Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2018/1021 E. 2019/1262 K. 25.09.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1021
KARAR NO : 2019/1262
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEME : İSTANBUL ANADOLU 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 23/05/2018
DOSYA NUMARASI: 2015/884 Esas – 2018/588 Karar
DAVA: Alacak (Ortaklıktan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ : 25/09/2019
İlk derece Mahkemesinde yapılan yargılama sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, davacının murisi … 31/07/1969 tarih ve … sıra no, … hisse numarasıyla adına kayıtlı bulunan 10 adet ve 10,00-TL itibari ideğerli davalı banka tarafından ihraç olunan nama yazılı hisse senetlerinin murisin vefatıyla davacıya geçtiğini, bunun davalı pay defterine işlenerek hukuki anlamda geçerlilik kazandığını, davalı bankanın kar payı dağıtımı yapmadığını beyanla kar payının bugüne kadar hiç ödenmemesine dair alınan genel kurul kararlarının mutlak butlanla batıl olduğunun tespitine, davacıya ödenmeyen kar paylarından fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydı ile şimdilik 1.000,00 TL’nin genel kurul karar tarihinden itibaren işleyecek reeskont faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile, davacının tahsilini talep ettiği alacaklarından 1969 ve 2010 dönemleri arasında davacı murisi lehine tahakkuk eden kısımlarının zamanaşımına uğradığını, muris tarafından talep edilmeyen zamanaşamına uğrayan temettü tutarlarının davacı tarafından tahsilinin talebinin mümkün olmadığını beyanla, davacının hukuki temelden yoksun ve mesnetsiz davasının reddine karar verilmesini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:İlk derece Mahkemesi 23/05/2018 tarih 2015/884 Esas – 2018/588 Karar sayılı kararında;”…Toplanan deliller, mahkememizce benimsenen bilirkişi raporu, tarafların iddia ve savunmaları hep birlikte değerlendirildiğinde tüm yıllara ilişkin Genel Kurul Toplantılarının süresinde yapılarak tescil ve ilan edildiği,Söz konusu defterde genel kurullara ilişkin toplantı tutanaklarının yer aldığı ve tüm genel kurul toplantılarında çağrı merasimine uyulduğu,Davacı murisi … 10 adet hisseyi iktisap ettiği 1969 yılından 1984 yılına kadar Genel Kurul Toplantılarında kar payı dağıtımına ilişkin bir karar alınmadığı, bankanın 233 sayılı KHK ile Kamu İktisadi Teşebbüsüne dönüştüğü, KİT’lerde genel kurul olmadığı, bundan dolayı davalı bankanın 1984-2001 yılları arasında Genel Kurul Toplantılarının da yapılmadığı, bankanın 15.11.2000 tarih ve 4603 sayılı Kanun ile anonim şirkete dönüştürülmesi neticesinde (T.Ticaret Sicili Gazetesinin 19.03.2001 tarih ve 5255 sayılı nüshası) özel hukuk tüzel kişiliği kazandığı, 2001 yılından itibaren Genel Kurul Toplantılarının yapılmış olduğu, sözkonusu toplantılarda, davalı Bankanın genel kurul toplantılarına çağrı usullerinin ihlal edilmiş olduğu veya davacının toplantılara usulüne uygun şekilde çağrılmadığı hususu ile davalı bankanın davacı murisinin rüçhan hakkını kullanımını engelleyecek şekilde kanuna ve Esas Sözleşmeye aykırı uygulamalarının olduğu hususunun davacı tarafından kanıtlanamadığı, şirket ana sözleşmesi ile tanınmış olan hakları sınırlandıran ya da ortadan kaldıran genel kurul kararlarının batıl olmayacağı, sadece iptal davasına konu olabilecekleri, Pay sahibinin kar payı hakkının TTK m.507 ye göre kanundan kaynaklanan, vazgeçilemez haklarından olduğu, ancak pay sahibine kar payı dağıtılıp dağıtılmayacağma genel kurulun karar verebileceği, TTK md 408/II-d hükmü şirketin yıllık karı üzerinde tasarrufun nasıl yapılacağına, karın dağıtılıp dağıtılmayacağma karar verme yetkisini genel kurula vermekte ve genel kurul bu yetkisinin mutlak olduğunu, başka bir kişi veya organa devredilemeyeceğini, Davalı bankanın halka açık bir anonim ortaklık niteliğinde bulunduğu, 6362 Sayılı