Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2018/1032 E. 2019/1305 K. 02.10.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1032 Esas
KARAR NO : 2019/1305 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI : 2014/1284 Esas 2018/116 Karar
TARİH: 14/02/2018
DAVA: İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 02/10/2019
İlk derece Mahkemesinde yapılan yargılama sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, müvekkilinin … sicil numarasıyla … sicil memurluğuna kayıtlı olduğunu, lojistik, dağıtım ve kara yolu taşımacılığı sektöründe faaliyet gösteren bir anonim şirket olduğunu, müvekkilin davalı şirketten taşıma hizmeti satın aldığını ve taraflar arasında sözleşme kapsamında hizmet satın alma ödeme şeklinde gerçekleşen bir cari hesap ilişkisi olduğunu, davalı tarafça müvekkile ademi ifa teminatı olarak 50.000TL tutarında teminat senedi verdiğini, ticari ilişkinin 2014 yılında sonlanması üzerine 18/02/2014 tarihinde hesap mutabakatı yapılarak borç ve alacak bakiyesi bulunmadığı gerekçesiyle müvekkil uhdesinde bulunan 50.000TL değerindeki teminat senedinin davalı adına … teslim edildiğini, davalıya ilişkin cari hesapta 50.000TL alacak bakiyesi görülmesi üzerine konunun araştırıldığını, hatanın muhasebe programında değişiklik yapılan 2012 yılsonu kapanışında davalının esasında 154.978,44TL alacaklı bulunmasına rağmen teminat olarak alınmış olan 50.000 TL bedelli senedin davalı tarafından nakden ödenen meblağ veya fatura gibi hesaplara davalı lehine alacak olarak kaydedilmesinden kaynaklandığını, sözleşmenin feshi nedeniyle hesap kesimi yapılan 17.12.2013 tarihinde kayıtlara göre esasında davalının 6.400,60 TL borçlu olmasına rağmen (50.000 TL bedelli senedin hataen davalı lahine alacak kaydedilmiş olması nedeniyle) davalının 43.599,40 TL alacaklı görünmesi üzerine bu miktarın müvekkili tarafından davalıya ödenerek hesap mutabakatı yapıldığını, teminat senedinin davalıya iade edildiğini, daha sonra hesaplarda yapılan bu yanlışlığın fark edilmesi üzerine bu bedelin ödenmesi için davalıya ihtarname keşide edildiğini, davalının ödeme yapmaması üzerine davalı hakkında takip başlatıldığını, davalının takibe itiraz ederek takibi durdurduğunu, bu nedenlerle davalı borçlunun İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyasına vaki itirazının iptalini ve takibin devamını, davalının icra takibine itirazının haksız ve kötü niyetli olması nedeniyle %20’den aşağı olmamak üzere icra tazminatına hükmedilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalıya yüklenmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile, öncelikle davanın davalı şirketin ikametgahı mahkemesi olan Konya Mahkemelerinde açılması gerektiği, davacı şirket tarafından İstanbul … İcra Müdürlüğü … esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığı ve bu dosyaya yasal süre içinde itirazı neticesinde icra takibinin durduğu, davacının muhasebe kayıtlarındaki bahane hatadan dolayı bu senedi müvekkil şirkete karşı bir alacak olarak nitelindirip kötü niyetle kullanmak istemesinin iyi niyetin ve hakkın kötüye kullanılması olduğunu, davacının bu belgeyi mahkemeye delil olarak sunmasının mahkemeyi yanıltma ve bir hedef saptırma olduğunu, senet ve mutabakat mentninin aslının müvekkilde olduğunu, davacının dosyaya sunduğu araç kiralama sözleşmesi ile bu alacağın hiçbir hukuki fiili ve ticari bağlantısı olmadığını, bu nedenlerle öncekilke davanın davalı şirketin ikametgahı mahkemesi olan Konya Mahkemelerinde açılması gerektiği itirazının kabulüne, davacının açmış olduğu hukuki mesnetten yoksun haksız ve kötü niyetli olarak yapılmış olan İstanbul …. İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı icra takibinin iptali, bu takibe karşı açılmış bulunan itirazın iptali davasının reddine, davacı şirketin icra takibinde ve itirazın iptali davasında haksız ve kötü niyetli olması sebebiyle %20’den aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesine, yargılma gideri ve vekalet ücretinin davacıya tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:İlk Derece Mahkemesi 14/02/2018 tarih 2014/1284 Esas 2018/116 sayılı kararında;” davada uyuşmazlığın 18/02/2014 tarihli taraflar arasındaki 50.000TL’lik teminat senedinin hesap mutabakatına dayalı olarak davalıya iadesine karşın davacı şirket bünyesindeki muhasebesel hata nedeni ile davacının davalı yandan alacağının bulunup bulunmadığı noktalarında toplandığı, bu kapsamda davacı ve davalı ticari defterleri üzerinde ayrı ayrı mali müşavir bilirkişi marifeti ile inceleme icra edilerek rapor temin edildiği, davalı şirketin ticari defterleri üzerinde yapılan inceleme sonucunda mali müşavir bilirkişi tespitlerinde, 2011-2012-2013 ve 2014 yılları ticari defterlerinin açılış tasdiklerinin süresinde yapıldığı, 2012-2013 ve 2014 yılları yevmiye defterlerinin kapanış tasdiklerinin de süresinde yapıldığı, 2014 yılı yevmiye defterinin sayfa sayısının yetmemesi üzerine 31/10/2014 tarih … yevmiye maddesinden sonraki kayıtların tasdiksiz olan arka sayfaya yapıldığı, tasdiksiz sayfaya yapılan kayıtların hiç yapılmamış gibi kabul edildiği, bunun dışında ticari defterlerinin muhasebe usul ve esaslarına uygun şekilde tutulduğu ve ticari defterlerin kendi içinde birbirini teyit eder nitelikte olduğu, davalının ticari defterlerinde taraflar arasında hizmet alım satımından kaynaklanan ticari ilişkinin mevcut olduğu, davalı ticari defterlerinde 31/12/2012 tarihinde davalının davacıdan 153.000,00TL olan bakiye alacağının 01/01/2013 tarihine devir yapılırken 218.988,29TL olarak kaydedildiği, dolayısıyla davacı ticari defterlerine göre 2012 yılından 2013 yılına devir yapılırken yapılan hatadan dolayı davalı davacıdan 2013 yılı açılış maddesine göre 65.988,29TL daha fazla alacaklı hale geldiği, Taraflar arasında ihtilafa uğramayan 01/08/2012 tarihli sözleşmenin 16. maddesi ile davacı şirket ticari defterlerinin taraflar arasındaki ihtilafların çözümünde kesin delil vasfında olduğu, HMK’nın 193. maddesi delaletiyle davacı ticari defterleri üzerinde yapılan inceleme sonucunda ayrıntılı ve gerekçeli olarak tanzim edilen bilirkişi raporuna itibar edildiği, bu kapsamda yapılan değerlendirme sonucunda, davacı şirketin 2012-2013 ve … yevmiye ve envanter defteri açılış ve kapanış tasdiklerinin yapıldığı, aynı dönemler için yevmiye defterlerinin kapanış tasdiklerinin yapıldığı, davacı şirketin muhasebe kayıtlarında davalı firma hesaplarının üç ayrı hesapta takip edildiği, davacı kayıtlarına göre 2013 yılı açılışındaki 204.978,44TL devir rakamının mevcut olduğu, 2012 yılından devreden davacının 154.958,44TL davalıya olan cari hesap borcunun 32003.4446-….Nak.Teminat kod ile takip edilen 50.000TL teminat senedinin de ilave edilmesi ile 204.978,44TL’ye yükseldiği, bu noktada davacı kayıtlarına göre cari hesaplar ilişkinin içinde kalmak üzere 50.000TL teminat senedi dışarıda tutulduğunda 2012 yılından 2013 yılına devretmesi gereken davacı cari hesap bakiye borcunun 154.978,44TL olacağı, teminat senedinden kaynaklanan ve 50.000TL olan talep yönünden tutarlılık bulunduğu, davalının kayıtları yönüyle yapılan bilirkişi incelemesinde ise 2012 yılından devretmesi gereken 153.000TL yerine 65.988,29TL fazlası ile açılış kaydında 218.988,29TL olarak belirtilmesinin gerekçesinin