Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2018/10 E. 2018/620 K. 27.06.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/10 Esas
KARAR NO : 2018/620 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : İSTANBUL 15. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI : 2014/845 Esas 2017/255 Karar
TARİH : 04/04/2017
DAVA : Tazminat (Haksız Rekabetten Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ : 27/06/2018
İlk derece Mahkemesinde yapılan yargılama sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ:
Davacı vekili dava dilekçesi ile, müvekkilinin uzun yıllar boyunca şans oyunları biletlerinin alışverişlerde promosyon amaçlı olarak kullanılmasına ilişkin çalışmalar yaptığını ve bir proje geliştirdiğini bu proje fikri ile 10/09/2008 yılından itibaren çeşitli patent başvuruları yaptığını, projenin yıllık getirisinin milyar dolarlar ile ifade edilebileceğini kendisinin projenin gizlilik konusunda çok büyük hassasiyet gösterdiğini ticari sır niteliğindeki projenin işletilmesi için yapılan görüşmelerde gizlilik sözleşmeleri imza edildiğini, davalı şirket ile de 14/07/2009 yılında gizlilik sözleşmesinin imzalanmasından sonra projesini paylaştığını ancak davalının gizlilik sözleşmesinde ki maddeleri aykırı bir şekilde proje fikrini kullanarak izinsiz olarak hayata geçirdiğini bu yolla zarara uğratıldığını ileri sürerek, davanın kabulü ile şimdilik 10.000,00.TL tazminatın davalıdan tahsiline, vekalet ücreti ile yargılama giderlerinin davalı yan üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesi ile, müvekkilinin Milli Piyango İdaresi tarafından sanal ortamda bilet satmaya yetkilendirilmiş bir kuruluş olduklarını, uzun zamandır benzeri uygulamalar geliştiriyor olduklarını, davacının projesini bankalara sundukları halde olumlu yanıt alamadıklarını bundan sonra kendilerinin … Bankası ile yapmış oldukları kullanılan teknik ve uygulamanın daha önce yapmış oldukları uygulamalara çok benzer olduğunu, yapılan geliştirmelerin herkesçe bilinir ve daha önce farklı şekilde uygulanmış teknolojilerden ibaret olduğunu, bu durumun davacı ile imzalanmış gizlilik sözleşmesindeki istisnai durumlara ilişkin maddeler kapsamında olduğu, davacının iddialarının asılsız olduğunu savunarak, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:
İlk Derece Mahkemesi 04/04/2017 tarih 2014/845 Esas 2017/255 sayılı kararında;
“..tüm dosya kapsamı ve alınan 3 ayrı heyet raporu göz önünde bulundurulduğunda taraflar arasında gizlilik sözleşmesini konu edilen davacıya ait olduğu iddia edilen ticari sır niteliğindeki bilgilerin daha önce kullanılmış bilgi ve yöntemler olduğu münhasıran davacıya ait ve sır niteliğinde bilgiler olmadığı anlaşılmıştır. Dolayısıyla gizlilik sözleşmesine konu edilen hususların davalı yanca kullanılmış olması davacı yana tazminat hakkı doğurmaz. Ticari hayatta herkesçe bilinen ve kullanılagelen denenmiş yol ve yöntemlerin her ne kadar davalı yanın bilgisizliği nedeniyle gizllik sözleşmesine konu edilmiş ise de davacı yanca davaya konu bilgilerin ticari sır niteliğinde ve sadece tarafına ait bilgi ve yöntem gibi sunulmuş olması davaya konu bilgilerin daha önce bilinmeyen bir yöntem olduğunun kabulünü gerektirmez. Davalının dava konusu bilgileri kullanması hukuka aykırı olmadığından davacının tazminat talep etme hakkı bulunmamaktadır…”gerekçesi ile,
Davanın reddine karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davacı vekili istinaf dilekçesi ile,
Taraflar arasında 14/07/2009 tarihinde gizlilik sözleşmesi imzalandığını ve bu hususta taraflar arasında herhangi bir ihtilaf bulunmadığını, gizlilik sözleşmesi gereği bir bilginin gizli bilgi olabilmesi için mutlaka patentinin olması gerekmediğini,