Sermaye Piyasası Kanunu md 19, halka açık ortaklıklarda kar payı ile ilgili özel bir düzenleme olduğundan öncelikle uygulanacağı, davalı bankanın genel kurulunun belirli oranlarda kar payı dağıtılmasına karar vermesinin ilgili kararı batıl hale getirecek ağırlıkta bir sakatlık teşkil etmediği,Dolayısıyla incelenen bilgi ve belgelerden, alınan kararların butlan nedeniyle geçersiz olmadığı, tespitinin istenemeyeceği, ancak koşulları varsa iptalin istenebileceği iptale ilişkin hak düşürücü sürenin dolduğundan iptal koşullarının bulunup bulunmadığının bu davada incelenemeyeceği, butlan nedeniyle açılmış bu davanın reddine karar verilmesi gerektiği,Bankanın 2009 yılı ve öncesinde kar payı dağıtımına ilişkin bir kararın olmaması ve o dönemde dağılan kar paylarının talep edilmemesi nedeni ile yasa gereği Hazineye intikal ettirilmiş olduğu dikkate alındığında davacı tarafın kar payına ilişkin talebinin yerinde olmadığı, Dava konusu ile ilgili olarak davalı banka tarafından davacıya, “İlgide kayıtlı dilekçenize istinaden; Babanız merhum … adına kayıtlı 10 adet ve 10 TL itibari değerli Bankamız nama yazılı hissesinin adınıza devri gerçekleşmiş olup, bu işlem sonucunda Bankamız pay defterinde adınıza kayıtlı toplam 10 adet ve 10 TL itibari değerli hisse bulunmaktadır. Adınıza kayıtlı söz konusu hisse 10.11.2014 tarihinde … A.Ş. nezdinde ki … nolu yatırım hesabınıza aktarılmıştır. Ayrıca, adınıza kayıtlı söz konusu hisseye 2009 yılında 2,35 TL, 2010 yılında 3,16 TL, 2011 yılında 2,45 TL, 2012 yılında 3,69 TL ve 2013 yılında da 2,20 TL’lik brüt temettü tutarları tahakkuk etmiş olup şubelerimizden tahsil edilebilmektedir. ” şeklinde 10.11.2014 tarihli yazı gönderildiği, Davacı adına 2010, 2011, 2012 ve 2013 yıllarında temettü taahhüt edildiğini ve bunun toplam 11,50 TL temettü tahakkuk ettirilerek ödenebilir hale geldiği ve yatırım hesabına aktarıldığı, yasal süre içinde tahsil edilmediğinden dolayı kar paylarının hazineye devrolduğu, Genel Kurul Kararlarında bedelli sermaye artımına ilişkin prosedürlerin yerine getirildiği ve rüçhan hakkı kullanmada kısıtlayıcı veya engelleyici bir hususa rastlanılmadığı…”gerekçeleri ile, Davanın reddine, karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile, 6102 sayılı T.T.K. madde 447/1a gereğince pay sahibinin genel kurula katılma, asgari oy, dava ve kanundan kaynaklanan vazgeçilmez nitelikteki haklarını sınırlandıran veya ortadan kaldıran kararların batıl olarak sayıldığını, 6102 sayılı T.T.K madde 507 gereğince kar payı alma hakkı vazgeçilemez sınırlandırılamaz ve ortadan kaldırılamaz bir hak olarak kanundan kaynaklandığını, amanaşımı ve hak düşürücü sürenin hiçbir zaman başlamadığını, başlamayan sürenin de aşımı veya dolmasının mümkün olmadığını, İlk derece mahkemesi kararı ile davalı banka gibi K.İ.T.’ lerin yıllarca büyümesi ve güçlenmesine sebep olan müvekkili gibi mudilerin kar payları ile büyüyen bir yapının haksız kazancına sebep olduğunun şüphesiz olduğunu, Her ne kadar kar payının dağıtımının genel kurulun yetkisinde olsa da davalı bankanın bugüne kadar yaptığı genel kurullarda kar payı dağıtmaması yada eksik dağıtması karşısında ilk derece mahkemesi kararının bozularak adil bir çözüm adına butlana dair tespit kararının verilmesinin gerektiğini, davanın reddedilmesinin isabetsiz olduğunu, Davacı murisi davalı bankanın bir iktisadi devlet teşekkülü olması nedeni ile hisselerinin devlet güvencesinde olduğunu düşünerek varsa haklarının hiçbir zaman kaybolmayacağına dair bir inançla yaşadığını ve nihayetinde vefat ettiğini, davalı bankanın ülkedeki insanlar nezdinde oluşturduğu güven duygusu dikkate alındığında süre başlangıcının davacının kar payı ödenmesinden ümidini kestiği dava tarihinden itibaren başlatılmasının gerektiğini, Davacı murisinin genel kurul toplantılarına usulüne uygun çağrılmadığını, bu nedenle iptali istenen 