Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2018/1034 E. 2019/1326 K. 09.10.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1034
KARAR NO : 2019/1326
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEME : İSTANBUL 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİH : 19/10/2017
DOSYA NUMARASI: 2015/438 Esas 2017/759 Karar
DAVA: Alacak (Taşıma Sözleşmesi Kaynaklı)
KARAR TARİHİ : 09/10/2019
İlk derece Mahkemesinde yapılan yargılama sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, vekil edeninin alkollü içki üretimi yapan bir firma olduğunu, davalı şirket ile 01/07/2013 tarihinde bağıtlanan sözleşme ile üzümlerin taşıma işlerinin 2013 yılı üzüm sezonunda davalı şirkete dair araçlar ile yapılmasının planlandığını, söz konusu taşıma işlemlerine ilişkin ücretler ve hangi lokasyonlar arasında taşıma işlemi yapılacağının kararlaştırıldığını, 2014 yılı için … Ltd. Şti. ile yapılan sözleşme gereği taşıma işlerinin bu firmaya yaptırıldığını ve söz konusu taşıma sezonundaki araştırmalar sonucunda bir takım usulsüzlüklerin olduğunun tespit edildiğini, bunlara ilişkin 04/12/2014 tarihli tutanak tanzim edildiğini, tespit edilen usulsüzlüklerden birisinin … Ltd. Şti. firmasının bir yıl önce aynı işi yapan davalı firmanın araçlarını taşıma işi için kullanması olduğunu, davalı firmanın yapmış olduğu taşıma işleri incelendiğinde bazı seferlerin yapılmadığını ve yapılamayan işlerin faturalandırılarak vekiledeninden tahsil edildiğini, davalının üzüm alımı yaptığı bölgelerde üreticilere boş kasa alımının, üreticilerin kendisi yada bölgede üzüm komisyonculuğu yapan tüccarlar tarafından yapıldığını, kesilen faturalarda yer alan lokasyonlara ilişkin boş kasa dağıtımına yönelik sözleşmede hüküm dahi bulunmadığını, yapılan araştırmalar neticesinde davalı yanın vekiledenine karşı edimlerini tam ve eksiksiz olarak yerine getirmediğini, vekiledenine kesmiş olduğu gerçeği yansıtmayan faturalara ilişkin fazla tahsilat yapıldığını, bu hıısusun vekiledeni tarafından yapılan uzun ve ayrıntılı bir inceleme ile ortaya çıktığını beyanla, farazi faturalara dayalı olarak fazla tahsil edilen toplam 659.125,00.-TL’ nin tespiti ve davalı yandan tahsili ile vekil edenine ödenmesine karar verilmesini talep etmişlerdir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile, davacı yan ile vekil edeni arasında 01/07/2013 tarihli “Yaş Üzüm Nakliye Sözleşmesi” bağıtlandığını, sözleşme gereği vekiledeninin davacı şirketin göstereceği fabrika ve bölgelerden yaş üzümün, vekiledenine ait veya kiraladığı araçlarla sözleşme kapsamında davacı yanın göstereceği fabrika veya adreslere teslim işinin üstlendiğini, sözleşmenin başlangıç tarihi 01/07/2013 bitim tarihi ise 31/12/2013 tarihi olduğunu, vekiledeninin sözleşmedeki edimlerini eksiksiz şekilde yerine getirdiğini ve davacı şirketten olan alacağını tamamen tahsil ettiğini, vekiledeni şirket ile davacı şirket arasında 08/07/2014 tarihli ve davacı şirketin faks yoluyla vekileden şirkete gönderdiği “alacak-borç mutabakat formu”na göre tarafların karşılıklı birbirlerinden bu tarih itibarıyla ve sözleşme sebebiyle hiçbir alacak ve vereceklerinin olmadığı hususunda mutabık kaldıklarını, buna rağmen davacının alacaklı olduğunu iddia ederek İstanbul …. İcra Müdürlüğününün … E sayılı takip dosyası ile vekileni aleyhine takibe giriştiğini ancak ilgili takip dosyasına konu edilen faturaların dava konusu sözleşmeyle hiçbir ilgisi bulunmadığını bu faturaların taraflar arasında bağıtlanan 01/07/2014 tarihli Islahiye-Tarsus arası yaş üzüm nakliyesi