dosya içeriğinde mevcut belgelerden anlaşılamadığı, ayrıca mevcut hali ile 18/02/2014 tarihinde düzenlenen tutanakta borç-alacak bakiyesi olmadığının belirtilmesine karşı davalı kayıtlarına göre davacı firmanın 50.199,82TL borçlu olarak görüldüğü, davacı şirket ile olan 14.009,85TL açılış farkının davacı firmanın 31/12/2012 tarih ve 28066 nolu fişinde yer alan ve 159.01.23 kodlu hesapta takip ettiği verilen sipariş avansı ile birebir aynı olduğunun tespit edildiği, dolayısıyla davacı kayıtlarında yer alan 154.978,44-TL 2012 devir rakamına 50.000TL teminat senedinin ilave edilmesiyle oluşan 204.978,44TL açılış tutarı ile davalının 2013 açılış bakiyesi olan 218.988,29TL ile arasındaki farkın net 14.009,85Tl olmasının 2013 açılış kayıtlarında davacı kayıtları esas alınarak mutabakat sağlandığı kanaatini doğurduğu, davalı firmanın 2012 sonunda 1.978,44TL noksan ile 153.000TL olan devir bakiyesi, 2013 yılı açılışında davacı hesaplarındaki verilen sipariş avansı kadar farkla 218.988,29TL olmasının da bu kanaate yol açan temel etken olduğu ( davacı devri 154.978,44TL + davacı teminat seneti 50.000TL + davacı sipariş avansı 14.009,85TL = davalı açılış 218.988,29TL ), davacı şirketin 2012 döneminde davalı firma işlemlerini tek düzen hesap planı çerçevesinde 3 ayrı hesapta takip ettiği ve 2013 açılış kaydında bu 3 hesabın tek hesapta toplanması ile teminat mektubunun da devir bakiyeye dahil edildiği, buna göre 154.978,44TL olması gereken devir rakamının, 50.000TL teminat senedi ile 204.978,44TL olarak gerçekleştiği ve bu tutar üzerinden yapılan mutabakat sonucu en son yapılan 43.599,40TL ödeme sonrası bakiyenin sıfırlandığı, ancak sonradan yapılan tespitle davacının davalıdan 50.000TL alacaklı hale geldiği, bunun yanı sıra davacının 2013 döneminde yaptığı toplam 1.141,262TL ödemeye karşılık davalının kayıtlarında 1.104,767TL ile 36.495TL noksan tahsilat yapıldığı, bu tutarın 35.565,82TL kısmının yapılan karşılaştırmada davacı kayıtlarında yer alan nakit ödemelerin davalı kayıtlarında yer almamasından kaynaklandığının tespit edildiği, sonuç olarak davalı dilekçesinde yer alan tüm ödemelerin havale ve çek ile yapıldığı ifadesi dikkate alındığında davacı firmanın yapılan nakit ödemeleri veya banka ödemesi yoluyla ispat etmesinin gerektiği, bu noktada davacı şirketin 12/12/2016 tarihli dilekçesi ile dosyaya ibraz ettiği 2 adet dekontun irdelendiği, davacı adına ödeme yapan olarak … imzasının bulunduğu, davalı adına da ödeme alan kaşe üzerinde … imzasının yer aldığı, daha sonra sunulan 2 adet dekontla davacının 6.017,00TL ödeme yaptığının anlaşıldığı, davacı alacağının bu hali ile 17.434,18TL yerine 6.017,00TL daha artarak 23.451,18TL olarak tespit edildiği, davacının bu miktar yönünden başlatılan icra takibinde haklı olup bu miktara vaki itirazın yerinde olmadığı …”gerekçesi ile, Davanın kısmen kabulü ile, İstanbul …. İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı takip dosyasına davalının vaki itirazının kısmen iptali ile takibin 23.451,18 TL asıl alacak üzerinden, asıl alacağa takip tarihinden itibaren işleyecek reeskont avans faizi ile takibin diğer kayıt ve şartlarle devamına, fazlaya dair istemin reddine, Alacağın %20’sine tekabül eden 4690-TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş ve karara karşı taraf vekilleri tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile, Mahkeme kararının gerekçe kısmında, “Taraflar arasındaki sözleşmenin 16. Maddesiyle davacı şirket defterlerinin taraflar arasındaki ihtilafların çözününde kesin delil vasfında olduğunun hüküm altına alındığı” belirtildiği, ancak hükümde bu düzenlemeye riayet