Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2017/926 E. 2018/327 K. 12.04.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2017/926
KARAR NO : 2018/327
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARI VEREN
MAHKEME : Bakırköy 7. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ : 18/07/2017
DOSYA NUMARASI : 2014/410 Esas – 2017/649 Karar
DAVA : İtirazın İptali ( Şirket Hisse Devir Bedelinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ : 12/04/2018
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalı borçlu şirketin müvekkiline ortaklık payının verileceğini taahhüt ettiğini, müvekkilinin de işbu ortaklık payına istinaden davalı şirkete 232.330,10 TL banka yolu ile ” ortaklık payına mahsuben ” açıklaması ile ödeme yapıldığını ancak davacı …’ın ortak yapılması konusunda gerekli işlemlerin yapılmadığını,davalı şirketin defter ve cari hesaplarının incelenmesi halinde borçlarının alacaklarından fazla olması sebebiyle davacının artık ortaklık payını almasının da öneminin kalmadığını, banka yolu ile gönderilmiş olan ödemelerin defalarca istenmesine rağmen gönderilmediğinu bunun üzerine Bakırköy …İcra Dairesi …esas sayılı dosya ile 19.08.2013 tarihinde genel haciz yolu ile icra takibi başlatıldığını fakat davalının itirazı üzerine takibin durdurulduğu, Borçlu davalı şirketin böyle bir borcu olmadığını iddia etmesine rağmen müvekkil tarafından borçlu şirketin ..bankası Bahçelievler Şubesi’nin .. nolu hesabına dava konusu alacağa yönelik bedel olan toplamda 232.330,10 TL para yatırdığını, davalı şirkete ortak olacağı düşüncesiyle gerek şirketin kedi kart borçlarını, gerek ortakların SGK ödemelerini ve gerekse şirket faturalarını ödediğini, Müvekkil’in tüm iyiniyetli ödemelerine rağmen davalı şirketin üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmediğini, davacıya ortaklık payını vermediği gibi, ödediği bedeli ve faizlerini iade etmediğini,bütün bu sebeplerden dolayı, davalı borçlu şirketin itirazının iptaline, icra takibinin devamına, borcun yasal faizi ile ödenmesine, takip konusu alacağın %20′ den az olmamak üzere tazminata mahkum edilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacının, ortaklık işleminin yapılmadığı iddiasının gerçeği yansıtmadığını, davacının 100.000. TL karşılığında müvekkil şirketin ortağı olduğunu, ancak davacının isteği üzerine şirket hisselerinin kendisine değil oğlu …’a devredildiğini, davacının şirket ortaklığı ile birlikte şirkette finans müdürü olarak şirket kasası görevi yaptığını, şirketin yapmış olduğu tüm tasarrufların davacıda toplandığını, denetimi ve dağıtımı davacı tarafından bizzat yapıldığını, alınan çeklerin tamamının davacı tarafının çalışanlarına teslim edildiği, şirketin işleyişi ile ilgili diğer ortaklarla karşılıklı mailleştiklerini, zaman zaman şirketin bankasından para çektiği, yaptığı işlemlerde şirket ortağı olmanın tüm hak ve yetkilerini kullandığını, şirket müdürü …’dan aldığı bazı tahsilatları da kendi şifresi altında olan banka hesaplarında ortaklık payı olarak gösterdiğini, şirket ortağının şirketin hem karına hem de zararına ortak olduğunu,davacının başlattığı icra takibi ile şirketteki payını alarak ortak olma sorumluluğundan kaçmaya çalıştığını, haklı nedenle şirketten ayrılma koşullarının oluşmadığını, davacının ödediği paranın iadesini talep etmesi nedeniyle doğan alacak hakkının zamanaşımına uğradığını ve zamanaşımı def’inde de bulunduklarını, bu nedenlerle davanın reddine, %20′ den az olmamak üzere kötü niyet tazminatına mahkûm edilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:
