Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2017/955 E. 2018/399 K. 02.05.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2017/955 Esas
KARAR NO : 2018/399 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : BAKIRKÖY 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI : 2014/361 Esas 2017/681 Karar
TARİH : 19/07/2017
DAVA : Alacak
KARAR TARİHİ : 02/05/2018
İlk derece Mahkemesinde yapılan yargılama sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ:
Davacı vekili dava dilekçesi ile, kurumca yaşlılık aylığı bağlanan …’nin 16.12.1990 tarihinde vefat etmiş olmasına rağmen kızı …’nun vekaleti ile 15.01.1991 tarihinden 21.4.2006 tarihine kadar ölü annesinin maaşını çektiğini, toplamı 9.909,13.TL olduğunu, daha sonra mahsup ve ödemeler sonucu 7,316,53.TL asıl 12.703,99.TL işlemiş faiz, 5,00.TL tebligat masrafı olmak üzere 20.025,52.TL’nin tahsili için davalı banka aleyhine Bakırköy … İcra Müdürlüğünün .. . numaralı icra dosyası ile takibe geçildiğini ileri sürerek, davalı banka ile kurum arasında imzalanan protokoller gereği kurumun uğradığı zarardan davalı banka ile kurum arasında imzalanan protokeller gereğin kurumun uğradığı zaradan davalı banka geçersiz vekaletnameyi kullanan … ile müşterek ve müteselsilen sorumlu olduğundan bahisle davalı bankanın 7.316,53.TL asıl, 15.1.1991-31.08.2007 tarihleri arasında işlemiş faiz 12.703.99.TL faiz, 5.00.TL masraf olmak üzere toplam 20.025.52.TL’nin 31.08.2007 tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesi ile, yetki itirazında bulunduklarını, yetkili mahkemenin Ankara Mahkemeleri olduğunu, dava konusu …nin 26.12.1990 tarihinde vefat ettiğini, kızı …nun 21.4.2005 tarihine kadar yaşlılık aylığını vekaletname ile çektiğini, bu ödemelerden müvekkili bankanın sorumlu olmadığım, hesabın açılış tarihinin 25.6.1996 olduğunu, davacı kurumun talimatı ile ölü kişi adına hesap açıldığını, bu sebeple bu tarihe kadar yapıldığı iddia edilen ödemelerden sorumlu olmadıklarını, daha sonra hesabın 24.11.1997 tarihinde iptal edildiğini, ancak davacı kurum tarafından 28.9.1998 tarihine kadar maaş yatırılmaya devam edildiğini, bu tarihte hesabının yeniden iptal edildiğini, bu tarihten sonra 3 yılı aşkın süre hesabın hareketsiz kaldığını, daha sonra biriken miktarın Ankara Merkez Şubesine SGK hesabına havale edildiğini, ancak bu talimata rağmen daha sonraki tarihlerde de maaş yatırılmaya devam edildiğini, 10.03.2004 tarihinde hesap hareket görmediğinden SGK’nın Ankara Merkez Şubesine paranın iade edildiğini, görüldüğü gibi müvekkil bankama davacı kurum arasında yapılan protokoller gereği ödeme yapılmış olup para ödemelerinde aracı kurum olup SGK’nın talimatı olmaksızın ödeme yapılmadığını, öncelikte ölü kişi adına hesap açtıran davacı kurunum maaşın tahsis aşamasında davalı üzerine düşen yükümlülüğün yerine getirilmediğini, bu nedenle zararın oluşmasında davacı kurumun kusuru yanında dolandırıcılık kastı ile hareket eden Meral Ahmetoğlu’nun da kusuru bulunduğunu, müvekkil bankanın sorumlu tutulamayacağını savunarak, açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:
İlk Derece Mahkemesi 19/07/2017 tarih 2014/361 Esas 2017/681 sayılı kararında;
“Dava, cevap dilekçeleri, Bakırköy …İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı takip dosyası, Bakırköy 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2010/184 esas sayılı dava dosyası, Bakırköy …İcra Müdürlüğünün … esas sayılı takip dosyası, Bakırköy 7.Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2007/254esas sayılı dava dosyası, bilirkişi raporları ve tüm dosya kapsamı… vs.
