Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2018/1005 E. 2019/1224 K. 25.09.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1005 Esas
KARAR NO : 2019/1224 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEME : İSTANBUL 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 16/02/2017
DOSYA NUMARASI : 2016/596 Esas – 2017/95 Karar
DAVA : Tespit
KARAR TARİHİ: 25/09/2019
İlk derece Mahkemesinde yapılan yargılama sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, davalı şirketin 11/12/2013 tarih 2013/08 nolu yönetim kurulu kararı ile “Şirket Bağlı Ortaklıklarından …San ve Tic AŞ’ne ait 94.800 adet payın 50.244.000,00 TL toplam bedelle … AŞ’ne satılmasına” karar verildiğini, bu kararda davacı … adına atılan imzanın sahte ve yok hükmünde olduğunu, müvekkilinin toplantıya çağırılmadığını, karar nisabına uyulmadığını, bu nedenle 6102 sayılı TTK 369, 391, 393 maddelerine aykırı olması nedeniyle batıl olduğunu, davalı şirketin güncel sermayesinin 13.000.000,00 TL olduğunu, davacıların toplam 31.85 oranında pay sahibi olduklarını, 2/3’lük payın ise 2 gruptan oluşan ve müvekkillerine karşı birlikte hareket eden hakim hissedarlara ait olduğunu, örtülü kazanç dağıtımı niteliğinde çok sayıda hukuka aykırı işlem yapıldığını, dava dışı … AŞ’nin yönetim kurulu üyelerinin davalı şirket ile aynı kişilerden oluştuğunu, adı geçen şirketin yönetim kurulu üyesi olan …ı’nın dava konusu olan yönetim kurulu kararında müvekkilinin yerine imza attığını, müvekkili …’nın ise toplantıya çağırılmadığından TTK 390, ve 1527 maddelerinde aranan koşulların gerçekleşmediğini, kararın bu nedenle yok hükmünde olduğunu, müvekkili yönetim kurulu üyesinin bu durumda hem hakkının ihlal edildiğini hem de görevini yerine getirmesinin engellendiğini, diğer yandan davalı şirketin dava konusu kararı dahil olmak üzere hiçbir yönetim kurulu kararının TTK 390/4 fıkrasına uygun yöntemle alınmadığını, bu yönteme ilişkin karar alınabilmesi için tüm üyelere yazılı öneri yapılması gerektiğini, kararın bu nedenle de yok hükmünde olduğunu, müvekkilinin telefon yolu ile ya da sözlü olarak haberdar edildiği iddiasının yerinde olmadığını, TTK 392/7 maddesi hükmüne göre toplantıya çağrının yönetim kurulu başkanı, onun yokluğu halinde ise başkan vekili tarafından yapılması gerektiğini, bu durumun ispat edilemediğini, TTK 393 md belirtilen toplantı ve karar nisaplarına uyulmadığını ve kararın diğer yönetim kurulu üyeleri açısından kişisel ve şirket dışı menfaat teşkil ettiğini, şirket ana sözleşmesinin 7/ son fıkrası uyarınca 6 kişiden oluşan yöntemi kurulunun üye salt çoğunluğu ile toplanacağı ve katılanların adi çoğunluğu ile karar alabileceğinin düzenlendiğini, somut olayda müvekkili çağırılmadığı için toplantıya katılmadığı gibi diğer 5 yönetim kurulu üyesinin de TTK 393. md. uyarınca yasaklı üyeler olduğunu, bu nedenle kararın anılan yasa maddesindeki koşullara aykırı olduğunu belirterek mutlak butlanla malul olduğunun tespitine karar verilmesini istemiştir.Davalı vekili cevap dilekçesi ile, davacılar tarafından müvekkili şirket ya da grup şirketlere karşı açılmış 22 adet davanın bulunduğunu, fiili pay gruplaşmasının söz konusu olmadığını, hukuki yararın bulunmadığını, anılan kararda davacı adının altına sehven … tarafında imza atıldığını ve bu durumun davacıya cevabi ihtarname ile bildirildiğini, kararın yok hükmünde olduğunun kabul edildiğini, kararın icra edilmeyerek hatanın düzeltildiğini, bu nedenle dava açılmasında hukuki yararın bulunmadığını, davacı …’nın toplantıya telefon ile davet edildiğini, toplantı ve karar yeter sayılarına uygun karar alındığını, davacının