Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2017/896 E. 2018/270 K. 04.04.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2017/896
KARAR NO : 2018/270
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARI VEREN
MAHKEME : Bakırköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ : 08/06/2017
DOSYA NUMARASI : 2014/443 Esas – 2017/419 Karar
DAVA : Menfi Tespit , İstirdat
DAVA TARİHİ : 08/07/2013
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Asıl davada davacılar vekili dava dilekçesinde; Müvekkili …’nun akrabası olan davalı … ile birlikte …nin kurularak şirketin faaliyetine başladığını, … ortaklarınca 27/12/2010 tarihinde yapılan genel kurulda şirketin kuruluş sermayesinin 100.000,00 TL iken 1.500.000 TL’ye çıkarılmasına karar verilerek 1.032.415,28 TL’lik kısmının ortakların şirketten alacağından karşılandığını, 367.584,72- TL’ lik kısmının ise ortaklarca nakit taahhüt edildiğini, 2011 yılının ikinci ayında ise şirket ortaklarından …’nın koymuş olduğu sermaye bedelini talep ederek yazılı bir protokol yapılarak alacağı bedele karşılık müvekkilinin teminat vermesini istediğini, davacının da davalı ….ya duyduğu güven sonucu 4 adet senedi kendisi ve davacı şirket adına imzalayarak teminat olarak verdiğini, işbu senetler üzerine ilgili protokolün teminatıdır yazılması gerekirken yazılmamasının sebebinin davacının davalıya duyduğu güven ve akrabalık ilişkisi olduğunu, davacı … ile davalı …’nın protokol imzaladıklarını, … ve davalı …’nin de protokolü şahit olarak imzaladıklarını, bu protokolde davalı …’nın şirketten alacağına karşılık protokolde yazılı senetlerin davalıya verildiğinin yazıldığını, ancak müvekkilinin şirket ortağı …’nın şirketten alacağının bulunmadığını beyan etmesi üzerine yeni bir protokol yapıldığını, “03/02/2011 tarihinde yapılan bu yeni protokolde belirtilen senetlerin …’nın, …deki hisselerinin tamamının devri nedeniyle …’ya teslim edildiği” yazılarak …’ ya verildiğini, bu protokolde senetlerin ne amaçla verildiğinin açıkça belirtildiğini, protokolde ayrıca davacının, 03/03/2011 tarihine kadar davalı …’ nın eşi …ı adına kayıtlı Bahçelievler’deki dairesi üzerindeki …bank A.Ş. lehine şirket borcu için verilmiş bulunan ipoteği kaldırmayı taahhüt ettiğini, taraflar arasında yapılan protokolden sonra davalının taahhüdü gereği şirket ortaklık hisselerini makul bir süre içinde devretmesi gerekirken herhangi bir girişimde bulunmadığını, aksine hisselerini devretmekten kaçındığını, davalının 3 adet senetle ilgili İstanbul 5.Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 2011/702 D.iş sayılı dosyası ile ihtiyati haciz kararı aldığını, sonrasında esas takibe geçtiğini, taraflar arasında yapılan protokolden 10 ay sonra davalı …’ nın davacı şirket yetkilisine gelerek şirketteki hisselerini devredeceğini söylediğini ve …’nun eşi … nun şirket ortağı olarak seçildiğini, davalının şirket hisselerini bedelinin nakden ve tamamen kendisine ödenmesi sonucu devrettiğini, bu sırada davalının dava konusu üç adet senet ile diğer dördüncü 30/12/2011 vade tarihli senedi davalı …’ ye ciro ettiğini, davalının yapmış olduğu hukuka aykırı eylem neticesinde davacı şirketin büyük zarara uğradığını, hisse devrini gerçekleştirmeden davalının teminat senedini ciro etmesinin hukuka aykırı olduğunu, davalının yapmış olduğu hukuka aykırı eylemleri nedeniyle davacı tarafından davalıya ihtarname keşide edilerek senetlerin iadesinin istendiğini, ancak gönderilen ihtarnameye davalı tarafından cevap verilmediğini, davalı … tarafından yapılan icra takibi neticesinde bir kısım şirket mallarının satıldığını, satış sonucu