Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2017/942 E. 2018/366 K. 25.04.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2017/942 Esas
KARAR NO : 2018/366 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : İSTANBUL 16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI : 2015/1187 Esas 2017/337 Karar
TARİH : 26/04/2017
DAVA : Tazminat (Sigorta Ödemesine Dayanan Rücuen)
KARAR TARİHİ : 25/04/2018
İlk derece Mahkemesinde yapılan yargılama sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ:
Davacı vekili dava dilekçesi ile, müvekkili sigortalısı … A.Ş.’ye ait emtianın davalı tarafça taşınması sırasında aracın park halinde bulunduğu anda emtianın bir kısmının çalındığını, bu nedenle sigortalıya ödeme yapıldığını ileri sürerek, zararın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesi ile, aracın arızalanması neticesinde yol kenarına çekildiğini, şoförün araç içerisinde uyuduğu sırada sprey ile bayıltılarak emtiaların bir kısmının çalındığını, buna ilişkin polis tutanağı bulunduğunu, CMR hükümlerinde belirtilen sorumluluktan fazlasının müvekkiline yüklenemeyeceğini savunarak, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:
İlk Derece Mahkemesi 26/04/2017 tarih 2015/1187 Esas 2017/337 sayılı kararında; “İddia ve savunma ışığında mahkememizce yapılan yargılama neticesinde tüm dosya kapsamından;
Davacı … şirketinin dava dışı sigortalısı ….San.Aş’ ye ait 43 kap ve 22157 kg bakır telin davacı şirket tarafından … poliçe numaralı Nakliyat Emtia Sigortası Poliçesi ile sigortalandığı, emtianın Türkiye’ den Bulgaristan’ a nakli sırasında hırsızlık sonucu 1894 kg kısmının çalındığı, hasarın bu şekilde meydana geldiği, davacı tarafından dava dışı sigortalısına 35.754,00 TL hasar tazminatının 29/12/2015 tarihinde ödendiği, bu ödemenin davalıdan tahsili istemiyle eldeki davanın açıldığı anlaşılmaktadır. Bu hususlarda taraflar arasında ihtilaf bulunmamaktadır. Taraflar arsındaki ihtilafın özü, sigortalı emtianın nakli sırasında meydana gelen hırsızlık olayında ve hasarın oluşumunda davalının kusurunun ve sorumluluğunun bulunup bulunmadığı hususlarında toplanmaktadır. Mahkememizce dosya bilirkişiye tevdi edilerek rapor aldırılmış, rapor mahkememizce doya içeriğine uygun bulunarak hükme esas alınabilir kabul edilmiştir. Dosyada mevcut 14/02/2017 tarihli heyet bilirkişi raporunda, nakliye sözleşmesine konu emtianın taşınması sırasında meydana gelen hırsızlık olayında, davalı taşıyıcının sorumluluğunun bulunduğu ve dolayısıyla meydana gelen hasardan sorumluluğunun bulunduğu, tespitine yer verilmiştir. Dosya kapsamından, zararlandırıcı hırsızlık eyleminin meydana gelmesinde davalı taşıyıcının taşıma sırasında gerekli dikkat ve özenin göstermediği, gerekli tedbirleri almadığı, nakliyeye konu emtianın sadece branda ile örtülmüş bir şekilde sürücünün araç içerisinde uyumaktayken hırsızlığın meydana geldiği, anlaşılmaktadır. Bu itibarla meydana gelen hasardan davalının sorumlu bulunduğu anlaşılmaktadır. Davacı … şirketi meydana gelen hasar nedeniyle sigortalısına hasar ödemesi yapmış ve Türk Ticaret Kanunun 1472.maddesi kapsamında onun haklarına halef olarak eldeki davayı açmıştır. Davaya konu taşıma eyleminin, Türkiye’ den Bulgaristan’ a ve karayoluyla yapıldığı, bu itibarla olayda CMR hükümlerinin uygulanması gerektiği kabul edilmiştir. CMR Konvansiyonunun 17/1 maddesine göre taşıyıcı, eşyanın kendisi tarafından