edilmediğini, taraflar arasındaki sözleşmeye göre davacı defterleri kesin delil vasfında olduğu, o zaman usulüne uygun tutulmuş ve kanunen de delil niteliği bulunan davacı defterlerindeki kayıtlara uygun karar verilmesi gerektiğini, Yerel mahkemenin kararında ve itibar edildiği belirtilen bilirkişi raporunda, davalının defterlerinin usulüne uygun tutulmadığı, hatta kayıtların onaysız sayfalara yazıldığından bahisle hiç tutulmamış hükmünde olduğundan hiç bahsedilmeyerek tartışılmadığını, kararın gerekçe kısmında da değinildiği üzere Konya 3. Asliye Ticaret Mahkemesinden talimatla alınan bilirkişi raporunda; davalı defterlerinin (özellikle de davacının dava konusundaki ihtarından sonraya ilişkin kısımlarının) onaysız arka sayfalara yazdırıldığı tespit edildiği ve bu kayıtların hiç yazılmamış hükmünde olduğunun belirtildiğini, Bilirkişi raporunda bu konunun değerlendirilmesi gerektiği yönündeki itirazlarının dikkate alınmadığı, ayrıca davalı defterlerindeki bir kısım kayıtlara itibar edilmiş ise de HMK. 222/4 gereği davalının defterlerindeki kayıtların ancak aleyhine delil olabileceğini, Karar özetine de alındığı üzere yerel mahkeme kararının gerekçe kısmında (Sayfa 6) “Sonuç olarak davalı dilekçesinde yer alan tüm ödemelerin havale ve çek ile yapıldığı ifadesi dikkate alındığında davacı firmanın yapılan nakit ödemeleri veya banka ödemesi yoluyla ispat etmesinin gerektiği” belirtildiğini, bu ibarenin davalının cevap dilekçesinde yer alan tek taraflı ve doğrulanmamış, hatta aksi ek rapor ile kanıtlanmış, yanlış bir beyan olduğunu, karar metnine, 26/09/2016 tarihli bilirkişi raporunun son paragrafından aynen alınmış olup, taraf cari hesap dökümleri ve ek rapor incelendiğinde gerçek olmadığının görüleceğini, Taraflarınca bu durum söz konusu rapora itirazları içeren 31/10/2016 tarihli dilekçe 4’ncü maddesinde aynen “Raporda, tarafımızca tevsik edilmesi gerektiği bildirilen 32.565,82 TL ile ilgili olarak yapılan araştırmada, bu ödemelerin yukarıdaki açıklamada belirtildiği gibi davalı araçlarına temin edilip davalı tarafından kayda alınmamış olan akaryakıt bedelleri ile davalı tarafından üçüncü kişilerden temin edilen araçlarla müvekkil için yapılan ve bedeli müvekkil tarafından doğrudan davalı nam ve hesabına üçüncü kişilere yapılan ancak davalı tarafından kayda alınmamış olan nakit ödemelere ilişkin olduğu tespit edilmiştir. Ancak, davalı ile işlemlere taraf olan …’nin önce Maslak’taki iş yerinden taşınması, bilahare müvekkil şirket tarafından devir alınması nedeniyle beyan süresi içerisinde arşiv belgelerine ulaşılamadığı” denilmek suretiyle açıklandığı ve yerinde inceleme yapılarak ek rapor alınması talep edilmiş ise de mahkeme tarafından bu talebin kabul edilmediği, daha sonra alınan ek raporda ise davalı şirket yetkilisine elden yapılan ödemelerin kabul edildiği ancak, diğer hususlar incelenmediğini, Davalının icra dosyasına yapmış olduğu itiraza ilişkin dilekçedeki beyanları ile davadaki cevap ve 2. cevap dilekçelerindeki beyanlarının tamamının yapılan bilirkişi incelemesiyle aksinin kanıtlandığını, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, davanın kabulüne, yargılama giderlerinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesi ile, Davacı tarafça yerel mahkemede açılan işbu itirazın iptali davası eksik inceleme ile; davanın kısmen kabulü ile icra takibinin 23.451,18-TL üzerinden devamına, alacağın %20’si olan 4.690,00-TL icra inkar tazminatının müvekkil şirketten alınarak davacı şirkete verilmesine karar verildiğini, verilen kararın usul ve yasaya aykırı olup kaldırılması gerektiğini, İşbu davanın taraflar arasında 18.02.2014 