sözleşmesiyle ilgili olduğunu, kaldı ki davacı yanın talepleri doğrultusunda talepleri ve talimatları doğrultusunda gösterilen bölge ve fabrikalarda boş kasa dağıtımı işi de yapıldığını bu durumun sözleşmenin 9.6 maddesine uygun olduğunu yine sözleşmenin işin bedeli ve ödeme koşulları başlıklı 6. maddesinin a bendine de uygun olduğunu, yine 6. Madde uyarınca tır ve kamyon birim fiyatlarının ayrı ayrı ve aıkça belirtilmiş olduğunu yapılan tüm işlemlerin sözleşmeye uygun olduğunu beyanla haksız, dayanaksız ve kötü niyetli davanın reddine karar verilmesini talep etmişlerdir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk derece Mahkemesi 19/10/2017 tarih 2015/438 Esas – 2017/759 Karar sayılı kararında; “… Toplanan tüm delillere, iddia ve savunmaya, İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 2016/123 talimat sayılı dosyasından alınan bilirkişi raporuna, mahkememizce mali müşavirden alınan bilirkişi raporuna ve tüm dosya kapsamına göre; Yanlar arasında bağıtlanan 01/07/2013 tarihli sözleşmeye ve altındaki imzaya itiraz edilmediği, sözleşme kapsamında davalı yanın taşıma işini gerçekleştirdiği, tarafların incelenen 2013-2014 yılı ticari defter ve belgelerinin usulüne uygun tutulduğu ve taraflar lehine delil olduğu gibi davacı ve davalı defter kayıtlarının birbirini teyit ettiği buna göre sözleşme yükümlülüklerinin taraflarca yerine getirildiği, 2013 yılı sonu itibarıyla tarafların borç-alacak bakiyelerinin 0 olduğu, keza diğer 01/07/2014 tarihli sözleşme bağıtlanmadan evvel taraflar arasında yapılan mutabakat uyarınca (08/07/2014 tarihli mutabakat formu ) tarafların hesap bakiyesinin 0 olduğu hususunun onaylandığı, taşıma sözleşmesi ve ticari ilişki sürecinde davalı tarafından düzenlenen tüm faturaların davacı defterlerine kaydedildiği, ayrıca delil olarak ibraz edilen faturalar incelendiğinde fatura konusunun çok açıkca örneğin “boş kasa boşaltma yükleme- üzüm yükleme- alaşehir /şarköy nakliye bedeli ” gibi belirlendiği, tarafların tacir olup davacı yanın mevcut faturaları görererek ve denetleyerek defterlerine kaydettiği ve faturalara TTK 21(2) maddede bildirilen sürede herhangi bir itiraz olmadığı, işbu dava açılırken faturalar tek tek bildirilmek suretiyle hangi faturaların veya faturalarda açıkça beyan edilen iş kalemlerinden hangisinin usulsüz tahakkuk ettirildiği bildirilmediği gibi, 01/07/2014 tarihinde başka bir şirket ile bağıtlanan sözleşme gereği yapılan incelemelerde usulsüzlüklere rastlanması sebebiyle daha evvelki taşıma işleminde de usulsüzlük yapılmış olabileceği ihtimaline göre bu davanın açıldığı, oysa davacının basiretli bir tacir gibi davranması gerektiği, ticari defterlerine kaydedip süresinde itiraz etmediği, bedelini ödediği ve bu ilişkinin üzerinden 6 ay geçtikten sonra yazılı mutabakatada varılmasına rağmen, nakliye bedellerinin kısmen farazi düzenlendiği iddiasıyla iade isteminin soyut, dayanaksız ve ıspata muhtaç olduğu, davacı yanın ispat külfetini yerine getiremediği, üreticilere sözleşmeye aykırı boş kasa dağıtımı yapıldığına dair, keza kamyon/tır ücretlerinin aynı uygulandığına dair, üzüm alınan bölgelerden yapılan yükleme sayısının gerçekte yapılan yükleme sayısından çok daha fazla olduğu ve bu hususun sevkiyat ve kesim programları ile davalı şirket araçlarının davacı şirkete giriş çıkışlarını gösteren çizelgelerin tek tek incelettirilmesi ve fazla tahsil edilen bedelin tespiti ve davalı yandan tahsiline ilişkin talep ve iddialarının yasal zeminde olmadığı, zira düzenlenen tüm faturaların ve yapılan işlemlerin açık ve