oyunun toplantı ve karar nisaplarında etkili olmadığını, toplantıya katılıp oy kullansa dahi aynı kararın alınacağını, 6 kişilik yönetim kurulunda toplantının nisaba uygun yapıldığını ve katılanların olumlu oyu ile karar alındığını bu nedenle kararın batıl olduğu iddiasının tekrar dinlenemeyeceğini belirterek davanın haksızlığını savunmuş ve reddine karar verilmesinin istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesi 16/02/2017 tarih 2016/596 Esas – 2017/95 Karar sayılı kararında;”…6102 saylı TTK’nun 390. md. hükmü gereğince; sözleşmede aksine ağırlaştırıcı hüküm bulunmadığı takdirde, A.Ş yönetim kurulu üye tam sayısının çoğunluğu ile toplanır ve kararlarını toplantıda hazır bulunan üyelerin çoğunluğu ile alır. Yönetim kurulu üyeleri birbirlerini temsilen oy veremeyecekleri gibi, toplantılara vekil aracılığı ile de katılamazlar. Kararların geçerliliği yazılı imza edilmiş olmalarına bağlıdır. Davalı şirket yönetim kurulunun 6 üyeden oluştuğu, şirket ana sözleşmesinin 7.md. uyarınca yönetim kurulu üye salt çoğunluğu ile toplanacağı ve katılanların adi çoğunluğu ile karar alınabileceği düzenlenmiştir. Dava konusu edilen 11/12/2013 tarih 2013/08 sayılı yönetim kurulu toplantısına davacı yönetim kurulu üyesi …’nın katılmadığı, onun yerine kararın …ı tarafından imzalandığı tarafların kabulündedir. Davalı vekili davacının telefonla haberdar edilmesine rağmen toplantıya katılmadığını ve kararın sehven …ı tarafından imzalanmış olduğunun sonradan fark edildiğini, bu nedenle kararın yok hükmünde sayılarak icra edilmediğini ileri sürmüştür. Davacının toplantıya davet edildiği yolundaki savunma kanıtlanamamıştır. Anılan karar aslı dosyada olup, kararda tüm yönetim kurulu üyelerinin toplantıya katıldığı ve kararın oy birliği ile alındığı yazılmıştır. Davacı …’nın bu toplantıya katılmadığı ve adına atılı imzanın kendisine ait olmadığı davalının kabulündedir. Anılan karar ile “bağlı ortaklıklardan …San ve Tic AŞ’ne ait 94.800 adet payın tamamının 50.244.000,00 TL toplam bedelle … AŞ’ne satılmasına ve hisse devir sözleşmelerinin imzalanması konusunda yönetim kurulu üyeleri …yetkilendirilmelerine ” karar verilmiştir. TTK 391 md hükmüne göre; eşit işlem ilkesine aykırı olan, anonim şirketin temel yapısına uymayan veya sermayenin korunması ilkesini gözetmeyen, pay sahiplerinin , özellikle vazgeçilmez haklarını ihlal eden veya bunların kullanılmalarını kısıtlayan ya da güçleştiren, diğer organların devredilemez yetkilerine giren ve bu yetkilerin devrine ilişkin kararlar batıldır. Toplantılara katılım yönetim kurulu üyesi için vazgeçilemez ve sınırlandırılamaz bir hak niteliği taşır. Çağrını usulsüz yapılması sebebiyle bazı üyelerin katılmadığı toplantılarda alınan kararlar gerekli nisaplara uyulmuş olunsa dahi yok hükmündedir. Davacı …’nın anılan toplantıya çağırılmadığı anlaşılmakta olup, katılmış gibi adına başkası tarafından sahte imza atılması da kararın yok hükmünde sayılmasını gerektirmektedir. Saptanan ve hukuksal durum bu olunca; TTK’nın 309 ve 391 maddeleri hükümlerine uyulmadan alınan dava konusu yönetim kurulu kararının hiçbir hüküm ve sonuç doğurmayacağı,Davalı tarafça anılan kararın yok hükmünde olduğu ve bu nedenle icra edilmeyeceğinin belirtilmesine rağmen davaya verilen cevapta davanın reddi yolunda savunma yapıldığı dikkate alınarak davanın açılmasına sebebiyet verildiği ve davacıların hukuki yararlarına ilişkin dava koşulunun somut olayda gerçekleştiği …”gerekçesi ile, 1-Davanın kabulüne,Davalı …San. ve Tic AŞ’nin 11/12/2013 tarih 2013-08 nolu Yönetim Kurulu Kararının Yok hükmünde olduğunun tespitine,, karar