Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2017/994 E. 2018/287 K. 04.04.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2017/994
KARAR NO : 2018/287
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : İstanbul Anadolu 8. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ : 09/03/2017
NUMARASI : 2015/966 Esas – 2017/265 Karar
DAVA : İtirazın İptali( Emlak Komisyon Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ : 04/04/2018
İlk derece Mahkemesinde yapılan yargılama sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, taraflar arasında dava dışı …’na ait taşınmazın alım satımına ilişkin düzenlenen protokol uyarınca müvekkilinin 70.000,00 USD kaparo bedeli ödemesinin kararlaştırıldığını, müvekkilinin 27/08/2014 tarihinde 70.000,00 USD kaparo ödemesi yaptığını, ancak taşınmaz sahibinin satıştan vazgeçmesi ve sözleşme şartlarını yerine getirmemesi (bahçe istinat duvarını yapmaması) sebebiyle satışın gerçekleşmediğini, davalıdan kaparonun iadesinin talep edildiğini, davalının 21/10/2014 tarihinde müvekkili hesabına ‘kaparo bedeli’ açıklaması ile 50.000,00 USD gönderdiğini, ancak bakiye 20.000,00 USD’ yi iade etmediğini, kaldı ki protokolün resmi şekilde yapılmamış olması nedeniyle de geçersiz olduğunu, davalının sebepsiz zenginleştiğini, alacağın tahsili amacıyla başlatılan icra takibinin davalının haksız itirazı ile durduğunu ileri sürerek itirazın iptali ile takibin devamına, %20 icra inkar tazminatına karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile; davacının söz konusu satışla ilgili olarak müvekkiline 70.000,00 USD kaparo ödediğinin doğru olduğunu, ancak davacının çeşitli bahaneler ileri sürerek sözleşmeden caydığını, nitekim davacı ile satıcı arasında 13/09/2014 tarihinde alım satım cayma tutanağı düzenlendiğini, bu protokole göre gayrimenkulün hemen satılamaması durumunda satıcının 37.647,00 TL zararının kaparo bedelinden düşülerek 53.000,00 USD’nin geri ödenmesinin kabul edildiğini, davacının iyiniyetli olmadığını, zira 24/10/2014 tarihinde satıcıya gönderdiği ihtarda alıma hazır olduğunu belirtmişken aynı tarihte müvekkiline gönderdiği ihtarda satıcının satıştan vazgeçtiğini belirterek bakiye kaparo bedelini talep ettiğini, davacının bahane olarak gösterdiği istinat duvarının kendisi tarafından da yaptırılarak bedelinin satıcıdan talep edilebileceğini, yani sözleşmenin geçerliliğinin bu duvarın yaptırılmasına bağlı olmadığını, dava dışı satıcının 16/09/2014 tarihli ihtarından da taşınmazı satma niyetinde olduğunun anlaşıldığını, kaldı ki müvekkiline husumet yöneltilemeyeceğini, zira davacının bu taşınmazı satın almaktan vazgeçmesi üzerine müvekkiline başka bir taşınmaz satın almak istediğini söylediğini, müvekkilinin de alıcı ve satıcının daha fazla zarara uğramaması için taşınmazın 3. bir kişiye satılmasını ve 50.000,00 USD’nin davacıya iadesini sağladığını, davacının başka bir taşınmaz alacağı için 20.000,00 USD’nin müvekkilinde kalmasını istediğini, daha sonra dava dışı …’e ait villanın alımı için söz konusu 20.000,00 USD’nin davacının sözlü talimatı ile …’e 09/10/2014 tarihinde teslim edildiğini, ancak davacının bu alımdan da vazgeçtiğini, bu nedenle davacının muhatabının … olduğunu, 09/10/2014 tarihli sözleşmenin davacıya imzalatılmamış olmasının tamamıyla müvekkilinin taraflara olan güveninden kaynaklanmakta olduğunu savunarak davanın reddini ve kötüniyet tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 09/03/2017 tarih 