Davalının gizlilik sözlemesinin Yükümlülükler başlıklı 2.maddesine aykırı davrandığı ve … Bankası, …bank, … Bankası ve …bank ile davaya konu gizli bilgiyi paylaştığını,
Müvekkilinin davalı yan ile paylaşmış olduğu bilginin, taraflar arasında imzalanan gizlilik sözleşmesinde belirtildiği gibi gizli bilgi olduğunu,
Bu bilginin gizli bilgi olduğu hususunun taraflar arasında imzalanan gizlilik sözleşmesi ile sabit olup, taraflar arasında tartışmasız olduğunu, müvekkilinin projesi / iş modeli / fikri / know-how v.s. yeni bir şans oyunu olmayıp banka promosyonlarının şans oyunu ile neticelendirilmesi temeline dayandığını,
Müvekkilinin patent başvurularının neden kabul edilmediği hususunun 09/05/2014 tarihli bilirkişi raporu ile detaylandırıldığını,
Müvekkilinin buluşlarının buluş basamağına sahip olmadığından kabul edilmediğini, ancak hem Türk Patent ve Marka Kurumu hem de Dünya Fikri Mülkiyet Örgütü’nün müvekkilinin projesinin buluşunun hem yeni, hem de sanayiye uygulanabilir olduğunu rapor ettiklerini, yenilik araştırması tüm dünya baz alınarak yapılmakta olup, konunun yeni olduğu hususunun bu şekilde belgelendiğini,
Müvekkilinin dava konusu iş planı projesinin telif hakkının tespiti amacıyla Kültür ve Turizm Bakanlığı Telif Hakları ve Sinema Genel Müdürlüğü’ne başvurularda bulunulduğunu,
Davalının iddialarının aksine, müvekkilinin kendilerine vermiş olduğu gizli bilgi ifşa olunarak gizlilik sözleşmesinin ihlal edildiğini,
Davalının Teknosa ile yürüttüğü dava dışı kampanya ile müvekkilinin gizli bilgi kapsamındaki projesinin aynı olmadığını, bu hususta bilirkişi raporu bulunduğunu,
Dava esnasında 3 adet bilirkişi raporu alındığını, bilirkişi raporları arasında çelişki mevcut olduğunu, bu nedenle dosyada karar verilebilmesi için yepyeni bir bilirkişi oluşturulmak ve içlerinde haksız rekabet hesaplarında uzman bir bilirkişinin bulunduğu bir heyet tarafından rapor tanzim edilmek suretiyle bilirkişi raporları içindeki çelişkileri giderir tarzda yeniden rapor düzenlenmesi gerektiği halde, eldeki çelişkili raporlarla sonuca gidildiği ve davanın reddine karar verildiğini, kararın hatalı olduğunu,
İleri sürerek, istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucu kaldırılmasına, davanın kabulüne, vekalet ücreti ve yargılama giderlerinin davalı yan üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER :
İstanbul 15. Asliye Ticaret Mahkemesi 2014/845 Esas 2017/255 Karar sayılı dosyası kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ:
Davacı vekili, müvekkilinin uzun yıllar süren büyük emek, zaman ve maddi yatırımlar sonucunda ortaya çıkan “Promo Chance” adlı Milli Piyango İdaresine bağlı şans oyunları pazarlama projesinin yaratıcısı ve her türlü hakkının sahibi olduğu, müvekkilinin TC dahilinde koruma elde etmek amacıyla TPE nezdinde müracaatta bulunduğu ancak yasal şans oyunlarının veya benzeri iş modellerinin patentlenmesinin milli mevzuatımıza uymadığı, yasal şans oyunlarının yalnızca Devlet eliyle oynatılabileceği gerekçesiyle patent verilmediği, müvekkilinin sektörün lider şirketi olan …’ye projeyi götürerek işbirliği kurabilmeyi hedeflediği ve söz konusu şirket ile gizlilik sözleşmesi imzalandığı, görüşmeler esnasında müvekkilinin buluşu olan kredi kartından yapılan harcamalar neticesinde banka müşterisine milli piyango bileti hediye edilmesi projesinin, 2010 yılbaşı çekilişinde davalı şirket tarafından sanki kendi buluşu imiş gibi … Bankası A.Ş.’ye pazarlandığı ve müvekkillinin bu durumu medyadan öğrendiğini, bu surette taraflar arasında 14.07.2009 tarihli imzalanan gizlilik sözleşmesinin davalı yanca ihlal edilerek ticari sıraların izinsiz olarak kullanılması ve yayılması ile haksız rekabet edildiği ve zarara uğratıldığı ileri sürülerek tazminat istemli açılan davada; ilk derece mahkemesince davanın reddine karar verilmiş, davalı yanca karar istinaf edilmiştir.
