Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2018/1037 E. 2019/1317 K. 09.10.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1037
KARAR NO : 2019/1317
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARI VEREN
MAHKEME: İSTANBUL 15. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİH : 09/01/2018
DOSYA NUMARASI : 2014/882 Esas – 2018/20 Karar
DAVA: Tazminat
KARAR TARİHİ : 09/10/2019
İlk derece Mahkemesinde yapılan yargılama sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili şirket ile davalı şirket arasında 16/04/2007 tarihinde imzalanan sözleşme gereğince Cezayir dahilinde müvekkilinin aracı acente olarak görev yaptığını, davalının Cezayir’den iş alması üzerine taraflar arasındaki sözleşmenin 16/04/2011 tarihine kadar uzatıldığını, Cezayir mevzuatındaki değişiklik nedeniyle ….’ nin kurulup taraflar 05/05/2011 tarihinde ek sözleşme yapıldığını, … üzerinden yapılacak işlerinde sözleşme kapsamına alındığını, sürenin 31/12/2012 tarihine kadar uzatıldığını, ancak davalının yazışmaları, belgeleri, ihaleye verilen teklifleri göndermediğini, temsili göz ardı ettiğini, işleri kendi bildiği gibi yönetmeye çalıştığını, komisyon ödemelerinde sorun çıkardığını, davalının kendi başına iş yapmaya çalışması nedeniyle müvekkilinin çok sayıda iş kaybına ve bu bağlamda komisyon kaybına uğradığını, … firmasının Mayıs 2011 tarihli ihalesinin yanlış teklif nedeniyle kaybedildiğini, … firmasının Ekim 2011 tarihli ihalesinde 40 nolu malzeme fiyatının eksik bırakılması nedeniyle ihalenin geçersiz kılındığını ve komisyon kaybına uğrandığını beyanla; davalının taraflar arasındaki sözleşmeye aykırı davranışları nedeniyle uğranılan zarar olan tahsilatı yapılmamış komisyon alacağı, haksız fesih nedeniyle uğranılan kar kaybı ve portföy tazminatına esas olmak üzere fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydı ile şimdilik 10.000,00TL’ nin dava tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davacı vekili 14/05/2015 tarihli ıslah dilekçesi ile; talebi 81.720,48 Euro komisyon alacağı 55.125,93 Euro portföy tazminatı olmak üzere 136.846,41 Euro olarak ıslah ettiklerini açıklamış, dava tarihinden itibaren dövize uygulanan en yüksek faizi ile tahsiline karar verilmesini istemiştir. Davacı şirket adına temsilcisi 06/04/2016 tarihli dilekçesi ile; 115.658,40 Euro komisyon alacağı ve 55.125,93 Euro portföy tazminatı alacağı olmak üzere 170.784,33 Euro tazminatın dava tarihinden itibaren en yüksek temerrüt faizi ile tahsilini istediklerini bildirmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Taraflar arasındaki sözleşmeye ve ek sözleşmeye göre müvekkili şirketin borç ve yükümlülüğünün Cezayir’ de açılan ihale veya projelerin müvekkili şirket lehine sonuçlanması halinde hizmet komisyonu ödenmesi olduğunu, İnmar’ın bu bedeli hak edebilmesi için kendisine yüklenen borç ve edimleri eksiksiz yerine getirmesinin gerektiğini, ticari şirketlerin şirket mukavelesinde yazılı işletme mevzuunun dılında faaliyette bulunamayacağının amir hüküm olduğunu, İnmar’ın faaliyet konuları arasında TTK.nun 102.maddesinde yer alan hükmü gereği nitelendirilmesinin mümkün olmadığını, … firmasının açtığı ihalenin Cezayir resmi gazetesinde yer aldığını, davacı tarafıdan müvekkiline bildirilmediğini, davacının sözleşme hükümlerine aykırı davrandığını, edimlerini yerine getirmediğini, davacının ihlaleri müvekkiline bildirmediği gibi şartnameleri de almadığını beyanla davanın reddini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İstanbul 15. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 09/01/2018 tarih ve 2014/882 Esas – 2018/20 Karar sayılı kararı ile; ” … Mahkememiz dosyasındaki somut olayda davacı ile davalı arasında bağıtlanan sözleşmenin aracı acentelik ilişkisi olup davacının davalı şirket lehine müşteri çevresi yaratmadığı ya da müşteri çevresini genişletmesinin söz konusu olmadığı,davacının aracılık ettiği sözleşmeler gereğince ücretini aldığı, bu aracılık gereğince ileriye dönük olarak davalıdan mahrum kaldığı portföy-denkleştirme tazminatı isteyemeyeceği sabit görülmüştür. 6102 sayılı TTK’ nun 122. maddesinde aranan yasal koşullar gerçekleşmediğinden portföy-denkleştirme tazminatı isteminde bulunamayacağı sabit görülmüştür. Davacının bu konudaki talebi reddedilmiştir. Davacı tarafça dava dilekçesinde TL üzerinden tazminat talebinde bulunulmuş, ardından bu talep 14/01/2015 tarihli ıslah dilekçesi ile Euro üzerinden talebe çevrilmiştir. Davalı tarafça da duruşmada ve 04/01/2018 tarihli dilekçede yazılı olarak buna muvafakatları olmadığı açıklanmıştır. Yargıtay 11 HD’nin 2012/12824 – 2013/10935 sayılı ilamında da açılandığı üzere ıslah yolu ile dahi talep edilen para birimi değiştirilemeyecektir. Bu nedenele mahkememizce bilirkişi raporunda belirlenen 81.720,48 Euro karşılığı olan 221.207,868 TL komisyon alacağı talebi kabul edilmiştir. Dosyaya sunulan 06/04/2016 tarihli dilekçe davacı tarafça arttırım dilekçesi olarak nitelendirilse de hukuki niteleme mahkememize ait olduğundan ve dilekçe 6100 sayılı HMK hükümlerine aykırı olduğundan kabul edilmemiştir … ” gerekçeleri ile; ” 1-Davacının portföy tazminatı talebinin reddine, Davacının muaccel komisyon alacağı ve mahrum kalınan kar kaybı için 81.720,48 Euro karşılığı 221.207,868 TL üzerinden talebinin kabulüne dava tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalıdan alınıp davacıya verilmesine, fazla istemin reddine, … ” karar verilmiş ve verilen karara karşı, davacı vekili ile davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Kabul anlamına gelmemekle birlikte 02.02.2014 tarihli bilirkişi ek raporu doğrultusunda yapılan talep artırımı işleminin Mahkeme tarafından hatalı bir şekilde ıslah olarak kabul edildiğine göre; 81.720,48 Euro komisyon kaybı alacaklarının Euro olarak en yüksek kamu bankası mevduat faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi gerektiğini, Mahkemenin TL karşılığı üzerinden karar vermesinin hatalı olduğunu, 115.648,40 Euro komisyon kaybı talepleri ile ilgili 06.04.2016 teslim tarihli ıslah dilekçelerinin 2. ıslah olarak kabul edilmesinin sonucu 33.937,42 Euro ıslah tutarının reddedilmesi ve kabul edilen 81.720,48 Euro komisyon kaybının devlet bankaları tarafından dövize verilen en yüksek mevduat faiziyle birlikte ödenmesi gerekirken, hatalı bir şekilde 81.720,48 Euro karşılığı 221.267,868 TL üzerinden avans faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, düzeltilmesi gerektiğini, Komisyon kaybı alacaklarının 33.937,48 Euro kısmının reddiyle ilgili itirazlarına ilişkin olarak; Davalı şirketin, dürüstlük kuralına aykırı şekilde akdi feshettiğini, o halde akdin davalı tarafça haksız surette feshedildiği, yani sözleşmeye aykırı davranıldığının ortada olduğunu, eğer sözleşme haksız feshedilmeseydi 31.12.2012 tarihine kadar ayakta kalacağını ve sözleşme kapsamına giren işlerden müvekkile komisyon ödenmesi gerekeceğini, sözleşme davalı tarafça gereği gibi ifa edilse idi müvekkilin uğramayacağı bu zararın ifadan elde edeceği menfaate tekabül edeceğini ve buna müspet zarar denildiğini, bilirkişi raporunda eksik veriler ( ihracat verileri eklenmemiş ) üzerinden