2015/966 Esas – 2017/265 sayılı kararı ile, “Toplanan delillere göre; tarafların ve satıcının imzası bulunan alım-satım protokolü uyarınca alıcı davacının aracı kurum olan davalıya 27/08/2014 tarihinde 70.000,00 USD kaparo ödediği, ayrıca 15.000,00 USD+KDV hizmet bedeli ödemeyi kabul ettiği, satış/devir işlemlerinin en geç 10/09/2014 tarihine kadar yapılacağı, bu anlaşma imzalandıktan sonra alıcı gayrimenkulü almaktan vazgeçerse verdiği kaparo bedelini geri alamayacağı, satıcı vazgeçerse kaparo miktarını iade etmekle beraber kaparo bedeli kadar da ceza ödeyeceği, yine tarafların ve satıcının imzalarını taşıyan 13/09/2014 tarihli cayma tutanağında, davacının alım-satım protokolünde sözü edilmeyen duvarları da öne sürerek protokolden caymak istediği, ancak satıcının taşınmazın satılacağından bahisle bir takım krediler çektiği ve zararlarının oluştuğu, gayrimenkulün hemen satılamaması durumunda satıcının 37.647,00 TL zararını kaparo bedelinden düşerek 53.000,00 USD’yi geri ödemeyi kabul ettiği, taşınmazın hemen satılması halinde ise 17.000,00 USD’nin de alıcıya iade edileceğinin belirtildiği, dolayısıyla artık sözleşmeden hangi tarafın caydığının bir öneminin kalmadığı, zira bu tutanak ile kaparo iade şartlarının yeniden düzenlendiği, kaldı ki alım-satım protokolünün resmi şekilde yapılmamış olması nedeniyle de geçersiz olduğu ve verilen tutarların iadesinin gerektiği, bunun yanında davalı tarafın gerek davacıya hitaben düzenlenen 26/11/2014 tarihli ihtarında gerekse bu davada sunduğu dilekçelerinde sözleşmeden cayan tarafın davacı olmasına rağmen kendilerinin iyiniyetli davranarak taşınmazın üçüncü bir şahsa satışını ve kaparonun davacıya iadesini sağladıklarını, ancak davacının başka bir taşınmaz satın almak istediğini bildirmesi üzerine kaparonun 20.000,00 USD’sinin davacıya iade edilmediğini, daha sonra davacının sözlü talimatıyla ihbar olunan taşınmaz maliki …’e 09/10/2014 tarihli sözleşme ile teslim edildiğini, ancak davacının …’in taşınmazını da almaktan vazgeçtiğini, dolayısıyla davacının muhatabının … olduğunu savunduğu, bu durumda tellallık hizmet bedelinden kaynaklanan bir uyuşmazlığın bulunmadığı, uyuşmazlığın alım-satım protokolü uyarınca davalıya ödenen, 13/09/2014 tarihli cayma tutanağı ile satıcı uhdesine geçip daha sonra tekrar davalıya iade edildiği anlaşılan kaparo bedelinin alıcıya iadesi isteminden kaynaklandığı, davalı tarafın dilekçelerinde 09/10/2014 tarihli sözleşmenin dosyaya sunulduğu belirtilmişse de dosyaya bu sözleşmenin sunulmadığı, ancak davalı vekilinin 07/12/2016 havale tarihli dilekçesinde açıkça bu sözleşmede davacı imzasının bulunmadığı belirtildiğinden davacıyı bağlamayacak olması nedeniyle incelenmesine gerek görülmediği, dolayısıyla davalının dava konusu bakiye kaparo bedelinin davacı talimatıyla dava dışı mülk sahibine verildiği yönündeki savunmasını yazılı delille ispat etmesi gerektiği, ancak ispat edemediği, bu hususun tanıkla ispatı mümkün olmadığından davalı tarafça da muvafakat edilmeyen tanık dinletme talebinin yerinde görülmediği, yine davalının delil listesi 7-8-9 nolu delillerin davanın esasına bir etkisinin olmayacağı kanaatine varıldığından usul ekonomisi de dikkate alınarak celbine gerek görülmediği, savunmasını ispat edemeyen davalının yemin deliline dayandığı, 15/12/2016 tarihli duruşmada yemin teklifinde bulunulup bulunulmayacağına dair beyanda bulunulması ve yemin metninin sunulması hususunda davalı tarafa 2 haftalık