Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2018/100 E. 2019/478 K. 28.03.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/100 Esas
KARAR NO : 2019/478 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI : 2017/587 Esas 2017/1111 Karar
TARİH : 07/11/2017
DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 28/03/2019
İlk derece Mahkemesinde yapılan yargılama sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, müvekkilinin kendisine yüklenmiş olan edimleri tam ve eksiksiz olarak yerine getirdiğini, ancak taraflar arasındaki anlaşmaya istinaden müvekkil şirket tarafından yapılan taşıma, dağıtım ve diğer hizmetler sonucu, davalının, müvekkili şirkete ödemekle yükümlü olduğu navlun ve sair alacaklarına ilişkin fatura bedellerini ödemediğini, toplamda 51.637,88 TL faturaların vadesinde ödenmemesi sebebiyle aynca takip tarihine kadar 7.199,41.TL vade farkı alacağı oluştuğunu, başlatılan takibin 9.426,00.TL’lik kısmının davalı tarafından kabul edilerek dosyaya ödendiğini, borcun tamamına itiraz ederek takibi durdurduğunu ileri sürerek, davalının yaptığı haksız ve mesnetsiz itirazın iptali ile takibin devamına, davalı borçlu tarafından kabul edilen kısım üzerinden takip sonrası faiz, vekalet ücreti, harç ve takip giderleri ödenmemiş olduğundan itiraz edilmeyen kısma ilişkin feriler yönünden de takibin devamına, takibe haksız ve kötü niyetli itiraz eden davalının takip konusu alacağın icra takibine konu bakiye 49.410,98.TL asıl alacak üzerinden % 20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile, müvekkilinin hiçbir borcunun bulunmadığını, davacı şirketin Haziran 2015 dönemine ilişkin hesap mutabakatı bulunduğunu, hesap mutabakatına rağmen davacının kötü niyetli olarak başlatmış olduğu icra takibinin ve huzurdaki davanın haksız ve hukuka aykırı olduğunu, davacı şirketin ilk önce fiyat farkı faturalarını kabul edip, sonrasında söz konusu fatura dönemine ait hesap mutabakatı imzalaması ve akabinde kabul ettiği ve mutabık kaldığı faturalar hakkında icra takibine geçmesinin haksız, hukuka aykırı ve kötü niyetli olduğunu, davacı şirketin mutabık kaldığı hesap ve fatura bedellerinin müvekkil şirket tarafından eksiksiz ödenmiş bulunduğunu savunarak, icra takibinin iptaline, davacı şirketin hesap mutabakatı bulunmasına rağmen haksız ve kötü niyetli olarak müvekkili şirket aleyhine takibe geçmesinden dolayı takip miktarının % 20’sinden aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:İlk Derece Mahkemesi 07/11/2017 tarih 2017/587 Esas 2017/1111 sayılı kararında;” Dosya mevcudu icra ve dava dosyası ile tarafların şirket merkezlerinde ticari defter ve belgelerinin incelenmesi sonucunda alınan bilirkişi raporunda; Davacı şirketin davalı şirketten alacağı olmadığının belirtildiği, bilirkişi raporu denetime ve hükme elverişli bulunduğundan hükme esas alındığı, bilirkişi raporunda açıklanan gerekçelerle…”Davacı vekilinin davalı aleyhine açmış olduğu itirazın iptali davasının reddine, şartları oluşmadığından davalı vekilinin kötü niyet tazminat talebinin reddine, karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile, İlk derece mahkemesi kararına dayanak alınan 21/10/2016 havale tarihli bilirkişi raporunda müvekkilinin 2015 yılı sonu itibariyle davalı şirketten 54.392,60.TL alacaklı olduğu açıkça tespit edilmişse de, dosyada mübrez delillerin değerlendirilememesi nedeniyle davanın reddine karar verilmesinin hatalı olduğunu, İlk derece mahkemesince dayanak alınan bilirkişi raporunda dosyada mübrez delillerin eksik ve hatalı değerlendirildiğini, davalı tarafça düzenlenen iade faturalara itiraz edilmediğinden bahisle davalı tarafın borçlu olmadığının tespit edildiğini ve mahkemece de usul ve yasaya aykırı olarak davanın reddine karar verildiğini, Yerleşik Yargıtay içtihatları uyarınca da denetime elverişli olmayan rapora itibar ile hüküm tesis edilmesinin bozma nedeni olduğu gibi, bilirkişi raporuna itirazların gerekçeli kararda karşılanmamasının da bozma nedeni olduğunu, (Yargıtay HGK 2017/15-503 E. 2017/1190 K. 14/06/2017 T., Yargıtay 16. H.D. 2015/7760 E. 2015/5795 K. 26/09/2017 T., Yargıtay 3. H.D. 2016/1194 E. 2017/8927 K. 01/06/2017 T., Yargıtay 15. H.D. 2016/1750 E. 2017/1330 K. 27/03/2017 T., Yargıtay 15. H.D. 2016/5138 E. 