Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2018/1058 E. 2019/1319 K. 09.10.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1058 Esas
KARAR NO : 2019/1319 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ:İSTANBUL ANADOLU 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI :2015/1139 Esas 2018/194 Karar
TARİH :27/02/2018
DAVA : Tazminat
KARAR TARİHİ: 09/10/2019
İlk derece Mahkemesinde yapılan yargılama sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, taraflar arasında iş akdi yapıldığını; bu sözleşme kapsamında rekabet yasağı bulunduğunu; davalının, davacı şirket nezdinde yedek parça satış görevlisi görev tanımı ile istifa ettiğini; 26/08/2014 tarihine kadar hizmet vermiş istifası ile iş akdinin feshini takiben davacı firma ile imzalamış olduğu iş akdinde mevcut rekabet etmeme yükümlülüğüne doğrudan aykırılık teşkil edecek şekilde davacı ile aynı faaliyet, hatta aynı markalara ilişkin faaliyet gösteren kanunda tanımlı neredeyse tüm haksız rekabet hükümlerini ihlal eğiliminde bulunan; davacının 10.000,000.00 TL’nin üzerinde kar eden bir firma iken haksız rekabet eylemleri ile zarar eden bir firma olmasına sebebiyet veren … Sanayi ve Ticaret A.Ş isimli firmada işe başladığını; davalı davacının nezdinde görev yaptığı süreçte davacının nezdinde bulunan müşteri portföy kayıt ve bilgileri, satış rakamları, fiyatlandırma ve satış süreçleri bakımından davacının ticari sırlarına haiz olmuş olmakla; istifasını takiben rakip firmada işbu ticari sır ve bilgileri ile işe başlayarak davacının zarara uğramasına katkıda bulunduğunu; davalı işbu eylemi diğer 66 çalışan ile beraber toplu olarak gerçekleştirdiğini; yaptığı eylem ve katılımda bulunduğu bu oluşum ile fesih edilen distribütörlük sözleşmelerine ilişkin davacı tarafından halihazırda elde bulunan mevcut mallar ve önceden satılmış mallara ilişkin müşterilere sunulmakta olan satış ve servis bölümünün işlemeyecek duruma geleceğini bilmesine rağmen istifa ederek davacıyı zor durumda bıraktığını; davalı bu fiili ile davacı ile arasında mevcut rekabet yasağına ilişkin hükümlere aykırı hareket ederek davacıyı zarara uğrattığını; bu nedenle fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 10.000,00 TL cezai şart alacağının davalıdan yasal faizi ile birlikte tahsili ile davacıya ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesi ile, usule ilişkin olarak davada görevli mahkemenin iş mahkemesi olduğunu; esasa ilişkin olarak da taraflar arasındaki rekabet yasağı sözleşmesinin geçersiz olduğunu; davacı şirketin mali ve finansal açıdan ciddi şekilde küçülme ve personel azaltma yönüne gittiğini; bu süreçte özellikle distribitör firmaların davacı ile olan sözleşmeleri feshetmeleri, personel maaş ve primlerinin geç ödenmesi gibi nedenlerle; davalı lehine haklı fesih koşullarının oluştuğunu; bu nedenle davanın reddine karar verilmesini; talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:İlk Derece Mahkemesi 27/02/2018 tarih 2015/1139 Esas 2018/194 Karar sayılı kararında;”… İncelenen tüm dosya kapsamına, tarafların iddia ve savunmaları ile bilirkişi raporu içeriğine göre;Taraflar arasında; 12/02/2014 tarihinde iş akdi yapıldığı; bu sözleşmenin 4. maddesi uyarınca rekabet yasağı kararlaştırıldığı ve rekabet yasağına aykırılığın müeyyidesinin saptandığı; davalı tarafından iş akdinin 26/08/2014 tarihinde sonlandırıldığı; davalının bilahare dava dışı/3.kişi …Sanayi ve Tic. A.