Dava oluşan zarar nedeniyle zararın tahsiline yöneliktir.
Hesap sahibi müteveffa … 16.12.1990 tarihinde vefat etmiştir davalı bankaca hesabın açılış tarihinin 25.06.1996 olduğunu ölü kişi adına hesabın açıldığını ancak hesap hareketliliği olmaması nedeniyle 24.11.1997 yılında hesabın iptal ediliğini daha sonra da 28.9.1998 tarihine kadar davacı kurumun maaş yatırmaya devam ettiğini hesapta biriken 8.201.389.388.TL’nin davacı kuruma iade edildiğini (havale edildiğini) belirtmiştir.
Yaptırılan bilirkişi incelemesinde de belirtildiği gibi davalı banka hesabının 25.6.1996 tarihinde açıldığı 1990 tarihinde vefat eden adına banka hesabını açmakta davacı tarafın kusurlu bulunduğu, ancak bankanın da ölü kişi adına hesap açmakta davacı kadar kusurlu olduğu, (vefat etmiş olmasına rağmen kızı …’nun vekaleti ile 15.01.1991 tarihinden 21.4.2006 tarihine kadar ölü annesinin maaşını çekmesi nedeniyle), böylelikle davacı kurumun 9581,90.TL zarara uğradığı bu zarar nedeniyle hak ve nesafet olayın oluşunda davacının kusurunun takdiren %50 olarak belirlenmesi…”gerekçesi ile,
Davanın kısmen kabulüne, davalı bankanın (9.581,90.TL tazminattan, mahkemece davacı tarafın kabul edilen %50 mutarafık kusur indirimi yapıldıktan sonra) 4.790,95TL tazminatın, davalı bankadan tahsili ile davacı kuruma ödenmesine,
Kusur oranı gereğince asıl olacak olan (1.497,23.TL’sına davacının %50 mutarafık kusur indirimi yapıldıktan sonra) 748,61.TL ‘sına dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiz uygulanmasına, karar verilmiş ve karara karşı taraf vekilleri tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davacı vekili istinaf dilekçesi ile,
Davalının, sözleşme ile üzerine yüklendiği hak sahiplerinin hayatta olup olmadığını her yıl kontrol yükümlülüğünü yerine getirmediğini,
Davalının, sözleşmeyle yüklendiği bu yükümlülüğü yerine getirseydi işbu zararın doğmamış olacağını, dosyada bulunan 12/02/2014 tarihli detaylı bilirkişi raporunda açıkça “somut olayda davalı bankanın TBK’nun 49,66,116 ve 506. maddelerine (mülga BK.nun 41,45,100 ve 390.) maddelerine göre tam kusurlu ve sorumlu bulunduğu” tespiti yapıldığını, buna rağmen müvekkili kurumun %50 müterafik kusurlu olduğundan bahisle davanın kısmen kabulüne karar verilmesinin usul ve yasalara, protol/sözleşmeye, bilirkişi raporuna, bankanın basiretli bir tüccar gibi hareket etme yükümlülüğüne, ve tüm dosya kapsamına aykırı olduğunu,
Mahkeme tarafından dava tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte tahsiline karar verildiğini, ancak 5510 sayılı Kanunun 96. maddesinin yersiz ödemelerin geri alınmasını düzenlerken hangi tarihlerden itibaren faiz işletileceğini de belirttiğini, olaya bu özel kanunun uygulanması gerektiğini, buna göre yersiz ödemelerin, “a) Kasıtlı veya kusurlu davranışlarından doğmuşsa, hatalı işlemin tespit tarihinden geriye doğru en fazla on yıllık sürede yapılan ödemeler, bu ödemelerin yapıldığı tarihlerden,… itibaren hesaplanacak olan kanunî faizi ile birlikte, … geri alınır.” şeklinde belirtildiğini ve kararın bu yönüyle de usul ve yasalara aykırı olduğunu,
İleri sürerek, istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucu mümkünse düzeltilerek onanmasına, aksi takdirde bozularak iadesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili istinaf dilekçesi ile,