2017/425 K. 02/02/2017 T. ) Bilirkişi raporunda 02/06/2015 tarihli … nolu 1.596,50.TL bedelli faturanın dosyada mübrez olmadığının beyan edildiğini, ancak dosya kapsamı ile sabit olduğu üzere söz konusu faturanın dosyada mübrez olup, bilirkişi raporuna itiraz dilekçesi ekinde yeniden ibraz edilmişse de mahkemece itibar edilmediğini, Mahkemece bilirkişi raporu doğrultusunda 09/06/2015 tarih …. nolu 32.271,04.TL bedelli iade faturasına itiraz edilmediğinden bahisle davalının borçlu olmadığı tespit edilmişse de, müvekkili şirket tarafından Kartal ….. Noterliğinin 15/06/2015 tarihli …. yevmiye nolu ihtarnamesi ile söz konusu faturaya itiraz edildiğini, Davalı tarafın iddialarının kabulü anlamına gelmemekle birlikte, davalı yanca kabul edilen kısma ilişkin ferilerin ödenmediğini, mahkemece bu hususa ilişkin bir karar verilmediğini, bu yönüyle de mahkeme kararının hatalı olduğunu, İleri sürerek, istinaf başvurusunun kabulü ile, kararın icrasının geri bırakılmasına, dosyanın yeniden rapor alınmak üzere bilirkişi heyetine tevdiine, ilk derece mahkemesi kararının ortadan kaldırılarak Bakırköy ….. İcra Müdürlüğünün …. Esas sayılı dosyasından başlatılan ilamsız icra takibindeki takip konusu faiz ve ferileri ile birlikte tüm borca karşı yaptığı haksız ve mesnetsiz itirazın iptali ile takibin devamına, davalı borçlu tarafından kabul edilen kısım üzerinden takip sonrası faiz, vekalet ücreti, harç ve takip giderleri ödenmemiş olduğundan itiraz edilmeyen kısma ilişkin feriler yönünden ve takibin devamına, takibe haksız ve kötü niyetli itiraz eden davalının takip konusu alacağın icra takibine konu bakiye 49.410,98.TL asıl alacak üzerinden %20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesine, karar verilmesini talep etmiştir
DELİLLER : Bakırköy 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/587 Esas 2017/1111 Karar sayılı dosyası kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek istinaf incelemesi yapılmıştır. Dava, navlun faturalarına dayalı alacağın tahsili için yapılan takibe itirazın iptaline ilişkindir.Mahkemece taraf ticari defter ve belgeleri üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmış, dosyaya sunulan bilirkişi raporundaki tespitler doğrultusunda davanın reddine karar verilmiştir.İlk dererece mahkemesi kararına karşı davacı tarafça istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Dairemizce, ilk derece mahkemesince hükme esas alınan bilirkişi raporunda, dava dilekçesi ekinde sunulan faturanın ve davalı iade faturasına davacı itirazlarının dikkate alınmadan ve bu hususta bilirkişi raporuna karşı davacı tarafça yapılan itirazlar değerlendirilmeden karar verildiği tespit edildiğinden söz konusu eksikliklerin giderilmesi duruşma açılmadan giderilemeyecek olduğundan istinaf incelemesinin HMK 356.ve 358. maddeleri uyarınca duruşmalı yapılmasına karar verilmiştir. Dairemizce istinaf incelemesinin HMK 356.ve 358. maddeleri uyarınca duruşmalı yapılmasına karar verilerek, gerekmesi halinde taraf ticari defter ve belgeleri üzerinde inceleme de yapılmak suretiyle ilk derece mahkemesince daha önce yapılan bilirkişi incelemesi sonucu alınan rapor ve rapora itirazlar da dikkate alınmak suretiyle taraf ticari defterlerinin yasal tasdik durumları, davaya ve takibe konu faturaların taraf ticari defterlerinde kayıtlı olup olmadığı, dosyaya sunulan tüm belgeler, tarafların karşılıklı düzenledikleri faturalar, bu faturalara itiraz edilip edilmediği, faturaların taraf ticari defterlerinde kayıtlı olup olmadığı, davalı ödemeleri hep birlikte değerlendirilerek taraflar arasındaki ticari ilişki nedeniyle takip tarihi ve dava tarihi itibariyle davacının davalıdan alacaklı olup olmadığı, alacaklı ise talep edebileceği faiz miktarı konusunda bilirkişiden 24/01/2019 tarihli rapor alınmıştır. Alanında uzman bilirkişinin sunduğu 24/01/2019 tarihli bilirkişi raporunun sonuç bölümünde özet olarak;Takip ve davaya konu davacı faturalarından 02/06/2015 tarihli 1.596,49.TL bedelli faturanın davalı defterlerinde kayıtlı olmadığı, bunun haricindeki faturaların davalı defterlerinde kayıtlı olduğu, tarafların 2013-2014-2015 yılları ticari defterlerinin usulüne uygun tutulduğu, Davacının 02/06/2015 tarihli 1.596,00.TL bedelli faturasının fiilen taşınan bir