Ş nezdinde çalışmaya başladığı hususunda; uyuşmazlık bulunmamaktadır.Taraflar arasındaki uyuşmazlık; davalının, dava dışı/3. Kişi …Sanayi ve Tic. A.Ş nezdinde çalışmaya başlaması nedeniyle; taraflar arasındaki rekabet yasağı sözleşmesini ihlal edip etmediği; bu kapsamda sözleşmedeki cezai şart koşulunun gerçekleşip gerçekleşmediğinin saptanması noktalarında toplanmaktadır. Taraflar arasındaki uyuşmazlığın çözümü amacıyla yapılan yargılama ve yargılama sırasında bilirkişilerden alınan denetime elverişli rapor içeriklerine göre;Kural olarak; 6098 sayılı TBK.nun. 444. ve 445. maddeleri uyarınca, işverenin yer, zaman ve işlerin türü bakımından hakkaniyete aykırı olmamak koşulu ile işçisi ile diğer koşullarda ayrı bulunmak koşulu ile rekabet yasağı sözleşmesi imzalamasında hukuka aykırılık bulunmadığı; süre bakımından ise 2 yılı aşmayan rekabet yasağının hukuka uygun olarak görülmesi gerektiği; kaldı ki TBK.m. 445/2 gereğince rekabet yasağının süresi uzun olsa dahi hakimin, aşırı nitelikteki rekabet yasağı koşullarını serbestçe değerlendirerek hakkaniyete uygun biçimde kapsam ve süre bakımından sınırlandırabileceği,Taraflar arasındaki uyuşmazlığın çözümü amacıyla yapılan yargılama ve yargılama sırasında bilirkişiden alınan denetime elverişli rapor içeriklerine göre; davalının, davacı şirket nezdinde; 21/02/2012-26/08/2014 tarihleri arasında lojistik uzmanı olarak çalışması sırasında işyerinin müşteri çevresini ve işverenin yaptığı işleri bilebilecek bir pozisyonda çalıştığı; davalının istifa sonrası davacı için çalıştığı esnada faaliyet gösterdiği adres ile aynı adres ve bina ile aynı faaliyet alanında faaliyet gösteren dava dışı … A.Ş.’nde çalışmaya başladığı; davalı ve dava dışı (66) çalışanla birlikte dava dışı şirkete geçiş yapması sonrasında, davacının satışlarında büyük oranda azalma/düşme bulunduğu; davalının, davacı ile rakip olan firmada rekabet sözleşmesine rağmen çalışmaya başladığı; taraflar arasında düzenlenen, dava konusu işçi sözleşmesinde öngörülen rekabet yasağına dair 4. maddede rekabet yasağı faaliyet alanı ve yer yönünden sınırlarının açıkça belirlenmediğinden; yer ve faaliyet alanının davacı şirket nezdinde yapılan iş ve tüm ülke sınırları şeklinde kabulünün gerektiği; rekabet yasağının tüm ülke sınırlarını kapsaması sebebiyle aşırı nitelikte olduğu; ancak, TBK.nun. 445/2.maddesi uyarınca, süre ve coğrafi alan ile faaliyet alanı bakımından rekabet yasağının sınırlanmasında hakime takdir/uyarlama yetkisi verildiği de dikkate alındığında; taraflar arasındaki rekabet yasağının davalının çalıştığı Marmara ve Ege Bölgesi ile davacı işveren nezdinde yaptığı iş ile sınırlı bulunduğu kabulünün gerektiği; bu durumda, taraflar arasındaki rekabet yasağına ilişkin sözleşmenin yasal unsurlara aykırılığı bulunmadığından davacının, davalı aleyhine işbu davayı açmakta haklı ve hukuki yararının da bulunduğu görülmekle; davalının, davacıya ödemesi gereken hizmet akdinin 4/d maddesinde bulunan en son aylık net ücretinin (12) katına tekabül eden tutarın [2.454,30 TL x12=] 29.451,60 TL olarak hesaplandığı; TBK.m.182-(3) maddesi uyarınca, taraflarca kararlaştırılan cezai şartın mahkememizce fahiş nitelikte