teslim alındığı tarih ile gönderilene teslim ettiği tarih arasındaki uğradığı hasar ve ziyandan sorumludur. CMR Konvansiyonunun 17/2, 18.maddelerine göre ise, taşıyıcının hasar ve ziyanın, kaçınamayacağı ve sonuçlarını önleyemeyeceği bir olaydan veya taşıtanın talimatından kaynaklandığını ispat etmek suretiyle, sorumluluktan kurtulabileceği hükmünü içermektedir. Somut olayda davalı meydana gelen ziyanın, kendisinin sonuçlarını önleyemeyeceği bir olaydan kaynaklandığını ispat edememiştir. Yukarıda değinildiği üzere davalı taşıyıcı her ne kadar hırsızlık olayına engel olamayabilecek ise de bu olayın sonuçlarını engelleyebilme imkanına sahip olup, emtiayı daha güvenli bir şekilde muhafaza edip taşıyabilecekken bunu yaptığını ispat edememiştir. Bu itibarla davacının ödediği tazminatın davalı tarafça davacıya ödenmesi gerektiği takdir ve sonucuna ulaşılmıştır. Diğer yandan davacı tarafça bu miktarın rücu yoluyla davalı taraftan dava tarihinden önce talep edildiği ve bu bağlamda davalının temerrüte düştüğüne dair davacı tarafça dosyaya sunulmuş bir belge bulunmamaktadır. Bu itibarla davalının ödeme yükümlülüğünün dava tarihi itibariyle başlaması gerektiği sonucuna ulaşılmıştır…”gerekçesi ile,
Davanın kabulü ile 35.754,54.TL tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine karar verilmiş ve karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davalı vekili istinaf dilekçesi ile,
Dava konusu hasarın müvekkilinin önlemesi mümkün olmayan bir halden meydana geldiğinden, müvekkilinin meydana gelen zarardan sorumlu tutulmasının mümkün olmadığını,
Olay Yeri İnceleme Raporu ve şoför beyanları ile sabit olduğu üzere, dava konusu zarar, emtianın yüklü olduğu aracın şoförünün bayıltılarak gasp edilmesi neticesinde vuku bulduğunu, aracın şoförünün kimliği belirsiz kişi ya da kişiler tarafından bayıltılarak gasp edilmesinin taşıyıcının önlemesi mümkün olmayan hallerden olduğunu, Yargıtay içtihatlarında hüküm altına alındığı üzere, gasbın CMR m. 17/2 uyarınca taşıyıcının kaçınamayacağı, engellemesi mümkün olmayan haller arasında olduğunu, bu hususun, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 11/01/2017 tarihli 2016/50 E. 2017/189 K. sayılı kararında açıkça ifade edildiğini,
Şoförün araç içerisinde uyuması esnasında araçtaki emtianın çalınmasının da Yargıtay içtihatları ışığında, CMR m. 17/2 uyarınca taşıyıcının engellemesi mümkün olmayan haller arasında kabul edildiğini, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, 27/06/2013 tarihli 2013/9742 E. 2013/13397 K. sayılı kararında bu hususun belirtildiğini,
Yargıtay içtihatları ışığında, meydana gelen gasp olayının müvekkili açısından CMR tahtında mutlak sorumsuzluk hali teşkil ettiğini, dava konusu olayda fiili taşıyıcının şoförü, araçta meydana gelen arızadan dolayı yol kenarında bekleme yapmak zorunda kaldığını, elektronik ya da mekanik araçların arıza yapmasının hayatın kaçınılmaz parçası olduğunu, aracın şoförünün de her basiretli taşıyıcıdan bekleneceği gibi, aracını İstanbul sınırları içerisinde emniyet şeridine çektiği, yardım çağırdığı ve bu esnada aracını terk etmediğini, buna rağmen meydana gelen gasp olayının artık CMR m. 17/2’de öngörülen durumlar arasında yer aldığı ve taşıyıcının meydana gelen zarardan sorumlu tutulamayacağını, hiçbir şoförden, canını tehlikeye atarak gaspa karşı direnmesi, ilaçla bayıltılmasına rağmen hırsız ya da hırsızlara karşı mücadele etmesinin beklenemeyeceğini,