bir kısım malların alacağına mahsuben aldığını, müvekkilinin İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’ nın 2013/11014 soruşturma nosu ile şikayette bulunduğunu, soruşturmanın devam ettiğini, icra takibinde alacaklı konumda gözüken …’nin düzenlenen protokolü şahit olarak imzalaması, gönderilen ihtarnameye herhangi bir cevap vermemesi, hukuka aykırı işlemlerin başından beri bulunması ve … ile hiçbir ticari ilişkisi olmamasına rağmen ilgili senetleri icraya koymasının başlı başına kötü niyetli olduğunu gösterdiğini ileri sürerek, İstanbul ..İcra Müdürlüğü’ nün…Esas sayılı icra takibinin durdurulmasına ve takip nedeniyle borçlu olmadığının tespitine, davalılar tarafından kötü niyetli şekilde tahsil edilen 171.250,00- TL bedelin ödeme tarihi olan 09/07/2012 tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalılardan tahsiline, haksız ve kötü niyetli olarak takip yapıldığından %20′ den aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Asıl davada davalı … vekili cevap dilekçesinde; davacı tarafından müvekkilinin …Ltd.Şti’den alacağı ile şirket hisselerinin devri için alacağına karşılık verilen senetlerin ödenmediğini, müvekkilinin mağdur edildiğini, davacının ve eşinin davalının akrabası olduğunu, davacı şirket ortaklığından önce müvekkilinden yüklü miktarda borç para aldığını, akabinde davacının ısrarı üzerine müvekkili ile davacının biraraya gelerek şirketi kurduklarını, müvekkili ile davacı …’nun davacı şirket ortakları olduğunu, davacı …’nun müvekkilinin davacı şirkette bulunan %50 hissesini satın almak istediğini, tarafların müvekkilinin şirketten alacak ve hisse bedellerinin devrinin 530.000,00-USD olduğu konusunda anlaşmaya vardığını, hatta ödemenin ne şekilde yapılacağının da kararlaştırılarak senetler düzenlendiğini, yapılmış olan protokolde müvekkilinin eşi adına kayıtlı Bahçelievler’de bulunan daire üzerindeki şirket borcu için verilmiş ipoteğin davacı tarafından 03/03/2011 tarihine kadar kaldırılacağının taahhüt edildiğini, senetler vadesinde ödenmediği takdirde ve ipoteğin kaldırılması taahhüdü yerine getirilmediği takdirde tüm senetlerin muaccel hale geleceğinin kararlaştırıldığını, davacı …’ nun anlaşmada kararlaştırılan edimlerini yerine getirmediğini, ipoteğin kaldırılmadığı gibi senetlerin de ödenmediğini, mali durumu bozuk olan müvekkilinin davacıdan aldığı senetleri borçlu olduğu diğer davalı …’ ye ciro ederek verdiğini, … tarafından da tahsil edilemeyince İstanbul … İcra Müdürlüğü’ nün … Esas sayılı dosyası ile müvekkili aleyhine de icra takibine geçildiğini, müvekkilinin davacı şirketten alacaklı olduğu halde ayrıldıktan sonra kefillik nedeniyle şirketin ayrıca bankaya olan borçlarını ödemek zorunda kaldığını, teminat olduğu iddia edilen senetlerin davalının şirketten alacağı ve şirket hissesi karşılığı olarak düzenlenerek verildiğini, hisse devri yapılan davacının eşi… tarafından 750.000,00- TL ödeme yapıldığı iddiasının gerçek olmadığını, …tarafından müvekkiline hiçbir ödeme yapılmadığını, müvekkilinin davalı şirketin kuruluşu, sermaye artışı ve ticari işleri sebebi ile mali olarak zor durumda kaldığı dönemde …’ den borç para aldığını, almış olduğu bu borçları ödemek için bu senetleri ciro ederek …’ye verdiğini, davalı şirketten alacağını ve hisse bedelini alamayan müvekkilinin şirketteki hisselerini devrettikten sonra kefaleti nedeni ile şirketin …bank A.Ş.’ ye olan 413.403,81- TL borcunu ödemek zorunda kaldığını ileri sürerek yasal mesnedi olmayan davanın reddine, davacı aleyhine %20′ den aşağı olmamak üzere kötüniyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini istemiştir.