hesaplama yapıldığının açık ve net olduğunu, tüm itirazlarına rağmen 2. ek raporda da 33.937,48 Euro düzeltmenin yapılmadığını, davalının yaptığı 7 parti ihracat üzerinden komisyon kaybı hesaplanması gerekirken, iki parti ihracatın “hangi gerekçeyle” hesap dışı tutulduğu raporda belirtilmediğine göre 33.937,48 Euro farkın maddi hata olarak kabulü gerektiğini, bu maddi hatanın 2. ek raporda da düzeltilmeyip nedeni de açıklanmayınca ve Mahkemenin de bilirkişi raporuyla bağlı olmadığından, bu konudaki kararının Mahkemenin takdirine bırakıldığını, oysa gerekçeli kararda dahi söz konusu iki parti ihracatın komisyon hesabına dahil edilmesi gerektiğine ( veya şu sebeple dahil edilmemesi gerektiğine ) dair hiçbir değerlendirme yapılmadığı gibi, bu 2 parti ihracatla ilgili 33.937,48 Euro komisyon kaybı taleplerinin neden kabul edilmediğinin de açıklanmadığını, Portföy tazminatı taleplerinin reddiyle ilgili itirazlarına ilişkin olarak; Davalı şirketin, daha önce hiç bilmediği yeni bir pazara müvekkil şirket sayesinde girdiğini, … (Cezayir’in 3.büyük firmasıdır, 2500 istasyon) firmasından 8 milyon Euro’luk ilk 53 adet istasyon yenileme işini aldıktan sonra büyük bir avantaj elde ettiğini, Cezayir’ de tanındığını, yine müvekkil sayesinde yerel şirketini kurduktan sonra istasyon yenileme ihaleleri yerel ihale olarak açılmaya başlayınca yabancı ve Türk rakiplerin yerel ihalelere katılamadığını, davalının iş almakta çok avantajlı bir pozisyona girince komisyon ödememek için sözleşmeyi haksız yere feshettiğini, davalının fesihten sonra da iş almaya devam ettiğinin bilirkişilerce de tespit edildiğini ve acentenin portföy tazminatı ödemesi gerektiği sonucuna varıldığını, Yerel Mahkemenin gerekçesine göre eğer kamu kurumu niteliğindeki müşterilerden alınan ihalelerle davalı firma lehine bir müşteri çevresi oluşmuyorsa, davalı bu işleri ihaleye katılıp aldıysa, uygun fiyat verip iş almak bu kadar kolay ise, kısaca Cezayir pazarına girip bu müşterilerle ilişkiler kurup, iş almak ve müşteriler edinmek için aracı acenteye ihtiyaç yoksa; o zaman davalının müvekkile ihtiyaç duymaması gerektiğini, bu işleri kendisi yapmak yerine müvekkil şirketle 5 yıl çalışmamış ve 250.000 Euro komisyon ödememiş olması gerektiğini, bu bağlamda Yerel Mahkeme kararının hukuka aykırı olup kaldırılması gerektiğini beyanla; İstinaf başvurularının kabulü ile; İstanbul 15. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin E:2014/882– K:2018/20– T:09.01.2018 sayılı kararının kaldırılmasına ve talepleri gibi davanın tamamen kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; öncelikle davacı tarafından açılan kısmi davanın Türk Lirası cinsinden açılmış olup ıslah dilekçesi ile yabancı bir para birimi üzerinden talepte bulunulmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu, ıslah yolu ile dahi talep edilen para biriminin değiştirilemeyeceğine ilişkin Yargıtay içtihatları bulunduğunu, ıslah yolu ile talep edilen para birimi değiştirilemeyeceğinden davacının ıslah dilekçesinin reddi gerektiğini, İstanbul 15. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin gerekçeli kararında ıslah yolu ile dahi talep edilen para biriminin değiştirilemeyeceğini kabul ettiğini, ıslah yolu ile talep edilen para biriminin değiştirilemeyeceğini kabul eden Mahkemenin bu kez taleple bağlılık ilkesini çiğneyerek 81.720,48 TL Euro karşılığı olan 221.270,86 TL üzerinden davayı kabul ettiğini, Mahkemenin bu kararının da usul ve yasaya aykırı olduğunu, Davacı şirketin Cezayir makamlarınca açıklanan ihaleleri müvekkil şirkete bildirmekle yükümlü olduğunun taraflar arasında imzalanan 16.04.2007 tarihli sözleşme ve 05.05.2011 tarihli sözleşmede açıkça kararlaştırıldığını, Davacı şirkete Bakırköy …. noterliği’ in 07.03.2012 tarih … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile sözleşmeye aykırı davrandığı, sözleşme konusu edimlerini yerine getirmesi gerekmediği takdirde ihtar ve ihbara gerek kalmaksızın 16.04.2011 tarihli ve 05.05.2011 tarihli ek sözleşmenin fesih edileceğinin ihtar olunduğunu, söz konusu ihtarnamenin 09.03.2012 tarihinde davacı şirkete tebliğ edildiğini, tebliğ şerhli ihtarname örneğinin dosya içerisinde bulunduğunu, Davacı tarafa gönderilen Bakırköy …. Noterliği’ nin 07.03.2012 tarih … yevmiye nolu ihtarnamesinin 09.0.2012 tarihinde davacı tarafa tebliğ edilmesine rağmen davacı tarafın ihtarnameden sonra … şirketince açılan … numaralı ihaleyi bildirmediği gibi ihale şartnamesini de almadığını, Davacı şirketin ihtarnameye rağmen sözleşmeden doğan yükümlülüklerini yerine getirmediğini, tüm uyarı ve ihtarlara rağmen sözleşmeye aykırı davranmaya devam ettiğini, sözleşmenin feshine neden olan, kusurlu olanın davacı şirket olduğunu, bu nedenle davacının istemiş olduğu muaccel komisyon alacağı ve mahrum kalınan kar kaybı tazminatının reddi gerekirken Mahkemece kabulünün hatalı ve yanlış olup kararın bu yönden de bozulmasını talep ettiklerini, Hükme esas alınan bilirkişi raporunun mali yönden hatalı olduğunu, Sözleşmenin haksız feshedildiği tespitine katılmamakla birlikte sözleşmenin feshi nedeni ile davacının talep edebileceği muaccel komisyon alacağı ve mahrum kalınan kar kaybının 2.733.337,24 TL * 4/100 = 109.333,49 TL olduğunu, bilirkişilerin hesapladığı 221.207,868 TL’ nin hatalı ve yanlış olup kararın bu yönden de bozulması gerektiğini, Mahkemeye sunulan bilirkişi raporu ve ek raporun bir önceki rapor ile çelişkili olduğunu, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’ nun 10.01.1975 tarih, 1971/406 Esas, 1975/1 Karar sayılı kararında raporlar arasında çelişki olması halinde yeni bir bilirkişi incelemesi yaptırılması gerektiğine hükmettiğini, Mahkemenin çelişkiyi giderecek şekilde rapor almadan hüküm tesis etmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu beyanla; Öncelikle tehir-i icra taleplerinin kabulü ile icra takibinin istinaf incelemesi sonuna kadar durdurulmasına karar verilmesini, İstanbul 15. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 09.01.2018 tarih ve 2014/882 Esas – 2018/20 Karar sayılı ilamının istinaf incelemesi neticesi kaldırılması ve yeniden inceleme yapılarak talepleri doğrultusunda davanın reddine karar verilmesini, Yargılama gideri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’ nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, acentelik sözleşmesi olarak nitelenen sözleşmenin haksız feshedildiği iddiasıyla; muaccel komisyon alacağı kaybı, kar kaybı, portföy tazminatının belirlenerek tahsiline yönelik belirsiz alacak davasıdır. Mahkeme, sözleşmenin feshinde davalıyı haksız bulmuş ve davacının komisyon alacağı talebini kısmen kabul etmiş, portföy alacağı talebini ise reddetmiştir. Davacı, belirsiz alacak davası açtıklarını, HMK 107/2 kapsamında komisyon alacağı ve portföy tazminatı açısından taleplerini, ayrı ayrı € üzerinden arttırdıklarını, bunun ıslah olmadığını, 06/04/2016 tarihli dilekçelerinin ıslah dilekçesi olduğunu, komisyon kaybı talebini ıslah ederek artırdıklarını, davada tek ıslah olduğnu, 06/04/2016 tarihli dilekçelerinin mahkemece kabul edilmeyerek taleplerinin eksik hükme bağlanmasını istinaf etmiş ve bunun düzeltilmesini