tarihine kadar ticari ilişki mevcutken; 18.02.2014 tarihinde karşılıklı mutabakat gereği birbirlerinden hiçbir hak ve alacakları olmadığına ilişkin tutanak imza altına alındığını, bu tutanakla birlikte müvekkili tarafından davacı tarafa verilen 50.000,00-TL bedelli teminat senedinin de davacı tarafından iade edildiğini, ancak 29.08.2014 tarihinde davacı tarafça müvekkiline gönderilen ihtarname ve dava dilekçesinde davacı şirket hesaplarının muhasebe programındaki değişiklikten kaynaklı bir hata nedeniyle müvekkili şirketten 50.000,00-TL alacaklı olduğu iddia edildiğini, Yargıtay 15. H.D. 2013/6499 E. 2014/6014 K. ilamından da anlaşılacağı üzere; davacının 6762 sayılı TTK hükümlerince tacir olup; 20/II. maddesi uyarınca her tacirin, ticaretine ait bütün faaliyetlerinde basiretli bir iş adamı gibi hareket etmesi gerektiğini, ayrıca Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2004/15-105 E., 2004/230 K. sayılı içtihadında da belirttiği gibi; “ öğretide de ibra, İsviçre Borçlar Kanununun 115. Maddesi Borçlar Kanunumuzda varmış gibi yorumlanmış; İsviçre Hukuku anlamında incelenmiştir. Böylece; ibra, ‘alacaklının alacak hakkından vazgeçmesini ve bu surette borçlunun borçtan kurtulmasını sağlayan akittir.’ şeklinde tanımlandığı gibi; sadece “feragat mukavelesi” olarak da tanımlandığını, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 27.03.1971 tarihli 1969/9-1112 E. , 1971/201 K. sayılı içtihadında yer aldığı üzere “o tarihe kadar gerçekleşen hakları ortadan kaldıran ve ibrada bulunan kişiyi bağlayan bir tasarruf işlemidir.” denilmekte olduğunu, Üç Yargıtay İçtihatlarından da anlaşılacağı üzere; taraflar arasında tutanak olarak imzalanan ibranamenin tarafların gerçek iradelerini ortaya koyduğunu, tutanak tarihi olan 18.02.2014 tarihine kadar tarafların karşılıklı olarak borç ve alacaklarının kalmadığını, Yerel mahkemecenin incelenmesi gereken hususun tutanak tarihi olan 18.02.2014 tarihinden sonra herhangi bir borç ya da alacağın mevcut olup olmadığı hususu olduğunu, dosya kapsamındaki tüm beyanlardan ve belgelerden de anlaşılacağı üzere, tarafların 18.02.2014 tarihinden sonra hiçbir şekilde ticari ilişkileri olmadığı gibi karşılıklı alacak ve borçları da olmadığını, Karşı tarafın iradesini ortaya koyduğu ve karşılıklı alacak ve borcun olmadığı taraflarca kabul edilip ibralaştıkları halde bilirkişi tarafından tespit edilen 17.434,18- TL borcun usul ve yasaya uygun olmadığını, tüm bunlara rağmen; yapılan yargılama neticesinde; 30.11.2016 tarihli celsede tahkikat aşamasının tamamlandığı ve sözlü yargılamaya geçildiği taraflara tefhim edilip sözlü yargılama duruşmasının 14.12.2016 tarihine ertelenmesine karar verildiği, ancak tahkikat aşaması sona erdiği halde davacı tarafça yerel mahkemeye iki adet ödeme dekontu sunulduğu,14.12.2016 tarihli celsede sunulan yeni delilleri kabul etmediklerini ve muvafakatlerinin olmadığını belirtmelerine rağmen mahkemenin usul ve yasaya aykırı olarak ek rapor için dosyanın yeniden bilirkişiye tevdine karar verildiğini, tahkikat sona erdikten sonra dosyaya sunulan dekontları da müvekkili şirketin borcu kabul ederek; müvekkili şirketin davacı tarafa 23.451,18 TL borcu olduğunun belirttiğini, Yargılama aşamasında yerel mahkemeye sundukları yazılı beyanlarında da belirtildiği gibi sonradan sunulan 6.017,00-TL’lik ödeme dekontlarının müvekkili şirket tarafından davacının yükünü teslim edeceği firmalara verilecek emanet para olduğu, dolayısıyla bu ödeme dekontlarının işbu davanın konusu olamayacağı, ayrıca elden ödeme hiçbir zaman yapılmadığını, yine yerel mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verdiği