bulunduğu kabul ve takdir edilmekle; cezai şartın davalı tarafından alınan en son aylık net ücretin 1/2’si olarak kabulünün taraflar arasındaki menfaatler dengesine/hakkaniyete daha uygun olacağı …”gerekçesi ile, Davanın kısmen kabulü ile, 14.725,80 TL cezai şart alacağının, 23/11/2015 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine, Fazlaya ilişkin [bakiye cezai şart alacağının fazlaya ilişkin bölümün resen tenkis edildiği de dikkate alınarak] istemlerin reddine, karar verilmiş ve karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesi ile, İlk derece mahkemesi kararının tüm gerekçeleri ile yasaya aykırı olduğunu, İlk derece mahkemesinin delilleri incelemediği davalı işten ayrıldıktan sonra davacının satışları düşmüş gibi gerçeğe uygun olmayan tespitleri hüküm gerekçesi yaptığını, davacı şirketin ticari defterleri incelendiğinde davalının işten ayrıldığı tarihten önce davacı şirket mali yapısında hızla düşüş olduğunun görüleceğini, ayrıca yine davalının işten ayrılmasından öncesi tarihli davacı şirket yönetim kurulu kararlarında küçülme ve personel azaltımı yönünde karar alındığının görüleceğini, İlk derece mahkemesinin davalının her iki şirkette de aynı iş ve faaliyetleri yürüttüğü yönündeki tespitinin doğru olmadığını, Ticari sır ile ilgili davacı tarafça sunulmuş herhangi bir delil bulunmadığı gibi davalının hangi ticari sırlara vakıf olunduğu konusunda dosyada bilgi de bulunmadığını, Her ticari bilginin ticari sır olmadığını, bu hususta Yargıtay kararının bulunduğunu, (Yargıtay 7. H.D. 2014/4145 E. 2014/7247 K. 02/04/2014 T.)İlk derece mahkemesi kararında davalının davacı şirketi önemli bir zarara uğratma ihtimali olup olmadığını değerlendirmediğini, Yargıtay kararında da ifade edildiği gibi sadece müşteri çevresinin bilinmesi yeterli olmayıp davalının davacıyı ne şekilde zarara uğrattığının da somut delillerle ispatlanması gerektiğini, Her iki şirketin satışını yaptıkları ürün segmentleri ve markaları farklı olduğundan aynı ilçede olup olmamaları rekabet yasağı hükümleri ve yer unsuru açısından anlam ifade etmediğini, İhtilaf konusu rekabet yasağı maddesinin konu açısından bir sınırlama içermediğinden kanuni şartları taşımamakta ve bu nedenle davanın reddi gerekmekte iken kabulüne karar verilmesinin yasaya aykırı olduğunu, (Yargıtay 7. HD. 2013/2542 E. 2013/5823 K.)Davacı şirketin 2013 yılı sonrasında yabancı markalar davacı şirket sözleşme şartlarına uymadığı ve özellikle finansal yetersizlik sebebiyle sözleşmelerini teker teker feshettiklerini, zorunlu küçülme yoluna gittiğini, çok sayıda personel çıkardığını, davalı personelin davacı şirketin kusuru nedeniyle işten çıkmak zorunda kaldığını, bu nedenle rekabet yasağı maddesinin geçersiz ve uygulanamaz olduğunu, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER : İstanbul Anadolu 6. Asliye Ticaret Mahkemesi 2015/1139 Esas 2018/194 Karar sayılı dosyası kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır.Dava, işçinin rekabet yasağını ihlal ettiği iddiasıyla, sözleşmede yer alan cezai şartın tahsili istemiyle TBK.’ nın 446. maddesi uyarınca açılmış davadır. İstinaf açısından uyuşmazlık; taraflar arasındaki iş sözleşmesinde öngörülen rekabet yasağı hükmünün geçerli olup olmadığı, geçerli ise sözleşmenin sona erdirilmesindeki kusur durumu ve davacının sözleşmede öngörülen cezai şart tutarını talep edip edemeyeceği noktalarındadır. 