denetime uygun olduğu, davacı yanın süresinde düzenlenen faturalara ve yapılan işlemlere hiçbir itirazının olmadığı (TTK 21(2)), tarafların ayrıca ve açıkça sözleşme yükümlülükleri ve bakiye alacak borç hususunda mutabakata (TTK 21(3)) dahi vardıkları, Ayrıca yanlar arasında bağıtlanan 01.07.2013 tarihli sözleşmenin 6. Maddesinde açıkca boş kasalara ilişkin hüküm bulunduğu, boş kasaların nakliyesi için birim fiyat belirlendiği, ayrıca boş kasaların bağlara indirilmesi için de ayrıca fiyat belirlendiği, yine aynı madde uyarınca nakliyatta tır/kamyon ayrımı yapılmaksızın aynı birim fiyat belirlenmesine rağmen sadece kamyondaki boş kasaların indirilmesi ve üzüm dolu kasaların kamyonlara yüklenmesi için tır/kamyon ayırımı yapıldığı, dava dilekçesine ekli olarak sunulan davacı ve davalı hesaplarının karşılaştırıldığı ve dava konusu fazla ödeme rakamının bulunduğu tablodada gerek davacı gerek davalı yönünden işlemlerde uygulanan birim fiyatların aynı olduğu ancak fiyat farkının sefer sayılarından kaynaklandığı, bu durumdada sözleşmenin işin genel şartları başlıklı 8. Maddesine göre davacı yanın işin yapıldığı yerden itibaren teslimine kadar tüm aşamalarda kontrolünün bulunduğu dolayısıyla davacının bu davada farazi olarak istediği miktarla ilgili tespitlerin hangi tarihte hangi faturalara hangi araçlara ilişkin yapıldığına dair bilgi bulunmadığı, davacının fazla tahsil edildiğini bildirdiği miktara nasıl ulaştığını hiçbir şekilde kontrol edilemediği kaldıki yukarıda da açıklandığı üzere sözleşme yükümlülükleri ve bakiyenin 0 olduğu hususunda da yazılı mutabakata vardıkları anlaşılmakla, davanın reddine karar vermek yasal ve yerinde görülmüştür…”gerekçesi ile, Davacı yanca ispatlanamayan davanın REDDİNE, karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile, İlk derece mahkemesi eksik inceleme sonucunda hukuka ve hakkaniyete aykırı olarak davanın reddine karar verdiğini, işbu kararın kaldırılmasının ve davanın kabulüne karar verilmesinin gerektiğini, Davalı şirket ile 01.07.2013 tarihinde bir sözleşmenin imzalandığını ve söz konusu sözleşmenin hükümlerine göre üzümleri taşıma işlerinin 2013 yılı üzüm sezonunda davalı şirkete ait araçlar ile yapılmasının planlandığını, 2014 yılı için … Ltd. Şti. ile yapılan sözleşme gereği taşıma işleri ilgili firmaya yaptırıldığını ve söz konusu taşıma sezonu sonunda araştırmalar sonucu bir takım usulsüzlüklerin olduğunun tespit edildiğini ve bunlara ilişkin 04.12.2014 tarihli tutanak tanziminin edildiğini, tanzim edilen tutanaktaki usulsüzlükler ilgili firmaya bildirildiğini, tespit edilen usulsüzlüklerden birisi … Ltd Şti firmasının bir yıl önce aynı işi yapan davalı … Ltd Şti firmasının araçlarını taşıma işleri için kullandığını, Davalı yan müvekkili şirketin üzüm alımı yaptığı bölgelerde üreticilere boş kasa dağıtımı yaptığına ilişkin faturaların düzenlendiğini, ancak boş kasa alımı üreticilerin kendisi veyahut o bölgede üzüm komisyonculuğu yapan tüccarlar tarafından yapıldığını, davalı şirketin görevi boş kasa dağıtımı yapmak değil söz konusu bölgede bulunan ürünleri … Fabrikasına ulaştırmak olduğunu, Davalı yanın kestiği faturalar ile müvekkili şirketin Şarköy fabrikasında düzenlenen irsaliyeler karşılaştırıldığında taraflar arasındaki sözleşmede tır ve kamyon için aynı sevkiyat bedeli uygulanacağının belirlenmesine rağmen kesilen faturaların incelendiğinde tırlar için belirlenen ücretin kamyon ücretinin iki katı olduğunun anlaşıldığını, Üzüm alınan bölgelerden yapılan yüklemelerin sayısı, gerçekte yapılan yükleme sayısından