Dava konusu taşımada taşıma işlerinin komisyoncusu sıfatını haiz olduğunu, müvekkilinin yükümlülüğünün yalnızca, taşımayı gerçekleştirecek firmayı seçmede ve talimat vermede basiretli bir tacir gibi hareket etmekten ibaret olduğunu, müvekkilinin de alanında uzman, CMR sigortasına sahip bir firma taşıma firması ile anlaştığını, dolayısıyla müvekkilinin meydana gelen zarardan sorumlu tutulmasının mümkün olmadığını,
Bir an için müvekkilinin dava konusu zarardan sorumlu olduğu varsayılacak olsa dahi, zarara uğrayan emtianın bedelinin, CMR’de öngörüldüğü şekilde tespit edilmesi gerektiğini, CMR’nin 23. maddesinde düzenlendiği üzere, zarar gören yükün bedeli, emtianın kabul edildiği yerdeki ticaret borsası fiyatına göre tayin edileceğini, derdest yargılamada, zarar miktarının, satım sözleşmesine istinaden düzenlenen fatura bedeli dikkate alınarak hesaplandığı ve davacının gerçekleştirdiği tazminat ödemesinin kadri marufunda kabul edildiğini, sözleşmede tarafların kararlaştırdığı bedelin, sözleşmenin nispiliği ilkesi uyarınca yalnızca tarafları bağlayacağını, itirazlara rağmen mahkemece bu yönde herhangi bir araştırma yaptırılmadan karar verilmesinin kararın eksik incelemeye dayandığını ispatladığını, Yargıtay’ın da içtihat haline gelmiş kararlarında, fatura bedelinin yalnızca faturaya dayanak teşkil eden sözleşmenin taraflarını bağlayacağını, diğer hallerde, CMR m. 23 hükmü gereğince hesaplama yapılması gerektiğini ifade ettiğini, (Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 22/11/2005 tarihli ve 2004/12377 E. 2005/11330 K. sayılı kararı, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 29/09/2011tarihli, 2010/1374 E. ve 2011/1194 K. sayılı kararı ve 26/01/2012 tarihli 2009/14639 E. 2012/806 K. sayılı kararları)
Her ne kadar Mahkemece davacının avans faizi talep edebileceğine hükmedilmişse de, davacının derdest uyuşmazlığa öncelikli olarak uygulanacak olan CMR’de açıkça öngörüldüğü üzere ancak %5 faiz talep edebileceğini, Yargıtay içtihatlarında da işbu hususun hüküm altına alındığını, (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 22/09/1998 tarihli, 1998/5458 E. 1998/5831 K. sayılı kararı, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 14/04/1999 tarihli, 1999/11-181 E. ve 1999/198 K. sayılı kararı, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 24/03/1997 tarihli 1997/1592 E.1997/2043 K. sayılı kararı)
Davanın müvekkilinin alt taşıyıcılarına ihbar edilmesi gerektiği yönündeki talebi dikkate alınmadan hüküm kurulduğunu,
İleri sürerek, istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucu kaldırılmasına, yeniden yargılama yapılarak davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER :
İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesi 2015/1187 Esas 2017/337 Karar sayılı dosyası kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ:
Davacı tarafından davalı aleyhine açılan davada, müvekkilinin davadışı sigortalısına ait emtianın davalı akdi taşıyıcının sorumluluğunda Türkiye’den, Bulgaristan’a kara yolu ile taşındığı sırada araç dorsesindeki malın bir kısmının çalınması üzerine müvekkilinin dava dışı sigortalısının zararını tazmin etmekle halefiyet hakkını da elde ettiğini ileri sürerek ödenen tutarın davalıdan tahsili talep edilmiş, ilk derece mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiş, karar davalı vekilince istinaf edilmiştir.