Asıl davada davalı … vekili cevap dilekçesinde; menfi tespit ve istirdat davalarının açılma süresinin kanunla belirlenmiş olduğunu, bu sürenin tahsil edilen ödemeden itibaren 1 yıl olduğunu, bu süre geçtikten sonra açılan işbu davanın usulsüz olduğunu, bu nedenle öncelikle zamanaşımı ve hak düşürücü süre yönünden davanın reddi gerektiği, davanın esası hakkında ise davaya konu takiple ilgili senetlerin müvekkiline ciro yolu ile geldiğini, senetlerin takibe konulmasında herhangi bir usulsüzlük bulunmadığını, İcra Müdürlüğü’nce yapılan işlemlerin borçluya usulüne uygun tebliğ edildiğini, ancak borçlu tarafından bu işlemlere ilişkin herhangi bir itirazda bulunulmadığını, borçlunun haciz tutanaklarına imzalar attığını, yapılan kıymet takdirine dahi itiraz etmediğini, borçlunun bu süreçte itiraz etmediği gibi haciz esnasında ihtiyati haciz için yatırılan teminatın iadesine dahi muvafakat ettiğini, bütün bu hususların davacının söz konusu senetlerden dolayı borçlu olduğunun açık delili olduğunu, davacının bu süreç boyunca borçlu olmadığı iddiası ile sadece bir kez icra muamelesini şikayet yolu ile dava yoluna gittiğini, söz konusu şikayet davasının İstanbul … İcra Hukuk Mahkemesi’ nin 2013/137 Esas sayılı dosyasından davacı aleyhine reddedildiğini, müvekkilinin davacı ile diğer davalı … arasında olan ortaklık ve iş ilişkisinin dışında olduğunu, diğer davalı …’ ya söz konusu dönemde borç verdiğini, davaya konu senetleri de borcuna mukabil almış olduğunu, icrada yapılan işlemlerin hepsinin usulüne uygun olduğunu, anılan nedenlerle davanın öncelikle usul yönünden reddine, aksi takdirde davanın esastan reddine, asgari % 20 kötüniyet tazminatına karar verilmesini talep etmiştir.
Birleşen dosyada davacılar vekili dava dilekçesinde; Asıl davadaki iddialarını tekrarlayarak İstanbul … İcra Müdürlüğü’ nün .. Esas sayılı takip dosyası ve senetten dolayı müvekkili davacıların davalılara borçlu olmadıklarının tespitine, davalı tarafından hukuka ve hakkaniyete aykırı olarak tahsil edilen 185.500,00- TL’ nin 20/07/2012 tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalılardan alınarak davacılara verilmesine, %20′ den aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına karar verilmesini talep etmiştir.
Birleşen dosyada davalı … vekili cevap dilekçesinde; Asıl davadaki savunmalarını aynen tekrarlayarak davanın reddine, % 20’den aşağı olmamak üzere kötüniyet tazminatına karar verilmesini istemiştir.
Birleşen dosyada davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; Asıl davadaki savunmalarını aynen tekrarlayarak davanın reddine, % 20′ den aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:
İlk Derece Mahkemesi 08/06/2017 tarih ve 2014/443 Esas – 2017/419 Karar sayılı gerekçeli kararı ile; ” … gerek asıl gerekse birleşen davaya konu senetlerin davalı …’nın davacı şirketteki hisselerinin devri karşılığında devir bedelinin ödenmesi amacıyla verildiği, bu konuda yapılan protokol ve bila tarihli yazının davacılar ile davalı …’nın kabulünde olduğu, davacıların senetlerin teminat senedi olarak verildiği ve bedelsiz kaldığına yönelik iddialarını yazılı delilerle kanıtlayamadıkları, bu yönde teklif edilen yeminin davalı … tarafından kabul edilerek usulüne uygun şekilde eda edildiği, davacıların öncelikli ispat yükünü sağlayamadıklarından senetlerin hamili konumunda olan …’ nin kötü niyetli olup olmadığının sonuca etkisinin bulunmadığı kanaatine varılmakla, asıl ve birleşen davanın reddine, her iki dava yönünden ihtiyati tedbir kararı verilmediğinden İİK.’nun 72/4 maddesindeki yasal koşulların oluşmaması nedeniyle davalıların tazminat istemlerinin reddine karar vermek gerektiği, … ” gerekçeleri ile; asıl ve birleşen davaların reddine karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davacılar vekili istinaf dilekçesinde özetle;
Müvekkil … ya da müvekkili … Ve Tic. Ltd. Şti.’ nin Hisse Devri sözleşmesine taraf olmadıklarını,