6101 Sayılı TBK’ nın Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’ un 4. Maddesine göre: Türk Borçlar Kanunu’nun yürürlüğe girmesinden önce gerçekleşmiş olup da, Türk Borçlar Kanunu’ nun yürürlüğe girdiği sırada henüz herhangi bir hak doğurmamış fiil ve işlemlere, Türk Borçlar Kanunu hükümleri uygulanır. Taraflar arasındaki hizmet akdi sözleşmesi 21/02/2012 tarihinde yapılmıştır. Davalı 26/08/2014 tarihinde kendi isteğiyle istifa etmiştir. İstifa tarihi itibariyle somut uyuşmazlıkta 6098 sayılı TBK’ nın rekabet yasağı sözleşmesine ilişkin 444 ve 445. maddelerinin uygulanması gerekmektedir.Taraflar arasındaki hizmet sözleşmesinin 4. maddesindeki “diğer şartlar” kısmında rekabet yasağı düzenlenmiş olup buna göre rekabet yasağına ilişkin yükümlülüklerin herhangi bir şekilde ihlali halinde en son aylık net ücretinin 12 katını cezai şart olarak ödemeyi gayri kabili rücu kabul ve taahhüt etmiş bulunmaktadır. Davacı tarafından davalının iş akdinin feshinden sonra rekabet yasağı sözleşmesine aykırı davranışı nedeniyle, sözleşmedeki cezai şartın tahsili istemli açılan davada, ilk derece mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiş, davalı vekili kararı istinaf etmiştir.Davalı vekili, müvekkili tarafından iş akdinin davacı şirketin ekonomik durumun kötüye gitmesi, maaş prim ödemelerinin kendisine geç ödenmesi veya ödenmemesi nedeniyle haklı nedenle fesh edildiğini, bu durumda rekabet yasağının söz konusu olmayacağını ancak bu hususun ilk derece mahkemesince araştırılmaksızın sonuca gidildiğini belirterek istinaf başvurusunda bulunmuştur. Davalı tarafından sunulan istifa dilekçesi içeriği, bilirkişi rapor içeriğindeki tespitler değerlendirildiğinde davacı tarafından maaş pirim vs. ödemelerin yapılmadığı yönünde delil sunulmadığı, işyerinden kendi isteğiyle ayrıldığını bildiren beyanı olduğu değerlendirildiğinde, davalı vekilinin bu yöndeki istinaf nedeni yerinde görülmemiştir. Davalı vekili, işçinin rekabet etmeme borcunun yer, zaman veya işin türü bakımından sınırlı olması gerektiğini, rekabet yasağının işçinin ekonomik geleceğini hakkaniyete aykırı olarak tehlikeye düşürecek biçimde yer, zaman ve işin türü bakımından uygun olmayan sınırlamalar içeremeyeceğini, sözleşmede bulunan Marmara Bölgesi şeklindeki sınırlamanın davalının ekonomik geleceğini tehlikeye sokan davalının maddi anlamda mağduriyetene yol açan özellik arz ettiğini, bu durumda rekabet yasağı sözleşmesinin geçerli kabul edilemeyeceğini ileri sürerek kararı istinaf etmiştir. TBK 445. maddesi uyarınca rekabet yasağının, işçinin ekonomik geleceğini tehlikeye düşürecek biçimde yer, zaman ve konu bakımından hakkaniyete uygun olmayan sınırlamalar içermesi halinde , rekabet yasağı hükmünün geçerli olmayacağı, TBK 445/2 maddesinde ise hakimin aşırı nitelikteki rekabet yasağını, bütün durum ve koşulları serbestçe değerlendirmek ve işverenin üstlendiği karşı edimi de hakkaniyete uygun biçimde göz önünde tutmak suretiyle kapsam ve süre bakımından sınırlandırabileceği düzenlenmiştir. Somut olayda sözleşmede bulunan rekabet yasağı sınırının Marmara Bölgesi olarak geniş bir coğrafyayı kapsamasının işçinin ekonomik geleceğini hakkaniyete aykırı şekilde tehlikeye düşüreceği