Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2018/104 E. 2018/1025 K. 31.10.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/104 Esas
KARAR NO : 2018/1025 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI : 2015/139 Esas 2017/820 Karar
TARİH : 18/10/2017
DAVA : Alacak (Tellalık Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ : 31/10/2018
İlk derece Mahkemesinde yapılan yargılama sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ:
Davacı vekili dava dilekçesi ile, taraflar arasında imzalanmış olan 27/07/2012 tarihli satın alma/kiralama için yer gösterme formu kapsamında “…. Levent Beşiktaş/İSTANBUL” adresindeki taşınmazın kiralanması amacıyla müvekkili tarafından davalıya yer gösteriminin yapıldığını, bu kapsamda 27/07/2012 tarihinde söz konusu taşınmazın davalı tarafından 19.000 TL’ye kiralandığını, sözleşmenin davalı şirket adına … tarafından imzalandığını, ancak karşı tarafın taşınmazı kiralamasına rağmen emlak komisyon bedelini ödemediğini, davalının güncel adresinin de bu taşınmaz olduğunu, noterden ihtarname çekilmesine rağmen haksız ve kötü niyetli bir şekilde cevabi ihtarnamede söz konusu komisyon bedeli ile ilgilerinin olmadığını belirttiklerini ileri sürerek, 33.430,08.TL alacağın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesi ile, karşı tarafın ileri sürdüğü yer gösterme formu başlıklı belgedeki … isimli şahsın kendilerini temsil yetkisinin olmadığını, …’in hiç bir zaman müvekkil şirkette çalışmadığını, sicil kayıtlarına göre de bu şahsın şirketi ilzam ve temsil yetkisinin bulunmadığını, kaldı ki emlak gösterme belgelerinin tellallık sözleşmesinin geçerlilik şartı için yeterli olmadığını, yani sözleşmenin geçerlilik şartlarına uyulmadan yapıldığını, davacı şirketin kiralanan yere aracılık yapmaması nedeniyle ücrete hak kazanamayacağını, kiralanan yerin şirket merkezi olmasının davacının müvekkile aracılık yaptığını göstermeyeceğini savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:
İlk Derece Mahkemesi 18/10/2017 tarih 2015/139 Esas 2017/820 sayılı kararında;
“Taraflar arasında mahkemenin kabulünde olan 27/07/2012 tarihli sözleşme uyarınca yıllık kira bedelinin %12’si + KDV’si simsarlık bedeli olarak kararlaştırılmış olup, basit matematik hesabı gerektirdiğinden usul ekonomisi gereğince mahkememizce re’sen bu bedel hesaplanarak KDV’si de eklenerek bulunan (Aylık Kira Bedeli: 19.000,00 TL x 12 = 228.000,00 TL=> %12’si = 27.360,00 TL + bu bedelin %18 KDV’si= 4.924,80 TL olmak üzere cem’an) = 32.284,80 TL bedel doğrultusunda…”gerekçesi ile,
Davanın kısmen kabulü ile; tellallık alacağı 27.360,00 TL + %18 KDV olarak 4.924,80 TL olmak üzere toplam 32.284,80 TL’nin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, fazlaya dair istemin reddine karar verilmiş ve karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davalı vekili istinaf dilekçesi ile,
Davacı ile … arasında imzalanan satın alma / kiralama için yer görme formu başlıklı belgenin TBK mad.520/f.1 uyarınca aranan sözleşme unsurlarını taşımadığından simsarlık sözleşmesi olarak nitelendirilemeyeceğini,
Simsarlık sözleşmesinin unsurları bağımsızlık, geçicilik, yazılı şekil, aracılık ve ücret olduğunu, dava bakımından üzerinde durulması gereken şekil, aracılık ve ücret olduğunu,
Davacının davaya konu ettiği 27/07/2012 tarihli satın alma / kiralama için yer görme formu başlıklı belgenin şekle uygun bir sözleşme olup olmadığının tartışılması gerektiğini,
Yargıtay 13. Hukuk Dairesi 22/01/2010 T. 2009/10252 E. 2010/670 K. sayılı kararını sunduklarını,
Dava konusu belge incelendiğinde, belgenin … tarafından vekaleten veya temsilen müvekkili şirket adına imzalandığına dair bir ibare bulunmadığın, burada açıkça …’in kendi adına ve hesabına hareket ettiğini, kendi adına ve hesabına hareket eden kişinin yaptığı hukuki işlemlerin sonucu kendi üzerinde etki doğuracağını, borçlardan ve alacaklardan bizzat mesul olacağını,