çok daha fazla olduğunu ve bu hususun faturalara yansıdığının tespit edildiğini, Müvekkili şirket, 04.12.2014 tarihinde durumdan haberdar olur olmaz hemen söz konusu durumu tutanak altına aldığını ve Karşıyaka 5. Noterliği’nin 11.12.2014 tarih 34783 yevmiye numaralı ihtarnamesi ile durumu davalı yana bildirdiğini, ancak davalı yan söz konusu ihtarnameye ilişkin herhangi bir cevap vermediğini ve müvekkili firmanın dava dışı başkaca yaptırdığı işlerden kaynaklı ödenmeyen faturalara istinaden 23.12.2014 tarihinde İstanbul …. İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyası ile icra takibinin başlatıldığını, müvekkili şirket yukarıda bahsedilen hususlara ilişkin bilgi ve belgeleri toplamaya başladığını, yapılan araştırmaların uzun sürmesi ihtimaline binaen ortaya çıkabilecek haciz ve sair işlemleri önlemek amacıyla yasal ödeme süresi içerisinde 02.01.2015 tarihinde icra dosyasına ödemenin yapıldığını, müvekkili şirketin zarara uğratıldığını, dava konusu yapılan ödemenin davalı şirketçe hak edilmediğini, müvekkili şirket aleyhine sebepsiz zenginleşmeye sebep olduğunu, Davalı şirketin dilekçesinde belirtildiğinin aksine İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyasıyla yaptıkları takibin de haksız ve kötü niyetli olarak yapıldığını, müvekkili şirketten alacaklıymış izlenimi uyandıran bu durumun asılsız olduğunun teyit edildiğini, Dava konusu faturalara itiraz edilmemesinin davacı müvekkilinin alacak hakkını dolayısıyla mevcut, usulsüz olarak yapılan tahsilatın varlığının ortadan kaldırmayacağını, nitekim Yargıtay’ ında bu görüşte olduğunu, burada önemli olan fatura içeriklerinin yerine getirilip getirilmediğinin olduğunu, faturaların tek başına ticari deftere kaydedilmesinin yeterli olmadığını, aradaki güven ilişkisine binaen gerekli inceleme yapılmamış olması, yerine getirilmeyen iş yüzünden müvekkili şirketin kasasından para çıkmasının gerektirmeyeceğini, salt taraflar arasında fatura düzenlenmesi, düzenlenen faturalara süresinde itiraz edilmemesinin müvekkili şirketin davalıdan alacağının varlığına halel getirmediğini, önemli olanın fatura içeriğinde belirtilen işlerin yapılıp yapılmadığının olduğunu, (Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 16.01.2014 tarihli 2013/17289 E. – 2014/619 K.) Davalı yanın davacı tarafın ikame delillerinin ispat gücüne itiraz ettiğini, ancak bu durumun kabul edilemeyeceğini, dava alacak davası olup HMK uyarınca her türlü delille ispat edilebilir olduğunu, burada asıl meselenin davacının dava konusu alacağının ispat edebilmesinin olduğunu, düzenlenen faturaların davacı şirket çalışanları tarafından kontrol edildiğini ve herhangi bir itiraz olmadığını belirten davalı vekilinin iddialarının kabul edilemez olduğunu, davacı tarafın itirazı dava konusu uyuşmazlığa sebep usulsüz tahsil edilen meblağ olduğunu, (Yargıtayın 11. Hukuk Dairesi’nin 2004/7832 E. – 2005/4738 K.) Özetle, Borçlar Kanunu ve sair kanunlar mucibinde davalı yanın hakkı olmadığı halde olmayan sevkiyatların varlığından bahisle farazi faturalar düzenlendiğini ve söz konusu faturaları müvekkili şirketten tahsil ettiğini, söz konusu fatura içeriklerinde yazılı olan sevkiyatların farazi ve sözleşme dışı oldukları fabrika giriş çıkışları ile sözleşme gereğince de sabit olduğunu, bu sebeple ortada haksız elde edilen bir kazanç ve müvekkilinden yapılan fazla tahsilat söz konusu olduğunu, müvekkili şirket tarafından yapılan kesim ve sevkiyat programlarından da anlaşılacağı üzere yapılan sevkiyatların ne zaman, nereden ve hangi tonajda yapılacağının