İlk derece mahkemesi kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu,
Özetle, 8.084,67.TL işlemiş faiz alacağından %50 kusur indirimi ile 4.042,33.TL işlemiş faiz alacağına hükmedilmesi gerekirken, işlemiş faiz alacağına tazminat denilerek asıl alacak miktarı eklenerek hatalı hüküm kurulduğunu,
Ayrıca davacı tarafın her ne kadar 26/11/2010 tarihinde açmış olduğu dava ile 15/01/1991 ile 21/04/2005 tarihleri arasında yapılan işlemler dolayısı ile müvekkilinden alacaklı olduğu iddiası ile dava açmış ise de, yapılan yargılamada dava konusu işlemlerin 25/06/1996 ile 24/05/1999 tarihleri arasını kapsadığının tespit edildiğini, dolayısı ile davanın 26/11/2010 tarihinde açıldığından iddia edilen alacak kabul anlamına gelmemek kaydı ile zamanaşamına uğradığından davanın bu yönden de reddi gerektiğini,
Davanın kısmen kabulüne ilişkin kararın hatalı olduğunu, müvekkili bankaya %50 muterafık kusur isnat edilemeyeceğini, davaya karşı beyanları ve cevap dilekçesinde ayrıntılı olarak belirtildiği üzere kusurun tamamen davacı kuruma ait olduğunu,
Davacının kendi kusurundan kendisinin sorumlu olduğunu, hiç kimsenin kendi kusurundan kaynaklanan bir olayın sorumluluğunu karşı tarafa yükleyemeyeceğini, bunun hukuk sisteminin en temel prensibi olduğunu, bu nedenle müvekkili banka aleyhine %50 muterafık kusura hükmedilmesinin hatalı olduğunu,
Ayrıca davacı kurumun iddia edilen zararının oluşmasında davacı kurumun kusurunun yanında, dolandırıcılık kastıyla hareket eden …’nun kusurunun da bulunduğunu, davacının uğradığını iddia ettiği zararının müvekkilinde değil müteveffanın vekili olan …’ndan talep etmesi gerekirken husumeti müvekkiline yönetmesinin ve mahkemenin davayı husumet yönünden reddetmesi gerekirken müvekkili aleyhine hüküm kurmasının hatalı olduğunu,
İleri sürerek, istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucu kaldırılmasına, lehlerine mahkeme masrafları ve vekalet ücretinin takdirine, icranın geri bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER :
Bakırköy 5. Asliye Ticaret Mahkemesi 2014/361 Esas 2017/681 Karar sayılı dosyası kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ:
Davacı vekili, müvekkili kurumdan yaşlılık aylığı alan …’nin 29.09.1990 tarihinde öldüğü halde kızı…’lu tarafından vekaletname ile 15.01.1991 tarihinden 21.04.2005 tarihine kadar maaş ödenmesine devam edildiğini, kurum zararından taraflar arasındaki protokolün 4.7 ve diğer maddelerinde belirtilen yükümlülüklerine aykırı davranan davalı bankanın sorumlu olduğunu ileri sürerek, 7.316,53 TL asıl alacak 12.703,99 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 20.025,52 TL’nin asıl alacak tutarının 31.08.2007 tarihinden itibaren işleyecek faizi ile davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir. İlk derece mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, her iki taraf vekilince karar istinaf edilmiştir.
Her ne kadar davalı vekilince istinaf dilekçesinde zaman aşımı definde bulunulmuşsa da HMK 357/1 maddesi uyarınca ilk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunmalar dinlenemeyeceğinden davalı vekilinin bu yöndeki istinaf nedeni yerinde değildir.