malın hizmet bedeli olarak tanzim edildiği, davacı tarafın söz konusu fatura bedelini talep edebileceği, Davalının 04/03/2014 tarihli 1.362,39.TL ve 05/12/2014 tarihli 9.736,16.TL bedelli 2 adet navlun iade faturasının e-fatura sistemi üzerinden tanzim edildği ve bu iki iade faturasına davacı tarafından itiraz edilmediği için bu iki fatura bedelinin davacı alacağından düşülmesi gerektiği, bu faturaların davacı defterlerinde yer almadığı, Davalı tarafın 18/02/2015 tarihli … nolu 32.271,04.TL bedelli navlun iade içerikli e-faturasının nakliye sözleşmesinde yer alan fiyatlara uygun olarak tanzim edilmiş olduğu, davalının işbu iade faturasının yerinde olduğunun belirtildiği görülmüştür.Taraflar arasındaki uyuşmazlık nakliye sözleşmesi ve bu sözleşmeye göre davacı tarafça yapılan taşıma işine dair düzenlenen navlun faturalarından kaynaklanmaktadır.Davalı taraflar arasında geçerli nakliye sözleşmesinde belirtilen fiyatlardan yüksek fiyatla davacı tarafça fatura kesildiğini, bu nedenle iade faturası düzenlediklerini savunmakta, davacı ise söz konusu sözleşmenin davalının müşterilerine göndermek üzere talep etmesi nedeniyle ve aralarında geçerli olmadığı belirtilerek davalıya gönderildiğini, taraflar arasındaki asıl sözleşmenin 26/05/2014 tarihli e-mail ekinde bulunan sözleşme olduğunu, aralarında geçerli sözleşmede kararlaştırılan fiyatlar üzerinden navlun faturası düzenlendiğini iddia etmiş ise de bu sunulan sözleşmenin imzasız olması karşısında iddiasını kanıtlayamamıştır. Davacının davalıya gönderildiğini kabul ettiği ve davalı tarafça dosyaya sunulan nakliye sözleşmesinin taraflar arasında geçerli sözleşme olduğu kabul edilmiştir.Buna göre davacı taraflar arasında geçerli olan bu sözleşmeye göre navlun faturası düzenlememiş, sözleşmede belirlenen fiyatlardan daha yüksek fiyat üzerinden navlun faturası düzenlemiştir. Davalı, davacının bu faturalarını kabul etmeyerek navlun iade faturası düzenlemiştir. Taraflar arasındaki uyuşmazlık da bu noktadan çıkmaktadır. Davacı sözleşme ile kararlaştırılan bedelden daha yüksek bir bedel üzerinden fatura düzenlediğinden buna karşılık olarak davalı tarafın 18/02/2015 tarihli …. nolu 32.271,04.TL bedelli navlun iade içerikli e-faturasının nakliye sözleşmesinde yer alan fiyatlara uygun olarak tanzim edilmiş olduğu, davalının iade faturası düzenlemekte haklı olduğu anlaşılmıştır.Buna göre davacı fatura alacaklarından davalı iade faturaları ve ödemeleri düşüldüğünde takip tarihi itibarıyla davacının gerçek alacak miktarının takipte davalı tarafça kabul edilen miktardan fazla olmadığı, davalının takipte borçlu olduğu miktarı kabul ederek bu miktarı takip dosyasına ödediği, taraflar arasında fatura bedellerinin geç ödenmesinden kaynaklı fiyat farkı uygulaması ile ilgili bir anlaşma olmadığı gibi bu yönde de bir uygulama bulunmadığı, davalının takipten önce temerrüde düşürülmediği, davalının takibe itirazının haklı olduğu, davalının takipte kabul ederek ödediği miktar dışında borcu olmadığı anlaşılmış, ilk derece mahkemesinin davanın reddine dair kararının usul ve yasaya uygun olduğu görülmüştür.Tüm dosya kapsamı ve istinaf aşamasında alınan bilirkişi raporu içeriğinde de ayrıntılarına yer verilen tespit ve hesaplamalar birlikte değerlendirildiğinde, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesine göre esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nun 353/1-b1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-İstinaf yönünden davacı tarafından yatırılan 85,70.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince istinaf yönünden alınması gereken 44.40.TL istinaf karar harcından davacı tarafından yatırılan 31,40.TL harcın mahsubu ile bakiye 13,00.TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin davacı taraf üzerinde bırakılmasına, 5-İstinaf yönünden davalı vekille temsil edildiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT gereğince 2.725,00.TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 6-Dosyada artan gider avansı varsa yatıran tarafa iadesine, 7-Kararın ilk derece mahkemesi tarafından taraflara tebliğe gönderilmesine, Taraf vekillerinin yüzlerine karşı HMK 362/1-a maddesi uyarınca kesin olarak oy birliği ile verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 28/03/2019