Bakırköy 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 18/07/2017 tarih 2014/410 Esas 2017/649 Karar sayılı gerekçeli kararı ile; ” … davacı, davalı şirketin, kendisine ortaklık payı vereceğini taahhüt ettiği için bu ortaklık payına karşılık banka havalesi ile ve “ortaklık payına mahsuben” açıklaması ile gönderdiği toplam 232.330,10 TL’nin davalı şirkete ortak olması için gerekli işlemlerin yapılmaması ve defterler ile cari hesaplara göre davalı şirketin borçlarının alacaklarından fazla olması sebebi ile artık ortaklık payının alınmasının önemi kalmadığından, tahsili için yapılan takibe itirazın iptali, takibin devamı ve %20 inkar tazminatı talepli dava olduğu; davacının, HMK m. 199 hükmü çerçevesinde belge niteliğinde olan ve dosyaya sunulan ve itiraza uğramayan elektronik posta içeriklerinden dolayı davacının M.K. m. 2 ve m. 3 kapsamında mesul olduğu, davacının gayriresmi ortak ve dava dışı oğlu …’ın da resmi ortak olması çerçevesinde, TTK’ya göre bir ticari işletmeyi tacir gibi işletir görünen kişinin tacir gibi sorumlu olması gerektiği; ticari hayatta, eczacıların ayrı bir çıkar grubu, ilaç üreticilerinin de ayrı bir çıkar grubu olması ve ilaçların da farklı ticari işletme olan ecza depolarından temin edilmesi, fakat bir kısım eczacıların da eczacı kooperatifleri kurarak ilaçları daha avantajlı ve indirimli koşullarla temin etmeye çalışarak ecza depolarına göre avantajlı iktisadi şartlar sağlamaya çalıştıkları, davacı eczacının HMK m. 199 kapsamında elektronik posta yazı içeriklerine göre; ilaç üretim şirketine yönelik taleplerinin hukuken himaye edilemeyeceği; davacı tarafından ödenen meblağların fiili ortaklık ve çocuğu …’ın resmi ortaklık payına mahsuben yapıldığının anlaşıldığını ve hüsnüniyet kuralına göre, davacının, resmi ortak olmamasına karşın resmi ortak gibi davrandığı, bir kişinin kendi kusuruna dayanarak kendi lehine sonuç çıkartamayacağı, diğer yandan da bir ticari işletmeye ortak gibi davranarak ve bunu ikrar ve gereğini de yaptığını dosyaya sunduğu kanıtlarla ispatlayan davacının, bir ticari işletme olan davalı şirkete ortak olduğunu ileri sürdüğüne göre de onun kar ve zararına da ortak olması ve davacı olarak da kendi davranışının sonuçlarına katlanması gerektiği, buna göre; ticaret şirketlerinde, kar gibi zararın da ticari hayatın doğasında bulunmakta olduğunu, kar – zararın adeta ikiz kardeş gibi tabii kabul edilmekte olduğunu, bir ticaret şirketinin kuruluşu ve faaliyeti sırasında ortaklarca şirkete yapılan ödemeler ve taahhütlerin, şirketi ayakta tutmak ve kalkındırmak için olduğunun kabul edilmesi gerektiği,bu bağlamda, bir şirkete gayriresmi ortak olduğunu belirterek ve bir kısım katkı ve parasal tutar ve emek sarfederek şirketin iktisadi faaliyetinin izlenmesi ve durumu ile gelişimi iyi olduğu taktirde ortaklık payının talebi, durumu ve gelişimi tatminkar bulunmadığı ve hatta bazı durumlarda yükümlülük de geleceği tahmin edilerek şirkete sağlanan katkının geri istenerek ortaklık payı talebinin hukuken himaye edilmesinin ticari hayatın olağan akışına ve ortaklık hukukunun temel ilkelerine ve TTK hükümleri ile MK da belirtilen genel ilkelere aykırılık teşkil edeceği, kanun koyucunun bir ticari işletme açmış gibi ister kendi adına, ister adi bir şirket veya her ne suretle olursa olsun hukuken var sayılmayan diğer bir şirket adına ortak sıfatıyla işlemlerde bulunan kimse, iyiniyetli üçüncü kişilere karşı tacir gibi sorumlu olur demek suretiyle, bu durumdaki kişilerin “hak sahibi olmasından ziyade nasıl sorumlu tutulacaklarına dikkat çekerek aslında mesul olmalarını” düzenlediğini,diğer bir deyimle, bu durumdaki kişiler bakımından kanunkoyucu, sorumlu tutulmaya dair bir düzenleme yaptığını, bu halde, gayriresmi ortak olarak, şirketin performansına göre ortak olmaya aksi halde gayriresmi ortak olarak sağladığı mali katkıyı geri tahsil ederek şirketin özel hukuka göre borçlarından ve ayrıca şirketten tahsil edilemeyen varsa SGK ve vergi gibi borçlarından müteselsil sorumluluğu gibi mesuliyetlerden kurtulmanın mümkün olabileceği gibi belirtilen TTK hükmü yönünden kanuna karşı hile de teşkil edebileceği, diğer yandan, davacı taraf, şirkete TTK’nun aradığı şekilde ortak olsa idi, resmi ve kanuna uygun ortak olarak, kanunun aradığı şekil şartlarına da uymak ve karşılamak sureti ile, şirketin kaderine, kar ve zararına da ortak olacağından, sermaye şirketlerine dair TTK prensipleri gereğince bu şekilde şirkete koyduğu parayı istemesinin böyle bir davada mümkün olamayacağı, TTK gereğince kurulmuş bir sermaye şirketine gayriresmi ortak olduğunu iddia edip ödeme ve çalışma ve ilişkilerini delillendirmeye gayret eden davacının, kanuna uygun olarak aynı şirkete ortak olanların elde edemeyeceği hukuki duruma kavuşarak para tahsil etmesi, gayriresmi