İlk derece mahkemesince …’in müvekkili şirket hesabına hareket etmiş gibi yetkisiz temsilci olarak kabul ederek daha sonra müvekkili şirketin dava konusu belgeye konu edilen taşınmazı kiralaması nedeni ile yapılan işleme zımnen icazet verdiğinin yorumunun yapılmasının hatalı olduğunu, …’in yaptığı işlemlerin yetkisiz temsil kapsamında değil vekaletsiz iş görme hükümleri uyarınca yalnızca vekil edenin menfaati doğrultusunda hareket edebileceğini, aksi halde bizzat mesul olacağını,
İlk derece mahkemesinin ticari vekil iddiası kabul edilse bile ticari vekilin işletmeyi dış ilişkilerde temsil yetkisi bulunmadığını, ticari vekilin yapacağı işlemlerin işletmenin günlük faaliyetleri içerisindeki iç ilişkilere yönelik olduğunu, bu nedenle mahkemenin gerekçesinin hatalı olduğunu,
İmzanın…’e ait olup olmamasının savunmaları açısından sonucu değiştirmeyeceğini, …’in müvekkili şirket temsil ve ilzam yetkisine sahip olmadığından bu imzanın müvekkili şirketi bağlamayacağını, ilk derece mahkemesinin sahte imza iddiaları olduğu yönündeki gerekçesinin doğru olmadığını,
Dava konusu belgenin sözleşme unsurlarını barındırmadığından ilk derece mahkemesi tarafından yanlış hukuki nitelendirmeye tabi tutularak davanın kabulüne karar verildiğini,
İleri sürerek, istinaf başvurusunun kabulüne, icranın geri bırakılmasına, ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucu kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER :
İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi 2015/139 Esas 2017/820 Karar sayılı dosyası kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ:
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dava simsarlık sözleşmesinden kaynaklanan ücret alacağının tahsili talebine ilişkindir.
Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, verilen karara karşı davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
Davalı vekili, davaya konu davacı ile … arasında imzalanan “satın alma/kiralama için yer gösterme formu” başlıklı belgenin TBK 520 maddesinde öngörülen simsarlık sözleşmesi niteliğinde olmadığını, sözleşmeyi imzalayan …’in müvekkili şirket yetkilisi veya temsilcisi olmadığını bu nedenle sözleşme ile müvekkili şirketin sorumlu olamayacağını belirterek istinaf başvurusunda bulunmuştur.
Davaya konu 27.07.2012 tarihli “Satın Alma/Kiralama İçin Yer Görme Formu” başlıklı sözleşme … tarafından imzalanmıştır. Sözleşmenin Alıcı/Kiralayacak kişi bilgileri başlıklı bölümünde … Yapı ismi yazılıdır.
Davalı vekili, sözleşmeyi imzalayan …’in müvekkili şirket temsilcisi veya yetkilisi olmadığını, müvekkili şirket tarafından bu kimseye sözleşme yapması için yetki verilmediğini belirtmiş, mahkemece sözleşmeyi imzalayan …’in Bakırköy noterliğinin 02/06/2011 tarihli vekaletnamesi ile şirketin kuruluşu ve her türlü tadilat işlemleri konusunda yetkilendirildiği, aynı noterliğin 20854 yevmiye sayılı 02/06/2011 tarihli ana sözleşme düzeltme beyannamesi verdiği, şirket ortaklar kurulu kararı ile şirket merkezinin simsarlığa konu adrese taşındığı, …’in TBK’nın 551. maddesi uyarınca davalı şirkete ticari vekil olarak atandığı, şirketin kuruluş aşamasında yetkilendirilen bir ticari vekilin evveliyatla “çoğun içinde az da vardır” kuralı gereği şirketin merkezinin kiralanmasına ilişkin sözleşme yapma yetkisinin de bulunduğunun kabulü gerektiği, yani atanan ticari vekilin işin kapsamı ve mahiyetine göre kiralama işlemi yapmasının TBK’nın 551/2 maddesi bağlamında mutad işlerden olduğu gerekçesi ile ticari vekil olan … tarafından imzalanan sözleşmenin davalı … bağlayacağı belirtilmiştir.
Ticari vekil TBK’nın 551. maddesinde “Ticari vekil, bir ticari işletme sahibinin, kendisine ticari temsilcilik yetkisi vermeksizin, işletmesini yönetmek veya işletmesinin bazı işlerini yürütmek için yetkilendirdiği kişidir.” şeklinde tanımlanmıştır.