kesin süre verildiği, ancak davalı tarafın kesin sürede herhangi bir beyanda bulunmadığı ve yemin metni sunmadığı, kesin sürenin dolmasından çok sonra duruşmaya 3 gün kala sunulan yemin metninin ise kabul görmediği, zira kesin sürenin sonuçlarının davacı lehine kazanılmış hak oluşturduğu, davacı tarafın da son celse süresinde beyan edilmeyen yemini kabul etmediklerini bildirdiği, dolayısıyla davacının alacak iddiasında haklı olduğu” gerekçesiyle davanın kabulüne, ayrıca alacağın likit olması nedeniyle davacı lehine icra inkar tazminatına hükmedilmiş verilen karara karşı davalı vekili tarafından istinaf talebinde bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesi ile, Davacının bir taşınmaz almak istediğini belirterek müvekkili şirkete başvurduğunu, müvekkilinin de portföyünde bulunan … parsel …-… paftada bulunan müstakil villayı davacıya gösterdiğini, davacıyla yapılan birden fazla görüşme sonucunda müvekkilinin alıcı davacı ile satıcı …’nu bir araya getirerek 27.08.2014 tarihinde alım satım protokolü imzalandığını, bu protokolde satıcının taşınmazı 1.015.000 USD bedelle satmayı alıcı davacının da bu bedel üzerinden almayı kabul ettiğini, bu satışla ilgili olarak alıcı tarafın müvekkili şirkete 70.000 USD kaparo ödediğini, Davacı ile satıcı … ve müvekkili arasında 13.09.2014 tarihli cayma tutanağı düzenlendiğini, davacının bu protokolle satıştan kendisinin caymak istediğini belirttiği, cayma sebebiyle satıcıyı zarara uğrattığını kabul ve beyan ederek satıcının uğradığı zarar olan 17.000 USD’ yi kaparo bedelinden düşürülmesini kabul ettiğini, Davacının taşınmazı almaktan vazgeçmesi üzerine müvekkilinin de alıcı davacının ve satıcının daha fazla zarara uğramaması için söz konusu taşınmazın başka bir kişiye satılmasını sağladığı ve iyiniyetli çabaları ve satıcı … ile yaptığı görüşmeler neticesinde kaporanın 50.000 USD’sinin alıcı davacıya ödenmesini sağladığını, bunun üzerine davacı tarafa 50.000 USD 21.10.2014 tarihinde ödendiğini, Müvekkilinin, davacı tarafın talebi doğrultusunda yeni bir villa araştırılmaya başlandığı ve … Mahallesi … – pafta …-…, … parselde yer alan …’e ait villanın alımı için 20.000 USD’nin (70.000 USD’den kalan) davacının sözlü talimatı ile …’e 09.10.2014 tarihinde teslim edildiğini, ancak davacı tarafın bu alımdan da vazgeçtiğini, bu nedenle davacının muhatabı … olup davanın husumetten reddi gerektiğini, Davacı tarafın müvekkili uhdesinde bulunmayan bedel için icra takibi yapmasının tek sebebinin, çelişkili ve haksız eylemlerinin neticelerinden ve en önemlisi de hizmet bedellerinden kurtulmak olduğunu, İhbar olunan … ile imzalanmış olan 09.10.2014 tarihli ‘Alım-Satım Protokolünün ihbar olunan …’in imzasını taşıması nedeniyle 20.000 USD’nin alımı yönünden yazılı belge niteliğinde olduğunu, bu yazılardan da anlaşılacağı üzere …’in bu belgeyi imzalaması onun bu belgede bahsedilen parayı aldığını kabul ettiği anlamına geldiğini, İleri sürerek, istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucu kaldırılmasına, yeniden yargılama yapılarak davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME VE DEĞERLENDİRME: Dava, davalının aracılık ettiği 27/08/2014 tarihli alım-satım protokolü uyarınca alıcı davacı tarafından aracı olan davalıya ödediği 70.000,00 USD kaparonun iadesi istemiyle başlatılan icra takibine itirazın iptali istemine ilişkin olup, ilk derece mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiş, verilen karara karşı