ortağın resmi ortağa göre daha avantajlı bir hukuki statüye göre hukuken yükseltilmesi anlamına gelir ki böyle bir durumun hukukun temel prensipleri ile bağdaşmayacağı gibi ,TTK şirketler hukukuna hakim olan eşit işlem ilkesi ile de bağdaşmayacağı, ayrıca davacı …’ın gerçek ve oğlunun da kayden ortak olduğu şirkette davacının yapmış olduğu ödemeler yönünden de oğlunun resmi ortaklığını da sağlamış olduğu ve buna göre de karşılıksız bir ödeme de ayrıca yapmadığının anlaşıldığı ” gerekçeleri ile; davacının davasının reddine, karar verilmiş, verilen karara karşı davacı vekili ile davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle;
Müvekkili …’ ın, davalı … İlaç Şirketi’ nde hiçbir zaman ortaklık sıfatını kazanmadığını, müvekkilinin esasen hiçbir zaman yasal olarak ortak olmadığı davalı şirkete karşılığında herhangi bir mal veya hizmet almaksızın ödemiş olduğu ve ancak bir borç olarak nitelendirilebilecek meblağların iadesini işbu istinafa konu davada talep ettiğini, müvekkilinin bir mal veya hizmet elde etmeden ödemiş olduğu ve davalı şirketin müvekkili aleyhine olacak şekilde zenginleşmesine yol açan dava konusu meblağların iadesinin hukukun bir gereği olduğunu,
Davacı müvekkilin, davalı şirkete ortak edilmiş olsaydı dahi şirkete borç olarak verdiği paraları her zaman geri isteyebilecek olduğunu,
Davacı …’ ın oğlu …’ ın davalı şirkete ortak olmasının dava konusu ile bir bağlantısı bulunmadığını, somut olayda müvekkilin oğlu … ın 09.09.2011 tarihli hisse devir sözleşmesiyle şirketin % 35 değerindeki paylarını devralarak davalı şirkete ortak olduğunu, ayrıca bu devre ilişkin devir bedelinin, devir tarihinde, hisselerini devreden davalı şirket müdürünün eşi …’ ın da noter huzurunda imzaladığı hisse devir sözleşmesindeki beyanına göre nakden ve tamamen ödendiğini,
Somut olaydaki muvazaalı devir görüşünün herhangi bir hukuki tabana dayanmadığı gibi hayatın olağan akışına da açıkça aykırı olduğundan müvekkilinin gayriresmi ortak olarak adlandırılmasının hukuken mümkün olmadığını,
Müvekkilinin, davalı şirkete 232.330,10 TL tutarında ödeme yaptığına ilişkin yazılı deliller karşısında tanık deliline veya sözde elektronik postalara itibar edilemeyeceğini,
Hukukçu bilirkişinin hukuki bir konuda görevlendirilmesinin HMK’ ya açıkça aykırılık teşkil edeceğini, yerel mahkeme ilamının HMK 266 hükmüne aykırı bir şekilde hukukçu bilirkişinin kendisini hakim yerine koyarak yapmış olduğu hukuki değerlendirmeler baz alınarak Mahkeme tarafından tesis edildiğini,
İleri sürerek; Bakırköy 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 18/07/2017 tarih ve 2014/410 Esas – 2017/649 Karar sayılı usul ve yasaya aykırı kararının istinaf incelemesi neticesinde kaldırılarak müvekkil lehine davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle;
Davacı tarafından haksız ve kötü niyetli olarak icra takibi yapılmasına ve davacının açtığı itirazın iptali davasının, mahkemece reddedilmesine rağmen, davacının İİK 67/3 maddesi gereğince kötü niyet tazminatına mahkum edilmediğini,
Mahkemenin gerekçeli kararında ve akademik bir heyetin hazırladığı bilirkişi raporunda davacının haksız ve kötü niyetli davrandığının bir çok defa ifade edildiğini, davacının herhangi bir alacağı olmadığı halde müvekkili şirket aleyhine haksız ve kötü niyetle icra takibi yaptığını, İİK 67/3 madde gereğince kötü niyet tazminatına hükmedilmesi için gereken koşulların oluştuğunu,
İleri sürerek; Bakırköy 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 2014/410 Esas – 2017/649 Karar sayılı davanın reddi kararının ” davacının % 20 kötü niyet tazminatı ile mahkumiyetine ” hükmü eklenerek düzeltilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME VE DEĞERLENDİRME:
Davacı tarafından açılan dava, davalı şirketin bir kısım borçlarının ödenmesi ve davalı şirkete ortaklık katılım bedeli adı altında ödendiğini iddia ettiği paraların iadesi istemine ilişkin olup, ilk derece mahkemesince davanın reddine karar verilmiş, verilen karara karşı davacı vekili ile davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
6100 sayılı HMK’nın 33. maddesi uyarınca, olayları açıklamak taraflara, hukuki niteleme hakime aittir.