Mahkemece dava dışı …’in davalı şirket ticari vekili olduğuna ilişkin gerekçesine dayanak yaptığı Bakırköy .. Noterliğinin 02/06/2011 tarihli…. yevmiye nolu vekaletnameyi verenler …ve …olup, vekaletname bu şahıslar adına ticari şirket kurma, ana sözleşme ve eklerini imzalama, ticari şirket kuruluşu için gerekli işlemleri yapma, ticari şirketi tescil ettirme, gerekmesi halinde şirket ana sözleşmesinde düzeltme ve tadilat yapma, bunları tescil ettirme, ilgili kurumlara kayıt yaptırma, bunlar için müracaatta bulunma ve bu işlemler için gerekli her türlü evrakı imzalama yetkisi vermektedir. Burada vekalet verenler gerçek kişiler olup davalı şirketin …’e verdiği bir vekaletname bulunmamaktadır. Söz konusu gerçek kişiler adına bir ticari şirket kurma, ticari şirket kuruluşu için gerekli işlemleri yapmak üzere verilen vekaletname, bu kişiler adına kurulmuş olan ticari şirketin de ilgili kişiye kendisini temsil için vekalet verdiği anlamına gelmez. Vekalet ilişkisi vekaleti veren gerçek kişilerle vekil … arasında gerçekleşmiş olup, tescil edilerek ayrı bir tüzel kişilik kazanan şirketin kendisini bazı işlemlerde temsil etmek üzere …’e vekalet verdiği sonucunu doğurmayacaktır. …’in davalı şirket vekili olduğundan bahsedilebilmesi için ayrı bir tüzel kişiliğe sahip olan ticari şirketin yetkili organları tarafından verilmiş bir vekaletname veya bu yönde bir irade beyanı bulunması gerekir. Davacı da …’in ticari vekil olduğunu ispatlayamamıştır. Dosya içinde de bu yönde bir bilgi ve belge bulunmamaktadır. Mahkemenin dava dışı …’in sözleşmeyi ticari vekil olarak imzaladığı dolayısıyla sözleşme ile davalı şirketin bağlı olduğu yönündeki gerekçesi hatalı olmuştur.
Yetkisiz temsil TBK’nın 46. maddesinde düzenlenmiştir. Maddeye göre; bir kimse yetkisi olmadığı hâlde temsilci olarak bir hukuki işlem yaparsa, bu işlem ancak onadığı takdirde temsil olunanı bağlar.
Davalı şirketin yetkisiz temsilci …’in imzalamış olduğu simsarlık sözleşmesine icazet verdiğine ilişkin bir delil dosya içinde bulunmamaktadır. Aksine davacı tarafından simsarlık ücretinin ödenmesi yönünde yapılan ihtara davalı şirket taraflar arasında sözleşme ilişkisi bulunmadığından bahisle itiraz etmiş böylece … tarafından imzalanmış olan simsarlık sözleşmesi davalı tarafça kabul edilmemiştir. Sırf söz konusu şirket merkezinin simsarlık sözleşmesinde belirlenen adrese taşınmış olması tek başına davalı şirketin simsarlık sözleşmesine de icazet verdiği anlamına gelmeyecektir.
Simsarlık sözleşmesi, simsar ile bu sözleşmeyi imzalayan kişi arasında hak ve borç doğuran bir sözleşmedir. Öyle olunca davalı yetkilisi veya temsilcisi olmayan, davacı ticari temsilcisi, ticari vekili veya çalışanı olduğu da ispatlanamayan … tarafından imzalanmış olan sözleşme davalı tarafça onanmadığından davalı … bağlamayacaktır. Taraflar arasında usulüne uygun yapılmış bir sözleşme bulunmadığından simsarlık ücretinden davalı sorumlu tutulamaz. Bu nedenle davacının simsarlık sözleşmesi kapsamında davalı şirketten bir talep hakkı bulunmadığından davanın reddi gerekirken kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olmuştur.
Davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile mahkeme kararının kaldırılması ve davanın reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile, İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 18/10/2017 tarih ve 2015/139 Esas – 2017/820 Karar sayılı kararının HMK 353/1-b/2 maddesi gereğince KALDIRILMASINA, dairemizce yeniden hüküm kurularak;
1-Davanın REDDİNE,
2-İlk derece mahkemesi yönünden alınması gerekli 35,90.TL karar harcının davacı tarafça dava açılırken peşin olarak yatırılan 570,91.TL harçtan mahsubu ile bakiye 535,01.TL’ nin talep halinde davacıya iadesine,
3-İlk derece mahkemesi yönünden davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-İlk Derece Mahkemesi tarafından yapılan yargılama sırasında davalı tarafından sarf edilen toplam 32,20.TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ne göre hesaplanan 4.011,60.TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya ödenmesine,
6-İstinaf yönünden Harçlar Kanunu gereğince davalı tarafından yatırılan 85,70.TL başvuru harcının hazineye gelir kaydına, 551,34.TL karar harcının talep halinde iadesine,
7-İstinaf yönünden davalı tarafından sarf edilen 85,70.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile 31,50.TL dosya gidiş- dönüş masrafı olmak üzere toplam 117,20.TL’nin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
8-Artan gider avansı olması halinde yatıran tarafa iadesine,
9-Kararın ilk derece mahkemesi tarafından taraflara tebliğe gönderilmesine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 31/10/2018 tarihinde HMK’nun 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.