davalı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. Tarafların ve satıcının imzası bulunan alım-satım protokolü uyarınca alıcı- davacının aracı kurum olan davalıya 27/08/2014 tarihinde 70.000,00 USD kaparo ödediği, sözleşme konusu taşınmazın devir işlemlerinin sözleşmede belirtilen 10/09/2014 tarihine kadar yapılmadığı, yine tarafların ve satıcının imzalarını taşıyan 13/09/2014 tarihli cayma tutanağında da, davacıdan aldığı 70.000 USD kaparonun 50.000 USD’sini iade ettiği ancak bakiyesini iade etmediği tarafların kabulündedir. Davalı 70.000 USD kaparoyu aldığını kabul etmekte, 50.000 USD sini iade ettiğini ancak bakiye 20.000 USD sini ise; davacının talimatı ile yine davacının satın almak istediği başka bir taşınmazın alımı için dava dışı …’ e kaparo olarak verdiğini savunmakta olup, bu husustaki ispat yükü davalı üzerindedir. Davalı, davacı ile dava dışı … arasında 09/10/2014 tarihli bir sözleşme yapıldığını ve bu sözleşme kapsamında 20.000 USD’ yi dava dışı …’ e ödediğini iddia etmiş ise de; varlığını iddia ettiği sözleşmeyi dosyaya sunamadığı gibi 07/12/2016 havale tarihli dilekçesinde açıkça bu sözleşmede davacının imzasının bulunmadığı kabul edildiğinden böyle bir sözleşmenin davacıyı bağlaması mümkün değildir. Dolayısıyla davalının dava konusu bakiye kaparo bedelinin davacının talimatıyla dava dışı mülk sahibi …’ e verildiği yönündeki savunmasını yazılı delille ispat etmesi gerektiği, ancak ispat edemediği, bu hususun tanıkla ispatı da mümkün olmadığından ve davalı tarafça da tanık dinletme talebine muvafakat edilmediğinden tanık dinlenilmesinin mümkün olmadığı, ayrıca ispat yükü üzerinde olan davalı tarafa verilen kesin süreye rağmen süresi içerisinde yemin teklif edilip edilmeyeceği hususunda beyanda bulunulmadığı anlaşılmakla; ilk derece mahkemesinin kabul ve gerekçesine göre yerinde görülmeyen davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir. İhbar olunan … vekilinin 08/05/2017 tarihli istinaf talebi niteliğindeki dilekçesinin istinaf defterine kaydedilmediği ve istinaf harcının da yatırılmadığı ayrıca, ihbar olunan …’ e karşı husumet yöneltilerek açılan bir dava bulunmadığı, mahkemece verilen kararda da ihbar olunan sıfatı ile karar başlığında gösterildiği ve aleyhine herhangi bir hüküm de tesis edilmediği anlaşıldığından, ihbar olunan …’ in süresinde usulünce yapılmış istinaf istemi bulunmadığı gibi, ihbar olunanların hükmü istinaf etmekte hukuki yararı da olmadığından, ihbar olunan … vekilinin istinaf isteminin reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nun 353/1-b/1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-İhbar olunan … vekilinin istinaf başvurusunun usulden REDDİNE, 3-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davalı tarafından yatırılan 85,70 TL İstinaf Kanun Yoluna Başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 4- Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 3.047,86 TL harçtan istinaf eden davalı tarafından peşin olarak yatırılan 762,00 TL (31,40TL + 730,6TL) harcın mahsubu ile bakiye 2.285,86 TL’ nin davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 5- İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden davalı üzerinde bırakılmasına, 6- Artan gider avansı varsa yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’ nın 361/1. maddesi gereğince tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’ da temyiz yolu açık olmak üzere 04/04/2018 tarihinde oy birliği ile karar verildi.