Yine 04.06.1958 ve 15/6 Sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme kararı gereğince, maddi olayları açıklamak taraflara ve ileri sürülen olayları hukuken nitelemek ve uygulanacak Kanun hükümlerini tesbit etmek ve uygulamak görevi hakime aittir.
Davacı tarafından dosyaya sunulan banka dekontlarına ve celbedilen banka hesap ekstrelerine göre; davacının 08/04/2011 tarihinden 21/02/2012 tarihine kadar toplam 232.330,10 TL’ yi davalı şirketin banka hesabına yatırdığı dosya kapsamına göre de sabittir.
Davacı bu paraları şirkete ortak edileceği inancıyla yaptığını ancak ortak yapılmadığını iddia etmekte, davalı taraf ise, davacının 100.000 TL bedelle davalı şirkete ortak olmasına karar verildiğini, ancak davacının isteği ile kendisi yerine resmiyette oğlu …’ı ortak yaptıklarını, davacının da gayri resmi ortak olduğunu iddia etmekte olup; davacının oğlu …’ ın Bakırköy … Noterliği’ nin 09/09/2011 tarih …yevmiye numaralı limited şirket hisse devir sözleşmesine göre …’ ın hissesini 35.000 TL bedelle devralarak ortak olduğu ve noterde düzenlenen hisse devir sözleşmesine göre de; …’ın hisse devir bedeli olan 35.000 TL yi davacının oğlu Bahadır Bayındır’dan aldığını kabul etmiş ve bu belgenin aksi yani davacının ödemiş olduğu paralar yerine davacının oğlunun ortak edildiği savunması davalı tarafından ispat edilememiştir.
Davacı taraf yapılan ödemelerin ortaklık amacıyla gönderildiğini belirtse de; limited şirketlerde hisse alım- satımı ortaklar arasında yapılan bir işlem olup, bu ödemelerin şirkete yapılması nedeniyle ortaklık payı olarak adlandırılmasının mümkün olmadığı, kaldı ki davalının ortak da yapılmadığı, ortak olan oğlunun da …’ın hissesini noter sözleşmesi ile devraldığı, İlk derece mahkemesince alınan bilirkişi raporunda; davalı şirketin 2012 yılı ticari defterlerine göre; davacının 31/12/2012 tarihi itibariyle davalı şirketten 216.022,24 TL alacaklı olduğunun kayıtlı olduğu, ancak 2013 yılı defterlerine göre açılış maddesinde davacı … adının yerine …’ın 216.022,24 TL alacaklı olacak şekilde değiştirildiği, bu değişikliğin makul sebebinin davalı tarafından izah edilemediği, dolayısıyla davalının kendi kayıtlarına göre davacıya 216.022,24 TL borçlu olduğu ve davacının da bu parayı davalı şirketten talep edebileceği, her ne kadar davacı tarafından dosyaya sunulan banka dekontlarına ve celbedilen banka hesap ekstrelerine göre; davacının toplam 232.330,10 TL’ yi davalı şirketin banka hesabına yatırdığı sabit ise de; bu paralardan 10.000 TL yi … adına borç olarak davalı şirkete ödediği, 2.650 TL’ yi Petrol ofisi ve elektrik açıklaması ile yaptığı, 306 TL yi araçtan kalma adı altında yaptığı, yine 3.725 TL’yi kalan bakiye transferi açıklaması ile ödediği dolayısıyla bu miktarları davalı şirketten talep edemeyeceği sadece davalı şirketin defterlerinde davacı alacağı olarak kayıtlı olan 216.022,24 TL yi talep edebileceği ve icra takip tarihinden önce davalı temerrüde düşürülmediğinden birikmiş faiz de talep edemeyeceği anlaşıldığından davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile; ilk derece mahkemesinin kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b/2 maddesi gereğince kaldırılarak dairemizce davanın kısmen kabulüne karar verilmiş ve alacak likit olduğundan davacı lehine icra inkar tazminatına hükmedilmiş, ancak davacının icra takibi yapmakta kötüniyetli olduğu davalı tarafından ispat edilemediğinden reddedilen kısım yönünden davalı lehine kötüniyet tazminatına hükmedilmemiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalının istinaf talebinin REDDİNE,
