğunu kullanarak almış olduğu bu kararda amacın müvekkil davacıyı zarara uğratmak olduğunu, Davalı şirketin ortağı ve yetkilisi olan ve yasa gereği şirket menfaatlerini gözetme mükellefiyeti altında bulunan …’ ın yasanın şirket menfaatlerini gözetmek amacıyla kendisine tanıdığı yetkiyi ve pay çoğunluğuna sahip olmanın sunduğu imkanı kötüye kullandığını ve müvekkili ile aralarındaki kişisel ilişkisini ortaklık ilişkisine taşıyarak adeta öç alma saiki ile hareket ettiğini ve dürüstlük kuralına aykırı hareket ettiğini apaçık ortaya koymakta olduğunu, Tüm bu hususlar neticesinde; davacı müvekkil tarafından ikame edilen işbu davada davalı şirketin almış olduğu genel kurul kararlarının iptaline yönelik taleplerinin tüm şartları havi olduğunun aşikar olduğunu, dolayısıyla yerel mahkeme kararının kaldırılması gerektiğini beyanla;
İstinaf müracaatlarının kabulü ile 1-2-3 ve 4 maddelerin iptali istemlerinin reddine ilişkin kararın kaldırılmasına,
Yargılama giderleri ve ücreti vekâletin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ:
HMK’ nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır.
Dava, Limited şirket genel kurul kararının iptali davasıdır. Davacı, 18/08/2015 tarihli Genel Kurul Toplantısında alınan kararların kanun, ana sözleşme ve iyi niyet kurallarına aykırı olduğu gerekçesiyle iptaline karar verilmesini talep etmiştir. Davaya konu 18/08/2015 tarihli ve 40 sayılı Genel Kurul Kararının 1. maddesiyle “şirket sermayesinin 30.000,00 TL’den 850.000,00 TL’ye arttırılması ve şirket ana sözleşmesinin “Şirketin Sermayesi” başlıklı 6.maddesinin madde metninde gösterilen şekilde değiştirilmesine”, 2.maddesinde ise “Şirket anasözleşmesinin “Şirket Gayrimenkulleri Üzerinde Takyidat” başlıklı ek madde 1.’ in değiştirilmesine” davacının muhalefetiyle oyçokluğuyla karar verildiği anlaşılmaktadır. Bilirkişi heyeti, şirket sermayesinin 30 kat artırılarak artışın dağıtılmayan karlardan karşılanmasının ihtiyaçtan kaynaklanmış olduğuna ilişkin somut bir delilin dosyaya sunulmadığı, ticari defterlere göre sermaye arttırımına ihtiyaç olmadığı, bu nedenle de sermaye arttırımına ilişkin alınan kararın dürüstlük kurallarına aykırı olduğu gerekçesiyle iptal edilebileceğini, davaya konu takyidat maddesinde esaslı bir değişiklik olmadığını belirtmiş, mahkemece: öngörülen sermaye artışının büyük ölçüde geçmiş yıllar karlarının sermayeye eklenmesi suretiyle gerçekleştiği sermaye artışı sonucunda, davacının davalı şirketteki % 15 olan sermaye payının korunduğu, bu nedenle davacının bir zararının oluşmadığı, davacının kar payının derhal dağıtılmaksızın sermayeye eklenmiş olması nedeniyle ayrıca zarara uğradığına dair bir delil bulunmadığı ve takyidata ilişkin eski ve yeni madde metinlerinin neredeyse birbirinin aynısı olduğu, bu nedenle bu değişikliğin davacının zararına sebebiyet verecek nitelikte olduğuna dair bir delil bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Bilirkişi raporuna ve sunulan belge ve kayıtlara göre dava konusu genel kurul kararlarından sermaye artışı yönündeki kararın davalı şirketin ticari bir gereksiniminden kaynaklanmadığı, ticari defterlerde de davalı şirket için sermaye artırımına bir ihtiyaç bulunmadığı anlaşılmaktadır. Davacı ile davalı şirketin büyük paydaşı ve yöneticisi ile arasındaki devam ettiği belirtilen ve İstanbul 13 Aile Mahkemesi’ nin 2014/510 E sayılı dosyasında devam eden boşanma davası, şirketin uzun süredir kar payı dağıtmamış olması, davacının bu güne kadar kendisine ödenmeyen kar paylarının ödenmesi yönünde açmış olduğu ve İstanbul 7. ATM’ nin 2014/259 E sayılı dosyasında görülen dava, davalı şirketin geçmiş dönem kar paylarıyla sermaye artışına gitmesini gerektiren objektif ticari bir neden olmamasıyla bir arada değerlendirildiğinde, dava konusu sermaye artırım kararının, davacıyı zarara sokmak amacıyla, dürüstlük kuralına aykırı alındığı anlaşılmaktadır. Davacının sermaye payının korunması davacının zarara uğramadığını göstermemektedir. Zira ticaret şirketlerinin temel amacı, kar elde etmek ve bunu ortaklarına dağıtmaktır. Kârdan pay alma hakkı limited şirket ortaklarının koydukları sermaye karşılığında sahip oldukları kanundan doğan en temel ve vazgeçilmez nitelikte mali bir