Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2017/929 E. 2018/277 K. 04.04.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2017/929
KARAR NO : 2018/277
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARI VEREN
MAHKEME : Bakırköy 7. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ : 15/06/2017
DOSYA NUMARASI : 2016/629 Esas – 2017/528 Karar
KARAR TARİHİ : 04/04/2018
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Davacı vekili 21/06/2016 tarihli dava dilekçesinde özetle; Davalının, müvekkili şirkette %50 paya sahip olduğunu, diğer %50 payın ise davalının kardeşi …’a ait olduğunu, şirket ortaklar kulunun 23/01/2014 tarih 2004/1 sayılı sayılı kararı ile şirketin temsil ve ilzamının ne şekilde olacağının karara bağlandığını, davalının, ortaklar kurulu kararına aykırı bir kısım sahte işlemler yaptığını (davalının şirket müdürlüğü görevini kötüye kullandığını, şirkete ait mal ve hakları şirketten ve ortaktan gizlediğini bu şekilde güveni kötüye kullandığını, söz konusu suistimalleri sırasında sahte imza kullandığını bu hareketlerin suç teşkil ettiğini, ) müdürlük görevi yetkisinin devamı halinde bu davranışlarını devam ettireceği ve bu şekilde şirkete ve ortağına telafisi güç zararlar vereceğini belirtilen tüm bu sebeplerle davalının şirketi zarara uğratacak faaliyetlerde bulunduğunu iddia ederek, davacı şirketin varlığını sürdürebilmesi ve kendisine duyulan güveni koruyabilmesi için, davalının ortaya koyduğu usulsüzlüklere son verilmesi gerektiği bu nedenle yasal düzenlemeye, şirket ana sözleşmesine, ortaklar kurulu kararına aykırı davranışları alışkanlık haline getiren ve kendisine yapılan yazılı uyarıya rağmen, bu davranışları sürdürmeye devam eden davalının şirket ortaklığından çıkartılmasına, davalının şirket müdürlüğünün ve yetkilerinin tedbiren kaldırılmasına kararı verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili 06/09/2016 tarihli cevap dilekçesinde özetle; TTK’nın 616/1-h maddesi gereğince bir ortak hakkında şirketten çıkarılma davası açılabilmesi için genel kurulda karar alınması gerektiğini ancak böyle bir kararın alınmadığını bunun dava şartı olduğunu öncelikle davanın usulden reddine karar verilmesi gerektiğini, esasa ilişkin olarak ise; davacı şirketin diğer ortağı olan …t’un işlem yapmaktan kaçınması, çek kullanımını engellemesi ve benzeri davranışları sebebiyle, şirketin çalışamaz hale gelmesi üzerine davacı ….,’nin 3. Boğaz Köprüsü projesinde aldığı işi yapamaz hale geldiğini ve ..(… Adi Ortaklığı açısından fesih şartlarının oluştuğunu ancak, Müvekkil …’in gayretleriyle bugüne kadar en iyi şekilde ifası karşısında, feshe başvurmak yerine, tamamen müvekkili hatrına, davacı şirket lehine bir kararla tasfiye sürecini başlatarak davacı şirketin yüklü miktarda ceza tutarını ödemekten kurtulduğunu, yani tasfiye sürecinin davacı şirketin menfaatine uygun olduğunu, dava dilekçesinde ileri sürülen iddiaların tamamının asılsız ve mesnetsiz olduğunu, bir aile şirketi olan …Şti’nin bugünlere ulaşması milyonlarla ifade edilen çok ciddi malvarlığı olan bir şirket haline gelmesinin müvekkilin insanüstü gayret, emek ve çabaları ile mümkün olduğunu, yapılan tüm iş ve işlemlerden şirket ortaklarının/ yetkililerinin bilgisi olduğunu, bunların tamamı ortakların/ yetkilileri rıza, onay ve icazetleri ile gerçekleştiğini ileri sürerek davanın reddine ve avukatlık ücretlerinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:
Bakırköy 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 15/06/2017 tarih ve 2016/629 Esas 2017/528 Karar sayılı gerekçeli kararı ile; ” … ortaklardan birinin haklı sebeple ve mahkeme kararı ile şirketten çıkarılabilmesi için şirketin genel kurulunda temsil edilen oyların en az üçte ikisini ve oy hakkı bulunan sermayenin tamamının salt çoğunlu ile karar alınması gerektiği, ancak somut olayda davalı hakkında ortaklıktan çıkarılma konusunda genel kurul kararı alınmadığını, dolayısıyla genel kurul kararına ilişkin dava şartının eksik olması nedeniyle dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine” karar verilmiş ve verilen karara karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle;
Yerel mahkemenin, gerekçesini TTK 616 ve 621. Maddelerine dayandırdığını, ancak, eldeki davanın dayanağını teşkil eden hususun, esas itibariyle TTK madde 640/3′ e dayalı bulunduğunu,
Dava konusu olayın, bir başka özelliğinin de, Ticaret Sicil kayıtlarından da anlaşıldığı üzere, davacı şirketin 2 ortaklı olması olduğunu, 2 ortaklı bir şirkette, şirket genel kurulunca, ortaklardan biri hakkında, genel kurul tarafından karar alınabilmesinin, hukuken mümkün olmadığını, yerel mahkemece verilen gerekçeli kararda açıklanmış olan genel kurulunda temsil edilen oyların en az üçte ikisini ( 2/3 ) ve oy hakkı bulunan sermayenin tamamının salt çoğunluğu ile alınmasının şart olduğu hususunun, eldeki dava konusu olaya uygulama kabiliyetinin bulunmadığını,