halde müvekkili aleyhine icra inkar tazminatına hükmetmesine rağmen müvekkili lehine tazminata hükmetmemesinin de usul ve yasaya aykırı olduğunu, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, İstanbul …. İcra Müdürlüğünün … esas sayılı icra takibinin iptaline, davacı şirketin icra takibinde ve itirazın iptali davasında haksız ve kötü niyetli olması nedeniyle %20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ile avukatlık ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER : İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesi 2014/1284 Esas 2018/116 Karar sayılı dosyası kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır.Dava, taraflar arasında açık hesap ticari ilişkinin sona ermesi nedeniyle yapılan hesap mutabakatında, yanılma nedeniyle (sözleşme gereği davalı tarafça teminat olarak verilen ve mutabakat sonucu davalıya iade edilen senedin, kayıtlarda davalı ödemesi gibi kaydedilmiş olması) fazla ödenen bedelin tahsili için yapılan takibe itirazın iptaline ilişkindir.Davacı, taraflar arasında imzalanan araç kiralama sözleşmesi gereğince davalıdan taşıma hizmeti satın alındığını, sözleşme kapsamında davalıdan 50.000 TL bedelli teminat senedi alındığını, 2012 yılı yıl sonu hesaplarının devri sırasında muhasebesel hata nedeniyle alınan bu teminat senedinin, davalı lehine alacak olarak kaydedildiğini, sözleşme ilişkisinin sona erdiği 17.12.2013 tarihinde yapılan hesap mutabakatında aslında davalının açık hesap ilişkide 6.400,60 TL borçlu olmasına rağmen teminat senedinin alacak kaydedilmesi nedeniyle davalının 43.599,40 TL alacaklı göründüğünü, bu miktarın davalıya ödendiğini ve teminat senedinin de iade edildiğini, yanılma nedeniyle fazla ödenen miktarın tahsili için yapılan takibe davalının haksız itiraz ettiğini belirterek itirazın iptalini talep etmiştir.TBK’nın irade bozuklukları başlıklı 30 ve 35. maddeleri arasında yanılma hali düzenlenmiştir.30. maddede “Sözleşme kurulurken esaslı yanılmaya düşen taraf, sözleşme ile bağlı olmaz.” hükmü, 32. maddede ” Saikte yanılma, esaslı yanılma sayılmaz. Yanılanın, yanıldığı saiki sözleşmenin temeli sayması ve bunun da iş ilişkilerinde geçerli dürüstlük kurallarına uygun olması hâlinde yanılma esaslı sayılır. Ancak bu durumun karşı tarafça da bilinebilir olması gerekir. “,35. maddede “- Yanılan, yanılmasında kusurlu ise, sözleşmenin hükümsüzlüğünden doğan zararı gidermekle yükümlüdür. Ancak, diğer taraf yanılmayı biliyor veya bilmesi gerekiyorsa, tazminat istenemez.Hâkim, hakkaniyetin gerektirdiği durumlarda, ifadan beklenen yararı aşmamak kaydıyla, daha fazla tazminata hükmedebilir.”39. maddede “- Yanılma veya aldatma sebebiyle ya da korkutulma sonucunda sözleşme yapan taraf, yanılma veya aldatmayı öğrendiği ya da korkutmanın etkisinin ortadan kalktığı andan başlayarak bir yıl içinde sözleşme ile bağlı olmadığını bildirmez veya verdiği şeyi geri istemezse, sözleşmeyi onamış sayılır. ” hükümleri düzenlenmiştir.HMK’nın 193. maddesinde “Taraflar yazılı olarak veya mahkeme önünde tutanağa geçirilecek imzalı beyanlarıyla kanunda belirli delillerle ispatı öngörülen vakıaların başka delil veya delillerle ispatını kararlaştırabilecekleri gibi; belirli delillerle ispatı öngörülmeyen vakıaların da sadece belirli delil veya delillerle ispatını kabul edebilirler.” düzenlemesi yer almıştır.Somut olayda, taraflar arasında 01/08/2012 tarihli araç kiralama sözleşmesi imzalandığı, sözleşme şartları içinde davacının davalıdan taşıma hizmeti satın aldığı, bu kapsamda taraflar arasında açık hesap ticari ilişki bulunduğu, sözleşme kapsamında davalının davacıya 50.000 TL bedelli