haktır. Davacıya payı doğrultusunda kar payı verilmemek için yapıldığı anlaşılan sermaye artışıyla, davacının kar payı alma hakkının engellenmesinin amaçlandığı anlaşılmakla dava konusu genel kurulun sermaye artırımına ilişkin 1. No.lu kararının iptali yerine talebin reddi yönünde karar verilmiş olması dosya içeriğine uygun olmamıştır. Davacı taraf 3 ve 4 no.lu kararların da iptalini talep etmekle birlikte dava konusu genel kurulda alınmış 3 ve 4 no.lu kararlar bulunmamaktadır. Davacının iptalini talep ettiği 3 ve 4 no.lu kararların dava konusu 18/08/2015 tarihli genel kurul kararından önce yapılan, 29/05/2015 tarihli genel kurul toplantısında alındığı ve buna ilişkin davanın da İstanbul 10. ATM’nin 2015/703 E sayılı dosyasında görüldüğü, davacının dava konusu 18/08/2015 tarihli genel kurul toplantısında alınmayan kararlara yönelik olarak mahkemece karar verilmesi mümkün olmadığından davacı vekilinin bu istinaf nedenleri hukuken geçerli değildir. Dava konusu genel kurul kararlarından takyidata ilişkin maddedeki değişiklikte ise eski metinde bulunan kiraya verilmesi ibaresinin yeni metine alınmadığı, bu değişiklikte kanun ve esas sözleşmeyle birlikte dürüstlük kuralına aykırı bir durum olmadığı gibi, davacının aleyhine bir durumun da olmadığı, esasen yeni önceki metinde yer alan kiraya verilmesinin yeni metne alınmamasıyla, şirket yönetiminin yetkisinin daraltıldığı, davacının istinaf dilekçesinde bu maddeye yönelik istinaf nedenlerinin yerinde olmadığı kanaatine varılmakla istinaf başvurusunun kısmen kabulüyle hükmün kaldırılması ve dava konusu genel kurul kararlarından sermaye artışına ilişkin 18/08/2015 tarihli genel kurul toplantısındaki 1 no.lu kararın iptaline karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
Davacının istinaf talebinin KISMEN KABULÜ ile;
İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 21/09/2017 tarih ve 2015/1131 Esas – 2017/656 Karar sayılı ilamının HMK 353/1-b2 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, dairemizce yeniden hüküm kurulmak suretiyle;
1-DAVANIN KISMEN KABUL KISMEN REDDİNE,
A)Davalı şirketin 18/08/2015 tarihli Genel Kurul Toplantısında alınan sermaye artışına ilişkin 1 nolu kararın İPTALİNE,
B) Davalı şirketin 18/08/2015 tarihli Genel Kurul Toplantısında alınan 2 nolu kararın iptaline ilişkin talebin REDDİNE,
İLK DERECE YÖNÜNDEN :
2-Karar tarihinde yürürlükte olan Harçlar Tarifesine göre alınması gereken 44,40 TL karar harcından davacı tarafından dava açılırken peşin olarak yatırılan 27,70 TL harcın mahsubu ile bakiye 16,7 TL’ nin davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Davacı tarafından sarf edilen 1.600,00 TL bilirkişi ücreti ile 155,75 TL posta/ tebligat gideri olmak üzere toplam 1.755,75 TL yargılama giderinin haklılık oranına göre takdiren 1/2′ sine tekabül eden 877,87 TL’ sinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, bakiye kısmın davacı üzerinde bırakılmasına,
4- Davalı tarafından sarf edilen 50,00 TL posta/ tebligat giderinin haklılık oranına göre takdiren 1/2′ sine tekabül eden 25,00 TL’ nin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, bakiye kısmın davalı üzerinde bırakılmasına,
5-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ ye göre hesap ve takdir edilen 2.725,00 TL maktu vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
6-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ ye göre hesap ve takdir edilen 2.725,00 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
7-Bakiye gider avansı olması halinde karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatıran tarafa iadesine,
İSTİNAF YÖNÜNDEN :
8-Harçlar Kanunu gereğince davacı tarafından yatırılan 98,10 TL başvuru harcının hazineye gelir kaydına, 35,90 TL karar harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
9-Davacı tarafından istinaf aşamasında sarf edilen 98,10 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
10-Bakiye gider avansı olması halinde karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatıran tarafa iadesine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’ nın 361/1. maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’ da temyiz yolu açık olmak üzere 16/10/2019 tarihinde oy birliği ile karar verildi.