Yargıtay 11.H.D. 2012/6650 E. 2013/6141 K. 28.03.2013 tarihli emsal karar içeriği de gözetildiğinde;
Davacının 29.09.1990 tarihinde öldüğü ihtilafsız olan sigortalısının maaşının 25.06.1996 tarihinden 24.05.1999 tarihleri arasında ATM ve şubeden nakit olmak üzere çekildiği, taraflarca imzalanmış olan ve işlem tarihleri bakımından uygulanması gereken 27.09.1984 tarihli protokolde her ne kadar ATM kartı kullanılarak ödeme yapılması hususunda bir düzenleme yer almamış ise de anılan protokolün ödemeler başlıklı 6’ncı maddesinde “ödemelerin, bizzat emekli sigortalının kendisine veya onu temsil eden kayyum veya vekiline, bankanın cari usulüne göre kimlik tespitinden sonra yapılacağı”, 7’nci maddesinde “kayyum veya vekile yapılacak ödemelerde asıl hak sahibinin sağ olduğuna dair yılda iki kez, Mayıs ve Kasım aylarında muhtarlık ilmuhaberi isteneceği” hükmüne yer verildiği anlaşılmaktadır.
Öte yandan, taraflar arasında daha sonra 15.12.2000 tarihinde imzalanan protokolün 4.7 maddesinde de “gelir ve aylıkları veli, vasi kayyum veya vekiline ödenen emekli , dul ve yetimlerin gelir ve aylık alma koşullarının devam edip etmediğinin saptanması amacıyla , Banka şubelerince her yıl Kasım aylarının ödenmesi sırasında “yoklama belgesi” alınır. Yoklama işlemleri 25.06.1996 tarih 22677 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 4 seri no’ lu “Sigortalı Hesapları Gelir/ Aylık Bağlama ve Genel Tebliği’ nde yer alan usul ve esaslar doğrultusunda yürütülecektir.” şeklinde hüküm altına alınmıştır. Sigortalılarına ait birçok kayıt ve bilginin kendisinde olduğu düşünülürse hak sahiplerinin sağ olup olmadığını denetlemenin öncelikle davacı kurumun sorumluluğunda olduğu kabul edilmelidir. Davacı kurumdan yaşlılık aylığı alan …’nin 1333 doğumlu olduğu gözetildiğinde somut uyuşmazlıkta davacının anılan yükümlülüklerine aykırı davrandığı anlaşılmaktadır. Ancak, taraflar arasındaki protokol hükümleri uyarınca davalı bankanın da ödeme yaparken kimlik tespiti yaptığı, her yıl Mayıs ve Kasım ayında sigortalının muhtarlık ilmuhaberini istediği ve diğer yükümlülükleri yerine getirdiği iddia ve ispat olunmamıştır. Bu durumda, ilk derece mahkemesince, yukarıda yapılan açıklamalar doğrultusunda davalı Bankanın anılan her iki protokolden doğan sorumluğunu yerine getirmediği ilke olarak kabul edilerek, davacı kurumun da emeklisinin sağ olup olmadığını denetlemedeki ihmalinin ve maaş tahakkuk ettirmesinin ancak müterafik kusur olarak değerlendirilebileceği nazara alınarak ve tarafların müterafık kusuru yönünden takdirini kullanarak her iki tarafın % 50 şer kusur oranıyla sorumlu olduğunun kabulünde yasaya aykırılık bulunmamatadır. Bu nedenle her iki taraf vekilinin ilk derece mahkemesince müvekkillerine müterafık kusur yüklenmesinin doğru olmadığı yönünde ileri sürdükleri istinaf nedenleri yerinde değildir.
Davalı vekilince ilk derece mahkemesince 05.09.2016 Tarihli bilirkişi raporundaki hesaplama doğrultusunda kurulan hükümde, asıl alacak ile faizi yönünde hüküm kurulurken hata yapıldığı ileri sürülerek, davacı vekilince ise hükümdeki faizin yürütülme tarihinin hatalı belirlendiği ileri sürülüp karar istinaf edilmiştir.
İlk derece mahkemesince 05.09.2016 tarihli bilirkişi hesaplaması doğrultusunda; Davanın kısmen kabulüne, davalı bankanın (9.581,90.TL tazminattan, mahkemece davacı tarafın kabul edilen %50 mutarafık kusur indirimi yapıldıktan sonra) 4.790,95.TL tazminatın, davalı bankadan tahsili ile davacı kuruma ödenmesine, kusur oranı gereğince asıl olacak olan (1.497,23.TL’sına davacının %50 mutarafık kusur indirimi yapıldıktan sonra) 748,61.TL ‘sına dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiz uygulanmasına, karar verilerek hüküm kurulmuştur.