istemiştir. Dava dilekçesinde tüm talepler ayrıştırılmadan (hangi talep için ne kadar istendiği somutlaştırılmadan) birlikte olarak 10,000,00 TL, dava tarihinden itibaren işleyecek ticari faiziyle birlikte, belirsiz alacak olarak talep edilmiştir. HMK 107/2. maddeye göre belirsiz alacak talebi, belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda artırılabilir. Davacı 14/01/2015 tarihli dilekçesiyle 10.000,00 TL belirsiz alacak talebini 81.720,48€ komisyon alacağı ve 55.125,93 € portföy tazminatı olmak üzere toplam 136.846,41 € ya çıkartmış ve dava tarihinden itibaren devlet bankaları tarafından dövize verilen en yüksek temerrüt faizi ile birlikte tahsilini talep etmiş ve aynı tarihte ıslah harcını yatırmıştır. Davacı bu dilekçesini 02/12/2014 tarihli bilirkişi raporu üzerine vermiştir. Davacı taraf 14/04/2016 tarihli dilekçesiyle bu kez muaccel komisyon alacağının 115.658,40 € ya çıkarılmasını talep etmiş böylece 81.720,48 € olarak daha önce artırdığı talebini bir kez daha artırmıştır. Davacı bu dilekçesini de bilirkişi raporuna istinaden verdiğini açıklamıştır. Bu dilekçesinde harç yatırmamıştır. Davacı ilk dilekçesinin ıslah, ikincisinin ise artırım olduğunu ortada iki ıslah olmadığını öne sürmektedir. Davacı, dava dilekçesindeki para birimini ve faiz türünü değiştirerek 14/01/2015 tarihinde talebini artırmıştır. HMK107/2 deki artırım sadece miktara yönelik bir artırım olup, davacının hem para birimini hem de faizi değiştirmesi bir ıslahtır. Para miktarını artırması artırım olarak kabul edilebilir. Davacı bunu ıslah olarak ifade etmektedir. Bu dilekçeye göre davacı neticei talebini tamamen ıslah etmiş durumdadır. Davacı, ıslah dilekçesiyle istemlerini, muaccel komisyon alacağı ve portföy tazminatına indirgemiştir. Davacı, 14/04/2016 tarihli dilekçesinde ıslah ile mahiyetini değiştirdiği davada komisyon alacağını 33.937,92 € artırmıştır. Fakat artırıma dönük bir harç yatırılmamıştır. Mahkeme ıslah ile para biriminin değiştirilemeyeceği ve 14/04/2016 tarihli dilekçeyi de iki kez ıslah yapılamayacağı gerekçesiyle 14/01/2015 tarihli ıslah dilekçesindeki 81.720,48 € nun TL karşılığı üzerinden tazminata hükmetmiştir. Davacı istinaf dilekçesinde 33.937,48 € alacaklarının bilirkişi raporunda eksik hesaplandığını, buna rağmen mahkemenin bu yanlışlığı göreceği düşüncesiyle bu miktar üzerinden ıslah ettiklerini fakat mahkemenin red gerekçesinin olmadığını öne sürmüştür. Mahkeme davacının 14/04/2016 tarihli dilekçesini 2. ıslah dilekçesi kabul etmiş ve 2 kez ıslah dilekçesi verilemeyeceği gerekçesiyle bu istemi kabul etmemiştir. Mahkemenin bu kabulü usul ve yasaya uygun olup, HMK’nın 176/2.maddesine göre bir davada bir kez ıslah yapılabileceğinden buna yönelik istinaf nedenleri yerinde değildir. Zira HMK’nın 107/2.maddesine göre belirsiz alacağın belirli alacağa dönüştürülmesi tahkikat sonucu alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda yapılır. Davacı alacağın belirlenmesinin mümkün olduğu anda hem alacağını belirli hale getirmiş hem de davasını aynı dilekçeyle ıslah etmiştir. Islah ile alacağın belirlenmesi aynı anda yapılmış olup, davacının 14/04/2016 tarihli dilekçesinde müddeabih bir defa daha arttırılmış olup, buna ilişkin bir harç olmadığı gibi, ikinci kez ıslah ta yapılamayacağından bu artırım geçersiz bir ıslah dilekçesidir. Bu dilekçe belirsiz bir alacak davasının belirlenmesi anlamında bir talep artırımı niteliği de taşımamaktadır zira davacı esasen bu belirlemeyi 14/01/2015 tarihli aynı zamanda davayı ıslaha ilişkin dilekçesinde zaten bir kez