2- Davacının istinaf talebinin KABULÜ İLE;
Bakırköy 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 18/07/2017 Tarih ve 2014/410 Esas – 2017/649 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
Dairemizce yeniden hüküm kurularak;
Davanın KISMEN KABULÜ İLE; Bakırköy … İcra Müdürlüğü’ nün… Esas sayılı icra takip dosyasında davalının yaptığı itirazının İİK 67. maddesi uyarınca 216.022,24 TL asıl alacak üzerinden iptali ile takibin devamına, asıl alacağa takip tarihinden itibaren talep gibi yasal faiz uygulanmasına fazla talebin REDDİNE,
Haksız olarak itiraz edilen asıl alacağın %20 si oranında icra inkar tazminatının davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
Reddedilen kısım yönünden davalının kötüniyet tazminatı talebinin reddine,
3- İlk derece mahkemesi yönünden Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 14.756,48 TL’ den davacı tarafça peşin olarak yatırılan 3.313,30 TL harcın mahsubu ile bakiye 11.443,18 TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
4-İlk Derece Mahkemesi yönünden davacı tarafından dava açılırken yatırılan toplam 3.341,35 TL harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5- İlk Derece Mahkemesi’ nde yapılan yargılama sırasında davacı tarafından sarf edilen 285,4 TL tebligat/ posta gideri ile 1.000,00 TL bilirkişi gideri olmak üzere toplam 1.285,4 TL yargılama giderinin kabul ve red oranına göre ( % 79 kabul ) 270,00 TL’ lik kısmının davacı taraf üzerinde bırakılmasına, geri kalan 1.015,4 TL yargılama giderinin davalıdan tahsili ile davacı tarafa ödenmesine,
6- İlk Derece Mahkemesi’ nde yapılan yargılama sırasında davalı tarafından sarf edilen 254,00 TL tebligat/ posta gideri ile 300,00 TL bilirkişi gideri olmak üzere toplam 554,00 TL yargılama giderinin kabul ve red oranına göre ( % 21 red ) 437,66 TL’ lik kısmının davalı taraf üzerinde bırakılmasına, geri kalan 116,34 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalı tarafa ödenmesine,
7-İlk Derece Mahkemesi yönünden davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ ne göre hesaplanan 18.911,33 TL vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
8-İlk Derece Mahkemesi yönünden davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ ne göre hesaplanan 6.763,90 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
9- İlk derece mahkemesi yönünden gider avansının kalan kısmının yatıran taraflara iadesine,
10- İstinaf yönünden Harçlar Kanunu gereğince davacı tarafından yatırılan 85,70TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 31,40 TL istinaf karar harcının talep halinde istinaf talep eden davacı tarafa iadesine,
11-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davalı tarafından yatırılan 85,70 TL istinaf başvuru harcının hazineye gelir kaydına,
12-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 35,90 TL istinaf karar harcından, istinaf eden davalı tarafından yatırılan 31,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 4,50 TL’ nin de davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
13-İstinaf aşamasında davacı tarafından sarf edilen 85,70 TL İstinaf Kanun Yoluna Başvurma Harcı, dosyanın İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi’ ne gidiş – dönüş masrafı 34,00 TL ve 25,00 TL tebligat masrafı olmak üzere toplam 144,7 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
14- İstinaf yönünden artan gider avansı varsa karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’ nın 361/1. maddesi gereğince tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’ da temyiz yolu açık olmak üzere 12/04/2018 tarihinde oy birliği ile karar verildi.