Davalı vekilince meydana gelen hasarın CMR 17. maddesi kapsamında önlenemeyecek hasar niteliğinde olduğu gerekçesiyle sorumlu görülemeyecekleri ileri sürülerek karar istinaf edilmiştir. CMR’nin 17/2. maddesi, eğer kayıp, hasar veya gecikme taşımacının önlemesine olanak bulmayan durumdan ileri gelmişse taşımacı sorumlu tutulamaz hükmünü haizdir. Somut olayda taşıma konusu malların gasp edilmek suretiyle alındığı fili taşımayı yapan şoför beyanı dışında delillendirilmeyip, davalı yanca kanıtlanamamıştır. Bu nedenle bu yöndeki istinaf nedeni yerinde değildir.
İlk derece mahkemesince alınan bilirkişi raporundaki tespitler doğrultusunda tazminatın CMR 23-25 maddeleri kapsamında davalı taşıyıcının sınırlı sorumluluğu ve kadri marufunda olduğu yönündeki belirlemesine göre hüküm kurulmuş olup, davalı vekilinin sigorta ödemesinin kadri marufunda bulunmadığı yönündeki istinaf nedeni de yerinde görülmemiştir.
Yine davalı vekilince ilk derece mahkemesince kurulan hükümde CMR 27 maddesi düzenlemesine aykırı olarak avans faizine hükmedildiği ileri sürülerek karar istinaf edilmiş ise de; davada davacı talebinin TL olarak tahsile ilişkin olup, ilk derece mahkemesince de talep doğrultusunda hükmedilen tazminat tutarının avans faizi ile hüküm altına alındığı, CMR 17 maddesindeki %5 oranındaki faizin talebin döviz cinsinden hüküm altına alınması halinde uygulama alanı bulacağından davalı vekilinin bu yöndeki istinaf nedeni de yerinde değildir.
Davalı vekilince yargılama sürecinde davanın alt taşıyıcılara ihbarı istendiği, ancak mahkemece bu talebin dikkate alınmaksızın hüküm kurulduğu ileri sürülerek istinaf nedeni yapılmıştır. Davalı vekilince yargılama aşamasında muhtelif dilekçelerde davanın alt taşıyıcılara ihbarı talep edilmiş ise de; davalı vekilince HMK 62 maddesine uygun şekilde ihbar sebebini gerekçeleriyle birlikte açıklayan ve yargılamanın hangi aşamada bulunduğunun belirtildiği, yazılı ihbar dilekçesi sunulmadığı, bunun dışında davalı vekilince ihbar istenen alt taşıyıcı …’ ye Beyoğlu …. Noterliği’ nin 19.12.2014 tarih .. y. nolu ihtarnamesinin gönderildiği de gözetildiğinde davalı vekilinin bu yöndeki istinaf nedeni de yerinde görülmemiştir.
Sonuç olarak davalı vekilinin istinaf nedenleri ile kamu düzeni yönüyle hükmün istinaf incelemesi sonucunda, ilk derece mahkemesince kurulan hüküm ve gerekçesinde yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b/1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak, aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nun 353/1-b1 maddesi gereğince ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davalı tarafından yatırılan 85,70.TL başvurma harcının hazineye gelir kaydına,
3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 2.442,40.TL harçtan istinaf eden davalı tarafından peşin olarak yatırılan 611,00.TL karar harcının mahsubu ile bakiye 1.831,40.TL’nin davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden davalı üzerinde bırakılmasına,
5-Artan gider avansı varsa yatıran tarafa iadesine,
6-Kararın ilk derece mahkemesi tarafından taraflara tebliğe gönderilmesine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 25/04/2018 tarihinde HMK’nun 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.