yapmıştır. HMK107/2.maddesinde öngörülen düzenleme, sınırsız bir düzenleme değildir. Bir kere belirlenen alacak her bilirkişi raporunda artırılamaz. Bu nedenle buna yönelik istinaf nedenlerinin hiçbiri yerinde değildir.Davacının talepleri arasında yer alan muaccel komisyon alacağı olarak ifade edilen alacak kalemi, sözleşme ayaktayken alınamayan ihalelerden dolayı davacının uğradığı öne sürülen komisyon alacağı kalemi olup, müspet zarar kapsamındaki bu istek, bilirkişi raporundaki açıklama üzerine mahkeme kararında … ihalelerinin alınmamasında davalının kusurunun bulunduğunun ispatlanamadığı gerekçesiyle reddedilmiştir. Davalının alınamayan ihaleler yönünden kusurunun bulunmadığı kabul edildiğine göre, … ihalesi üzerinden yapılamayan 2 parti üzerinden komisyon alacağının bulunduğu yönündeki istinaf nedeni yerinde değildir. Zira ihalenin alınamamış olmasından dolayı davalının kusurlu olmadığı bilirkişi raporu ve bunu benimseyen mahkeme tarafından, hukuken geçerli argümantasyonlarla karşılanmış bulunmaktadır. Davacı portföy tazminatını hak ettiklerini öne sürerek buna ilişkin red kararını istinaf etmiştir. Mahkeme, davacının İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 2016/68-346 sayılı (eski 2011/577-2012/250 sayılı) dosyasında açtığı davada verilen İstanbul 8.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2011/577-2012/250 sayılı kararının Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’ nce yapılan incelemesi sonucunda verilen 09/10/2014 tarih ve 2013/5505-2014/15301 sayılı bozma kararında belirtilen değerlendirmeyi esas almıştır. Yargıtay kararında: ” davacının Cezayirde aracı acentelik faaliyeti yürüttüğü bu kapsamda davalılar ile onun müşterileri arasında ki sözleşmelere aracılık etmesi nedeniyle hakettiği tüm ücreti aldığı aracılık faaliyetini yaptığı müşterilerin Cezayirdeki kamu kurumu niteliğindeki şirketler olduğu aracılık sözleşmelerinin ise bu kamu kurumlarınca yapılan ihaleler sonucunda kurulduğu dolayısıyla davacının davalı şirketler lehine bir müşteri çevresi genişletmesinin sözkonusu olmadığı bu nedenle ileriye dönük mahrum kaldığı bir komisyon ücretinden söz edilemeyeceği ” açıklanmıştır. Mahkeme Yargıtay kararındaki gibi, davacı ile davalı arasında bağıtlanan sözleşmeyi aracı acentelik ilişkisi olarak kabul etmiş; davacının, davalı şirket lehine müşteri çevresi yaratmadığı ya da müşteri çevresini genişletmesinin söz konusu olmadığı, davacının aracılık ettiği sözleşmeler gereğince ücretini aldığı, bu aracılık gereğince ileriye dönük olarak davalıdan mahrum kaldığı portföy-denkleştirme tazminatı isteyemeyeceği, 6102 sayılı TTK’nın 122 maddesinde belirtilen yasal koşullar gerçekleşmediğinden portföy-denkleştirme tazminatı isteminde bulunamayacağı açıklanmış olup, davacının istinaf nedenleri ilk derece mahkemesi kararında ayrıntılı olarak değerlendirilmiş, gerekçelendirilmiş ve açıklandırılmıştır. Davalı taraf TL üzerinden açılan davanın € üzerinden ıslah edilmesinin geçersiz olduğunu öne sürmüştür. Mahkeme para biriminin ıslah ile değiştirilemeyeceğine yönelik dayandığı Yargıtay 11 HD’ nin 27/05/2013 tarih ve 2012/12824 – 2013/10935 sayılı kararına göre: “Davacı tarafça, başlangıçta TL cinsinden talepte bulunulabilecekken, bu tercih edilmemiş ve döviz olarak alacağın tahsili istenmiştir. Bu itibarla TL cinsinden talepte bulunma hakkından feragat edilmiş sayılacağından, artık bir daha ıslah yolu ile dahi TL üzerinden talepte bulunulamaz.” Davalının istinaf dilekçesinde belirttiği, Yargıtay 11.H.D nin 2011/510 E-2012/21404 K sayılı kararına göre de: ” davacı, B.K.’nun 