Müvekkil şirketin 2 ortaklı olması ve 2 ortaklı bir şirkette, 2 kişinin mevcudiyetinde karar almasının fiilen ve hukuken imkansız olması sebebiyle, gerekçede belirtilen yasa hükmü uyarınca, şirket genel kurulunda temsil edilen oyların en az üçte ikisini ( 2/3 ) ve oy hakkı bulunan sermayenin tamamının salt çoğunluğu ile alınması şartının sağlanmasının, bir önceki heyetçe oluşturulan, 16.02.2017 tarihli celsenin, 1 nolu ara kararında da açıklandığı şekilde, olaya uygulanma kabiliyeti bulunmadığından, yerel mahkemece verilen dava şartı yokluğu sebebiyle davanın reddine karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu,
İleri sürerek; Bakırköy 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 15/06/2017 tarih ve 2016/629 Esas – 2017/528 Karar sayılı kararının kaldırılmasını ve yargılamaya kaldığı yerden devam edilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME VE DEĞERLENDİRME:
Davacı tarafından açılan dava, davalının şirket ortaklığından çıkarılması istemine ilişkin olup, ilk derece mahkemesince davanın reddine karar verilmiş, verilen karara karşı davacı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
6102 sayılı TTK’ nın 640. maddesinde; ortağın şirketten çıkartılmasına yönelik düzenleme yapılmış olup, anılan yasa hükmüne göre; şirket ana sözleşmesine bir ortağın genel kurul kararı ile şirketten çıkarılabileceğine ilişkin sebepler bulunabilecektir. Aynı yasanın 640/3. fıkrasında ana sözleşmede çıkarılmaya ilişkin hüküm bulunmasa dahi şirketin istemi üzerine ortağın mahkeme kararı ile haklı sebeplere dayanılarak şirketten çıkarılması mümkün olabilecektir. Dosya içerisinde bulunan davacı şirkete ait ana sözleşmede ortakların haklı sebeple şirketten çıkarılmasına yönelik herhangi bir düzenleme yoktur. Bu halde şirket tarafından ortaklardan biri hakkında haklı sebeple ortaklıktan çıkarılması davası açılabilmesi için 6102 sayılı TTK’nın 621/(1)-h. maddesi gereğince genel kurulda temsil eden oyların en az 2/3’ünün ve oy hakkı bulunan sermayenin tamamının salt çoğunluğu ile mahkemeye başvuru kararının alınması şarttır. Başka bir deyişle; ana sözleşmede çıkarılmaya ilişkin düzenleme bulunmasa bile genel kuruldan ortak hakkında ortaklıktan çıkarılmaya yönelik dava açılabilmesi için karar alınması zorunluluk olup dava şartı kapsamındadır. Bu hale göre, davacı şirket tarafından davalı ortak hakkında haklı nedenle şirket ortaklığından çıkarılma davası açılabilmesi için 6102 sayılı TTK’nın 616/(1)-h ve 621/(1)-h maddeleri gereğince dava şartı kapsamında genel kuruldan herhangi bir karar alınmadığı anlaşıldığından (emsal Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 08/02/2016 tarih 2016/24 esas 2016/1120 karar, Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 28/04/2016 tarih 2015/10688 esas 2016/4780 karar sayılı içtihatları) ilk derece mahkemesince açılan davanın dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik yoktur.
Bir ortağın şirketten çıkarılması konusunda kanuni düzenlemeye uygun olarak alınmış bir genel kurul kararı, bu davaların ön şartını oluşturmakta olup; somut olayda davalının, şirketten çıkarılması konusunda alınmış kanuna uygun bir genel kurul kararının bulunmadığı, davacı şirketin % 50 hisseye sahip iki ortaktan oluşması nedeniyle bu yönde bir karar alınmasının mümkün olmadığı, bu nedenle kanunen öngörülen genel kurul kararı şartının bu davada aranmaması gerektiği davacı tarafça ileri sürülmüş ise de; kanun koyucunun amacının önemli olarak gördüğü kararların alınmasını zorlaştırarak ortakların ve şirketin haklarını koruma altına almak olduğu, yapılan ayrıntılı kanuni düzenlemede anılan maddedeki çoğunluğun sağlanmasının mümkün olmadığı hallerde bu yönde alınmış bir genel kurul kararının varlığının aranmayacağı hususunun belirtilmediği, aksinin kabulü halinde kanunun amacı aşılarak eşit haklara sahip veya çoğunluğu sağlayamayan bir ortağın diğer ortaklara karşı çıkarma davası açma hakkını elde edeceği, kanunun kesin bir dille düzenlediği hususlarda yorum yolu ile düzenlemenin dışına çıkılarak kanunun istemediği sonuçların elde edilmesi hukuka aykırı olacağından davacı vekilinin bu yöndeki istinaf sebebi yerinde görülmemiştir.
İlk derece mahkemesi kararının usul ve yasaya uygun olması ve kamu düzenine de aykırı olmaması nedeniyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurunun 6100 sayılı HMK’nun 353/1-b/1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu gereğince davacı tarafından yatırılan 85,70 TL istinaf başvuru harcının hazineye gelir kaydına,
3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 31,40 TL harç istinaf eden tarafından peşin olarak yatırıldığından, yeniden alınmasına yer olmadığına,
4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına,
5-Artan gider avansı varsa yatıran tarafa iadesine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361/1. maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’ da temyiz yolu açık olmak üzere 04/04/2018 tarihinde oy birliği ile karar verildi.