Davacı tarafından kendisine ait olduğu ileri sürülen promo chance adlı talih oyunları promosyon sistemine ait teknik know how bilgisinin davalı tarafla imzalanan gizlilik anlaşmasına aykırı olarak davalı yanca ihlal edildiği, bu şekilde milli piyango bileti online satış promosyonunda kullanılıp haksız rekebette bulunulduğu ileri sürülerek tazminat talep edilmiştir. Davalı ise davacının promo chance projesinin buluş ve yenilik vasfı taşımadığını, patenti olmadığını, davacının noterde tescil ettirdiği projenin düşünce kapsamında olup projenin yeni olmayıp herkesçe bilinen bir veri işleme sisteminden başka bir şey olmadığını, böyle bir veri işleme sisteminin daha önce kendileri ve 3. Kişilerce uygulamasının olduğunu, buna göre davacının dayandığı gizlilik sözleşmesi hükümlerine göre gizliliğin ihlal edildiği iddiasının yerinde olmadığını ileri sürerek davacı iddialarına karşı çıkmıştır.
Davalı vekilince mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporları arasında çelişki bulunduğu, mahkemece raporlar arasındaki çelişkileri giderecek surette yeni bilirkişi raporu alınmaksızın hüküm kurulduğu ileri sürülerek karar istinaf edilmiştir. Yargılama sürecinde üç ayrı bilirkişi kurulundan rapor alındığı anlaşılmaktadır. HMK 282 maddesinde” Hakim bilirkişinin oy ve görüşünü diğer delillerle birlikte serbestçe değerlendirir” şeklinde düzenlenmiştir. İlk derece mahkemesince gerekçesi yazılmak suretiyle hüküm kurulduğu da gözetildiğinde davalı vekilinin bu yöndeki istinaf nedeni yerinde görülmemiştir.
Yargılama sürecinde ilk derece mahkemesince, davacı projesi ile davalının daha önce … promosyon kampanya sistemi ile ve yine daha önce …. Bankası promosyon sisteminde uygulandığını ileri sürdüğü promoson sistemlerinin karşılaştırılması suretiyle alınan özellikle 3. Bilirkişi kurulu rapor içeriğindeki tespitlere göre, Davacı tarafça gizlilik sözleşmesi konusu projenin daha önceden bilinip kullanıla gelen bir proje olduğu, davalının Milli Piyango İdaresi ile yaptığı anlaşma gereğince uyguladığı proje ile … A.Ş ve …Bankası A.Ş nin daha önce uyguladığı projelerin arasında özellik veya yenilik niteliği araz eder seviyede farklılık bulunmadığı, aynı mantık ve aynı iş akış yapısına sahip oldukları, işleyişlerinde ufak tefek değişikliklerin olabileceği ancak bu değişikliklerin yeni bir fikir ve buluş olarak da değerlendirilecek nitelikte olmadığı, uygulamalar arasındaki bu değişikliklerin umumun bildiği teknik detaylar olup yenilik içermediği, buna göre davacı projesinin daha evvelden bilinip kullanıla gelen proje olmasından ötürü davalı tarafından taraflar arasındaki gizlilik sözleşmesinin ihlali ve haksız rekabet hükümlerine aykırı olarak başka firmalara pazarlandığı şeklinde değerlendirilecek nitelik taşımadığı anlaşılmaktadır. Bu itibarla davacı vekilinin istinaf nedeni olarak ileri sürdüğü; müvekkilinin gizlilik sözleşmesine konu projesinin harcıalem olmayıp yeni ve eşsiz inovatif bir işmodeli projesi olduğu, davalının taraflar arasındaki gizlilik sözleşmesini ifşa ederek ihlal ettiği, davalının daha önce … ile yürüttüğü kampanyadaki proje ile dava dışı 3. Kişilerin daha önce kampanyalarında yürüttüğü projelerin kendi projeleri ile aynı nitelikte görülemeyeceği yönündeki istinaf nedenleri yerinde bulunmamıştır.
İlk derece mahkemesince konusunda uzman teknik bilirkişilerden oluşturulan bilirkişi kurullarından alınan raporlardaki tespitlere dayalı olarak kurulan hüküm ve gerekçesinde yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nun 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davacı tarafından yatırılan 85,70.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına,
3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 35,90.TL istinaf karar harcından istinaf eden davacı tarafından yatırılan 31,40.TL’nin mahsubu ile bakiye 4,50.TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Artan gider avansı varsa talep halinde yatıran tarafa iadesine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361/1. maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere 27/06/2018 tarihinde oy birliği ile karar verildi.