Bakırköy… Noterliği’ nin 26.10.2011 tarih ve … Yevmiye No’lu hisse devir sözleşmesinde hissesini devreden şahıs davalı … iken hissesini devralan şahsın ise … olduğunu, TTK m. 595 hükmü kapsamında esas sermaye payının devrinin yazılı ve noterden gerçekleştirilerek … isimli üçüncü şahsa davalı … tarafından hisselerin devredilmiş olduğunu, Hal böyle iken üçüncü şahsa devredilen hisselerin devri karşılığında senet borçlusu müvekkil …..’ nın yahut kefil niteliğindeki …’ nun borçlanmasının mümkün olmadığını, sözleşmenin tarafı olmayan senet borçlusu bir şirketin yahut kefilin işbu borcu ödemesinin beklenmesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğunu,
İlk derece mahkemesince sözleşme tarafı olmayan davacı müvekkil şirket ile davacı müvekkil senet kefili …’ nun sözleşme tarafı gibi kabul edilerek karar verildiğini,
Müvekkil şirket ve şahsı borçlandırmanın hukuka aykırı olduğunu, Yerel Mahkeme’ce belirtildiği üzere Soyut bir borç ikrarı niteliğinde olan kambiyo senedinin bedelsizliğini ileri süren tarafın önce borcun sebebini, daha sonra da bu sebebin gerçekleşmediğini yahut geçersizliğini veya ödeme gibi borcu sona erdiren olguyu ispat etmesi gerektiğini, borcun sebebinin hisse devir işlemi olduğunu, ancak bu sebebin müvekkil şirket lehine gerçekleşmediğini, hal böyle iken davanın reddine karar verilmesinin hukuka aykırı olduğunu,
Bilirkişilerce defter incelemesi yapılırken davalı …’ nın borcunun tespitinin Sayın Bilirkişi heyetince düzgün gerçekleştirilmediğini,
Asıl olanın senetlerin teminat olarak verilmesi olduğunu, hiçbir tacirin şirketinin bilerek zarara uğramasını istemeyeceğini, ancak …’ nın muvazaalı şekilde senetleri üçüncü şahsa devrederek amcasının oğlu olan müvekkil davacı ile gelişmesinde birlikte bulunduğu şirketi haciz ve muhafaza sebebiyle 25 makinesini iş yapamaz hale getirdiğini ve 5.000.000 milyon liradan fazla müvekkili şirketi zarara uğratmış olduğunu,
Sayın Mahkeme için tanık deliline dayanmış olmalarına rağmen Mahkemece dosya kapsamında tanık dinletilmemiş olduğunu,
Mahkemece noter hisse devir sözleşmesine bakıldığında Mahkemece belirtilen mevcut protokolden ari olarak üçüncü şahıslar arasında yapılan bir hisse devir sözleşmesi olduğunu, işbu protokoller ile hisse devir sözleşmesi arasında ilişki kurmanın hiçbir mantığa uygun olmadığını, işbu durumu defaatle belirtmelerine rağmen yerel mahkemenin dikkate almadığını,
İleri sürerek ilk derece mahkemesinin 2014/443 Esas – 2017/419 Karar Sayılı istinafa konu kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME VE DEĞERLENDİRME:
Davacılar, asıl dava ile İstanbul … İcra Müdürlüğü’ nün … Esas sayılı icra dosyasında, birleşen dava ile de İstanbul … İcra Müdürlüğü’ nün .. Esas sayılı dosyasında takibe konan senetler nedeniyle borçlu olmadıklarının tespitine ve yapılan kısmi tahsilatların iadesine karar verilmesini talep etmişler, ilk derece mahkemesince asıl ve birleşen davanın reddine karar verilmiş, verilen karara karşı davacılar vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
Asıl davaya konu İstanbul … İcra Müdürlüğü’ nün … Esas sayılı takip dosyası her biri 132.500,00-USD bedelli 03/02/2011 keşide tarihli, 20/04/2011, 20/07/2011, 20/10/2011 vade tarihli 3 adet senede dayanmaktadır. Senetler …Tic. Ltd. Şirketi tarafından … kefaleti ile … lehine keşide edilmiş olup, senetlerde son hamil …’ dir.
Birleşen davaya konu İstanbul… İcra Müdürlüğü’ nün ..Esas sayılı takip dosyası 132.500,00-USD bedelli, 03/02/2011 keşide tarihli, 30/12/2011 vade tarihli senede dayanmaktadır. Senet …. Ltd. Şirketi tarafından … kefaleti ile … lehine keşide edilmiş olup, senette son hamil …’dir.
Dava konusu senetlerin taraflar arasındaki 03/02/2011 tarihli protokol gereğince düzenlenmiştir. Protokole göre; toplam 530.000,00-USD tutarlı senetlerin … ve Tic. Ltd. Şirketi ortağı …’ nın şirketten alacağına karşılık verildiğinin yazıldığı, yine taraflar arasında düzenlenen başka bir protokol ile de; 03/02/2011 tarihinde yapılan protokolde belirtilen senetlerin …’nın .. Tic. Ltd. Şirketi’ndeki hisselerinin tamamının devri nedeniyle teslim edildiği belirtilmiştir.