ve bu sebeple geniş coğrafya için rekabet yasağı sözleşmesinin geçerli olmayacağı istinaf nedeni olarak ileri sürülmüştür. TBK 445/2 maddesi dikkate alındığında tarafların sözleşme yapma iradesine uygun olarak, makul bir coğrafi alan yönünden sözleşmenin geçerli, makuliyet dışında kalan alan yönünden ise geçersiz sayılması gerekecektir. Başka bir deyişle taraflardan birinin borçlandığı edimin, kanuni miktarı aşırı ölçüde aşması halinde, sözleşme tüm olarak geçersiz sayılmayacak, bunun yerine uzun sürenin, coğrafi alanın veya aşırı ceza koşulunun kanuni sınırlara indirilmesi gerekecektir. Somut olayda, sözleşmede rekabet yasağı alanı olarak yer bakımından bir sınırlama yapılmamış ve buna göre coğrafi alan sınırı olmadığından tüm Türkiye olarak belirlenecek ise de TBK 445/2 gereği sözleşmeye müdahale etmek suretiyle sözleşmedeki coğrafi sınırın mahkemece sınırlanması gerekecektir. Mahkemece rekabet yasağı coğrafi alan olarak davalının çalıştığı Marmara ve Ege Bölgesi ile davacı işveren nezdinde yaptığı iş ile sınırlı olarak kabul edilmiştir. Kaldı ki davalının davacıya ait işyerinden ayrıldıktan çok kısa bir süre sonra, davacı şirket ile aynı yerde bulunan aynı işi yapan …Sanayi Ticaret A.Ş şirketinde işe başladığı aynı iş kolunda, aynı sıfatla ve aynı yerlerde görev yapmış olması değerlendirildiğinde bu husustaki istinaf nedeninin yerinde olmadığı sonucuna ulaşılmıştır. Rekabet yasağı sözleşmesinin geçerli olabilmesi için, işveren tarafından sözleşmenin haklı nedenle fesih edilmiş olması veya ayrılan işçi tarafından haksız olarak feshedilmemiş olması, davalı işçinin iş akdinin devamı sırasında işyerinin önemli müşteri çevresi veya üretim yönünden ticari sırlarına vakıf olabilecek bir pozisyonda çalışmış ve ayrıldıktan sonra yasaklanan süre içerisinde rakip bir işyerinde çalışmaya başlaması veya kendisinin bu tür bir faaliyeti icra etmesi, önceki işyerinde edindiği bilgileri yeni işyerinde kullanmasının önceki işverene önemli zarar verebilme ihtimalinin varlığı yeterli sayılmaktadır. Somut olayda, davalının davacıya ait işyerinde lojistik uzmanı olarak çalışırken istifa sonucu işten ayrıldığı, dava dışı TSM şirketinde çalışmaya başladığı ihtilafsızdır. Davalı taraf, sözleşmenin davacıdan kaynaklanan nedenlerle feshedildiğini öne sürmekte ise de, istifa dilekçesinden bu durum anlaşılamadığı gibi, davalının işten ayrılmasında, şirketin yaşadığı krizden kaynaklanan bir işten çıkma durumu olmadığı, iş hacminin daralması nedeniyle bir kısım işten çıkarmalar yapıldığına ilişkin evraktan yola çıkarak iş hacminin daralmasıyla, davalının istifası arasında hukuken geçerli bağlantı kurulamamaktadır. Zira dosyada bulunan evraktan davacı tarafından iş akdi feshedilen 9 işçi bulunurken 60 işçinin istifa ettiği görülmektedir. Davalının da aralarında bulunduğu 60 işçinin yakın süre içinde istifa etmesi, davacının 9 çalışanının iş sözleşmesini feshetmesine bağlanamaz. Bu durumda, davacının kusuruyla sözleşmenin feshedilmediği kabul edilmiştir.Davalı, istifa dilekçesi vermek suretiyle kendi özgür iradesiyle iş akdine son vermiştir. Davalı, davacının ekonomik küçülmeye girdiğini, ekonomik sıkıntılar nedeniyle işçilik haklarını ödemekte güçlük yaşadığını, bu nedenle işten ayrılmak zorunda kaldığını savunmuşsa da; dosyada alınan bilirkişi raporu