83. maddesine göre kısmi davasını açarken tercih hakkını TL. cinsinden kullanmış ve şimdilik (6.000) TL.’nın tahsilini istemiş olduğundan, artık ıslah yoluyla döviz cinsinden talepte bulunması mümkün değildir.”Mahkeme, zaten € istemi kabul etmemiş, istenen Euronun TL karşılığı üzerinden hüküm kurmuştur. Davalı bu şekilde de hüküm kurulamayacağını, bunun taleple bağlılık kuralına aykırı olduğunu öne sürmektedir. Davacı ıslah ile talep sonucunu artırmaktadır. Bu doğrudan TL olabileceği gibi € üzerinden TL de olabilir. Mahkeme istenen € talebin TL karşılığını vermiş olup, bu uygulama taleple bağlılık kuralına aykırı olmayıp, talepten daha azına hükmetmedir. Bu açıdan bu istinaf nedeni yerinde değildir. Davalı, sözleşmenin haklı nedenle feshedildiğini zira davacının yükümlülüklerini yerine getirmediğini öne sürmektedir. Davalı 07/03/2011 tarihli ihtarname ile İnmar firmasına sözleşmeler kapsamında edimini yerine getirmesini, getirmediği takdirde sözlemenin feshedileceğini ihtar etmiştir. Davalı bu ihtar sonrasında ise 21/03/2012 tarihli ihtarname ile İnmar’ın edimini yerine getirmediği gerekçesiyle sözleşmeleri feshetmiştir. Bilirkişi raporunda, davalının Cezayir’de … firmasını kurduğu ve bu firmanın da Cezayir’de iş almasıyla yaşanan yetki karmaşasını çözmeyen davalının 2/3 kusurlu olduğu, ek raporda fesihte 3 aylık ihbar süresine uymadığı ve feshin haklı nedenlere dayanmadığı ifade edilmiştir. Bilirkişi raporundaki değerlendirmeler ve mahkemenin gerekçesi karşısında davalının fesihteki kusur durumunun mahkemece yerinde değerlendirildiği anlaşılmakla bu istinaf nedeni yerinde değildir. Bilirkişi raporunun hukuki değerlendirmeler içerdiği ve mali yönden de hatalı olduğu, raporlar arasındaki çelişkinin giderilmediği öne sürülmüştür. Raporlara karşı itirazlarını yapan davalı tarafın itirazları bilirkişiler tarafından karşılanmıştır. Bilirkişi raporu HMK 282 uyarınca hakim tarafından diğer delillerle serbestçe değerlendirildiğinden ve hakimi takyit etmediğinden bu istinaf nedeni yerinde değildir. Sonuç olarak, ilk derece mahkemesi hüküm ve gerekçesinde yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık bulunmamaktadır. Taraf vekillerinin istinaf ettikleri hususlar da mahkeme kararının gerekçesinde usul ve yasaya, dosya içeriğine uygun karşılanmış olmakla her iki taraf vekillerinin istinaf başvurularının HMK 353/1-b1 maddesi uyarınca ayrı ayrı esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacı ve davalının istinaf başvurularının 6100 sayılı HMK’ nun 353/1-b1 maddesi gereğince ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince taraflarca yatırılan 98,10’ar TL istinaf başvuru harçlarının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince davacıdan alınması gereken 44,40TL istinaf karar harcından istinaf eden davacı tarafından peşin olarak yatırılan 35,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 8,50 TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince davalıdan alınması gereken 15.110,70 TL istinaf karar harcından istinaf eden davalı tarafından istinaf aşamasında peşin olarak yatırılan 3.777,70 TL’ nin mahsubu ile bakiye 11.333,00 TL’ nin davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 5-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep edenler üzerinde bırakılmasına, 6-Karar kesinleştiğinde artan gider avansı varsa, avansı yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’ nın 361/1.maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’ da temyiz yolu açık olmak üzere 09/10/2019 tarihinde oy birliği ile karar verildi.