verilmiş ve karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesi ile, Dava konusu yönetim kurulu kararının yoklukla malul olduğu noktasında ihtilafın mevcut olmadığını, bu dava açılmadan önce 21.08.2015 tarihinde davalı yanın keşide ettiği ihtarnamede yönetim kurulu kararının yok olduğunun açıkça belirtildiğini, dolayısıyla davacının işbu davayı açmada hukuki yararının (hmk m. 114/1-h) bulunmadığını, dava şartlarından olan hukuki yararın yokluğu durumunda davanın usulden reddi gerektiğini, yerel mahkemenin davayı kabul etmesinin yerinde olmadığını,Dava konusu yönetim kurulu kararının yoklukla malul olduğunun müvekkili şirket, 21.08.2015 tarihli ve 19785 yevmiye no.lu cevabi ihtarname ile yönetim kurulu kararında sehven hata yapıldığını kabul ettiğini, bu yönetim kurulu kararının işleme konulmayacağını sarih bir biçimde beyan ettiğini, buna rağmen davacıların işbu davayı ikame etmelerinin ardındaki niyet, diğer ikame ettikleri 40’ın üzerindeki davadaki niyetleriyle paralel olduğunu,İlk derece mahkemesinin davacı yanın davayı açmada hukuki menfaati bulunmadığını incelemeden karar vermesinin doğru olmadığını, hukuki menfaat yokluğu HMK’da dava şartlarından biri olarak düzenlendiğini, davanın usülden reddini gerektirdiğini,İleri sürerek, istinaf başvurusunun kabulü ile, yapılacak istinaf incelemesi sonucunda ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, yargılama giderleri ile vekâlet ücretinin davacıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava; yönetim kurulu kararının yok hükmünde olduğunun tespiti davasıdır. Anılan yönetim kurulu toplantısının usulüne uygun yapılmadığı, davacı yönetim kurulu üyesi …’nın toplantıya katılmadığı, adına başka birisinin imza attığı taraflar arasında çekişme konusu değildir. Ayrıca davacı yönetim kurulu üyesi …’nın toplantıdan usulüne uygun şekilde haberdar edildiği davalı tarafça ispatlanamamıştır. Davaya konu yönetim kurulu kararının yok hükmünde olduğu davalı kabulündedir.Uyuşmazlık ve istinaf sebebi, dava açılmasında hukuki yarar bulunup bulunmadığında toplanmaktadır.Davalı her ne kadar dava açılmadan önce, davacıya gönderdikleri ihtarname ile davaya konu yönetim kurulu kararında yanlışlıkla davacı … yerine imza atıldığı, bu yanlışlığın fark edildiği ve söz konusu yönetim kurulu kararınca bir işlem yapılmadığı belirtilmiş ise de, yönetim kurulunun toplanarak bu kararın yok hükmünde olduğuna veya geri alındığına dair bir karar verdiği iddia ve ispat edilememiştir. TTK 391 maddesinde yönetim kurulu kararının batıl olduğunun tespitinin mahkemeden istenebileceği hüküm altına alınmıştır.Buna göre, her ne kadar davacıya gönderilen ihtarnamede, söz konusu yönetim kurulu kararında yapılan yanlışlığın fark edildiği ve kararın uygulanmayacağı belirtilmiş ise bu kararın yok hükmünde olduğunun tespitinde davacıların hukuki yararı bulunmaktadır. Bu nedenle, dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre mahkeme kararı usul ve yasaya uygun olduğundan davalının istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nun 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 98,10.TL istinaf başvuru harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 44,40.TL istinaf karar harcından, davalı tarafından peşin olarak yatırılan 35,90.TL harcın mahsubu ile bakiye 8,50.TL’nin davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa, karar kesinleştiğinde ve talep halinde avansı yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’ nın 361/1. maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’ da temyiz yolu açık olmak üzere 25/09/2019 tarihinde oy birliği ile karar verildi.