içeriğine göre, davalının çalıştığı dönemde davacı şirketin ekonomik darboğazda olmadığı, bilançosunun iyi durumda olduğu, davalıya maaş ödemelerinin tam olarak ve zamanında yapıldığı anlaşılmaktadır. Davacının başka işçileri işten çıkarması, davalının istifa etmesi için haklı sebep oluşturmaz. Davalı, davacıdan kaynaklanan haklı sebeplerle işten ayrıldığına dair savunmasını kanıtlayamamıştır. Davalının, davacı şirkette lojistik uzmanı olarak çalıştığı, davalının da aralarında olduğu davacı çalışanlarının bir kısmının yakın zaman aralıklarında istifa ederek davacı ile aynı faaliyet alanında yer alan dava dışı TSM firmasında aynı konum ve koşullarda çalışmaya başladıkları dosyada bulunan belgelerden anlaşılmaktadır. İstifa sonrası davacı ile aynı sektörde neredeyse birebir aynı alanda faaliyet gösteren rakip firmada aynı görev tanımıyla işe başlaması, dolayısıyla davalının görev tanımı dahilinde davacı firmada çalışırken edindiği ticari bilgileri yeni çalışmaya başladığı rakip firmaya transfer ettiği kabul edilmelidir. Nitekim, davalı ile birçok davacı çalışanının birbirine yakın süre zarfında davacı firmadan istifa ederek dava dışı rakip firmada çalışmaya başlamaları, davacı ile distribütörlük ilişkisi yürüten birçok yabancı firmanın sözleşmelerini feshetmeleri sonrası rakip dava dışı firma ile distribütörlük sözleşmeleri imzalamaları, davalının davacı bünyesinde yürüttüğü fonksiyonu aynı şekilde dava dışı firma üzerinden yürüteceğini göstermektedir. Rakip firma davacı üzerinden tecrübe ve bilgi kazanmış davalı gibi deneyimli elemanları işe alarak davacının iş ilişkileri üzerinden faaliyetlerini sürdürmüş olacaktır ki, davalının sahip olduğu bilgilerin davacının müşteri çevresi, pazarlama ve teknik servis sırları ya da davacı işverenin yaptığı işler hakkında bilgi edinme imkanı sağladığı ve bu bilgilerin dava dışı firmada kullanılacağı bunun da davacı işverenin önemli bir zararına sebep olacak nitelikte olduğu kabul edilmelidir. Zira davalının yeni çalışmaya başladığı firma, davacı ile yakın zamanlarda distribütörlük sözleşmelerini feshedip, davalının yeni çalışmaya başladığı firma ile distribütörlük sözleşmeleri imzaladıklarına göre dava dışı rakip firma distribütörlüğünü yürüteceği firmaların ürünlerini kullanan davacı firmanın önceki müşteri portföyüne de talip olmuş durumdadır. Sonuç olarak; davalı, davacıyla aynı faaliyet kolunda, aynı müşteri portföyü ile iş yapan TSM Şirketinde benzer pozisyonda çalışmakla rekabet yasağını ihlal etmiştir. Davalının bu yöne ilişkin istinaf sebebi de yerinde değildir.
Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre mahkeme kararı usul ve yasaya uygun olduğundan davalı vekillinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nun 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davalı tarafından yatırılan 98,10.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 1.005,92.TL istinaf karar harcından istinaf eden davalı tarafından peşin olarak yatırılan 251,48.TL harcın mahsubu ile bakiye 754,44.TL’nin davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden davalı üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa talep halinde yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 09/10/2019 tarihinde HMK 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.