ayrıntıları söz konusu programdan açık ve net bir şekilde anlaşıldığını, bunun yanında davalı yana ait araçların müvekkili şirkete ait fabrikaya giriş çıkışlarını gösteren çizelgelerden de durum net olarak anlaşıldığını, Ticari defterlerin ispat aracı olarak kullanılmasının hukuka ve hakkaniyete aykırı olacağını ve adaletin gereği gibi tecelli etmesinin önleyeceğini ileri sürerek, istinaf başvurusunun kabulü ile, yapılacak istinaf incelemesi sonucunda ilk derece mahkemesinin kaldırılmasına, davanın kabulüne, tüm yargılama giderlerinin ve vekalet ücretinin davalı taraf üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’ nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, taraflar arasındaki yaş üzüm nakliyesi sözleşmesi kapsamında davalının usulsüz işlemler ve faturalarla davacıdan fazla tahsilat yaptığı iddiasına dayalı iade-alacak davasıdır. Taraflar arasındaki 01/07/2013 tarihli Yaş Üzüm Nakliyesi Sözleşmesinin uygulanması sürecinde 08/07/2014 tarihli mutabakat belgesinde 30/06/2014 tarihi itibariyle tarafların birbirlerinden alacak-vereceklerinin olmadığı tespit edilmiştir. Davacının daha sonra 11 Aralık 2014 tarihli ihtarname ile davalının daha düşük fatura düzenlemesi gerekirken daha fazla fatura düzenlediğini belirtilerek, 991.925,00 TL fazla kesildiği öne sürülen faturaların içeriğine itiraz ettiği anlaşılmaktadır. Davacının itiraz ettiği faturaların 2013 tarihli olduğu, taraflar arasındaki sözleşmenin de 2013 yıl sonunda sona erdiği, faturalar alındıktan sonra bir itiraz olmadığı, hatta 30/06/2014 itibariyle tarafların alacak verecek konusunda mutabakat belgesi düzenledikleri, davacının 2014 sonunda faturaların içeriğine itiraz ettiği görülmektedir. Davacının sözleşme sona erdikten ve mutabakat yapıldıktan sonra kendi iç kontrolü sonucu faturaların fazla düzenlendiği iddiasıyla açtığı davada somutlaştırma yükümlülüğünün yerine getirilmediği, genel ifadelerle tırlar için belirlenen ücretin kamyon ücretinin iki katı olduğu, davalının üzüm toplama bölgelerinde boş kasa dağıtım yapmasına yönelik bir edimi ve yükümlülüğü olmamasına rağmen buna ilişkin düzenlediği faturalarla tahsilat yaptığı öne sürülmektedir. Davacının hangi faturadaki edimin verilmediği yahut kendisinden fazla tahsilat yapıldığı yönündeki iddiasını ispat yönünden somutlaştırma yükümlülüğünün yerine getirilmediği, buna yönelik bir delil de bulunmadığı anlaşılmaktadır. Davacının beyanları davalının kendisini yanılttığı iddiası üzerine kurulmakla birlikte bu konuda bir delil bulunmadığı, süresinde faturalara itiraz edilmediği anlaşılmakla mahkeme kararı yerindedir. Sonuç olarak İlk Derece Mahkemesi hüküm ve gerekçesinde yasa ve usule aykırılık bulunmadığı, davacısının istinaf nedenlerinin mahkemece hukuken geçerli argümantasyonlarla karşılandığı, kararda kamu düzenine aykırılık da bulunmadığı anlaşılmakla, davacının istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nun 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davacı tarafından yatırılan 98,10 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 44,40 TL istinaf karar harcından, istinaf eden davacı tarafından istinaf aşamasında peşin olarak yatırılan 35,90TL harcın mahsubu ile bakiye 8,50 TL istinaf karar harcının davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Karar kesinleştiğinde artan gider avansı varsa yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’ nın 361/1. maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’ da temyiz yolu açık olmak üzere 09/10/2019 tarihinde oy birliği ile karar verildi.