Hükme esas alınan 05.09.2016 tarihli bilirkişi raporunda davacının davadaki faiz alacağı talebi yönünden dava tarihine kadar işlemiş ve talep edilebilecek faiz tutarının hesaplandığı dikkate alındığında davacı vekilinin hüküm altına alınan asıl alacak tutarına faiz yürütülme tarihine yönelik istinaf başvurusu yerinde değildir.
Davacı tarafından müterafık kusur kapsamında ve davacıya iade edilen tutarlar mahsup edildiğinde davalıdan talep edebileceği hesaplanan ve davalı tarafından 25.06.1999 – 24.05.1999 tarihleri arasında yapılan ödemelere ilişkin asıl alacak tutarı 1.497,23 TL olup, dava tarihine kadar işleyen yasal faizinin ise 8.084,67 TL olduğu anlaşılmaktadır. Bu nedenle davalı vekilinin bu yönden hükme yönelik istinaf başvurusunun kabulü ile tarafların %50 oranında müterafık kusurları da dikkate alınarak, ilk derece mahkemesi kararının HMK 353/1-b2 maddesi uyarınca kaldırılarak” davanın kısmen kabulü ile; 748,61 TL asıl, 4.042,34 TL işlemiş faizi olmak üzere toplam 4.790,95 TL davacı alacağının, asıl alacak tutarı 748,61 TL si yönünden dava tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, fazla taleplerin reddine” şeklinde düzeltilerek dairemizce hüküm kurulması gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
A-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
B-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KISMEN KABULÜ ile, Bakırköy 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 19/07/2017 tarih 2014/361 Esas 2017/681 sayılı kararının HMK 353/1-b2 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, dairemizce esas hakkında yeniden hüküm kurularak,
1-Davanın KISMEN KABULÜ ile; 748,61.TL asıl alacak, 4.042,34.TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 4.790,95.TL davacı alacağının, asıl alacak tutarı 748.61.TL’si yönünden dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline,
2-Fazlaya ilişkin talebin reddine,
3-Alınması gereken 327,27.TL harcın davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
4-Davacı tarafından yapılan 1.100,00.TL bilirkişi gideri ve 205,35.TL posta – tebligat gideri olmak üzere toplam 1.305,35.TL yargılama giderinin kabul ve red oranına göre (% 24 kabul) 992,06.TL’lik kısmının davacı taraf üzerinde bırakılmasına, geri kalan 313,29.TL yargılama giderinin davalıdan tahsili ile davacı tarafa verilmesine,
5-Davalı tarafından yapılan 400,00.TL bilirkişi gideri ve 75,00.TL tebligat – posta gideri olmak üzere toplam 475,00.TL yargılama giderinin kabul ve red oranına göre (% 76 red) 114,00.TL’lik kısmının davalı taraf üzerinde bırakılmasına, geri kalan 361,00.TL yargılama giderinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
6-Davacı kendisini vekille temsil ettirmiş olduğundan karar tarihinde yürürlükte olan AAÜT uyarınca 2.180,00.TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
7-Red edilen kısım üzerinden davalı kendisini vekille temsil ettirmiş olduğundan karar tarihinde yürürlükte olan AAÜT uyarınca 2.180,00.TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
8-İstinaf yönünden davacı kurum harçtan muaf olduğundan harç alınmasına yer olmadığına,
9-İstinaf yönünden Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davalı tarafından yatırılan 85,70.TL başvuru harcının hazineye gelir kaydına, 81,80.TL istinaf karar harcının talep halinde davalıya iadesine
10-İstinaf eden davalı tarafından sarfedilen 41,60.TL istinaf posta giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
11-Artan gider avansı varsa yatıran tarafa iadesine,
12-Kararın ilk derece mahkemesi tarafından taraflara tebliğe gönderilmesine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 02/05/2018 tarihinde HMK’ nun 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.