2001-2015 yılları arasındaki tüm genel kurul kararlarının ortadan kaldırılmasının gerektiğini ileri sürerek, istinaf başvurusunun kabulü ile, yapılacak istinaf incelemesi sonucunda ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın tümden kabulüne, kar payının bugüne kadar hiç ödenmemesine dair alınan genel kurul kararlarının mutlak butlanla batıl olduğunun tespitine, davacıya ödenmeyen kar paylarından fazlaya dair haklarının saklı kalmak kaydı ile şimdilik 1.000,00 TL’ sinin kar payının dağıtılmamasına dair genel kurul karar tarihinden itibaren işleyecek reeskont faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, davacının murisinden kendisine intikal eden davalı bankanın nama yazılı hisse senetlerinden kaynaklanan kar paylarının ödenmediği iddiası ile kar payı ödenmemesi yönünde karar alınan tüm genel kurul kararlarının mutlak butlanla malul olduğunun tespiti ve ödenmeyen kar paylarının tahsili yönünde belirsiz alacak davasıdır. Mahkemece dava konusu dönemdeki Genel Kurul Toplantılarının süresinde yapılarak tescil ve ilan edildiği, genel kurul toplantı ve müzakerelerinin tutulduğu karar defterinde genel kurul tutanaklarının yer aldığı ve çağrı merasimine uyulduğu bilirkişi tarafından inceleme yaptırılarak belirlenmiş, TTK’ nın 447. maddesinde yazılı genel kurul kararlarının butlanına ilişkin durumların söz konusu olmadığı, şirket hissedarının kar payı alması mutlak bir hak olsa da buna genel kurulun karar verebileceği, davalı bankanın halka açık bir anonim ortaklık niteliğinde olduğu, 6362 Sayılı Sermaye Piyasası Kanunu 19. Maddesi uyarınca, halka açık anonim ortaklıkların karlarını genel kurul tarafından belirlenecek kar dağıtım politikaları çerçevesinde ve ilgili mevzuat hükümlerine göre dağıtmalarının gerektiği, Bankanın 2009 yılı ve öncesinde kar payı dağıtımına ilişkin bir kararın olmaması ve o dönemde dağılan kar paylarının talep edilmemesi nedeni ile yasa gereği Hazineye intikal ettirilmiş olduğu, bu nedenle davacı tarafın kar payına ilişkin talebinin yerinde olmadığı, dava konusu ile ilgili olarak davalı banka tarafından davacıya bildirim yapıldığı, davacı adına 2010, 2011, 2012 ve 2013 yıllarında temettü tahakkuk edildiği ve 11,50 TL temettünün yatırım hesabına aktarıldığı, yasal süre içinde tahsil edilmediği, kar paylarının hazineye devrolduğu, Genel Kurul Kararlarında bedelli sermaye artımına ilişkin prosedürlerin yerine getirildiği ve rüçhan hakkı kullanmada kısıtlayıcı veya engelleyici bir hususa rastlanılmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar vermiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde davalı bankanın 1969 yılından 2009 yılına kadar kar payı vermemiş olmasını ve talep edilmeyen kar payının hazineye devredilmesinin kar payı alma hakkının TTK hükümlerine aykırı olduğu gibi, Anayasa ve AİHS’ de kabul edilemeyen bir sınırlama oluşturduğunu ve tüm genel kurul kararlarının iptal edilmesinin gerektiğini öne sürmektedir. 233 sayılı KHK’ nın 23/1.maddesinden dolayı 1984 ile 2001 yılları arasında KİT statüsüne alınan bankanın genel kurul toplantısı yapmadığı, öncesinde kar payı dağıtma yönünde bir genel kurul kararı olmadığı, bankanın 2000 yılında 4603 sayılı yasa kapsamına da dahil olduğu, 2001 yılından sonra yapılan genel kurul toplantılarında pay sahiplerine kar payı ödemelerinin yapılması kararı alındığı ve davacı-murisinin payı oranında hak ettiği temettünün hesabına aktarıldığı, süresinde alınmadığı için de hazineye intikal ettirildiği, 2010 yılından sonra hak edilen kar paylarının ise davacıya ödenmeye hazır tutulduğu, genel kurul kararları iptal edilmediği sürece hükmünü muhafaza ettiği, genel kurulun kar payı dağıtımına karar vermediği sürece kar payı talep etme hakkının doğamayacağı, genel kurulun salt kar dağıtımına karar vermemesinin davacının kar payı elde etme hakkını ve AİHS ek 1.protokolde düzenlenen