Dava konusu uyuşmazlıkta; davacı taraf takibe konu olan senetlerin hisse devir bedelinin teminatı amacıyla verildiğini, hisse devir bedelinin de ödendiğini, bu hususun noter huzurundaki sözleşme ile sabit olduğunu iddia etmekte, davalı taraf ise senet bedellerinin teminat değil ödeme amaçlı olduğunu savunmaktadır.
Kural olarak kambiyo senetleri soyut borç ikrarını içeren senetlerdir. Kambiyo senetlerinde soyutluk prensibinin en önemli işlevi ispat açısından kendisini gösterir. Buna göre, bir kambiyo senediyle borç altına giren kimse, borçlu olmadığını iddia ediyor ise bu hususu ispat etmekle yükümlüdür. Bu bakımdan kambiyo senedinin bedelsiz olduğu iddiasıyla açılan menfi tespit davasında ispat külfeti davacı-borçluya düşer.
Dosyaya ibraz edilen 03/02/2011 tarihli protokole ve bu protokolden sonra düzenlenen yazı ve içeriğine göre asıl ve birleşen davaya konu olan senetlerin davalı …’nın davacı şirketteki hisselerinin devri karşılığında verildiği sabittir. Davacılar senetlerin teminat senedi olduğunu iddia etmişlerdir. Dava konusu bonoların teminat senedi olduğunu iddia eden davacıların bu iddialarını HMK.md.201 uyarınca yazılı delille kanıtlamaları gerekmektedir. Senetler hakkında taraflar arasında düzenlenen ve inkar edilmeyen 03/02/2011 tarihli protokolde ve tarihsiz yazıda senetlerin teminat senedi olduğuna ilişkin herhangi bir hüküm yer almamaktadır. Davacılar teminat senedi iddialarını yazılı delil ile ispat edememişlerdir.
HMK 201 ve devamı maddeleri karşısında dava konusu alacak miktarına göre, davada tanık dinlenmesi de mümkün değildir.
Davalı …’ nın hisselerinin devrine ilişkin 26/10/2011 tarihli noter senedinde 750.000,00-TL devir bedelinin nakden ve tamamen … tarafından alındığı yazılı ise de; kural olarak noter senetleri sahteliği ispat edilinceye kadar kesin delil teşkil etmektedir. Ancak dava konusu olayda noter senedi dışında hisse devrine ilişkin taraflar arasında adi yazılı 03/02/2011 tarihli protokol ve bila tarihli protokol yapıldığı, bu protokol ile hisse devir bedelinin 530.000,00-USD olarak kararlaştırıldığı, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’ nin bu konudaki birçok kararında da ifade edildiği üzere, bu durumda protokolün noter senedinden farklı miktarlar içermesi halinde adi belgeye itibar edilmesi gerektiği, taraflar arasında düzenlenen adi belgedeki bedel ve bonoların vade tarihleri ile noter senedindeki bedelin farklı olması ve hisse devir tarihi itibariyle Limited Şirketin en az iki ortaklı olması zorunluluğu karşısında hisselerin devredildiği davacı …’ nun eşi Bahriye Kapıcıoğlu tarafından noterde gerçek anlamda bir ödeme yapılmadığı sonucunun ortaya çıktığı, bu kapsamda dava konusu bonoların bedelsiz olmadıkları anlaşıldığından, ilk derece mahkemesinin kabul ve gerekçesine göre yerinde görülmeyen davacılar vekilinin istinaf başvurusunun reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacılar vekilinin istinaf başvurusunun asıl ve birleşen dava yönünden 6100 sayılı HMK’nun 353/1-b/1 maddesi gereğince ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davacılar tarafından asıl ve birleşen dava yönünden yatırılan 85,70 TL + 85,70 TL = 171,4 TL istinaf başvuru harcının hazineye gelir kaydına,
3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince asıl ve birleşen dava yönünden ayrı ayrı alınması gereken 35,90 TL + 35,90 TL= 71,8 TL İstinaf Karar Harcından, istinaf talep eden davacılar tarafından yatırılan 31,40 +31,40 = 62,8 TL istinaf karar harcının mahsubu ile bakiye 9,00 TL’ nin istinaf talep eden davacılardan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden davacılar üzerinde bırakılmasına,
5-Artan gider avansı varsa talep halinde yatıran tarafa iadesine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’ nın 361/1. maddesi gereğince tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’ da temyiz yolu açık olmak üzere 04/04/2018 tarihinde oy birliği ile karar verildi.