teminat senedi verdiği, sözleşme ilişkisinin 2014 yılında sona erdiği, taraflar arasında 18/02/2014 tarihli hesap mutabakatı yapıldığı teminat senedinin davalıya iade edildiği uyuşmazlık konusu değildir.Taraflar arasında imzalanan 01/08/2012 tarihli araç kiralama sözleşmesinin Delil sözleşmesi başlıklı 16. maddesinde “tedarikçi (davalı) iş bu sözleşmeden doğacak ihtilaflarda Ekspres Lojistik’in (davacı) defter, kayıt ve belgelerinin doğru olduğunu, ihtilafın çözümünde bu defter, kayıt ve belgelerin HUMK 287. madde gereğince kesin delil olarak kullanılacağını kabul ve taahhüt eder.” hükmü düzenlenmiştir.Alınan bilirkişi raporlarına göre, davacı ve davalı ticari defter ve belgelerinin usulüne uygun tutulduğu, açılış ve kapanış tasdiklerinin süresinde yapıldığı, davacı ticari defterlerine göre 2012 yılı kapanış kaydının 154.978,44 TL davalı alacaklı şeklinde olduğu, 2013 yılı ticari defterlerinde ise açılış kaydının davalı hesaplarının tek hesapta takip edilmesi nedeniyle ve ayrı hesapta takip edilen teminat senedinin de davalı alacağına hataen alacak yazılması ile 204.978,44 TL olarak kaydedildiği, sözleşme ilişkisinin sona ermesi üzerine hesap kesiminin yapıldığı 17.12.2013 tarihinde açık hesapta davalının 6.400,60 TL davacıya borçlu olmasına rağmen yapılan bu yanlışlık nedeniyle davalının 43.599,40 TL alacaklı göründüğü, bu bedelin davalıya ödenmesi ile hesap bakiyesinin sıfır olduğu, davalı ticari defterlerinde 2012 yılı kapanış kaydının 153.000 TL davacıdan alacaklı şeklinde olduğu (2012 yıl sonu itibarıyla her iki taraf defterleri 1.978,44 TL dışında mutabıktır.) 2013 yılı açılış kaydının ise 218.988,29 TL alacaklı şeklinde olduğu, aradaki farkın açıklamasının bulunmadığı, aradaki farkın davacı defterlerinde yer alan ve 2012 yılına kaydedilen 14.009,85 TL avans ödemelerinin davalı 2012 yılı kayıtlarında yer almamasından ve 50.000 TL bedelli teminat senedinden kaynaklandığı, buna göre davalı ticari defterlerinin 2013 yılı açılışında davacı ticari defterlerine göre düzenlendiği, 2013 yılı kapanış kaydının ise (yapılan mutabakat ve bu mutabakat sonucu davacının yaptığı 43.599,40 TL ödemeden sonra) 50.199,82 TL davalı alacaklı şeklinde olduğu böylece küçük miktar farkı dışında (119,82 TL) taraf ticari defter kayıtlarının birbiri ile uyumlu olduğu görülmüştür.Bilirkişi raporlarına göre, davacı defterlerinde 2013 yılı açılış kaydında hatalı olarak davalı tarafça verilen 50.000 TL bedelli teminat senedi davalı alacağına kaydedilmiştir. Bu husus davalı ticari defterlerinin 2013 yılı açılış kaydında da aynen yer almıştır.Uyuşmazlık taraflar arasında hesap mutabakatı yapıldıktan sonra davacının bu yanılmadan faydalanıp faydalanamayacağı, fazla ödediği bedeli geri isteyip isteyemeyeceğinden kaynaklanmaktadır.Davacının teminat senedini hatalı olarak açık hesap ilişkide davalı alacağı olarak kaydettiği ve hesap mutabakatının bu hatalı işleme göre yapıldığı, taraf ticari defterleri üzerinde yapılan bilirkişi incelemesi sonucu alınan rapordan anlaşılmaktadır. Mutabakat sonucu teminat senedi davalı tarafa iade edilmiştir.Davalı ticari defter kayıtlarına göre, 2012 yılı kapanışında tespit edilen alacak miktarı ile, 2013 yılı açılış maddesi arasında teminat senedi bedeli ve avans ödemeleri miktarı kadar açıklanamayan fark bulunmaktadır. Hesap mutabakatı sonucu davacı tarafça ödenen bedeller sonunda 50.000 TL teminat senedi bedeli kadar halen davacıdan alacaklı görünmektedir. Bu husus davalının teminat senedinin davacı tarafça hatalı olarak alacağa kaydedildiğinin bilindiği sonucunu çıkarmaktadır. Davacının muhasebe kayıtlarında hatalı olarak teminat senedini