mülkiyet hakkını ihlal etmiş sayılamayacağı, şirketlerin kanuni ve ihtiyari yedek akçelerle kanun ve esas mukavele hükümlerince ayrılması gerekli diğer paralar safi kardan ayrılmadıkça kâr payı dağıtılamayacağı, bunun dışında şirketlerin ekonomik ve yasal gerekçelerle de kar payı dağıtamayabileceği, davalı bankanın genel kurul toplantılarının ana sözleşme ve kanunun gerektirdiği biçimde yapıldığı, 6102 sayılı kanun hükümlerinden önce yürürlükte olan 6762 sayılı TTK’nın 336.maddesine göre paydaşın yönetim kuruluna başvurarak genel kurul gündemine kar dağıtımı konusunda madde konulmasını teklif edebileceği, yönetim kurulunun bu teklifi işleme almaması halinde azınlık pay sahiplerinin TTK’nın 381.maddesi uyarınca genel kurul kararının iptalini talep hakkı olduğu, davacının ve murisinin bu yollara tevessül etmeden kar payı dağıtılmadığı gerekçesiyle genel kurul kararlarının butlanının talep etmesinin hukuken geçerli olmadığı, iptal davası açma sürelerinin geçtiği, genel kurul kararlarının butlanla malul olduğu yönünde bir delil bulunmadığı, davacı ve murisinin bankanın sermaye arttırım kararlarına iştirak etmemelerinden dolayı hisselerinin alındığı tarihteki değerde kalmasının kendi kararları olduğu, sermaye arttırımlarının bankanın statüsünden dolayı hazine tarafından bedelli karşılandığı anlaşılmakla davacının gerek anayasal gerekse AİHS ve ek protokollerde tanımlanan ve ihlal edilen bir hakkından söz edilemez. Davacı vekili zamanaşımının alacağın muaccel olduğu tarihte başlayacağını, genel kurul tarafından kar payı dağıtılmasına karar verilmedikçe de kar payı alacağının muaccel olmayacağını, hak düşürücü süre geçmesi nedeniyle iptal koşullarının incelenmediğini belirterek kendileri hakkında hak düşürücü süre ya da zamanaşımının başlamadığını bu yüzden 1969-2001 yılları arasında kar payı dağıtımı kararı alınmamış olması, 2001-2005 yıllarında ise davacıya ve murisine bildirim yapılmamış olmasından dolayı (usulüne uygun çağrılmamış olma) 2001-2015 yılları arasındaki tüm genel kurul kararlarının iptaline karar verilmesi gerektiğini öne sürmektedir. Dava genel kurul kararlarının batıl olduğunun tespiti ve ödenmeyen kar paylarının tahsiline yöneliktir. Ön inceleme duruşması da bu doğrultuda taraf vekillerinin hazır olduğu duruşmada tespit edilmiştir. Genel kurul kararlarının iptali dava açma süresi yasa ile belirlenmiştir. Kar payı dağıtılması yönünde karar alınmayan genel kurul toplantıları ile kar payı dağıtımına karar verilen genel kurul kararları açısından ise kendilerine usulüne uygun bildirim yapılmaması nedeniyle hak düşürücü süre ve zamanaşımının başlamadığı böylelikle açılan davanın iptal davası olarak değerlendirilmesi ve iptali kararının verilmesi gerektiği yönündeki istinaf nedeni yerinde değildir. Bunun dışında bilirkişinin değerlendirmesine göre genel kurul toplantılarının kaydedildiği defter incelemelerinden çağrılar dahil tüm hususların yerine getirildiği anlaşılmaktadır. Davacının HMK’ nın 26. maddesinde düzenlenen taleple bağlılık kuralı buna engel olduğu gibi HMK ‘nın 357. maddesine göre ilk derece mahkemesinde sunulmayan iddiaların istinaf safhasında sunulması ve bölge adliye mahkemesince dinlenmesi hukuken mümkün değildir. Sonuç olarak, ilk derece mahkemesi hüküm ve gerekçesinde yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nun 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davacı tarafından yatırılan 98,10 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 44,40 TL istinaf karar harcından, istinaf eden davacı tarafından istinaf aşamasında peşin olarak yatırılan 35,90TL harcın mahsubu ile bakiye 8,50 TL istinaf karar harcının davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’ nın 361/1. maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’ da temyiz yolu açık olmak üzere 25/09/2019 tarihinde oy birliği ile karar verildi.