alacak olarak kaydetmesi ve bu kayda göre hesap mutabakatı yapması TBK’nın 32. maddesi gereğince saikte yanılmadır, aynı maddeye göre bu durum karşı tarafça bilindiğinden ve mutabakat sözleşmesinin temeli olduğundan yanılma esaslı yanılma olup davacı bu durumda TBK’nın 30, 32, 35 ve 39 maddeleri gereğince yanılma nedeniyle ödediği fazla bedeli talep edebilecektir.Yine taraflar arasındaki sözleşmenin 16. maddesine göre davacı defterleri münhasır delil olarak kabul edilmiştir. Davacı defterlerine göre davacı yanılma sonucu davalıya 50.000 TL fazla ödeme yapmıştır. Bu husus davalı defterlerince de doğrulanmıştır.Buna göre mahkemece davacının davasının kabulü gerekirken, hatalı değerlendirme ve sözleşmenin 16. maddesi hükmü gözetilmeksizin davanın kısmen kabulüne karar verilmesi hatalı olmuştur.Bu nedenle davacı istinaf başvurusunun kabulü ile davanın tamamen kabulü ve davalının takibe itirazı haksız olmakla takibe itirazın iptaline karar vermek gerektiği, davacı istinaf başvurusu kabul edilip. dava tamamen kabul edildiğinden yerinde olmayan davalı istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; A-Davalının istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, B-Davacının istinaf başvurusunun KABULÜ ile; İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 14/02/2018 tarih ve 2014/1284 Esas – 2018/116 Karar sayılı kararının HMK 353/1-b2 maddesi gereğince KALDIRILMASINA ve Dairemizce yeniden esas hakkında hüküm kurularak; 1-Davanın KABULÜ ile, İstanbul …. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı icra takip dosyasına vaki itirazın iptali ile, takibin 50.000,00.TL asıl alacak üzerinden, asıl alacağa takip tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte devamına, 2-Alacağın %20’sine tekabül eden 10.000,00.TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, İLK DERECE YÖNÜNDEN :3-Alınması gerekli 3.415,50.TL harçtan davacı tarafından dava açılırken peşin olarak yatırılan 603,40.TL harcın mahsubu ile bakiye 2.812,10.TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-Davacı tarafından yatırılan 603,40.TL harcın davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,5-Davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden, karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ne göre 5.850,00.TL vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, 6-Davacı tarafından sarfedilen 750,00.TL bilirkişi gideri ile 1.463,00.TL posta / tebligat gideri olmak üzere toplam 2.213,00.TL yargılama giderinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,7-Bakiye gider avansı var ise talep halinde yatıran tarafa iadesine, İSTİNAF YÖNÜNDEN : 8-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince taraflarca ayrı ayrı yatırılan 98,10’ar TL istinaf kanun yoluna başvurma harçlarının hazineye gelir kaydına, 9-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 3.415,50.TL harçtan davalı tarafından yatırılan 401,00.TL istinaf karar harcının mahsubu ile bakiye 3.014,50.TL’nin davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 10-Davacı tarafından yatırılan 35,90.TL istinaf karar harcının talep halinde iadesine, 11-Davacı tarafından sarf edilen 98,10.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile 31,50.TL dosyanın istinafa gidiş dönüş gideri toplamı 129,60.TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 12-İstinaf eden davalı tarafından sarfedilen giderlerin üzerinde bırakılmasına, 13-Artan gider avansı varsa talep halinde yatıran tarafa iadesine, 14-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 02/10/2019 tarihinde HMK’nun 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.